Narko-Terör Örgütü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Narko-Terör Örgütü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ekim 2018 Pazar

Narko-Terör Örgütü PKK ve Aşiretler.,

Narko-Terör Örgütü PKK ve Aşiretler.,



Kaan Turhan 
Açık İstihbarat
www.acikistihbarat.com
01.04.2013


Narko-Terör Örgütü PKK ve Aşiretler 
Kaan Turhan / Açık İstihbarat

 Bu Mustafa Bayram, öyle biriydi ki; alıcı görünümündeki Malatya polisine eroin satmak isterken, 2 Temmuz günü yakalanan oğlu Hamit Bayram'ı, adamlarıyla birlikte polis merkezine baskın yaparak kaçıran Mustafa Bayram, tutuklanıp cezaevine gönderildikten sonra 30 milyar TL kefaretle serbest bırakıldı... 

İran'la sınır noktaları olması nedeniyle, Afganistan'dan gelen uyuşturucunun Türkiye'ye giriş noktası olan Yüksekova ve Başkale'deyse iki aile ön plana çıkıyor. Bunlardan birincisi Başkale'deki Ertuşi aşiretlerinden olan 'Topal Mustafa' lakaplı Mustafa Bayram, diğeri Hakkâri’deki Cindi aşiretinden olan Tilki Selim lakaplı Selim Işık'tı.
Kan davası, çocuk gelinler, Kürt sorunu, PKK, terör, ekonomi, bölgelerarası dengesizlik, Güneydoğu Anadolu Projesi, Güneydoğu’ya yatırım… vb. Türkiye’de hemen her gün duyduğumuz, okuduğumuz ‘sorun’lardan! 
Sorunlaştırılmış, temel olarak da feodalitenin belirlediği bu ‘sorun’lar: algılamadaki coğrafyayı da sorunlaştırmakta dır.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu coğrafyasının, folklorik özelliklerinin farklılığı dışında, bir farklılık varsa: o da aşiret düzeninin, ağalığın, şeyhlik ve seyitlik kurumlarının sürüyor olmasıdır. 

Yukarıda andığımız: ‘bölgenin sorunları bunlardır’ diye, bize belletilen, yanlışı doğru göstermeye çalışanlar: feodalizmden beslenen otoritelerin dilidir. 

Andığımız ve dayatılan, bu ‘sorun’lar: feodalizmin sonuçlarıdır. 

Dolayısıyla, sorun: feodal bataklıktır!

Aşiretlerin egemen olduğu AKP iktidarı, dördüncü yılını doldurmamıştı ki, TBMM Töre ve Namus Cinayetlerini Araştırma Komisyonu’ndaki görüşmelerde; hem CHP, hem AKP, bölge feodallerinin haklılığı ve töre/namus cinayetleriyle, aşiret, şeyh gibi feodalizm artıklığının ilişkisi olmadığını savunabiliyordu. 

TBMM Töre ve Namus Cinayetlerini Araştırma Komisyonu'nun AKP'li üyeleri, özellikle Doğu ve Anadolu Bölgesi'nde “başlık parası, berdel ve beşik kertmesi”nin yasaklanmasına ilişkin önerileri kabul etmedi. 

CHP'li Vedat Melik de, AKP'li üyelere destek verdi.

TBMM Töre ve Namus Cinayetlerini Araştırma Komisyonu, 3 gün süren çalışmaların ardından raporunu tamamladı. Töre cinayetlerinin nedenlerini araştırmak üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde incelemelerde bulunan aşiret reisleri ve töre mağdurlarıyla bire bir görüşmeler yapan komisyon, CHP'li Canan Arıtman'ın tüm ısrarlarına karşın raporunda “feodal yapı ve aşiret düzeni'ne hiç girmedi. 

CHP'li Vedat Melik'in 

Töre cinayetleriyle, feodal yapının ne alakası var, böyle bir tetikleme söz konusu değil” sözlerine destek veren AKP'liler, “Bu görüşe katılıyoruz. Bizim parti politikamız da bu yöndedir.[1]” demişlerdi. 

Hâlbuki töre ve feodal yapı birbirinin sonucu ve birbirinin tamamlayıcısıydı. 
Ve tetiği feodalizm çekiyordu. 
“Aşiretçiliğin töre cinayetlerinde hiç sorumluluğu yokmuş gibi göstermeye çalışanlar, geri kalmışlığın eğitimsizliğin, bağnazlığın cehaleti bu tablonun da cinayetleri arttırdığını ısrarla kabul etmiyor. 
AKP'liler ve destekçileri, Güneydoğu'da dinin ahlakı, geleneklerin feodaliteyi, aşiretçiliğinse töreyi ayakta tuttuğu görmezden geliyor. Töre cinayetleri, cahil bırakılmış, yoksul olduğu için feodal çarka mahkûm edilmiş ve varoşlara sürüklenmiş aileler arasında yaşanıyor. Töre cinayetlerinde tetiği tek kelimeyle feodalite ve onun yarattığı düzenek çekiyor. Aşiretçiliğin töre cinayetlerinin gerekçesi olamayacağını iddia eden AKP'liler, bütün cinayetlerin niçin aşiret mensupları arasında yaşandığı sorusunu yanıtlayamıyor? 
Oysa kent yaşamına entegre olan kabile üyelerinin, bireyleşmiş topluluklara dönüştüren sonra bağnaz geleneklere baş kaldırdığı, töresel yaşamdan yavaş yavaş sıyrılmaya çalıştığı çok net bilmiyor. Bu erozyon tabii ki güç kaybına uğradıkları için toplu yaşamı egemen kılmaya çalışanlara ters geliyor. Cinayetlerin çok sık görüldüğü Urfa bölgesi başta olmak üzere, Güneydoğu'da, kentlileşmiş ailelerde töre cinayetlerine hiç rastlanmadığı kasıtlı olarak görülmüyor. Doğuda özgür kadın değil, feodal zinciri kırarak özgürleşmeye çalışan kadınlar öldürülüyor.. 

Törede tetiği çeken mekanizmanın çok iyi analiz edilmesi halinde, savunmasız kadınların feodal saçmalıklar uğruna nasıl kör bıçaklar altına yatırıldığı da ortaya çıkıyor. Geri kalmışlığın paslı çemberinde yaşamaya zorlanan kadınlar, çağdaş yaşamın en küçük ışığını yakalamaya çalıştıklarında, saçlarından tutularak karanlık dehlizlere sürükleniyor. Bu da yetmiyor, önce aile meclisleri toplanıyor, ardından infaz belgesi 'feodalitenin yargıtayı' olarak tanımlanabilecek aşiret meclisine gidiyor. Oradan her zaman ölüm kararı çıkıyor. 

Kadınlar bazen etnik ve dini kurumların baskısıyla intihara zorlanıyor, bazen de töre tetikçilerinin insafına terk ediliyor. Buna tabii ki AKP zihniyetinin de feyiz aldığı, inanç geleneğinden beslenen ataerkil yapı karar veriyor. Güneydoğu'da toplumun % 80'in uzaktan ya da yakından bir aşirete mensup olduğu gerçeği ortada olduğu için, töre ya da namus sorgulamalarında her kadının yazgısı aşiret ağalarının bağdaş kurduğu kanlı kilimlerde şekillendiriliyor![2]” 

TBMM Töre ve Namus Cinayetlerini Araştırma Komisyonu’nunda 2006 yılında böyle bir şey yaşanıyor ve aşiret yapısının, feodalizmin töre, başlık parası gibi kavramlarla ilişkilendirilemeyeceği iddia ediliyordu. 

Ancak 2004 yılında da Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, doğudaki “aşiret, feodal yapı ve töre üçgenine dayalı” bir rapor hazırlamış ve emsal teşkil edebilecek sonuçlara ulaşmıştır. 

Kurum, 
“Bitlis'te yaşayan ailelerin sosyo-demografik, sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel özellikleriyle toplumsal hayatta törenin gücü” konusunda gözleme dayalı raporunda; “seçimlerde oy kullanmada, aile ilişkilerinde (evlenme, kız kaçırma, aile planlaması, eğitim gibi) töre anlayışı geçerliliğini korumaktadır”  denilmekteydi. Raporda, bölgedeki üretim ilişkileri, işsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik ve doğurganlık hızının yüksekliğinin büyük ölçüde aileyi etkilediğine, bu yapının da töreyi ve geleneksel anlayışı beslediğine dikkat çekilirken “yörede aşiret, feodal yapı ve töre üçgenine dayalı yapı çözülmedikçe, birçok sorun devam edecektir. Namus merkezli töre suçlarının sürekliliği kaçınılmaz olacaktır” denilmekteydi. Aşirete dayalı töre anlayışının namus olgusuna 'töre suçu'na yol açacak kadar katı baktığını ve birçok olayın da adliyeye taşınmadan aşiret içinde 
çözümlendiği vurgulanmıştı[3].

Kısacası, Aşiretler meşruiyetini kaybetmemişti ve konumlarını gittikçe sağlamlaştırmışlardı.

Öyle ki, 3 Kasım 2002 yılında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan çokça destek alan AKP, 2007 seçimlerinde de aday listelerine aşiret bağlantılı kimseleri koymamasına karşın, aşiretlerin büyük çoğunluğu AKP'yi desteklemişti. 

O dönemde Van'daki aşiretlerin siyasi eğilimleri konusunda, Cumhuriyet Gazetesi'nden Yusuf Ziya Cansever'in anlatımıyla, şunlar belirgindi: 

Alan Aşireti: Abdurrahman Şeylan liderliğindeki aşiretin büyük bir kısmı korucu. Aşiret, bugüne kadar hiçbir sol partiye oy vermedi. 12 bin 500 seçmenin bulunduğu aşiret, DYP, ANAP, AKP eğilimli. 
Ezdinan Aşireti: lideri AKP İl Genel Meclis üyesi Salih Özbek. 
Büyük bölümü korucu olan aşiret mensupları Çatak, Gürpınar ve Van merkezde bulunuyor. 11 bin seçmen, DYP, ANAP, AKP eğilimliydi. 

Müksi Aşireti: lideri AKP'li Bahçesaray Belediye Başkanı Naci Orhan, Orhan'ın kızı Gülşen Orhan'ın AKP'nin listesinde 5. sırada yer alması nedeniyle 4 bin 500 seçmenin bulunduğu aşiret tercihini AKP'den yana kullanmıştı. 

Şemsikan Aşireti: Özdemir Yiğit'in liderliğindeki aşirette 30 bin 500 seçmen bulunuyor. Hiçbir partide aşireti temsil eden aday bulunmaması nedeniyle kararsızların başını çekiyordu. Geçen seçimde AKP'yi destekleyen aşiret, bu seçimde partide yer bulamayınca küskünler listesinde yer almıştı. 

Şerefor Aşireti: Fazilet Partisi eski milletvekiliyken istifa ederek bağımsız kalan Mustafa Bayram'ın liderliğindeki aşirette 25 bin 500 seçmen bulunuyor. Başkale ve Van merkezde yaşayan aşiret mensupları, DYP, ANAP ve AKP'yi destelemişti. 

Burukan Aşireti: Nadir Kartal'ın liderliğindeki aşirette 30 bin seçmen bulunuyor. Geçen seçimde AKP'yi destekleyen aşiret mensuplarına bu kez partide yer verilmemesi üzerine desteklerini çekmişlerdi. Aşiretin bu seçimde ağırlıklı olarak bağımsızlara ve CHP'ye oy vermesi bekleniyor. 

Merzikan Aşireti: 3 bin seçmenin bulunduğu aşiretin liderliğini Eşref Bayar yapıyordu. Aşiret mensupları genellikle bağımsızlar, DYP ve AKP'den yana tercih kullanacaklardı. 

Kürsini Aşireti: Mustafa Kaçmaz'ın liderliğinde olan ve 22 bin 500 seçmenin bulunduğu aşiret, AKP, DYP ve MHP arasında karar vermeye çalışıyor. 

Oramar Aşireti: Necdet Buldan liderliğindeki aşirette 8 bin 500 seçmen bulunuyor. Bugüne kadar sağ partilere oy vermeyen aşiret, bu seçimde bağımsız adayları destekleyecekti. 

Gaydan Aşireti: Bitlis ve Hizan merkezli aşiretin lideri Edip Safter Gaydalı, AKP'nin küskünler listesinde yer alan Gaydalı, CHP'den aday olunca aşiret oyları da bu partiye transfer olmuştu.

Pinyanişi Aşireti: Aşiret lideri Mustafa Zeydan'a AKP yer vermeyince 15 bin seçmenin bulunduğu aşiret CHP'yi destekleme kararı aldı. 

Hakkâri merkezli Diri ve Dostki aşiretleri sol partileri ve bağımsız adayları; 
Jirki DYP ve MHP'yi, Bitlis Güroymak merkezli Seyda ve Sego aşiretleri Saadet Partisi ve AKP'yi desteleyecekti.[4]”

Farklı bir yorumda da, 22 Temmuz seçimleri öncesi aşiretlerin oy eğilimleri şöyleydi: 22 Temmuz'da yapılan erken seçimlerden önce, aşiretlerin oy yönelimleri şöyle açıklanmaktaydı: 

“Ensarioğulları: 70'li yıllardan beri Adalet Partisi çizgisinde olan ailenin meclisteki son temsilcisi Salim Ensarioğlu oldu. Bakanlık da yapan 

Ensarioğlu, 2002 seçimlerinde partisi baraja takılınca meclise giremedi. 

Değerler: Yıllardır CHP'de politika yapan ailenin reisi Hasan Değer, uzun süre mecliste görev yaptı. Değerler, 2002'de de Mesut Değer'i meclise gönderdi. Uzun yıllar CHP il başkanlığı da yapan Değer, yine değişmez isimlerden gözüküyor. 

Seyhanlı Aşireti: DYP'nin ağır toplarından Necmettin Cevheri'nin de mensubu olduğu aşiret, 1991'le 1999 yılları arasında mecliste 3 milletvekiliyle temsil edildi. DYP, 2002 seçimlerinde Cevherilere listede yer vermeyince, Sabahattin Cevheri, seçimlere bağımsız girerek kazandı ve daha sonra AKP'ye geçti. Mahmut Kaplan'sa, AKP'den 8. sıra adayı olarak meclise gitti. 

İzollar: Türkiye'nin en büyük ve en dağınık aşiretlerinden İzolların 30 bin dolayında oyu olduğu belirtiliyor. Zülfikar İzol daha önce Refah ve Fazilet partilerinden milletvekilliği yaptı. Şimdiyse AKP milletvekili. 

Bucaklar: Bucak ailesi, bu seçimlerde de Demokrat Parti'nin en büyük kozu olacak. Aşiretin en önemli isimlerinden olan DYP eski milletvekillerinden Sedat Bucak, 2002 seçiminde partisinin baraja takılmasıyla milletvekili seçilememişti.[5]”

AKP’ye minnettarlığını, mensuplarının AKP listesinde yer verilmesine karşın, Tayyip Erdoğan’a ve AKP’ye biat eden İzol Aşireti, AKP çatısı altında birleşiyordu: 

AKP listesinde yer bulamayınca istifa ederek bağımsız adaylığını açıklayan ve "Aşiret ayakta" diyen Milletvekili Zülfikar İzol’a bazı aşiret mensupları tepki göstermişti. 

Cengiz İzol, şöyle demişti: 

"Daha önceden de zaten partimiz belli idi. Burada partiden aday adayı olan aşiretimizin üyeleri, adaylık verilmediği halde burada tek vücut nefer olarak çalışacaklar. Bizler, Başbakanımız ve partimizin lideri olan Recep Tayyip Erdoğan’ın fikirlerini benimsiyoruz ve bundan sonra da partide olacağız." 

AK Parti’den aday adayı olan Emin İzol ile Serdar İzol ise, aday olmadıkları için partiden ayrılmalarının söz konusu olmadığını bildirdi. 

Emin İzol, 

"Halka hizmet için AK Parti çatısı altında çalışmamızı sürdüreceğiz, Herkes bilmelidir ki davamız vekillik davası değildir. Davamız halka hizmet davasıdır ve bu hizmet davasında sonuna kadar AK Parti’nin ve genel başkanımızın emrinde olacağız" demişti. Toplantıya katılan CHP’nin Siverek İlçe Başkanı Zülfikar İzol ise, partisinden istifa edip AK Parti’ye katıldığını açıkladı. AK Parti rozetini takan Zülfikar İzol, 
"Bizler İzol aşireti olarak AK Parti çatısı altında birleşme kararı aldık. Bundan sonra hepimiz siyasetimizi birlik beraberlik için AK Parti çatısı altında yapacağız.[6]” demişti.

Öte yandan, Şırnak’ta Meman Aşireti’nden ve Tayan Aşireti’nden korucu olanlar; Ergenekon tutuklamalarıyla, TSK’nın itibarsız laştırılmasını da fırsat bilerek, ‘güçlü’ olarak Güneydoğu’da daha birçok aşirete mensup, köy korucusu, batı iş Birlikçiliğinde ki siyasal partilere yanaşmaktaydı. 

Şırnak'ın Cizre ilçesinde etkin olan ve geçmişte PKK'yla mücadeleye katılan ancak Şubat 2011'de koruculuğu bırakan Meman aşiretinin BDP saflarına katılma kararı alması, AKP'nin “açılımının” meyvesiydi. 
BDP'yi destekleme eylemlerine Tayan aşireti lideri ve halen emekli Albay Temizöz'le tutuklu yargılanan Kamil Atak'ın kardeşi Rauf Atak'ın da katılması, 

“Artık biz de BDP saflarına katılıyoruz ve BDP'nin desteklediği bağımsız adayları biz de destekliyoruz.” demesi bir dönüm noktasını işaret ediyordu. Korucuların teröre karşı dağlarda birlikte çarpıştıkları komutanların Ergenekon operasyonları ile hapse atılmasının korucularda yalnızlık duygusu yarattığını, bunun sonucunda da güçlüye yanaşma eğiliminin ortaya çıktığı ifade edilmekteydi.[7] 

PKK'nın ajansı olan ANF'de yayımlanan kimi haberler de “gücü arayan koruculuk” analizlerine neden olmuştu. ANF'de yayımlanan kimi haberler şöyleydi: 

“2.6.2010'da Van'ın çatak ilçesine bağlı Kaçit Köyü'nde, 40 korucu operasyona çıkmayı reddederek silah bıraktı. 15.06.2010'da Uludere'nin Bulakbaşı Köyü'nde, 120 köy korucusu, operasyonlara çıkmak istemediklerini belirterek, toplu halde Merkez Jandarma Karakolu'na başvurdu. 

19.06.2010'da Hakkâri’ye bağlı Kırıkdağ Köyü'nde, operasyona gönderilmek istenen 125 köy korucusu, göreve gitmeyeceklerini belirtti. 

22.07.2010'da Şırnak'ta 2 ay içinde toplam 168 korucu operasyonlara çıkmama kararı alırken, 100'ün üzerinde korucuysa silah bıraktı.”

BDP Şırnak milletvekili Hasip Kaplan da, koruculuğu bırakıp BDP saflarına geçen Ulaş Köyü'nde Meman Aşireti lideri Tahir Güven'in oğlunun düğününe katılmıştı[8].

Güneydoğu’da, bölgenin devletin elinden çıktığını gösteren ve BDP/AKP’nin atlantik ötesiyle kurduğu ittifak gereği, gelecek ‘bağımsız 

Kürdistan’yapısında rolüyle güçlünün yanında yer almayı tercih eden feodallerle doluydu.

Örnekler:

Hangi Yoksulluk: Düğünler, Altınlar, Dolarlar…

AKP Hakkâri Milletvekili ve Yüksekova İlçesi'ndeki 'Pinyanişi Aşireti'nin lideri Mustafa Zeydan'ın oğlu 30 yaşındaki Caner Zeydan'la, 

Hakkari'li işadamı aynı aşiretten Kemal Tekin'in kızı 21 yaşındaki Dilruba Tekin, 3 gün 3 gece süren düğünle evlendi. 

Düğüne katılan davetliler, gelin ve damada takı ve para takmak için yarıştı. Geline 18 kilo altın, damada da 250 bin YTL takıldı. Düğün 

yemeği için, 30 büyük, 60 küçükbaş hayvan kesilirken, 1 ton pirinç, 1 ton salatalık, domates, 10 bin ekmekle 5 bin pet şişe su ikram edildi [9].

Şanlıurfa'nın ünlü aşiretlerinden İzol Aşireti mensubu ziraat mühendisi 27 yaşındaki Rüstem İzol'le, amcasının kızı 25 yaşındaki Ebru İzol'un düğününde dolarlar havada uçuştu[10].

Şanlıurfa'da, Türk aşiretinin reisi kapatılan DEP'in eski milletvekillerinden Ahmet Türk'ün kızı Devran'la İzol aşiretinin reisi Mehmet İzol'un oğlu Mirhan'ın görkemli düğününde havalara atılan dolarlar, valizlerle taşındı[11].

Şanlıurfa'da, Pijan aşireti mensubu 27 yaşındaki Metin Kaya'yla 25 yaşındaki Behiye Günbeyi'nin düğününde dolarlar havada uçuştu, davetliler gelin ve damada takı için sıraya girdi. Şanlıurfa'nın önde gelen aşiretlerinden Pijan aşiretinin reisi işadamı Emin Kaya'nın kardeşi Metin Kaya ve Behiye Gülbeyi'nin düğünü Dedeman Oteli'nde yapıldı. 

Çiftin düğününe, İzol aşireti reisi AKP Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol, Şanlıurfa Valisi Yusuf Yavaşcan, bölgedeki bazı aşiretlerin ileri gelenlerinin de aralarında bulunduğu yaklaşık bin kişi katıldı. Salonda çiftin yakınları tarafından karşılanan davetliler haremlik selamlık oturdular. 

Davetliler, pistte halay çeken milletvekili İzol'un başına para atmak için hareketlendi. Onlarca kişi İzol'un başına destelerle dolar attı. 

Cebinde dolar kalmayan vatandaşlar, yerlerden topladıkları dolarları sandığa dolduran görevlilere başvurup, YTL vererek dolar satın aldı. 

Orkestra görevlisi seyyar döviz bürosu gibi çalıştı.[12]”

Şanlıurfa'da Kapaklı ve Gerger aileleri önceki gece hısım oldu. İş adamı Ali Kapaklı'nın kızı Ayşe'yle Ali Rıza Gerger'in oğlu Serhat Gerger, Harran Oteli'nde düzenlenen düğünle, dünyaevine girdi. Gelinin nikah şahitliğini Vali Yusuf Yavaşcan yaptı. Urfalı geline, 130 bin YTL değerinde örme set takımı, Urfa akıtması, kordon ve hasır bileklik gibi çok özel ziynet eşyası takıldı.[13]”

Mardin'in Kızıltepe ilçesi Haco köyünde Halecan Aşireti'nin ağası olarak bilinen Mahmut Kılıçarslan'ın, Malatya İnönü Üniversitesi öğrencisi oğlu Mustafa Kılıçarslan'la İsveç'te sağlık teknikeri olan Adile Kılıçarslan'ın düğününde, yaklaşık 5 bin kişiye yemek verildi. Davetlilere verilen sac kavurma için 150 koyun kesilip, 5 bin ekmek tüketilirken düğünde geline yaklaşık 4 kilo altın takıldı.[14]”

AKP Hakkari Milletvekili ve Pinyanişi Aşiret reisi Mustafa Zeydan'ın düğününde, geline kilolarca altın, damada milyarlarca lira takı takılıyor. 
Aynı günlerde Hakkâri Yüksekova'nın DEHAP'lı Belediye Başkanı M. Salih Yıldız'ın oğlunun, 10 bin kişinin katıldığı, 3 gün 3 gece süren düğününde de 77 koyunun kesildiği, yine kilolarca altın takıldığı, paraların zarf içinde sandıkta istif edildiği yazıyordu[15].
Milletvekili Mustafa Bayram’ın Uyuşturucuyla, Dolandırıcılıkla Dansı!
24 Mart 2001 akşamı İstanbul Üsküdar'da bir sitedeki apartman dairesinde çok ilginç bir buluşma gerçekleşti. 
Van milletvekili Mustafa Bayram, kendisini demir tüccarı olarak tanıtan bir kişiye Pablo Picasso'nun 'palyaço', 'çıplak kadın' tablolarını 10 milyon dolara satmak üzere İstanbul'daydı. 
O akşam yapılan pazarlık sonucunda iki tablo için 3 milyon dolara el sıkışıldı ve aşağı inildi. 'demir tüccarı' görünümündeki kişiler İstanbul Mali Polisi'ydi. 

Aşağı inilir inilmez polis kimliklerini gösterip, 'eller yukarı' dediklerinde Mustafa Bayram'da en ufak bir telaş gözlemlenmedi. 'siz polisseniz, ben de devletin milletvekiliyim. Dokunulmazlığım var. Bana hiçbir şey yapamazsınız' dedi. 
Bu Mustafa Bayram, öyle biriydi ki; alıcı görünümündeki Malatya polisine eroin satmak isterken, 2 Temmuz günü yakalanan oğlu Hamit Bayram'ı, adamlarıyla birlikte polis merkezine baskın yaparak kaçıran Mustafa Bayram, tutuklanıp ceza evine gönderildikten sonra 30 milyar TL kefaretle serbest bırakıldı... 

İran'la sınır noktaları olması nedeniyle, Afganistan'dan gelen uyuşturucunun Türkiye'ye giriş noktası olan Yüksekova ve Başkale'deyse iki aile ön plana çıkıyor. Bunlardan birincisi Başkale'deki Ertuşi aşiretlerinden olan 'Topal Mustafa' lakaplı Mustafa Bayram, diğeri Hakkâri’deki Cindi aşiretinden olan Tilki Selim lakaplı Selim Işık'tı. 

Narkotik polisindeki kayıtlara göre, lise mezunu olan Mustafa Bayram'ın uyuşturucu vukuatı, 1979 yılına kadar uzanıyordu. 

Bir yıl sonra, Halil Havar'ın da adının karıştığı yeni bir uyuşturucu olayında tutuklanıyor. 1987'de İstanbul'da bir daha tutuklanıyor. Serbest kaldıktan sonra yeni bir olaya adı karışıyor, bu sefer firar ediyordu. 1994'te Başkale'de yakalanan 63 kilo eroin olayında oğlu Levent Bayram tutuklanırken, o yine firar ediyordu. 

Bu sırada Bayram'ın imdadına 1995 milletvekili seçimleri yetişiyor. Soyadını 'Bayrak' olarak gösterip, ANAP'tan milletvekili adayı oluyordu. 

Adaylıklara itiraz süresi dolduktan sonra, Resmi Gazete'de bu kez soyadı doğru olarak yer alıyordu. Böylece milletvekili seçilerek, 'dokunulmazlık' zırhına bürünüyor. 1999 seçimlerinde bu sefer bağımsız milletvekili olarak yeniden meclise geliyordu. Mustafa Bayram, tıpkı Ömer Lütfi Topal, Urfi Çetinkaya ve Mehmet Ali Yaprak gibi öteki büyük uyuşturucu patronlarına benzer şekilde bugüne kadar defalarca uyuşturucudan dolayı tutuklanmasına rağmen hiç ceza almamış olmasıdır. Her defasında olayı bir yakını üstlenerek, Bayram'ın ceza alması önlenmiş. İstanbul Narkotik Polisi'nin yaptığı birçok uyuşturucu operasyonunda 'Cumhur Yakut' diye bir isim ön plana çıkıyor. Yakut'un isminin karıştığı uyuşturucu operasyonları 'tonluk' rakamları çoktan aşmış durumda. Mustafa Bayram'ın damadı Diyarbakır Liceli ve İstanbul Taksim'deki Yakut Oteli'nin sahibiydi, Cumhur Yakut

Mustafa Bayram ayrıca, “ANAP'tan milletvekili seçildikten sonra Refah Partisi'ne geçmişti. Ardından da bu transferin karşılığında ilk seçimlerde Refah Partisi'nin yerine kurulan Fazilet Partisi'nden birinci sıra adayı olmuş ve ikinci kez millet vekili seçilmişti. Bu dönemde hakkında çıkan iddialar nedeniyle Fazilet Partisi'nden istifa ederek bağımsız kalmış, dokunulmazlık dosyası kaldırılarak hakkındaki tarihi eser kaçakçılığı, adliye basıp adam öldürmek de dahil olmak üzere pek çok suçlamadan dolayı yargılanmaya başlamıştı. 

Ama yargılanması hiçbir zaman tamamlanamadı. İlginç bir biçimde dosyalar kayboldu, adliye binaları yandı. Sonuçta, Bayram Van'daki varlığını sürdürdü.. 

AKP'nin Van Belediye Başkanı Burhan Yenigün de Mustafa Bayram'ın uzaktan akrabası, Şerefen Aşiretinin bir kolundan, aşiretin desteği doğal olarak Yenigün'e gitti. 

Aşiret desteğiyle alınan seçimlerden sonra AKP'nin bu sonucu, 'etnik temelli siyaset kaybetmiştir' diye sunması da hayli ilginçtir. Etnik ağırlık gitmiş, bölgenin bunca yıl geri kalmışlığının en temel nedeni olan aşiret bağlantılı siyaset anlayışı tekrar geri dönmüştür. 
Ve Van Milletvekili Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, bu 'başarıyı' bürokratlarla makamında verdiği bir partiyle kutlamıştır.[16]”

Dolan Aşiretinin Ölüm Oyunu!

Diyarbakır'ın Hazro ilçesinin DEHAP'lı Belediye Başkanı Hamit Ergin, Dolan ailesiyle sorunlar nedeniyle yaklaşık 4 aydır makamına, can güvenliğinin olmadığını söyleyerek, gidememişti. 

21 Mart 2005 günü kendisi ve ailesinin bulunduğu kahvehanede silahlı saldırıya uğradıklarını anlatan Ergin, yaklaşık 1 saat süren çatışma sonunda; Dolan ailesinden Mehmet Karakaş'ın öldüğünü, kendisi, kardeşi Azad Ergin ve dayısının oğlu Veysi Daşkesen'in yaralandığını söyledi. 
Olaydan sonra ailesine ait 11 evin Dolan aşiretince yakıldığını belirtmiş ve kardeşi Azad Ergin'in tutuklanmasına karşın, korucu Dolan aşiretinden hiç kimse tutuklanmamıştı. Ergin şunları söylemişti: “Türkiye bir hukuk devleti, yasalarla yönetiliyor, kolluk kuvvetleri var. Bu devlet kendi belediye başkanını bir aşiretten koruyamayacak kadar aciz olmamalı.[17]”

[1]Emine Kaplan, Töre Komisyonu'nda Başlık Parasının Kaldırılması Kabul Edilmedi, Cumhuriyet, 11.02.2006

[2]Mehmet Faraç, AKP'nin 'Ağa' Korkusu, Cumhuriyet, 16.02.2006

[3]Cumhuriyet, 12.07.2004

[4]Yusuf Ziya Cansever, Aşiretler Kararsız, Cumhuriyet, 14.06.2007

[5]Aşiretler Hangi Partiyi Destekliyor?, Haber 7, 07.06.2007

[6]İzol Aşiretinde AKP Çatlağı!, Vatan Gazetesi, 13.04.2011

[7]Aydınlık, 11.05.2011

[8]Mehmet Faraç, Gücü Arayan Koruculuk!.., Aydınlık, 12.05.2011

[9]Milliyet, 22.08.2005

[10]Milliyet, 12.11.2007

[11]Radikal, 15.02.2000

[12]Vatan, 05.02.2008

[13]Güneş, 14.10.2008

[14]Cumhuriyet, 14.01.2003

[15]Sabah, 12.07.2004

[16]Birgün, 11.08.2004

[17]Gökçe Uygun, Başkan İlçesine Gidemiyor, Cumhuriyet, 28.07.2005


http://acikistihbarat.com/HaberGoruntule.aspx?id=10320

***