Abdüllatif Şener'den son durum değerlendirmesi...
BUGÜN,
Epeydir sesi soluğu çıkmıyordu. Abdüllatif Şener'in son gelişmelere ve yaklaşan yerel seçimlere nasıl baktığını merak ettim.
Telefon sohbetimizden çıkan Şener'in görüşleri satır başlarıyla şöyle: AKP'NİN OY ORANI: AKP'de yıpranma var. AKP'nin oy oranı yüzde 47'nin altlarında geziniyor. Tabii mart sonuna kadar ne olur hep beraber göreceğiz. Ama vatandaş çok sıkıntıda. AKP'den soğuma başladı. Sorun merkez sağda ciddi bir alternatif olmaması. Aslında şu anda yerel seçimlerde bile AKP'nin yüzde 35'e düşmesi mümkün.
Böyle bir potansiyel var.Ama sorun hâlâ ciddi bir alternatifin olmaması. MELİH GÖKÇEK: Başbakan istemeye istemeye de olsa Gökçek'i aday gösterecek. Göstermezse bölünme olur. AKP Ankara'yı kaybedebilir. Bunu göze alamayacaktır.
CHP'NİN ÇARŞAF AÇILIMI: Baykal'ın partiye çarşaflı alması sadece kendi tabanını kızdırmaya yaradı. Muhafazakar kesimden oy falan getirmez. Çünkü istikrarlı değil. Daha önceki yaklaşımlarına uymuyor. Tabii, muhafazakar kesimdeki CHP'ye bakışı yine de yumuşatacaktır ama asla oya dönüşmez...
MERKEZ SAĞ OLUŞUM: Daha önceden de ilan ettiğim gibi, yerel seçimlerden sonra nisanda partiyi kuracağım. AKP'nin 2009'un sonunu göreceğini sanmıyorum.Yerel seçimlerde iktidar avantajıyla durumunu koruyabilir ama daha sonra ekonomik krizin de etkisiyle asıl çöküş başlayacaktır. AKP'den kaçanların CHP'ye gitmesi de MHP'ye gitmesi de sınırlı olacaktır. Bu yüzden merkez sağı toparlayacak bir örgütlenme peşindeyim.
Melih Gökçek sorunsalı...
Okadar açık ki... Başbakan, Gökçek konusunda kıvranıyor... Kararını veremediği için değil, verdiği kararı açıklayamadığı için... Düşünsenize, Gökçek kadar "kişisel popularitesi" olmayan Topbaş'ı çoktan İstanbul'da aday ilan etti, İstanbul'a göre daha az önemli Ankara'yı hâlâ bekletiyor. Bence bekletmesinin en önemli nedeni, ikinci kez Gökçek'e karşı aday adayı olan Turgut Altınok'a "Bak direkt seçimimi Gökçek'ten yana yapmadım, temayül yoklamalarına baktım, örgüte, yöneticilere danıştım, torbadan sen çıkmadın" diyebilmek...
Yoksa Erdoğan çoktan istemeye istemeye kararını verdi. "Gökçek'i karşımıza alırsak, oyumuz azalır" görüşü hâlâ ağır basıyor. Yani Gökçek'i değil ama getireceği oyu istiyor. Bu durum aslında Erdoğan gibi kuvvetli bir siyasi kişilik için resmen "dram"dır... Gökçek, Erdoğan'ın AKP içinde "gücünden çekindiği tek siyasetçi" haline gelmiştir. Biraz da bu yüzden duraklıyor, bekleterek gücünü hissettiriyor. Erdoğan, Gökçek'i tekrar aday gösterir göstermez ama verdiği "düşünme molası" artık Erdoğan-Gökçek ilişkilerinde "sonun başlangıcı"dır. İsterseniz "sonun başlangıcı" nı biraz açalım...
Erdoğan kurduğu AKP'yle ilk seçimlerine soyunurken, Gökçek de parti kurmaya çalışıyordu. Erdoğan hakkında dediğini bırakmadı. "Erdoğan'ı asla Başbakan yapmazlar" propagandasıyla sırtını askere bile dayamaya çalıştı. Eski söylenenler hâlâ kayıtlarda duruyor... Zaten Erdoğan da Gökçek de bunları biliyor... Sonuçta "win-win" yaparak barıştılar. Erdoğan, Gökçek'in kişisel oy potansiyeline teslim oldu. Gökçek de Erdoğan'ın Türkiye genelindeki gücüne...
Bugün gelinen nokta da, "win-win" dengesi bozulmadı. Çünkü denge bozulursa, Ankara'da hem AKP hem de Gökçek kaybedebilir... Böyle "karşılıklı siyasi çıkara dayalı dostluğa" ise ikisinin de uzun süre dayanması mümkün değil. Erdoğan şunu iyi biliyor. Gökçek bugün aday gösterilmezse nasıl hemen savaş açabilirse, aynı Gökçek tekrar aday gösterilmesine rağmen yarın AKP'nin erimeye başladığını gördüğünde yine "içindeki eskiden kalma siyasi liderlik hesapları"yla gemiyi ilk terk eden olabilir. Kısacası, her ne karar verirse versin, Erdoğan bundan sonra Gökçek'i zor tutar.
Gökçek'i son dakika sürpriziyle aday göstermezse, tek nedeni olacaktır: "Aralarındaki hep ertelenen hesaplaşmayı yarına bırakmadan, bugün kendisi güçlüyken halletmek..." Aslında en doğrusunun Gökçek'i göstermemek olduğunu Erdoğan da biliyor ama...
***