İŞİD ve İRAN., BÖLÜM 2
Barzani’nin görev süresinin uzatılması hususundaki tartışmaların Kuzey Irak’taki Kürt kamuoyunda fazla dikkate alınmadığı da görülmektedir.
Çünkü IŞİD faktörünün Erbil’in güvenliğini tehdit etmesi, Bağdat-Erbil arasındaki bütçe sorunu, elektrik-su problemi ve temel hizmetlerde yaşanan eksikliklerden,
aksamalardan dolayı Kürt kamuoyunun Barzani’nin başkanlık süresini tartışacak durumda olmadığını belirtmek mümkündür. Bunlara ilaveten bütçe krizinden
ötürü Kuzey Irak Kürt yönetimine bağlı bölgelerdeki (Erbil, Süleymaniye ve Dohuk) 2930 projeden 2700’ü durdurulmuş, Süleymaniye’deki 200 ve Erbil’deki 50 şirket ise iflas etmiştir.5
Dolayısıyla ekonomik krizin yaşandığı Kuzey Irak’ta kamuoyunun başkanlık seçimiyle veya süresiyle fazla ilgilenmediği gözlemlenmektedir. Başkanlık seçimine ilişkin tartışmalar genellikle siyasi partiler arasında cereyan etmektedir. Barzani’nin başkanlık görev süresiyle ilgili Kuzey Irak Kürt partileri arasındaki uzlaşma arayışının olumlu sonuç verebilmesi için üç farklı senaryodan bahsedilebilir. Bunlardan birincisi, Kuzey Irak’ta var olan siyasal sistemin yarı başkanlık sistemi olarak nitelenmesi esasına dayanır.
5 Kuzey Irak krizde, Türk şirketleri zorda,
http://www.ekonomist.com.tr/News/Detail.aspx?NewID=7874,
( Erişim: 10.07.2015 )
Bu bağlamda Kuzey Irak’taki siyasi yapının parlamenter sisteme dönüştürülmesi gerekir ki bölge hükümetinde bulunan dört Kürt parti (KYB, Goran Hareketi, İslami Birlik ve İslami Toplum) tarafından da bu karar desteklenmektedir. İkincisi, bölge başkanının yetkilerinin kısıtlandırılması suretiyle (Protokol Başkanı olması) parlamento tarafından başkanın seçilmesi üzerinedir. Bir diğeri ise, bölge başkan yardımcısının yetkilerinin arttırılmasıdır. Şu hususa dikkat çekmekte
yarar vardır ki hükümet içindeki sayısal ağırlığı ve seçimlerde birinci parti olmasından dolayı KDP başbakanlık görevini almıştır. Kurulan koalisyon hükümetine rağmen KDP’nin dış politikada, iktisadi, askeri ve bölgesel konularda tek partiymiş gibi hareket etmesi nedeniyle Barzani’nin görev süresi gibi çeşitli konularda diğer siyasi partiler ile ilişkilerde sorunlar yaşanmaya devam etmektedir. Hatta Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılması hususundaki kriz, diğer Kürt partileri tarafından bölgedeki KDP hegemonyasının azalması yönünde bir fırsat olarak da değerlendirilmektedir. Bu sebeple KDP ile diğer Kürt partiler arasındaki Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılmasına dair pazarlık konularının başında parlamenter sistemle yönetim meselesi gelmektedir. Başka bir tabirle başkanlık tartışmalarına ve Barzani’nin kişiliğine ilişkin ifadelere dikkatlice bakıldığında siyasal sistem sorununun çözümü için arayışlara başlandığı görülecektir. Çünkü KYB, Goran, İslami Birlik ve İslami Toplum yetkilileri tarafından yapılan açıklamalar Barzani’ye karşı bir tavrı yansıtmamaktadır. Yalnızca sistemin parlamenter olması ve bölge başkanının yetkilerinin kısıtlanması gerektiği dillendirilmektedir.
Kuzey Irak Kürt partileri arasında halen devam eden Barzani’nin görev süresinin uzatılmasına yönelik tartışmalara rağmen başkanlık için hiçbir parti herhangi bir aday belirlememiştir.
“ KDP ile diğer Kürt partiler arasındaki Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılmasına dair pazarlık konularının başında parlamenter sistemle yönetim meselesi gelmektedir. ”
Bu tablo Kürt partilerinin, Barzani’nin yeniden başkan olmasıyla bir sorunlarının olmadığını da göstermektedir.
İran Etkeni
ABD işgalinin ardından İran’ın Irak’taki nüfuzunun her geçen gün arttığı aşikârdır. IŞİD sonrası Irak’ta, terörle mücadele adı altında Şii milis gücü olan Haşed el-Şaabi oluşumuna İran tarafından ciddi silah ve eğitim-danışmanlık desteği verilmektedir. İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım el-Süleymani Irak’ta IŞİD’e karşı savaşılan cephede bizzat yer almaktadır. İran’ın Irak’taki nüfuzunun IŞİD tarafından doğrudan yansıtıldığını ifade etmek mümkündür. Dolayısıyla İran’ın yalnızca Irak’taki Şiilerin üzerinde etkisi bulunmamaktadır, aynı zamanda Kuzey Irak’taki Kürt partileriyle de güçlü ilişkileri vardır. Özellikle de KYB ve Goran Hareketi ile ciddi ilişkilerinin olduğu bilinmektedir. Öte yandan 23 Haziran’daki Başkanlık Yasasına yönelik görüşmelerde Kürt Parlamentosu Başkanı (Goran Hareketi Yetkilisi) Yusuf Muhammed, Erbil’de bulunan konsoloslukların temsilcilerini davet etmişti. Parlamento toplantısına yalnızca İran Erbil Başkonsolosluğu Birinci Temsilcisi Muhsin Bafevayi katılmış, ABD, Mısır ve Almanya konsolosluklarından alt düzeyde temsilci gönderilmişti. Kürt Parlamentosu Başkanı Muhammed’in yabancı temsilcileri davet etmesi bölgedeki başkanlık sorununun iç meselelerin dışında olduğu mesajını vermektedir.
Bu bağlamda, İran konsolosluğundan üst düzey bir temsilcinin katılımının, Barzani karşısındaki cepheye destek mahiyetinde olduğu söylemek mümkündür.
İran’ın KYB ve Goran Hareketi’nin başkanlık kriziyle ilgili yakınlaşmasında etkin rolü olduğu da unutulmamalıdır. Hatta orta vadede Kuzey Irak’ta KYB-Goran
ittifakı kuvvetli bir ihtimaldir. İran’ın uzun bir süredir hem KYB içerisindeki iç çekişmenin giderilmesi konusunda hem de KYB-Goran ittifakının hayata geçirilmesi için girişimlerinin olduğu görülmektedir. İki parti arasında karşılıklı ziyaretlerin artması ve parlamenter sistemle yönetim konusunda hemfikir olmaları yukarıdaki tespiti doğrulamaktadır.
İran’ın, Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılmasıyla ilgili izlediği stratejinin temel nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
1. ABD’nin Irak’tan askerlerini geri çekmesiyle birlikte Barzani’nin Tahran’ın destek verdiği Nuri el-Maliki ile ciddi bir kriz yaşamıştır. Barzani’nin Maliki ile yaşadığı kriz sebebiyle, 2003 yılı sonrasında kurulan Kürt-Şii ittifakının bozulmaması için KYB lideri Celal Talabani ve partisindeki yetkililer ciddi çaba harcamıştır.
2. Barzani’nin Bağdat’taki Şii yönetimden ve IŞİD’den kaçan Sünni Araplara Erbil’in kapısını açması önemli bir etkendir. Özellikle Baas partisini destekleyen bazı Sünni Arap aşiret liderlerinin ve Bağdat’taki yetkililerinin Kuzey Irak’ta ikamet etmesini sağlaması ve Sünni Arapların rahat bir biçimde Erbil’de konferanslar düzenlemesine izin vermesinin İran’ı rahatsız etmesi mümkündür. Barzani’nin Sünni Araplara verdiği bu desteğin esas sebeplerinden birisi Kuzey Irak’ın coğrafi olarak Sünni Arap bölgeleriyle sınıra sahip olmasıdır. Çünkü Barzani, olası bir bağımsız Kürdistan kurulduğunda Sünni Araplara yönelik izlediği politika neticesinde uzun vadede Kürt-Arap çatışmasının önüne geçmeyi hedeflemektedir. Dolayısıyla İran da, KYB-Goran Hareketi’ne destek vererek KDP’nin (Barzani’nin) bölgedeki gücünü zayıflatma amacı taşımaktadır.
3. Barzani’nin bölgesel anlamda dış politikasını, başta Türkiye olmak üzere Körfez ülkeleriyle güçlendirmesi ve ekonomik ilişkilerini artırması Tahran’ı rahatsız etmektedir. Bununla birlikte petrol satışlarını/politikalarını tamamen Ankara üzerinden yapması da İran ile ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum en önemli örneklerinden birisi IŞİD ile mücadele eden KDP’li Peşmergelerin kontrolündeki bölgelerde İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Peşmergeye destek vermemesidir. Süleymani, IŞİD ile mücadele eden KYB’ye bağlı Peşmergeler’in bulunduğu Diyale, Hamrin ve Selahaddin gibi bölgelerde faaliyetlerini sürdürmektedir.
Bu perspektiften bakıldığında Kürt Yönetimi Başkanı Barzani’nin Suriye politikası, Tahran Barzani ilişkilerini olumsuz etkilemektedir. Bilhassa Barzani’nin (KDP’nin) Esed rejimine karşıt olan Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin tesis edilmesindeki rolü ve PKK/PYD’nın ülkenin kuzeyinde kurduğu ve PKK terör örgütünün
Şengal Dağı’nda ilan ettiği kantonlara tepki göstermesinin İran’la olan ilişkileri daha da gerginleştirdiğinden bahsedilebilir. Bu bağlamda İran’ın KDP’ye karşı olan dörtlü Kürt bloğuna (KYB, Goran, İslami Birlik ve İslami Toplum) desteğini sürdürmesi kuvvetle muhtemeldir. Yukarıda sözü edilen gelişmelerin ışığında İran’ın önümüzdeki süreçte IŞİD ile mücadele adı altında Irak-Suriye hattında KYB-Goran ve PKK/PYD ittifakının kurulmasını sağlayabilir. Böylesi bir ittifakın hayata geçirilmesiyle beraber hem KDP’nin (Barzani’nin) bölgedeki etkinliği
kırılabilir hem de Esed rejimi Suriye’deki rejim karşıtı muhalefete karşı güç kazanabilir.
Sonuç:
Irak’ta ve Suriye’de IŞİD’in ilerleyişi sadece güvenlik sorunlarının artması anlamını taşımamaktadır, aynı zamanda Orta Doğu’daki bölgesel ve küresel rekabeti artırmaktadır. Bu nedenle IŞİD’in Irak’taki ilerleyişiyle birlikte Erbil’in güvenliğini de tehdit ettiği söylenebilir. Kuzey Irak her ne kadar güvenli bir bölge olarak kabul edilse de örgüte katılan Kürt gençlerinin sayısı her geçen gün artmaktadır. Şu hususa dikkat çekmek gerekir ki 2014 yılının Haziran ayından 2015 yılının Temmuz ayına kadar Kuzey Irak’tan IŞİD ‘e katılanların sayısı tahminen 650 kişidir. IŞİD’in Kürtlerin nezdinde popülitesi artsa da ciddi bir ulusal güvenlik tehdidi olduğu unutulmamalıdır. Bu sebeple Irak’ta Kerkük, Selahaddin, Diyale ve Musul’e bağlı belli bölgeler Kürtlerin kontrolünde olsa da bunun IŞİD’den dolayı uzun vadeli bir kazanım olmadığı düşünülebilir.
Bu çerçeveden bakıldığında Kuzey Irak Kürt yönetiminin IŞİD ile mücadele ederken ve ciddi bir riskle karşı karşıya kalırken, Barzani’nin başkanlık dönemi sorunu ve iç siyasetteki rekabetin kızışması bölgenin geleceğini tehlikeye atmaktadır.
“ Barzani’nin bölgesel anlamda dış politikasını, başta Türkiye olmak üzere Körfez ülkeleriyle güçlendirmesi ve ekonomik ilişkilerini artırması Tahran’ı rahatsız etmektedir. Bununla birlikte petrol satışlarını/politikalarını tamamen Ankara üzerinden yapması da İran ile ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir.”
Bu bakımdan Barzani’nin başkanlık süresine ilişkin Kürt siyasi partileri arasındaki tartışmaların ve çekişmelerin sonlandırılması gerekmektedir. Barzani’nin başkanlık süresinin iki yıl daha temdit edilmesinin Kürtlerin çıkarına olacağı ifade edilebilir. Dahası Kürt parlamentosunun önünde iki mühim seçenek vardır.
Bunlardan birincisi, iki yıl daha Barzani’nin görev süresinin uzatılması ve bu iki yıl süresince bölge başkanlığı yasası üzerinde çalışmalarına devam etmesidir. Diğeri ise, 2005 yılında yürürlüğe konulan başkanlık yasasının 3. maddesini değiştirerek Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı’nın görev süresini üç döneme çıkarmasıdır. Aslında en doğru seçenek başkanın görevi süresinin iki dönem olmasıdır. Ancak Kuzey Irak’taki konjonktürel durum ve Kürt partileri arasındaki rekabet Barzani’nin görev süresini sınırlandırmasına müsaade etmemektedir.
Ayrıca Kuzey Irak’taki Kürt partilerinin (KDP dâhil) bölgesel ve uluslararası arenada tanınan ve iyi ilişkileri kurabilen yeni şahsiyetler ortaya çıkarmasında fayda vardır. Orta Doğu’daki gelişmeler, Kuzey Irak’ta muhalefet edebilecek partilerin sayılarının artması (Goran Hareketi gibi) ve yeni neslin talepleri dikkate alındığında bölge başkanlığını babadan oğla veya herhangi
bir aile ferdine geçmesi mümkün görünmemektedir.
Netice itibariyle özetlemek gerekirse, Kuzey Irak siyasi partilerin uzlaşmasıyla birlikte Barzani’nin başkanlık süresi büyük olasılıkla iki yıl daha uzatılacaktır. Yukarıda da ifade edildiği gibi başta KYB olmak üzere Goran, İslami Birlik ve İslami Toplum’u Barzani’nin görev süresini tartışmaktan ziyade bölgedeki siyasal sistemin parlamenter olmasını talep etmektedirler. Burada KDP’nin Barzani’nin başkanlık süresi konusunda Kürt partileri arasında konsensüs sağlanması için parlamenter sistemin tesisi veya başkanın bazı yetkilerinin kısıtlaması gibi meselelerde anlaşması gerekmektedir.
BİLGESAM Hakkında
BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur. Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir. Ulusal ve uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli problemleri, dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle ilişkiler ve gelişmeler üzerine yoğunlaştırmaktadır.
BİLGESAM,
Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel düzeydeki gelişmelere ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır.
Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM)
Mecidiyeköy Yolu Caddesi, No:10, 34387 Şişli -İSTANBUL
www.bilgesam.org
www.bilgestrateji.com
bilgesam@bilgesam.org
Tel: 0212 217 65 91 - Fax: 0 212 217 65 93
www.bilgesam.org
Yazar Hakkında
Mart 2011’den beri BİLGESAM Orta Doğu araştırmaları uzmanı olarak çalışan Ali Semin, Orta Doğu siyaseti, Türkiye’nin Ortadoğu politikası, Türk-Irak ilişkileri, Irak’ın iç ve dış politikası, kuzey Irak’ın siyasi yapısı, Türkmenler, Iraklı Kürtlerin bölgesel ve küresel güçlerle ilişkileri, Körfez ülkeleri, İran, Suriye, Libya, Mısır, Tunus, Filistin sorunu, Hizbullah ve Hamas konularıyla ilgilenmektedir.
Semin, 2012 yılından itibaren Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler doktora programına devam etmektedir..
..
Barzani’nin görev süresinin uzatılması hususundaki tartışmaların Kuzey Irak’taki Kürt kamuoyunda fazla dikkate alınmadığı da görülmektedir.
Çünkü IŞİD faktörünün Erbil’in güvenliğini tehdit etmesi, Bağdat-Erbil arasındaki bütçe sorunu, elektrik-su problemi ve temel hizmetlerde yaşanan eksikliklerden,
aksamalardan dolayı Kürt kamuoyunun Barzani’nin başkanlık süresini tartışacak durumda olmadığını belirtmek mümkündür. Bunlara ilaveten bütçe krizinden
ötürü Kuzey Irak Kürt yönetimine bağlı bölgelerdeki (Erbil, Süleymaniye ve Dohuk) 2930 projeden 2700’ü durdurulmuş, Süleymaniye’deki 200 ve Erbil’deki 50 şirket ise iflas etmiştir.5
Dolayısıyla ekonomik krizin yaşandığı Kuzey Irak’ta kamuoyunun başkanlık seçimiyle veya süresiyle fazla ilgilenmediği gözlemlenmektedir. Başkanlık seçimine ilişkin tartışmalar genellikle siyasi partiler arasında cereyan etmektedir. Barzani’nin başkanlık görev süresiyle ilgili Kuzey Irak Kürt partileri arasındaki uzlaşma arayışının olumlu sonuç verebilmesi için üç farklı senaryodan bahsedilebilir. Bunlardan birincisi, Kuzey Irak’ta var olan siyasal sistemin yarı başkanlık sistemi olarak nitelenmesi esasına dayanır.
5 Kuzey Irak krizde, Türk şirketleri zorda,
http://www.ekonomist.com.tr/News/Detail.aspx?NewID=7874,
( Erişim: 10.07.2015 )
Bu bağlamda Kuzey Irak’taki siyasi yapının parlamenter sisteme dönüştürülmesi gerekir ki bölge hükümetinde bulunan dört Kürt parti (KYB, Goran Hareketi, İslami Birlik ve İslami Toplum) tarafından da bu karar desteklenmektedir. İkincisi, bölge başkanının yetkilerinin kısıtlandırılması suretiyle (Protokol Başkanı olması) parlamento tarafından başkanın seçilmesi üzerinedir. Bir diğeri ise, bölge başkan yardımcısının yetkilerinin arttırılmasıdır. Şu hususa dikkat çekmekte
yarar vardır ki hükümet içindeki sayısal ağırlığı ve seçimlerde birinci parti olmasından dolayı KDP başbakanlık görevini almıştır. Kurulan koalisyon hükümetine rağmen KDP’nin dış politikada, iktisadi, askeri ve bölgesel konularda tek partiymiş gibi hareket etmesi nedeniyle Barzani’nin görev süresi gibi çeşitli konularda diğer siyasi partiler ile ilişkilerde sorunlar yaşanmaya devam etmektedir. Hatta Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılması hususundaki kriz, diğer Kürt partileri tarafından bölgedeki KDP hegemonyasının azalması yönünde bir fırsat olarak da değerlendirilmektedir. Bu sebeple KDP ile diğer Kürt partiler arasındaki Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılmasına dair pazarlık konularının başında parlamenter sistemle yönetim meselesi gelmektedir. Başka bir tabirle başkanlık tartışmalarına ve Barzani’nin kişiliğine ilişkin ifadelere dikkatlice bakıldığında siyasal sistem sorununun çözümü için arayışlara başlandığı görülecektir. Çünkü KYB, Goran, İslami Birlik ve İslami Toplum yetkilileri tarafından yapılan açıklamalar Barzani’ye karşı bir tavrı yansıtmamaktadır. Yalnızca sistemin parlamenter olması ve bölge başkanının yetkilerinin kısıtlanması gerektiği dillendirilmektedir.
Kuzey Irak Kürt partileri arasında halen devam eden Barzani’nin görev süresinin uzatılmasına yönelik tartışmalara rağmen başkanlık için hiçbir parti herhangi bir aday belirlememiştir.
“ KDP ile diğer Kürt partiler arasındaki Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılmasına dair pazarlık konularının başında parlamenter sistemle yönetim meselesi gelmektedir. ”
Bu tablo Kürt partilerinin, Barzani’nin yeniden başkan olmasıyla bir sorunlarının olmadığını da göstermektedir.
İran Etkeni
ABD işgalinin ardından İran’ın Irak’taki nüfuzunun her geçen gün arttığı aşikârdır. IŞİD sonrası Irak’ta, terörle mücadele adı altında Şii milis gücü olan Haşed el-Şaabi oluşumuna İran tarafından ciddi silah ve eğitim-danışmanlık desteği verilmektedir. İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım el-Süleymani Irak’ta IŞİD’e karşı savaşılan cephede bizzat yer almaktadır. İran’ın Irak’taki nüfuzunun IŞİD tarafından doğrudan yansıtıldığını ifade etmek mümkündür. Dolayısıyla İran’ın yalnızca Irak’taki Şiilerin üzerinde etkisi bulunmamaktadır, aynı zamanda Kuzey Irak’taki Kürt partileriyle de güçlü ilişkileri vardır. Özellikle de KYB ve Goran Hareketi ile ciddi ilişkilerinin olduğu bilinmektedir. Öte yandan 23 Haziran’daki Başkanlık Yasasına yönelik görüşmelerde Kürt Parlamentosu Başkanı (Goran Hareketi Yetkilisi) Yusuf Muhammed, Erbil’de bulunan konsoloslukların temsilcilerini davet etmişti. Parlamento toplantısına yalnızca İran Erbil Başkonsolosluğu Birinci Temsilcisi Muhsin Bafevayi katılmış, ABD, Mısır ve Almanya konsolosluklarından alt düzeyde temsilci gönderilmişti. Kürt Parlamentosu Başkanı Muhammed’in yabancı temsilcileri davet etmesi bölgedeki başkanlık sorununun iç meselelerin dışında olduğu mesajını vermektedir.
Bu bağlamda, İran konsolosluğundan üst düzey bir temsilcinin katılımının, Barzani karşısındaki cepheye destek mahiyetinde olduğu söylemek mümkündür.
İran’ın KYB ve Goran Hareketi’nin başkanlık kriziyle ilgili yakınlaşmasında etkin rolü olduğu da unutulmamalıdır. Hatta orta vadede Kuzey Irak’ta KYB-Goran
ittifakı kuvvetli bir ihtimaldir. İran’ın uzun bir süredir hem KYB içerisindeki iç çekişmenin giderilmesi konusunda hem de KYB-Goran ittifakının hayata geçirilmesi için girişimlerinin olduğu görülmektedir. İki parti arasında karşılıklı ziyaretlerin artması ve parlamenter sistemle yönetim konusunda hemfikir olmaları yukarıdaki tespiti doğrulamaktadır.
İran’ın, Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılmasıyla ilgili izlediği stratejinin temel nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
1. ABD’nin Irak’tan askerlerini geri çekmesiyle birlikte Barzani’nin Tahran’ın destek verdiği Nuri el-Maliki ile ciddi bir kriz yaşamıştır. Barzani’nin Maliki ile yaşadığı kriz sebebiyle, 2003 yılı sonrasında kurulan Kürt-Şii ittifakının bozulmaması için KYB lideri Celal Talabani ve partisindeki yetkililer ciddi çaba harcamıştır.
2. Barzani’nin Bağdat’taki Şii yönetimden ve IŞİD’den kaçan Sünni Araplara Erbil’in kapısını açması önemli bir etkendir. Özellikle Baas partisini destekleyen bazı Sünni Arap aşiret liderlerinin ve Bağdat’taki yetkililerinin Kuzey Irak’ta ikamet etmesini sağlaması ve Sünni Arapların rahat bir biçimde Erbil’de konferanslar düzenlemesine izin vermesinin İran’ı rahatsız etmesi mümkündür. Barzani’nin Sünni Araplara verdiği bu desteğin esas sebeplerinden birisi Kuzey Irak’ın coğrafi olarak Sünni Arap bölgeleriyle sınıra sahip olmasıdır. Çünkü Barzani, olası bir bağımsız Kürdistan kurulduğunda Sünni Araplara yönelik izlediği politika neticesinde uzun vadede Kürt-Arap çatışmasının önüne geçmeyi hedeflemektedir. Dolayısıyla İran da, KYB-Goran Hareketi’ne destek vererek KDP’nin (Barzani’nin) bölgedeki gücünü zayıflatma amacı taşımaktadır.
3. Barzani’nin bölgesel anlamda dış politikasını, başta Türkiye olmak üzere Körfez ülkeleriyle güçlendirmesi ve ekonomik ilişkilerini artırması Tahran’ı rahatsız etmektedir. Bununla birlikte petrol satışlarını/politikalarını tamamen Ankara üzerinden yapması da İran ile ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum en önemli örneklerinden birisi IŞİD ile mücadele eden KDP’li Peşmergelerin kontrolündeki bölgelerde İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Peşmergeye destek vermemesidir. Süleymani, IŞİD ile mücadele eden KYB’ye bağlı Peşmergeler’in bulunduğu Diyale, Hamrin ve Selahaddin gibi bölgelerde faaliyetlerini sürdürmektedir.
Bu perspektiften bakıldığında Kürt Yönetimi Başkanı Barzani’nin Suriye politikası, Tahran Barzani ilişkilerini olumsuz etkilemektedir. Bilhassa Barzani’nin (KDP’nin) Esed rejimine karşıt olan Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin tesis edilmesindeki rolü ve PKK/PYD’nın ülkenin kuzeyinde kurduğu ve PKK terör örgütünün
Şengal Dağı’nda ilan ettiği kantonlara tepki göstermesinin İran’la olan ilişkileri daha da gerginleştirdiğinden bahsedilebilir. Bu bağlamda İran’ın KDP’ye karşı olan dörtlü Kürt bloğuna (KYB, Goran, İslami Birlik ve İslami Toplum) desteğini sürdürmesi kuvvetle muhtemeldir. Yukarıda sözü edilen gelişmelerin ışığında İran’ın önümüzdeki süreçte IŞİD ile mücadele adı altında Irak-Suriye hattında KYB-Goran ve PKK/PYD ittifakının kurulmasını sağlayabilir. Böylesi bir ittifakın hayata geçirilmesiyle beraber hem KDP’nin (Barzani’nin) bölgedeki etkinliği
kırılabilir hem de Esed rejimi Suriye’deki rejim karşıtı muhalefete karşı güç kazanabilir.
Sonuç:
Irak’ta ve Suriye’de IŞİD’in ilerleyişi sadece güvenlik sorunlarının artması anlamını taşımamaktadır, aynı zamanda Orta Doğu’daki bölgesel ve küresel rekabeti artırmaktadır. Bu nedenle IŞİD’in Irak’taki ilerleyişiyle birlikte Erbil’in güvenliğini de tehdit ettiği söylenebilir. Kuzey Irak her ne kadar güvenli bir bölge olarak kabul edilse de örgüte katılan Kürt gençlerinin sayısı her geçen gün artmaktadır. Şu hususa dikkat çekmek gerekir ki 2014 yılının Haziran ayından 2015 yılının Temmuz ayına kadar Kuzey Irak’tan IŞİD ‘e katılanların sayısı tahminen 650 kişidir. IŞİD’in Kürtlerin nezdinde popülitesi artsa da ciddi bir ulusal güvenlik tehdidi olduğu unutulmamalıdır. Bu sebeple Irak’ta Kerkük, Selahaddin, Diyale ve Musul’e bağlı belli bölgeler Kürtlerin kontrolünde olsa da bunun IŞİD’den dolayı uzun vadeli bir kazanım olmadığı düşünülebilir.
Bu çerçeveden bakıldığında Kuzey Irak Kürt yönetiminin IŞİD ile mücadele ederken ve ciddi bir riskle karşı karşıya kalırken, Barzani’nin başkanlık dönemi sorunu ve iç siyasetteki rekabetin kızışması bölgenin geleceğini tehlikeye atmaktadır.
“ Barzani’nin bölgesel anlamda dış politikasını, başta Türkiye olmak üzere Körfez ülkeleriyle güçlendirmesi ve ekonomik ilişkilerini artırması Tahran’ı rahatsız etmektedir. Bununla birlikte petrol satışlarını/politikalarını tamamen Ankara üzerinden yapması da İran ile ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir.”
Bu bakımdan Barzani’nin başkanlık süresine ilişkin Kürt siyasi partileri arasındaki tartışmaların ve çekişmelerin sonlandırılması gerekmektedir. Barzani’nin başkanlık süresinin iki yıl daha temdit edilmesinin Kürtlerin çıkarına olacağı ifade edilebilir. Dahası Kürt parlamentosunun önünde iki mühim seçenek vardır.
Bunlardan birincisi, iki yıl daha Barzani’nin görev süresinin uzatılması ve bu iki yıl süresince bölge başkanlığı yasası üzerinde çalışmalarına devam etmesidir. Diğeri ise, 2005 yılında yürürlüğe konulan başkanlık yasasının 3. maddesini değiştirerek Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı’nın görev süresini üç döneme çıkarmasıdır. Aslında en doğru seçenek başkanın görevi süresinin iki dönem olmasıdır. Ancak Kuzey Irak’taki konjonktürel durum ve Kürt partileri arasındaki rekabet Barzani’nin görev süresini sınırlandırmasına müsaade etmemektedir.
Ayrıca Kuzey Irak’taki Kürt partilerinin (KDP dâhil) bölgesel ve uluslararası arenada tanınan ve iyi ilişkileri kurabilen yeni şahsiyetler ortaya çıkarmasında fayda vardır. Orta Doğu’daki gelişmeler, Kuzey Irak’ta muhalefet edebilecek partilerin sayılarının artması (Goran Hareketi gibi) ve yeni neslin talepleri dikkate alındığında bölge başkanlığını babadan oğla veya herhangi
bir aile ferdine geçmesi mümkün görünmemektedir.
Netice itibariyle özetlemek gerekirse, Kuzey Irak siyasi partilerin uzlaşmasıyla birlikte Barzani’nin başkanlık süresi büyük olasılıkla iki yıl daha uzatılacaktır. Yukarıda da ifade edildiği gibi başta KYB olmak üzere Goran, İslami Birlik ve İslami Toplum’u Barzani’nin görev süresini tartışmaktan ziyade bölgedeki siyasal sistemin parlamenter olmasını talep etmektedirler. Burada KDP’nin Barzani’nin başkanlık süresi konusunda Kürt partileri arasında konsensüs sağlanması için parlamenter sistemin tesisi veya başkanın bazı yetkilerinin kısıtlaması gibi meselelerde anlaşması gerekmektedir.
BİLGESAM Hakkında
BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur. Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir. Ulusal ve uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli problemleri, dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle ilişkiler ve gelişmeler üzerine yoğunlaştırmaktadır.
BİLGESAM,
Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel düzeydeki gelişmelere ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır.
Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM)
Mecidiyeköy Yolu Caddesi, No:10, 34387 Şişli -İSTANBUL
www.bilgesam.org
www.bilgestrateji.com
bilgesam@bilgesam.org
Tel: 0212 217 65 91 - Fax: 0 212 217 65 93
www.bilgesam.org
Yazar Hakkında
Mart 2011’den beri BİLGESAM Orta Doğu araştırmaları uzmanı olarak çalışan Ali Semin, Orta Doğu siyaseti, Türkiye’nin Ortadoğu politikası, Türk-Irak ilişkileri, Irak’ın iç ve dış politikası, kuzey Irak’ın siyasi yapısı, Türkmenler, Iraklı Kürtlerin bölgesel ve küresel güçlerle ilişkileri, Körfez ülkeleri, İran, Suriye, Libya, Mısır, Tunus, Filistin sorunu, Hizbullah ve Hamas konularıyla ilgilenmektedir.
Semin, 2012 yılından itibaren Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler doktora programına devam etmektedir..
..