Kerkük-Yumurtalık petrol hattı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kerkük-Yumurtalık petrol hattı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Eylül 2015 Perşembe

TÜRKİYE, KUZEY IRAK VE KÜRTLER BÖLÜM 9




TÜRKİYE, KUZEY IRAK VE KÜRTLER BÖLÜM 9



2010’lar: Bölgesel Kürt Yönetimi ve  Türkiye 

5.1 Bölgesel Kürt Yönetimi ve Irak 

2010’lu yıllara gelindiğinde Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Irak Merkezi Hükümeti arasındaki anlaşmazlıklar daha da derinleşmiştir. Petrol paylaşımı konusundaki anlaşmazlıklar, Kerkük dahil tartışmalı bölgelerin durumundaki belirsizlik anlaşmazlıkların kaynağı olmuştur. 2009 yılında yapılan seçimlerden sonra Kürtler, Irak’ta diğer partilerle kuracakları ittifakları söz konusu sorunlarına çözüm getirip getirmeyeceğine göre şekillendirmişlerdir. Kürtler seçim sonrası koalisyon arayışlarında 19 maddelik bir liste hazırlamış ve hükümeti kurabilecek güçte bulunan Allawi ile Maliki’ye sunmuştur. Listede anayasanın 140. maddesinin en geç iki yıl içerisinde uygulanması, Kürt partilerin koalisyondan çekilmesi durumunda hükümetin düşmesi, peşmerge güçlerinin maaşlarının Irak Savunma Bakanlığı tarafından ödenmesi, petrol yasası taslağının onaylanması gibi talepler yer almıştır.35 Allawi bu talepleri büyük oranda reddederken, Maliki bazılarını kabul edip Kürtlerle anlaşmış ve 
hükümeti kurmuştur. 2011 Şubatına gelindiğinde Irak Başbakanı Nuri El Maliki, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin yaptığı petrol anlaşmalarının geçerliliğini tanımış ve böylece 2006 yılından beri devam eden petrol anlaşması imzalama yetkisinin kimde olduğuna dair anlaşmazlık çözülmüştür.36 

2012 Nisan ayında ise yeni bir petrol gerginliği açığa çıkmıştır. Bağdat, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin taahhüt ettiği petrol miktarını ihraç etmediğini ileri sürerek bölgedeki petrol şirketlerinin alacaklarını ödememiş böylece Kürt Bölgesi ile merkezi hükümeti tekrar karşı karşıya gelmiştir. Bunun üzerine Kürdistan Bölgesel Yönetimi Kerkük-Yumurtalık petrol hattına verilen ham petrolü kesmiştir.37 Ağustos ayında petrol ihracının yeniden başlamasına rağmen kriz bitmemiştir. Bunun üzerine şirketlerin alacaklarının ödenmesi için yeni bir adım atılmıştır. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Bağdat’ın kontrolünde bulunan Kerkük-Yumurtalık hattı üzerinden yaptığı ihracatı kesmiş ve bölgede faaliyet gösteren ve en yüksek üretimi yapan firma olan Genel Enerji’ye “Kürdistan petrolü”nü ihraç etme izni vermiştir.38 

35 Namo Abdullah, “Kurds send 19 conditions to Allawi and Maliki”, rudaw.net, 18 Ağustos 2010. 

36 “Bağdat, bölgesel yönetimin petrol anlaşmalarını tanıdı”, Hürriyet, 6 Şubat 2011. 

37 “Kuzey Irak petrol ihracatını kesti”, Sabah, 1 Nisan 2012. 

Genel Enerji de bu petrolleri tankerlerle Türkiye’ye ulaştırmış ve buradan dünya 
pazarlarına sunmuştur. Gerginliğin arttığı bu dönemde merkezi hükümet Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni %17’lik payını azaltmakla tehdit etmiş ve 2014 yılı bütçe görüşmelerinde de Kürt Bölgesi’nin bütçesini kısmaya çalışmıştır.39 

Bu dönemde Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin geleceğini ilgilendiren bir başka önemli gelişme ise Ekim 2013’te yapılan parlamento seçimleri olmuştur. Seçim iki açıdan önemliydi. İlk olarak bu seçimi önceki seçimlerden ayıran yeni parlamentonun Kürdistan anayasası çalışmalarını sonuçlandırması beklentisiydi. Uzun süre boyunca üzerinde tartışılan fakat bir türlü nihayete erdirilemeyen anayasa sorununun aşılması hem kamuoyu tarafından hem de siyasi partiler tarafından seçim öncesinde sıkça dillendirilmiştir. İkincisi, Bölgesel Yönetim’in Ankara ve Bağdat ile ilişkileri de muhalefet partileri tarafından seçim çalışmalarında eleştiri konusu olmuştur. Bu iki parametre bağlamında oluşacak yeni parlamentonun önünde Kürdistan anayasa çalışmalarının sonuçlanıp sonuçlanmayacağı, yeni hükümetin iç ve dış politikalarında yeni bir dizaynının söz konusu olup olmayacağı seçimler öncesi tartışmaların temel konusu olmuştur.40 Bunların yanı sıra, KDP ve KYB’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin seçimlerine ilk kez ayrı listeler halinde katılmış olmaları da seçime ayrı bir önem yüklemiştir. Fakat KYB’nin seçimlere Aralık 2012’de beyin kanaması geçiren ve siyasete dönemeyen Celal Talabani’nin yokluğundan dolayı ciddi bir dezavantajla girdiğini de belirtmek gerekiyor. 

Seçim sonuçları açıklandığında Kürt bölgesinde ilk kez KYB üçüncü parti konumuna düşmüştü. Seçimin galibi %37.79 ile Barzani’nin partisi KDP olmuş, seçimin diğer kazananı ise %24.21 ile Kürdistan bölgesinde ikinci büyük parti olmayı başaran Goran Hareketi olmuştur. KYB ise %17.08 oranında oy alarak üçüncü parti konumuna düşmüştür. İslami partilerden Yekgirtu %9.49, Komal ise %6.01 oranında oy almıştır. Seçimler eyalet bazında değerlendirildiğinde şu sonuçlar ortaya çıkmıştır: Erbil’de %48.22, Duhok’ta %70.03 oy oranlarıyla KDP en çok oyu alan parti olmuştur. KYB’nin kalesi olarak sayılan Süleymaniye’de ise en çok oyu alan %40.08 Goran Hareketi olmuş, KYB %28.62 oy oranında 
kalmıştır. Fakat hiçbir parti tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu elde edemediği için geleneksel ittifak anlayışı yeniden devreye girmiş ve KDP ile KYB birleşerek hükümeti kurmuşlardır. 

Tablo 5: Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Parlamento Seçimlerinde Partilerin Aldığı Oylar 

Partiler          Yüzde           Oy Sayısı               Milletvekili 
KDP              %37.79             743.984               38 
Goran           %24.11             476.736               24 
KYB              %17.8              350.500                18 
Yekgurti        %9.49              186.741                10 
Komal           %6.01              118.399                  6 
Diğerleri        %4.69                92.415                15 

38 “Barzani Türkiye üzerinden ilk kez petrol sattı” ntvmsnbc.com, 8 Ocak 2013. 
39 “Irak’ta bütçe krizi derinleşiyor” aljazeera.com.tr, 7 Mart 2014. 
40 Seçim sonuçları www.rudaw.net haber sitesinin seçim özel sayfasından alınmıştır. 

30 Nisan 2014’te yapılan Kürdistan Bölgesi Vilayet Seçimleri de Kürt partiler arasındaki dinamikleri fazla değiştirmemiş fakat KYB küçük bir farkla da olsa Goran’ı geçerek tekrar ikinci parti konumuna yükselmiştir. Aynı tarihte Irak genelinde yapılan seçimlerin ise Irak geneli için çok parçalı bir görüntü sunması bunun aksine Kürt partilerin blok hareket edebilme esnekliği Bağdat ve Erbil arasında işgalden itibaren var olan yapısal farkı daha da arttırmıştır. Bağdat siyasal istikrarsızlıkla ve çatışmalarla “başarısız devlet” görüntüsü vermeye 
devam ederken, Erbil siyasal istikrarın kurumsallaştığı ve güvenlik sorunlarının önemli ölçüde çözüldüğü bir de facto devlet görüntüsünü sağlamlaştırmaya devam etmektedir. 

5.2 Türkiye ve Bölgesel Kürt Yönetimi İlişkisi 

2009 ve sonrasındaki gelişmeler Ankara ve Erbil arasında yeni bir dönemin başladığının işaretleriyle doluydu. İlişkilerdeki bu kırılma Türkiye iç siyaseti bağlamında Kuzey Irak ile ilişkilerde güvenlik odaklı bir politika izlenmesi gerektiği konusunda ısrarcı olan askeribürokratik yapının 2008 yılı itibariyle dış politika belirlenmesi sürecinde etkinliğini kaybetmesi ile ilişkili olduğu kadar bazı dışsal gelişmelerin de sonucuydu. ABD’nin 2011’de Irak’tan çekileceğini açıklaması Türkiye’nin Irak’a yönelik ilgisini artırdığı gibi özellikle Erbil 
yönetimi ile hızla gelişen ekonomik ilişkiler, ekonomik işbirliği temelinde bir dış politika izleyen Ankara’yı Irak Kürtlerine yakınlaştırmıştır. ABD’nin Irak’tan çekilmesini açıklaması ile birlikte Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve merkezi Irak yönetiminin arasının açılmaya başlaması da Iraklı Kürtleri Türkiye’ye yakınlaştıran bir başka unsur olmuştur (Özcan, 2010b: 175). 

Bu yakınlaşmanın en dikkat çekici adımlarından biri Türkiye tarafında dışişleri bakanı düzlemindeki diplomatik ilişkinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Mart 2011’de Erbil’i ziyaret etmesi ve burada Mesut Barzani ile görüşmesinin ardından üst düzeyde seyretmeye başlaması olmuştur. Türkiye’den ilk kez bir başbakanın ziyaret ettiği Erbil’de konuşan Erdoğan, bölgeye yönelik politika değişimlerini şöyle ifade etmiştir: “İktidardaki ilk iki yılımızda Irak denince hep Türkmenler konuşulurdu. Gerilim istemediğimiz için biz de fazla zorlamadık. Sırf Türkmen odaklı politikadan tüm Irak’a bakan politikaya geçmek için çok sabır gösterdik. Önce bürokratla, sonra özel temsilciyle, daha sonra bakanla adım attık. Artık bizim gelme zamanımız geldiğini düşününce de Erbil’e geldik.”41 Bu ziyaretten kısa bir süre sonra da, 12 Ekim’de Erbil’de Türkiye Başkonsolosluğu hizmete girmiştir.42 

Erdoğan’ın Erbil ziyareti sırasında ikili ilişkilerde kırılma teşkil edecek bir başka önemli gelişme ise Kürdistan Bölgesel Yönetimi Doğal Kaynaklar Bakanı Aşti Hawrami’nin Erdoğan ile görüşmesi olmuştur (Balcı, 2014). Bu görüşme ile birlikte Ankara’nın Erbil’e yönelik enerji ilgisi önemli ölçüde artmaya başlamış ve enerji ilişkileri 2012 yılına damgasını vurmuştur. Türkiye’nin ucuz enerji bulma, Rusya ve İran’a enerji alanında yaşanan bağımlılığı azaltma ve bölge için enerji transfer merkezine dönüşme politikaları Ankara’yı hızla Erbil’e yakınlaştırmıştır. Enerji boyutuna bir de Suriye iç savaşı bağlamında Ankara ve Bağdat’ın 
arasının açılması ve PKK’nın Suriye’de güçlenmesi eklenince Erbil ile ilişkiler kendisine ciddi yapısal bir dayanak da bulmuştur. Bütün bunların sonucunda, 20 Mayıs 2012’de Türkiye Enerji Bakanı Taner Yıldız, Erbil’e yaptığı ziyaret sırasında Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Doğal Kaynaklar Bakanı Aşti Hawrami ile merkezi Irak yönetiminin onayı olmaksızın çeşitli enerji antlaşmaları imzalamıştır. Bu antlaşmalar la Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin petrol ve doğalgaz kaynaklarını Türkiye üzerinden transfer edilmesi öngörülürken bu miktarın günde bir milyon varilin üzerinde olacağı açıklanmıştır.

41 Abdulhamit Bilici, “Başbakan Erdoğan: Erbil’i ziyaretin zamanı gelmişti ama bu kolay olmadı”, Zaman, 31 Mart 2011. 
42 Ahmet Haşim Muhtaroğlu, “Erbil Başkonsolosluğu açıldı”, Radikal, 12 Aralık 2010. 

 Türkiye-Irak Kürdistan Özerk Bölgesi Petrol Boru Hattı 





2014 yılına gelindiğinde Erbil, Ankara’nın en önemli enerji partneri haline geldiği gibi, Arap Baharı sonrası dengelerin yeniden karıldığı Ortadoğu’da ilişkilerin en iyi yürütüldüğü aktör statüsüne yükselmiştir. Ankara ve Erbil arasındaki bu ciddi yakınlaşma PKK konusuna da yansımış ve Erbil’in desteği ile birlikte Ankara 2012 sonunda yeni bir barış süreci başlatmış ve bu süreç kapsamında PKK militanlarının Kuzey Irak’a çekilmesi öngörülmüştür. 

5.3 PKK ve Bölgesel Kürt Yönetimi 

Mart 2009 tarihinde Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani PKK’nın önünde iki seçenek olduğunu ve PKK’nın ya silah bırakmayı ya da Irak’tan çekilmeyi seçmesi gerektiğini açıklamıştır. Talabani’nin bu açıklamasını Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Başkanı Neçirvan Barzani’nin PKK’nın Türkiye’ye saldırmak için kendi topraklarını kullanmasını eleştirdiği açıklamaları izlemiştir. Irak’taki Kürt liderler ile Türkiye arasındaki bu yakınlaşma PKK’nın Kandil’deki liderlerinden Murat Karayılan’ın tepkisine neden olmuş ve Karayılan “Talabani’nin Türk generalleri memnun etmeye çalıştığını iddia ederek onun Kürt sorununun 
çözümünde olumlu bir rol oynaması umutlarını kaybettiklerini, kimsenin kendilerini o dağlardan çıkaramayacağını” açıklamıştır (Özcan, 2010a: 165). 

2010’da Kürdistan Bölgesel Yönetimi yapılan seçimlerden yaklaşık bir ay sonra Dışişleri Bakanı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Kuzey Irak’a giderek Mesut Barzani ile seçim sonrası oluşacak muhtemel durumu görüşmüştür. Görüşmenin en önemli gündem maddelerinden biri PKK konusuydu. Ankara, Kuzey Irak’ta son dönemde artan hareketlilikle ilgili olarak Türkiye-ABD-Irak arasındaki üçlü mekanizmanın daha iyi işlemesini istemiş ve bu doğrultuda da Erbil’den 
daha fazla istihbarat talep etmiştir. Bunun gerekçesi olarak da PKK’nın Türkiye-Irak sınırını tekrardan aktif bir şekilde kullanmaya başlaması göstermiştir.43 

43 Uğur Ergan, “Barzani’den PKK’ya karşı etkin mücadele istedi”, Hürriyet, 28 Nisan 2010. 

Bu karşılıklı açıklama ve görüşmelere rağmen 2011 ve 2012 yılları 2004’te ateşkesin bozulmasından sonra PKK ve Türk Silahlı Kuvvetleri arasında yaşanan çatışmaların en şiddetlilerine tanık olmuştur. Özellikle 2011 yılındaki çatışmalar kapsamında kamuoyuna yansıdığı kadarıyla Irak’taki Kürt liderlerin temel politikası PKK eylemlerini eleştirmek ve Ankara’ya destek verileceğini açıklamakla sınırlı kalmıştır. Örneğin, 19 Ekim 2011’de PKK’nın Hakkari’nin Çukurca ilçesinde düzenlediği saldırıda 24 askerin hayatını kaybetmesi 
üzerine Türkiye’ye gelen KDP Başkan Yardımcısı Neçirvan Barzani, hiçbir eylemin Türkler ile Kürtler arasındaki kardeşlik ilişkisini bozmaması gerektiğini dile getirmiştir (Özcan, 2012: 274). 

Önemli bir ayrıntı da 2007 ve 2008 yıllarında olduğu gibi bu tarihte 
Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarına Iraklı Kürt liderlerden bir tepki gelmemesidir. Hakkari saldırısının ardından TSK Kuzey Irak’a havadan ve karadan operasyon başlatmıştır ve dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Tosun, operasyon kapsamında 270 PKK’lının ölü olarak ele geçirildiğini söylemiştir.44 

2012 yılına gelindiğinde Ağustos ayında PKK’nın Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru 
Hattı’na düzenlediği saldırı Türkiye ile kısa süre önce 20 Mayıs’ta çeşitli enerji antlaşmaları imzalayan Bölgesel Kürt Yönetimi’ni rahatsız etmiştir.45 Bu saldırı Erbil’in enerji bağımsızlığı konusunda geliştirdiği yeni strateji bağlamında PKK’nın önemli bir istikrarsızlık unsuru olduğunu ortaya koymuş ve Erbil yönetimini bu konuda adım atamaya zorlayacak bir motivasyon olmuştur. Öte yandan Suriye’de devam eden iç savaşta PKK’ya yakınlığı ile bilinen PYD’nin (Partiya Yekitiya Demokrat – Demokratik Birlik Partisi) Suriye’nin kuzeyinde 
kontrolü ele geçirmesi Ankara ve Erbil’in PKK konusundaki hassasiyetine yeni bir boyut eklemiştir. Dolayısıyla Suriye’deki PYD’nin varlığı Ankara ve Erbil’i PKK konusunda bir başka ortak noktada buluşturan bir etki yapmıştır. 2012 yılı boyunca TSK’nın Kuzey Irak’a yaptığı hava operasyonlarına ses çıkarmayan Erbil, PKK’nın bölgedeki etkinliğinin ortadan kaldırılması noktasında Türkiye ile ortaklaşa bazı adımlar atmaya başlamıştır. Bu politika Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani ve PKK’nın üst düzey yöneticilerinden 
olan Duran Kalkan’ın dolaylı tartışmasında kendisini net bir şekilde göstermiştir. Barzani Türkiye’den Kürdistan bölgesi için umut kapısı olarak söz ederken46 Kalkan, Barzani’yi açıklamalarından ve Ankara ile olan yakınlaşmalarından ötürü sert bir şekilde eleştirmiş ve Kürdistan Bölgesi’nin değil Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi’ne muhtaç olduğunu ifade etmiştir.47 

Bu gelişmelerin yanı sıra, Mesut Barzani 20 Nisan 2012’de gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti sırasında PKK konusundaki tavrını daha da sertleştirmiş ve şu ifadeleri kullanmıştır: “Bundan sonra PKK silahlı yöntemini sürdürürse sonucuna kendi katlanır. Ben PKK’nın Irak Kürdistanı’nda hüküm sürmesine müsaade etmem. Bundan sonraki süreçte savaş Kürt meselesine zarar verecektir. Bu konuyla ilgili PKK beni dinlerse iyi eder”.48 PKK’nın Kuzey Irak’ı bir konuşlanma alanı olarak kullandığı düşünüldüğünde Barzani’nin PKK’nın silah bırakması konusunda zorlayıcı gücü devreye soktuğu da söylenebilir. Üstelik Barzani 2012 yılı itibariyle AK Parti hükümetinin çözüm konusunda bir adım attığına kanaat getirmiş ve bu bağlamda aynı ziyaret sırasında PKK ve BDP’ye de çağrıda bulunarak “Türkiye devletinin bu yeni bakışına PKK ve BDP’nin daha fazla destek vermelerinin daha iyi olacağına inanıyorum” ifadelerini kullanmıştır.49 

44 “Sınır ötesi operasyonlarda 270 terörist öldürüldü”, Haber Türk, 24 Ekim 2011. 
45 Mehmet Selim Yalçın, Dündar Sansur, “Kerkük-Yumurtalık boru hattında yangın”, Hürriyet, 27 Ağustos 2012. 
46 “Umut kapımız Türkiye kapanırsa Bağdat’a teslim oluruz”, t24.com.tr, 25 Aralık 2012. 
47 “Türkiye Kürt bölgesine Muhtaç”, Milliyet, 26 Aralık 2012. 
48 “Barzani’den PKK’ya rest”, Zaman, 20 Nisan 2012. 
ARAŞTIRMALAR, Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORMER) 



Barzani’nin ziyaret sırasında Başbakan Erdoğan ve AK Parti’nin Kürt açılımları konusunda yetkilendirdiği isim olan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile birlikte Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde üçlü bir görüşme gerçekleştirmesi, Erbil’in PKK meselesinin çözümü konusunda aktif bir politika izlemeye başladığının göstergesi olmuştur (Balcı, 2013b: 131). 

2013 yılıyla birlikte Erbil, Ankara’nın başlattığı barış sürecine mutlak desteğini açıklamıştır. Abdullah Öcalan’ın 21 Mart’ta Newroz mesajında hükümetin Kürt sorunu konusunda kültürel ve siyasi reformlar gerçekleştireceğinden, PKK’nın da ateşkes ilan ederek çekileceğinden bahsetmesi ile50 başlayan barış sürecinde Erbil kritik bir rol oynamıştır. Örneğin, Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’daki mitingine katılan Mesut Barzani Türkiye’deki çözüm sürecine destek verdiklerini ve atılan adımlardan memnun olduklarını dile getirmiştir.51 Öte yandan Barzani’nin Diyarbakır’a geldiği gün KDP’nin Facebook sayfasında Türkiye sınırlarını da kapsayan bir Büyük Kürdistan haritası paylaşılması Türkiye’de küçük çaplı da olsa tartışılmış ancak harita kısa bir süre sonra kaldırılarak tartışmaların büyümesinin önüne geçilmiştir. Haritanın sayfada paylaşılması değil ama kaldırılması, KDP’nin Ankara’yla arasını açmak istememesi olarak yorumlanmıştır.52 

49 “Barzani: PKK beni dinlerse iyi eder”, Hürriyet, 20 Nisan 2012. 
50 “İşte Öcalan’ın Nevruz mektubu”, Radikal, 21 Mart 2013. 
51 Uğur Ergan, “Barzani ve “ Diyarbakır’da”, Hürriyet, 16 Kasım 2013. 
52 “İşte Barzani’nin Kürdistan haritası”, Cumhuriyet, 17 Kasım2013. 


6. Sonuç 

Yaklaşık yarım yüzyıllık bir süreye bakıldığında Türkiye ve Irak’taki Kürt gruplar arasındaki ilişkilerin “güvenlik” merkezli bir ilişki olmaktan çıkıp “işbirliği” odaklı yeni bir ilişki doğrultusunda dönüştüğü rahatlıkla söylenebilir. Türkiye uzun yıllar Irak’taki Kürt hareketlerini kendi Kürt nüfusundan duyduğu “tehdit” üzerinden ele almış ve bu nedenle Irak’taki Kürt siyasal hareketlerini tehdit olarak görmüştür. Bunu destekleyen iki temel parametreden bahsedilebilir. Birincisi Irak’ta bir Kürt otonom bölgesinin oluşması ile Türkiye-Irak sınırının Türkleri ve Iraklıları ayıran bir sınır değil aksine Türkiye’deki Kürtler ve Irak’taki 
Kürtleri bölen bir sınır işlevi gördüğü ortaya çıkacaktır. Bu durum Türkiye’nin ulus-devlet karakterini tahrip eden bir özellik taşımaktaydı. İkincisi Türkiye’nin güneydoğu bölgelerinde bağımsız bir Kürt devleti kurulması amacıyla kurulan PKK’nın, Irak’ın kuzey bölgelerini üs olarak kullanması Ankara için açık bir tehdit anlamına geliyordu. Dolayısıyla uzun bir süre Türkiye Kuzey Irak’taki Kürt siyasal hareketini bu iki parametre ekseninde okumuştur. 

İki gelişme kuzey Irak’a yönelik güvenlik odaklı bakışın değişmesini imkanlı kılmıştır. Birincisi daha çok yapısal olarak değerlendirilebilecek ABD’nin Irak müdahaleleri ve bu müdahalelerin ardından kuzey Irak’ta de facto bir Kürt devletinin ortaya çıkması. Bu durum Türkiye’nin değiştirme ya da etkileme gücünün olmadığı bir olgu karşısında politikalarını yeniden gözden geçirmesini gerektirmiştir. İkincisi Türkiye iç siyasetinde 2000’li yılların başında yaşanan iktidar değişikliği Ankara’nın Kuzey Irak’a bakışını önemli ölçüde değiştirmiştir. 
Bu iki temel dinamiğin yanı sıra PKK, enerji ve başka çok sayıda dinamik 2000’lerin ikinci yarısından itibaren Ankara ve Erbil arasında yeni bir ilişki biçiminin kapısını aralamıştır. 2000’lerin ikinci on yılına gelindiğinde ise Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Ankara’nın en iyi ilişkilere sahip olduğu komşusu haline gelirken, Türkiye siyasetçilerinin bölgesel güç olma hedeflerinde Erbil merkezi bir konum almıştır. 

Bu değişimin iki önemli etkisi oluştur. Birincisi Ankara PKK sorununu Erbil ile işbirliğine giderek çözmeye başlamış ve bu durum Türkiye için daha esnek bir Kürt siyasetini beraberinde getirmiştir. İkincisi ilişkilerde en önemli dinamik olarak devreye giren enerji konusu bir taraftan Erbil’in otonom gücünü Türkiye üzerinden artırmasına olanak sağlarken diğer taraftan da Türkiye’yi ciddi bir enerji aktörü konumuna taşımaktadır. Fakat bu iki “olumlu” çıktıya rağmen Ankara-Erbil ilişkileri çok önemli risklerle de karşı karşıyadır. Radikal bir çizgi izleyen Irak-Şam İslam Devleti (bkz. Gürler ve Özdemir, 2014) 2014 yılıyla birlikte de facto Kürt devletini ciddi şekilde tehdit etmeye başlamıştır. Yine İran başta olmak üzere bölge ülkelerinin ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere küresel güçlerin bu yeni oluşan duruma yani Bağdat’ta bağımsız hareket eden ve Ankara’ya bir hayli yaklaşan Erbil siyasetine yönelik tavırları henüz netleşmemiştir. 


Kaynakça 

Anderson, Liam ve Stansfield, Gareth. (2009), Crisis in Kirkuk: The Ethnopolitics of Conflict and Compromise, Pennsylvania: University of Pennsylvania Press 
Aykan, Mahmut Bali, (1996), “Turkey’s Policy in Northern Iraq, 1991-95”, Middle Eastern Studies, 32 (4), ss. 343-366 
Balcı, Ali (2013a), Türkiye Dış Politikası, İstanbul: Etkileşim Yayınları 
Balcı, Ali (2013b), “Türkiye’nin Irak Politikası 2012: İki Irak Hikâyesi”, İnat, K., Duran, B., Ulutaş ve U., (Ed.), Türk Dış Politikası Yıllığı 2012, Ankara: Seta Yayınları, ss. 119-135 
Balcı, Ali (2014), ‘Enerji’sine Kavuşan Komşuluk: Türkiye-Kürdistan Bölgesel Yönetimi İlişkileri, SETA Analiz Serisi, (94), Haziran 2014 
Bila, Fikret (2007), Komutanlar Cephesi, İstanbul: Detay Yayıncılık 
Bölme, Selin M. (2012), İncirlik Üssü: ABD’nin Üs Politikası ve Türkiye, İstanbul: İletişim Yayınları 
Bölükbaşı, Süha (1991), “Ankara, Damascus, Baghdad, and the Regionalization of Turkey’s Kurdish Secessionism”, Journal of South Asian and Middle Eastern Studies, 14(4), ss. 15-36 
Bruinessen, Martin van (2006), Ağa, Şeyh, Devlet, Çeviren: Banu Yalkut, İstanbul: İletişim Yayınları, 6. Baskı 
Danly, J., (2009), The 2009 Elections, Instıtute for the Study of War, Military Analysis and Education for Civilian Leaders 
Charountaki, Marianna (2012), “Turkish Foreign Policy and the Kurdistan Regional Government”, Perceptions, Winter, 17(4), ss. 185-208 
Ferris, Elizabeth, Fellow, Senior, Stoltz, Kimberly, (2008), The Future of Kirkuk: The Referendum and Its Potential Impact On Displacement, The Brookings Institution 
Galbraith, Peter (2007), Irak’ın Sonu, Çeviren: Mehmet Murat İnceayan, İstanbul: Doğan Kitap 
Gunter, Michael M. (1993), “A De Facto Kurdish State in Northern Iraq”, Third World Quarterly, 14 (2), ss. 295-319 
Gunter, Michael M. (1996), “The KDP-PUK Conflict in Northern Iraq”, The Middle East Journal, 50 (2), ss. 225-241 
Gunter, Michael M. (1996), PKK-KDP Hostilities. Olson, Robert W. (Ed.), The Kurdish Nationalist Movement in the 1990s, Kentucky: The Univeristy Press of Kentucky Gunter, Michael M. (2011), Historical Dictionary of the Kurds, İkinci Baskı, Maryland: Scarecrow Pr. 
Gürler, Recep Tayyip, Özdemir, Ömer Behram, “Tevhid ve Cihad Örgütü’n”den “İslam Devleti”ne, SETA Perspektif, (60), Ağustos 2014 
ICG (2008), “Turkey and Iraqi Kurds: Conflict or Cooperation?”, International Crisis Group, Middle East Report, No: 81, 13 November 
İmset, İsmet G. (1993), PKK: Ayrılıkçı Şiddetin 20 Yılı 1973-1992, Ankara: Turkish Daily News Yayınları 
İnat, Kemal (2006), “Türkiye’nin Ortadoğu Politikası 2005”, Kemal İnat ve Ali Balcı (Ed.), Ortadoğu Yıllığı 2005, Ankara: Nobel Yayınları, ss. 1-49 
İnat, Kemal (2008), “Türkiye’nin Ortadoğu Politikası 2006”, Kemal İnat ve Muhittin Ataman (Ed.), 
Ortadoğu Yıllığı 2006, Ankara: Nobel Yayınları, ss. 1-54 
Kakayi, Falakaddin (1994), The Kurdish Parliament. Hazelton Fran (Ed.), Iraq since Gulf War: Prospects for Democracy, London: Zed Books 
Katzman, Katzman ve Prados, Alfred B., (2006), “The Kurds in Post Saddam Iraq”, CRS Report for Congress, Order Code: RS22079, 12 December 
Katzman, Kenneth (2010), “The Kurds in Post-Saddam Iraq”, CRS Report for the Congress, Order Code: RS22079, 1 October 
Kısacık, Raşit (2007), Kuzey Irak’a Son Operasyon, İstanbul: Truva Yayınları 
Miroğlu, Orhan (2012), Silahları Gömmek, İstanbul: Everest Yayınları 
Oran, Baskın (1998), Kalkık Horoz: Çekiç Güç ve Kürt Devleti, 2. Baskı, İstanbul: Bilgi Yayınevi 
Oran, Baskın (Ed.) (2005), Türk Dış Politikası Cilt II, 8. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları Oran, Baskın (Ed.) (2013), Türk Dış Politikası Cilt III, 1. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları 
Öcalan, Abdullah (2010), Ayaklanma Taktiği Üzerine Tezler ve Görevlerimiz, Abdullah Öcalan 
Sosyal Bilimler Akademisi: Azadi Matbaası 
Özcan, Mesut (2009), “Irak 2007”, Kemal İnat, Muhittin Ataman ve Murat Yeşiltaş (Ed.), Ortadoğu 
Yıllığı 2007, İstanbul: Küre Yayınları, ss. 33-59 
Özcan, Mesut (2010a), “Türkiye’nin Irak Politikası 2009”, Burhanettin Duran, Kemal İnat ve Muhittin 
Ataman (Ed.), Türk Dış Politikası Yıllığı 2009, Ankara: SETA Yayınları, ss. 61-95 
Özcan, Mesut (2010b), “Turkish Foreign Policy Towards Iraq in 2009”, Perception, 15, (3-4), ss. 113-132 
Özcan, Mesut (2012), “Türkiye’nin Irak Politikası 2011”, Türk Dış Politikası Yıllığı 2011, Ankara: 
SETA Yayınları, ss. 265-281 
Özdağ, Ümit (1999), Türkiye, Kuzey Irak ve PKK: Bir Gayri Nizami Savaşın Anatomisi, Ankara: 
Asam Yayınları 
Özdağ, Ümit (2007), Türk Ordusunun PKK Operasyonları, 5. Baskı, İstanbul: Pegasus Yayınları 
Özdağ, Ümit (2008), Türk Ordusunun Kuzey Irak Operasyonları, İstanbul: Pegasus Yayınları 
Romano, David (2006), The Kurdish Nationalist Movement Opportunity, Mobilization and 
Identity, New York: Cambridge University Press 
Stansfield, Gareth R. V. (2003), Iraqi Kurdistan: Political Development and Emergent Democracy, 
London: Routledge Curzon 

Süreli Yayınlar 

Cumhuriyet 
Haber Türk 
Hürriyet 
Milliyet 
Sabah 
Serxwebûn 
Yeni Şafak 
Zaman 


Berkan Öğür - Zana Baykal - Ali Balcı 
BU MAKALEYİ HAZIRLAYAN YAZARLARIMIZIN ORTAK  GÖRÜŞÜ

Türkiye’nin hem kendi içerisindeki Kürt vatandaşları ile hem de sınır ötesindeki Irak Kür distan Bölgesi ile olan ilişkisi Ankara için bir “Doğu Problemi” niteliğindeydi. Abdullah Öcalan’ın yakalanmasını izleyen süreçte Türkiye’deki iç siyasi gelişmelerin de etkisi ile Ankara’nın Kürt politikasında hayati değişiklikler yaşandı. Özellikle Erdoğan liderliğindeki AK Parti’nin hem iç hem de bölgesel politikalarda daha etkin olabilmenin anahtarı olarak Kürt sorununun çözümünü görmesi bu anlamda önemli adımların atılmasını sağlamıştır. Türkiye içerideki Kürt sorununu demokratikleşme çerçevesinde çözerken sınır ötesinde de 
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle daha yakın işbirliği kurarak kendisine yönelik olası bir tehdidi eleme yoluna gitmiştir. Böylece Ankara bölgesel siyasette daha emin adımlarla iler lemeye başlamış, iç barışın sağlanması ve demokratikleşme yolunda hızlı adımların atılması konusunda da önemli ilerlemeler kaydetmiştir. 

Yaşanan bu gelişmeler zorlu süreçlerin ve siyasi çekişmelerin gölgesinde uzun çabaların ardından gerçekleşebilmiştir. Bu sürecin uzmanlar, siyaset yapıcılar ve kamuoyu tarafından kapsamlı bir biçimde anlaşılması kat edilen mesafenin ve elde edilen kazanımların doğru okunabilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu çerçevede yapılacak bilimsel çalışmalar, saha araştırmaları ve kapsamlı raporlar literatüre katkılarının yanında kamuoyunun 
aydınlanması açısından da gereklidir. 

ORMER ARAŞTIRMALAR MERKEZİNE TEŞEKKÜRLER EDERİM  
DUATEPE POLATLI



ORMER 
SAMEC 

İRTİBAT;
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi 
Sakarya Üniversitesi Esentepe Kampüsü 54187 Serdivan / SAKARYA 
Tel: +90 264 295 3603 

ormer.sakarya.edu.tr 
info@ormer.sakarya.edu.tr 

..