Artık Suriye’nin Tek Derdi Hatay Değil!
Yazar: Meşküre Yılmaz
29 HAZIRAN 2007 CUMA
Misak-ı Milli sınırları içinde olan Hatay'ın 1939 Haziranında anavatana katılmasını Suriye bir türlü hazmedememiştir. Suriye Türkiye'ye yönelik faaliyetlerini uzun yıllar hem gizli hem de açık yollarla sürdürmüştür. Bu kapsamda; PKK'ya açıktan destek vermiş, Hatay'ın bazı yörelerinde Nusayrilere finansman destek sağlayarak mülk edinmelerini temine çalışmış, Hataylı gençlere Suriye Üniversitesi'nde kontenjan sağlamıştır.
Suriye'nin Türkiye'nin güvenliği aleyhinde çaba ve hareketleri yeni bir olay değildir. 1960'lı yıllar sonu ile 1970'li yıllar başlarında Marksist-Leninist Türk örgütlerine destek veren Suriye, Ermeni terör örgütü ASALA'ya da destek sağlamıştır. Bunun üzerine Türkiye 1983 yılında bu ülkeye bir nota vererek ASALA militanlarının Suriye topraklarından çıkartılmasını istemiştir. Ancak buna karşılık Suriye bu tarihten sonra da PKK'ya her türlü lojistik, silah ve askeri eğitim desteği sağlamıştır.
Suriye teröre verdiği desteğin sebebini Türkiye'nin su kaynaklarında denetim kurmasını engellemek olduğunu iddia etmiştir. Su sorunu her ne kadar Suriye tarafından çıkarları için kullanılan yapay bir sorun olsa da, yakın gelecekte Türkiye'nin Ortadoğu politikası üzerinde duracağı konulardan en önemlisini oluşturacaktır.
Türkiye 14 yıl PKK ile ortak hareket eden Suriye'ye karşı 1998 yılına gelindiğinde çok ciddi bir tepki verdi. 29 Ağustos'ta kuvvet komutanları değiştikten sonra gerek askeri gerek siyasi kanaddan yapılan açıklamalar Türkiye'nin sabrının taştığını gösteriyordu. 1998'in Ekim ayında Adana'da yapılan görüşme sonucu varılan mutabakata göre Suriye Abdullah Öcalan'ın Suriye dışında olduğunu ve birçok PKK'lının tutuklandığını açıkladı.
Böylece imzalanan anlaşma ile Suriye, Türkiye'ye karşı yıllarca uyğuladığı teröre destek politikasını bıraktı. Türkiye aleyhine olan terör eylemlerini desteklediği için Suriye'ye karşı temkinli bir siyaset takip etmiştir.Suriye'nin PKK'ya verdiği desteği çektiğini açıklaması üzerine Türkiye'de yakınlaşma göstermekten çekinmemiştir.
Türkiye ile Suriye ilişkilerinde üst düzey ziyaretler Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in 2000 yılında Hafız Esat'ın cenaze törenine katılmasıyla başlamıştır. 2004 yılında da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye'yi ve yeni başkan oğul Beşer Esat'ın Türkiye'yi ziyaretleri gerçekleşmiştir.
ABD ve AB iptal etmesini istemesine rağmen 2005 yılında Cumhurbaşkanı Sezer daha önceden planlandığı gibi ikinci kez Suriye'ye gitmiştir.
Suriye ise son dönemde gerek komşularıyla gerekse ABD ve Avrupa'nın baskısıyla çok zor günler geçiriyor. Bu nedenle Türkiye'yi bir kurtuluş yolu olarak görüyor. Türkiye'ye yakınlaşmak için de başta iki ülke arasında devam eden mayın temizleme projelerinin yanı sıra Türkiye'ye sunulmak üzere bir çok yeni projeler hazırlıyor.
Bu projelerin başında Fıratnehri üzerine bir baraj yapılması, sınırda serbest ticaret bölgesinin açılması, vize uygulamasının kaldırılması, üniversiteler arası akedemik ve kültürel iş birliğine gidilmesi gibi konular geliyor.
Şimdiki yönetime bakdığımız zaman baba ve oğul Esat'ın birbirlerinden çok farklı olduğunu görüyoruz. Baba Esat bir darbe ile iş başına gelmesine rağmen yaşadığı sürece darbe yapılmasına izin vermedi. Tam anlamıyla iktidar oldu. Batılıların " Müslüman Kardeşler " kozunu kanlı bir şekilde bastırmaktan çekinmedi. İsrail'e bile "Mısır'sız Savaş, Suriye'siz barış olmaz" dedirtti.
Oğul Esat'ın aynı şekilde iktidara sahip olduğunu söylememiz oldukça zor. ABD tarafından köşeye sıkıştırılmaya çalışılan Suriye'de Beşer Esat iktidarda değişiklik yapmasına, demokratikleşme için adımlar atmasına ve ekonomik alanda yeniliklere girişmesine rağmen istediği sonuçları alabilmiş değil.
Lübnan eski Başbakanı Hariri'nin öldürülmesi de tam Suriye'de bu şekilde birçok alanda değişiklik ve karışıklığın yaşandığı döneme rastladı. Bunun bir rastlantı olup olmadığı Hariri'yi kimin öldürdüğü hiç önemli değil! Önemli olan Suriye'nin güç durumda bırakılması. BM Güvenlik Konseyi aldığı kararla Suriye'den Hariri suikastına karışanları mahkeme önüne çıkartmak için uluslararası işbirliği istedi. Bu isteğe dolaylı olarak karşı çıkan Suriye yalnız bırakıldı. Avrasya ve Arap ülkelerinden beklediği desteği alamayan Suriye'ye ABD, Fransa ve İngiltere daha çok yüklendiler. Suriye baskı ve yalnızlıkla karşı karşıya. Gerçi Irak'ta yaşananlar Suriye'yi biraz rahatlatıyor. Irak'a uygulanan ekonomik ambargoyu batılı ülkeler, ülke halkını hedef aldığı için doğru bulmadıklarını açıkladıklarından ekonomik ambargodan kurtarmış oluyorlar. Yine Irak örneğinde olduğu gibi ABD ve İngiltere askeri bir operasyon senaryosunu şimdilik gündeme getirmiyorlar. Suriye hedeften çıkmaya çalışıyor. Ama ABD ve Avrupa Suriye'yi hiç aklından çıkarmıyor ve değişik senaryolar yazmaya devam ediyor. Bu senaryoların içinde Baas yönetiminde kavga, değişik kesimlerle desteklenecek iç kargaşa, Müslüman Kardeşler ve kürtler tarafından başlatılacak bir ayaklanma ve mezhep çatışmaları bulunuyor.
Bu senaryolardan biri ya da birkaçı uygulamaya konduğu zaman Suriye'nin daha çok sıkışacağı aşikar. Dolasıyla kendisine müttefik arayacak. İran'da Suriye ile benzer bir durumda olduğu için iki ülke arasında hissedilir bir yakınlaşma sözkonusu.Suriye Türkiye ile de yakınlaşma için çaba sarfediyor. Türkiye bölgenin her bakımdan en önemli ülkesidir. Önemli olan Türkiye'nin büyüklüğünün ve gücünün farkında olmasıdır.
..