Ali Semin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ali Semin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Kasım 2017 Salı

KDP-GORAN-KYB Arasındaki Siyasi Kriz,

KDP-GORAN-KYB Arasındaki Siyasi Kriz,



KDP-GORAN-KYB Arasındaki Siyasi Kriz ve Muhtemel Senaryolar 
Ali SEMİN


Musul’un IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) tarafından kontrol altına alınması hem ülke genelinde iç siyasal dengeleri değiştirmiş hem de Kuzey Irak’taki 
Kürt partileri arasındaki güç mücadelesini beraberinde getirmiştir. Orta Doğu’daki istikrarsızlık ve bölgesel/küresel güç rekabetinin her geçen gün 
artması Irak’ın iç dinamiklerini de doğrudan etkilemiştir. IŞİD’in, Irak’ın %30’una hâkim olmasının ardından Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin bağımsızlık için referandum girişimi ise Irak’ın gündeminde önemli bir noktaya gelmiştir. Orta Doğu’da ve uluslararası arenada IŞİD sonrası Irak’ta ortaya çıkan tablonun Irak Kürtlerini bağımsızlığa sevk edeceği ihtimalinin artması da gündemin diğer bir başlığını oluşturmaktadır. Fakat bir taraftan 
IŞİD’in Erbil’e doğru ilerlemesinin; bilhassa Mahmur’u ve Guveyr’i kontrol altına almasından sonra Peşmerge kuvvetlerinin terör örgütüyle mücadele etmesi, diğer taraftan bölgede yaşanan mali ve siyasi krizin bu ihtimali rafa kaldırdığı görülmektedir. 

Peşmergeler’in IŞİD ile mücadele etmesinin yanı sıra Kuzey Irak’ta yaşanan mali ve siyasi krizin bağımsızlık için atılacak adımları engellediğini ve bölgedeki istikrarı da olumsuz etkilediğini söylemek mümkündür. Çünkü Haziran 2014’ten Ağustos 2015’e kadar Kuzey Irak Kürt yönetiminin politik olarak odak noktası Bağdat merkezi hükümeti ile ilişkilerin normalleşmesi (petrol ve bütçe krizini çözmek) ve IŞİD ile mücadele olmuştur. Ancak 19 Ağustos 2015 tarihinden bu yana Kuzey Irak Kürt yönetiminin içerisindeki Kürt partilerin odaklandığı temel 
sorun Bölge Başkanı Mesud Barzani’nin başkanlık koltuğundaki görev süresi ile ilgilidir. 

Barzani’nin başkanlık görevi süresi, Erbil yönetiminde yer alan Kürdistan Demokratik Partisi (KDP), Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Goran Hareketi, Kürdistan İslami Birliği Partisi ve Kürdistan İslami Cemaati arasında siyasi krizin derinleşmesine yol açmaktadır. Bu analizin temel amacı Kuzey Irak’taki Kürt partileri arasındaki siyasi krizi ve nedenlerini tartışmaktır. Goran Hareketi’ne bağlı Kürdistan Parlamentosu Başkanı Yusuf Muhammed Sadık’ın KDP tarafından Erbil’de görevine devam etmesinin engellenmesi ve 8. hükümette görev yapan Goran Hareketine bağlı bakanların görevden azledilmesi analiz edilmeye çalışılacaktır. Ayrıca KDP-GORAN-KYB Arasındaki Siyasi Kriz ve Muhtemel Senaryolar söz konusu gelişmelerin Kuzey Irak’taki Kürt kamuoyuna nasıl bir etkisi olacağı da değerlendirilecektir. 

KDP-KYB ve Goran Rekabeti

Goran Hareketi’nin 21 Eylül 2013 tarihinde Kuzey Irak’ta yapılan parlamento seçimlerinde KDP’den sonra en çok oy alan ikinci parti olması bölgedeki siyasi denklemin değişmesine neden olmuştur. Bu yükselişin 1991-2009 yılları arasında süren KDP-KYB rekabetinin 21 Eylül 2013 tarihli parlamento seçiminden sonra KDP-Goran rekabetine dönüşmüştür. Kuzey Irak’ta KDP ve KYB’ye muhalefet yapmak için ortaya çıkan Goran Hareketi’nin artık siyasi bir rakip haline geldiğini kabul etmek mümkündür. Goran Hareketi, 2009 yılında Kuzey Irak’taki ve Irak genelindeki seçimlere katılarak Erbil’in siyasi denklemini etkilemiştir. Goran Hareketi, Kuzey Irak’ta ilk defa 25 Temmuz 2009 tarihinde parlamento seçimlerine katılmış ve %23,75 civarında bir oy oranıyla bölgenin en etkin muhalefeti olmuştur.1 Bu seçimlerde Goran, 111 sandalyeli Kürt parlamentosunda 25 milletvekili kazanması KDP ve KYB’ye karşı önemli bir muhalefet olarak bölgedeki güç dengelerini tam anlamıyla değiştirmese de bu durumun ciddi bir değişim sürecinin başlangıcı olduğu söylenebilir. Goran Hareketi, Celal Talabani’nin liderliğindeki KYB’den ayrılmasının ardından muhalif bir siyasi güce dönüşmüştür. Talabani’nin yıllarca partisindeki yardımcısı olan Goran Hareketi’nin lideri Novşirvan Mustafa, KYB içerisinde reform yapılmamasını, bölgeye hâkim KDP-KYB’nin mücadelede yeterli seviyeye ulaşılmamasını ve bölge yönetiminde şeffaf bir idarenin oluşmaailelere dayalı yönetim sistemini, yolsuzluklarla masını gerekçe göstererek partiden ayrılmıştır. 
Başka bir ifadeyle sözü edilen reform ve şeffaflık Goran’ın temel vizyonunu oluşturmaktadır. 



1 Ali Semin, Kuzey Irak’ta Goran Hareketi ve KDP-KYB ile Denge Arayışları, 
http://www.bilgesam.org/incele/1620/-kuzey-irak--8217-ta-goran-hareketi-ve-kdp-kyb-ile-denge-arayislari/#.VkMKetLhDIU, (Erişim: 1.11.2015).
2 http://www.pukmedia.com/AR_Direje.aspx?Jimare=21631,(Erişim: 8.11.2015).


21 Eylül 2013 tarihinde yapılan Kuzey Irak parlamento seçimleri sonucunda görülmüştür ki Goran Hareketi’nin dört yıllık muhalefet süreci 
bölgede önemli ölçüde etki yaratmasını sağlamıştır. Seçimlerde kazandığı 24 milletvekili ile 38 milletvekili kazanan KDP’den sonra Kuzey 
Irak’ın ikinci siyasi partisi konumuna yükselmiştir. Talabani’nin lideri olduğu KYB 18 milletvekili, İslami Birlik Partisi 10 ve İslami Cemaati 
6 milletvekili kazanmıştır.2 

Dolayısıyla 21 Eylül parlamento seçimleri hem bölgedeki siyasetin iç dinamikleri bakımından hem de Goran Hareketi’nin politik geleceği açısından adeta 
bir dönüm noktasıdır. Çünkü seçim sonuçlarının ardından, KDP-KYB arasında 2006 yılında imzalanan stratejik ortaklık anlaşması her iki parti tarafından yeniden gözden geçirilmiş, bunun sonucunda KDP-Goran Hareketi’nin ittifak kurma noktasına gelmiştir. 

Goran Hareketi’nin Kuzey Irak’taki parlamento seçimlerinde ikinci kazanan parti konumunda olmasına ve 8. hükümete katılmasına rağmen bölgede reform, şeffaflık ve yolsuzluklarla yeterli ölçüde mücadele edemediği söylenebilir. Bu durum Goran Hareketi’nin tabanına ve destekçilerine olumsuz bir şekilde yansımaktadır. Goran Hareketi ikinci parti olarak dört yıl daha muhalefette devam etseydi bölgenin iç siyasetinde daha etkin bir noktaya gelebilirdi. 


Çünkü Goran’ı destekleyenlerin çoğunun temel gerekçesi 1991 yılından beri Kuzey Irak siyasetini belirleyen KDP-KYB’ye karşı hareketi’n muhalif bir duruş 
sergilemesidir. Goran Hareketi’nin bölgedeki siyasi sistemi dizayn etmek için önünde iki seçeceğin olduğu ifade edilebilir. 

Bunlardan birincisi bölge yönetiminde iktidar olmasıdır. Diğeri ise, KDP-KYB’ye karşı güçlü bir muhalefet pozisyonunda kalmasıdır. Fakat Goran Hareketi bu seçeneklerin dışında 8. hükümette KDP-KYB ile ortaklığı seçmiştir. Bu nedenle Goran’ın Erbil hükümetine katılarak etkin bir siyaset izlemek yerine pasif bir konuma gelerek kendi tabanının beklentilerini tam manasıyla karşılayamadığı gözlemlenmektedir. 

Öte yandan, Barzani’nin liderliğindeki KDP’nin Goran’ın bölge hükümetine katılmasını sağlamasının başta KYB olmak üzere diğer siyasi Kürt partilerini dengelemek amacında olduğu düşünülebilir. KDP tarafından Goran Hareketi’nin güçlenmesi ve Erbil hükümetine katılması KYB’nin Süleymaniye’deki etkisini zayıflatmak için önemli bir faktör olarak görülmüş olabilir. KDP’nin sözü edilen amacının iki temel sebebi vardır. Bunlardan birincisi Celal Talabani’nin sağlık durumunun kötü olması ve buna bağlı olarak parti içinde başlayan rekabetin 
nasıl neticeleneceğinin belirsizliğidir. İkinci sebep ise Talabani’nin sağlık durumunun kötüleşmesinden sonra parti içindeki yetkililerin KDP-KYP arasında 2006 yılında imzalanan stratejik ortaklık anlaşmasına itiraz etmesidir. KYB’li birçok yetkili de KDP ile imzalanan stratejik ortaklık anlaşmasının partiye zarar verdiğini düşünmektedir. 

Hatta KYB’nin Ankara Temsilcisi Behroz Galali gibi önemli yetkililerin KYB’nin KDP ile bölge hükümetinde olmamasını savunmakta ve muhalefet konumuna geçmesini talep etmektedir. KDP ve KYB arasındaki tartışmalar iki siyasi güç arasındaki stratejik ortaklık anlaşmasının dondurulması veya bitirilmesi yönünde devam ederken Goran Hareketi’nin de katıldığı ortak bir hükümet ortaya çıkmıştır. Şu hususa dikkat çekmekte fayda vardır ki Erbil’de tüm siyasi partilerin katılımıyla kurulan 8. hükümet KDP’yi güçlendirirken, Goran’ın ve KYB’nin etkisini zayıflatmıştır. Kuzey Irak’ta sözü edilen siyasi tablo Barzani’nin hem Bağdat merkezi hükümetiyle yaşadığı krizlerde hem de bölgesel 
ve uluslararası arenadaki ilişkilerinde elini kuvvetlendirmiştir. KDP-KYB arasında imzalanan anlaşma gereği Erbil’de hükümet kabinesinin başkanlığı ikişer yıl dönüşümlü bir şekilde iki parti tarafından yürütülmekteydi ancak Goran Hareketi’nin ikinci büyük siyasi güç olmasıyla birlikte KDP dört yıllığına başkanlığı sürdürme şansını elde etmiştir. KDP ve KYB’nin yaptığı anlaşma çerçevesinde 8. hükümette yalnızca İçişleri Bakanlığı’nın dönüşümlü olarak ikişer yıllığına iki parti arasında paylaşılması öngörülmektedir. 

Bu bağlamda 21 Eylül 2013’te yapılan seçimlerin sonucunda kurulan 8. hükümette KDP’nin Başkan Yardımcısı olan Neçirvan Barzani Başbakan, 
Celal Talabani’nin oğlu KYB’li Kubat Talabani Başbakan Yardımcısı, Parlamento Başkanı Goran Hareketi’nden Yusuf Muhammed Sadık ve yardımcısı ise KDP 
milletvekillerinden Cafer Eminki olmuştu. KDP ile uzlaşma sağlayan Goran Hareketi’ne Parlamento Başkanlığı ile birlikte Maliye Bakanlığı, Peşmerge Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Vakıflar Bakanlığı verilmiştir. 

“Goran Hareketi ikinci parti olarak dört yıl daha muhalefette devam etseydi bölgenin iç siyasetinde daha etkin bir noktaya gelebilirdi. Çünkü Goran’ı destekleyenlerin çoğunun temel gerekçesi 1991 yılından beri Kuzey Irak siyasetini belirleyen KDP-KYB’ye karşı Hareketi’n muhalif bir duruş sergilemesidir.”

Bu süreçte oluşan siyasi denklemden faydalanmak isteyen KDP, KYB ve Goran Hareketi’ni kurduğu 8. hükümetle dengelemeye çalışırken 2015 yılı içinde bölgedeki konjonktürün değişmesiyle beraber Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’ye karşı Kürt partilerinden oluşan bir cephe oluşmaya başlamıştır. 
Goran ve KYB arasındaki muhtemel bir ittifak, her iki siyasi gücün hemen hemen aynı tabana sahip olmasından kaynaklanan büyük bir avantaja sahiptir. 

KDP-Goran Hareketi İlişkilerindeki Krizler ve Nedenleri 

KDP-KYB arasında yaşanan silahlı çatışmalardan dolayı Kuzey Irak 1994-2006 yılları arasında Erbil ve Süleymaniye olarak ikiye bölünmüştür. 

Fakat bu bölünme durumu ABD işgali ile birlikte yavaş yavaş stratejik bir işbirliğine doğru bir değişim göstermiştir. ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra KDP-KYB arasında stratejik ortaklık anlaşması imzalanmasının temel amacı, sadece Kuzey Irak Kürt yönetimindeki siyasi/idari paylaşımı kapsamamaktaydı. Bunun yanısıra Erbil yönetiminin başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı görevleri KDP-KYB arasında paylaşılmıştır. 

<  “ KDP-KYB arasında imzalanan anlaşma gereği Erbil’de hükümet kabinesinin başkanlığı ikişer yıl dönüşümlü bir şekilde iki parti tarafından yürütülmekteydi ancakGoran Hareketi’nin ikinci büyük siyasi güç olmasıyla birlikte KDP dört yıllığına başkanlığı sürdürme şansını elde etmiştir.” >


Dolayısıyla Goran Hareketi’nin Kuzey Irak’ta KDP-KYB’ye yönelik muhalif bir güç olarak tezahür etmesi, iki parti arasında Bağdat-Erbil denklemini de yakından 
etkilemiştir. KDP-KYB’nin oluşturduğu ikili yönetim sisteminin 2006 yılında resmen sona erdiği ilan edilse de, Erbil ile Süleymaniye idaresinin kabinede birlik hükümeti adı altında birleşmesi dışında somut bir gelişme olmamıştır. Ayrıca Kuzey Irak’ın demografik yapısının KDP-KYB arasındaki güç 
rekabetinin neticesinde ideoloji ve aşiret faktörü ile değiştiğini de belirtmekte fayda vardır. Bölgenin Sorani (Süleymaniye) ve Bahdini (Erbil ve Duhok) olarak ayrışması da Iraklı Kürtlerin tek topluluk olarak hem etnik hem siyasi anlamda hareket etmesini engellemektedir. Nitekim Kuzey Irak’taki siyasi sorunların başında gelen ana husus Soran-Bahdini rekabetidir. Soran bölgesi KYB ve Goran hâkimiyetinde olan Süleymaniye, Germiyan ve Hamrin’i içine alan hattır. Bahdinan bölgesi ise, Erbil, Duhok ve Zaho’ya kadar uzanan fay hattı konumundadır. Bu açıdan bakıldığında KDP-KYB ve Goran Hareketi ilişkilerindeki güç rekabetinin arka planında Sorani-Bahdini ayrışmasının olduğu görülmektedir. 

Bölgede 1991 yılından bu yana siyasi ve ekonomik krizler sıkça karşılaşılan bir durum haline gelmiştir. Bağdat-Erbil ilişkilerinde meydana gelen petrol satışı sorunu neticesinde merkezi hükümet tarafından Kuzey Irak’a 2003 yılından beri Irak’ın yıllık bütçesinden tahsis edilen %17’lik payın gönderilmemesi bölgede ciddi bir mali krize yol açmıştır. Ayrıca 8 Ekim 2015 tarihinde Kuzey Irak’ta KYB ve Goran Hareketi’nin hâkimiyetindeki Süleymaniye ve Germiyan bölgesinde kamu çalışanlarına üç aydır maaş ödenmemesinden dolayı protesto gösterileri yapılmıştır. 

“KDP-KYB arasında imzalanan anlaşma gereği Erbil’de hükümet kabinesinin başkanlığı ikişer yıl dönüşümlü bir şekilde iki parti tarafından yürütülmekteydi ancak Goran Hareketi’nin ikinci büyük siyasi güç olmasıyla birlikte KDP dört yıllığına başkanlığı sürdürme şansını elde etmiştir.”

10 Ekim’de ise göstericiler Kaledize bölgesinde KDP’nin bürolarına saldırılar düzenlemiş ve yağmalamıştır. Göstericilerin KDP’nin bürolarına yönelik saldırlar 
düzenlemesiyle beraber güvenlik güçleri tarafından açılan ateşle birlikte göstericilerden 5 kişi hayatını kaybetmiş ve 150 kişi de yaralanmıştır.3 KDP, bu olaylarda sağlık sorunları sebebiyle yurtdışında tedavi gören Goran Hareketi lideri Novşirvan Mustafa’yı sorumlu tutmuştur. KDP bunun yanısıra hükümette 
ve parlamentoda Goran Hareketi’ne bağlı bakan ve milletvekillerine Erbil’i terk etmeleri için 48 saat süre vermiştir. 12 Ekim’de Goran Hareketi’ne bağlı Kürt Parlamentosu Başkanı Yusuf Muhammed’in KDP’li güvenlik güçleri tarafından Erbil’e giriş yapması engellenmiş ve Başbakan Neçirvan Barzani de Goran Hareketi bakanlarını görevden azletmiştir.4 Böylece Goran Hareketi’nin KDP’nin güçlü olduğu Erbil ve Duhok’taki tüm faaliyetleri durdurulmuş ve Kürt yönetiminden uzaklaştırılmıştır. KDP yaptığı açıklamada Kürt Parlamentosu Başkanı Yusuf Muhammed’in meşruluğunu yitirdiğini belirterek görevini Yardımcısı KDP Milletvekili Cafer Eminki’nin devam ettirdiğini ilan etmiştir. 
Öte yandan Başbakan Neçirvan Barzani Goran Hareketi’ne mensup Maliye, Peşmerge, Sanayi ve Ticaret ve Vakıflar Bakanlarının yerine 27 Ekim’de vekâleten yeni bakanlar atamıştır. KDP’nin bu tutumuna KYB, Kürdistan İslami 

3 http://www.nrttv.com/AR/Details.aspx?Jimare=10990,  (Erişim:5.11.2015)
4 https://www.youtube.com/watch?v=H5GV5uTKFno,  (Erişim: 8.11.2015).


Birliği Partisi ve Kürdistan İslami Cemaati tarafından ciddi bir tepki gelmemiştir. Belirtilen Kürt partileri yalnızca KDP’nin Parlamento Başkanı Muhammed’in Erbil’e girişinin engellenmesini doğru bulmadıklarını açıklamayla yetinmiştir. Şu hususu belirtmekte fayda vardır ki Kuzey Irak’ta iki merkezli bir döneme tekrar geri dönülmesi zordur kanaati yaygın olmasına rağmen bir tarafta 10 Ekim’den beri KDP’nin Süleymaniye ve Germiyan bölgesindeki 45 bürosu muhtemel saldırılara karşı KYB’li güvenlik güçlerinin kontrolü altındayken diğer taraftan 
Goran Hareketi’nin Erbil ve Duhok’taki bürolarının faaliyetleri durdurulmuştur. Bu tabloda Kuzey Irak’ta gayri resmi iki merkezli döneme geçilmiş gibi gözükmektedir. Ayrıca Kuzey Irak’taki gösterilerin maaşların ödenmemesi ile ilgili görünse de gerçekte Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin başkanlık görevi süresinin dolmasından ve Kürt partileri arasındaki siyasi krizden kaynaklandığını ifade etmek mümkündür.

KDP, Goran Hareketi ile seçimlerden sonra ittifak kurarak bölgedeki muhalefeti ve rakip gördüğü KYB’yi dengeleme stratejisini uygulasa da, buna Kuzey Irak’ın değişken iç dinamiklerinin müsaade etmediği söylenebilir. Ayrıca Goran Hareketi’nin hükümete katılarak muhalefet yapma özelliğini kaybetmesine rağmen Kuzey Irak’ın iç siyasetinde muhalefet olarak devam etmeye çalıştığı da ifade edilebilir. Fakat Goran Hareketi’nin hükümete katılması daha önce de belirtildiği gibi hem kendi tabanından aldığı desteği zayıflatmış hem de muhalif görüntüsünü zedelemiş görünmektedir. 

Bu durumun iki önemli nedeni vardır. 

Birinci neden, KDP’nin temel stratejisi Goran Hareketi’ni hükümete ortak ederek orta ve uzun vadede pasif bir siyasi güce dönüştürme isteğidir. 

Goran Hareketi’nin KDP ile yaşadığı krizden sonra Erbil’den dışlanmasına karşın muhalefet yapmakta zorlandığı gözlerden kaçmamaktadır. 

İkinci neden ise Goran’ın hükümete ortak olmasının Erbil’de KDP’yi güçlendirmesi ve Süleymaniye’de KYB ile gücünü paylaşmasıdır. Bunun yanısıra KDP’nin Erbil’den Goran Hareketi’ni dışlamaya devam etmesi durumunda Goran’ın Süleymaniye’de KYB ile anlaşmadan iki merkezli sistemi kurması 
oldukça zor gözükmektedir. Başka bir ifadeyle KDP tek başına Erbil yönetmeye karar verebilir ancak Goran veya KYB’nin söz konusu sistemi tek taraflı olarak uygulamaları için iki partinin ittifak kurması gerekmektedir. 

KDP, söz konusu iki partinin ittifak kurma olasılığını oldukça zayıf görüyor gibi davranmaktadır. Fakat Kuzey Irak’ta KDP’ye karşı Goran-KYB ittifakı orta ve uzun vadede zayıf olsa da gerçekleşme ihtimali vardır. Bu durumun gerçekleşmesinin üç önemli gelişmeye bağlı olduğunu öngörmek mümkündür. Birincisi, KDP-KYB arasında 2006 yılında imzalanan stratejik ortaklık anlaşmasının feshedilmesidir. 

Bunu birçok KYB’li yetkili istemektedir, ancak Talabani’den dolayı gerçekleşmemektedir. İkincisi, KYB ve Goran Hareketi liderlerinin sağlık 
sorunlarından ötürü aynı taban ve siyasi mücadeleden gelen her iki partinin lider kadrosunun birleşme kararı alabilme ihtimalidir. Üçüncü gelişme ise, KDP’nin Goran Hareketi’ne karşı baskılarını artırmasıyla birlikte tüm faaliyetlerini yasaklayarak muhalefet konumunda olmasına da karşı çıkması durumunda KYB ile ittifak kurmasına yol açabilir. Böylesi bir tablo KDP’nin bölgesel gücünü olumsuz etkileyebilir. Hatta KYB-Goran ittifakı veya birleşmesi Kuzey Irak’ın iki merkezli döneme geri dönme sürecini hızlandırabilir. KDP ise bahse konu gelişmelerin karşısında dini eğilimli siyasi Kürt partileriyle yeni bir ittifak kurması beklenebilir. KDP önümüzdeki dönemlerde KYB-Goran Hareketi ile sorunlu ittifak kurmak yerine bölgede bulunan diğer irili-ufaklı siyasi parti ve oluşumlarla anlaşma sağlayabilir. 

Sonuç Yerine

Kuzey Irak’ta cereyan eden siyasi kriz bir iç sorun olarak ortaya çıksa da bölgesel ölçekte etkili hale gelmiştir. KDP lideri ve Kürt Yönetimi 
Başkanı Mesud Barzani’nin Türkiye ile geliştirdiği ilişkilerin İran’ı rahatsız ettiği söylenebilir. Türkiye’nin özellikle Erbil’de etkin olmasına karşın İran’ın Kuzey Irak’ta KDP’ye karşı KYB-Goran Hareketi ve PKK terör örgütünden oluşan bir cephe kurmaya çalıştığını ifade etmek mümkündür. Tahran, Süleymaniye’de KYB-Goran Hareketi’nin Barzani’nin başkanlık görevinin uzatılmasına karşı çıkmasını sağlarken, PKK-YPG’nin ise nüfusunun çoğu Yezidiler’den oluşan Şengal (Sincar) bölgesinde KDP’li Peşmerge güçlerinin IŞİD’in kontrolünden 
geri almasını engellediği görülmektedir. 

Bu nedenle Peşmerge güçleri Şengal’i IŞİD’den kurtarmak için PKK-YPG’nin bölgeden geri çekilmesini beklemektedir. Dahası, İran’ın KYB-

 < “KDP’nin temel stratejisi Goran Hareketi’ni hükümete ortak ederek orta ve uzun vadede pasif bir siyasi güce dönüştürme isteğidir. Goran Hareketi’nin KDP ile yaşadığı krizden sonra Erbil’den dışlanmasına karşın muhalefet yapmakta zorlandığı gözlerden kaçmamaktadır. ” >


Goran’a verdiği destekle beraber Barzani’nin genelde bölgedeki ve özelde de Kuzey Irak’taki gücünü dengelemeye çalıştığı ifade edilebilir. 

Çünkü İran, Barzani’nin/KDP’nin gücünü dengelerse Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunu zayıflatabilir. Bunun da ötesinde KDP-Goran Hareketi 
ilişkilerinde yaşanan siyasi kriz Ankara-Tahran arasındaki dolaylı rekabetin bir yansıması olarak görülebilir. İran’ın bölgedeki etkisine baktığımız 
zaman Süleymaniye’de etkin bir güç olduğu kabul edilebilir. Fakat bölgenin siyasi ve ekonomik politikaları Erbil’den KDP’nin hâkimiyetinde 
yönetildiği için İran bölgede daha çok nüfuz sahibi olmayı amaçlamaktadır. 

Kuzey Irak’ta yaşanan siyasi kriz, Kürtlerin Bağdat merkezi hükümetiyle yaşadıkları sorunların çözümünde de elini zayıflatacaktır. 2003 yılından bu yana Bağdat’ta birlikte hareket eden Kürt partileri Erbil’deki siyasi krizden dolayı bölünme noktasına gelebilir. Örneğin Erbil yönetiminden dışlanan Goran Hareketi’nin Bağdat’ta 8 milletvekili bulunmaktadır. Irak Parlamentosu Başkan Yardımcısı Aram Şeyh Muhammed Goran Hareketi yetkilisidir. KYB-Goran’ın Bağdat merkezi hükümetindeki Şii yetkililerle Talabani faktöründen ötürü KDP’ye göre daha iyi ilişkileri bulunmaktadır. Bu sebeple KDP-KYB-Goran Hareketi arasında cereyan eden tüm siyasi gelişmeler Bağdat-Erbil ilişkilerine de olumlu veya olumsuz yansıyacaktır. 

Diğer yandan KDP-Goran Hareketi ilişkilerindeki siyasi krizin doğuracağı muhtemel senaryo ise, KYB-Goran Hareketi’nin aynı tabandan ayrılmış iki siyasi parti olmalarından dolayı KDP’ye karşı güçlü bir muhalefet cephesi oluşturmasıdır. Eğer KDP-Goran Hareketi arasındaki siyasi kriz şiddetlenirse, Kuzey Irak’ın erken seçime gitmesi durumunda veya 2017 yılında yapılacak parlamento seçimlerinde sözü edilen senaryo gerçekleşme ihtimali oldukça yüksektir. Çünkü KDP-KYB stratejik ortaklı anlaşması imzalasa da, 2013 Kuzey Irak ve 2014 Irak parlamento seçimlerine ayrı listeler halinde katılmışlardır. Bu durumda Kuzey Irak’ta yapılacak seçimlerde muhtemelen KYB-Goran birlikte tek listede katılabilir. Şu noktaya vurgu yapmak gerekir ki KYB-Goran’ın yakın gelecekte birleşmesi zordur. Bu nedenle iki partinin birleşmesinden 
ziyade ittifak kurmaları ve Kuzey Irak’ın siyasi arenasına güçlü bir muhalefet kazandırmalarının daha kolay olacağını söylemek mümkündür. 

Dolayısıyla Goran Hareketi, 2014 yılında hükümete ortak olduktan sonra KDP ile olan ilişkilerinde kriz yaşasa da tekrardan bölgenin muhalefet gücü olması 2009 yılındaki kadar tek başına etkili olmayacaktır/olamayacaktır. Sözü edilen bütün gelişmelerin ana hedefi KDP’nin Kuzey Irak’taki gücünü dengelemek stratejisi olarak biçimlenmektedir. Buna karşın KDP’nin de 2013 yılındaki Kuzey Irak parlamento seçimlerinde 476 bin oy alan bir siyasi partinin Erbil siyasetinden uzaklaştırılmasının doğru olmadığını dikkate alması gerekir. Bu bağlamda önümüzdeki süreçte KDP-Goran Hareketi ilişkilerinde yaşanan siyasi krizin çözüme kavuşturulması için iki seçenek mevcuttur. Birincisi başkanlık krizi 
dâhil bölgedeki tüm sorunların giderilmesi için siyasi partiler arasında uzlaşma sağlanmasıdır. Diğer seçenekse 2017 yılını beklemeden erken seçime gidilmesidir. Aksi takdirde bölgedeki siyasi ve ekonomik sorunlarının uzun bir süre devam edeceği söylenebilir. 


BİLGESAM Hakkında
BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur. 
Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir. Ulusal ve uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli problemleri, dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle ilişkiler ve gelişmeler üzerine yoğunlaştır maktadır. BİLGESAM, Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel düzeydeki gelişmelere ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır.
Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) 
Mecidiyeköy Yolu Caddesi, No:10, 34387 Şişli -İSTANBUL 
www.bilgesam.org www.bilgestrateji.com bilgesam@bilgesam.org Tel: 0212 217 65 91 - Fax: 0 212 217 65 93

© BİLGESAM Tüm hakları saklıdır. İzinsiz yayımlanamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. 

Yazar Hakkında

Mart 2011’den beri BİLGESAM Orta Doğu araştırmaları uzmanı olarak çalışan 
Ali Semin, 
Orta Doğu siyaseti, 
Türkiye’nin Ortadoğu politikası, 
Türk-Irak ilişkileri, 
Irak’ın iç ve dış politikası, kuzey Irak’ın siyasi yapısı, 
Türkmenler, 
Iraklı Kürtlerin bölgesel ve küresel güçlerle ilişkileri, 
Körfez ülkeleri, 
İran, Suriye, Libya, Mısır, Tunus, Filistin sorunu, 
Hizbullah ve Hamas konularıyla ilgilenmektedir. 
ALİ Semin, 
2012 yılından itibaren Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler doktora programına devam etmektedir.

***




3 Ocak 2016 Pazar

KUZEY IRAKTAKİ BAŞKANLIK KRİZİ.., İŞİD ve İRAN., BÖLÜM 2



      

          KUZEY IRAKTAKİ  BAŞKANLIK  KRİZİ.., 
                            İŞİD ve İRAN., BÖLÜM 2

Barzani’nin görev süresinin uzatılması hususundaki tartışmaların Kuzey Irak’taki Kürt kamuoyunda fazla dikkate alınmadığı da görülmektedir. 
Çünkü IŞİD faktörünün Erbil’in güvenliğini tehdit etmesi, Bağdat-Erbil arasındaki bütçe sorunu, elektrik-su problemi ve temel hizmetlerde yaşanan eksikliklerden, 
aksamalardan dolayı Kürt kamuoyunun Barzani’nin başkanlık süresini tartışacak durumda olmadığını belirtmek mümkündür. Bunlara ilaveten bütçe krizinden 
ötürü Kuzey Irak Kürt yönetimine bağlı bölgelerdeki (Erbil, Süleymaniye ve Dohuk) 2930 projeden 2700’ü durdurulmuş, Süleymaniye’deki 200 ve Erbil’deki 50 şirket ise iflas etmiştir.5 

Dolayısıyla ekonomik krizin yaşandığı Kuzey Irak’ta kamuoyunun başkanlık seçimiyle veya süresiyle fazla ilgilenmediği gözlemlenmektedir. Başkanlık seçimine ilişkin tartışmalar genellikle siyasi partiler arasında cereyan etmektedir. Barzani’nin başkanlık görev süresiyle ilgili Kuzey Irak Kürt partileri arasındaki uzlaşma arayışının olumlu sonuç verebilmesi için üç farklı senaryodan bahsedilebilir. Bunlardan birincisi, Kuzey Irak’ta var olan siyasal sistemin yarı başkanlık sistemi olarak nitelenmesi esasına dayanır. 



5 Kuzey Irak krizde, Türk şirketleri zorda,
http://www.ekonomist.com.tr/News/Detail.aspx?NewID=7874,
( Erişim: 10.07.2015 )


Bu bağlamda Kuzey Irak’taki siyasi yapının parlamenter sisteme dönüştürülmesi gerekir ki bölge hükümetinde bulunan dört Kürt parti (KYB, Goran Hareketi, İslami Birlik ve İslami Toplum) tarafından da bu karar desteklenmektedir. İkincisi, bölge başkanının yetkilerinin kısıtlandırılması suretiyle (Protokol Başkanı olması) parlamento tarafından başkanın seçilmesi üzerinedir. Bir diğeri ise, bölge başkan yardımcısının yetkilerinin arttırılmasıdır. Şu hususa dikkat çekmekte 
yarar vardır ki hükümet içindeki sayısal ağırlığı ve seçimlerde birinci parti olmasından dolayı KDP başbakanlık görevini almıştır. Kurulan koalisyon hükümetine rağmen KDP’nin dış politikada, iktisadi, askeri ve bölgesel konularda tek partiymiş gibi hareket etmesi nedeniyle Barzani’nin görev süresi gibi çeşitli konularda diğer siyasi partiler ile ilişkilerde sorunlar yaşanmaya devam etmektedir. Hatta Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılması hususundaki kriz, diğer Kürt partileri tarafından bölgedeki KDP hegemonyasının azalması yönünde bir fırsat olarak da değerlendirilmektedir. Bu sebeple KDP ile diğer Kürt partiler arasındaki Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılmasına dair pazarlık konularının başında parlamenter sistemle yönetim meselesi gelmektedir. Başka bir tabirle başkanlık tartışmalarına ve Barzani’nin kişiliğine ilişkin ifadelere dikkatlice bakıldığında siyasal sistem sorununun çözümü için arayışlara başlandığı görülecektir. Çünkü KYB, Goran, İslami Birlik ve İslami Toplum yetkilileri tarafından yapılan açıklamalar Barzani’ye karşı bir tavrı yansıtmamaktadır. Yalnızca sistemin parlamenter olması ve bölge başkanının yetkilerinin kısıtlanması gerektiği dillendirilmektedir. 

Kuzey Irak Kürt partileri arasında halen devam eden Barzani’nin görev süresinin uzatılmasına yönelik tartışmalara rağmen başkanlık için hiçbir parti herhangi bir aday belirlememiştir. 

“ KDP ile diğer Kürt partiler arasındaki Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılmasına dair pazarlık konularının başında parlamenter sistemle yönetim meselesi gelmektedir. ”

Bu tablo Kürt partilerinin, Barzani’nin yeniden başkan olmasıyla bir sorunlarının olmadığını da göstermektedir. 


İran Etkeni


ABD işgalinin ardından İran’ın Irak’taki nüfuzunun her geçen gün arttığı aşikârdır. IŞİD sonrası Irak’ta, terörle mücadele adı altında Şii milis gücü olan Haşed el-Şaabi oluşumuna İran tarafından ciddi silah ve eğitim-danışmanlık desteği verilmektedir. İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım el-Süleymani Irak’ta IŞİD’e karşı savaşılan cephede bizzat yer almaktadır. İran’ın Irak’taki nüfuzunun IŞİD tarafından doğrudan yansıtıldığını ifade etmek mümkündür. Dolayısıyla İran’ın yalnızca Irak’taki Şiilerin üzerinde etkisi bulunmamaktadır, aynı zamanda Kuzey Irak’taki Kürt partileriyle de güçlü ilişkileri vardır. Özellikle de KYB ve Goran Hareketi ile ciddi ilişkilerinin olduğu bilinmektedir. Öte yandan 23 Haziran’daki Başkanlık Yasasına yönelik görüşmelerde Kürt Parlamentosu Başkanı (Goran Hareketi Yetkilisi) Yusuf Muhammed, Erbil’de bulunan konsoloslukların temsilcilerini davet etmişti. Parlamento toplantısına yalnızca İran Erbil Başkonsolosluğu Birinci Temsilcisi Muhsin Bafevayi katılmış, ABD, Mısır ve Almanya konsolosluklarından alt düzeyde temsilci gönderilmişti. Kürt Parlamentosu Başkanı Muhammed’in yabancı temsilcileri davet etmesi bölgedeki başkanlık sorununun iç meselelerin dışında olduğu mesajını vermektedir. 

Bu bağlamda, İran konsolosluğundan üst düzey bir temsilcinin katılımının, Barzani karşısındaki cepheye destek mahiyetinde olduğu söylemek mümkündür. 
İran’ın KYB ve Goran Hareketi’nin başkanlık kriziyle ilgili yakınlaşmasında etkin rolü olduğu da unutulmamalıdır. Hatta orta vadede Kuzey Irak’ta KYB-Goran 
ittifakı kuvvetli bir ihtimaldir. İran’ın uzun bir süredir hem KYB içerisindeki iç çekişmenin giderilmesi konusunda hem de KYB-Goran ittifakının hayata geçirilmesi için girişimlerinin olduğu görülmektedir. İki parti arasında karşılıklı ziyaretlerin artması ve parlamenter sistemle yönetim konusunda hemfikir olmaları yukarıdaki tespiti doğrulamaktadır. 


İran’ın, Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılmasıyla ilgili izlediği stratejinin temel nedenleri şu şekilde sıralanabilir:

1. ABD’nin Irak’tan askerlerini geri çekmesiyle birlikte Barzani’nin Tahran’ın destek verdiği Nuri el-Maliki ile ciddi bir kriz yaşamıştır. Barzani’nin Maliki ile yaşadığı kriz sebebiyle, 2003 yılı sonrasında kurulan Kürt-Şii ittifakının bozulmaması için KYB lideri Celal Talabani ve partisindeki yetkililer ciddi çaba harcamıştır. 

2. Barzani’nin Bağdat’taki Şii yönetimden ve IŞİD’den kaçan Sünni Araplara Erbil’in kapısını açması önemli bir etkendir. Özellikle Baas partisini destekleyen bazı Sünni Arap aşiret liderlerinin ve Bağdat’taki yetkililerinin Kuzey Irak’ta ikamet etmesini sağlaması ve Sünni Arapların rahat bir biçimde Erbil’de konferanslar düzenlemesine izin vermesinin İran’ı rahatsız etmesi mümkündür. Barzani’nin Sünni Araplara verdiği bu desteğin esas sebeplerinden birisi Kuzey Irak’ın coğrafi olarak Sünni Arap bölgeleriyle sınıra sahip olmasıdır. Çünkü Barzani, olası bir bağımsız Kürdistan kurulduğunda Sünni Araplara yönelik izlediği politika neticesinde uzun vadede Kürt-Arap çatışmasının önüne geçmeyi hedeflemektedir. Dolayısıyla İran da, KYB-Goran Hareketi’ne destek vererek KDP’nin (Barzani’nin) bölgedeki gücünü zayıflatma amacı taşımaktadır.


3. Barzani’nin bölgesel anlamda dış politikasını, başta Türkiye olmak üzere Körfez ülkeleriyle güçlendirmesi ve ekonomik ilişkilerini artırması Tahran’ı rahatsız etmektedir. Bununla birlikte petrol satışlarını/politikalarını tamamen Ankara üzerinden yapması da İran ile ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum en önemli örneklerinden birisi IŞİD ile mücadele eden KDP’li Peşmergelerin kontrolündeki bölgelerde İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Peşmergeye destek vermemesidir. Süleymani, IŞİD ile mücadele eden KYB’ye bağlı Peşmergeler’in bulunduğu Diyale, Hamrin ve Selahaddin gibi bölgelerde faaliyetlerini sürdürmektedir.

Bu perspektiften bakıldığında Kürt Yönetimi Başkanı Barzani’nin Suriye politikası, Tahran Barzani ilişkilerini olumsuz etkilemektedir. Bilhassa Barzani’nin (KDP’nin) Esed rejimine karşıt olan Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin tesis edilmesindeki rolü ve PKK/PYD’nın ülkenin kuzeyinde kurduğu ve PKK terör örgütünün 
Şengal Dağı’nda ilan ettiği kantonlara tepki göstermesinin İran’la olan ilişkileri daha da gerginleştirdiğinden bahsedilebilir. Bu bağlamda İran’ın KDP’ye karşı olan dörtlü Kürt bloğuna (KYB, Goran, İslami Birlik ve İslami Toplum) desteğini sürdürmesi kuvvetle muhtemeldir. Yukarıda sözü edilen gelişmelerin ışığında İran’ın önümüzdeki süreçte IŞİD ile mücadele adı altında Irak-Suriye hattında KYB-Goran ve PKK/PYD ittifakının kurulmasını sağlayabilir. Böylesi bir ittifakın hayata geçirilmesiyle beraber hem KDP’nin (Barzani’nin) bölgedeki etkinliği 
kırılabilir hem de Esed rejimi Suriye’deki rejim karşıtı muhalefete karşı güç kazanabilir. 


Sonuç:


Irak’ta ve Suriye’de IŞİD’in ilerleyişi sadece güvenlik sorunlarının artması anlamını taşımamaktadır, aynı zamanda Orta Doğu’daki bölgesel ve küresel rekabeti artırmaktadır. Bu nedenle IŞİD’in Irak’taki ilerleyişiyle birlikte Erbil’in güvenliğini de tehdit ettiği söylenebilir. Kuzey Irak her ne kadar güvenli bir bölge olarak kabul edilse de örgüte katılan Kürt gençlerinin sayısı her geçen gün artmaktadır. Şu hususa dikkat çekmek gerekir ki 2014 yılının Haziran ayından 2015 yılının Temmuz ayına kadar Kuzey Irak’tan IŞİD ‘e katılanların sayısı tahminen 650 kişidir. IŞİD’in Kürtlerin nezdinde popülitesi artsa da ciddi bir ulusal güvenlik tehdidi olduğu unutulmamalıdır. Bu sebeple Irak’ta Kerkük, Selahaddin, Diyale ve Musul’e bağlı belli bölgeler Kürtlerin kontrolünde olsa da bunun IŞİD’den dolayı uzun vadeli bir kazanım olmadığı düşünülebilir. 

Bu çerçeveden bakıldığında Kuzey Irak Kürt yönetiminin IŞİD ile mücadele ederken ve ciddi bir riskle karşı karşıya kalırken, Barzani’nin başkanlık dönemi sorunu ve iç siyasetteki rekabetin kızışması bölgenin geleceğini tehlikeye atmaktadır.


“ Barzani’nin bölgesel anlamda dış politikasını, başta Türkiye olmak üzere Körfez ülkeleriyle güçlendirmesi ve ekonomik ilişkilerini artırması Tahran’ı rahatsız etmektedir. Bununla birlikte petrol satışlarını/politikalarını tamamen Ankara üzerinden yapması da İran ile ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir.”


Bu bakımdan Barzani’nin başkanlık süresine ilişkin Kürt siyasi partileri arasındaki tartışmaların ve çekişmelerin sonlandırılması gerekmektedir. Barzani’nin başkanlık süresinin iki yıl daha temdit edilmesinin Kürtlerin çıkarına olacağı ifade edilebilir. Dahası Kürt parlamentosunun önünde iki mühim seçenek vardır. 

Bunlardan birincisi, iki yıl daha Barzani’nin görev süresinin uzatılması ve bu iki yıl süresince bölge başkanlığı yasası üzerinde çalışmalarına devam etmesidir. Diğeri ise, 2005 yılında yürürlüğe konulan başkanlık yasasının 3. maddesini değiştirerek Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı’nın görev süresini üç döneme çıkarmasıdır. Aslında en doğru seçenek başkanın görevi süresinin iki dönem olmasıdır. Ancak Kuzey Irak’taki konjonktürel durum ve Kürt partileri arasındaki rekabet Barzani’nin görev süresini sınırlandırmasına müsaade etmemektedir. 

Ayrıca Kuzey Irak’taki Kürt partilerinin (KDP dâhil) bölgesel ve uluslararası arenada tanınan ve iyi ilişkileri kurabilen yeni şahsiyetler ortaya çıkarmasında fayda vardır. Orta Doğu’daki gelişmeler, Kuzey Irak’ta muhalefet edebilecek partilerin sayılarının artması (Goran Hareketi gibi) ve yeni neslin talepleri dikkate alındığında bölge başkanlığını babadan oğla veya herhangi 
bir aile ferdine geçmesi mümkün görünmemektedir. 

Netice itibariyle özetlemek gerekirse, Kuzey Irak siyasi partilerin uzlaşmasıyla birlikte Barzani’nin başkanlık süresi büyük olasılıkla iki yıl daha uzatılacaktır. Yukarıda da ifade edildiği gibi başta KYB olmak üzere Goran, İslami Birlik ve İslami Toplum’u Barzani’nin görev süresini tartışmaktan ziyade bölgedeki siyasal sistemin parlamenter olmasını talep etmektedirler. Burada KDP’nin Barzani’nin başkanlık süresi konusunda Kürt partileri arasında konsensüs sağlanması için parlamenter sistemin tesisi veya başkanın bazı yetkilerinin kısıtlaması gibi meselelerde anlaşması gerekmektedir.


BİLGESAM Hakkında

BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur. Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir. Ulusal ve uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli problemleri, dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle ilişkiler ve gelişmeler üzerine yoğunlaştırmaktadır. 

BİLGESAM, 

Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel düzeydeki gelişmelere ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır.

Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) 
Mecidiyeköy Yolu Caddesi, No:10, 34387 Şişli -İSTANBUL 

www.bilgesam.org 

www.bilgestrateji.com 

bilgesam@bilgesam.org 

Tel: 0212 217 65 91 - Fax: 0 212 217 65 93
www.bilgesam.org

Yazar Hakkında

Mart 2011’den beri BİLGESAM Orta Doğu araştırmaları uzmanı olarak çalışan Ali Semin, Orta Doğu siyaseti, Türkiye’nin Ortadoğu politikası, Türk-Irak ilişkileri, Irak’ın iç ve dış politikası, kuzey Irak’ın siyasi yapısı, Türkmenler, Iraklı Kürtlerin bölgesel ve küresel güçlerle ilişkileri, Körfez ülkeleri, İran, Suriye, Libya, Mısır, Tunus, Filistin sorunu, Hizbullah ve Hamas konularıyla ilgilenmektedir. 
Semin, 2012 yılından itibaren Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler doktora programına devam etmektedir..

..

KUZEY IRAKTAKİ BAŞKANLIK KRİZİ.., İŞİD ve İRAN BÖLÜM 1




KUZEY IRAKTAKİ  BAŞKANLIK  KRİZİ.., İŞİD ve İRAN., BÖLÜM 1




Kuzey Irak’taki Başkanlık Krizi, IŞİD ve İran
Ali SEMİN

IŞİD’in (Irak Şam İslam Devleti) 2014 yılının Haziran ayında Musul’u kontrol etmesiyle birlikte Irak’taki iç dinamiklerinde yaşanan değişimler, Kuzey Irak Kürt yönetimindeki siyasi denkleme de yansımıştır. Bir terör örgütü olarak yapısal konumuna ve eylemlerine bakıldığında IŞİD sıra dışı bir oluşumdur. 

Çünkü IŞİD’in aldığı desteğin ve sahip olduğu gücün kaynağına ne bölgesel güçler ne de istihbarat teşkilatları tam manasıyla erişebilmiştir. IŞİD’in Irak ve Suriye topraklarında ilerleme sağlaması ve ABD öncülüğünde kurulan uluslararası koalisyonun örgüte karşı düzenlediği hava operasyonlarından somut bir netice alınamaması, Kuzey Irak Kürt siyasetindeki güç rekabetini de yakından etkilemektedir. Bir tarafta Kuzey Irak Kürt yönetiminde yer alan Kürt partiler; 
KDP (Kürdistan Demokratik Partisi), KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği), Goran Hareketi (Değişim), Yekgirtuy İslami Kurdistan (Kürdistan İslami Birliği), 
Komal İslami Kurdistan (Kürdistan İslami Toplum) arasındaki politik denklem değişirken, diğer taraftan da Bağdat-Erbil ilişkilerindeki petrol ve bütçe krizi devam etmektedir. Bilinenin aksine IŞİD ile mücadele kapsamında Irak’taki Kürt siyasi partileri birlikte hareket ediyormuş gibi görünse bile kendi aralarındaki 
rekabetinin ve anlaşmazlıkların derinleştiğini söylemek mümkündür. Özellikle Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin başkanlık görevi süresinin 19 Ağustos 2015 tarihinde sona ermesi ve kendisini yeniden aday göstermesi ciddi tartışmaları beraberinde getirmektedir. 

Buna karşılık Mesud Barzani’nin lideri olduğu KDP’ye karşı bölgedeki siyasi partiler yeni ittifak arayışları içerisine girmişlerdir. Bu yazıda, Kuzey Irak’taki başkanlık sorununun çözümü, bölgedeki siyasi ittifaklar ve Kürtlerin IŞİD ile mücadelesi analiz edilmeye çalışılacaktır. Ayrıca İran’ın Kuzey Irak’taki Kürt partileri arasındaki etkinliği ve başkanlık krizindeki tutumu tartışılacaktır. 


IŞİD ile Mücadele ve Kuzey Irak’taki İç Dinamikler

IŞİD’in Musul’u kontrol etmesinin ardından, Kuzey Irak Kürt yönetiminin Peşmerge güçleri aracılığıyla Irak Anayasası’nın 140. maddesini kapsayan tartışmalı bölgelerde güvenli bir ortam temin edebilmesi Kürtler açısından önemli bir kazanım olarak değerlendirilebilir. 

Özellikle 12 Haziran 2014 tarihinde Irak ordusunun Kerkük’ten çekilmesi ile doğan güvenlik boşluğunu Peşmerge güçlerinin doldurması oldukça önemli bir gelişmedir. IŞİD’in Irak ve Suriye topraklarında ilerlemesi ve gün geçtikçe gücü açısından istikrarsız bir görüntü vermesi ile Kürtlerin nüfuz alanlarını ister istemez genişletebilmiş oldukları ifade edilebilir. Bunun yanısıra IŞİD’in Irak’ta güç kazanması ve Kürt yönetiminin kendi bölgesi olarak tanımladığı alanlara doğru ilerlemesi, Kürt partileri arasındaki nüfuz mücadelesini de tetiklemektedir. ABD öncülüğünde kurulan uluslararası koalisyon güçlerinin IŞİD ile mücadele edilebilmesi için Peşmerge’ye  askeri eğitim, silah ve lojistik destek sunması, Kürtlerin küresel aktörler arasındaki popülaritesini arttırabilmesini sağlamıştır. 

Peşmerge güçlerinin Kerkük, Diyale, Selahaddin ve Musul’a bağlı Gueyir, Mahmur ve Sincar’da (Şengal) uluslararası koalisyon tarafından düzenlenen hava operasyonlarının desteğiyle IŞİD’e karşı mücadelede başarı sağlaması Kürtler bakımından büyük bir kazanımdır. Hatta Ekim 2014’te IŞİD ile savaşılması amacıyla Peşmerge güçlerinin Kobani’ye gönderilmesi; terörle mücadele açısından Kuzey Irak’ın önemli bir rol elde etmesine imkan vermiştir. Çünkü resmi rakamlara göre 2014 yılının Haziran ayından 2015 yılının Haziran ayına kadarki süre diliminde 1300 Peşmerge, IŞİD ile mücadele sürecinde 
hayatını kaybetmiştir ve 5000 civarında Peşmerge ise yaralanmıştır.1 


IŞİD’in Irak’taki ilerleyişine bağlı olarak Kürt yönetiminin iç ve dış politikasında çeşitli değişikliklerin meydana gelmiş olduğunu ifade etmek mümkündür. 


1 http://www.alraipress.com/news10936.html, 
(Erişim:27.07.2015).
Kürt yönetiminin IŞİD sonrasındaki bir Irak’ta artık işbirliği ve uzlaşı olgularını terk ettikleri ve yeniden bir nevi güç mücadelesi başlattıkları görülmektedir.
Kuzey Irak’ın ve bölgesel  Kuzey Irak’ta değişen dengeler şu şekilde sıralanabilir: 



1. Kürt Yönetimi Başkanı Barzani’nin lideri olduğu KDP’nin KYB, Goran Hareketi ve diğer Kürt partileriyle mücadele etmesinin yanı sıra PKK/PYD ile de hem Suriye’nin kuzeyinde hem de Şengal bölgesinde mücadele etmek zorunda kaldığı söylenebilir. Başka bir ifadeyle IŞİD ile beraber Iraklı Kürtlerin elde ettikleri kazanımları takiben, Kürtler arasındaki anlaşmazlıklar da bu güç mücadelesi neticesinde derinleşmiştir. 

2. 21 Eylül 2013 tarihinde Kuzey Irak’ta yapılan parlamento seçimlerinde Novşirvan Mustafa liderliğindeki Goran Hareketi KDP’den sonraki ikinci siyasi parti olmuştu. KDP ile uzlaşarak Erbil hükümetine katılan Goran Hareketi’nin, IŞİD’in Irak topraklarındaki ilerleyişinin ardından KYB ile bir ittifak kurma arayışı içerisinde olduğu ifade edilebilir. Bilhassa PKK terör örgütünün Suriye uzantısı olan PYD’nin ülkenin kuzeyinde kurduğu kanton bölgelerine (Kobani, Afrin ve el-Cezire) KDP’nin karşı çıkması, KYB ile Goran Hareketi’ni birbirlerine yaklaştıran nedenlerin başında gelmektedir. Böylelikle Kuzey Irak’ın iç siyasetinde Goran Hareketi’nin “ PKK terör örgütünün Suriye uzantısı olan PYD’nin ülkenin kuzeyinde kurduğu kanton bölgelerine (Kobani, Afrin ve el-Cezire) KDP’nin karşı çıkması, KYB ile Goran Hareketi’ni birbirlerine yaklaştıran nedenlerin başında gelmektedir.”

KDP’ye yeni bir rakip olduğu -KYB gibi- kabul edilebilir. Bunun yanısıra Kuzey Irak’ın iç siyasetindeki iki güçlü parti olan KDP ve KYB’nin Goran Hareketi üzerinden birbirlerini dengeleyebilme noktasında çabalamaları ise önemli bir gelişmedir. Bu durum, 2006 yılında KDP-KYB arasında imzalanan stratejik ortaklık anlaşması muhtevasıyla ters düşmektedir. Çünkü iki parti arasındaki söz konusu anlaşma, birlikte hareket etmeyi vurgulamaktadır. 

Fakat 21 Eylül 2013 tarihindeki Kuzey Irak parlamento seçimlerinde ve 30 Nisan 2014 tarihindeki Irak genel seçimlerinde KDP ve KYB’nin kendi bayraklarının 
rengi olan Sarı ve Yeşil şeklinde iki ayrı listeyle seçimlere katılması, 2006 yılından günümüze dek iki partinin ilişkilerinde ciddi bir kırılma yaşandığını 
da göstermektedir. 

3. Musul’un kontrolünün IŞİD’e geçmesiyle birlikte Kürt Yönetimi Başkanı Barzani’nin bağımsızlık söylemine bölgedeki Kürt partilerinden (KYB, Goran ve İslami partileri) tam anlamıyla bir destek gelmemesi Kuzey Irak’ın politik denklemindeki rekabet üzerinde oldukça etkili olmuştur. Şu noktayı vurgulamak gerekir ki KDP-KYB arasında imzalanan stratejik ortaklık ittifakından sonra Kürt yönetimi birleşik bir görüntü verse dahi bu durum hali kamu kurumları üzerinde tam olarak hissedilememektedir. 
Örneğin, Kuzey Irak’taki Peşmerge Bakanlığı Peşmerge gücünü KDP-KYB arasındaki stratejik anlaşmaya rağmen tek bir yapıda birleştirememiştir. 

Kuzey Irak’ta nizami bir Kürt ordusunun kurulamaması durumu, başta KDP-KYB olmak üzere Kürt partileri arasındaki güç mücadelesinden kaynaklanmaktadır. 

IŞİD’in Irak’taki ilerleyişinin ardından PKK terör örgütünün de Kuzey Irak’ın siyasi denklemindeki güç rekabetine katıldığı düşünülebilir. 

IŞİD’e karşı Şengal’de mücadele eden ve Şengal dağında Kanton bölge kuran PKK bu sayede, KDP ile Musul çevresindeki nüfuzunu genişleterek Suriye ile Irak sınır hattını kontrol etmeyi amaçlamaktadır. Öte yandan IŞİD sonrasındaki Irak’ta Bağdat-Erbil ikili ilişkilerinde yaşanan petrol ve bütçe sorunu -iki tarafın çözüm hususunda Kasım 2014’te vardığı anlaşmaya rağmen- halen devam etmektedir. Bağdat merkezi hükümeti, IŞİD ile verdiği mücadelenin ağır maliyetinden ve petrol fiyatlarındaki düşüşten dolayı nakit para sıkıntısı yaşamaktadır. Bu nedenle Kuzey Irak’a göndermesi gereken bütçeyi gönderememektedir. Kuzey Irak’ın iç dengelerindeki sorunlardan ötürü Erbil yönetimi, Bağdat hükümeti ile yaşadığı krizi eski döneme nazaran gündemde daha az tutmakta dır. 

Kuzey Irak’ta Başkanlık Seçimi Tartışmaları Kuzey Irak’taki Kürt siyasi partileri arasında tartışılmakta olan en önemli konuların başında 19 Ağustos 2015 tarihinde görev süresi bitecek olan Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani gelmektedir. 

Kürt yönetiminin önünde üç önemli kriz dosyası bulunmaktadır. Bunlar: Barzani’nin görev süresi ve yetkileri, anayasasının yazılımı süreci ve bölgede kurulacak olan yönetimsel sistem (Başkanlık, yarı başkanlık ve parlamenter sistem) sorunu üzerinedir. Bu üç önemli konu Kürt siyasi partiler arasındaki tartışmaları ve güç mücadelesini derinleştirmektedir. 2005 yılında yürürlüğe konulan 1 no’lu Başkanlık Yasası, Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı’nın görev süresi, yetkisi ve konumu ile ilgilidir. Söz konusu yasanın 3. maddesine göre başkanın görev süresi 4 yıldır ve iki kez seçilme hakkı bulunmaktadır.2 Bu yasanın 17.maddesine dayanarak 

Kürt Yönetimi Başkanı Barzani 2005 yılında ilk kez parlamento tarafından seçilmişti. Çünkü 17. maddede Kürt Yönetimi Başkanı’nın birinci dönem 
için parlamentodan seçilmesi öngörülmektedir. 

Kürt Yönetimi Başkanı Barzani 2009 yılında ikinci dönem başkanlık için yüzde 69 oranında oy elde ederek doğrudan halk tarafından seçilmişti.3 

2013 yılında başkanlık süresi dolan Barzani için 19 no’lu görev uzatma yasası çıkartılmıştı. 19 no’lu yasa ile bir defaya mahsus olmak üzere Barzani’nin başkanlık görev süresi 19 Ağustos 2013 tarihinden 19 Ağustos 2015 tarihine kadar Kürt Parlamentosu tarafından uzatılmıştı.4 

Aslında Kuzey Irak’taki Kürt partileri arasında devam eden tartışmaların temeli Barzani’nin görev süresinden ziyade yetkilerine dayanmaktadır. 
Barzani’nin yetkileri, 2005 başkanlık yasasının 10. maddesinde toplanmaktadır. 10. maddenin 2. fıkrasına göre başkan, parlamento seçimleri için karar verebilir. 
4. fıkrada ise başkanın parlamentoyu feshetme yetkisine sahip olduğu ifade edilmektedir. Aynı maddenin 8. fıkrasına göre başkan özel bir kanunla olağanüstü hal ilan edebilir. Yasanın 13. maddesinde ise, bölge başkanının Peşmerge Gücünün Başkomutanı sıfatını taşıdığı belirtilmektedir.


Kürt Bölgesi Parlamentosu 23 Haziran 2015 tarihinde başkanlık yasa tasarısı gündemiyle toplanmıştı. KDP’li milletvekillerinin yanı sıra başkanlık yasası oturumuna 57 üye katılmıştı. 


2 http://www.newsabah.com/wp/newspaper/40884 (Erişim:28.07.2015).

3 http://cabinet.gov.krd/a/d.aspx?a=3633&l=14,(Erişim:25.07.2015)

4 http://elaph.com/Web/news/2013/6/821066.html,(Erişim:25.07.2015)


KYB, Goran Hareketi, İslami Birlik ve İslami Toplum bölge başkanının parlamento tarafından seçilmesine ilişkin dört yasa tasarısı sunmuştu.

Öte yandan 28 Temmuz’da KDP tarafından yapılan açıklamada, Kuzey Irak bölgesindeki güvenlik tehdidi ve istisnai durumdan dolayı Barzani’nin iki yıl daha (2017 yılına kadar) uzatılmasını talep etmiştir.

KDP’nin Bölge Parlamento’sunda 38 milletvekili bulunsa da karşısında yeni bir blok olarak KYB, Goran Hareketi, İslami Birlik ve İslami Toplum’dan oluşan 57 milletvekili yer almaktadır. Barzani’nin başkanlık görev süresi konusundaki tartışmalarla birlikte Kuzey Irak’ta iki cepheli bir yapının meydana geldiği dile getirilebilir. 

KDP’nin stratejik ortaklık anlaşması imzaladığı KYB ile Mesud Barzani’nin görev süresinin uzatılması konusunda herhangi bir uzlaşı sağlayamaması, KDP’nin Kuzey Irak’taki Eylül 2013 tarihli Parlamento ve Nisan 2014 tarihli yerel seçimlere ilişkin tutumundan kaynaklanmaktadır. KDP’nin her iki seçimdeki stratejisi de Goran Hareketi’nin Erbil hükümetine katılmasını sağlayarak KYB’nin Celal Talabani’nin sağlık durumundan ve parti içerisindeki iç çekişmelerden 
de yararlanılarak daha çok zayıflatılması amacına yöneliktir. Fakat KDP’nin bu stratejisi başkanlık süresinin uzatılması meselesinde yetersiz kalmıştır. 
Ayrıca, hem Kürt kamuoyunda hem de Kürt siyasi oluşumları arasında konjonktürel olarak dengeler önemli ölçüde değişmiştir. Bu durumun ana sebeplerinden biri Kuzey Irak’ın siyasal yapısındaki güç dağılımının artık KDP-KYB arasındaki ilişki ve anlaşmalara bağlı olarak uygulanmamasıdır. KDP ve KYB’nin yanısıra 2009 yılından beri bölgenin siyasi denklemine Goran Hareketi, İslami Birlik ve İslami Toplum’un da etkin bir şekilde katılımı söz konusudur. 

2.Cİ  BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR..

..