Nurullah AYDIN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nurullah AYDIN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mart 2018 Cuma

KANLI MI KANSIZ MI İÇ SAVAŞA DOĞRU!


KANLI MI KANSIZ MI İÇ SAVAŞA DOĞRU!


Nurullah AYDIN, 

22 Mayıs 2010

Devletten maaş alan milletvekilleri çığırtkanlık yapıyor halkı ayrıştırıyor, bölüyor, tahrik ediyor. Ancak Devlet ortada yok!..
İşgalci TC defol pankartları açılabiliyor..Ülkeyi cehenneme çevireceğiz diyorlar. Ses yok..
Bu durum, bölge insanının genç nüfusuna sinsice şırınga ediliyor...
PKK’nın bugüne kadar başı boş bırakılmış, muazzam bir para kaynağı var... Uyuşturucu ile sağlanan bu para kaynağından pay alan ne yazık ki Türk Devleti görevlileri de mevcut... 
PKK çetesi, parasını asıl, Türkiye’nin vatandaşını satın almakta kullanıyor. Şu anda bu kullanımla sağladığı TC vatandaşlarından derlediği bindirilmiş kıtalar, eşkıya çetesinin en önemli silahıdır. PKK, küçük ödemelerle büyük bir ordu kurmuştur... Bu ordunun çocuklarına taş attırılıyor, cahil kadınlar PKK militanlarına siper olarak sokaklara sürülüyor. Bindirilmiş kıtaların ellerine tutuşturulan pankartlarla çekilmiş kalabalıkları gösteren fotoğraflar dış lobilerde propaganda malzemesi yapılıyor...
PKK, uyuşturucu parası ile bir ordu kurmuştur...Bu ordu da iç savaş amacıyla Türk insanına karşı kin tohumları ile yetiştirilmektedir...Bunlar, kendileri gibi düşünmek istemeyen Kürt kökenli vatandaşların da düşmanıdır ve onları imha planları yapmaktadırlar...

Peki yabancı ülkelerde Türkiye’ye bakış ne?

Uluslararası finans çevrelerinin yayın organı olarak bilinen Wall Street Journal gazetesi, Erzincan başsavcısının tutuklanmasının, Ortadoğu’nun tek demokrasisi olan Türkiye’de laiklerle dindar muhafazakar hükümet arasındaki güç mücadelesini alevlendirdiğini öne sürdü. Gazete ayrıca “AKP’nin laik yasaların geleneksel koruyucusu olarak görülen cumhurbaşkanlığına talip olduğu 2007 yılından beri Türkiye’de dinci ve laik elitler arasında kansız ve sanal bir iç savaş yaşanıyor” yorumunu yaptı.

Erzincan başsavcısının, hükümete muhalif kesimler tarafından AK Parti’nin muhalifleri susturma girişiminin bir parçası olarak görülen Ergenekon davasıyla bağlantılı olarak tutuklandığını kaydeden gazete, savcı İlhan Cihaner’in tutuklanmadan önce dini cemaatlerle ilgili soruşturma yürüttüğünü hatırlattı.
Wall Street Journal, savcı Cihaner’in tutuklanmasının AK Parti ile anayasayı korumakla görevli yargı kesimi arasında uzun süredir devam etmekte olan savaşı yeniden alevlendirdiğini savunarak, “Birçok AKP muhalifi, İslamcı bir kökene dayanan hükümete karşı modern Türkiye’nin laik kurumlarının son savunma hattı olarak görülen anayasanın delik deşik edildiğini düşünüyor. Erzincan başsavcısının tutuklanması, Ortadoğu’nun tek demokrasisi olan Türkiye’de laiklerle dindar muhafazakar hükümet arasındaki güç mücadelesini alevlendirdi” diye yazdı.

Wall Street Journal, Türkiye’de yargı mekanizmasıyla AK Parti arasındaki çekişmenin derin kökleri olduğunu öne sürerek şöyle devam etti: “AKP’nin laik yasaların geleneksel koruyucusu olarak görülen cumhurbaşkanlığına talip olduğu 2007 yılından beri Türkiye’de dinci ve laik elitler arasında kansız ve sanal bir iç savaş yaşanıyor. Abdullah Gül’ün adaylığı önce Meclis’te engellendi. Ordu hafif örtülü bir online tehditle Gül’ün adaylığına müdahalede bulundu. Hükümet de buna seçimle cevap verdi ve tartışılmaz bir zafer kazandı. Hükümet o günden itibaren saldırıya geçti. Savcılar 2007’de, Ergenekon olarak bilinen darbe girişimi iddialarına karşı inceleme başlattı. Bu girişim, Türkiye’de darbelerden ve seçilmemişlerin müdahalesinden endişe duyan Avrupa Birliği’nin başlarda desteğini de aldı. Ancak dava, generallerden laik gazetecilere ve akademisyenlere kadar yüzlerce kişiyi de kapsayarak iyice şişti.”
Bir çok duyarlı vatansever aydın bunları söylüyor. Ama dinleyen kim anlayan kim, gereğini yapan kim?

Bakın Muhalefet parti milletvekilleri, rahatlarını bozuyor mu? Halka gerçekleri anlatmak için yollara düşüyorlar mı? Muhalefet Partileri toplantı, konferans, miting yapıyorlar mı?

Onlar ya gezideler ya lokantada, ya da lokaldeler..
Birkaç basın toplantısı, birkaç Tv programı o kadar. Onun ötesinde hepsi de rahat. 

Okumayan, düşünmeyen, sorumluluk duyguları zayıf insanların, yapabileceği bir şey yok maalesef!

Ancak bir araya gelindiğinde ahkam kesmede de üzerlerine yok.
Günün Sözü: Gözündeki kataraktı kaldırmazsan iyi göremezsin.

***


29 Ocak 2017 Pazar

İRAN, IRAK, ABD ve HAÇLI ZİHNİYET!




İRAN, IRAK, ABD ve HAÇLI ZİHNİYET!


Nurullah AYDIN,
Ankara


Dünya’da gündemde olan konular çok farklı Türkiye’de daha da farklı. Kuşkusuz bunda Türk medyasının, aydınlarının, akademisyenlerin ilgi alanlarındaki farklılık yatmaktadır.
Bakın deprem sonarsı yardım adıyla Haiti’yi ABD’nin işgal ettiğini Fransa ileri sürüyor ve BM başvuruyor. ABD’de Obama yapılan seçimi kaybediyor. Çinliler ise hayat kadınlarına memurlardan fazla güveniyormuş. Moğolistan 20 bin Türk erkeği istiyormuş.
ABD’liler ise Irak'a Haçlı seferine gitmişler! Silahlarda İncil’den işaretler varmış.
ABD’nin Irak işgalinin kayda değer kısmını özel güvenlikçilere devretmesinin sonucunda bir dizi sivil katliama imza atan Blacwater şirketine açılan davada iki eski çalışan tüyler ürpertici ifadeler verdi. Irak hükümetinin 2007’de ülkeden çıkması talimatı verdiği ve 2009’de lisansını uzatmayı reddettiği, buna rağmen ABD Dışişleri Bakanlığı ile bazı sözleşmeleri süren ve faaliyetlerini artık Xe adı altında devam ettiren şirkete açılan davada, Blackwater’ın kurucusu ve eski yöneticisi Erik Prince’in Haçlı zihniyetiyle hareket ettiği dile getirildi.
‘Tapınak şövalyeleri’
Yakınları öldürülen 60 Iraklı adına Amerika’da açılan davada, hafta başında biri deniz piyadeliği yapmış iki eski çalışan kimlikleri açığa çıkarsa hayatları tehlikeye girebileceği için takma isimle çarpıcı ifadeler verdi. Tanıklardan biri, Prince’in kendini ‘Müslümanları ve İslam dinini yeryüzünden silmekle görevli bir Haçlı olarak gördüğünü’ söylüyor. Prince’in Irak’a kasten kendisi gibi Hıristiyanlığın üstünlüğüne inanan elemanları gönderdiğini aktaran tanık, “Bu adamların Iraklıları öldürmek için her fırsatı kullanmasını istiyordu. Bunların çoğu Haçlı Seferlerinde Müslümanlara karşı savaşmış Tapınak Şövalyeleri’nin işaretlerini kullanıyordu. Çalışanlar sürekli ırkçı ve aşağılayıcı ifadeler kullanırdı” diyor.
Prince’in şirketlerinin Iraklıların canlarının alınmasını teşvik etmekle kalmayıp ödüllendirdiğini de söyleyen tanık, edindiği bilgilere dayanarak, Prince’in Blackwater hakkındaki soruşturmayı yürüten federal yetkililerle işbirliği yapan ya da yapmaya hazırlanan çalışanları öldürttüğünü de iddia ediyor..
Blackwater korumalarının öldürdükleri Iraklılarla böbürlendiklerini, zihinsel dengeyi değiştiren ilaçlar ve steroidler kullandıklarını, çocuk fahişelerle birlikte olduklarını da anlatan tanıklar, aşırı güç kullanılan olayların videoya kaydedildiğini, akşam izlendikten sonra silindiği, Prince ile diğer yöneticilerin suç isnad eden video, e-posta ve belgelerin tümünü yok ettiklerini, suç içeren eylemlerini ABD Dışişleri’nden sakladıklarını belirtiyor..
Prince; Irak’a kaçak silah sokmakla, adamlarına Iraklılara en büyük zararı verecek yasadışı patlayıcı mermiler kullandırmakla, haraç kesmik ve vergi kaçırmakla da suçlanıyor.
Şirket ise suçlamaları reddediyor tabi. Daha önce Avrupa Parlamentosu Blackwater’ın Tapınak Şovalyeleri ile aynı dönemde faaliyet gösteren Papa’ya bağlı Malta (st. John) Şövalyeleri ile bağlantılarına dair rapor hazırlamış, Jeremy Scahill’in 2007’de yayımlanan kitabında da Blackwater’ın yöneticilerinin kendilerini zamanımızın Haçlıları sanan Hıristiyan fanatikler olduğu aktarılmıştı. (Times)
1 milyon Iraklının ölüsünün hesabını vermeliler
Irak işgalinden medet uman, ona destek çıkan, ona işbirliği yapan, yeterince işbirliği yapamadığı için yıllardır dertlenen her kesim gece yataklarında uykuya dalmadan önce öldürülen 1 milyon insanın, gasp edilen dünyanın en köklü insan medeniyeti izlerinin, talan edilen doğal kaynaklarının ve nefrete sürüklenen toplumlarının hesabını vermeliler... Tabii içlerinde biraz insanlık kalmışsa... Sahip oldukları ideoloji, savundukları siyaset,  fikirlerini ve vicdanlarını körleştirmediyse...
Peki bu vahşi batının katillerine kim destek vermişti?
Hatırlayalım; RTE Newyork Times gazetesine yazdığı mektupta ABD askerlerinin sağ salim ülkelerine dönmeleri için duacıyız derken, AG; Amerikalıların, demokrasi ve insan hakları için kendilerini feda ettiklerini ifade etmişti.  Bu açıklamalarla da ülkenin yönetiminde ABD desteği ile oturmalarını güvence altına almışlardı.
Başka; Suudiler. Hani AB’ne de Arabistan’a da aynı mesafedeyiz deniliyor ya! Osmanlıya ait bir şey bırakmayan Suudiler, kimlerin dostu kimlerin düşmanı!
Irak’ işgalinde her şeyiyle ABD’nin yanında yer alan Suudiler İran operasyonunda olacaklar gibi! Ya körfez ülkeleri? Onlar da Irak işgalinde olduğu gibi ABD’nin yanında!
RTE’nin Suudi, Katar ziyareti, AG’nin körfez, Hindistan, Bengladeş ziyareti TBMM başkanın körfez ziyareti neden dersiniz?

Günün Sözü: Başkalarının icazeti ile yönetenlerin akibeti, tarih sayfalarında ibretle yer alır.


***

AB’NİN TÜRKİYE TAKINTISI!


AB’NİN TÜRKİYE TAKINTISI!



Nurullah AYDIN,
Ankara

Avrupa Birliği sürekli bir konuya takılıyor ve onu gündeme getiriyor ve istediği gibi düzenleme yapılmasını sağlıyor. Her konu raporda yer alıyor
Türk tarihi, Atatürk, Türk ordusu takıntısını sık sık gündeme getiriyorlar.
Şimdi de bayrağa taktılar!
Avrupa Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Avrupa Birliğinin (AB) Beşparmak Dağları'nda bulunan KKTC ve Türkiye bayraklarının "çevreye zarar verip vermediği" ile ilgili araştırma başlatacağını söyledi.
Rum Fileleftheros gazetesinin haberine göre, Avrupa Parlamentosundaki (AP) Rum milletvekillerinden Antigoni Papadopulu'nun yazılı sorusunu yanıtlayan Rehn, ''Rum tarafının bu konudaki hassasiyetini anladığını ve konunun ivedilikle araştırılacağını'' belirtti.
Rehn, ''Avrupa Komisyonu, Beşparmak Dağları'ndaki bayrağın tahrik edici olup olmadığına veya verdiği siyasi mesaja önem vermemektedir. Komisyon sadece işin çevresel boyutuyla ilgilenmektedir. Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak ise sadece müzakerelerde müdahil olan taraflardan biri veya BM herhangi bir müdahale talebinde bulunursa Avrupa Komisyonu o zaman müdahale edebilir'' dedi.
Beşparmak Dağları'nda bulunan ve gece de ışıklandırılan dev KKTC bayrağı, bir süre önce, Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas tarafından hilkat garibesi olarak nitelendirilmişti.
Rumlar, her fırsatta, Güney Kıbrıs'ın büyük bölümünden rahatlıkla görülen bayrağın kaldırılmasını istiyor.

AİHM'in 'din' kararı!

AİHM, nüfus cüzdanında din ibaresinin insan haklarına aykırı olduğuna hükmederken kimliklere Alevi yazılamamasını din ve vicdan özgürlüğüne aykırı buldu.  
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, nüfus cüzdanında din ibaresinin insan haklarına aykırı olduğuna hükmederken kimliklere Alevi yazılamamasını din ve vicdan özgürlüğüne aykırı buldu.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise 'AP raporunu çok da ciddiye almamak lazım' diyor. Peki ama AB her şeyi ciddiye alırken bağış bu sözü kime karşı söylüyor ki!

AB Türkiye’nin komşularıyla vize kaldırmasına da tepkili!

Türkiye'yi, 1963 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile ortaklık anlaşması imzalamasından beri kapısında bekleten Avrupa Birliği (AB), üyelik konusunda en ufak bir işaret vermezken, Türkiye'nin bir süredir başta İslam ülkeleri olmak üzere yakın çevresindeki ülkelerle vize uygulamasını kaldırmasından da rahatsız.
Die Welt gazetesinde Boris Kalnoky imzasıyla yer alan, “Türkiye Ortadoğu ülkelerine sınırlarını açarak AB'i kızdırıyor” başlıklı makalede, 2004-2006 yıllarında Türkiye'nin AB'ye üyelik konusunda büyük çaba sarf ederken artık bu çabadan eser kalmadığı ileri sürüldü. Makalede, “Hatta kimi alanlarda AB'den uzaklaşma yönünde adımlar söz konusu. Bunun en açık örneği, vize politikası konusunda kendisini gösteriyor” deniliyor.

İslam ülkeleri AB’ın kara listesinde

Türkiye'nin vizelerin kaldırılması konusundaki girişim, İslam ülkelerinde de heyecanla karşılanırken, Libya, Suriye, Lübnan ve Ürdün ile vizelerin kaldırıldığı bunun Brüksel'de şaşkınlıkla karşılanıyor.
Müzakerelerde henüz vize konusunda henüz bir bahis açılmadığı için şekilsel olarak bir sorun gözükmezken önceki aday ülkelerin daha adaylık sürecinde vize politikalarını AB'ye uyarladıklarını ve buna göre vize uygulanmayan “beyaz” ve vize uygulanan “kara” ülkeler listesi oluşturulduğu ifade edildi. Makalede, “Ancak Türkiye kara listedeki ülkeleri de beyaz listeye almaya başladı. Sırada Mısır ve Rusya'nın da olduğu açıklandı” deniliyor.

Avrupalıların yüzde 80’i Türkiye’nin AB üyeliğine karşı
,
Makale ile birlikte Türkiye'nin AB'ye alınıp alınmaması ile ilgili ankete yer veriyor. Ankette, “Siz olsanız Türkiye'ye alır mıydınız?” sorusuna cevap verenlerin yüzde 12'si “evet”, yüzde 80'i “hayır” ve yüzde 8'i de “imtiyazlı ortaklık” şeklinde cevabı verdiği belirtiliyor.
Şimdi AB ile ilgili devlet kurumlarında genel müdürlükler kuran mevzuatı AB müktesabatına göre yeniden düzenleyen, ayrıca bir devlet bakanlığı ve genel sekreterlikle eyaletleşme meraklısı bazı aklıevveller için halk ne diyor?
Türkiye’de referandum neden yapılmıyor dersiniz?
Yoksa birileri halkla oyun oynamak gibi mi görüyor?

GünüN SözÜ: Gerçekçilik ve hayalcilik ikiz kardeş gibidir.

***


AVRUPA BİRLİĞİ GÜNDEMDE!



AVRUPA BİRLİĞİ GÜNDEMDE!


Nurullah AYDIN,
Ankara

AB için  referandum yapalım dedik...İşbirlikçiler çok kızdı...Yeni AB raporu üzerine AB tekrar gündeme getiriliyor. Talepleri bitmiyor. Sınır güvenliği için yeni ordu. Sınır ordusu kur. TSK’yı dağıt. Aleviliği din kabul et, Kıbrıs’tan asker çek. Diyor da diyor..
Temel  sorun açık..Yıllardır  bazıları AB diyor. AB üyesi Yunanistan iflasın eşiğinde.
Şimdi  çıkıp, nasıl diyeceksin.. . Bu iş  yanlışmış. Nasıl  diyeceksin?
İnsanın,  yanıldığını kendisine bile itiraf etmesi zordur.
Ancak varlıkları AB desteğine bağlı güruhun yanıldıkları nokta, AB değil. Ya ne? Türkiye'yi  adam edecek bütün güzelliklerin, ancak ve sadece, dışarıdan gelebileceğini  sanmaları..

Ülkeyi kalkındıracak demokrasi standartını yükseltecek, yabancılar kurtarır zannediyorlar. Yanıldıkları  nokta bu.

Zihniyetlerinin  dedeleri de, İngiliz Muhipleri Cemiyeti'ydi. Amerikan mandacılarıydı.

Türkiye illa bir tarafa yaslanma meraklısı çok ülke. Hatta,  başka versiyonlarını da yaşadık, yakın geçmişte...
Bir kısmı  Sovyet'e  sarılmıştı. Batı değişim dönüşümlerle Gorbaçov ile Sovyetleri dağıttı. Dağılan ülkeler hala yalpalıyor. Sosyalistler ayazda  kalakaldılar! Savruldular.
Şimdi de Asyacılar var. Rusya ile Çin’le ittifakta kurtuluşu görenler.
Oysa birçoğu eşitlik derken, Çin, en vahşi patrondan daha kapitalist oldu...
Kimi  daha düne kadar Allah'a bile inanmazken, takke taktı kafasına.
Nereyi  tuttularsa, kurudu!Yabancıların becerebileceğine inandılar ve hala da inanıyorlar....

Bakar  kör çünkü bunlar.  Görmüyorlar. Ama  dünya görüyor...Geçen  yüzyıldan bu yüzyıla ayakta geçmeyi başaran tek ideoloji; bağımsızlıkçı, dengeli ölçülü, çok yönlü ilişkiye dayalı milli ideoloji..

Fransa ve Almanya’nın Türkiye’ye üyelik dışında AB ile başka bir düzlemde ilişki önerdiği Ankara uzun ince yolda yorgunluk hissine kapılırken, İngiliz yayın kuruluşu BBC internet sayfasında her hafta sonu düzenlediği aktüalite testinde bir sorusunu Türkiye’nin AB üyeliği kapsamında formüle etti.
Nüfus artış hızıyla ilgili soruda, İngiltere’nin 2060’ta 77 milyonluk nüfusuyla AB’nin en kalabalık ülkesi olacağı bilgisi aktarılıyor. Ancak soruda bu öngörünün Türkiye’nin bu tarihte dahi AB üyesi olmayacağı varsayımına dayandığı vurgulanıyor. Sözü geçen tarihte nüfus açısından İngiltere’yi 72 milyonla Fransa’nın izleyeceği belirtiliyor. BBC’nin öngörüsü gerçekleşirse yani Türkiye 2060’ta bile AB üyesi olmazsa Ankara’nın AB macerasının ömrü 100 yılı bulacak.
Genişleyen Avrupa Birliği'nin işleyişini kolaylaştırmayı amaçlayan AB'nin yeni anayasası Lizbon Anlaşması yürürlüğe girdi. Ancak Türkiye'nin katılım müzakerelerinin ilerleyişinde herhangi bir yenilik getirmeyen anayasa, yeni üyelerin AB'ye katılımına imkan verdiği için genişleme politikasının devamı açısından önem taşıyor.

Anlaşma yılda en az 4 kez toplanan AB zirvelerini yönetecek AB Konseyi Başkanı’nın görev süresini 2,5 yılla ve AB dışişleri bakanları toplantılarına başkanlık edecek AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisinin (AB Dışişleri Bakanı) görev süresini 5 yılla sınırlanıyor.

AB'nin 19 Kasımdaki zirvede her iki koltuğa düşük profilli isimleri ataması Lizbon Anlaşması'yla hedeflenen Brüksel'in güçlendirilmesi ve AB entegrasyonunun hızlandırılması hedefleriyle çelişiyor.
Anlaşmayla karar alma sürecini kolaylaştırmak için getirilen ikili çoğunluk sistemi olarak adlandırılan nitelikli oylama yöntemi, karar alınabilmesi için ülke sayısı dikkate alındığında yüzde 55 ve ülke nüfusları dikkate alındığında yüzde 65 destek bulunmasını gerekli kılıyor.
2014 yılına ertelenen ikili çoğunluk sisteminin uygulanmasından herhangi bir oylamada herhangi bir üye ülkenin isteğiyle 31 Mart 2017 tarihine dek vazgeçilebilecek.
İkili çoğunluk sisteminin geçerli olmayacağı dış politika, AB bütçesi ve vergi gibi konularda karar alınabilmesi için üye ülkelerin oy birliği gerekecek.
Türkiye; ne batı ne doğu ne güney ne kuzey ekseninde değil kendisi olmalıdır. Türkiye merkez olarak hepsiyle stratejik çıkarları doğrultusunda işbirliği içinde olmalıdır. Bir tarafın değil!

GünüN SözÜ: Rüyalar gerçekleşir ancak öncelikle uykudan uyanmak gerekir.   


***


NATO, İŞGAL GÜCÜ!



NATO, İŞGAL GÜCÜ!


Nurullah AYDIN,
Ankara
     
NATO Savunma Bakanları, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün ev sahipliğinde bugün İstanbul'da toplandı.  52 ülkeden 37 bakan ile 15 bakan yardımcısının katıldığı toplantının ana gündem maddesi ise Afganistan ve NATO'nun Müslüman ülkelerdeki işgalci güç algısını yıkmak.

NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Afganistan için gerekli muharip asker ihtiyacının büyük ölçüde karşılandığını, ancak Afgan güvenlik güçlerinin eğitilmesi için daha fazla personele ihtiyaç duyulduğunu açıklamıştı. İki gün sürecek zirvede, güvenlik güçlerinin eğitimi için yapılabilecek ek takviyeler ele alınıyor.  Afgan ordusunun eğitimi için 21 eğitim timi, Afgan polisinin eğitimi için ise yüzden fazla eğitici aranıyor. İstanbul'daki toplantıda bu soruna çözüm bulunmaya çalışılacak.

Toplantıda, Mayıs ayında açıklanması beklenen ittifakın yeni stratejik konsepti ile bazı silahların ortak tedariki gibi konuları da ele alınacak. El Kaide veya farklı terörist grupların parçası olmayan Taliban üyelerinin kazanılmasına dönük adımlar da zirvede ele alınacak. Taliban'ın BM'nin arananlar listesinin yeniden gözden geçirilmesi yönündeki uzlaşı isteminin de bekleniyor.

İmaj Değişecekmiş

NATO, Müslüman ülkelerin kendisini İşgalci güç olarak algılamasından rahatsızlık duyuyormuş. Yani yeni stratejik konseptte, NATO'nun bu imajının değişmesi için adımlar atılacak. Askeri ittifak yeni dönemde, özellikle Müslüman gençlerin kafasındaki NATO algısını yıkacakmış. Sosyal paylaşım sitesi Facebook ve medya seminerleri NATO'nun olumsuz algıyı yıkmak için belirlediği ilk iletişim araçları.

Toplantıya NATO üyesi ülkeler dışında, Afganistan, Ermenistan, Avusturya, Avustralya, Finlandiya, Hırvatistan, Yeni Zelanda, Güney Kore, İsveç ve Ukrayna'dan savunma bakanları katılıyor.

Türkiye; ABD’nin ölüm kusan saldırı uçaklarının üssü olmak yanında gözleme üssü olarak da işlev görüyor.

İncirlik üssü başta olmak üzere ABD’nin ve NATO’nun üsleri karargahları Irak ve Afganistan işgalinde ana üsler olarak faaliyette. Bu faaliyet hala devam ediyor.

Almanya'da Die Zeit ve Handelsblatt gazeteleri ile N-TV kanalında, NATO AWACS uçaklarının Konya Hava Üssü'nü kullanacaklarına ilişkin olarak haberler yer almıştı.

11-12 Haziran 2009 tarihinde Brüksel'de yapılan NATO Savunma Bakanları toplantısında, NATO yetkilileri, Türkiye'den AWACS uçaklarının Konya Hava Üssü'nden geçici olarak faydalanmaları talebinde bulunuyor. Talep kabul ediliyor tabi..

Genelkurmay Başkanlığı'nın Brüksel'deki NATO Karargahı'na düzenlediği basın turu sırasında, NATO'nun yeni yapılanmasıyla ilgili önemli gelişmeler ortaya çıktı.

NATO yeniden yapılanırken, mevcut 10 Birleşik Harekat Merkezi'nin (CAOC) 6 tanesini kapattı. Eskişehir'in görev ve sorumlulukları Yunanistan'ın Larissa'daki CAOC'una devredildi. Larissa'daki CAOC,  İzmir'deki NATO Komutanlığı'na (Component Command - CC) bağlandı. İzmir Urla’da NATO en son teknolojiye dayalı üs kurdu.

Yerüstündeki İncirlik ve Yeraltında Dev üs Eskişehir.

1 Eylül 1999'da faaliyete başlayan Eskişehir'deki tesis, NATO'nun en güneyindeki hava harekat merkezi olarak görev yapıyor.. Yerin altında 90 metre çapında, 15 metre yüksekliğinde bir yarımküre içine inşa edilen üç kattan oluşan tesis olağanüstü güvenlik önlemleriyle korunuyor. Biri kapanmadan diğeri açılmayan çelik kapılardan geçildikten sonra 2 bin 900 metrekarelik ilk kata giriliyor.

Nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlara karşı korunan tesiste otomatik yangın söndürme sistemi bulunuyor. İncirlik’le Eskişehir üssü,  NATO’nun Karamürsel, Sinop,  Erzurum Kargapazar,  Hatay Cilvegöz ve Hakkari dinleme üsleriyle Türkiye’yi kapsama alanında tutuyor..

Türkiye de ne tartışılıyor?

Açılım, Demokrasi ve özgürlük, darbeler! Çuvalcı general Türkiye’ye geliyor.. Bir grup avukat, 13 yıl önceki Sincan’daki balans ayarını protesto ediyor. Hala Siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler neyi konuşuyor? Bağımsızlık elden gitmiş tartışılan konulara bakın!

Günün Sözü: Yetkini paylaşırsan, kararsızlıklar da ortaya çıkar.

***

PİYASALARDA TEDİRGİNLİK!





PİYASALARDA TEDİRGİNLİK!


Nurullah AYDIN,
24 Ağustos 2010


Piyasalarda neşeli günler sona erdi, daha kötüsü yolda!
Türkiye’de herkes referanduma kilitlendiği için ekonomide neler olduğu konuşulmuyor.  
Oysa bakın;
Krizleri önceden bilmesi ve kriz dönemlerindeki isabetli tahminleri nedeniyle kriz kahini olarak tanınan ekonomist Nouriel Roubini; ikinci çeyrekte görülen dalgalı seyirden sonra euro bölgesinin 2010'da sıfıra yakın büyüyeceğini, ABD için de yüzde 1.5'lik büyüme olabileceğini, öngörmüş.
Kriz Kahini, euro bölgesinde kemer sıkma önlemlerinin alındığı bir dönemde, finansal piyasalarda büyümeye duyulan güvenin azalmasına rağmen iki dipli resesyon tehlikesi bulunmadığını, hisse senedi piyasalarında son üç ayda görülen toparlanma hareketi, ülkelerin tahvilleri arasındaki artan getiri farkı ve bankalar arası borçlanma piyasasındaki tedirginliğin, büyümeyle ilgili küresel çapta ciddi endişeleri ortaya çıkardığını söylüyor.. 
Bakın; AB’nin maliye bakanları euroyu savunacak bir plan hazırlamak üzere toplanıyorlar. Avrupa Komisyonu Başkanı Barosso açıklıyor: “Ne pahasına olursa olsun euroyu savunacağız”. Aksini düşünen mi vardı zaten?
Bu açıklama ve bu politika değil mi ki önce Yunanistan’ı, ardından da İspanya ve Portekiz’i tehdit eden, İtalya ve İngiltere’yi radar ekranına sokan? Mesele, olayların bu aşamaya gelebileceğini hesaplamak, işlerin bu noktaya gelmesini engellemekti. Herhangi koruyucu önlem alındı mı? Tabii ki hayır. Olsaydı ne euro, ne de borsalar bu seviyelerde olmazdı!
Asya piyasaları açılmadan önce euroya yapılan saldırının yenilenmemesi için alınacak önlemlerle ilgili toplantılar sürüyor. Bir faydası olacak mı? Korkarım uzun vadede hayır!
Euronun gelecekteki krizlerde; başının bugünlerdeki gibi derde girmemesi için bir model tasarlanacak olur ise, kısa vadede euroya bir parça nefes aldırabilir! Model her ne olursa olsun, piyasa bunun çalışıp çalışmayacağını test edecektir.
Euro 11 yıllık tarihinde geçmekte olduğu en büyük testte, işler daha da karışacaktır. Zira sadece AB’de değil, ABD’de ve de varlık piyasalarındaki gerilim artacaktır.
Aslında bunun ilk ve önemli ipuçları geçtiğimiz haftaki yüzde 10’a varan düşüşlerle gördük. Kimse bu düşüşlerin gerçek olabileceğine inanmadığı için, bu bir hatadır söylemine itibar etti. Herkes tombul parmağın peşine düştü. İtiraf edilmese de, tombul parmak vakası yok!
Olan; piyasalardaki yükselişlerin sonuna gelindiğine, hatta endişe edenlerin sert ve daha kötüsünden endişe edenlerin satışlarından başka bir şey değil.
ABD hisse senetlerinde bir tombul parmak vakası yaşandı. Çin’deki, Türkiye’deki ya da Brezilya’daki satışları nasıl açıklayacağız? Madem herşey yolundaydı, bu piyasalarda işlem yapanlar, ABD’deki yüzde 10’luk düşüş yaşandığında, neden hiç kimse çıkıp ta Amerikan piyasalarında olsa olsa bir hata vardır, biz işimize bakalım diyemedi?
Madem ki hisse senetleri piyasasında bir hata olmuştu, emtialar neden bu denli ciddi oranlarda düştüler? 
Bedava para dönemi devam ederken, varlık piyasalarında krizin başladığından bu yana çözülememiş sorunlar yeniden gündeme geldi. Özellikle AB bankaları arasında güven bunalımı yeniden gündeme gelmiş, bankalar birbirleriyle iş yapmaz olmuşlar.
Hal böyle olunca elde kullanılacak bedava para silahı da kalmamış demektir. Ya şimdi ne olacak? Yeni bir çağın arifesindeyiz! Artık gerçeklerle yüzleşme aşamasına gelmiş olabiliriz.
Artık birileri zarar edecek, devletlerin bile gücü piyasa prensipleri dahilinde bunu engellemeye yetmeyecek!
Belli bir oran altında bir kapanış olması, ana yükseliş trendinin kırılması anlamına geliyor. Oluşan boşluk önemli. Bu boşluğun ilk aşamada yakın zamanda kapanması olası. Böylesi bir hareket, belli aralıkta ki hedefe gitmesini sadece bir süreliğine erteleyecektir.  
Ara yükselişler olsa da artık asıl hedef bandı belli seviyedeki boşluğu kapatacak bir huruç hareketi görecek olur iseniz, bunun cılız bir düzeltme olduğunu akıldan çıkarılmamalıdır.
Tüm borsalardaki ana yükseliş trendi bence artık kırılmış durumda!
Kritik seviyenin aşılmasını kimse beklemiyor!
İçerideki piyasalardaki gerilim iyiden iyiye artacaktır.
Piyasalarda yaşanan çöküş, sat ve uzaklaş anlayışına dayalı olarak sürüyor.

GüNüN SöZü: Mantıklı düşünen insanın öngörüsü de gerçekçi olur.


***


7 Aralık 2014 Pazar

PAPA, PATRİK, İMAM VE BİZANSIN İNŞASI




PAPA, PATRİK, İMAM VE BİZANSIN İNŞASI


Nurullah AYDIN
1 Aralık 2014-ANKARA



Vatikan Katolik kilisesi ruhani lider Papa Türkiye’de. Ortadoksluğun merkezi İstanbul’da patrikle buluştu. Önce Ankara’da sonra İstanbul’da. Ne için? Hıristiyan dünyasının birleşmesi. İslamcıları da İbrahim’i din adı altında dinlerarası diyalog yoluyla birleştirmek.
Ortadoğu kökenli üç dinin elçi/peygamber İbrahim odaklı birleştirilmesi projesi; Derin dünya devletinin temel stratejisidir.
Türkiye'de Bizans’ın çocuğu olmayı, Müslüman kisve altında benimseyenler yanında, Bizans çocuğu olmaya meraklılar da çoğalmış durumdadır.
Fransa Cumhurbaşkanı hepimiz Bizans’ın çocuklarıyız dediğinde, Türkiye yetkilileri ses çıkarmamışlardı. Böylesine kendisini inkâr etmeye varan duruş sonucu Haçlılar son seferlerinde amaçlarına ulaşmış durumdalar. Bu Türkiye'nin Bizanslaştığının kabulüdür.
Roma imparatorluğu, pagan dinindeydi. Doğu Roma ayrılıp Bizans kimliğiyle varlığını sürdürürken, Hıristiyanlığı kabul etmişlerdi. Ancak İsa’nın öğretileri ile İncil’le var olan ilahi mesajı tersyüz ederek Roma pagan inancıyla sentez yaparak kabul etmişlerdi. İznik’te konsül toplayarak yüzlerce İncil’den dördünü kabul etmişlerdi. Bizans; Hıristiyanlığın Ortadoğu’daki Müslümanlara karşı vurucu gücü olmuşlardı.
Ne ilginç ki; Bizans’ın çocukları, İslamiyet’i kabul ettiler. Siyasi İslamcı kimlikleriyle varlar. Ve yine İslam ülkelerini bu kez Haçlı Siyonist İslamcı kimlikleriyle yakıyorlar, yıkıyorlar. Katolik, Protestan, Kalvinist Avrupalılarla, Avengelist Amerikalılar ise yönlendiriyorlar.
Tarih tekerrür ediyor. ABD-İngiltere haçlı ittifakının Irak'ın işgaline Türkiye geçit verdi. Şimdi Suriye'nin işgalini haçlı ittifaktan talep ediyor. Oysa; daha bin yıl önce o bölgeler Selçuklular tarafından Bizanslılardan alınmış, sonra Anadolu'da Malazgirt savaşı yapılmıştı.
Hatırlayalım.1071'den önce Anadolu toprakları Bizans imparatorluğuna aitti. Anadolu;10 bin yıllık Türklerin yurdu olmasına rağmen, zamanla Türkler, kimliklerini kaybetmişlerdi.
Bu kez Müslüman Türkler; Anadolu içlerine yerleşmeye başlamışlardı. Bizans, doğudan akın akın gelen Türkleri durdurmak ve Anadolu'daki yerleşimini önlemek için harekete geçer.
Irak'ı, Suriye ele geçiren Selçuklular, Alparslan liderliğinde Anadolu'da Türklerin kıyıma uğradığını haber alınca geri döner ve Malazgirt'te Bizans ordusu ile karşılaşır, yener.
Türkler; Kutalmışoğlu Süleyman Şah liderliğinde, üç yıl içinde Anadolu'yu tamamen fetheder, İznik'i başkent ilan eder, 1074 yılında Anadolu Selçuklu Devletini kurar. İznik işgal edilince Konya başkent yapılır. Haçlı seferlerine karşı durulur. Doğu’dan gelen Moğollar Konya'yı işgal eder. Selçuklu devleti beyliklere bölünür. Osmanlı beyliği 100 yıl içinde Anadolu birliğini tekrar sağlar.
İstanbul ve Anadolu Avrupalılarca 1918 yılında işgal edilir. Bütün etnik topluklar, işgalci Avrupalıların yanında yer alır.
Mustafa Kemal liderliğinde; kurtuluş savaşı verilir ve Türkiye devleti tekrar kurulur.
Bu kez batı, devşirdikleri işbirlikçiler ile başkent Ankara'yı örtülü işgal eder. Devşirdikleri, kimliksiz soyu sopu belirsiz tipler ve dönme Ermeni-Rum-Levanten İslamcılarla, Bizans’ı yeniden ihya etmeye başlarlar. Bizans’ın çocukları; Türklere ait ne varsa silmeye çalışırlar.
Bizans zihniyeti; etkili ve de yetkili olur. Menfaat ve koltuk sevdası; vatan, millet sevdasını, din aşkını, iman lezzetini unutturur.
Bizans’a ait eserlerin bakımı, restorasyonu, tanıtımı ile uğraşırlar.
Dinler arası diyalogla İslamiyet’in tek ve son din kabulünü inkar ettiler.
İslamiyet’in eşitlik adalet paylaşıma, ahlak, dürüstlük, doğruluk ilklerini tersyüz ettiler.
İslamiyet’in ilahi mesajı yerine; ortaçağ Arap hurafelerini İslam diye yaşadılar, yansıttılar.
Haçlı ittifakı, Bizans’ın dönme İslamcı çocukları; beklemedikleri ilahi kaderi yaşayacaklardır.
Türkiye; akıl ve bilim öncülüğünde yeniden milli ve manevi kimliğini bulacaktır.
Türkiye’nin yetişmiş evlatlarının sesi, vatan sathında ve gök kubbede yankılanacaktır.
Günün Sözü: Milletinin değerlerini çıkarları için altüst edenler tarihte hain olarak yer alır.

..