Türkiye’de ya da Uluslararası Mahkemede…Tayyip için kaçış yok! | |||||
İran’daki yolsuzluk soruşturması ve Türkiye
İran’da uzun süredir devam eden yolsuzluk soruşturması geçen hafta ilk sonuçlarını vermeye başladı. Ahmedinejad döneminin bakanları mahkemeye giderek ifade verdiler. Bakanların yolsuzlukta ortağı olan isim yani Babek Zencani de ifade verdi. Türkiye’deki 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasının İran’daki izdüşümü yaşanıyor aslında. Ama İran, meselenin üstünü örtmüyor. Bilakis doğrudan üzerine gidiyor. Acaba aynı meselenin iki ucunda bulunan İran ve Türkiye’de olayların bu şekilde farklı akmasının nedeni ne?Bilindiği gibi Babek Zencani, Reza’nın İran’daki ortağı. Ya da daha doğru bir ifadeyle patronu. Yani Zencani’nin İran’da takip edilmesi doğrudan Reza’nın da takibi anlamına geliyor. Tabii ki bu da onun Türkiye’deki ilişkili olduğu isimlerin... Sırasıyla bakan çocuklarının, Egemen’in, Zafer’in, Muammer’in, Erdoğan’ın ve en nihayetinde de Bilal ve Tayyip’in işin içine yeniden girmesi anlamına geliyor. İran’daki soruşturma Türkiye’ye nasıl mı yansıyacak? Olay sadece İran ve Türkiye arasındaki bir mesele olsaydı yansımayabilirdi tabi. Fakat boyut çok daha büyük… Olay basit bir yolsuzluk davası değil. İş uluslararası bir kara para aklama ve terör finansmanı boyutunda. Bunu gerçekte hem uluslararası camia, hem İran, hem de konunun AKP’li ilgilileri çok iyi biliyor. Ama işte mesele burada kopuyor… İran, Ahmedinejad döneminde yapılan işlerin İran’ın başına büyük bir bela açacağının farkında olduğu için sert davranıyor. Ahmedinejad’ın yardımcısı olan Muhammed Rıza Rahimi geçtiğimiz günlerde ağır bir ceza aldı: 5 yıl hapis ve 290 bin doları aşkın para cezası. Peki, suçu neydi Rahimi’nin? Babek Zencani’nin kirli işlerinde ortak olmak… İran’da bunlar olurken bu iş eninde sonunda Türkiye’ye de yansıyacak. Yani Türkiye’de kendi kurdukları komisyonlarda ve kendi milletvekillerinin oylarıyla aklanmak kurtuluş olmayacak. Pisliğin boyutu öyle ya da böyle bizimkileri de zorlayacak. Egemen’in de tahmin ettiği gibi bu iş mahkemede bitecek ama bu Türkiye’nin Yüce Divanı mı olur yoksa Uluslararası Ceza Mahkemesi mi? İşte asıl mesele artık bu…
Örtülemeyecek pislik: Kara Para ve Terör finansmanı ağı
Aslında bu karanlık ağın bir ucu Rusya’da, diğer ucu İran’da. AKP, Reza aracılığıyla bu iki ülkenin kara paralarını akladı. Buradan gelen para ile de Suriye’den Nijerya’ya, Kosova’dan Somali’ye kadar El Kaideci grupları silahla ve parayla besledi. Bunların savaş bölgelerine akmasına yardımcı oldu. Bu nedenle MİT tırlarında yakalanan silahlarla, 17-25 Aralık soruşturması birbirinden bağımsız olaylar değildi. Aksine aynı mekanizmanın iki ucuydu. AKP çok büyük bir kumar oynamıştı. Ama ahlaksızlık sıradan bir kumarbazınkini çok aşmıştı. Kumarbaz kendini riske atar, hadi en fazla da ailesini… Fakat bunlar tüm ülkeyi riske attılar. Kendilerini kurtarmak için olayı örtmeye kalktılar ama maalesef görünen o ki bu işin cezasını bize ulus olarak çektirecekler.Uluslararası güçlerin ve yargının bu işin peşini bırakması düşünülemez. Nitekim olayın bir ucundaki Rusya, malî araçlarla cezalandırılıyor. Son olarak kredi notunun düşürülmesi bunun bir boyutu. İran ise çok daha kıvrak davranarak işin içinden sıyrılıyor. Kendi içinden olaya bulaşmış olanları cezalandırıyor, Ahmedinejad dönemini her alanda tasfiye ediyor. Böylece uluslararası arenada makbul bir ülke konumu ediniyor. Kısacası dengeler Ortadoğu’da Türkiye’nin aleyhine, İran’ın lehine değişiyor. Fakat değişen dengelerde kendisini kurtaran sadece İran değil. Diğer kazanan Esad…
Türkiye hedef, İran ve Suriye makbul
İlk haberler ABD’nin Esad’ı istifaya davet etmekten vazgeçtiği yönünde geldi. Gerçi bu yen bir şey değil. ABD bu tip açıklamaları aylar önce emekli devlet görevlilerine yaptırdığında işin devamını geleceğini yazmıştık. ABD, çok uzun zamandır Esad’ın gitmesini istemekten vazgeçmişti. Şimdiyse bu politikasını resmîleştiriyor sadece. Ahmet Davutoğlu ise ABD’nin böyle bir şey yapacağına inanmadığını söyleyebildi ancak… Eşinin kendisini aldattığına bir türlü inanamayan mağdur eşin psikolojisine girdi. Ama strateji psikolojik durumla yürümüyor ki…Herhalde Esad’ın ABD dış politika dergisi Foreign Affairs’te boy gösterdiğini görünce şok olmuştur bizim “ Stratejik Müflis ”… Esad’ın ilk sözleri şunlardı: “Mesele sadece askeri açıdan daha fazla aktif olmak değil. Çünkü bu sadece askeri bir mesele değil. Siyasi bir mesele. ABD’nin Türkleri ne kadar etkilemek istediğiyle ilgili. Çünkü teröristler hava saldırılarına bu kadar uzun süre dayanabiliyorlarsa, Türkler onlara silah ve para gönderiyor demektir. ABD, El Kaide’ye desteğini kesmesi için Türkiye’ye baskı yaptı mı? Hayır yapmadı. Bu yüzden mesele sadece askeri değil. Bu birincisi…” Düne kadar AKP, ABD’den Esad’a karşı daha fazla baskı yapmasını isterken şimdi işler tersine döndü. Ama Esad’ın diyecekleri bunlarla da sınırlı değildi. Röportaj şöyle sürüyordu: “ Foreign Affairs: Bizzat Erdoğan’ı mı suçluyorsunuz? Bir zamanlar onunla ilişkileriniz oldukça iyiydi. Beşar Esad: Evet. Çünkü o El Kaide’nin tabanını oluşturan Müslüman Kardeşler ideolojisine bağlıdır. Müslüman Kardeşler, 20’inci yüzyılın başlarında şiddet içeren siyasi İslam’ı özendiren ilk siyasi İslami örgüttür. O (Erdoğan), sıkı sıkıya buna bağlıdır ve bu değerlere inanmaktadır. Fanatiktir ve bu yüzden hâlâ IŞİD’i desteklemektedir. Olanlardan bizzat sorumludur.” Yıllarca Ortadoğu’daki neredeyse tüm terörist örgütlere destek olmuş bir ülke Suriye… İran ise 1979’dan beri İslam Devrimi ihraç etmek adına Batıyla cepheleşen, sık sık teröre destek vermekle suçlanan diğer ülke… Ama şimdi AKP’nin Şeriatçılığı ve maceracılığıyla o noktaya gelindi ki İran ve Suriye makbul, Türkiye hedef oldu. Esad o kadar makbul ki Amerikan dergilerinde Türkiye’yi hedef gösterebiliyor. İran o kadar makbul ki Yemen’de Şiî Husilere darbe yaptırıyor, Batı da bunu Yemen El Kaidesine karşı destekliyor… AKP’nin Sünnî Hilali çoktan çöktü, İran-Suriye eksenli Şiî Hilali hem de Batının himayesinde kuruluyor… Her şey tersine döndü, Ortadoğu dengeleri tepetaklak oldu. Anlaşılan bu sürecin sonunda AKP ve Tayyip rejimi de tepetaklak olacak. Fakat Türkiye’nin de bu işten zarar görmemesi mümkün değil.
Türkiye ulusal güvenliği için suçluları yargılamalı
Bu işin sonu artık belli oldu. Ortadoğu’da değişen dengelerde Suriye ve İran inisiyatifi ele aldı. Suriye’yi bizzat Tayyip maceracılığıyla kurtardı. İran ise Ahmedinejad dönemini bitirerek kendisini Batı himayesine aldı. Üstüne üstlük Reza’nın patronu Zencani ve ortaklarını cezalandırarak suçlanmaktan da kurtuldu. Sırada tüm bu suçlamaların AKP üzerinden Türkiye’ye yöneltilmesi var. Çok yakında Türkiye uluslararası alanda kara para aklayıcısı, El Kaide destekçisi, terör finansmancısı bir şer ülkesi, bir “ Rouge State – Haydut Devlet ” olarak tanımlanacak.Bu noktada Türkiye’nin gerçekten suçlulardan kurtulması şart olmuştur. Bu adamların ceza almadan kalması ve Türkiye’yi yönetmeye devam etmeleri ABD’ye “ Gel Türkiye’ye müdahale et, Kürdistan’ı kur, hatta hazır sene 2015’ken Ermenistan’a da toprak ver ” demektir. Zaten Batı, yıllardır Tayyip’e tam da bu nedenle katlanıyor. Onun atacağı delice adımların, işleyeceği suçların Türkiye’yi bu savunmasız duruma getireceğini çok iyi biliyor. AKP’den kurtulmak artık Türkiye için bir Şeriat-laiklik meselesi ya da sıradan bir yolsuzluk sorunu değil. Bir güvenlik ve varlık sorunu… Türkiye, ulusal güvenliği için suçluları yargılamalı, cezalarını vermeli ve başından atmalı. Kaya Ataberk'in önceki yazıları:-HDP ile AKP’nin ortak seçim stratejisi (Sayı 477 , 25 Ocak 2015)-İlker Başbuğ’un bitmeyen PKK (S)empatisi (Sayı 476 , 18 Ocak 2015) -Paris Saldırısı karşısında Müslümanların tavrı ne olmalı? (Sayı 475 , 11 Ocak 2015) -Cizre’de AKP ve PKK’nın ortak planı: PKK’lılar dışındaki herkese katliam (Sayı 474 , 4 Ocak 2015) -Tahşiyeciler: Mazlum mu, Radikal Cihatçı mı, Polis Örgütü mü? (Sayı 473, 21 Aralık 2014) -Mevlana’nın Türk Medeniyetinden, AKP’nin Rantçı Medeniyetsizliğine… (Sayı 472, 14 Aralık 2014) -Tayyip-Putin görüşmesi ya da “Rus Ayısı”yla yatağa giren AKP (Sayı 471, 7 Aralık 2014) -AKP’nin II. Dersim Açılımı: Sadece CHP’yi değil Türkiye’yi de Bölme Planı (Sayı 470, 23 Kasım 2014) -Dünya Liderliğinden, Zabıta Müdürlüğüne (Sayı 469, 9 Kasım 2014) -CHP'nin yanlış Kobane politikası? (Sayı 467, 19 Ekim 2014) -PKK-Hüda Par çatışması mı PKK’nın rakibini imha planı mı? (Sayı 466, 12 Ekim 2014) -Özal, Kürtlük ve “Federasyon” (Sayı 465, 28 Eylül 2014) -Turgut Özal dönemi ve Nakşîler (Sayı 464, 21 Eylül 2014) -MSP’nin Akıncıları ve Silahlı Radikal İslamcılığın sahaya inmesi (Sayı 463, 14 Eylül 2014) -1977 Seçimleri ve MSP’de artan Kürt ağırlığı (Sayı 462, 7 Eylül 2014) -Erbakan-Erenköy Nakşîleri ilişkisi ve MSP tabanı (Sayı 461, 31 Ağustos 2014) -Kürt-İslamcı yükselişte Erbakan-Millî Görüş çizgisi ve Nakşîler (Sayı 460, 24 Ağustos 2014) -Sağdaki Kürt İslamcılardan, Kürt İslamcı Sağcılığa (Sayı 459, 17 Ağustos 2014) -1960’larda Merkez Sağ’da Kürt-İslamcılar (Sayı 458, 3 Ağustos 2014) -Türklere Kürt-İslamcı komplo ve Sağ tabanın kökenleri (Sayı 457, 20 Temmuz 2014) -27 Mayıs döneminde tasfiye denemesi ve Sağın Kürt-İslamcılığı sahiplenmesi (Sayı 456, 13 Temmuz 2014) -Doğuda devletin tasfiyesi, aşiret-tarikat rejiminin yeniden kuruluşu (Sayı 455, 6 Temmuz 2014) -Demokrat Parti döneminde Nakşî Kürtler ve aşiretler (Sayı 452, 15 Haziran 2014) -Hoybun’un kuruluşunda Fransız-Nakşî Kürt işbirliği (Sayı 450, 1 Haziran 2014) -Nakşî şeyhleri, İngilizler, Ermeniler ve Aryen ırkçılığı (Sayı 449, 18 Mayıs 2014) - İngilizler, Musul ve Kerkük için Şeyh Sait’i destekledi (Sayı 448, 11 Mayıs 2014) - Haşim Kılıç, kılıcını çekti (Sayı 447, 4 Mayıs 2014) - Şeyh Sait Ayaklanması: İngiliz emrindeki Kürtçü şeriatçılık (Sayı 446, 27 Nisan 2014) - Şeyh Sait ayaklanmasını kimler, nasıl örgütledi? (Sayı 445, 20 Nisan 2014) - Nakşî Kürtlerin ikinci kolu Şeyh Sait Ailesi (Sayı 444, 13 Nisan 2014) - Sağın Barzani sevgisi ve Nakşî dayanışması (Sayı 443, 6 Nisan 2014) - Nakşî Barzanilerin Türkiye’ye ihanet dosyası (Sayı 441, 16 Mart 2014) - AKP-Barzani kardeşliğinin kökü, Necip Fazıl ve Nehrî ailesii (Sayı 440, 9 Mart 2014) - Nakşî Kürtçülerin birinci kolu Nehrî Ailesi’nin kısa tarihi (Sayı 439, 2 Mart 2014) - Tanzimat’ta Nakşî güçlenmesi ve Kürtçülüğün doğuşu (Sayı 438, 23 Şubat 2014) - Diktatörle tarikatın savaşı: II. Mahmut’la müttefiki Nakşîler nasıl karşı karşıya geldi? (Sayı 437, 16 Şubat 2014) - Kürt Nakşîliği Türk Devletini ve toplumunu nasıl böldü? (Sayı 436, 9 Şubat 2014) - İngilizler, Vahhabîlik ve Kürt Nakşîliğinin Türklüğe karşı gizli ittifakı (Sayı 435, 2 Şubat 2014) - Kürt Nakşîliğinin Kökeni Şehrizorlu Şeyh Halid ve İngiliz Ajanı Claudius Rich (Sayı 434, 26 Ocak 2014) - AKP-Cemaat çatışmasının ardındaki Nakşibendî-Nurcu kavgası (Sayı 433, 19 Ocak 2014) http://www.turksolu.com.tr/478/kataberk478.html |
15 Kasım 2016 Salı
Türkiye’de ya da Uluslararası Mahkemede…
Etiketler:
17-25 Aralık,
Ahmedinejad,
Babek Zencani,
Beşar Esad,
Mahkemede,
Muhammed Rıza Rahimi,
Reza Zarrab,
Tayyip için kaçış yok,
Türkiye,
Uluslararası
BİLGİ EDİNMEMİZİ SAĞLAYAN HER KİTAP. HABER, BİLGİ, BELGEYİ OKUMAK DEĞERLENDİRMEK,
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder