BEYİNLERİN SULANDIRILMASI.., 2
Doğu Perinçek Dostumla Beyin Fırtınasına Devam.,
26 NİSAN 2017
Bedri Baykam
Ülkemizde solun en güçlü belleklerinden İP’nin değerli Başkanı Doğu Perinçek’le doğal olarak anlaştığımız onca konu dışında, fikir ayrılığımızı yazılarımızdan
sürdürdüğümüz bir sorun var: Perinçek, seçimlerde “CHP+MHP+İP” cephesini öneriyor. Ben ise 10.09.2013 tarihli yazımda, bu dayanışmaya MHP’nin dahil
olmasına, gerekçelerini sayarak karşı çıktım. MHP’nin, AKP ne zaman zora düşse, hep onu kurtaran can simidini yoktan var ettiğini hatırlattım
(en son Gezi’ye katılmama çağrısı ve Suriye tezkeresine verdikleri destek gibi). Dolayısıyla bu muhalefetin güvenilmezliğini, buraya yönelen oyların
yanlış bir kullanıma alet olabileceği riskini aktardım. Ama parantez açıyorum: MHP’ye bir eleştiri getirmiyorum. Sonuçta her parti gibi, onların da öncelik
özgürlüğü var. Şayet laiklik ve demokrasiyi korumak yerine, ülkenin “milliyetçi-mukaddesatçı” profiline hitap edeceklerse, AKP’ye arka çıkacaklarsa,
kimsenin onları durdurmaya ne gücü yeter ne de artık vakti. Madem MHP içkiye AKP gözüyle bakmak istiyor, Zafer Bayramı’nda Trakya’da bile
“Bu resepsiyonda içki veriliyor” diye örgütünün üyeleri çekip gidebiliyor, o zaman da bize düşen, tespiti yapıp devekuşu sendromundan vazgeçmek.
Perinçek bana 10 gün önce yanıt yazıp aynı konuyu tartışmaya açtı:
Bedri Baykam’a Silivri Kalesi’nden sesleniyoruz.,
“(…) Burada sevgili arkadaşım Bedri Baykam’a sesleniyorum. 10 Eylül 2013 günü Cumhuriyet’te çıkan yazısını yazdığı gün, ABD Başkonsolosu Kilner,
‘Milliyetçiliği dışlayın’ diyor. Bedri Baykam gibi bir sağlam taşa yeterli uyarıdır sanırım.
MHP’nin vatansever tabanı, MHP yönetimine mahkûm değildir. Eğer Devlet Bahçeli, AKP-PKK ortaklığının belediyeleri elinde tutma ve Türkiye’yi bölme
tasarımına teslim olursa, o milliyetçi tabanı arkasında göremeyecektir. Bunu bilelim.
MHP tabanının bağnaz milliyetçiliğe değil, Türkiye’nin bütünlüğünü koruyacak bir kardeşlik anlayışına yöneldiğini de görelim. Milyonlarca milliyetçinin
bu sorumluluğu paylaşacağına güvenelim.”
İşte bu noktada sevgili Perinçek’e “Bu konuda hiçbir itirazım zaten yok” derim! Nedir aradaki fark? “MHP’nin vatansever tabanı MHP yönetimine mahkûm
değildir” cümlesi. Yani benim kendini milliyetçi hisseden ama bunu laik-demokrat eksende tutmaya kararlı, dinci değil, dindar insanların bu ittifaka
destek vermelerine ne itirazım olabilir ki? Ama bu ancak MHP’yle değil, söz konusu seçmen profiliyle gerçekleştirilecek bir ittifaktır. Çünkü MHP
yönetiminin değiştiğine dair topluma sunduğu bir özeleştiri veya bilgi akışı da yoktur. Dolayısıyla ittifak ancak MHP’nin veya eski merkez sağın laik-demokrat
oylarına yapılacak bir çağrıyla olur.
Biliyorum, bu makalemi okuyan insanların bir kısmı şimdiden ya dudak büktüler ya da panik içinde feryat etmeye başladılar: Nasıl olur da bir solcu,
Ulusalcılığı -yani bir önceki kelimeyle milliyetçiliği- savunabilir efendim, bu ne ilkeliliktir (!). Bunun yanıtını özellikle vermek istiyorum: Dünyada ülkesini
sevmekten utanan, korkan, bu duyguyu saklayan solculara sahip başka gerçek ötesi bir ülke yoktur! Ne Küba’da ne Fransa’da ne de Amerika’da böyle bir
“özel ırk” da yoktur. Aynen “Türk” kelimesinden korkan ve o zoraki “Türkiyeli” sıfatını aklıevveller gibi dayatmaya kalkan, halkına “Amerikanyalı”,
“Fransalı”, “İngiltereli” diyen insan olmadığı gibi! Bir Türk’ün tarihini, Cumhuriyetini, vatandaşını, bayrağını sevmesinin “ayıplı ırkçılık” olduğunu sananları
acil şekilde tedavi ettirmemiz lazım. Çünkü ülkeye has sorunları deforme ederek kendini bu kadar yobaz hale dönüştürmek, hayra alamet değildir.
İnatla “Ne mutlu Türk’üm diyene” cümlesinde sanki “Ne mutlu Türk kanı taşıyana” denmiş gibi bir saldırı noktası oluşturanlar, kalkıp 300 ırk karması
taşıyan ABD vatandaşlarına da aynı saçmalıkları anlatıyorlar mı? İnsan milletini, ülkesini delicesine sevip çok güzel savaş karşıtı da olur, ırkçılığın bir
numaralı düşmanı da! Tüm yaşamını evrensel kardeşliği sağlamaya da harcayabilir! Bunların “çelişkili” olduğunu sananların acilen “Ben nerede hata
yaptım da 2 milyon saatlik beynime kazınmış TV tartışma programları sonucunda bu gaflete düşmüştüm acaba?” diye özeleştiri yapmaları lazım.
Aynen bu uydurma propagandalar yüzünden herkese “faşist” damgası vurmaya meraklı bahtsızlar gibi!
Sevgili Perinçek’e ileteceğim diğer mesaj şu: Solda CHP’nin ötesinde, Cumhuriyet değerlerini kabul eden diğer sosyalist-sosyal demokrat yapılarla ve
özellikle “Gezi” birikimiyle diyalog, “güç birliği” açısından sanıldığından çok daha önemlidir!
http://www.gunlukkoseyazilari.com
****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder