ENERJİ’SİNE KAVUŞAN KOMŞULUK TÜRKİYE- IRAK KÜRDİSTANI BÖLGESEL YÖNETİMİ İLİŞKİLERİ BÖLÜM 4
Kürdistan Bölgesel Yönetimi kontrolündeki enerji piyasasına en son dâhil olan Türkiye kökenli şirket ise Siyah kalem oldu. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu 12 Eylül 2013’te Siyah kalem Doğal gaz İthalat İhracat ve Ticaret A.Ş.’nin başvurusunu kabul ederek, Kuzey Irak’tan 26 yıllığına gaz ithalatı yapması için yetki vermesiyle gündeme gelen firma uzun bir süre Irak merkezi yönetiminden alım-satım sözleşmesi alamadığı için bekletiliyordu. Bu sözleşmeyi almamasına rağmen, Siyah kalem firmasına 2014 yılı için 0,7 milyar m3, 2015 için 1,5 milyar m3, 2016 için 2,5 milyar m3 ve 2017-2033 yılları için 3 milyar m3 doğal gaz ithalatı izni verilmesi söz konusu firmayı enerji piyasasının en güçlü aktörlerinden birisi haline getirdi.52 Siyah kalem’in Ankara ve Erbil arasındaki enerji ilişkilerinde Türkiye ayağını üstlenmesi Kuzey Irak’ta faaliyet gösteren Turkish Energy Company’nin Kürdistan doğal gazını Türkiye’ye getirme konusunda önemli bir aşama kaydettiğini de ortaya koydu. Mart 2013’te Erbil
ve Ankara arasında yapılan anlaşmayla Turkish Energy Company’nin Kuzey Irak’taki 13 farklı enerji sahasında petrol ve doğalgaz çıkarma izni almış olması53 ve çıkarılan enerjinin Türkiye’ye ulaştırılması ayağının hayata geçirilmesi Ankara’nın Kuzey Irak enerji piyasasındaki pozisyonunu önemli ölçüde güçlendirdi.
Kürt petrolü ekseninde gündeme gelen bir başka Türkiye kökenli firma ise Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Türkiye üzerinden tankerle petrol ihracatına aracılık eden Powertrans’tır.54
2012’den itibaren Kürt petrolünü Türkiye üzerinden dünya piyasasına ulaştıran bu şirket ilk aşamada petrolün büyük bir kısmını İtalya’nın Trieste kentine
ve oradan da Fransa, Almanya, Hollanda ve Latin Amerika’ya transfer etmekteydi.55 Ekim 2012’de Trafigura ve Vitol gibi iki büyük petrol şirketinin Bölgesel Kürt Yönetimi ile yaptığı anlaşma kapsamında (Bağdat bu iki şirkete petrol ihracatı bağlamında önemli ölçüde bağımlı olduğu için bir nevi bypass edilmişti) taşıma işini üstlenen Powertrans’ın bu nedenle Kürt bölgesinde direkt bir inisiyatif aldığını söylemek zordur.
PETROL PARASI VE HALKBANK
Ankara ve Erbil arasında yürütülen enerji transferi konusundaki görüşmelerde en dikkat çekici olan ayrıntılardan biri de Türkiye üzerinden ihraç edilen petrol gelirinin nereye yatırılacağı konusuydu. Buna göre, petrol bedeli Halkbank’a yatacak ve dekontlar düzenli olarak Bağdat ve Erbil’e gönderilecekti. Dolayısıyla, Irak Anayasası’nda öngörülen Irak petrol gelirinin yüzde 83’ünün merkezi yönetime yüzde 17’sinin de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne aktarılması Halkbank üzerinden sağlanacaktı.56
Halkbank daha önce de İran’a yönelik ABD tarafından konulan ambargonun delinmesinde kurum olarak merkezi bir işlev görmüştü ve aynı zamanda Hindistan’ın İran ile yaptığı petrol ticaretinde aracı kurum olarak da devreye girmişti. Örneğin 2011 yılı içinde Hindistan 1,4 milyar dolarlık ödemeyi İran’a Halkbank üzerinden yaptığını açıklamıştı.57
Bu ve benzeri adımlar ABD’nin Halkbank’a açık bir tavır almasına neden olmuş ve Wikileaks ile ortaya çıkan bir belgeye göre, ABD Hazine Bakanlığı Müsteşarı David Cohen Ekim 2009’da Halkbank yetkilileri ile görüşerek İran’a yönelik ambargonun delinmemesi konusunda uyarılarda bulundu.58 Daha sonra çeşitli vesilelerle ABD tarafından uyarılan Halkbank bu politikasını değiştirmeyince bu uyarılar politik bir karşılık da bulmaya başladı.59 Örneğin Nisan 2013’te ABD’de 47 vekilin desteğiyle “İran’ın uluslararası yaptırımları aşmak için beş yurtdışı ofisi ve Tahran’da da bir temsilciliği olan Halkbank’a yatırdığı mevduat üzerinden altını kullandığı yönündeki endişe” açık bir şekilde dile getirildi.60
Petrol gelirinin Halkbank’a yatırılması konusuna ilk ciddi itiraz Bağdat’tan geldi ve Bağdat Yönetimi Kürdistan petrollerinden elde edilecek tüm gelirin Kuveyt’e ödenen tazminat gerekçe gösterilerek New York’taki bir bankaya yatırılması gerektiğini dile getirdi.61
17 Aralık 2013’te Halkbank Müdürü’nün rüşvet suçlaması ile gözaltına alınması bu tartışmalara yeni bir boyut ekledi ve Erbil bu durumda 2003 yılında
Birleşmiş Milletler tarafından ABD’nin New York kentindeki JP Morgan Bankası’nda açılan Irak Kalkındırma Fonu hesabına yatırılma seçeneği üzerinde yoğunlaştı.
< İran’a yönelik ABD tarafından konulan ambargonun delinmesinde merkezi bir rol oynayan Halkbank’ın ismi petrol gelirinin transferi konusunda da öne çıktı. >
25 Aralık’ta Kürt Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani ile Irak Başbakanı Nuri el-Maliki’nin Bağdat’ta yaptığı görüşmede petrol sevkiyatı konusunda anlaşma sağlandığının bildirilmesinden kısa bir süre sonra petrol gelirlerinin JP Morgan Bankası’na yatırılacağı basına yansıdı.62 Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız bir açıklama yaparak Halkbank’ın “içinden geçtiği durumun süreci etkilemeyeceğini” belirtse de,63 Ankara ve Erbil arasında yapılan görüşmelerin en önemli ayağından birisi olan yıllık 26 milyar dolarlık para akışının Türkiye üzerinden gerçekleşme olasılığı ciddi ölçüde zarar gördü.
Bu gelişmeye rağmen Erbil yönetimi “Bağdat kontrolündeki hesaba paranın gitmesi” konusunda isteksiz olduğunu dile getirmeye devam etti.64
Hatta konuya ilişkin basında çıkan haberlerde Erbil ve Bağdat’ın Türkiye üzerinden Kürt petrolünün transferi konusunda önemli ölçüde anlaştıkları, fakat anlaşmanın önündeki temel sorunun “gelirin yatacağı banka ve ticareti yapacak petrol şirketi” konusu olduğu belirtildi.65
Ankara ve Erbil petrol gelirinin Halkbank’a yatırılıp buradan taraflara dağıtılması konusunda anlaşırken, Bağdat yönetimi ise gelirin ABD’de bir fonda toplanıp dağıtılması konusunda ısrarlarına devam etti.66 Bu tartışmalar devam ederken 90 milyon dolarlık bir gelirin Halkbank’a yatırıldığına ilişkin haberler basına yansısa da, Taner Yıldız bu iddiaların doğru olmadığını, Erbil ve Bağdat arasında gelirin yatırılacağı banka konusunda görüşmelerin devam ettiğini belirtti.67
Dolayısıyla Ankara tarafı gelirin Halkbank’ta tutulması konusunda ısrarcı olmasına ve bu noktada Erbil’i de ikna etmesine rağmen, bu çalışmanın
yazıldığı tarihlerde henüz bu konuda somut bir adım atılmış değildir.
ABD VE DİĞER GÜÇLER
2003 Irak işgali sırasında ABD’ye en önemli desteği veren bölgedeki Kürt gruplar işgal sonrası Washington’un en önemli müttefiki haline gelmiş ve ABD’nin, Saddam sonrası Irak’ı yeniden yapılandırma politikasında öncü bir rol üstlenmişlerdi. Fakat bu gelişme ABD’nin bir taraftan Irak’ın bütünlüğünü sağlama diğer taraftan da bölgedeki müttefiki olan Türkiye’yi rahatsız etmeme temelindeki iki ayaklı politikasını tehlikeye atmıştı.68
Bu çelişki gibi görünen durumdan bir çıkış stratejisi olarak Washington, 2007’den itibaren Ankara ve Erbil arasında yakınlaşmayı teşvik ederek69 hem Türkiye’yi rahatsız eden durumu tersine çevirmeyi hem de Irak’ın bütünlüğü konusunda ısrarcı olan Ankara’yı Irak siyasetinin merkezine çekmek yoluyla olası bir bölünmeyi engellemeye çalıştı. Fakat bu politika Ankara ve Bağdat arasındaki ilişkilerin olumlu bir düzlemde ilerlemesine bağımlı olan bir stratejiydi. 2010’dan itibaren Ankara ve Bağdat ilişkilerinin gerginleşmeye başlaması ve bunun karşılığında Ankara’nın Erbil ile yakın bir işbirliği politikası izlemeye başlaması Washington’u politika değişikliğine zorladı. Ankara’yı Erbil ile yakın bir politika izleme konusunda destekleyen Washington yönetimi, bu kez söz konusu ilişkinin geldiği boyuttan rahatsız olmaya başladı ve Bağdat’ın denkleme katılması yönünde bir politika izlemeye yöneldi.
Ankara ve Erbil arasında enerji temelinde yaşanan yakınlaşma sürecine ABD’nin bakışını belirleyen temel dinamiklerin başında, bu yakınlaşmanın Erbil ve Bağdat arasındaki ilişkileri nasıl etkileyeceği sorusu gelmektedir. Üstelik Erbil ve Ankara arasında enerjinin transferi konusunda bir anlaşma sağlanması, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin ABD’ye olan bağımlılığını en azından ekonomik düzlemde önemli ölçüde azaltma potansiyeli de içermektedir. Amerikalı karar vericilere göre, Ankara ve Erbil arasındaki yakınlaşma Irak’ın parçalanmasına kadar gidebilecek bir süreci tetikleme potansiyeline sahip olduğu için Irak’ın bütünlüğü aleyhine olan bu sarmalın durdurulması Türkiye’nin enerji konusunda politikasını gözden geçirmesine bağlıdır.70 İlk olarak Aralık 2012’de, Ankara enerji antlaşmaları temelinde Erbil ile yakınlaşmaya başlayınca, Washington bu yakınlaşmanın Irak’ı dağılmaya götürecek ve aynı zamanda Bağdat’ı İran’la yakınlaşmaya itecek riskli bir adım olduğu fikrinden hareketle Türkiye’yi eleştirmiştir.71
Washington’dan gelen bu bağlamdaki eleştiriler üzerine Türkiye ExxonMobile gibi ABD’li enerji firmalarının Erbil ile yaptığı anlaşmaları öne sürerek benzer antlaşmaları yapmanın bir problem olmadığını ileri sürdü. Örneğin Erdoğan Nisan 2013’te yaptığı bir açıklamada Washington’un Ankara ve Erbil arasındaki ilişkilere karışmamasını istedi ve bu ilişkilerin tıpkı diğer ülkelerin Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile olan ilişkilerinden farklı olmadığını belirtti.72 2014’e gelindiğinde ise ABD’nin bu tutumunu kararlı bir şekilde sürdürmediği söylenebilir. Nitekim Reuters Haber Ajansı ABD ve İsrail’in Powertrans’ın tankerlerle Mersin ve Dörtyol limanlarına transfer ettiği Kürt petrolünü satın almaya başladıkları konusunda bir haber geçti.73 Buna göre, Bağdat’tan bağımsız Kürt petrolünün satışına karşı çıkan ve Ankara’yı bu temelde eleştiren
ABD söz konusu petrolün müşterisi oldu.
Avrupa için ise Rus doğalgazına olan bağımlılığını azaltma politikası bağlamında Kürt doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa pazarına ulaştırılması önem arz ediyor. Rusya’ya bağımlılığın azaltılması noktasında devreye sokulan en önemli proje olan Nabucco, Hazar gazının sürdürülebilir miktarda olmaması, TANAP (Trans Anadolu Doğalgaz Hattı) gibi Türkiye’nin ortaya attığı alternatif projeler ve projeyi yürütecek şirketlerin zamanla projeden soğumaları gibi nedenlerle uzun bir süre askıya alındı. Kürt doğalgazının Nabucco’nun hayata geçmesini engelleyen ilk nedeni ortadan kaldıracağı ve projeye sürdürülebilir miktarda doğalgaz sağlanmasına imkân vereceği söylenebilir.74 Öte yandan, Rusya petrolünün yüzde 80’i başta Almanya ve Hollanda olmak üzere Avrupa ülkelerine giderken, doğalgazın yüzde 76’sı da yine Avrupa ülkelerine ihraç edilmektedir.75
KANITLANMIŞ DOĞALGAZ REZERVLERİ
0
5
10
15
20
25
30
35
40
45
50
Rusya
İran
Katar
Türkmenistan
ABD
Suudi Arabistan
Birleik Arap Em.
trilyon metre küp
Kaynak:
http://www.eia.gov/naturalgas/
Avrupa’nın Rus enerji kaynaklarına yönelik bu yüksek orandaki bağımlılığı 2014’ün başında patlak veren Ukrayna/Kırım krizinde bir kez daha gündeme geldi. Avrupa’nın Rusya enerjisine önemli ölçüde bağımlı olmasının, Batı’nın Ukrayna müdahalesine tepki olarak Moskova’ya yönelik olası ekonomik yaptırımları önündeki en önemli engel olduğu göz önüne alındığında, Avrupa için alternatif enerji kaynakları ciddi bir alternatif olarak yeniden tartışılmaya başlandı.
ABD ve Rusya arasında Soğuk Savaştan sonra en ciddi gerilimlerden biri Ukrayna ekseninde yaşanırken, Rusya’nın en büyük enerji şirketlerinden
biri OAO Rosneft (ROSN), ExxonMobil ile Kuzey Irak’taki enerji sahasına yönelik lisans alabilmek için Mart 2014’ten itibaren görüşmelere başladı.76 Bu da, bir taraftan Batı’nın Rusya enerji sektörüne olası bir yaptırıma gitmesinin zorluğunu gösterirken diğer taraftan da Rusya’nın enerji piyasasındaki etkinliğine alternatif olabilecek alanlarda da rekabet gücünü artırma politikası izlediğini ortaya koymaktadır. Üstelik dünyanın en geniş kanıtlanmış doğalgaz rezervlerinin Rusya’da bulunduğu (44,4 trilyon m3) ve Avrupa’nın da enerji açığını kısa ve orta vadede çözme imkânı olmadığı göz önüne alınırsa Kürt doğalgaz ve petrolünün Rusya’yı ikame edebilecek bir alternatif gibi durmadığı söylenebilir. Bu nedenle Rusya’yı Avrupa enerji piyasasında dengelemenin “en makul” yolu, dünyanın en geniş ikinci doğalgaz rezervine sahip İran’ı (33,1 trilyon m3) Avrupa enerji pazarına entegre etmek gibi durmaktadır. Dolayısıyla 2013 yılından itibaren Batı’nın Tahran yönetimi ile nükleer müzakerelerde bir orta
yolda buluşmaya başlaması bu politika değişikliğinin bir işareti olarak okunabilir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Ankara ve Erbil arasındaki ilişkilerde enerji konularının merkeze taşınması taraflar arasında karşılıklı bağımlılık üretmesi nedeniyle ilk bakışta kısa ve orta vadede olumlu bir gelecek görüntüsü çiziyor. Fakat henüz yeni gelişen bu dinamiğin sürdürülebilmesi birçok farklı unsura bağımlı olduğundan Ankara-Erbil ilişkilerinin nasıl bir seyir izleyeceğine dair yapılacak yorumlar tartışmaya açıktır.
İlk olarak ekonomik karşılıklı bağımlılığın asimetrik bir bağımlılık olduğu söylenebilir. Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Türkiye’nin artan enerji ihtiyacına ve Ankara’nın enerji havzası olma politikasına önemli bir girdi sağlarken, Bağdat ile yaşadığı gerginlik dolayısıyla enerji ihracatı konusunda Türkiye’ye bağımlı bir görüntü sergilemektedir.
Ankara olası bir gerginliği Erbil ile karşılaştırıldığında Rusya, Azerbaycan ve İran gibi farklı enerji tedarikçileri nedeniyle daha az kayıpla kapama imkânına sahipken, Erbil ise bir gerginlik durumunda alternatif noktasında zengin bir seçeneğe sahip gözükmemektedir.77 Dolayısıyla dengeli olmayan bu karşılıklı bağımlılığın sürdürülebilirliği ikili ilişkileri önemli ölçüde etkileme potansiyeline sahiptir.
İkinci olarak Bağdat’ın olası bir Ankara-Erbil anlaşması karşısında nasıl hareket edeceği sürecin devamını etkileyecektir.
Örneğin, Kürt petrolünün Türkiye üzerinden uluslararası piyasalara ulaştırılması tartışmasının yoğun olarak yaşandığı 2012 yılında Bağdat 25 milyar dolarlık
dört farklı projede ortaklığı olan TPAO’nun güneydeki petrol sahalarında petrol arama kontratını iptal etmiştir.78 Fakat bu adım Erbil’de Türk firmaların önemli avantajlar elde ettiği düşünüldüğünde ikame edilebilecek gibi durmaktadır.
Bağdat yönetiminin İran, ABD ve Suriye gibi aktörlerle olan ilişkisi ciddi şekilde Ankara’nın Erbil politikasını şekillendirme potansiyeli taşımaktadır. Bu potansiyel e rağmen Bağdat ve Ankara arasındaki gerginliğin önemli ölçüde liderler düzleminde (Erdoğan ve Maliki) yaşandığı göz önüne alınırsa, 30 Nisan 2014’te yapılan Irak seçimlerinin bu makale yazıldığı sırada öngörülen sonuçları Ankara-Erbil-Bağdat ilişkilerini büyük ölçüde şekillendirecektir. Erken öngörülere göre79 seçimlerin Irak’ta hükümeti kuracak şekilde belirli bir partinin başarısı ile sonuçlanmamış olması Erbil’in enerji politikasını hükümet pazarlıklarının önemli konularından birine dönüştürebilecektir
Üçüncüsü, Erbil ve Ankara arasında enerji görüşmelerinin temelde Barzani ve partisi üzerinden yürüdüğü dikkate alındığında bölgedeki diğer Kürt muhalif hareketlerin tavrı ve olası bir iktidar değişiminin süreci nasıl etkileyeceği önemli sorular olarak kenarda durmaktadır. Irak Kürdistan’ında ikinci güçlü siyasal hareket görüntüsü veren Goran Hareketi çeşitli vesilelerle Kürdistan hükümetinin Bağdat hükümetini bilgilendirmeden petrolü doğrudan Türkiye’ye göndermeye yönelik siyasetini kabul etmediğini açıkladı.80
Dördüncü olarak Türkiye’de 2013’te başlatılan barış süreci ve bu bağlamda PKK’nın çizgisinin nasıl bir seyir alacağı da Ankara-Erbil Enerji yakınlaşmasını etkileme potansiyeline sahiptir.
Türkiye sınırları içinde PKK şiddetinin yeninden başlaması olasılığı, PKK kamplarının Kürdistan Bölgesel Yönetimi sınırları içinde kalmaya devam etmesi nedeniyle Barzani’yi zor durumda bırakabilir.
Beşincisi, İran’ın 2013’ün ikinci yarısı ile birlikte başlayan Batı ile yakınlaşma politikasının bölge dinamiklerini nasıl etkileyeceği belirsizliğini koruyor. Örneğin, 2013 öncesinde Irak’ta merkezi yönetimi Şii temelinde destekleyen ve Batı ile sorunlu bir İran, Iraklı Kürtler için NATO üyesi ve AB’ye aday bir Türkiye karşısında tercih edilebilir bir seçenek değildi. Buna karşılık Batı ile sorunlarını önemli ölçüde çözmüş bir İran, Avrupa’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığını çözebilecek bir potansiyele de sahiptir. Dolayısıyla Batı ile görüşme masasına oturan bir İran, Erbil yönetiminin de dikkatini çekmiş ve Erbil 2014’te Tahran ile enerji konularında bazı antlaşmalar imzalamaya başlamıştır.81
Son olarak, Suriye Kürtleri ve buradaki PYD hareketinin nasıl bir çizgiye kayacağı tartışması da belirsizliğini koruyor. Dolayısıyla Suriye’deki merkezi hükümete karşı grupların ve özellikle Kürt hareketinin nasıl bir seyir izleyeceği Erbil-Ankara arasındaki ilişkileri etkileme gücüne sahiptir.
1980’li ve 90’lı yıllar boyunca Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik ilgisi, PKK’nın bölgede konuşlanması nedeniyle, PKK ile mücadele ekseninde şekillendi.
2000’lerin ikinci yarısında Kuzey Irak’taki Kürt grupların otonom bir yapıya kavuşması ve ardından bölgede önemli miktarda petrol ve doğal gaz kaynaklarının keşfi Ankara’nın bölgeye yönelik politikasına yeni bir boyut kattı. Özellikle 2010’lu yıllarla birlikte enerji konusu Türkiye’nin Bölgesel Kürt Yönetimi ile ilişkilerinde temel dinamik haline dönüştü. Bu çalışma, Ankara ve Erbil arasındaki ilişkilerde yeni bir parametre olarak devreye giren ve Türkiye’nin sadece Ortadoğu politikasını değil aynı zamanda iç siyasetini de etkileyen enerji ilişkilerini analiz etmeye çalışacaktır.
51. “Genel Energy’ye Kuzey Irak piyangosu”, Sabah, 10 Nisan 2013.
52. “Kuzey Irak gazı Siyahkalem’e”, Hürriyet, 14 Eylül 2014.
53. “K.Irak petrolü TEC’le aranacak”, Hürriyet, 16 Kasım 2013.
54. Şirket hakkında bkz. http://www.powertrans.com.tr/
55. “Kuzey Irak petrolü Türkiye üzerinden satılmaya başladı”, haber7.com, 1 Ocak 2014
56. “Kürt petrolü aktı, akacak”, Hürriyet, 4 Aralık 2013.
57. “Hindistan, İran’a petrol borcunu Halkbank’tan ödedi”, Hürriyet, 10 Ağustos 2011.
58. “Treasury Official on Fight Against Terrorist Financing”, 4 December 2009, Wikileaks,
https://www.wikileaks.org/plusd/cables/09ANKARA1725_a.html.
59. Bu konuda kapsamlı bir rapor için bkz. Seda Kırdar, “ABD’nin İran’a Uyguladığı Altın Yaptırımı ve Olası Sonuçları”, Türkiye Ekonomi
Politikaları Araştırma Vakfı, (Nisan 2013).
60. Tolga Tanış, “ABD’li vekiller Halkbank’a yaptırım istedi”, Hürriyet, 21 Nisan 2013.
61. Cengiz Çandar, “Kürdistan petrolleri ve Türkiye’nin Tercihleri”, Radikal, 15 Aralık 2013.
62. “Irak’tan flaş iddia: ‘Paralar Halkbank’ta toplanmayacak’”, Hürriyet, 28 Aralık 2013 ; “11,5 milyar $’lık Halk tezgâhı”, Sabah, 28 Aralık 2013.
63. “Kürt petrolü için yeni adres Halkbank”, Hürriyet, 28 Aralık 2013 ; “Ali Babacan: Kuzey Irak petrolleri için de Halkbank’ı kullanacağız”, t24, 8 Ocak 2014.
64. “Yoluna Bağdat’sız devam edebilir”, Hürriyet, 4 Ocak 2014.
65. Mehmet Nayır, “Türkiye Halkbank’ta direniyor”, Sabah, 9 Mart 2014.
66. “Kürt petrolü masaya yatırıldı”, Hürriyet, 17 Nisan 2014.
67. “Turkish energy minister denies selling Kurdish oil without Baghdad’s consent”, Hurriyet Daily News, 17 Şubat 2014
69. Bu konuda Mayıs 2008 tarihli Wikileaks’te yayınlanan bir belge için bkz. “Scenesetter for Nechirvan Barzani’s Visit to Washington, Mayıs 20-21”,
http://wikileaks.org/cable/2008/05/08BAGHDAD1526.html
70. Massimo Morelli ve Costantino Pischedda, “The Turkey-KRG Energy Partnership: Assessing Its Implications”, Middle East Policy,
c. 21, no.1 (2014), s. 107; Bu doğrultuda ABD medyasında çıkan iki yazı için bakınız. Ben van Heuvelen, “Iraq’s Kurdish Region Pursues
Ties with Turkey - for Energy Revenue and Independence”, The Washington Post, 9 Kasım 2013; Tim Arango ve Clifford Krauss,
“Kurds’ Oil Deals With Turkey Raise Fears of Fissures in Iraq”, The New York Times, 2 Aralık 2013.
71. Ben van Heuvelen, “Turkey weighs pivotal oil deal with Iraqi Kurdistan”, The Washington Post, 11 Aralık 2012.
72. Wladimir van Wilgenburg, “Erdogan Rebuts US Administration Over Oil Deals”, rudaw.net, 19 Nisan 2013.
73. “Israel, U.S. import disputed oil from Iraqi Kurdistan”, Reuters, 15 Mayıs 2014
74. Elliott ve Beryl, “Natural Gas Development in Kurdistan”, s. 43 ve 45.
75. “U.S. Energy Information Administration, Russia: Overview”, eia.gov, 12 Mart 2014.
76. “Rosneft Said to Discuss Taking Stake in Exxon Kurdish Blocks”, Bloomberg, 26 Mart 2014.
77. Üstelik Erbil ve Ankara arasındaki ekonomik bağımlılık enerji alanıyla sınırlı değildir. Örneğin 2013 verilerine göre Kürdistan Bölgesel Yönetimi içinde faaliyet gösteren yabancı menşeili firmaların 1500’ünü diğer bir ifadeyle yüzde 65’ini Türk firmaları oluşturmaktadır. Yine Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde satılan ürünlerin yaklaşık yüzde 80’i Türkiye’den gelirken, 2013 yılında Türk firmalar
inşaat sektöründe 4,3 milyar dolarlık bir yatırım gerçekleştirmişlerdir. Bu ekonomik ilişkiler dış ticaret hacmine de yansımış ve 2009 yılında 4 milyar dolar olan dış ticaret hacmi çok kısa bir süre içinde 2013’de üç kat aratarak (petrol ve gaz ticareti hariç) 12 milyar dolara kadar yükselmiştir. Invest in Group, Kurdistan Review, (Express Basımevi, İstanbul: 2014), s. 47 ve 63; Cağaptay ve Evans, “Turkey’s Changing Relations with Iraq”, s. 9.
78. Balcı, “Türkiye’nin Irak Politikası 2012”, a.g.m., s. 126
79. Örneğin, Verda Özer, “Iraq Elections and Turkey”, Hurriyet Daily News, 3 Mayıs 2014; “Unresolved Iraqi Election Affects Turkey’s
Relations with Baghdad, KRG”, Daily Sabah, 2 Mart 2014.
80. “Goran, Petrol Anlaşmasına Karşı” kurdistan-post.eu, 30 Kasım 2013.
www.setav.org
***