26 Şubat 2021 Cuma

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN KÜRT SORUNUNDAKİ KAMU DİPLOMASİSİ BÖLÜM 4

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN KÜRT SORUNUNDAKİ KAMU DİPLOMASİSİ BÖLÜM 4




Uluslararası Arenada Ortak Bir Azınlık Politikası Yok 

Uluslararası ilişkilerde, uluslararası antlaşma, sözleşme veya bildirilerin hiçbirinde net bir azınlık tarifinin bile yapılamadığı bir ortamda; ne Birleşmiş Milletler, ne de devletler, gerek azınlıkların tarifi, gerekse de uygulama konusunda henüz ortak bir sonuca varamamışken46, Avrupa Birliği’nin bazı platformları ve yetkili kişileri, tarihi ve ilmi hiçbir dayanağı olmadan Türkiye’de azınlıklar yaratmış ve bunun propagandasını yapmıştır. 

Bu bağlamda, başta yukarıda sadece bazılarının yazıldığı AP kararları olmak üzere Türkiye’den birtakım taleplerde bulunulmuştur. 

Diğer taraftan, Avrupa Konseyi ulusal azınlıklar hakkında Avrupa genelinde mevcut ve yürürlükte olan en önemli sözleşmeyi yaratmasına rağmen, Avrupa 
devletleri “azınlık” kavramı konusunda anlaşamadıklarından, bu kavramın net ve müşterek bir tanımı bile bugüne kadar yapılamamıştır. 

Ayrıca, Avrupa Konseyi bu konuda üye devletlere de geniş yetki marjı tanımaktadır. 1995 yılında imzaya açılan “Avrupa Ulusal Azınlıkları Koruma 
Çerçeve Sözleşmesi”, bugüne kadar Avrupa Konseyi üyesi 47 devletten 39’u tarafından imzalanıp onaylanmıştır. 

Sözleşmeyi imzalayıp henüz onaylamamış 4 devlet vardır ki bunlar Belçika, Yunanistan, İzlanda ve Lüksemburg’dur. Sözleşmeyi henüz ne imzalayıp, 
ne de onaylamış devletler ise Fransa, Türkiye, Monako ve Andora’dır. Fransa ve Türkiye, “ulusal azınlık” kavramını kabullenmedikleri için sözleşmeyi 
imzalamamışlardı.47 

AB, ülkesinde uluslararası anlaşmalarla belirlenen resmi azınlıkları bulunan, üyeleri olan Yunanistan ve Bulgaristan’ın bile taraf olmadığı, Türkiye’nin ise tıpkı Fransa gibi çekince koyarak imzaladığı BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ni, Katılım Ortaklığı Belgesi’nin orta vadeli öncelikleri arasına koyarak, ön şartlardan birisi haline getirmişti. Yunanistan, Lozan Antlaşması’na rağmen, Batı Trakya’daki Türkleri yok saymakta, Türk adı geçen tüm dernek, lokal ve okulları kapatmakta, kendi müftülerine seçme hakkını bile vermemektedir. Batı Trakya’da yaşayan 
Türk azınlığına Yunanistan’ın resmi çevreleri Türk demek istememektedirler.48 
Konumuz açısından dikkatlerden kaçmaması gereken önemli bir nokta da, AB üye ülkeleri içinde azınlıklara yönelik uygulamalarında birbirinden farklı olduğu gerçeğidir.49 Mesela, Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily, Süddeutche Zeitung’a verdiği demeçte, Türklerin Alman Toplumuna uyumu konusunda “En iyi uyum şekli asimilasyondur” diyebiliyor. Schily, Almanya’da Südet, Frizya, Rumen ve Danimarka azınlığının dışında, yeni azınlıklar oluşturulmasına karşı olduklarını dile getirerek, ülkede geçerli yasalara göre, söz konusu yasal azınlıkların dillerinin desteklendiğini belirtiyor. “Südetler Orta Almanya Radyosu’nun (MDR) yayın yaptığı bölgede televizyon programlarını iki dilde izleme olanağına sahipler. 
Türkler ise radyo ve televizyon aidatı ödedikleri halde bundan yoksunlar. Türklere neden böyle bir olanak sağlanmıyor?” sorusuna, “Hayır, hayır. 

Uyumun hedefi Alman kültürüne çekmektir insanları. Mümkün olan her dili destekleyemeyiz. Ayrıca böyle bir şey kaosa sürükler” yanıtını veriyor. 
Bakan Schily, 

“Ben birinci dili Türkçe olan homojen bir Türk azınlığı oluşmasını istemiyorum. Türkler bizim kültür alanımızda büyümeli. Anadilleri Almanca olmalı. 

Birbirimizi yanlış anlamamak için; ben farklı kültürlerarası salahiyetin oluşmasından yanayım. 

Hiç kimse kökenini de inkâr etmek mecburiyetinde kalmamalıdır” dedikten sonra o halde Türkler Almanların değerlerini ve geleneklerini mi benimseyecekler? şeklindeki soruya “Asimilasyonun kelime anlamı birbirine benzemektir. Bu farklı biçimde gerçekleşebilir. Ama sonuçta insanlar ortak bir kültürde birbirine benzer” diyebiliyor.50 

Diğer taraftan, bazı Avrupalıların planladığı ise, Türk Milletini etnik kökenlere göre parçalama ve bölme girişimleridir. Kamuoyu oluşturma ve propaganda faaliyetleri ekseninde bağımsızlık ve demokrasi mücadelesi adı altında bölücülük teşvik edilerek Türk Milletini etnik ve dini kimliğine göre saflaştırma ve ayrıştırma stratejisi uygulanmaktadır. Böylece Türklük kavramının içi boşaltılarak, sanal azınlıklar yaratılması tehlikesi söz konusudur. AB’nin bu girişimleri sonucunda onaylanan Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin ve kabul edilen bazı yasaların olumsuz etkileri zaman içinde ortaya çıkacağı beklenmelidir. Bu bağlamda, Sadi Somuncuoğlu’nun da belirttiği gibi niçin Avrupalı Devletler, Fransa, İspanya, 
İngiltere vd., kendilerine mozaik değiliz, monoblok-tek parçayız diyorlar da, bize gelince siz “çok kültürlü” ve “mozaik”siniz diyorlar? İnsan haklarını ileri sürerek, etnik grupların, egemenliğimize ortak yapılmasında ısrar ediyorlar? Niçin bizim yetkili ve yetkisiz işbirlikçiler, “çok kültürlülükle ve mozaik” olmakla övünüyor, “farklılıkların zenginliğimiz” olduğunu ısrarla tekrarlıyor? Türkiye’nin 36 etnik parçadan meydana geldiğini vurgulayıp etnik gruplara dayalı bir rejim kurmanın adına “demokratikleşme” diyorlar? 51 sorularının üzerinde durulup irdelenmesi gerekmektedir. 

Bu bağlamda, Türkiye’nin tarih ve kültür temelli Atatürk’ün de tanımladığı Türk Milleti algılaması ekseninde ulusal çıkarları doğrultusunda kamu diplomasisi 
politikaları üretmesi hayati bir önem arz etmektedir. 

AP’nin başta Kürtler olmak üzere, Türk Milletine yönelik bu tutumunun AB’nin diğer kurumlarınca da desteklenmesi önemli bir husustur. 

Mesela, Türkiye’de yerel ve bölgesel özerkliği dayatan, demokratik federasyonu ima eden AB, Güneydoğu’dan açıkça Kürdistan diye söz eden AB Bölgeler Komitesi Genel Kurulunda, Türkiye Raporunu onaylayıp diğer kurumlarında dikkatine sunarak kamuoyu oluşturabiliyor. Örneğin bu raporda, Türkiye’yi etnik ve dinsel azınlıklara dayalı bir federasyona doğru götürmek istediği izlenimi veren AB; günümüzde tartışılan yerel ve bölgesel özerkliği aslında resmen 2005 yılında istemişti.52 
Avrupa cephesinde bu gelişmeler olurken aynı tarihlerde Türkiye’de, başkanlığını Şeyh Sait’in torunu Abdülmelik Fırat’ın yaptığı Hak ve Özgürlükler Partisi’nden bir grup, elde megafon, Diyarbakır’ın Ofis semtinde Kürt Federasyonu için imza toplayıp, 3 Ekim görüşmelerinden hemen önce bunu AB ülkelerine gönderiyordu. Diyarbakır il başkanı Halis Nezan imza kampanyasının amacının Irak benzeri federatif bir yapının Türkiye’de de kurulması olduğunu söyleyerek isteklerini şöyle sıralıyordu: 
“Yıllardır Kürt, Kürdistan kelimesi telaffuz edilemiyordu. Biz Kürt ana diliyle ilköğretimden üniversite sonuna kadar eğitim yapılmasını istiyoruz... 1960 darbesinden sonra birçok Kürt yerleşim biriminin değiştirilen isimleri geri verilmeli. AB ülkelerinin birçoğunda federal bir yapı vardır. Ayrıca Türkiye burnumuzun dibindeki 100-200 bin nüfuslu Kıbrıs için federasyon istiyorsa, 20-25 milyon nüfusu bulunan Kürtlerin de bu tür masumane talebini karşılamalıdır.”53 
Sadece bu örnekte bile görüleceği üzere, Türkiye’de tam bir kavram patolojisi yaşatılmaya çalışılıyor. Hâlbuki Türkiye’de tarihsel ve bilimsel olarak olmayan bir etnik çatışma54 her türlü vasıta denenerek zorla da-yatılıyor. Devletin bölücü isteklere göre, demokrasi ve insan hakları adı altında Cumhuriyetin değerlerine ve Türk Anayasasını yok saymaya yönelik etnik temelde yeniden yapılandırılması talep edilebiliyor. Hâlbuki Türk Anayasası’nın 10. maddesine göre; herkes dil, din, etnik, mezhep vb. ayırmaksızın kanun önünde eşittir, hiçbir kimseye, zümreye imtiyaz tanınamaz. Sadece Kürtlere birtakım haklar verilmesi ve ayrımcılık sağlanması konusu başlı başına Anayasaya aykırı bir durum oluşturmaktadır. 
Bu bağlamda Türkiye kamuoyuna da bu hususlar ısrarla vurgulanmalıdır. Ayrıca bugün Türkiye, yıllarca kamu diplomasisine önem vermemenin getirdiği sorunlarla boğuşmaktadır ve bu sorunların en büyüğü yabancı kamuoyu tarafından tanınmamak değil, yanlış tanınmak ve kendini dünyaya iyi ifade edememektir. Türkiye’de devletin dominant yapısı nedeniyle ülkeler arasında, devlet ve hükümet başkanları nezdinde yürütülen ilişkilerin diplomasi bağlamında yeterli olduğu düşünülmektedir. Ancak değişen diplomasi anlayışı ve yumuşak gücün uluslararası ilişkilerde öne çıkması, direkt kamuoylarına yönelik faaliyetleri zorunlu hale getirmiştir. Türkiye bilimsel ve tarihsel bakımdan güçlü olduğu konularda aktif lobicilik faaliyetleri ve kamu diplomasisi uygulamaları geliştirmek zorundadır. 
Nitekim, National Branding konusunda uzman Simon Anhalt’in Türkiye örneğinden yola çıkarak söylediği gibi eğer bir ülke kendi algısını ve itibarını yönetmezse, itibarı kendi doğal ritmiyle ilerlemekte, başkaları tarafından yönetilir hale gelmektedir.55 Gerçekten de Kürt meselesinde olduğu gibi, Türkiye’nin itibarını zedeleyen Ermeni soykırımı iddialarında, Kıbrıs meselesinde ve haklı olduğu daha pek çok ulusal konularda Türkiye kendini dünyaya anlatmakta sorun yaşamakta ve ülkenin prestiji büyük darbe almaktadır. Bu bağlamda, kamu diplomasisindeki yetersizlik dış politikada, özellikle Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde Türkiye’nin önünü kapatmakta ve türlü sıkıntılara katlanmak zorunda bırakmaktadır. 
Diğer taraftan, Avrupa Birliği üyesi ülkeler de Türkiye’yle ilgili karar alırken halklarının düşüncelerini, Türkiye’ye bakış açılarını göz önünde bulundurmakta dırlar. Siyasilerin kendilerini seçen toplumun kararlarını dikkate alması demokrasinin bir gereğidir. Dolayısıyla, o ülkelerin halklarını hazırlamak, kafalarındaki önyargıları gidermek ve Türkiye’nin gerçek yüzünü ortaya koymak Türkiye için çok büyük önem taşımaktadır. 
Bunun dışında komşu ülkelerin halklarının birbirlerine sempati duyabilmeleri, birbirlerine karşı düşmanlık duygularından uzak durabilmeleri yine etkin bir kamu diplomasisi neticesinde elde edilebilmektedir.56 

Sonuç 

Kamu diplomasisini en basit ifadesiyle, bir hükümetin veya uluslararası aktörün başka bir ulusun halkını ve aydınlarını, bu ulusun politikalarını kendi avantajına döndürmek amacıyla etkilemeye çalışmasıdır şeklinde tanımladığımızda; AB’nin amacının, demokrasi, özgürlükler ve insan hakları gibi kulağa hoş gelen kavramları birer yumuşak güç unsuru olarak kullanıp, Türkiye’yi kültürler, dinler ve ırklar mozaiği haline getirmeye çalıştığını da söylemek mümkündür. Böylece, küreselleşmenin büyük bir ivme kazandığı günümüz uluslararası ilişkilerinde, Türkiye’nin türlü zorluklarla Lozan’da kurulmuş dengesinin bozulması ve rahatlıkla Batının çıkarları doğrultusunda kullanılabilecek veya şekillendirilecek kıvama getirilmesi de söz konusu olacaktır. Bu çerçevede, bırakın yapsınlar, bırakın etsinler mantığıyla işleyen sistemde, etnik ayrılık temelinde bölünmenin hukuksal altyapısı oluşturulmak istenebilir. Farklılıklar öne çıkarılarak kültürel zenginlik adıyla üniter Türk millî devletinin yapısı, etnik temelde ayrıştırılmaya ve kültürel farklılıklar siyasallaştırılmaya çalışılabilir. Bu noktada, AB’nin Türk halkına ve bazı aydınlarına uyguladığı kamu diplomasisi yoluyla Türkiye’de tam bir kavram ve kafa kargaşası yaratılarak devletin bölücü isteklere göre demokrasi adı altında 
yeniden yapılandırılması talep edilebilir. Nitekim Avrupa Parlamentosu çatısı altında alınan kararlar, düzenlenen oturumlar bu isteklerin fikri ve siyasi alt yapısını oluşturmaktadır. Avrupa’da çeşitli platformlarda insan hakları ve demokrasi bağlamında ele alınan konular, Türkiye üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanılma çabası içinde olduğu görünümü vermektedir. Bu çalışmada birkaçını ele aldığımız Avrupa Parlamentosu çatısı altında Türkiye aleyhine sayısız toplantı, konferans ve oturumlar eşgüdümlü olarak yapıldığı ve çeşitli kararların çıkarıldığı tespit edilmiştir. 

Türkiye üzerine oynandığı iddia edilen küresel oyunların bir parçası olan siyasi Kürtçülük programlarının uygulanması bağlamında alınan kararların ve politikaların incelenmesi, konunun anlaşılması ve dış boyutu açısından oldukça önemlidir. Bazı çevrelerin iddia ettiği AB’nin Türkiye’nin etnik merkezli bir federal yapıya doğru dönüştürülmesini desteklediği tezi dikkate alınmalıdır. Esasında terör sorunu, özellikle son zamanlarda “Kürt Sorunu” diye adlandırılmaya başlanmış ve böylece bu sorun etnik temellere oturtulmuştur.57 Bu bağlamda Kürt Sorunu, adeta 100 yıl önce Türk devletinin Balkanlarda Rumlarla, Yunanlılarla ve Doğu’da Ermenilerle hatta Araplarla yaşadıklarının tekerrürü gibidir ve aslında bir bakıma uluslararası bir meseledir. Esasında Türkiye’de var olan sorunun etnik merkezli bir Kürt sorunu değil, siyasal merkezli bir Kürtçülük sorunu olduğu gerçeği unutulmamalıdır.58 

Kürt sorununda olduğu gibi, Türkiye’nin kamu diplomasisine ayrı bir önem vermesi gerekmektedir. Günümüzde uluslararası toplumu etkilemenin ve yönlendirmenin en önemli araçlarından biri olan kamu diplomasisi, bir ülkenin çıkarlarını savunma, meşruiyet sağlama ve dış kamuoyu oluşturma anlamında en etkili araçlarından biridir. İletişimin küreselleştiği dünyamızda her ülkenin bu araçtan en verimli şekilde yararlanmaya çalışması doğaldır. 
Kendini iyi ifade edemeyen, yanlış algılanan ve hakkında ön yargılara sahip olunan Türkiye de bu yeni diplomasi alanını göz ardı etmemeli, sahip olduğu yumuşak güç kaynaklarını iyi değerlendirmelidir. 

Kaynaklar 

Arslan, Ali, Efendi ve Uşak Avrupa Birliği-Türkiye İlişkileri, İskenderiye Yayınları, İstanbul, 2008. 
Avar, Banu, Hangi Avrupa?, Truva Yayınları, 3. Baskı, Ocak, İstanbul, 2008. 
Akyol, Taha, Ama Hangi Atatürk, Doğan Egmont Yayıncılık, 2. Baskı, İstanbul, Şubat 2008. 
Akıllıoğlu, Tekin, (yayına hazırlayan), İnsan Haklarının Korunması Alanında Uluslararası Temel Belgeler, Bilgi Yayınevi ve SBF İnsan Hakları 
Merkezi Ortak Yayını, Genişletilmiş 3. Basım, Ankara, 1995. 
“AP’den Küstah Bildiri”, Yeniçağ, 30.10.2008. 
Avcıoğlu, Doğan, Milli Kurtuluş Tarihi 1838’den 1995’e, Cilt: 1, Tekin Yayınevi, s. 35-36, İstanbul, 1996. 
Bacinoğlu, Taner, “Türkiye’de Alman Vakıflarının Marifetleri”, Cumhuriyet, 06.07.1999. 
Bayraktar, Muharrem, Batının Kanatları Altında PKK, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2009. 
Cull, Nicholas J., Public Diplomacy: Lessons From the Past, Figueroa Press, Los Angeles, 2009. 
Çitlioğlu, Ercan, Ölümcül Tahterevalli Ermeni ve Kürt Sorunu, Destek Yayınları, 5. Baskı, Ankara, Mart 2009. 
Demir, Vedat, “Kamu Diplomasisi ve Türkiye’nin Komşu Ülkelerle İlişkilerine 
Katkısı”, Kamu Diplomasisi Enstitüsü Institute of Public Diplomacy 
http://www.siyasaliletisim.org/pdf/kamudiplomasisiveturkiyeninkomsulari.pdf, (erişim: 15.05.2011). 
Evren, Gürbüz, Avrupa Birliği Sürecinde Kürtçülük, Truva Yayınları, İstanbul, Mayıs 2007. 
Erboz, Fatih, “Türkiye’ye Kin Kustular”, “Brüksel’de İftira Yarışı”, Yeniçağ, 15.10.2008. 
Erboz, Fatih, “Atatürk’e Dil Uzatana Soruşturma”, Yeniçağ, 30.10.2008. 
Erboz, Fatih, “Mecliste Bölücülük Broşürü”, Yeniçağ, 30.10.2008. 
European Parliament, Resolution on the Human Rights Situation in 
Turkey, (B4-1530/rev., 1534 and 1559/95), 13.12.1995. 
European Parliament, Resolution on the Sitution in Turkey and the Of-fer of a 
Ceasefire Made by the PKK (B4-0060, 0076, 0086 and 0089/96), 18.01.1996. 
European Parliament, Resolution on Human Rights and the Situation in Turkey, (B4-0769, 0797, 0820 and 0828/96), 20.06.1996. 
European Parliament, Resolution on the Political Situation in Turkey, 
(B4-0986, 0987, 0988, 0989, 0990/96 and B4-0991/96), 19.09.1996. 
European Parliament, Resolution on the Commission Reports on Developments 
in Relations With Turkey Sincethe Entry Into Force of The Customs 
Union (COM (96) 0491-C4-0605/96 and COM (98) 0147-C4-0217/ 98), 17.09.1998. 
European Parliament, Resolution on the Death Sentence on Mr. Öcalan and the Future 
of the Kurdish Question in Turkey, (B5-0006, 0012, 0018, 00230 and 0026/99), 22.07.1999. 
European Parliament, State of Relations Between Turkey and the 
European Union, (B5-0120, 0124, 0129 and 0140/1999), 06.10.1999. 
European Parliament, Secretariat Working Party Task-Force “Enlargement”, 
Turkey and Relations With the European Union, Briefing No. PE 
167.407/rev.3, Luxembourg, 10.02.2000. 
European Parliament, European Parliament Resolution on the 1999 
Regular Report From the Commission on Turkey’s Progress Towards Accession, 
(COM (1999) 513-C5-0036/2000-2000/2014 (COS), 15.11.2000. 
Gök, Süleyman, “Kamu Diplomasisi Yoluyla Yeni Bir Türkiye Algısı”, Türkiye Uluslararası İlişkiler Çalışmaları, TUİÇ Akademi, 
http://www.tuic akademi.org/index.php/kategoriler/turk-dis-politikasi/620-kamu-diplomasisi-yoluyla-yeni-bir-turkiye-algisi#_ftn1, (erişim: 18.04.2011). 
Hocaoğlu, Durmuş, “2023 Senesinde Türkiye Mevcut Olmayabilir”, 2023 Dergisi, Sayı: 101, 15 Eylül 2009, 
http://www.durmushocaoglu.com/dh/yazi.asp?yid=5560536, (erişim: 10.10.2010). 
Hocaoğlu, Durmuş, “Türkler Vatanlarına Sâhip Çıkamıyor!”, 
http://www.durmushocaoglu.com/dh/yazi.asp?yid=5518008, (erişim: 25.02.2011). 
Külahçı, Ahmet, “Schily: En İyi Uyum Asimilasyondur”, Hürriyet, Berlin, 28 Haziran 2002. 
Laçiner, Sedat, “Türkiye-Avrupa İlişkilerinde Kültür ve Medeniyet: Tarihsel ve İdeolojik Kökenler”, Liberal Düşünce, No: 13, Kış 1999. 
Laçiner, Sedat, “Ayrılıkçı Televizyon Yayınlarında Dış Destek ve Nedenleri”, Journal of Turkish Weekly, 
http://www.turkishweekly.net/turkce/makale.php?id=57. 
“Lozan’ı Bir Kenara Bırakın”, Yeniçağ, 06.04.2006. 
Leloğlu, Duygu, Radikal, 6 Temmuz 2001. 
“Megafonla Kürt Federasyonu Talep Ediyor”, Hürriyet, 17.07.2005. 
Millas, Herkül, Türk-Yunan İlişkilerine Bir Önsöz, Kavram Yayınları, İstanbul, 1995. 
Özalp, Güven, Milliyet, Brüksel, 7 Ekim 2000. 
Özdağ, Ümit, PKK Terörü Neden Bitmedi, Nasıl Biter?, Kripto Kitaplar, 4. Baskı, Ankara, 2009. 
Özdemir, Ali Rıza, Kart-Kurt Sesleri Arasında Kaybolan Gerçek Kürtler ve Türklük, Kripto Kitaplar, Ankara, 2009. 
“Özerklik İstendi Sıra Devlette!”, Yeniçağ, 9.07.2005. 
Poyraz, Emel, An Analysis of the Political Relations Between the European Union and Russia (1990-2001), Marmara University European 
Community Institute EU Politics and International Relations M. A. Thesis, 2002. 
Poyraz, Emel, “Tarihi Boyutuyla Avrupa Parlamentosu Ekseninde Ermeni Sorunu”, Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, The Journal for 
South-Eastern European Studies, Yıl: 2010, Sayı: 17, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Yayın No: 4962, İstanbul, 2011. 
Saraçlı, Murat, Avrupa Birliği ve Türkiye’de Azınlıklar, Lotus Yayınevi, Ankara, 2007. 
Somuncuoğlu, Sadi, Avrupa Birliği Bitmeyen Yol, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2002. 
Somuncuoğlu, Sadi, “AB’de ve Türkiye’de Etnik Siyaset”, Yeniçağ, 29.11.2008. 
Şimşir, Bilal, Kürtçülük II 1924-1999, Bilgi Yayınevi, İstanbul, Ocak 2009. 
Tezel, Yahya Sezai, “AB’ye Üyelik Serüveninin En Zor Meselesi: Millî Bütünlük ve Kimlik”, Türkiye Günlüğü, Sayı: 80, Bahar 2005. 
Türkdoğan, Orhan, “Osmanlı’da Kent Soylular ve Atıf Sistemleri”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Researches About The Turks All Around 
The World, Yıl: 32, Cilt: 95, Sayı: 189, Kasım-Aralık 2010. 
Türkdoğan, Orhan, Kemalist Sistem ve Sosyolojik Yapısı, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2005. 
Uğur, Mehmet, Avrupa Birliği ve Türkiye Bir Dayanak/İnandırıcılık İkilemi, Everest Yayınları, İstanbul, 2000. 
Ünal, Serhan, “Kürt Sorunu ve Çözüm Önerileri”, Akademik Bakış, Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, Sayı: 18, Ekim-KasımAralık 
2009, ISSN: 1694-528X, 
http://akademikbakis.org/18/1cozum.htm, 
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Resmi İnternet Sitesi, 
http://www.turan.org.tr/?part=icerik&gorev=oku&id=56. 
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Balkanlar-Kıbrıs Araştırma Grubu, “Avrupa Konseyi Kıbrıslı Rumları Kızdırdı”, 15 Ekim 2010, 
http://www.21yyte. org/tr/yazi.aspx?ID=5734&kat=32. 
Yılmaz, Muzaffer Ercan, “Ethnic Identity and Ethnic Conflicts”, Akademik Bakış Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, Sayı: 21, 
Temmuz-Ağustos-Eylül 2010, ISSN: 1694-528X (www.akademikbakış.Org.) Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Resmi İnternet Sitesi, 
http://www.turan.org.tr/default.asp? 


DİPNOTLAR;

1 Avrupa Komisyonunun 1999 yılında yaptığı yenilikler sonucunda AB, hem iç hem de dış kamuoyuna yönelik etkin bir iletişim politikası geliştirmiş bulunmaktadır. İbrahim Kalın, Türk Dış Politikası ve Kamu Diplomasisi, T.C. Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, 
http:// kdk.gov.tr/sag/turk-dis-politikasi-ve-kamu-diplomasisi/20, (erişim: 19.08.2011). 
2 Nitekim AB, Türkiye’deki Enderuni aydınların algıladığı türde millî değerleri yıkan bir evrensellik anlayışına sahip değildir. Bkz: Orhan Türkdoğan, “Osmanlı’da Kent Soylular ve Atıf Sistemleri”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Researches About The Turks All Around The World, Yıl: 32, Cilt: 95, Sayı: 189, s. 70, Kasım-Aralık 2010. 
3 Aralarında Avrupa Birliği ülkelerinin de bulunduğu devletlerce imzalanan Lozan Antlaşması’na göre, Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler, 1925 tarihli Türk-Bulgar Dostluk Antlaşması’na göre de Hıristiyan Bulgarlar azınlık olarak kabul edilmiş ve ilgili taraflarca da onaylanmıştı. 
4 Gürbüz Evren, Avrupa Birliği Sürecinde Kürtçülük, Truva Yayınları, s. 16-17, İstanbul, Mayıs 2007. 
5 AB insan hakları ve azınlıklar konusunu sadece Türkiye için değil, üçüncü ülkelerle mesela Rusya Federasyonu’yla olan ilişkilerinde de bir dış politika ve kamu diplomasisi ensturumanı olarak çok sık kullanmaktadır. Bk: Emel Poyraz, An Analysis of the Political Relations Between the European Union and Russia (1990-2001), Marmara University European Community Institute EU Politics and International Relations M.A. Thesis, s. 55-56, 2002. 
6 Bir yandan kendi kurumsal çıkarları, diğer yandan AB sistemini meşrulaştırma kaygıları nedeniyle, bazılarına göre AP kendince insan hakları konusunda en azından bir dönem için daha tutarlı ve eleştirel bir tutum takınmıştır. Bkz: Mehmet Uğur, Avrupa Birliği ve Türkiye Bir Dayanak/İnandırıcılık İkilemi, Everest Yayınları, s. 279, İstanbul, 2000. 
7 Nicholas J. Cull, Public Diplomacy: Lessons from the Past, Figueroa Press, s. 12, Los Angeles, 2009. 
8 Süleyman Gök, “Kamu Diplomasisi Yoluyla Yeni Bir Türkiye Algısı”, Türkiye Uluslararası İlişkiler Çalışmaları, TUİÇ Akademi, Bkz: http://www.tuicakademi.org/index.php/kategoriler/turkdis-
politikasi/620-kamu-diplomasisi-yoluyla-yeni-bir-turkiye-algisi#_ftn1, (erişim: 18.04.2011). 
9 Vedat Demir, “Kamu Diplomasisi ve Türkiye’nin Komşu Ülkelerle İlişkilerine Katkısı”, Kamu Diplomasisi Enstitüsü Institute of Public Diplomacy, s. 1-2. Bkz: http://www.siyasaliletisim.org/pdf/kamudiplomasisiveturkiyeninkomsulari.pdf, (erişim: 15.05.2011). 
10 Türk parlamenterler, bu tür bir gündem maddesinin Mayıs ayında Ankara’da yapılacak toplantının gündem maddesinde ısrar etmeleri halinde, başta Almanya olmak üzere Avrupa’daki Türklerin haklarını tartışmaya açmak ve görüşmek istediklerini söylediler. Ayrıntılar için bkz: “Avrupa Parlamentosu’ndan Paranoyak Açıklama ‘Lozan’ı Bir Kenara Bırakın’”, Yeniçağ, 06.04.2006. 
11 “AP’den Küstah Bildiri”, Yeniçağ, 30.10.2008. 
12 “Mecliste Bölücülük Broşürü”, Yeniçağ, 30.10.2008. 
13 Gelinen son noktayı çeşitli yönleriyle ele kalan kaynak için bkz: Bir Örtülü Bağımsızlık Talebi “Demokratik Özerklik”, 2023 İkibin Yirmiüç Dergisi, Sayı: 124, 15 Ağustos 2011. 
14 Ayrıntılar için bkz: “Türkiye’ye Kin Kustular”, “Brüksel’de İftira Yarışı”, Yeniçağ, 15.11.2008. 
15 Ayrıntılar için bkz: “Alman Profesöre Hakaret Davası”, Zaman, 29.11.2008; Ayrıca bkz: “Brüksel’deki Konuşmaya Ankara’da Soruşturma”, Hürriyet, 1.12.2008; “Atatürk’e Dil Uzatana Soruşturma”, Yeniçağ, 30.11.2008. 
16 Yoksa Kürtler ve kullanmayı başardıkları başka unsurlar hiç de umurlarında değildi. Bkz: Ali Rıza Özdemir, Kart-Kurt Sesleri Arasında Kaybolan Gerçek Kürtler ve Türklük, Kripto Kitaplar, s. 21-22, Ankara, 2009. 
17 Ali Rıza Özdemir, Kart-Kurt Sesleri Arasında Kaybolan Gerçek Kürtler ve Türklük, s. 11. 
18 Sedat Laçiner, “Türkiye-Avrupa İlişkilerinde Kültür ve Medeniyet: Tarihsel ve İdeolojik Kökenler”, Liberal Düşünce, Nu: 13, s. 39-57, Kış 1999. 
19 Konrad Adenauer Vakfı’nın Türkiye danışmanı, Alman Dışişleri Bakanlığı’nın finanse ettiğiAlman Doğu Enstitüsü’nün Müdürü Udo Steinbach, daha önce Almanya’nın Paris’teki büyükelçiliğinde askeri ataşe olarak görev yapmıştı. 1971-1975 yıllarında “Ortadoğu Masası” şefi olduğu Ebenhausen Vakfı’nın Alman dış istihbarat örgütü BND’ye yakınlığı da bilinmektedir.
Bugün Avrupa’da sözü dinlenen ve televizyon programlarına katılarak fikri sorulan
bir Türkiye uzmanıdır. Bkz: Taner Bacinoğlu, “Türkiye’de Alman Vakıflarının Marifetleri”,Cumhuriyet, 06.07.1999.
20 Banu Avar, Hangi Avrupa?, Truva Yayınları, 3. Baskı, s. 141, İstanbul, Ocak 2008. 
21 “Pangalos Türkiye’ye Hakaret Yağdırdı”, Cumhuriyet, 25.09.1997. 
22 Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi 1838’den 1995’e, Cilt: 1, Tekin Yayınevi, s. 35-36, İstanbul, 1996. 
23 Taha Akyol, Ama Hangi Atatürk, Doğan Egmont Yayıncılık, 2. Baskı, s. 14, İstanbul, Şubat 2008. 
24 Durmuş Hocaoğlu, “2023 Senesinde Türkiye Mevcut Olmayabilir”, 2023 Dergisi, Sayı: 101, 
s. 28-41, 15 Eylül 2009, http://www.durmushocaoglu.com/dh/yazi.asp?yid=5560536, (erişim: 10.10.2010); Ayrıca bkz: Durmuş Hocaoğlu, “Türkler Vatanlarına Sahip Çıkamıyor!”, 
http://www.durmushocaoglu.com/dh/yazi.asp?yid=5518008, (erişim: 25.02.2011). 
25 Agit ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin aldığı bazı kararlar için bkz: Sadi Somuncuoğlu, Avrupa Birliği Bitmeyen Yol, Ötüken Yayınları, s. 121-122, İstanbul, 2002. 
26 ASALA ile PKK arasındaki ilişkileri tarihi derinliği içinde tüm yönleriyle ortaya koyan kaynak için bkz: Ercan Çitlioğlu, Ölümcül Tahterevalli Ermeni ve Kürt Sorunu, Destek Yayınları, 5. Baskı, Ankara, Mart 2009. 
27 Deklarasyonun tam metni için bkz: Bilal Şimşir, Kürtçülük II 1924-1999, Bilgi Yayınevi, s. 618-619, İstanbul, Ocak 2009. 
28 SSCB döneminde Erivan’ı kendileri için uzun soluklu bir savaşın Hanoi’si (Kuzey Vietnam) olarak niteleyen ASALA militanları, bugün bile Irak’ın kuzeyindeki PKK’lı teröristlerle omuz omuza Türk ordusuna karşı çarpıştıklarını açıklamaktadırlar. PKK’nın Ermenistan’da üstler edindiğine ilişkin Türk ve dünya basınına yansıyan haberler ve bu haberlerin hemen ardından PKK terörünün Türkiye-Ermenistan sınırına yakın yörelerde yoğunluk kazanmış olması, ASALA ile PKK arasında kuruluş aşamasından başlayarak günümüze değin süren iş, amaç ve eylem birliğinin somut göstergeleridir. Ayrıntılar için bk: Ercan, Çitlioğlu, Ölümcül 
Tahterevalli Ermeni…, s. 206-207. 
29 Ayrıntılar için bkz: Sedat Laçiner, “Ayrılıkçı Televizyon Yayınlarında Dış Destek ve Nedenleri”, Journal of Turkish Weekly, http://www.turkishweekly.net/turkce/makale.php?id=57. 
30 Ermeni Soykırımı iddialarının tarihi boyutuyla Avrupa Parlamentosu ekseninde incelendiği çalışma için bkz: Emel Poyraz, “Tarihi Boyutuyla Avrupa Parlamentosu Ekseninde Ermeni Sorunu”, Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, The Journal for South-Eastern European Studies, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Yayın No: 4962, Yıl: 2010, Sayı: 17, s. 157-198, İstanbul, 2011. 
31 Bu konu hakkında bkz: Yahya Sezai Tezel, “AB’ye Üyelik Serüveninin En Zor Meselesi: Millî Bütünlük ve Kimlik”, Türkiye Günlüğü, Sayı: 80, s. 19-29, Bahar 2005. 
32 European Parliament, Resolution on the Human Rights Situation in Turkey, (B4-1530/rev., 1534 and 1559/95), 13.12.1995. 
33 European Parliament, Resolution on the Situation in Turkey and the Offer of Ceasefire Ma-de by the PKK (b4-0060, 0076, 0086 and 0089/96), 18.01.01996. 
34 European Parliament, Resolution on Human Rights and the Situation in Turkey, (B4-0769, 0797, 0820 and 0828/96), 20.06.1996. 
35 European Parliament, Resolution on the Political Situation in Turkey, (B4-0986, 0987, 0988, 0989, 0990/96 and B4-0991/96), 19.09.1996. 
36 European Parliament, Resolution on the Commission Reports on Developments in Relations With Turkey Sincethe Entry into Force of The Customs Union, (COM (96) 0491-C4-0605/96and COM (98) 0147-C4-0217/98), 17.09.1998. 
37 European Parliament, Resolution on the Death Sentence on Mr. Öcalan and the Future of the Kurish Question in Turkey, (B5-0006, 0012, 0018, 00230 and 0026/99), 22.07.1999. 
38 European Parliament, State of Relations Between Turkey and the European Union, (B50120, 
0124, 0129 and 0140/1999), 06.10.1999. 
39 European Parliament, Secretariat Working Party Task-Force “Enlargement”, Turkey and Relations With the European Union, Briefing No., PE 167.407/rev. 3, Luxembourg, 10 February 2000. 
40 1 Ağustos 1975 yılında kabul edilen ve Türkiye’nin de imzaladığı AGİK Helsinki Sonuç Belgesi’nin hazırlık çalışmaları sırasında yapılan müzakereler de oldukça tartışmalı geçmiştir. Müzakerelerde, BM Sözleşmesi’nin sanal değil, kabul edilmiş milli azınlıklar için söz konusu olan kendi kaderini tayin hakkı, self determinasyon, ilkesinin devletin ülke bütünlüğünü ihlal etmeyeceği ve dolayısıyla bölünme hakkını içermediği açıkça belirtilmiştir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve Mahkemesi’nin içtihadında da “AİHS’nin hiçbir şekilde özel statü sağlamaya yönelik taleplere alet edilemeyeceği” belirtilerek, “egemen bir devletin, 
sınırları içinde yaşayan milli azınlıkların self determinasyon isteklerine ilişkin başvuruları kategorik olarak” reddedilmektedir. Sadi Somuncuoğlu, a.g.e., s. 124. 
41 European Parliament, Secretariat Working Party Task-Force “Enlargement”, Turkey and Relations With the European Union, Briefing No., PE 167.407/rev.3, Luxembourg, 10 February 2000. 
42 Bu hususta bkz: Muharrem Bayraktar, Batının Kanatları Altında PKK, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2009. 
43 Güven Özalp, “Brüksel”, Milliyet, 7 Ekim 2000. 
44 European Parliament, European Parliament Resolution on the 1999 Regular Report From the Commission on Turkey’s Progress Towards Accession, (COM (1999) 513-C5-0036/20002000/2014 (COS)), 15.11.2000. 
45 Duygu Leloğlu, Radikal, 6 Temmuz 2001. 
46 Üstelik bahse konu olan azınlıklar, tümüyle kabul edilmiş milli azınlıklar olmasına rağmen, milli azınlıklara ait olduğu söylenen hak ve özgürlükler konusunda da net, kesin ifadeler kullanılmayan bu belgelerin tamamında, hak ve özgürlüklerin devletlerin eşitliği, toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlığı aleyhine kullanılamayacağı vurgulanmış, böylece azınlık gruplarının ayrı bir devlet kurma, siyasi otonomi ve özerklik gibi taleplerle ortaya çıkmaları engellenmiştir. Yüksek ahlaki, insani ve hukuki değerler üzerine inşa edildiği öne sürülen, ancak izlediği politikalar ile altında imzası olan uluslararası antlaşma ve sözleşmeleri dikkate 
almadığını gösteren AB’nin, Türkiye’ye karşı iyi niyetli davrandığından söz etmek mümkün müdür? Sadi Somuncuoğlu, a.g.e., s. 133; Ayrıca bkz: Prof. Dr. Tekin Akıllıoğlu (yayına hazırlayan), İnsan Haklarının Korunması Alanında Uluslararası Temel Belgeler, Bilgi Yayınevi ve SBF İnsan Hakları Merkezi Ortak Yayını, Genişletilmiş 3. Basım, Ankara, 1995. 
47 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Balkanlar-Kıbrıs Araştırma Grubu, “Avrupa Konseyi Kıbrıslı Rumları Kızdırdı”, 15 Ekim 2010, http://www.21yyte.org/tr/yazi.aspx?ID=5734&kat=32. 
48 “Genellikle dili dönmüyor Yunanlının Türk demeye, Müslüman demeyi yeğliyor” diyen Herkül Millas’a göre, Batı Trakyalı Türklere Türk demek, Yunanlıları genellikle şaşırtmakta, bu azınlığın bu isimle nitelendirilmesini yadırgamakta ve rahatsız etmektedir. Bkz: Herkül Millas, Türk-Yunan İlişkilerine Bir Önsöz, Kavram Yayınları, s. 123, İstanbul, 1995. 
49 Murat Saraçlı, Avrupa Birliği ve Türkiye’de Azınlıklar, Lotus Yayınevi, s. 15, Ankara, 2007. 
50 Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily, Süddeutche Zeitung’a verdiği demeç için bkz: Ahmet Külahçı/Berlin, “Schily: En İyi Uyum Asimilasyondur”, Hürriyet, 28 Haziran 2002. 
51 Sadi Somuncuoğlu’na göre; bugün eskiden adına “düveli muazzama” denilen Haçlıların kışkırttığı etnik bölücü terörün nelere mal olduğu bütün açıklığı ile ortadayken insanlığa karşı işlenen suçlardan sayılan kanlı terör medyada, ülkenin her yerinde, hatta TBMM’de savunulabiliyor. Her vesileyle “etnik milliyetçiliğe” karşı çıkıyormuş gibi görünenlerin, aslında elleri kardeş kanına bulanmış bu hainleri meşrulaştırdıkları, alenen pazarlığa girdikleri de biliniyor. Benzerine hiçbir ülkede rastlanmayacak bu duruma karşı, kamuoyunda yeterli tepkinin olmayışı ise hayret vericidir, sosyolojik açıdan incelenmelidir. Tabii burada akla, yerli-yabancı, yetkili-yetkisiz çevrelerin yürüttüğü, zihin karıştıran psikolojik harekât geliyor. 
Sanki “etnik” temelli egemenlik talebine evet denilmesi gerekiyor ve bu yapılma dığı için devlete ve millete “silah çekilmesi” normalmiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Hem de dünya ve Avrupa gerçeği gizlenerek. Bunun için “Kıblegâh” (!) yapılan AB ülkelerindeki etnik durumun rakamlarla analiz edildiği kaynak için bkz: Sadi Somuncuoğlu, “AB’de ve Türkiye’de Etnik Siyaset”, Yeniçağ, 29.11.2008. 
52 “Özerklik İstendi Sıra Devlette!”, Yeniçağ, 9.07.2005. 
53 “Megafonla Kürt Federasyonu Talep Ediyor”, Hürriyet, 17.07.2005. Nezan topladıkları imzaları 3 Ekim 2005 müzakere tarihinden önce AB yetkili organları, Birleşmiş Milletler, AB’nin Türkiye’de bulunan 25 ülke büyükelçisi ile TBMM’ye verip federasyonla ilgili taleplerini dile getireceklerini söyledi. 
54 Etnik kimlik olgusu ve etnik çatışmaların nasıl meydana geldiği hususunda analitik bir çalışma için bkz: Muzaffer Ercan Yılmaz, “Ethnic Identity and Ethnic Conflicts”, Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, Sayı: 21, Temmuz-Ağustos-Eylül 2010, ISSN: 1694-528X 
(www.akademikbakış.Org.), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Resmi İnternet Sitesi: 
http://www.turan.org.tr/default.asp?, (erişim: 20 Ağustos 2011). 
55 Özdem Sanberk - Hakan Altınay, “Kamu Diplomasisi ve Yumuşak Güç”, Sabah, 8 Ocak 2008, Bkz. arsiv.sabah.com.tr/2008/01/08/haber, (erişim: 25 Ağustos 2011). 
56 Uluslararası ilişkiler açısından, bir devletin sınırları dışında yaşayan ortak din, dil, soy, tarih ve kültür gibi ortak değerlere sahip vatandaşlarının bulunması kamu diplomasisini yürütmeyi de kolaylaştırmaktadır. Ancak, bu durumu bazen dezavantaj haline de gelebilmektedir. Avrupa kamuoyunda Türkiye’nin imajı ve AB üyeliği, Almanya, Avusturya, Danimarka, Fransa gibi ülkelerde yaşayan yoğun Türk nüfusu ile ilişkilendirilmektedir. Göç ve entegrasyon sorununun olumsuz yansımaları da Türkiye’nin AB sürecinde kendini göstermektedir. 
Detaylar için bk: Emine Akçadağ, “Dünyada ve Türkiye’de Kamu Diplomasisi”, Kamu Diplomasisi Enstitüsü, http://www.kamudiplomasisi.org/pdf/emineakcadag.pdf, (erişim: 30 Mayıs 2011). 
57 Esasında varolan sorunun “Kürt Sorunu” olarak adlandırılmamasının neden daha mantıklı olduğunu tarihten de yararlanarak açıklamaya çalışan ve günümüzde gelinen noktada meselenin nasıl çözülebileceğine dair önerilerde bulunan çalışma için bkz: Serhan Ünal, “Kürt Sorunu ve Çözüm Önerileri”, Akademik Bakış, Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, Sayı: 18, Ekim-Kasım-Aralık 2009, ISSN:1694-528X, http://akademikbakis.org/18/ 1cozum.htm. 
58 Ümit Özdağ, PKK Terörü Neden Bitmedi, Nasıl Biter?, Kripto Kitaplar, 4. Baskı, s. 32, Ankara, 2009. 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder