Cemil Çiçek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cemil Çiçek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Mart 2020 Pazartesi

EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ BRÜKSELİN DİR!....

EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ BRÜKSELİN DİR!.... 


Bayram Ankaralı, 
Çoban Ateşleri,
8.3.2004 

Evet... Hızla sona doğru yaklaşılıyor. Artık detayları tartışmanın, inanmayanlara hala delil sunmanın pek bir anlamı kalmıyor. Biz hala birbirimizle didişirken, ikna etme uğraşısı içindeyken atı alan Üsküdar'ı geçmiştir. 

Pek fazla yoruma da gerek yok!.. Yukarıdaki başlıkta anlatılan yeterince kendini anlatıyor. Bir çok kimse, "Yok canım, o kadar da değil.. Paranoyakça bir yaklaşım.." biçiminde tepki gösterecektir. 

Aşağıdaki haber ve belgelerin ötesinde aslında daha sağlam kanıtlar da sunmak mümkün ancak, şimdilik bu haberin yeterli olacağı düşüncesindeyiz. 

Haber, Hürriyet gazetesinin bu gün yayınlanan nüshasında Şükrü Küçükşahin'in 
köşesinde yer alıyor. ''Paketin can damarı, önceki hükümetin Meclis'ten son anda geri çevirdiği uluslararası anlaşmalarla ilgili 90’ıncı maddedeki değişiklikte atıyor.'' biçiminde ortaya konulan değişiklik, Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in ifadeleriyle belgelenmiş. 

Çiçek, Anayasa'nın bu günkü durumuyla AB uyumu için uygun olmadığını, köklü 
değişikliklerin kısa sürede yapılması gerektiğini, daha önemlisi bu değişikliklerin AB istemeden Türkiye Hükümeti tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguluyor. 

Birçok temel değişikliğin yanı sıra işin can damarı Anayasanın 90’ıncı maddesinin değiştirilmesi olarak görülüyor. 

‘‘Uluslararası anlaşmalar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa 
Mahkemesi'ne başvurulamaz’’ ibaresiyle biten madde, ‘‘Anayasa ile çatışması halinde uluslararası anlaşma esas alınır’’ şekline getiriliyor. 

Bu ibare, Türkiye'nin egemenliğini AB ile paylaşmayı kabul ettiğini, bunu anayasasına da koyarak somutlaştırdığını teyit edecek. 

Paket, YÖK'ten Genelkurmay temsilcisinin çıkarılması, DGM'lerin kaldırılması, Silahlı Kuvvetlerin Sayıştay denetimine girmesi için gereken düzenlemeleri de içeriyor. 

Şimdi sıra meclis duvarlarından şu meşhur "HAKİMİYET KAYITSIZ-ŞARTSIZ 
MİLLETİNDİR" yazısını kaldırıp "HAKİMİYET KAYITSIZ-ŞARTSIZ BRÜKSEL' İNDİR" yazısını asmaya gelmiştir. 

Son olarak Unutanlar için hatırlatma: 

"... Bütün bu Şartlardan daha ıstıraplı ve daha tehlikeli olmak üzere, memleketin içinde, iktidara sahip olanlar, Gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini işgalcilerin siyasi emelleriyle birleştirebilirler..." 

GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 

8.3.2004 

***

26 Kasım 2019 Salı

TÜRKİYENİN İRAN, İSRAİL/FİLİSTİN VE SURİYE POLİTİKASI 2009, BÖLÜM 6

TÜRKİYENİN İRAN, İSRAİL/FİLİSTİN VE SURİYE POLİTİKASI 2009, BÖLÜM 6



Türkiye - Suriye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi.,

Beşar Esad’ın 15-16 Eylül tarihlerindeki Türkiye ziyaretinde kurulması  kararlaştırılan Türkiye-Suriye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin bakanlar düzeyindeki ilk toplantısı Türkiye’den 10 Suriye’den de 15 Bakan’ın katılımıyla 13 Ekim tarihinde Halep’te ve Gaziantep’te gerçekleştirildi. 
Bu toplantının amacı taraflar arasındaki işbirliği alanlarının tartışılması ve gerekirse işbirliği öngörülen alanlara dönük anlaşmalar, protokoller ve mutabakat zabıtlarının imzalanmasıydı. Yani iki ülkenin ekonomik ve kültürel anlamda tam entegrasyona doğru giden yolda çok önemli bir adım atmasının 
sağlanması hedeflenmekteydi. Halep ve Gaziantep’te düzenlenen toplantıların ardından taraflar arasında yaklaşık 40 protokol, proje, mutabakat zaptı ve anlaşma üzerinde çalışma kararı alınırken, bunların hayata geçirilmesi için ilgili bakanlıkların 10 gün içinde kendi eylem planlarını hazırlamaları öngörülmüş tür.144 

İlgili birimlerin hazırladıkları eylem planlarını aynı zamanda muhataplarıyla da paylaşmaları kararlaştırılmıştır. Ardından da Aralık 2009’da Başbakan Erdoğan’ın Şam ziyaretinde düzenlenecek olan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi 1. Konsey Toplantısı’nda eylem planlarından uygulanabilir olanların hayata geçirilmesine karar verilmiştir.145 
Zirvenin bir önemli gündemi de iki ülke arasında vizeleri kaldıran anlaşmanın  imzalanmasıydı. Görüşmelerin ardından taraflar Kilis Öncüpınar 
Gümrük Kapısına geldiler ve Türkiye ile Suriye arasında vize muafiyeti içeren anlaşma Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim tarafından imzalanmasının ardından ilk vizesiz geçişler gerçekleştirildi.146

22-23 Aralık 2009 tarihlerinde Şam’da düzenlenen toplantı, bir anlamda 13 Ekim’de tarafların üzerinde mutabık kaldığı işbirliği alanlarının somut anlaşmalara dönüştürülmesini sağlayacağından her iki taraf açısından da oldukça önemli ve tarihi bir toplantı olarak görülmekteydi. Toplantıda, dışişleri bakanlıkları arasında işbirliği, turizm, eğitim, gençlik ve spor, müteahhitlik, toplu konut, sınır kapılarının ortak kullanımı, karşılıklı kültür merkezleri kurulması, yerel yönetim, denizcilik, sivil havacılık, demiryolları, bilgi ve iletişim 
teknolojileri, tarım, su kaynaklarının etkin kullanımı, hayvan sağlığı, Asi Nehri üzerinde ortak baraj inşası, yüksek öğretim ve radyo-televizyon alanlarına ilişkin 51 adet işbirliği anlaşması ve mutabakat zaptı imzalandı. Suriye’nin resmi haber aşansı SANA’da konuyla ilgili verilen haberde “Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin ilanı, iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihinde en önemli adım sayılmasıyla gelişen ikili ilişkileri taçlandırma niteliği taşıyor. Şüphesiz iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesinde sahip olunan ortak kültür ve derin tarihi bağların büyük bir katkısı oldu” ifadesi kullanılmıştır.147

Ekonomik İlişkiler.,

Suriye’yi Türkiye için değerli kılan faktörlerden biri, bu ülkenin Türkiye’nin Arap dünyasına girişi için bir kapı niteliği görmesidir. 
Bunun farkında olan Başbakan Erdoğan “Suriye bizim için sadece 20 milyonluk bir pazar değil, 320 milyonluk Arap dünyasına açılan kapıdır” demiştir. Suriye’de üretilen mallar Mısır, Irak, Ürdün, Kuveyt ve Libya gibi ülkelerin de aralarında bulunduğu 12 ülkeye gümrüksüz girebilmektedir. Bu yüzden Türk yatırımcılar Suriye’de üretim yaparak, ürettikleri malları gümrüksüz olarak bu ülkelere satabilecektir. 
İki ülke arasındaki ticaretin ve vizesiz seyahatin oluşturduğu gelişme trendini gerek Suriye’de gerekse Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde açıkça görmek mümkündür. Mesela Gaziantep şimdiden özellikle Arap dünyasına yönelik ihracatta yıllık üç milyar doları yakalamış 
durumdadır.148 

Türkiye ile Suriye arasında son yıllarda ticaret hacminde hızlı bir artış gözlemlenmektedir. Bunun bir göstergesi olarak 2002 yılında iki ülke arasındaki ticaret hacminin 724 milyon dolarken, 2009’un sonuna gelindiğinde bu rakamın 2 milyar doları aştığını söylememiz yeterli olacaktır.149 Bu trend 2009 yılında da sürmüş, ayrıca iki ülke imzalanan anlaşmalarla birbirlerine yaptıkları ticaretin önündeki gümrük, kaçakçılık gibi sorunların önüne geçmeyi hedeflemiştir. 

Kaynak: TÜİK verilerinden derlenmiştir.

Tabloda da görüldüğü üzere, AK Parti’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana Türkiye’den Suriye’ye olan ihracat sürekli artmıştır. 
Dünya Ekonomik Krizi nedeniyle Türkiye’nin toplam ihracatında ciddi bir düşüşün yaşandığı 2009 yılında da bu yükseliş devam etmiş ve bir önceki yıla göre yaklaşık %30’luk bir artış gerçekleşmiştir. Buna karşılık Suriye’den gerçekleştirilen ithalat oranında önemli bir gerileme görülmektedir. Türkiye Suriye ekonomik ilişkilerinde son sekiz yıllık dönemde gerçekleşen iyileşme ve bu iyileşmenin getirdiği ticaret artışının sonucunda gelinen noktanın, yaklaşık 90 milyon nüfusu barındıran bu iki ülke açısından yeterli düzeyde olmadığının 
da altını çizmek gerekir. 2009 yılında 1.752 milyon dolara ulaşan ticaret hacminin böyle büyük bir nüfus potansiyeline sahip iki komşu ülke açısından yetersiz olduğunu, Avrupa’daki benzer ölçekteki ülkeler arasındaki ticaret hacminin 50 milyar dolardan az olmadığını da eklemek gerekir.

İki ülke arasında vizelerin kaldırılması ticaretin olması gereken seviyeye yükseltilmesi konusunda önemli katkılar yapacaktır Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Hatay gibi şehirlerde artık insanlar Halep’e günübirlik alışverişe gitmekte, Suriye’den de aynı amaçla vatandaşlar Türkiye’ye rahat bir şekilde gelebilmektedirler. Bu durum bölgedeki sanayici ve iş adamları birlikleri tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Gaziantep Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Ömer Küsbeoğlu, vizenin kaldırılmasıyla iki ülke arasında karşılıklı ticaret yapan esnafa büyük kolaylık sağlandığını söyleyerek bu kararın ticaret hacmini artıracağını belirtmiştir: “Son dönemde Halep ve Gaziantep esnaf odaları birlikleri arasında değişik alanlarda işbirlikleri yapmaya çalışıyoruz. Vizenin kalkması bu çalışmalarımızı hızlandıracak. 
Bugüne kadar vize ile uğraşmak istemeyen esnaf, sınır ticaretine çok yönelmiyordu. Ancak bundan sonraki süreçte her iki ülkeden de karşılıklı ticarette artış olacak. Bu ticareti artıracak ve ekonomiyi canlandıracak.”150

Sonuç

Türk dış politikasının son yıllarda en iyi ilişki içerisinde olduğu ülkelerin başında Suriye gelmektedir. Bu durum sadece Türkiye’nin değil, Suriye’nin de çıkarlarına hizmet etmektedir. Nitekim uzun yıllar Batı’nın sadık bir dostu olmuş ve halen de Batı ile en iyi ilişkileri olan Müslüman ülkelerden biri olan Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak Suriye’nin uluslararası platformlardaki prestijini artıracaktır. Babası 
Hafız Esad’ın tersine, Beşar Esad Suriye’yi dünya ile daha entegre bir devlet haline getirmeye çabalamakta ve bunun için de Türkiye ile ilişkilerini bir araç olarak kullanmaktadır. Yani deyim yerindeyse Türkiye-Suriye ilişkilerinin iyi olması tam bir ‘win-win situation’ı (iki tarafında kazançlı çıktığı durumu) beraberinde getirmektedir.

İki ülke arasındaki iyi ilişkiler gerçekleşen üst düzey ziyaretlerin sıklığına da yansımaktadır. Bakan düzeyinde Türk yetkililerin 2009 yılında en çok ziyaret gerçekleştirdikleri ülkelerin başında Suriye gelmektedir. Başta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu olmak üzere birçok bakan Suriye’deki meslektaşları ile görüşmüşler ve birçok konuda işbirliğini artırıcı önlemler almışlardır. Görüşmelerin mahiyeti iki ülke ilişkileri ile sınırlı da değildir. Suriye’nin Irak’la yaşadığı sorunda Türk Dışişleri yetkilileri taraflar arasında arabuluculuk görevi görmüşlerdir. Ayrıca Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin 20 Aralık’ta Şam’ı ziyaret etmesinde yine Ankara önemli bir rol oynamıştır.151 

Suriye bu görüşmelerde Türkiye’ye tam bir güven duymakta ve Türkiye’nin arabuluculuğunu kabul etmektedir. Bu da ilişkilerin geldiği düzeyi gösteren belirgin işaretlerden biridir. Uzun yıllar birbirlerine mesafeli duran iki komşu, artık “sınırları aşan” birbirlikteliğe ulaşmışlar ve bunu da sürdürecekleri konusunda tüm dünyaya mesaj vermektedirler.


Türkiye’nin İran, Filistin/İsrail ve Suriye Politikası 2009 Kronoloji 

3 Ocak 27 Aralık 2008’de İsrail Hava Kuvvetleri’nin Gazze’deki hedefleri vurmasıyla başlayan Dökme Kurşun Operasyonu’nun ikinci safhası olan kara operasyonu İsrail Kara Kuvvetleri’nin bölgeye Kuzey ve Güney’den girmesiyle başlamıştır.

5 Ocak Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim temaslarda bulunmak üzere Ankara’yı ziyaret etmiştir.

12 Ocak Ahmet Davutoğlu Şam’a giderek Devlet Başkanı Beşar Esad ve Dışişleri Bakanı Velid Muallim ile görüştü.

15 Ocak İsrail askerleri Gazze’den geride en az 1400 (siviller, kadın ve çocuk dahil) ölü bırakarak çekilmiştir.

19 Ocak Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Kuveyt’te yapılan Arap Birliği Zirvesi’nde yaptığı konuşmada İsrail’in “terörist devlet” olarak ilan edilmesi çağrısını yapmıştır.

27 Ocak Lübnan tarafından Şam’a atanan ilk büyükelçi olan Mişel Kuri’nin tayini Suriye yönetimi tarafından onaylandı. 

27-28 Ocak İran’a resmi bir ziyarette bulunan dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen İran Ticaret Bakanı Mesud Mir Kazımi ile görüşmesinde, Türkiye’nin İran’la karşılıklı ticaretin artırılmasına büyük önem verdiğini ve iki ülke arasında bir ekonomik ortak alan oluşturmak istediğini söyledi.

29 Ocak İsviçre’nin Davos kasabasında Dünya Ekonomik Forumu’ndaki bir panelde Başbakan Erdoğan İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez’le canlı yayında tartışmış, İsrail’in Filistin politikalarını sert bir dille eleştirmiş ve toplantıyı terk etmiştir. İran siyasi liderleri bu tutumundan dolayı Erdoğan’ı tebrik ve teşekkür mesajları yayımlandı.

30 Ocak İsrail Cumhurbaşkanı Perez Erdoğan’ı arayarak yaşananlardan dolayı üzüntüsünü ifade etmiştir.

5 Şubat ABD, PJAK’ı terörist bir örgüt olarak ilan ederek ona karşı birtakım yaptırımlara karar verdi. Türkiye bu kararı olumlu karşıladığını açıkladı.

10 Şubat İsrail’de parlamento seçimleri yapıldı. Tzipi Livni’nin Kadima Partisi 28 sandalye kazanırken, Benjamin Netanyahu’nun Likud partisi ise 27 sandalye kazanabildi. Ancak Cumhurbaşkanı Şimon Perez hükümeti kurma görevini Netanyahu’ya verdi. 


14 Şubat İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı Avi Mizrahi Türkiye’yi Ermenilere ve Kürtlere yönelik katliamlarda bulunmakla suçladı. Türkiye sert tepki gösterdi.

16 Şubat İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Ashkenazi İlker Başbuğ’u arayarak Avi Mizrahi’nin sözlerinden dolayı özür diledi ve açıklamaların kişisel olduğunu belirtti.

24 Mart Suriye Lübnan’a ilk büyükelçisini atadı. 

1 Nisan Netanyahu’nun kurduğu sağcı koalisyon hükümeti Knesset’te güvenoyu alarak göreve başladı. 

5 Mayıs İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Suriye ziyareti kapsamında Devlet Başkanı Beşar Esad ile bir araya geldi. 

12 Haziran İran’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası yaşanan karışıklıklar üzerine Türkiye, İran’ın istikrarının Türkiye ve bölge için önemine vurgu yaparak seçim sonuçlarını tanıdığını açıkladı.

22 Temmuz Başbakan Erdoğan, Beşar Esad’ın daveti üzerine Suriye’ye gitti. 

19 Ağustos Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, İran’ın başkenti Tahran’daki resmi ziyareti kapsamında dini lider Ayetullah Ali Hamaney ile görüştü.

31 Ağustos Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Irak ile Suriye arasında patlak veren krize çözüm bulmak amacıyla Suriyeli meslektaşı Velid Muallim ile Şam’da görüştü.

12-13 Eylül Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Tahran’da Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Dışişleri Bakanı Manuçer Muttaki ve Nükleer Başmüzakereci Said Celili ile İran nükleer sorununun çözümüne ilişkingörüşmeler yaptı.

15 Eylül Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad Türkiye’ye geldi. 

16 Eylül Türkiye ile Suriye arasında vize uygulamasını kaldıran anlaşma imzalandı. 

12 Ekim Anadolu Kartalı Askeri tatbikatı İsrail’in çağırılmaması üzerine diğer katılımcı ülkeler olan Amerika, İtalya ve Hollanda’nın da katılmayacağını 
bildirmesi üzerine ulusal düzeyde gerçekleştirildi. 

13 Ekim Türkiye ile Suriye arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin bakanlar düzeyindeki ilk toplantısı 

Türkiye’den 10, Suriye’den 15 bakanın katılımıyla Halep ve Gaziantep’te gerçekleştirildi. 

 TRT’de yayınlanan ‘Ayrılık-Filistin’ dizisindeki bazı sahneler İsrail hükümetince sert bir dille eleştirilmiş ve iki ülke arasında yeni bir kriz doğurmuştur. 

27-28 Ekim Başbakan Erdoğan’ın İran ziyareti. Ziyaret sırasında ekonomik işbirliği ve İran nükleer sorunu görüşüldü.

7 Kasım UAEK Başkanı Muhammed el-Baradey, İran’ın düşük oranda zenginleştirmiş olduğu uranyumu Türkiye’de depolaması ve bunun karşılığında kendisine nükleer enerji santrali için ihtiyaç duyduğu miktarda yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum verilmesi önerisinde bulundu.

9 Kasım Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ian Kelly “UAEK’nın sunduğu şekliyle” teklifi desteklediklerini ifade etti.

19 Kasım İran’ın Tebriz kentinde Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile görüşen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “5+1 Grubu”nun İran nükleer sorunuyla ilgili toplandığı günün öncesinde İran’ın kararını değiştirmeye çalıştı.

27 Kasım UAEK İran’ı kınayarak ülkesinde yeni kurduğu ve varlığı yeni ortaya çıkan nükleer tesisteki faaliyetlerini askıya almasını istedi. Türkiye çekimser oy kullanarak karara destek vermedi.

23 Aralık Başbakan Erdoğan beraberindeki 200’ü aşkın bürokrat ve işadamıyla 50’nin üzerinde anlaşma imzalamak üzere Şam’ı ziyaret etti. 

27 Aralık Dışişleri Bakanı Davutoğlu İran Dışişleri Bakanı Manuçer Muttaki ve ABD Başkanı Barack Obama’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı General Jim Jones ile gerçekleştirdiği telefon görüşmelerinde, UAEK’nın önerileri çerçevesinde barışçı bir çözüme ulaşılabilmesi için tarafları gerekli adımları atma konusunda harekete geçirmeye çalışmıştır.


DİPNOTLAR;

1 Bu Makalenin bir kısmı “Ortadoğu Yıllığı 2009” isimli kitapta da yayınlanmıştır.
2 “Terör örgütü PJAK’tan itiraf”, Zaman, 11 Ocak 2009.
3 “ABD PJAK’ı terörist örgüt ilan etti”, Ntvmsnbc, 5 Şubat 2009.
4 “Genelkurmay: PJAK’ın terör listesine alınması olumlu”, Yeni Şafak, 6 Şubat 2009; “Türkiye Pejak’ın ABD terör listesine alınmasından memnun”, IRNA, 6 Şubat 2009.
5 “Terör örgütüne üçlü darbe”, Hürriyet, 6 Mayıs 2009.
6 “İran’dan 20 bin askerle Kandil Dağı’na operasyon”, Milliyet, 3 Mayıs 2009.
7 “Irak’tan İran’a kınama”, Zaman, 5 Mayıs 2009.
8 “Barzani yönetimi, Türkiye ve İran’ı BM’ye şikayet edecek”, Milliyet, 10 Ocak 2009.
9 “Iraklı Kürtlerin İddiası”, Hürriyet, 6 Ekim 2009.
10 “İran- Türkiye güvenlik heyeti Van’da biraya geldi”, IRNA, 22 Nisan 2009.
11 “İran- Türkiye sınır güvenlik toplantısı düzenlendi”, IRNA, 17 Haziran 2009.
12 Anthony H. Cordesman, “The Iran Attack Plan”, Wall Street Journal, 25 Eylül 2009.
13 .......................ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Temmuz ayı başında yaptığı “İran’ın nükleer tehdidinin ortadan kaldırılması için askeri müdahalenin 
gerekliliğine inanması halinde İsrail’in yoluna çıkmayız” şeklindeki açıklamasını buna örnek olarak verebiliriz. 
http://www.byegm.gov.tr/ayintarihidetay.aspx?Id=542&Yil=2009&Ay=7
14 “Davutoğlu, Celili ile görüştü”, Zaman, 13 Eylül 2009.
15 “Erdoğan: Batı İran’a olumlu yaklaşsın”, Radikal, 28 Ekim 2009.
16 “Erdoğan’dan İran’a: Komşularınla dost ol”, Yeni Şafak, 28 Ekim 2009.
17 Robert Tait, “‘Iran is our friend,’ says Turkish PM Recep Tayyip Erdogan”, Guardian, 26 Ekim 2009.
18 “The Turkish Temptation”, Wall Street Journal, 30 Ekim 2009.
19 “Erdogan verurteilt Sanktionen im Atomkonflikt mit Iran”, Der Spiegel, 1 Kasım 2009.
20 “Erdogan verteidigt Iran ‘Unfairer Westen’”, Süddeutsche Zeitung, 26 Ekim 2009.
21 “Iran hails Turkey’s nuclear support”, Al Jazeera English, 27 Ekim 2009.
22 “İran’la nükleer çözümde Türkiye sürprizi”, Hürriyet, 8 Kasım 2009.
23 “Washington: İran uranyumunun Türkiye’ye gönderilmesini destekliyoruz”, Zaman, 10 Kasım 2009.
24 http://www.byegm.gov.tr/ayintarihidetay.aspx?Id=546&Yil=2009&Ay=11
25 Zeynep Gürcanlı, “Davutoğlu’ndan yoğun telefon diplomasisi”, Hürriyet, 13 Kasım 2009.
26 “Ahmedinejad: Türkiye samimi bir rol oynamaya çalışıyor”, Hürriyet, 17 Kasım 2009.
27 “Crowley: Türkiye’nin İran’la güçlü ilişki kurması faydalı”, Sabah, 16 Kasım 2009.
28 “İran’ı uyardı: Çözüm için zaman tükeniyor”, Zaman, 16 Kasım 2009.
29 Meir Javedanfar, “Is Iran dropping Russia for Turkey?”, Guardian, 17 Kasım 2009.
30 “İran, yurtdışında uranyum depolama önerisini reddetti”, Zaman, 19 Kasım 2009.
31 “Davutoğlu: İran’ın nükleeri menfaatlere uygun çözülmeli”, Milliyet, 21 Kasım 2009.
32 “Uranyuma depo Küçükçekmece”, Hürriyet, 22 Kasım 2009.
33 “Tebriz’de ikna turu”, Yeni Şafak, 22 Kasım 2009.
34 http://www.byegm.gov.tr/ayintarihidetay.aspx?Id=546&Yil=2009&Ay=11
35 “Türkiye’den İran’a üstü kapalı jest”, Hürriyet, 27 Kasım 2009.
36 “Davutoğlu, İran konusunda telefon görüşmeleri yaptı”, Zaman, 26 Kasım 2009.
37 “Türkiye, İran’ı eleştiren karar tasarısına çekimser oy verdi”, Zaman, 28 Kasım 2009.
38 “İran, 10 yeni nükleer tesis inşa edecek”, Sabah, 29 Kasım 2009.
39 http://www.byegm.gov.tr/ayintarihidetay.aspx?Id=546&Yil=2009&Ay=11
40 “İran’dan BM’nin nükleer teklifine yeşil ışık”, Hürriyet, 13 Kasım 2009.
41 .........Bu çerçevede 5 Aralık’ta İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Nükleer Başmüzakerecisi Said Celili ile Ankara’da görüşen Başbakan Erdoğan, 7 Aralık’ta gittiği ABD’de gerek Başkan Obama ile yaptığı görüşmede ve gerekse bu ülkedeki medya kuruluşlarıyla röportajlarında İran konusunda Türkiye’nin bilinen pozisyonunun altını çizmiş ve sorunun diplomatik yollarla çözülmesi için tüm tarafları uzlaşı içerisinde hareket etmeye çağırmıştır. “Erdoğan: İran-Türkiye ilişkileri son 20 yılda çok daha ileri düzeye taşınmıştır”, 
IRNA, 9 Aralık 2009.
42 http://www.byegm.gov.tr/ayintarihidetay.aspx?Id=547&Yil=2009&Ay=12
43 “İran’dan Türkiye’ye övgü”, Hürriyet, 15 Aralık 2009.
44 “Obama: Türkiye, İran konusunda destek olacak”, BBC Türkçe, 7 Aralık 2009; “Crowley: Türkiye’nin İran’la güçlü ilişki kurması faydalı”, Sabah, 16 Kasım 2009.
45 “Tüzmen: İran ve Türkiye aralarındaki ilişkileri devam etmek amacındalar”, IRNA, 29 Ocak 2009.
46 “Tüzmen: İran’la bir ekonomik ortak alan oluşturmak istiyoruz”, Milliyet, 27 Ocak 2009.
47 “Türkiye- İran iş forumu Ankara’da düzenlendi”, IRNA, 28 Nisan 2009.
48 “İran’la ticareti ulusal parayla yapalım”, Hürriyet, 28 Nisan 2009; “Türkiye- İran iş forumu Ankara’da düzenlendi”, IRNA, 28 Nisan 2009.
49 http://www.byegm.gov.tr/ayintarihidetay.aspx?Id=539&Yil=2009&Ay=4
50 “Türkiye- İran arasında sınır ticareti protokolü imzalandı”, IRNA, 20 Temmuz 2009.
51 “Türkiye-İran sınırında serbest sanayi bölgesi”, Fars Haber Ajansı, 20 Ekim 2009; “Nihat Ergün: İran – Türkiye sınırında serbest sanayi bölgesi kurmayı amaçlıyoruz”, IRNA, 26 Eylül 2009; Erdal Sağlam, “İran’la sınırda ortak sanayi bölgesi gündemde”, Hürriyet, 20 Ekim 2009.
52 “İran’la ticaret TL ve riyal ile yapılacak”, Zaman, 28 Ekim 2009.
53 “İran-Türkiye ticari ilişkilerinde büyük gelişme”, Fars Haber Ajansı, 28 Ekim 2009.
54 “Rahimi: İran ve Türkiye ticaret hacmi 30 milyar dolara çıkacak”, IRNA, 28 Ekim 2009.
55 “İki ülkenin iradesi ciddi bir iradedir”, Yeni Şafak, 28 Ekim 2009.
56 “İmzalar atıldı, İran’la iki kapı daha açılıyor”, Zaman, 9 Aralık 2009; “İran ve Türkiye sınır illeri arasında iş birliği anlaşması imzalandı”, IRNA, 9 Aralık 2009.
57 “Gül: Konjonktür uyarsa Nabucco’ya İran da girebilir”, Milliyet, 9 Mayıs 2009.
58 Zeynep Gürcanlı, “ABD’den İran gazına yeşil ışık yok”, Hürriyet, 13 Temmuz 2009.
59 “Yıldırı’dan İran’a: ‘Nabucco’a hoş geldiniz’”, Hürriyet, 28 Eylül 2009.
60 “Erdoğan: Türkiye- İran arasında çok ciddi anlaşmalara imza atılmıştır”, IRNA, 4 Kasım 2009.
61 “İran doğalgazı için bir adım daha”, Zaman, 28 Ekim 2009.
62 “Bakan Yıldız: İran’da yeni bölgede doğalgaz arayacağız”, Zaman, 27 Ekim 2009.
63 “İsrail saldırısı Türkiye’yi İran’a yaklaştırdı”, Milliyet, 23 Ocak 2009.
64 “İran’dan Hamas teşekkürü”, Hürriyet, 21 Ocak 2009.
65 “Ahmedinejad’dan Erdoğan’a teşekkür”, Yeni Şafak, 31 Ocak 2009.
66 “İran’dan Erdoğan yorumu”, Hürriyet, 30 Ocak 2009.
67 “Nobel Barış Ödülü Erdoğan’a verilsin”, Zaman, 1 Şubat 2009; “İran: Erdoğan’a Nobel verilsin”, Milliyet, 2 Şubat 2009. 
68 “Başbakan Erdoğan Tahran’da ‘hemşeri’ oldu”, Radikal, 2 Şubat 2009.
69 “Erdoğan, Ahmedinejad’ı kutladı”, Zaman, 14 Haziran 2009; “Cumhurbaşkanı Gül, Ahmedinejad’ı kutladı”, Zaman, 14 Haziran 2009.
70 ....................“Davutoğlu: Türkiye ile İran arasındaki köklü ilişkilerin aynı şekilde sürdürülmesi hepimizin dileğidir”, IRNA, 16 Haziran 2009.
71 http://www.byegm.gov.tr/ayintarihidetay.aspx?Id=540&Yil=2009&Ay=6; “Davutoğlu, 
BAE Dışişleri Bakanı Nahayan ile görüştü”, Zaman, 22 Haziran 2009.
72 “Gül: İran’ın istikrar, güvenlik ve huzuru Türkiye için çok önemlidir”, IRNA, 25 Haziran 2009.
73 “Erdoğan’dan İran’da sıcak mesajlar”, Zaman, 28 Ekim 2009.
74 “Ahmedinejad’dan Erdoğan’a İsrail övgüsü”, Hürriyet, 27 Ekim 2009.
75 “Rahimi: Türkiye, İran’ın her zaman saygın, değerli ve önemli komşusudur”, Fars Haber Ajansı, 29 Ekim 2009.
76 Seymour M. Hersh, “A Strike in the Dark: What Did Israel Bomb in Syria?”, The New Yorker, 11 Şubat 2008. 
77 Alon Liel, “Israeli-Turkish Relations Under Strain”, Israel Journal of Foreign Affairs, 4,1, (2010), s: 23–26.
78 Anthony H. Cordesman, “The ‘Gaza War’: A strategic Analysis”, Centre for Strategic and International Studies, 2009, s. 30. 
    http://csis.org/files/media/csis/pubs/090202_gaza_war.pdf 
79 PCHR, “Weekly Report on Israeli Human Rights Violations in the Occupied Palestinian 
Territory”, No. 51/2008 (24–31 Aralık 2008), available at: http://www.pchrgaza.org/
files/W_report/English/2008/pdf/weekly%20report%2051.pdf 
80 Bu listeler Gazze’deki Adalet Bakanlığı’na bağlı İsrail Savaş Suçlularının Soruşturulması ve Kayıt Altına Alınması Merkezi Komisyonu 
    (TAWTHEQ - The Central Commission for Documentation and Pursuit of Israeli War Criminals) tarafından ortaya çıkarılmış 
    ve Goldstone Raporu’nun hazırlayan misyona sunulmuştur. http://www.tawtheeq.ps/en/index.php 
81 ..........................Bu listeye şu web adresinden ulaşılabilir: 
     http://www.pchrgaza.org/files/PressR/English/2008/list.pdf 
82 PCHR, “ İsrail saldırısı sonucunda kayıtlara geçen ölü sayısı 1,417’dir. Bu rakamın 926’sını siviller, 255’ini polis güçleri ve 236’sını 
     Hamas üyesi savaşçılar teşkil etmektedir.) Bu konudaki kayıtlara 12 Mart 2009’da yayınlanan rapordan ulaşılabilir: 
     http://www.pchrgaza.org/files/PressR/English/2008/36-2009.html 
83 Richard Goldstone, s. 281-292.
84 Roni Sofer, “Olmert in Ankara, Seeks Direct Talks With Syria”, Israel News Agency, 23 Aralık 2008, 
    http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3642775,00.html. 
85 Nichole Sobecki, “Gaza Strains Vital Turkey-Israel Relations”, Global Post, 20 Ocak 2009.
86 Ron Synovitz, “Turkish PM Shows New Foreign-Policy Assertiveness At Davos”, Radio Free Europe, 30 Ocak 2009, 
     http://www.rferl.org/... 
87 “Erdogan: My Anger over Gaza Directed at Israeli Government, not Jews”, Haaretz, 30 Ocak 2009. 
88 Emrullah Uslu, “Yet Another Crisis in Turkey-Israel Relations, Jamestown Foundation, 30 Ocak 2009, 
     http://www.jamestown.org/... 
89 “Israeli President to Turkish PM Erdogan: I am Sorry”, The Journal of Turkish Weekly, 30 Ocak 2009, USAK, 
     http://www.turkishweekly.net/... 
90 “Çiçek: İsrail’le İlişkimizi Sürdürmek İstiyoruz“, NTVMSNBC, 3 Şubat 2009 
     http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/474169.asp 
91 Lenore G. Martin ve Dimitris Keridis, The Future of Turkish Foreign Policy, MIT Press,  2004; Nick Danforth, “How the West Lost Turkey”, Foreign Policy, 
     25 Kasım 2009, 
     http://www.foreignpolicy.com/...; Steven A. Cook, “Friends or Enemies: How Do You Say Frenemyin Turkish”, Foreign Policy, 1 Haziran 2010; 
     Ahmet Davutoglu, “Turkey’s Zero Problems Foreign Policy”, Foreign Policy, 20 Mayıs 2010; Mary Beth Sheriden, “Turkey’s  Foreign Policy Moves Raise 
     Concern in West and at Home”, Washington Post, 7 Haziran 2010; Ömer Taşpınar, “A New Era in Turkish Foreign Policy”, Today’s Zaman, 14 Haziran 2010. 
92 “Turkey Irked by IDF General’s Remarks”, Jarusalem Post, 14 Şubat 2009. 
93 “IDF: Officer’s Criticism of Turkey Does not Represent Official View“, Haaretz, 14 Şubat 2009.
94 “Israel Says ’Sorry’ for Top Officer’s Outburst”, Hürriyet, 
     http://www.hurriyet.com.tr/english/domestic/11051926.asp 
95 http://www.anadolukartali.tsk.tr/default.asp?loc=tr&p=tarihce 
96 “Anadolu Kartalı Eğitimi Bu Dönem İsrail’siz”, Sabah, 16 Haziran 2009.
97 “One Minute’un Ardından ‘Anadolu Kartalı’ Gerilimi“, Radikal, 12 Ekim 2009, 
98 “Anadolu Kartalı Tatbikatı Açıklaması”, Dışişleri Bakanlığı, 12 Ekim 2009, 
     http://www.roma.be.mfa.gov.tr/ShowAnnouncement.aspx?ID=1544 
99 “One Minute’un Ardından ‘Anadolu Kartalı‘ Gerilimi“, Radikal, 12 Ekim 2009.
100 Barbara Opall-Rome and Vago Muradian, “Israel-Turkey Rift Derails Defense Trade”, Defense News, 18 Ekim 2009, 
      http://www.defensenews.com/story.php?i=4330345
101 “İşte Kalem Kalem Gözden Geçirilecek Ekonomik İlişkiler“, HABERTURK, 2 Haziran 2010
102 Barbara Opall-Rome and Vago Muradian, “Israel-Turkey Rift Derails Defense Trade”, Defense News, 18 Ekim 2009, 
      http://www.defensenews.com/story.php?i=4330345 
103 “İsrail’le Bu Sefer Dizi Krizi”, Radikal, 15 Ekim 2009.
104 “İsrail’le “Ayrılık” Krizi”, Hürriyet, 16 Ekim 2009.
105 “İsrail “Ayrılık”a Dayanamadı”, Ntvmsnbc, 15 Ekim 2009, 
       http://www.ntvmsnbc.com/id/25010489/ 
106 “İsrail’de Ayrılık Travması”, Milliyet, 16 Ekim 2009.
107 “Ayrılık Travması”, Akşam, 16 Ekim 2009. 
108 “Ayrılık Travması”, Akşam, 16 Ekim 2009. 
109 Özlem Tür, “Türkiye-İsrail İlişkilerinde Kriz – Davos ve Sonrası, Orsam İnceleme, Kasım 2009, Cilt: 1, Sayı:11, s.39. 
110 Serhat Erkmen, “İsrail’deki Seçimin Sonuçları ve Türk-İsrail İlişkilerine Etkileri”, Ortadoğu Analiz, Mart 2009, Cilt 1, Sayı 3.
111 “Final Israeli Election Results Bring Political Uncertainty”, Voice of America, 13 Şubat 2009, 
       http://www1.voanews.com/english/news/a-13-2009-02-13-voa30-68672812.html 
112 “Netanyahu to Form Israel Cabinet”, BBC, 20 Şubat 2009.
113 Donald Macintyre, “Netanyahu Asked to Form New Israeli Government”, Intependent, 21 Şubat 2010.
114 “Peres Gives Netanyahu 14-day Extension to Form Government”, Haaretz, 20 Mart 2009.
115 “Netanyahu Sworn in as Israeli PM”, BBC, 1 April 2009, http://news.bbc.co.uk/2/hi/7973435.stm 
116 “Netanyahu Government / Who’s who in the new cabinet”, Haaretz, 1 Nisan 2009.
117 Selen Çakmak, “Ortadoğu Güncesi: 20 Kasım–20 Aralık 2010”, Ortadoğu Analiz, Ocak 2010, Cilt 2-Sayı 13.
118 “İsrail ile Ticari İlişkilerin Boyutu”, Sabah, 31 Mayıs 2010.
119 “İki Ülke Arasındaki Ticaret 2.5 Milyar Dolar”, Milliyet, 1 Haziran 2010.
120 “Türkiye’nin Ekonomisi Nasıl Etkilenir?, Ntvmsnbc, 31 Mayıs 2010, 
       http://www.ntvmsnbc.com/id/25101235/ 
121 “Türkiye-İsrail Arasında İthalat ve İhracat“, 1 Aralık 2009, 
       http://www.patronturk.com/turkiye-israil-arasinda-ithalat-ve-ihracat 
122 Noyan Doğan, “İsrail ile Ekonomik İlişkilerimizi Durdurursak Ne Kaybederiz”, Referans Gazetesi, 2 Haziran 2010.
123 “2009’da Antalya’ya Giden Ukraynalı Turist Sayısı Yüzde 24 Azaldı” , 3 Ocak 2010,  http://www.tuid.org.ua/... 
124 Selahattin İbas, “Türkiye-Suriye İlişkilerinin Tarihi”, Türel Yılmaz ve Mehmet Şahin (der.), 
Ortadoğu Siyasetinde Suriye, Ankara: Platin Yayınları, 2004, s.55.
125 “Suriye’ye Sabrımız Kalmadı”, Hürriyet, 17 Eylül 1998.
126 Ertuğrul Özkök, “Asker Emir Bekliyor”, Hürriyet, 3 Ekim 1998.
127 “İşte Tarihi Anlaşma”, Hürriyet, 21 Ekim 1998.
128 “Erdoğan: Gazze Saldırısı Bir An Önce Sona Bitsin”, Hürriyet, 31 Aralık 2008.
129 “Muallim ve Babacan’dan Olağanüstü Arap Zirvesi Çağrısı”, Milliyet, 5 Ocak 2009.
130 “Erdoğan’ın Başdanışması Şam’da”, Zaman, 12 Ocak 2009.
131 Songül Selvi, “Gazı Zor Bulan Suriye’den Nabucco’ya Destek!”, Radikal, 15 Temmuz 2009.
132 “Başbakan Erdoğan’a Suriye’de Sevgi Seli”, 22 Temmuz 2009, Haber 7, 
http://www.haber7.com/haber/20090722/Basbakan-Erdogana-Suriyede-sevgi-seli.php 
133 “Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Suriye Devlet Başkanı Esad Tarafından Kabul Edildi”, Zaman, 31 Ağustos 2009.
134 Asım Güneş ve Serkan Akkoç, “Türkiye-Suriye Arasındaki Vize Kaldırıldı”, Milliyet, 16 Eylül 2009.
135 “Başbakan Erdoğan Suriye‘de”, Sabah, 23 Aralık 2009. 
136 Yeni İşlevselciliğin fikir babası olan Ernst Haas Avrupa Entegrasyonunu tanımlarken spill-over konseptini geliştirmiştir. 
Buna göre bir alandaki entegrasyon işlevsel ilişki içerisinde 
olduğu diğer alanlara da yayılarak birçok alana taşacaktır. Bu sayede işbirliği artacak ve entegrasyon derinlemesine bir şekilde gerçekleşecektir. Bknz: Haas, Ernst B, The Uniting of Europe, Stanford: Stanford Univ. Press, 1958.
137 “Lübnan ile Türkiye Vizeyi Kaldırdı”, Haber7, 11 Ocak 2010, http://www.haber7.com/... 
138 “Ürdün ile vize kaldırıldı”, Hürriyet, 1 Aralık 2009.
139 “Türkiye Suriye’den Sonra Libya ile de Vizeyi Kaldırdı”, Euractiv, 24 Kasım 2009, www.euractiv.com.tr
140 “Katar’a Vize Kalktı”, Takvim, 19 Ekim 2009.
141 “Türkiye’nin Yeni Cesur Vize Diplomasisi”, http://www.abhaber.com/ozelhaber.php?id=5583 
142 ................Deniz Devrim and Eduard Soler, “Turkey’s Bold New Visa Diplomacy“, Notes Internacionals, 12 March 2010, 
  http://www.cidob.org/es/publicaciones/notes_internacionals_cidob/n1_12/turkey_s_bold_new_visa_diplomacy
143 a.g.e.
144 “Meeting in 2 Nations, Turks and Syrians Signals Better Ties”, New York Times, 13 October 2009.
145 Aybike Karakuş, “El Kader El Müşterek, Ettarih El Müşterek, El Müstakbel El Müşterek”, Caspian Weekly, 9 March 2010.
146 ...................“Türkiye-Suriye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi birinci Bakanlar Kurulu Toplantısı Yapıldı”, Resmi Gazete, 13 Ekim 1009, 
      http://www.resmi-gazete.org/gundem/duyurular/icisleri-bakanligi/turkiye-suriye-yuksek-duzeyli-stratejik-isbirligi-konseyi-birinc.html, 
147 Veysel Ayhan, “Türkiye-Suriye Stratejik İşbirliği Konseyi’nin Birinci Başbakanlar Düzeyi Toplantısı”, Orsam, 23 Aralık 2009.
148 M. Vedat Gürbüz, “Suriye, Türkiye ile Birlikte Değişiyor”, Zaman, 29 Aralık 2009.
149 Selen Tonkuş, “Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantısı’nın Ardından Türkiye-Suriye İlişkileri”, Orsam, 25 Aralık 2009.
150 Serkan Canbaz, “Güneydoğulu Sanayiciler Türkiye-Suriye Ticaret Hacminin Artacağına İnanıyor”, Zaman, 20 Eylül 2009.
151 Selen Çakmak, “Ortadoğu Güncesi: 20 Kasım–20 Aralık 2010”, Ortadoğu Analiz, Ocak 2010, Cilt 2-Sayı 13.


***

TÜRKİYENİN İRAN, İSRAİL/FİLİSTİN VE SURİYE POLİTİKASI 2009, BÖLÜM 4

TÜRKİYENİN İRAN, İSRAİL/FİLİSTİN VE SURİYE POLİTİKASI 2009, BÖLÜM 4




İsrail’le İlişkiler.,

     İsrail-Türkiye ilişkileri son döneme kadar büyük ölçüde Amerika Birleşik Devletleri’nin etkisi altında şekillenmiştir. 

    İkinci Dünya Savaşı sonrasında İsrail’in kurulmasının hemen ardından, Sovyetler Birliği’nden gelen tehditler karşısında bir çıkış yolu arayan Ankara’nın bu arayış içerisinde dönemin “süper gücü” olarak ortaya çıkan ABD’ye yaklaşması kendisini, bu ülkenin desteğine sahip olan İsrail’e de yakınlaştırmış ve Türkiye İsrail devletini tanıyan ilk İslam ülkesi olmuştur. 1964’teki Johnson Mektubu’na kadar ABD ile kurduğu çok yakın ilişkiler nedeniyle İsrail’in bölgedeki saldırgan politikaları karşısında sessiz kalan Türkiye, Johnson Mektubu’nun ardından, özellikle Kıbrıs meselesi çerçevesinde Birleşmiş Milletler’deki yalnızlığını yenmek için giriştiği açılım çerçevesinde Ortadoğu’daki Arap ülkelerine de yakınlaşmaya başlamış, bu da zaman zaman İsrail’e karşı tavır alması sonucunu doğurmuştur. 1973 Arap-İsrail Savaşı sırasında Arap ülkelerine yardım taşıyan Sovyet uçaklarının hava sahasını kullanmasına izin veren Türkiye, 1975’te BM Genel Kurulu’nda “Siyonizmin ırkçılığın bir türü olduğuna dair” kabul edilen karara destek vermiş, 1980 yılında İsrail’in Doğu Kudüs’ü ilhak ederek bütün Kudüs şehrini başkent ilan etmesine karşı çıkarak bu ülkedeki diplomatik temsilciliğini ikinci katip düzeyine indirmiştir. 
Ancak Türkiye, ilişkilerin en gergin olduğu dönemlerde bile, birçok Arap ülkesinin taleplerine karşı çıkarak, İsrail ile diplomatik ilişkileri tamamen kesme yoluna gitmemiştir.

1990’ların başında İsrail-Filistin sorununun çözümü konusunda atılan adımlar (1991 Madrid ve 1993 Oslo), İspanya’dan sürülen Yahudilerin Osmanlı Devleti’ne sığınmalarının 500. yılı kutlamaları ve Soğuk Savaş sonrasında taşların yerinden oynadığı bir dönemde ABD’nin desteğini kaybetmeme endişeleri Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin hızlı bir şekilde yakınlaşması sonucunu doğurmuştur. 
1996’da yürürlüğe giren serbest ticaret anlaşmasıyla ekonomik anlamda birçok alanda ortaklıklar hayata geçirilmiş ve iki ülke arasındaki ticaret hacmi hızla artmıştır. Aynı yıl imzalanan Askeri İşbirliği Çerçeve Anlaşması ile “stratejik ittifak” nitelendirmelerine konu olacak düzeyde gelişen Türk-İsrail ilişkileri, 1999’da Türkiye’de yaşanan büyük depremin ardından bölgeye ilk gelen yabancı sivil savunma ve kurtarma ekipleri arasında İsrail sivil savunma görevlilerinin bulunması ile daha da yakınlaşmıştır. Bu olumlu atmosfer ekonomik ilişkilere de yansıması sonucu İsrail’den Türkiye’ye önemli sayıda turist gelmiş Akdeniz kıyıları İsrailli tatilcilerle dolmuştur. 

Ancak 2000’li yıllara girilmesiyle iki ülke ilişkileri daha ziyade iki ülkenin birbirleriyle olan sorunlarının dışında gelişen olayların ve bu olaylara verilen tepkilerin etkisiyle giderek kötüleşmiştir. İsrail Eğitim Bakanı Yossi Sarid’in 2000 yılının Nisan ayında “İsrailli çocuklara Türklerin işlediği Ermeni katliamının öğretilmesi” gerektiğini söylemesiyle hafif çaplı bir kriz yaşanmıştır. Hemen ardından El-Aksa İntifadası olarak da adlandırılan İkinci İntifada’nın başlaması ve bu süreçte binlerce Filistinli’nin İsrail askerleri tarafından katledilmesi Türkiye’de tepkiyle karşılanmış, İsrail’in halk nazarındaki imajı önemli ölçüde zedelenmiştir. Tam da bu sırada 2002 yılında İslami kimliğiyle öne çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Türkiye’de açık ara zaferle iktidara gelmesi İsrail’de endişelere neden 
olmuştur. Nitekim bu endişelerin “haklılığı”, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2004’ün Mart ve Nisan aylarında Hamas liderleri Şeyh Ahmet Yasin ve Abdülaziz Rantisi’nin İsrail tarafından öldürülmesine gösterdiği sert tepki ile ortaya çıkmıştır. Erdoğan bu tarihlerde İsrail’in Filistinlilere karşı politikasını “ Devlet Terörizmi ” olarak adlandırmıştır. 

2004 yılında İsrail Başbakanı Ariel Şaron Türkiye’nin İsrail ve Suriye arasında barış görüşmeleri için arabulucu olması teklifini reddetmiş, Türkiye’nin İsrail’e su satışı ihalesi İsrail Hazine Bakanlığı tarafından reddedilmiş ve bunun da etkisiyle İsrailli firmalara Türkiye’de verilen bir takım ihaleler iptal edilmiştir. Sonraki birkaç yılda İsrailli bazı firmaların Kuzey Irak’ta PKK’ya askeri yardımlarda bulunduğu haberleri medyada yer almış ve iki ülke arasındaki ilişkiler daha 
da yara almıştır. Öte yandan Türkiye’nin Suriye ve diğer bölge ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmesi de İsrail’i rahatsız etmişti. Bu rahatsızlık 2007 ve takip eden yıllarda Amerikan politikasında çok güçlü bir konuma sahip olan İsrail lobisinin Türkiye aleyhinde lobi faaliyetleri yapmasına kadar gidecek gelişmelere neden olmuştu. Bu dönemde İsrail lobisinin en güçlü örgütlenmelerinden olan Anti-Defamation League (ADL) Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşadıkları trajediyi ilk defa “Soykırım” olarak kabul etmiş ve bunun Amerikan 
Senatosu’nda kabul edilmesi için çalışmalar yapmıştır.

İlişkilerin bu derece gergin olduğu bir dönemde, Eylül 2007’de İsrail jetleri Suriye’ye girerek Fırat nehri kıyısındaki birkaç hedefi vurmuş ve iki ülke neredeyse savaşın eşiğine gelmiştir.76 Ancak durumu Türkiye açısında da önemli kılan İsrail uçaklarının Türkiye hava sahasına izinsiz olarak giriş yaparak bu saldırıyı gerçekleştirmiş olmasıydı. Dönemin Dışişleri Bakanı Ali Babacan İsrail’in bu hareketinin “kabul edilemez” olduğunu söyleyerek tepkisini belirtmişti. Bu olaya rağmen Türkiye, İsrail ve Suriye arasında görüşmelerin yürümesini sağlamış ve diplomatik bir başarı örneği sergilemiştir. Nitekim 
18 Mayıs 2008’de yapılan açıklamada tarafların görüşmelere devam ettiği vurgulanmış ve gerçekten de görüşmeler yaklaşık 6 ay kadar sürmüştür. İsrail Başbakanı Ehud Olmert Aralık ayının son haftası Ankara’ya gelmiş ve Suriye ile artık doğrudan görüşmelere başlayabileceklerinin haberini Başbakan Erdoğan’a bildirmiştir. Ancak Olmert’in, ziyaretinin hemen ardından, 27 Aralık 2008’de, Gazze’ye gerçekleştirecekleri operasyondan Türk Başbakanı’na tek bir kelime 
dahi etmemiş olması yüzünden iki ülke arasında gerçek anlamda bir kriz patlak vermiştir. Ayrıca operasyonla birlikte İsrail-Suriye görüşmeleri de donma noktasına gelmiş ve Türkiye’nin yıllardır sürdürmeye çalıştığı barış görüşmeleri sona ermiştir. İşte 2009 yılı Türkiye ile İsrail arasında daha önce olmadığı kadar gergin bir atmosferde başlamış ve bu gerginlik yıl içerisinde gerçekleşen birçok olayla daha da artmıştır.77 

2009 Yılı Gelişmeleri., 

2009 yılı Ortadoğu’da tüm devletlerle ilişkilerini geliştiren Türkiye için tek istisna olan İsrail ile ilişkilerin ciddi anlamda zarar gördüğü bir yıl olarak kayıtlara geçti. İsrail’in Gazze şeridine yönelik harekâtı sırasında Ankara’dan yoğun eleştiriler gelmiş, bu eleştiriler 29 Ocak’ta Davos’ta düzenlenen “Gazze: Ortadoğu’da Barış 
Modeli” panelinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı’na “Sesinin benden çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum” diyerek toplantıyı terk etmesiyle tüm dünya önünde ortaya konmuş ve Türkiye-İsrail ilişkileri derin yara almıştır. 
Bu olayın ardından Türk-İsrail ilişkileri onarılması güç bir gerileme sürecine girerken yıl içinde gerçekleşen bir takım olaylar bu çatlağı daha da derinleştirmiş tir.    
Bu olaylar arasında İsrail’deki seçimlerden Benjamin Netanyahu’nun başını çektiği aşırı sağ koalisyonun çıkması, TRT’de yayınlanan “Ayrılık-Aşkta ve Savaşta Filistin” isimli dizide İsrail askerlerinin Filistinli çocukları öldürdüğü sahnelerin gösterilmesine İsrail’in sert tepki göstermesi, Türk Dışişleri Bakanlığı’nın İsrail’i her yıl düzenlenen “Anadolu Kartalı” askeri tatbikatından çıkarması en göze çarpanlardır. Ayrıca iki ülke liderlerinin ve politikacılarının 
birbirleri hakkında zaman zaman yaptıkları sert açıklamalar gerginliğin yıl boyunca canlı kalmasına yol açmıştır.

İsrail’in Gazze Saldırısı.,

Türkiye-İsrail ilişkilerinin gerginleşmesine etki eden en önemli gelişmelerden biri olan Dökme Kurşun Harekâtı (Operation Cast Lead) 2008’in son günlerinde, 27 Aralık’ta İsrail Hava Kuvvetleri’nin Gazze’de sivil hedefleri vurmasıyla başladı. İsrail güçleri Hamas ile bir şekilde bağı olan 603 hedefi operasyondan önce belirlemiş ve ilk dört günde bu hedeflerin hepsi en az bir kere vurulmuştu.78 Filistin İnsan Hakları Merkezi’nin (FİHM) hazırladığı rapora göre operasyonun 
ilk haftası boyunca denizden ve havadan olmak üzere yaklaşık 300 saldırı gerçekleşmiş, bombardımana 37 ev, 67 güvenlik ve eğitim alanı, 20 çalışma merkezi, 25 kamu ve özel kurum, 7 cami ve 3 üniversite hedef olmuştur.79 

İsrail’in Gazze operasyonu sırasında gerçekleşen ölümler konusunda farklı rakamlar rapor edilmekle beraber en az 1400 Gazzeli’nin öldüğü bildirilmiştir. İsrail Savaş Suçlarının Takip Edilmesi ve Belirlenmesi Merkezi Komisyonu’nun (The Central Commission for Documentation and Pursuit of Israeli War Criminals) verdiği rakamlar İsrail’in siviller üzerinde gerçekleştirdiği katliamı açıkça göstermektedir. Merkeze göre 341’i çocuk olmak üzere toplam 1.444 kişi İsrail askerleri tarafından öldürülmüştür.80 FİHM’nin hazırladığı listeye 
göre81 ise öldürülen 1417 Filistinliden 926’sı sivil, 255’i polis, 236’sı Filistinli savaşçılardır.82 Ayrıca öldürülenlerden 313’ünün çocuk ve 116’sının da kadın olduğu belirtilmiştir.

Türkiye’nin İsrail’e gösterdiği büyük tepkinin kaynağında olan sivillere karşı katliamlar Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan Goldstone Raporu ile teyit edilmiş, İsrail’in savaş suçu işlediği belirlenmiştir. Bu çerçevede İsrail askerlerinin Filistinlileri operasyonlar sırasında insan kalkanı (human-shield) olarak kullandığı belirtilmiş ve buna maruz kalan Filistinlilerle yapılan mülakatlara yer verilmiştir. 
Bunlar arasında Mahmud el-Ajrami, Abbas Ahmed İbrahim Halava ve Macdi Abd Rabbo ile yapılan mülakatlar, İsrail askerlerinin nasıl savaş suçu işlediklerini açık bir şekilde gözler önüne sermektedir.83

İsrail’in Gazze operasyonunu Türk hükümeti için daha da anlaşılmaz hale getiren bir nokta da Türkiye’nin İsrail ve Suriye arasında arabuluculuk görüşmeleri yürüttüğü bir sırada gelmiş olmasıdır. Nitekim İsrail’in o dönemdeki başbakanı Olmert 22 Aralık’ta Ankara’ya gelerek Suriye ile doğrudan görüşmelerin başlaması için hazır olduklarını Erdoğan’a iletmiş, ancak Gazze operasyonu hakkında hiç bir şey söylememiştir.84 

Buna karşılık Erdoğan Aralık ayının sonunda çıktığı Ortadoğu turunda İsrail’i 
programına almamış ve Başbakan “İsrail bir ateşkese yanaşmadan kendileriyle 
görüşmeyeceklerini” belirtmiştir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de “İsrail’in Gazze’de yaptıklarından dolayı insanlık adına utandığını” söylemiştir.85

Davos Etkisi.,

İsrail’in kanlı Gazze operasyonunun ardından Türk hükümeti İsrail’e yönelik eleştirisinin dozunu artırdı. 29 Ocak’ta Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez’i Gazze’de yaşananlardan dolayı ağır bir dille suçladıktan sonra, diplomatik tüm teamüllerin ötesinde insani bir tepki göstererek toplantıyı terk etti. Olay ülkede ve 
yurtdışında geniş yankı bulurken birçokları iki ülke ilişkilerinin bir daha eski “mutlu günlerine” dönemeyeceği yorumları yapmıştır.86 Erdoğan’ın Davos’ta bir siyaset adamından beklenmeyecek derecede sert bir çıkış yapmasını nasıl açıklayabiliriz? Bunu sadece Türkiye–İsrail ilişkilerinde derin bir çatlak olarak mı görmeliyiz? 

Öncelikle Başbakan Erdoğan’ın Davos’un ardından binlerce kişi tarafından karşılandığı İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yaptığı basın açıklamasında söylediği bir noktanın altını çizmek gerekir: “Benim kızgınlığım ne Yahudilere, ne de İsrail halkınadır. Gösterdiğim tepki İsrail hükümetinin Gazze’de gerçekleştirdiği operasyonlara ve Filistinlilere karşı olan politikalarına yöneliktir. İnsanlarımız hangi Başbakan olsa aynı tepkiyi vermesini beklerdi”.87 Bu açıklamayla Erdoğan İsrail hükümetine defalarca kez verdiği mesajı yeniden 
tekrarlamış ve Türkiye’nin artık İsrail’in politikaları karşısında sessiz  kalmayacağını ima etmiştir. Bir taraftan da hem Türkiye’deki Yahudi nüfusun herhangi bir tehlike altına girmemesini temin için, hem de İsrail halkına doğrudan bir kastının olmadığını anlatmak için mesajının kime ulaşması gerektiğini kesin bir dille belirtmiştir.

Davos’ta yaşananlar Erdoğan’ın anlık tepkisinin yanında, birikmiş bir politik tepkinin de dışavurumu olarak algılanmalıdır. Nitekim Erdoğan diplomatik bir dil kullanma konusunda kendisinin de zafiyeti olduğunu söylemektedir. Bir başka neden de, Peres’in yaptığı suçlamalara Erdoğan’ın bu şekilde bir tepki göstermemesinin onun yurtiçindeki karizmasını ve itibarını sarsabilecek olmasıydı. Bunu riske etmek istemeyen Erdoğan Peres’in verdiği tepkiye çok daha katısıyla karşılık vermiştir.88 Bir üçüncü neden ise Erdoğan’ın seçmen 
kitlesinin kendisinden böyle bir tepkiyi bekliyor olmasıdır. Bunu, İstanbul’a dönüşünde havaalanında binlerce kişi tarafından karşılanmasın ardından kahramanlık sloganları arasında yaptığı konuşmadan anlayabiliriz. 

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun temellendirdiği yeni dış politika anlayışının bir sonucu olarak İsrail’e karşı artık tepkisiz kalamazdı. Bu anlayışa göre, bölgedeki tüm sorunlar birbirleri ile bir şekilde bağlantılıdır ve bir sorun çözülmeden diğerinin çözümü mümkün gözükmemektedir. Bu anlamda İsrail-Filistin sorununun çözümü bölge barışı için bir önkoşul olarak görülmektedir. Ayrıca yine bu anlayışa göre, Türkiye dış politika önceliklerini Batı’dan, özellikle 
Amerika’dan, bağımsız bir şekilde belirlemek zorundadır. Türkiye dış politikasının merkezine kendi paradigmalarını yerleştirerek buna göre uluslararası siyasette boy göstermelidir. Bu çerçevede İsrail ile sınırsız ve sorgusuz işbirliğinden ziyade çıkarların gerektirdiği ölçüde ve kararda bir işbirliği içinde olunmalıdır. 

Olaya İsrail açısından bakıldığında karşımıza çıkan en önemli gösterge, İsrail’in Türkiye’nin bölgedeki yeni politikalarından ve aktivizminden rahatsız olduğu gerçeğidir. İsrail kendisine en yakın Müslüman ülke olan Türkiye’yi her şekilde ikna edebileceğini düşünmekteydi. Ancak Ankara’nın yeni dış politika ilkeleri sonucunda Türkiye’nin politikalarının farklılaştığını anlayan İsrail bölgede iyice 
yalnızlaşacağının farkına vardı. İsrail’den beklenen Türkiye ile arasını iyi tutmasıyken aşırı sağcı hükümetlerin ölçüsüz politikaları sonucunda Türkiye ile ilişkiler her geçen gün gerilmiş ve Davos’ta belki planlanmamış bir şekildeki gövde gösterisiyle olabilecek en kötü noktaya doğru sürüklenmiştir.

Her ne kadar İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez 30 Ocak’ta Başbakan Erdoğan’ı arayarak Davos’ta yaşananlardan dolayı özür dilediyse89 ve Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada “İsrail’le ilişkilerimize önem veriyoruz ve ilişkilerimizi korumak istiyoruz“ dediyse de,90 Davos olayı etkilerini hemen ve daha sonra yıl içinde birçok şekillerde göstermiştir. İsrail-Türkiye ilişkilerinin gerilmesi uluslararası medya tarafından 
ilgiyle takip edilirken, analizlerden çıkan temel noktalar arasında, iki ülke arasında bir bölgesel liderlik çekişmesinin yaşandığı, İsrail’in bölgede yeni yükselen güç olan Türkiye’yi kabullenmekte zorlanacağı, Türkiye’nin “zincirlerinden” kurtulmuş bir şekilde bölgede yeni bir aktör olarak ortaya çıkmasının birçok ülkenin bölge politikalarında değişikliklere yol açacağı ve Amerika’nın bölgenin değişen dinamiklerine göre yeni politikalar şekillendirebileceği sayılabilir.91 

Anadolu Kartalı Tatbikatı’na İsrail’in Davet Edilmemesi.,

İsrail ile gerilen ilişkiler sadece politikacılar seviyesinde değil iki ülke askeri kanadında da kendini göstermeye başlamıştı. 14 Şubat 2009’da İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı Avi Mizrahi uluslararası bir toplantıda Türkiye’yi geçmişte Ermenilere, bugün de Kürtlere yönelik “katliamlarda bulunmakla” suçladı: “Türkiye İsrail’i suçlayacak pozisyonda değildir. İlk önce aynada kendisine bakmalıdır.”92 İsrail ordusu hemen bir açıklama yaparak Mizrahi’nin görüşlerinin kurumun resmi görüşünü yansıtmadığını belirtti.93 

Ancak tatmin olmayan Türk Dışişleri Bakanlığı, İsrail’e nota vererek özür dilenmesini istedi. Türkiye’nin bu talebinin ardından İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Ashkenazi Türk Meslektaşı İlker Başbuğ’u 16 Şubat’ta arayarak  Mizrahi’nin sözlerinden dolayı üzgün olduklarını söylemiştir. Ashkenazi, 
bu açıklamasıyla iki ülke arasında iyice gerilen siyasi ilişkilerin askeri alana da yansımasını engellemeyi amaçlıyordu.94

Her ne kadar İsrail özür dilemiş ve Türkiye’de bunu kabul etmiş gözükse de hasar bir kere yapılmış ve ilişkilerin daha da kötüye gitmesinin önüne geçilememiştir. Bu çerçevede ilk gelişme, 2001 yılından beri Konya’da düzenlenen Anadolu Kartalı askeri eğitim tatbitakına 5 yıldan beri katılan İsrail’in 2009’da davet edilmemesi olmuştur. 
Anadolu Kartalı tatbitakları Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından düzenlenen ve hava savaşlarında kapasiteyi artırmaya ve diğer ülke askeri güçleri ile ortak çalışma yeteneğinin artırılmasına yönelik yaklaşık 10 yıldan beri gerçekleştirilen eğitimlerdir. Sene içerisinde ulusal ve uluslararası olmak üzere birkaç safha olarak gerçekleştirilen eğitimlere başta ABD kuvvetleri olmak üzere birçok ülkenin hava kuvvetleri katılmaktaydı.95 

2009 yılındaki Anadolu Kartalı tatbikatının ilk ayağı 27 Nisan-8 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşmiş ve sadece Türk Hava kuvvetleri içerisinde yapılmıştır. İkinci safha 9-20 Haziran tarihleri arasında olmuş ve bu tatbikata Türk hava unsurlarının yanı sıra ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere ve Ürdün Hava Kuvvetleri ile ABD dışındaki diğer bazı NATO ülkelerinin hava kuvvetlerinin katıldığı eğitimde 61 milli, 22 yabancı olmak üzere toplam 83 uçak ile bin 
24 personel görev almıştır.96 İsrail’in katılım başvurusunun Türkiye tarafından reddedilmesi sonrasında, 12-23 Ekim tarihleri arasında gerçekleşmesi planlanan Anadolu Kartalı tatbikatının üçüncü ayağı diğer katılımcı ülkeler olan Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda ve İtalya’nın da katılmayacaklarını açıklamaları sonucu sadece ulusal düzeydeki katılımla gerçekleştirilmiştir.97 Her ne kadar Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada “tatbikat milli bir faaliyet olarak icra 
edilmektedir. Dolayısıyla, tatbikatın uluslararası bölümünün ertelenmesinden 
siyasi bir anlam ve sonuç çıkartılması doğru değildir”98 açıklamasını yaptıysa da, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu kendisine İsrail’in neden tatbikatta yer almadığını yönelik gelen bir soruya karşı “Gazze’deki durumun iyileşeceğini, yeniden diplomatik yollara gireceğini umuyoruz. Bu, Türk-İsrailli ilişkilerinde de yeni bir atmosfer yaratacak. Ancak mevcut durumda elbette ki bu yaklaşımı, 
İsrail’in yaklaşımını eleştiriyoruz” cevabını vererek, üzeri kapalı olarak 
İsrail’in tatbikattan dışlanmasının asıl nedeninin Gazze’de gerçekleştirilen 
operasyon ve sonrasındaki İsrail politikaları olduğunu belirtmiştir.99 

Bu olay İsrail ile ilişkilerdeki gerginliğin askeri alana da sıçradığını gösteren bir gelişme olarak kayıtlara geçmiştir. 

5. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***