Mesele “Bağımsız Devlet”tir!..
Ali TARTANOĞLU
28.06.2010
Mesele Kürtçe Türkü çığırma, Kürtçe köy adı filan değil, mesele bal gibi “bağımsızlık”tır. …
Yarın sabah yeni PKK saldırısı ve “şehit” haberleriyle uyanabiliriz.
Bir sürü deyyusu ekberin “demokrasi”, “ortak akıl” zırvasından geçilmiyor.“Çözüm”müş…
Yarın sabah yeni PKK saldırısı ve “şehit” haberleriyle uyanabiliriz.
Kimi “dostlar” vakur ve akil bir havayla akıl veriyor: “Siz çok kızmışsınız. Olmaz. Kızarak olmaz. Hoşgörüyle, sevgiyle yaklaşacaksınız…” Çözümmüş…
Seçim barajı kaldırılmalıymış, anadilde eğitim hakkı tanınmalıymış, köy adları değiştirilmeliymiş… “Çözüm”müş!!!…
Yav “yarın sabah yeni PKK saldırısı ve “şehit” haberleriyle uyanabiliriz”; anlamıyor musunuz???!!!… Şu anda saat 18.30. Yeni şehit haberi almamak için on iki saatimiz var. Ne yapacaksanız bu sürede yapacaksınız.
Efendim operasyonlar dursunmuş… Yav Gediktepe’de kum çuvallarının arkasında ayakta veya çömelerek durup duran benim. Birileri karşıdan geliyor saldırıyor, öldürüyor, ben de gidip yalandan bir yerleri vuruyorum. Saldırıya cevap veriyorum.
Onu da mı yapmayalım?!.. E iyi o zaman; Kandil’i ve İmralı’yı Ankara’ya taşıyalım; bir temsilcilik açsınlar; serbestçe, özgürce, demokratik bir şekilde Başbakanlığa saldırsınlar… Oldu olacak!…
Bu bir.
İkincisi…
O askercikler, köy adları değiştirilmediği, Kürtçe ilk mektepler, orta mektepler, Kürtçe hukuk, tıp vb., fakülteleri açılmadığı için mi şehit oldu çarpışa çarpışa?!.. Köy adları için insan öldürülür mü?!
..
Tersinden soralım: Köy adları değiştirilmiş, Kürtçe eğitim veren mektepler açılmış olsaydı o çocuklar şehit olmayacak mıydı?!..
30 senedir habire veriyoruz. Kart-kurt dendi diye kızıyorlardı; TRT şeşe beşe, mecliste gruba (öteki partilerdeki Kürtler hariç) kadar geldik. Onlar öldürdü biz verdik, onlar öldürdü biz verdik. Şimdi yine öldürüyorlar, biz hala vermekten söz ediyoruz. Öldürdükçe alıyorlar, öldükçe veriyoruz…
Başımızda bir bela var. Osmanlıyı yad etmek diye, sorun çözücü Türkiye diye İsrail’e, Amerika’ya, yedi düvele sözüm ona kafa tutuyor. Gazzelileri korumak için… İran’ı savunmak için… Miş!!.
Dayılanacaksan Amerika’ya, kendi sorunun için dayılan. “Ne notası, müzik notası mı!.. Amerika’ya nota mı verilir” diyeceğine, kafana çuval geçirildiğinde dayılansaydın. Senin üstüne vazife mi Gazze’nin Filistinlisi, Acem’in atomu, nükleeri! Ayranı yok içmeye, feraceyle gider …çmaya diye buna denir. Sen önce kendi sorununu çöz!..
Kak-git Mesut’u kırmızı halılarla ağırlayacağına, “ulan PKK bir daha saldırırsa seni yerle yeksan ederim” deseydin; Güvenlik Konseyi’nde İran için gostaklanacağına, Amerika’ya “arkadaş, Apo’yu bir gecede bana teslim eden sensin. PKK’yı da bir gecede toparlayacaksın. Yoksa ben toparlarım. Karşıma peşmerge çapulcuları da çıksa toparlarım, sen de çıksan toparlarım” deseydin de bi’ görseydik kahramanlığını!..
Efendim bu Amerika’yla savaş demek… Mi?
Eee??.. Amerika’yla savaş PKK’yla savaştan daha mı pahalıya mal olurdu? Daha mı çok ölürdük, daha mı çok kanar, daha mı çok ağlardık analı babalı, gelinli kızlı, çoluklu çocuklu? Az mı öldük, az mı kanadık, az mı ağladık!?!?!.. Aptal aptal İsrail ile savaşı göze alacağına, Barzani’yle, Amerika’yla savaşı göze alsaydın da, alsan da bir görsek!!!…
Daha dün değil miydi “askerlik yan gelip yatma yeri değildir” dediğin?
Daha dün değil miydi “her ölen şehit değildir” dediğin?
Duymuyor musun, bilmiyor musun Ankara’nın burnunun dibinde Sincan’dan, Etimesgut’tan yükselen “PKK’nın vurduğu asker şehit değildir” alçaklığını?…
Silivri’deki nemrut savcın, Cudi’de savaşırken tutukladığı teğmen için “Cudiden paketleyip getirdim” demiyor mu; 6 ay sonra serbest bıraktığı teğmen kaldığı yerden devam etmek üzere yine Cudi’ye dönmüyor mu?
Deniz kuvvetlerinde general kalmadı tutuklanmadık, yargılanmadık. Adam tatbikattan gelip hakim karşısına çıkıyor, ifade veriyor, sonra yine tatbikata dönüyor.
PKK, terörist, Apo, kendi askerimizden kıymetli oldu. Öldürdükçe alıyorlar; aldıkça şımarıyorlar; her defasında bir öncekinden daha fazlasını istiyorlar.
Gediktepe’de çarpışmanın devam ettiği dakikalarda, ekranlarda, çözüm diye “12 Eylül’de Diyarbakır hapishanesinde…” diye başlıyorlar lafa…
Eee??.. Onun intikamı mı alınıyor şimdi?
Bir kere Evren otuz senedir hala sağ. Darbeci generaller anca ecelleriyle ölüyor. İşkenceciler sağ… Sen geliyorsun, o günlerde daha doğmamış, şimdi 20 yaşındaki askerleri öldürüyorsun.
İkincisi, 12 Eylül olmasaydı PKK da AKP de olabilir miydi? Ne intikamı!!.. 12 Eylül sizin sebebi hayatınız, ananız, babanız!!!..
Diyarbakır hapisanesinin baş gardiyanı Evren… “Çözüm federasyon” diyor şimdi. Utanmaz adam… AKP’nin cumhurbaşkanı Gül… Evren’i yere göğe sığdıramıyor. PKK Evren’e tek kelime etmiyor.
Gidiyor Ankara’nın Ulus’unda, İstanbul’un Halkalı’sında, Güngören’inde sivil çoluk çocuk öldürüyor.
Sonra da “biz ezildik, büzüldük” müş!..
Memleket sermayesinin, TBMM’nin üçte biri Kürt… Bu nasıl ezilmekse!..
Sanki Türk ezilmiyor, Laz ezilmiyor, Boşnak ezilmiyor. Türk’ün, Laz’ın, Boşnak’ın vb., ezileni yok mu? Kim eziyor, kim eziliyor; Muş milletvekili olduğu halde Milano milletvekili diye anılan BDP’li bunu bilmez mi? Bilir. Kendisi de ezenlerdendir de onun için “şehit” cenazelerine karşı “ama biz Kürtçe Türkü çığıramıyoruz da onun için” diye zibidilik eder.
Açık konuşalım. Bunun adı Kürtçe türkü, Kürtçe köy adı, Kürtçe eğitim filan değil. Kürt sorunu hiç değil. Kürt sorunu var da ondan terör var diyen, en adisinden alçaklık etmiş olur.
Kürt sorunu diyip duranlar, bırakın Türkleri (Türk’ü zaten adam sınıfından saymıyorlar), niye hiç Kürtlerin yoksulluğundan, eğitimsizliğinden, töre cinayetlerinden, ensest intiharlarından, kadının otuz bininci sınıf insan sayılmasından söz etmezler?
Kürtler sadece köy adlarından, Kürtçe eğitimden, Kürtçe konuşamamaktan mı şikayetçi; sorunları bundan mı ibaret? Ayrıca çoğunluğu kadın olmak üzere Kürtçe’den başka dil konuşamayan milyonlarca Kürt’ün Kürtçe sorunu ne demek? Nasıl oluyor bu?
Bunlar, bir takım tuzu kuru Kürt, Türk, Alman, İngiliz, Fransız, İtalyan, Amerikan, sivil, asker ve sair zibidilerin kamuflaj üniforması.
Asıl mesele, bal gibi “bağımsızlık”!!..
Tarihte Girit Meselesi, Bulgar Meselesi, Kıbrıs Meselesi, Eflak, Boğdan, Sırbistan Meselesi, Mora-Yunanistan meselesi ve saire nasıl halledilmişti, hatırlayınız. Yunanistan, Bulgaristan; Romanya ve Yugoslavya adı altında Eflak ve Boğdan bağımsızlık kazanınca, Girit Yunanistan’a, Kıbrıs İngilizlere verilince!.. Kıbrıs niye hala sorun? Yunanistan’a verilmediği için…
Bu meseleler, oraların Türk olmayan unsurları gerçekten ezildikleri için filan çıkmadığı gibi, o unsurların tek başına ve Osmanlı Devletine karşı verdikleri silahlı mücadeleyle de çözülmedi. Silahlı mücadele, sözde Türkler bu unsurları eziyor büzüyor gerekçesiyle ama düpedüz sivil Türklere karşı birer terör hareketiydi; perde arkasındaki Batılı ağalar güya bu unsurların Türkler tarafından ezilmesini önlemek üzere devreye girdiler ve bu unsurlar silahlı özgürlük mücadelesiyle değil, Batılı ağalarının Osmanlıya masa başında diz çöktürmesiyle bağımsız oldu.
Yoksa, Batılı Doğulu, Müslüman Hıristiyan, Türk veya Türk olmayan bir tek kişi, örneğin taa 1800’lerin ortalarında baş gösteren ilk Kürt ayaklanmalarının Osmanlı zulmü yüzünden olduğunu iddia edemez.
Tam tersine Yavuz’uyla, Kanuni’siyle Osmanlı, Kürt unsurunu, kendisi için de Cumhuriyet Türkiye’si için de, hem de gerek önemli bir kısım Sünni Türkleri gerekse Alevi Türkleri itip kakmak, ezmek pahasına, isyanlarıyla başımıza bela edecek kadar şımartmıştır.
Osmanlı’nın, kuruluş döneminde uyguladığı ve toprakta özel mülkiyet tanımayan miri sistemi, özellikle Alevi Türklere karşı kullanmak üzere bir takım Kürt aşiret reislerine sadece savaş zamanında asker sağlaması karşılığında toprağa dayalı beylikler vererek alt üst edip, bugün bile kurtulamadığımız toprak ağalığı (karşılığında toprak köleliği) sistemini başımıza bela eden de Osmanlıdır.
Kürt ağaları, bütün bunlara rağmen ve sadece topraktan kaynaklanan otoritelerini tehlikede gördükleri durumlarda (yani sırf bunun için) kendilerine köle bağlılığı içindeki gariban köylü kitlelerini kullanarak isyan etmiştir Osmanlı’ya da Türkiye Cumhuriyetine de. Kürt çobanlar dağda davar güderken Kürtçe türkü söyleyemedikleri için isyan etmiş değildir yoksa.
İmralı’daki eşkıyanın başında bulunduğu katil sürüsü (ki eşkıya başı dahil hiçbirisi bey çocuğu, ağa çocuğu, şıh çocuğu, seyit çocuğu değildir) bu nedenle mesela Ahmet Türk aşiretine, Kinyas Kartal aşiretine, İnan aşiretine, Septioğlu aşiretine saldırmamıştır da; gariban Kürt bebesini, gariban Kürt çobanını, gariban Kürt marabasını öldürmekte tereddüt etmemiştir.
Milano milletvekili olarak ünlenen BDP milletvekili, bu nedenle hep Türk tarafından general, politikacı çocuklarının askere gidip de şehit olmadığından dem vurur da; eşkıya sürüsü saflarında hiç ağa, bey, şıh, mir, seyit çocuğu bulunmadığından, hele kendi çocuklarından asla söz etmez.
Türk siyasetçisinin, matbuatının, aydının Türk genelkurmayına selam durduğunu sakız gibi çiğneyip durdular da, kendilerinin de İmralı’ya, Kandil’e, vaktiyle Bekaa’daki genelkurmaya selam durduklarından hiç söz etmediler. Hadi sıkıyorsa bir tanesi Apo’yu eleştirsin!..
Evet; yarın sabah yeni PKK saldırısı ve “şehit” haberleriyle uyanabiliriz. Ve evet; mesele Kürtçe Türkü çığırma, Kürtçe köy adı filan değil, mesele bal gibi “bağımsızlık”tır.
İstikametin bu olduğu son derece aşikardır. Hayat ve tarih böyle söylüyor.
Sosyal bilimlerde laboratuar olmadığını söyleyen ya zır cahildir, ya da yüz numara yalancıdır. Sosyal bilimlerin laboratuarı hayattır, tarihtir. Neresi olursa olsun, takvim yaprağı hangi tarihi gösterirse göstersin, benzer koşullar bir araya gelince benzer sonuçlar doğurur.
Ali TARTANOĞLU -
28.06.2010 -
İlk Kurşun
http://www.ilk-kursun.com/
http://www.dunya48.com/yilmaz-ozdil/84-yazarlar/ali-tartanoglu/2143-ali-tartanoglu-mesele-bagimsiz-devlettir
***