25 Aralık 2018 Salı

GÜVENLİK DEĞERLENDİRME RAPORU Mart’18

GÜVENLİK DEĞERLENDİRME RAPORU Mart’18




Mart 2018 
Değerlendirme Raporu 

1. Dönem İçerisindeki Gelişmeler 
2. Sınır Ötesi Operasyonlar 
3. Güvenlik Değerlendirmesi 
4. Şubat 2018 Dönemine Ait İstatistiki Bilgiler 
5. Mart Ayı Önemli Gün ve Haftalar 
6. Ayın Haberi 
7. Securitas Güvenli Yaşam Rehberi 

İçindekiler 

a. Türkiye’de: 

(1) Ankara’da Vergi Dairesi’nde patlama 

01 Şubat 2018 tarihinde Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı binası önünde patlama meydana geldi. 3 kişinin yaralandığı patlamanın, bomba düzeneğini kullanılarak gerçekleştiridiği tespit edildi. Polis ve istihbarat birimleri, patlamanın ardından, güvenlik kamerası görüntülerini üzerinde yaptığı incelemede, bir kişinin bomba düzeneği bulunan çantayı vergi dairesinin girişine bıraktığını tespit etti. 
Ankara Valiliği tarafından yapılan açıklamada; Şüpheli şahıs ile birlikte kendisine yardım eden ve aynı araçta bulunan 2 kişinin Osmaniye ilinde, diğer 2 kişinin içinde bulunduğu aracın ise Adana ilinde yakalandığı, 

Daha sonra bu kişilerle irtibatlı olan, Şırnak ilinden 2 ve Mardin ilinden 2 kişi olmak üzere toplam 8 şüpheli şahsın gözaltına alındığı, Sahte kimlik taşıyan ve yakalama sırasında ölü olarak ele geçirilen bir kişinin, PYD'nin kontrolünde bulunan Suriye kırsalında eğitim aldığı ve yasa dışı yollardan ülkeye girdiğinin tespit edildiği belirtildi. İçişleri Bakanı Süleyman SOYLU, Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Güvenlik Denetleme Başkanlığı'nca düzenlenen Özel Güvenlik Görevlileri Eğitim Programı'nda; olayda yaşanan ihmali belirterek, güvenlik görevlisi tarafından bina girişine bırakılan şüpheli çantanın tespit edilememesi nedeni ile eleştiride bulundu. 

Dönem İçerisindeki Gelişmeler 


Mart 2018 
Değerlendirme Raporu 

(2) Kilis ve Reyhanlı’ya roket saldırısı 

01 Şubat 2018 tarihinde, Suriye'nin Afrin kenti kırsalındaki terör örgütü mevzilerinden ateşlenen roketlerden birisi Kilis kent merkezinde bir lokantaya, diğeri ise bir eve isabet etti. Patlamalarda 5 kişi yaralandı. 

Diğer bir roket ise Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde bir mezarlığa isabet etti. 

(3) İstanbul'da DEAŞ terör örgütüne operasyonu 03 Şubat 2018 tarihinde, İstanbul'da terör örgütü DEAŞ'a yönelik operasyonda, 77'si yabancı uyruklu 82 kişi gözaltına alındı. Alınan bilgiye göre, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü 
ekipleri, DEAŞ adına faaliyette bulunan, Suriye ile Irak'taki çatışma bölgelerine giden ve kentte eylem hazırlığında olduğu değerlendirilen şüphelilerin yakalanması için çalışma başlattı. Söz konusu çalışma kapsamında, 10 ilçede 16 adrese eş zamanlı operasyon düzenleyen ekipler, 77'si yabancı uyruklu 82 şüpheliyi gözaltına aldı. Adreslerde yapılan aramalarda çok sayıda dijital malzeme ve örgütsel doküman ele geçirildi. 

(4) YPG’li teröristlere gönderilen 250 bin ‘cesaret hapı’ ele geçirildi 10 Şubat 2018 tarihinde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Zeytin Dalı Harekatı'nı yürüttüğü 
Suriye'nin Afrin kentindeki PYD/YPG'li teröristlere götürülmek için yola çıkarılan cesaret verici 250 bin uyuşturucu hap, Adana polisinin çalışmasıyla ele geçirildi. Piyasa değeri 3 milyon lira olduğu belirtilen uyuşturucu haplarla ilgili Suriye uyruklu 2 kişi tutuklandı. 

(5) Ankara’da terör operasyonu 19 Şubat 2018 tarihinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, terörist elebaşı Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirilişinin 
yıl dönümü nedeniyle eylem hazırlığında oldukları ve sosyal medyadan tehdit içerikli paylaşımlarda bulundukları öne sürülen 12 kişi hakkında gözaltı kararı 
verildi.

Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ve İstihbarat Şube Müdürlüğü ekipleri, haklarında gözaltı kararı bulunan 12 şüpheliden 9’unu adreslerine düzenledikleri operasyonlarla gözaltına aldı. Diğer şüphelilerin de yakalanması için çalışmaların devam ettiği belirtildi. 


(7) DEAŞ terör örgütüne yönelik operasyonlar 

• 02 Şubat 2018 tarihinde, Samsun'da terör örgütü DEAŞ'a üye olduğu iddia edilen Irak uyruklu 1 şüpheli gözaltına alındı. 
• 03 Şubat 2018 tarihinde, İstanbul'da terör örgütü DEAŞ'a yönelik operasyonda, 77'si yabancı uyruklu 82 kişi gözaltına alındı. 
• 07 Şubat 2018 tarihinde, Samsun'da terör örgütü DEAŞ'a üye olduğu iddia edilen Irak uyruklu 6 kişi gözaltına alındı. 
• 10 Şubat 2018 tarihinde, Ankara'da terör örgütü DEAŞ'a büyük operasyon düzenlendi. Eylem hazırlığında olduğu tespit edilen terör örgütü DEAŞ mensubu 17 kişi, belirlenen adreslere düzenlenen eş zamanlı operasyonlarla yakalandı. 
• 10 Şubat 2018 tarihinde, İstanbul’da terör örgütü DEAŞ'a düzenlenen operasyonda yabancı uyruklu 31 kişi gözaltına alındı. 6 adreste yapılan aramalarda çok sayıda dijital malzeme ve örgütsel doküman ele geçirildi. 
• 12 Şubat 2018 tarihinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, terör örgütü DEAŞ'a mensup olduğu öne sürülen 23 kişi hakkında 
gözaltı kararı verdi. Gözaltı kararı çıkarılan 16 kişi yakalandı. 

Dönem İçerisindeki Gelişmeler 
Mart 2018 

• 14 Şubat 2018 tarihinde, Kayseri'de terör örgütü DEAŞ üyesi oldukları öne sürülen yabancı uyruklu 3 kişi gözaltına alındı. 
• 17 Şubat 2018 tarihinde, İstanbul'da terör örgütü DEAŞ'a yönelik 3 ilçede düzenlenen operasyonda 14'ü yabancı uyruklu 22 kişi gözaltına alındı. 
• 19 Şubat 2018 tarihinde, Mersin'de terör örgütü DEAŞ'a yönelik operasyonda 5 kişi tutuklandı. 
• 23 Şubat 2018 tarihinde, Kırşehir'de, terör örgütü DEAŞ üyeliğinden aranan kadın tutuklandı. 
• 23 Şubat 2018 tarihinde, Sakarya'da terör örgütü DEAŞ'a yönelik operasyonda 3 şüpheli gözaltına alındı. 
• 23 Şubat 2018 tarihinde, Tekirdağ'da terör örgütü DEAŞ'a yönelik operasyonda 3 kişi gözaltına alındı. 
• 23 Şubat 2018 tarihinde, Tekirdağ'ın Ergene ilçesinde terör örgütü DEAŞ'a yönelik operasyonda 3 kişi gözaltına alındı. 
• 23 Şubat 2018 tarihinde, Şanlıurfa’da, yasa dışı yollardan yurda giriş yapan DEAŞ terör örgütü mensubu iki terörist güvenlik güçleri tarafından yakalandı. 

b. Dünya’da: 

(1) Somali’de çifte bombalı saldırı 

23 Şubat 2018 tarihinde, Somali'nin başkenti Mogadişu'da, Başkanlık Sarayı yakınlarında, bomba yüklü iki otomobil ile intihar saldırısı yapıldı. Bombaların patlamasının ardından Başkanlık Sarayı yakınlarında silah sesleri yükseldi. Yerel yetkililer tarafından yapılan açıklamaya göre en az 38 kişi hayatını kaybetti, 20 kişi ise yaralandı. Saldırıyı Al-Shabab üstlendi. 

(2) Afganistan’da bombalı saldırı 

24 Şubat 2018 tarihinde, Afganistan'ın başkenti Kabil ve Helmand vilayeti, terör saldırılarına hedef oldu. 

Canlı bomba, Kabil'de diplomatik temsilciliklerin bulunduğu bölgede üstündeki patlayıcıları infilak ettirdi. Patlamanın gerçekleştiği bölgenin, aynı zamanda NATO'nun merkez binası ve ABD Büyükelçiliği’ne çok yakın bir noktada olduğu bildirildi. Saldırıda 2 kişi hayatını kaybetti, 7 kişi ise yaralandı. Saldırıyı DEAŞ terör örgütü üstlendi.Helmand vilayetinde ise peş peşe intihar saldırıları düzenlendi. Üç güvenlik görevlisinin hayatını kaybettiği patlamalarda birçok sivil de yaralandı. Saldırılardan birinin bomba yüklü araçla yapıldığı bildirildi. Helmand'daki saldırıları Taliban üstlendi.

Değerlendirme Raporu 

2 Sınır Ötesi Operasyonlar ,

a. Türk Silahlı Kuvvetleri’nden Afrin harekâtı Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından, hudut hattında ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla, Suriye’nin 
kuzeybatısında yer alan Afrin bölgesinde, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ’a mensup teröristleri etkisiz hale getirmek ve bölge halkının güvenliğini sağlamak 
üzere, 20 Ocak 2018’den itibaren başlatılan “Zeytin Dalı Harekâtı" devam etmektedir. 

Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre; “Harekât, ülkemizin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları, Birleşmiş Milletler Genel 
Kurulu’nun’nin terörle mücadeleye yönelik özellikle 1624 (2005), 2170 (2014) ve 2178 (2014) sayılı kararları ve BM sözleşmesinin 51’inci maddesinde yer alan Meşru Müdafaa Hakkı çerçevesinde, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olarak icra edilmektedir. Harekatın planlama ve icrasında sadece teröristler ve bunlara ait barınak, sığınak, mevzii, silah, araç ve gereçler hedef alınmakta olup, sivil/masum kişilerin zarar görmemesi için her türlü dikkat ve hassasiyet gösterilmektedir.” denildi. 

Harekâtın başlangıcından itibaren Türk Hava Kuvvetleri’ne ait uçaklar tarafından PKK/KCK/ PYD-YPG ve DEAŞ terör örgütlerine ait 782 hedef imha edildi. 
Ayrıca, harekât kapsamında, en az 2059 PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ terör örgütü mensubu etkisiz hale getirildi. 

b. TSK’dan Kuzey Irak’a hava harekâtı 02 Şubat 2018 tarihinde, Irak’ın kuzeyinde Kani Rash bölgesinde, insansız hava aracı (İHA) 
tarafından tespit edilen PKK'lı 3 terörist ve silah mevzileri, gerçekleştirilen hava harekâtı sonucu etkisiz hale getirildi. *Açık kaynaklardan elde edilen bilgiler çerçevesinde oluşturulmuştur. Bilgi amaçlıdır.


Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “Zeytin Dalı Harekâtı” adı altında Suriye’nin kuzeybatısında yer alan Afrin bölgesinde, sınır güvenliğini sağlamak ve bölgede bulunan teröristleri etkisiz hale getirmek maksadıyla başlatmış olduğu harekât devam etmektedir. Terör örgütü mensuplarının roketli saldırıları nedeni ile başta Reyhanlı olmak üzere Hatay ve Kilis’in sınır hattındaki mahallelerinde güvenlik hassasiyetlerinin önceki döneme göre azaldığı görülmektedir. Yurtiçinde DEAŞ terör örgütüne yönelik gerçekleştirilen operasyonlar kapsamında söz konusu 
örgüt üyelerinin tutuklamalarının devam ettiği gözlemlenmektedir. Örgütün Irak ve Suriye’de hakimiyet kurduğu alanların büyük kısmını kaybetmesine karşılık etkinliğini gösterme çabası ile uluslararası kamuoyunda ses getirecek eylemlere girişebileceği değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, güvenlik kuvvetlerinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde PKK terör örgütüne yönelik olarak özellikle örgütün sığınak ve depolarına yönelik operasyonlarının devam etmesi ile PKK terör örgütünün bu operasyonları sekteye uğratmak maksadıyla öncelikli 
olarak polis ve askeri birliklere yönelik eylemlerine devam edebileceği, tarafımızca değerlendirilmektedir. 
Afrin bölgesinde yürütülen harekata karşılık olarak, PKK/KCK/PYD-YPG terör örgütü mensuplarının, başta güvenlik güçleri olmak üzere Ankara, İstanbul gibi büyükşehirlerde ve yurt içinde çeşitli noktalarda yakalayacakları fırsatlar çerçevesinde ses getirici eylemler düzenleyebilecekleri, Ayrıca, 21 Mart günü Nevruz Bayramı nedeni ile, önceki yıllarda yaşanan gelişmeler göz önüne alındığında, izinsiz kutlamalar ve provakatif eylemlerin olabileceği değerlendirilmektedir. 
Söz konusu hassasiyete ilişkin gelişmeler tarafımızdan takip edilmekte olup ihtiyaç duyulan durumlarda SMS ve e-posta yolu ile bilgilendirmelere devam edilecektir. 

4 Şubat 2018 Dönemine Ait İstatistiki Bilgiler: a. Terör operasyonları; 

İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan haftalık terör raporlarına göre, ülke genelinde; 

• 22-29 Ocak 2018 tarihleri arasında; PKK/KCK mensubu 22, DEAŞ mensubu 6, 
• 29 Ocak-05 Şubat 2018 tarihleri arasında; PKK/KCK mensubu 14, DEAŞ mensubu 1, 
• 05-12 Şubat 2018 tarihleri arasında; PKK/KCK mensubu 16, DEAŞ mensubu 7 kişi, EL- NUSRA mensubu 1, HİZBULLAH mensubu 1, 
• 12-19 Şubat 2018 tarihleri arasında; PKK/KCK mensubu 13, DEAŞ mensubu 2, HİZB-UT TAHRİR mensubu 1, DHKP-C mensubu 1, 
• 19-26 Şubat 2018 tarihleri arasında; PKK/KCK mensubu 10, DEAŞ mensubu 18, EL NUSRA mensubu 1, EL KAİDE mensubu 1, TAHRİR EL ŞAM mensubu 1, olmak Bununla birlikte; 
• 22-29 Ocak 2018 tarihleri arasında; PKK/KCK mensubu 450, DEAŞ mensubu 59 kişi, 
• 29 Ocak-05 Şubat 2018 tarihleri arasında; PKK/KCK mensubu 335, DEAŞ mensubu 27 kişi, 
• 05-12 Şubat 2018 tarihleri arasında; PKK/KCK mensubu 353, DEAŞ mensubu 66 kişi, 
• 12-19 Şubat 2018 tarihleri arasında; PKK/KCK mensubu 713, DEAŞ mensubu 43 kişi, 
• 19-26 Şubat 2018 tarihleri arasında; PKK/KCK mensubu 259, DEAŞ mensubu 53 kişi, olmak üzere toplam 2.358 şüpheli gözaltına alınmıştır. 
üzere toplam 116 teröristin etkisiz hale getirildiği belirtilmiştir.
22 Ocak-26 Şubat tarihleri arasında “Uyuşturucu ve Kaçakçılık İle Mücadele”ye yönelik gerçekleştirilen 13.044 operasyonda; Piyasa değeri 136.402.252 TL olan; Ayrıca piyasa değeri 18.434.249 TL olan; 8.304 kg Esrar, 1.696 kg Eroin, 49 kg Kokain, 69 kg Sentetik Kannabinoid maddesi, 50 kg Metamfetamin, 
1.303.962 adet Uyuşturucu Hap 5.312 Kök Kenevir bitkisi ele geçirilmiştir. 2.455.047 adet Kaçak Sigara, 249.797 litre Akaryakıt ele geçirilmiştir. 

b. Asayiş Operasyonları; 

Söz konusu operasyonlar kapsamında 17.643 kişi gözaltına alınmıştır.

Mart 2018 Değerlendirme Raporu 

Mart ayı içersinde güvenlik hassasiyeti yüksek günler olarak Nevruz kutlamalarının yapılacağı 21 Mart tarihi ile birkaç gün önceden başlayacak kutlamalar nedeniyle özellikle 18-22 Mart tarihlerinin ön plana çıkacağı değerlendirilmektedir. Anılan günlerin güvenlik hassasiyetleri açısından takip edilmesi ve güvenlik önlemlerinin gözden geçirilmesi gerekmektedir. 

Dönem hassasiyetleri dikkate alınarak mevcut tedbirlere ilave olarak, gerekli durumlarda alınacak tedbirler ilgili Şube Müdürümüz tarafından “Securitas Güvenlik Değerlendirmesine” ek olarak sizlere sunulacaktır. 

TARİH OLAY 


İlave Tedbirler: 

Yapay zekâ gittikçe ucuzluyor. Fakat bu iyi bir haber mi?Son dönemde, Silikon Vadisi’nde rotasını tamamen kendine göre belirleyen bir drone çalışması yapıldığı ortaya çıktı. Bir akıllı telefon uygulaması ile drone ile bir kişinin takip edilmesi sağlanabiliyor. Drone izlemeye başladıktan sonra ise, takipçinin onu atlatması oldukça zor oluyor. 

Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'nin önde gelen laboratuvarlardan ve düşünce kuruluşlarından gelen yapay zekâ araştırmacılarından oluşan bir 
grup, hızla gelişen ve giderek fiyatı uygun hale gelen yapay zekâ teknolojilerinin kötü niyetli amaçlar için kullanılabileceğini anlatan bir rapor yayınladı. 
Raporda önerilen önleyici tedbirlerlerden biri de; “Risklerini en iyi şekilde anlayana kadar, üretimin geniş çaplı yayılmaması” oldu. 

Yapay zekâ uzmanları, yıllarca teknolojinin yarattığı riskleri tartıştı. Ancak bu çalışma, konunun üstesinden gelmek için gösterilen çabaların başında yer 
alıyor. Bu küçük takip dronu duyulan endişe için iyi bir örnek teşkil ediyor. Skydio adlı şirket tarafından maliyeti 2,499 $ olarak açıklanan drone; sıradan 
kameralar, açık kaynaklı yazılımlar ve düşük maliyetli bilgisayar parçaları gibi herkesin elde edebileceği teknolojik parçalarla ile yapıldı. Zamanla, bu 
parçaları bir araya getirmenin- araştırmacılar onları çift kullanımlı teknolojiler olarak adlandırmakta- giderek daha kolay ve ucuz hale geleceği tahmin 
ediliyor. 

Skydio'nun kurucularından Adam Bry, bu tür şeylerin her anlamda daha çok kullanılmaya başlandığını söyledi. Benzer teknolojiler, otomobiller, depo 

Ayın Haberi 


Mart 2018 Değerlendirme Raporu 

* www.cybintsolutions.com 
* www.infosecurity-magazine.com 
* Global Terör İndeksi Raporu (2017) 

Şirketlerin %64’ü web-tabanlı siber saldırıya maruz kalmaktadır. 2017 yılında dünya genelinde bilgi güvenliği ürünleri ve servisi pazarı 89.1 milyar dolar olmuştur. 2017 itibari ile DEAŞ terör örgütü dünyada 15 ülkeyi hedef almıştır. robotları, güvenlik kameraları ve çok çeşitli internet servisleri için yeni bir özerklik düzeyi getiriyor. Fakat zaman zaman, yeni yapay zekâ sistemleri de garip ve beklenmedik davranışlar sergileyebiliyor. Çünkü büyük miktarda veriler sayesinde nasıl öğrenme gerçekleştirdikleri halen tam olarak anlaşılamıyor ve bu onları manipülasyona açık hale getiriyor. Raporda, dronların ve diğer özerk robotların kötüye kullanımına karşı uyarılar da yer aldı. Ayrıca, raporun bir başka yazarı olan Paul Scharre, daha az belirgin yerlerde daha büyük sorunlar olabileceğini söyledi. Yapay zekanın hızlı gelişimi yeni güvenlik açıkları yaratmaktadır. Bilgisayarlı-izleme sistemi, gerçekte bulunmayan şeyleri görmek
için kandırılabilir; örneğin, yanlış yönlendiriciler güvenlik kameralarını atlatabilir veya sürücüsiz bir otomobilin güvenliğini tehlikeye atabilir. 

Araştırmacılar ayrıca, diğer tüm sistemlerde güvenlik açıklarını bulabilen ve bunları kullanabilen yapay zekâ sistemleri geliştiriyor, dedi. Bu sistemler 
hem önleme hem de suç işlemek için kullanılabilir. 


Güvenli Yaşam Rehberi 

  Gasp ve Soygunlardan Korunma İçin Kadınlara Öğütler Genel olarak kadınlar yükte hafif, pahada ağır ve bilhassa altından yapılmış olan ziynet eşyasını kullanmaktan zevk alırlar. Bundan dolayı yankesicilik, dolandırıcılık, kapkaççılık gibi hırsızlık olaylarına ve ziynet eşyalarının alınması esnasında meydana gelen boğuşmalarda yaralanmalara bazen de maalesef ölümlere maruz kalmaktadır lar. 
Aşağıda belirtilen basit emniyet tedbirleri kişisel güvenliğiniz açısından önem arz etmektedir: 

• Alışverişe çıktığınızda bilhassa semt pazarlarına gittiğinizde tüm ziynet eşyalarınızı takarak çıkmayınız. Semt pazarlarında ve büyük alışveriş merkezlerinde ziynet eşyalarını takan kişilerin kötü niyetliler tarafından takip edilebileceğini unutmayınız. 
• Alışveriş merkezlerinden veya semt pazarlarından dönerken kesinlikle ıssız yerleri tercih etmeyin. Apartmanınıza girerken arkanıza dönerek takip edilip edilmediğinizi kontrol ediniz. 
• Semt pazarlarında alışveriş yaparken poşetlerin fazlalığından dolayı, yardımcı olmaya çalışan kişilere kısa süreli de olsa çantanızı emanet etmeyiniz. 
• Bu tür alışveriş merkezi, semt pazarı vb. yerlere giderken çantanızda çift cüzdan bulundurmak ve fazla miktardaki paranızı, kredi kartlarınızı, kimlik kartınızı, ehliyetinizi vb. değerli evrakınızı başka cüzdanda bulundurmak mağduriyetinizi önleyecektir. 
• Evinizin elektrik, su telefon, doğal gaz vb. donanım ve şebekelerini kontrol için geldiklerini söyleyen tamirci, tesisatçı, belediye görevlisi kılığındaki kişilere dikkat ediniz. 
• Resmi görevli olduklarını belirten kişilerden kimlik göstermelerini isteyiniz. 
• Kapıya gelen satıcı, dilenci, bohçacı, falcı vb. kişiler her zaman mal satmak için gelmezler. Kötü niyetli kişiler toplumun bu istemini her zaman kendileri için fırsat olarak değerlendirmek isterler. Bunlara karşı her zaman dikkatli olunuz. 
• Evinizde yalnız olduğunuz bir zaman kapınızı tanımadığınız kişilere açmayınız. Kapınızda mutlaka zincir bulundurunuz. Tanımadığınız şahıslara kesinlikle kapınızı açmayınız 
• Evden çıktığınız zaman bırakmak zorunda olduğunuz değerli eşyalarınızı alışılagelmiş yerlerin dışında ve en son düşünülen veya hiç düşünülmeyen yerlerde saklayınız.
• Ziynet eşyalarınızı evde bırakma imkânınız olmadığından üzerinizde taşımak zorundaysanız, dikkat çekmemek için değerli takılarınızı örtecek giysiler giymeniz mağduriyete uğramanızı önleyecektir. 
• Toplu taşıma araçlarında seyahat ederken çantalarınızın kapaklarını iç yüze getiriniz veya çantanızı ön tarafında tutarak elinizle kontrol altına alınız. 
• Taşıtlarda seyahat ederken özellikle kucağında çocuk taşıyan bayanlara ekstra eşyalarını tutmayı teklif eden kişilere karşı dikkatli olunuz. 
• Kalabalık alışveriş merkezlerinde veya marketlerde alış-veriş yaparken cüzdanınızı çantanızdan çok sık olarak çıkarmamaya, elinizde tutmaya, tezgâh üstüne veya başka yerlere koymamaya dikkat etiniz. 
• Issız mahallerden geçmemeye özen gösteriniz. 8 Mart “Dünya Kadınlar Günü”nü kutlar, Sağlıklı ve güvenli günler dileriz. 

Saygılarımızla.


8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü 
18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitler Günü 
21 Mart Nevruz Bayramı 
13 Mart 2016 Ankara/Kızılay Saldırısı (TAK/ 34 ölü,125 yaralı) 
19 Mart 2016 İstanbul/Beyoğlu Salsırısı (DEAŞ/ 5 ölü, 37 yaralı) 
22 Mart 2016 Belçika/ Brüksel Saldırısı (DEAŞ/ 33 ölü, 250 yaralı) 
26 Mart 2016 ABD/Ohio Saldırısı (1ölü,14 yaralı) 


***

TÜRKİYENİN PYD KONTROLÜNDEKİ AFRİNE YÖNELİK ZEYTİN DALI HAREKÂTI

TÜRKİYENİN PYD KONTROLÜNDEKİ AFRİNE YÖNELİK ZEYTİN DALI HAREKÂTI 



2003'te kurulan PKK'nin Suriye kolu PYD, 2011'de BAAS rejiminin kuzeydeki 
müttefiki olarak belirmiş; Suriye'nin kuzeyinde doğuda Cezire, ortada Kobani, batıda Afrin kantonlarını kurmuş, bu kantonlarda PKK'nin kurucusu Abdullah Öcalan'ın ideolojisi doğrultusunda bir yönetim oluşturmuş, geleneksel Kürt yapısından uzaklaşmış yeni bir toplum kurma yoluna gitmiştir. Kobani vakasıyla (Ekim 2014) PYD'nin faaliyetleri Batı'da daha da dikkat çekmiş ve bu süreç, Suriye'de daha aktif bir varlığı hedefleyen ABD'nin, PYD'yi kontrolü altına almasıyla neticelenmiştir.1 

PYD’nin Suriye’nin kuzeyini BAAS rejiminin müttefiki olarak ele geçirmesi, 
Türkiye’yi ilk günden rahatsız etse de Türkiye, “Çözüm Süreci” olarak adlandırılan süreçte (Temmuz 2014) PYD’nin kazanımlarını etkileyecek bir tepkide bulunamadı; Suriye’nin seküler kalmasında anlaşan uluslar arası güçlerin de talepleriyle uyumlu olarak PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde etkinliğini artırma sürecini engelleyemedi. Ancak PYD’nin Menbiç üzerinden Fırat’ın batısına uzanması, Türkiye’nin kaygılarını artırdı ve Türkiye’de duruma fiilî olarak müdahalede bulunma düşüncesine güç kazandırdı. 

 Türkiye, PYD’yi güdümüne alan ABD’yle karşı karşıya gelmemek için Menbiç’e 
müdahalede bulunmamışsa da meşruiyetini Suriye sahasında faaliyet gösteren DEAŞ karşıtı uluslar arası koalisyonun hedefleri üzerine bina ederek Fırat Kalkanı Harekâtı’nı gerçekleştirdi (Ağustos 2017); El-Bab kasabasını müttefiki Özgür Suriye Ordusu’nun denetimine vererek PYD’nin denetimindeki Menbiç ile Afrin arasına engel koydu, İran ve Rusya ile birlikte başlattığı Soçi süreci’yle (Kasım 2017) daha güneydeki İdlib’e de uzandı ama ABD desteğindeki PYD’nin Afrin’den Akdeniz’e uzanma ihtimalini bertaraf edemedi. 

Türkiye, bu kaygı etrafında uzun süredir Afrin için operasyona hazırlanmakla birlikte, ABD’nin “Suriye Sınır Güvenlik Gücü” adı altında PYD’nin ana gücünü oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nden 30 bin kişilik bir askeri yapı kuracağını ilan etmesi,2 harekâtın başlamasında tetikleyici bir işlev görmüştür. 

Harekâtın başlamasıyla ABD, Savunma Bakanlığı Pentagon üzerinden Türkiye'nin meşru güvenlik endişelerinin farkında olduğunu belirtti. Pentagon sözcüsü Eric Pahon, "Terörle mücadelede Türkiye'nin yanındayız" ifadeleriyle birlikte kurulmak istenen gücün yeni bir “ordu” veya “konvansiyonel sınır muhafız gücü” olmadığını, ABD’nin Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre Sürecine destek sağlayacak bir güvenlik gücü olacağını ifade etti. Ama sözcüsünün "Bu güvenlik güçleri içeride DEAŞ savaşçılarının Suriye'den kaçışını engellemeye ve kurtarılmış bölgelerdeki yerel güvenliği sağlamaya odaklıdır. Bu güçler yerel 
halkı koruyacak ve Cenevre'de Suriye iç savaşının uzun dönemde çözümünü beklerken DEAŞ'ın ABD'ye, müttefik ve ortaklarına karşı yeni saldırı gerçekleştirmelerini engelleyecek."3 şeklindeki yoruma açık beyanatı, Türkiye’nin ABD’nin hedefleri ile ilgili kaygılarını artırdı ve harekâtı gerçekleştirme kararlılığını pekiştirdi. 

Zeytin Dalı Harekâtı, bu atmosfer içinde 20 Ocak 2018’de PYD’nin Afrin kantonuna yönelik olarak başladı. 

Zeytin Dalı Harekâtı’nın Sebepleri 

Zeytin Dalı Harekâtı, Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğünce; 

“1. 10 bin kilometrekarelik bir alanın, ÖSO nüfuzuna geçmesini sağlamak. 

2. Doğu Akdeniz’e ulaşmayı hedefleyen PKK kuşağını tamamen engellemek. 

3. Türkiye’nin Arap dünyasıyla coğrafi irtibatının kesilme ihtimalini ortadan kaldırmak. 

4. Suriye ile olan sınırlarımızın güvenliğini sağlamak. 

5. PYD/PKK’nın Amanos Dağları üzerinden Türkiye’ye yaptığı sızmaları önlemek. 

6. Terör örgütünün Akdeniz’e ve buradan dünyaya açılmasını engellemek. 

7. Fırat Kalkanı’nın güvenliğini ve devamını sağlamak. 

8. Tel Rıfat bölgesinin kontrolünü ele geçirerek sivillerin evlerine geri dönmesini 
sağlamak. 

9. ABD’nin terör örgütlerine desteğini önlemek. 

10. Türkiye’nin sınır illerinin güvenliğinin sağlanmasında ve Fırat Kalkanı’nın 
korunmasında Afrin kritik önemdedir. 

11. Terör örgütlerinin Afrin’de bulunması demek, Kilis ilinin tamamının ve Hatay ilinin 
büyük bir kısmının terör örgütlerinin ateş menziline girmesi demektir. 

12. Türkiye, Afrin ile Kobani’nin birleşmesini ‘Kürt koridoru’ projesinin en önemli 
ayağı olarak görüyor.”4  şeklinde 12 nedene dayandırılmıştır. 

Söz konusu sıralanan nedenler incelendiğinde birinin doğrudan Türkiye’nin sahadaki müttefiki Özgür Suriye Ordusu (ÖSO); birinin mülteciler problemi, beşinin PKK’nin faaliyetleriyle ilgili olarak sınır güvenliği ve birinin PKK’nin Doğu Akdeniz’e açılması ile ilişkilendirildiği görülmektedir. 

Nedenlerin en dikkat çekicileri ise, Fırat Kalkanı’nın güvenlik sahası, Türkiye’nin Arap coğrafyası ile irtibatı, ABD’nin bölgedeki faaliyetleri ve “Kürt koridoru” değinmesiyle son dönemde bölgedeki Kürt aksiyonuna yönelik olanlarıdır. Türkiye, bu nedenleri beyan ederek, Arap coğrafyası ile irtibatı ve “Kürt koridoru”nu göz önünde tutarak bölgenin bütününe (Ortadoğu) yönelik bir projeye karşı durduğunu duyurmakta; Fırat Kalkanı güvenlik sahasına yönelik tehditlere karşı operasyon hakkını ifade ederek ise bu projeye karşı mücadelesi nin sürekliliğini beyan etmektedir. Zira Fırat Kalkanı sahasına yönelik tehditten sonra Türkiye’nin bu kez başarıya ulaşması durumunda Zeytin Dalı Harekâtı sahasına yönelik tehdidi gündeme getirmesi ve bunun bölgenin tamamındaki kararlarda etkin bir güç konumunda görülüp dikkate alınıncaya kadar sürmesi mümkündür. Dolayısıyla Türkiye, bu harekâtla kendisini uluslar arası güçlerden bağımsız olarak bölgesel bir güç olarak gördüğünü ve bundan sonra bölgedeki olaylara aktif olarak müdahale edebileceğini duyurmaktadır. 

Analizimizde, bu hususlar dikkate alınarak konu dört boyutta irdelenecektir: Kürt koridoru boyutu, ABD ile İlişkiler Boyutu, Rusya-ABD, Rusya-Türkiye ilişkileri Boyutu ve Avrupa Birliği (AB) Boyutu. 

A. “Kürt Koridoru” Boyutu5 

Buna rağmen, Hükümetin, uluslararası planlar doğrultusunda Türkiye’ye karşı konumlanmak üzere “Kürt koridoru” diye adlandırılabilecek bir projenin yürütüldüğünden kaygı duyduğunu duyurmak istediğini söylemek mümkündür. 

Türkiye’nin hâlen kendi sınırları içinde mücadele hâlinde olduğu PKK’nın Suriye kolu PYD ile ilgili kaygıları, Suriye’de iç savaşın başladığı günlere dayansa da PYD’nin ABD ve Rusya tarafından “laik bir Suriye” için müttefik edinilip6 Suriye’de “bütün tarafların desteklediği” yegâne güç konumuna çıkmasıyla artmıştır.7 

PYD’nin Rusya ve BAAS rejimiyle ilişkileri devam ederken ABD, Suriye Demokratik Güçleri8 (Ekim 2015) adlı yapıyı oluşturmuş ve PYD’yi Irak Kürtlerinin Körfez Savaşı imzalamıştır. 2 Nisan 2016’de ABD ile bir protokol imzalayan ve Menbiç Askeri Konseyi ile ilk saha faaliyetini gerçekleştiren yapılanma sonrasında üstlendiği role benzer bir rolle bütün Suriye’nin geleceğinde kullanılacak bir güç konumuna çıkarmıştır. SDG’nin Türkiye’nin kabul edilmediği Rakka Operasyonu’nu (Mayıs-Haziran 2017) ABD komutasında üstlenmesi, ABD’nin Suriye’nin bir kısmında veya tamamında PYD’nin öne çıktığı bir yapı kurmayı hedeflediği konusunda Türkiye’nin kaygılarını artırmıştır. Türkiye, bunun yanında ABD’nin İran içlerinden Akdeniz’e uzanan bir Kürt yapılanması oluşturmak istediği endişesini de taşımaktadır. 

1. Halk Koruma Birlikleri (YPG) [veya Halk Savunma Birlikleri (Kürtçe: Yekîneyên Parastina Gel)] 

2. Kadın Savunma Güçleri (YPJ): YPG’nin kadınlardan oluşan militanlarının örgütüdür. 

3. El-Sanadid Güçleri 

4. Süryani Askeri Meclisi (MFS) 

5. Burkan el-Fırat 

6. Liva Tuvar el-Rakka 

7. Kuzey Güneşi Tugayı 

8. Selçuk Tugayı 

9. El-Cezire Tugayları 

10. Kürt Cephesi 

11. Ceyş-ul Tuvar (Devrim Ordusu) 

12. Tahrir Tugayı 

13. Liva 99 Muşat gibi sembolik de olsa Arap ve Suryanilerin de bulunduğu farklı kesimleri bir araya getirmiştir. 

Türkiye, ABD’nin kendisini Suriye sahasında etkisiz bırakma çabalarına karşı; 

1. Fırat Kalkanı Harekâtı’nı gerçekleştirmiş; Suriye coğrafyasının bir kısmına fiilen hükmetmeye başlamış, 

2. Suriye İç Savaşından dolayı Rusya ve İran ile bozulan ilişkilerini düzelterek Soçi süreci içinde yer almış, 

3. Irak’ta İran’la birlikte hareket ederek muhtemel “Kürt Koridoru”nun önemli bir yanı olarak gördüğü Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY)’nin etki sahasını Kerkük ve güneyini dışarıda bırakarak 36. Paralel’in kuzeyi ile sınırlandırma konusunda Irak hükümetinin IKBY Bağımsızlık Referandumundan (Eylül 2017) sonra başlattığı operasyonu desteklemiş, 

4. Suriye’de Rusya ile ortaklığını geliştirip İran’ın da onayını alarak İdlib şehir 
merkezinde söz sahibi olmuştur. 

Ancak Türkiye, Irak hükümetinin IKBY’ye karşı başlattığı operasyondan sonra 
PKK’nin Suriye’yi kuzeyden Irak’ı bağlayan Sincar’a Yezidiler üzerinden hâkim olmasını engelleyemedi. Türkiye, bununla beraber Irak Hükümetinin ABD onayı ile gerçekleştirdiği operasyon sonrasında IKBY başkanlığını sürdürmekten vazgeçen Mesut Barzani sonrasında IKBY’de oluşan ABD ile uyumlu seküler (liberal sağ Neçirvan Barzani-liberal sol Kubat Talabani) yapının kendisini nasıl bir sürece götüreceğinden emin olamamıştır. Bundan dolayı Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’ta oluşan yapının önünün kesilmesini Zeytin Dalı Harekâtı ile 
bizzat engellemeyi hedeflemektedir. 


B. ABD ile İlişkiler Boyutu 

Türkiye, ABD’nin 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin arkasında olduğunu 
düşünmektedir. ABD, Türkiye’nin bu yöndeki kuşkularını azaltacak bir girişim içinde bulunmadı. ABD, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki iktidarı “Batılı değerler ve politikalarla uyuşmazlık içinde olmasından dolayı devirmek istediğine dair kuşkuları, Fethullah Gülen’i iade etmemek ve Rıza Zarrab Davası’nı Washington’a taşımak gibi adımlarla daha da artırdı. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’nin hedefindeki iktidarı sağlamlaştırmak için içeride Milliyetçi Hareket Partisi ve Vatan Partisi ile yakın ilişki içine girerken Arap-İslam dünyasında ABD ile ittifak hâlindeki Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri-Mısır grubunun Türkiye’nin Osmanlı’yı diriltmek istediği ve bunu engellemek için İsrail’le işbirliği içinde Türkiye ve İran’a karşı Kürt seddinin fonksiyonunun olacağına yönelik söylemleri,9 
Türkiye’nin milliyetçi /yayılmacı bir politikaya ve İran’la ittifaka yöneldiği iddialarına evirilmiştir. 

Öte yandan Türkiye, şikâyetçi olduğu Obama’nın Suriye politikasının Trump 
döneminde değişeceğine dair umutlarını Trump’ın BAAS rejimi karşıtı muhalefete desteğini tamamen kesip SDG’yi “en etkili müttefik”, “vazgeçilmez müttiefik” tanımıyla tek müttefik olarak desteklemeyi sürdürmesi10 ve PYD flamaları ile ABD bayraklarının yan yana asılmasıyla11 yitirmeye başlamıştır. Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesiyle birlikte özellikle Türkiye, Başkan Yardımcısı Pence üzerinden Evanjeliklerin ABD politikaları üzerindeki etkisini daha çok fark etmiş ve dillendirmiştir.12 

Siyonist Hıristiyanlar olarak bilinen Evanjeliklerin Türkiye topraklarının bir kısmının da içinde bulunduğu Arz-ı Mev’ud’da İsrail hâkimiyetini sağlamak için çalışmaları, 2000’li yıllarının başlarından bu yana Türkiye’nin gündeminde olan konularından biri iken Trump-Pence iktidarı, bu yöndeki endişeleri güçlendirmek tedir. Vatan Partisi’ne yakın bir kısım askeri bürokrasi de dâhil önemli bir kesim, ABD’nin bölgedeki haritaları değiştirdikten sonra  bölgeyi Evanjelik emeller yönünde düzenleyeceğine inanmaktadır. 


Türkiye, bu düşünceler doğrultusunda Kıbrıs Barış Harekatı’ndan (1974) bu yana ilk kez ABD’yi açıkça karşısına alarak Zeytin Dalı Harekâtı’nı gerçekleştirmekte ama harekâtın bölgenin parçalı olmasından yana duran ABD’nin bölge politikasıyla mutlak bir şekilde çeliştiğini düşünmek de isabetli görünmemekte dir. ABD, SDG adı altında PYD’ye verdiği destekle, Türkiye’yi bir çıkmaza sürüklemiştir. 

ABD ve müttefiklerinin SDG üzerinden gerçekleştirmek istediği proje doğrultusunda PYD, Suriye’nin en önemli gücü veya Kuzey Suriye’nin (Rojava) hâkimi olarak Akdeniz’e uzandığında Türkiye’nin Arap İslâm âlemi ile bağı tamamen kesilecek, Türkiye, bu bölgenin politikası dışına atılacaktır. Türkiye’nin böyle bir operasyona girişmiş olması ise ABD ve müttefiklerine Türkiye’yi içeride Kürt sorunu etrafında; Arap- İslâm âleminde ise Osmanlı’yı yeniden diriltme iddiaları etrafında köşeye sıkıştırma olanağı vermesi olasıdır. Türkiye, bu 
risklerden ikincisini tercih etmiş; Suriye’de kendi başına amacına ulaşacak bir yerli (Arap) müttefik bulamadığı için de Suriye’nin batısına fiilen müdahale etmiştir. 

ABD’nin bütçe görüşmelerinin tıkanmasından dolayı iç politikaya odaklandığı bir 
süreçte başlayan harekâttan sonra Dışişleri Bakanı Rex Tillerson üzerinden Türkiye’ye Afrin için “güvenli bölge” önerisinde bulunmuş; Türkiye’nin meşru güvenlik kaygılarına saygı duyduklarını belirten Tillerson, hem Ankara ile hem de “sahadaki güçlerle” bölgede nasıl istikrar sağlanabileceğine dair görüşmeler yaptıklarını dile getirmiştir.13 ABD’nin daha çok “oyalama” amaçlı olduğu düşünülen bu önerisine karşılık Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Operasyonun PKK, KCK, PYD/YPG ve DEAŞ’a yönelik olduğunu ifade etti. “Hedef, terör örgütlerinin, teröristleri, barınak, sığınak, araç, gereç, 
silahları, lojistik noktaları, üsleridir. Bunun dışında bir hedef bulunmuyor.” diyerek ABD’nin “güvenli bölge” önerisinin kabulü için “silahları vermeyi durdurmak, ondan önce verilmiş olan silahları toplamak” koşulunu öne sürdü.14 

Türkiye, bölgeye yönelik siyasette yaşadığı deneyimlerle ABD’ye artık 
güvenmemektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın Obama döneminde bizim bir de Zeytinlik Harekâtı var. O harekât Menbiç’i teröristlerden temizleme harekâtıydı ama sözünde durmadı, bizi aldattı. Biz üzerimize düşeni yaptık ama onlar yapmadı. Bize söz verdiler, 'Buradaki teröristleri Fırat’ın doğusuna süreceğiz, Menbiç’i gerçek sahiplerine bırakacağız' dediler ama sözlerinde durmadılar” diyerek15 bu güvensizliği açıkça ifade etmiştir. 

C. Rusya-ABD, Rusya-Türkiye ilişkileri Boyutu 

Trump karşıtı ABD muhalefetinin Trump’ın Rusya’nın desteğiyle ve hatta Rusya’nın seçim hilesi ile iktidara geldiğine yönelik iddiaları ABD ile Rusya arasındaki ilişkileri olumsuz etkiledi, Trump’ın Rusya ile geliştirmek istediği ilişkileri engelledi. Suriye özelinde ise ABD’nin SDG üzerinden Rusya’nın sahasını daraltması ve özellikle petrol yataklarını eline geçirmesi, Suriye’deki savaş zararlarını Suriye petrolleri üzerinden gidermek isteyen Rusya’nın ABD ile Suriye sahasındaki ittifakına zarar verdi, Rusya, ABD’nin öncülük ettiği Cenevre Sürecine karşı Astana-Soçi Sürecini başlattı. 

PYD’nin ABD’ye bağlanması, Rusya’nın PYD ile ilişkilerini olumsuz etkilemiş, 
İran’ın PYD ile ilişkilerini ise bitirme noktasına getirmiştir. Bu durum, BAAS rejimiyle PYD ilişkilerini de değiştirmiş; BAAS rejimiyle PYD’yi karşı karşıya getirmiştir. 

Türkiye, Rusya-ABD ilişkilerinin bozulma sürecinde Rusya’ya yaklaştı; bunun yanında Rusya’nın PYD’yi ABD ile ilişkiler yüzünden kısmen de olsa cezalandırma isteğinden yararlanmak istedi; bu denklemde kendisi için oluşan fırsatı değerlendirmektedir. 

Harekât başladıktan sonra PYD’nin silahlı kolu YPG’nin başındaki Sipan Hemo, iki yıldır Afrin'de güç bulunduran Rusya'yı “Kürtlere ihanet etmek” ile suçlamış; “Rusya ile bazı anlaşmalarımız vardı. Ama Rusya bir gecede bu anlaşmaları yok sayarak bize ihanet etti. Açık şekilde bizi sattı… Rusya tüccar bir ülkedir. Anlaşılan Türk devleti ile bazı anlaşmalar yapmışlar." diyen16 Hemo’nun Rusya’nın tutumunu açık bir şekilde satışla ifade etmesi Rusya’nın PYD’den daha kârlı ödünler koparması durumunda Türkiye’nin harekâtına karşı çıkabileceğine dair bir kanaat oluşturmakta, Rusya’nın soruna sadece “kâr” bağlamında 
yaklaştığı, bölgedeki çatışmalardan bu yönde yararlandığı düşüncesini pekiştirmektedir. 

D. Avrupa Birliği (AB) Boyutu 

Bölgedeki gelişmelerden genellikle uzak kalan Avrupa Birliği (AB), Suriye’yi I. Dünya Savaşı sonrasında işgal edip II. Dünya Savaşı’ndan sonra terk etmek durumunda kaldıysa da Suriye sahasıyla hep ilgili olan Fransa’nın harekâtın başlamasından sonra BM Güvenlik Kurulu’nu konuyla ilgili acil toplantıya çağırmasıyla17 sürece müdahil olmak istemiştir. 

Ancak konuyu basına kapalı görüşmeyi tercih eden BM Güvenlik Kurulu, Türkiye’ye itidal çağrısında bulunmakla yetindi.18 Fransa’nın konuyla ilgili ne yapmak istediği muğlak kalırken Türkiye ile ilişkileri problemli olan Hollanda’nın Dışişleri Bakanı Ziljstra, “Türkiye'de ve ülkeye karşı açıkça saldırılar oldu. Türkiye'nin kendini savunması için yeterli işaretler var. YPG, masum değil. Hollanda hükümeti YPG'yi hiç bir zaman desteklemedi.” açıklamasında bulunarak Türkiye’ye desteklerini bildirdi.19 

AB ülkelerinin tutumlarına bakıldığında Türkiye’nin ABD ile problemler yaşadığı ve Rusya ile yakınlaşma sürecinde olduğu bir dönemde bu ülkelerin en azından bazılarının Türkiye ile yakınlaşma yolunu aradıkları görülmektedir. Türkiye, bunun farkında olarak harekâtı başlatmıştır. 

Sonuç ve Değerlendirme 

Türkiye, PYD’nin yönetimindeki Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekâtı’nı özelde 
PKK/PYD ve genelde ise bölge politikaları doğrultusunda bağımsız bir devlet olarak çıkarları açısından gereklilik ve uygun süreç bağlamında gerçekleştirmiş tir. Operasyonunun neticeleri zamanla ortaya çıkacaktır ancak operasyonda milliyetçi söylemin öne çıkması, Türkiye’nin ABD’nin bölge ile ilgili politikalarına karşı duruşu konusunda sorunlar içerdiği gibi Türkiye’nin iç siyasetindeki dengeler açısından sorunlara yol açabilir. 

İslâm âleminin kadim coğrafyasını etnikçi/ırkçı yaklaşımlarla ele almak, Evanjelik yapıların amaçlarına ulaşmasını kolaylaştırır. 

Harekâtın bu söylem üzerine devam etmesi ayrıca Türkiye’de siyaset dengelerini etkiler, harekâtı kendi kararlarının sonucu olarak görenleri siyaset zemininde güçlendirir ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bundan sonraki süreçte devletin karar mekanizması üzerindeki etkisini olumsuz etkileyebilir. 

Batı, tarafların niteliği ne olursa olsun, genel anlamda bölgede sorunların silahlı 
çatışmalara yol açmasından kaygı duymamaktadır. Hükümetin aksi yöndeki güçlü vurgusuna rağmen Batı’nın bundan sonra Kürtlerle iletişiminde bölge ülkelerinin kendilerine karşı bir tutum içinde olduğunu anlatmakta Türkiye’nin güvenliği için yapılan bu harekâtı da anacak ve güdümündeki grupları daha çok kendine bağlamak için kullanmaya çalışacaktır. 


Bölgede atılacak adımların emperyalist güçlerin planlarını bozacak ve onların bölgedeki faaliyet alanlarını daraltacak nitelikte olması önemlidir. Harekât sonrasında bu yönde adımların atılması, sorunların etnik unsurları aşacak boyutta herkes için hak ve adalet bağlamında ele alınması, emperyalist yapıların İslâm dünyasına yönelik girişimlerinin bertaraf edilmesinde etkili olacaktır. 

Batı basının, özgürleşmeyi yayın organlarında sakal kesme ve çarşaf yakma görüntüleri ile veren, hâkim olduğu sahada ezanın yüksek sesle okunmasını yasaklayan, bir sekülerizm programından öte, anti teizm programı yürüttüğü görülen20 PYD’nin İslam karşıtı uygulamalarını PYD’ye verilen desteği meşrulaştırmak üzere sayfa ve ekranlarına taşıması, Batı’daki İslâm karşıtlarının “cihatçı terör”le mücadele adı altında Suriye’ye ilgilerini artırmış, hatta kimi kişilerin Suriye’ye gelip PYD saflarında savaşmalarına yol açmıştır.21 Harekâtın bir İslâm-küfür savaşı gibi konuşulması, Kürtleri İslâm’dan uzaklaştırmak ve daha çok İslâm karşıtlığı üzerinden Batı desteğini almak isteyen PKK/PYD’nin savaşın bir İslâm-Kürt savaşı olduğu yönündeki propagandasına güç katabilir. Bu doğrultuda Türkiye’nin bölgedeki iç sorunlar karşısında hedeflerine yönelirken milliyetçi söylemi terk etmesi ve mücadelesini İslâm-küfür mücadelesi olarak tanıtmaktan kaçınması daha isabetli olacaktır. 

DİPNOTLAR;

1 http://sdam.org.tr/haber/94-baas-rejimine-bagliliktan-abd-bagimliligina-pyd/ Erişim Tarihi: 24.01.2018 
2 http://aa.com.tr/tr/dunya/abd-pyd-pkk-ordusu-planini-acikladi/1030847 Erişim Tarihi: 24.01.2018 
3 http://www.milliyet.com.tr/abd-geri-adim-atti-suriye-de-dunya-2593009/ Erişim Tarihi: 24.01.2018 
4 https://www.facebook.com/BasbakanlikKD Erişim Tarih: 24. 01. 2018 
5 Hükümet harekâtın Kürtlere yönelik olmadığını vurgulamış, Başbakan Binali Yıldırım "Bu harekât, son terörist yok oluncaya kadar devam edecek. Bugünlerde aydın maskeli bazı tiplerin çeşitli mecralarda dillendirdikleri yalanlara karşı da milletimizin uyanık olmasını istiyorum. Bilhassa Zeytin Dalı Harekâtı sırasında sanki Kürt kardeşlerimize yönelik bir operasyon yapılıyormuş gibi göstermeye çalışıyorlar. Bu zinhar doğru değildir, alçaklıktır" beyanatında bulunmuştur (http://www.milliyet.com.tr/basbakan-yildirim-zeytin-dali-harekati-ankara-http://www.milliyet.com.tr/basbakan-yildirim-zeytin-dali-harekati-ankara-yerelhaber-2550878/  Erişim Tarih: 24. 01. 2018) . 
6 http://ca.reuters.com/article/topNews/idCAKCN0RT1DF20150929 
;http://sdam.org.tr/image/foto/2017/11/24/Rusyanin-Dis-Politikasi-Ukrayna-ve-Suriye-Stratejisi_1511528836.pdf Erişim Tarihi: 24.01.2018 
7 https://www.nytimes.com/2016/02/26/opinion/a-kurdish-convergence-in-syria.html Erişim Tarih: 24. 01. 2018 
8 Demokratik Suriye Güçleri (DSG) [Kürtçe: Hêzên Sûriya Demokratîk (HSD), İngilizce: The Syrian Democratic Forces (SDF), Arapça: Quwwat Suriya al-Dimuqratiya (QSD)] Kuruluş Deklarasyonunu 13 grup 
9 https://www.youtube.com/watch?v=sVqDzZDk66I Erişim Tarih: 23. 01. 2018, ayrıca bkz. SDAM’ın “Riskler, Tehditler ve Olasılıklar Bağlamında Irak Kürdistanı'nda Bağımsızlık Referandumu” http://sdam.org.tr/haber/95-
riskler-tehditler-ve-olasiliklar-baglaminda-irak-kurdistaninda-bagimsizlik-referandumu/    Erişim Tarihi: 24.01.2018 
10 https://www.washingtonpost.com/world/national-security/trump-ends-covert-cia-program-to-arm-anti-assad-rebels-in-syria-a-move-sought-by-moscow/2017/07/19/b6821a62-6beb-11e7-96ab-5f38140b38cc_story.html?utm_term=.1d26cdee16eaErişimTarih:24.01.2018; 
http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39768180 Erişim Tarih: 23. 01. 2018 
11 http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39937178 Erişim Tarih: 23. 01. 2018 
12 Özcan Hıdır, “Trump’ın kararında Evanjeliklerin rolü” http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/trump-in-kudus-kararinda-evanjeliklerin-rolu/1003679 Erişim Tarih: 23. 01. 2018 
13 http://www.turkiyegazetesi.com.tr/dunya/538435.aspx Erişim Tarih: 24. 01. 2018 
14 http://www.turkiyegazetesi.com.tr/politika/538517.aspx, Erişim Tarih: 24. 01. 2018; PYD sözcüsü İlham Ehmed de örgütün yayın organı bağlantısında “güvenli bölge” önerisinin Türkiye’nin ABD’ye yaptığı baskıyla alındığını ve öneriyi reddettiklerini söylemiştir(22.01. 2018 Sterk TV Yayını, Saat 23.00.), ABD 23 Ocakta yaptığı açıklamada ise diğer kantonlardaki PYD/YPG unsurlarının Afrine hareket etmesi durumda ABD’nin desteğini kaybedeceğini açıklamış, Türkiye’nin harekâttaki ısrarı karşısında PYD’nin Afrindeki varlığından 
vazgeçebileceği yönünde bir görünüm içinde olmuştur https://www.ntv.com.tr/dunya/son-dakika-haberi-abdden-
afrin-aciklamasi-pyd-ypg-afrine-ilerlerse-destegim,gjdvhFS-e0Cd5wW1J8aoQQ Erişim Tarih: 24. 01. 2018 
15 http://www.haber7.com/ic-politika/haber/2532988-erdogan-ilk-kez-acikladi-obama-bizi-aldatti; Erişim Tarih: 24. 01. 2018 
16 http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-42773971; Erişim Tarih: 24. 01. 2018 
17 https://www.cnnturk.com/son-dakika-fransa-bmyi-acil-toplantiya-cagirdi Erişim Tarih: 24. 01. 2018 
18 http://www.dw.com/tr/bm-g%C3%BCvenlik-konseyi-afrini-g%C3%B6r%C3%BC%C5%9Ft%C3%BC/a-
42265604 Erişim Tarih: 24. 01. 2018 
19 https://www.sabah.com.tr/gundem/2018/01/24/hollanda-disisleri-bakani-ziljstra-turkiyenin-kendini-savunmasi-
icin-yeterli-isaretler-var ; Erişim Tarih: 24. 01. 2018 
20 https://www.nytimes.com/2015/11/29/magazine/a-dream-of-utopia-in-hell.html Erişim Tarih: 24. 01. 2018 
21 https://www.businessinsider.com.au/canadian-model-about-fighting-isis-2015-12 Erişim Tarih: 24. 01. 2018 


***

TERÖRLE MÜCADELEDE YENİ SAFHA ZEYTİN DALI HAREKATI BÖLÜM 5

TERÖRLE MÜCADELEDE YENİ SAFHA ZEYTİN DALI HAREKATI BÖLÜM 5


Nihayetinde ZDH bağlamında Türkiye ve Rusya askeri/siyasi diplomasiyi işleterek iki ülkenin de çıkarına hareket edecek bir zemin üretebilmişlerdir. Lakin Rusya’nın Türkiye’ye Suriye’de açtığı hareket alanını zaman zaman sınırlamaya çalıştığı görülmektedir. Bu bağlamda daha önce Afrin merkezindeki Rus askerlerinin YPG’nin elinde bulunan ve harekatın ilk cephesi olacağı tahmin edilen Tel Rıfat bölgesine çekilmesi ve Şubat ayında beldede karargah inşa etmesi dikkat çekici bir hamle oldu. Ayrıca ZDH başladıktan sonra Türk savaş uçaklarına kısa bir müddet de olsa Suriye hava sahasını kapatması Rusya’nın bu yaklaşımını teyit eden bir görüntü oluşturdu. Rusya’nın Esed rejimine müzahir milislerin Tel Rıfat bölgesine girmelerine müsaade etmesi de diğer bir önemli gelişmeydi. Rusya Türkiye’nin Tel Rıfat hattına operasyon yapmasını engellerken Tel Rıfat beldesi ve Minnig Askeri Üssü’nü kendi kontrolünde Esed rejimine devretmeye çalıştığına ilişkin bir görüntü oluşmakta. 
FKH ile ZDH arasındaki konumu ile Halep’in hemen kuzeyinde yer almasıyla 
stratejik bir derinlik oluşturan Tel Rıfat bölgesinin kimin tarafından 
kontrol edileceği bölgedeki askeri dengeler açısından büyük önem arz etmektedir. 
Ağır Rus bombardımanı ve PKK’nın tehcir politikasıyla mülteci konumuna 
düşerek Türkiye’ye sığınan on binlerce insan bulunmaktadır. Bu bağlamda 
Türkiye ile Rusya arasında Tel Rıfat ve Şehba bölgesine yönelik zorlu bir 
müzakere süreci yaşanması muhtemel görünmektedir. Bu müzakerelerin dört 
farklı sonucu olabilir: 


1. Bölgenin TSK/Milli Ordu tarafından kontrol edilmesi 
2. Bölgenin Rusya ve rejim yanlısı milisler tarafından kontrol edilmesi 
3. Bölgenin taraflar arasında bölüşülmesi 
4. Bölgenin TSK/Milli Ordu tarafından ele geçirilmesi ve ardından Milli Ordu’nun bölgeden çekilip sadece yerel polis güçlerinin Tel Rıfat ve çevresinde varlıklarına devam etmesi41 

Rusya bir yandan ABD ve vekil unsurları ile mücadele ederken diğer yandan 
Türkiye’yi Suriye denkleminde yanına çekecek hamleler yapmaya devam etmektedir. 
Ancak Rusya –İran ile kurduğu angajmana benzer şekilde– Türkiye’nin etkisini 
sınırlı tutacak ve çevreleyecek birçok hamle yapmayı da sürdürmektedir. 
Türkiye’ye baskı yapabilme imkanını her daim elinde tutma çabası içerisindedir. 
Bir yandan sahada İran’ın etkisini sınırlı tutmaya çalışan Rusya diğer yandan Türkiye’ye baskı yapabilme imkanını kaybetmek istememektedir. Bu dengeyi tutturmaya çalışan Rusya’nın Türkiye ile angajmana devam edeceği ama aynı zamanda İran’dan ziyade kendi etkisi altındaki Esed’e bağlı milisleri bölgede bulundurmaya çabalayacağı öngörülebilir. Afrin’den sonra Münbiç’e doğru hareket etmek isteyen Türkiye’nin ABD ile kuracağı her angajmanın Rusya tarafından dikkatle takip edildiği de unutulmamalıdır. 

SONUÇ 

ZDH tecrübesi Türkiye’deki karar verme süreçlerine olumlu katkılar sundu ve duruma dayalı reaksiyonlardan öngörüye dayalı inisiyatif kullanımının yolunu açtı. 
Bununla birlikte harekat daha tamamlanmadan Türkiye için bazı kazanımlar sağladı. 

Bu kazanımlar şu şekilde sıralanabilir: 

• Sınır güvenliğini sağlayarak Hatay-Osmaniye-Kilis-Islahiye bölgesinde PKK/PYD’nin terör saldırılarını önledi, terör örgütünün varlığını sınır hattından 35 km uzaklaştırdı. 
• PKK/PYD’yi Afrin’de topraksızlaştırarak yeniden tehdit olma ihtimalini azalttı. 
• ABD-PKK/PYD arasındaki ittifakın bütünselliğini bozdu, Münbiç’teki PKK varlığını sorunsallaştırdı ve bu ittifakın Fırat Nehri’nin doğusunda zayıflamasına neden oldu. 
• DEAŞ’a karşı muharebe üstünlüğünün kalıcılığının devlet dışı silahlı bir terör örgütü olan PKK/PYD ile değil Türkiye gibi kararlı bir devletin ordusuyla 
ve Suriye’deki gerçek muhaliflerle yapılabileceğini gösterdi. 
• Türkiye’nin Suriye’deki jeopolitik denklemin içindeki yerini kuvvetlendirdi. 
• Fırat Kalkanı ve İdlib harekat alanlarını birbirine bağlayarak Suriye muhalefetinin karasal hakimiyetini birleştirip hem alan birliği yarattı hem de 
muhalifler arasındaki ideolojik ve askeri birlikteliğin koşullarını sağladı. 
• Halep kenti üzerinde doğu-kuzey-batı hattında bir baskı aksı oluşturarak şehirdeki Suriye rejimi ve İran etkisini tehdit etti, Rusya ile yeni istişare alanları oluşturdu.

ZDH’nin askeri literatüre yaptığı katkı ise iki bakımdan ayrıca önemlidir: 
Bunlardan birincisi müşterek harekat konseptlerinde arzu edilen ateş gücü ve 
yüksek manevra kabiliyeti bölük seviyesindeki birliklerin altına indirilmiştir. Bu 
kapsamda takım büyüklüğündeki taktik ateş ve manevra gücü komando kolu, 
taktik tekerlekli yerel unsurlar, kısım seviyesinde tank ve mekanize unsurları bir 
araya getirebilmiş ve etkili sonuçlar alabilmiştir. Bu seviyede muharebe düzeni 
ve duruma dayalı eğitimlerin TSK’nın yakın gelecekteki eğitim doktrinini belirlemesi beklenebilir. 

İkinci husus ise yerel unsurlarla birlikte harekat icra edebilme yeteneğidir. 
Yıllarca Suriye’de yerel savaşçıların öneminden bahsedildi. Ancak özellikle NATO 
konseptine dayalı “eğit-donat-savaştır” stratejisinin sahada yürümediği FKH’nin 
Dabık’ın ele geçirilmesinden sonraki süreçte kendini gösterdi. Buradan alınan 
derslerden hareketle ZDH’nın “eğit-donat ve birlikte savaş” stratejisiyle yürütüldüğü görüldü. Yerel unsurlar ile daha etkili bir şekilde çalışmak için mevcut özel kuvvet unsurlarının dışında, yarı özel kuvvet nosyonuna sahip nizami kara unsurlarına ihtiyaç duyulacağı ZDH’de anlaşıldı. 

ZDH Türkiye’nin 15 Temmuz 2016 sonrası daha net bir şekil alan yeni ulusal güvenlik doktrinini bir devamı niteliğindedir. Bu stratejiye göre Türkiye Suriye ve Irak’ta ortaya çıkan güvenlik boşluğundan kaynaklanan güvenlik tehditlerini ancak askeri araçların etkin bir şekilde devreye sokulmasıyla sınırlandırabilir. Buna göre strateji askeri gücün yedekte tutulmasını değil sahada ve sınırın ötesinde kullanılması şeklinde hayata geçirilmelidir. 

Suriye sahası başta olmak üzere Irak’ın da içine dahil olduğu coğrafi alan dikkate alındığında askeri gücün sürekli önde tutulması stratejisi bölgedeki siyasi ve jeopolitik gerçeklikler dikkate alındığında önümüzdeki dönemde Ankara’nın aşağıdaki hedefleri arasında yer almaktadır: 

a. Türkiye’nin Suriye ve Irak sınırı boyunca PKK’nın varlığını minimize ederek alan kontrolü altındaki bölgelerden çekilmesini sağlamak ve askeri kapasitesini minimize etmek 
b. Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayacak şekilde diplomatik zemini güçlendirmek 
c. Rusya ve İran ile Astana ve Soçi zirveleriyle varılan diplomatik uzlaşıyı pekiştirmek 
d. ABD’nin PKK/PYD ile olan siyasi ve askeri ilişkisini zayıflatarak Türkiye-ABD ilişkilerini çatışmacı eksenden iş birliği eksenine taşımak Söz konusu hedeflere eş zamanlı bir şekilde ulaşması için Türkiye’nin önünde aşması gereken önemli sınamalar mevcuttur. Dikkat edilirse Ankara’nın güvenlik stratejisinin önemli ölçüde PKK tehdidinin minimize edilmesi noktasına odaklandığı anlaşılmaktadır. Ancak stratejinin bel kemiğini oluşturan askeri gücün etkin ve aktif bir şekilde kullanılması tek başına yeterli olmayacağı, buna ek olarak bölgesel ve uluslar arası denklemin oluşturduğu karmaşık ilişkiler ağının da hassas bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. 

İlk olarak PKK’nın sınır ötesinde Türkiye’ye oluşturduğu güvenlik tehdidinin caydırılmasında askeri kuvvet kullanma yöntemlerinin Rusya ve ABD’nin 
birbiriyle tezat gibi görünen hesapları arasında yürütülmesi gerekiyor. Bu bağlamda PKK/PYD meselesinin önemli bir kısmı Washington-Ankara geriye kalan kısmı ise Moskova-Ankara denklemiyle ilgilidir. Ancak Rusya ile PKK/PYD ve Suriye bağlamında her türlü kazanımın Türkiye-ABD denklemini etkilediğini, 
bu bakımdan söz konusu hedefin sıklet merkezini oluşturan asıl dinamiğin Ankara-Moskova ilişkileri olduğunu söylemek mümkündür. Öte yandan Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması için diplomatik zeminin sağlamlaştırılması ve Rusya-İran-Türkiye arasındaki uzlaşının sorunsuz bir şekilde ilerlemesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Ankara’nın Moskova-Tahran-Suriye rejimi karşısında yalnız kalmaması için Washington’ın sürece dahil edilmesi bu zeminin hem güçlenmesini hem de Türkiye’nin arzu ettiği bir noktaya gelmesini sağlayabilir. Burada İran başta olmak üzere İsrail gibi bölgesel oyuncuların diplomatik süreci zayıflatmak konusunda girişimlerde bulunma ihtimalinin her zaman olduğunu unutmamak gerekir. Nitekim İran’ın milis güçleri ve Suriye rejimine ait silahlı unsurları devreye sokarak –Moskova’nın istekli olmamasına rağmen– Afrin için PKK/PYD ile rejim arasında arabulucu rolü oynaması Tahran’ın Ankara’ya bakışını açık şekilde göstermekte dir. Daha açık bir ifadeyle Türkiye’nin yukarıda zikredilen hedeflere ulaşmasında “en güvenilmez” aktörlerin başında İran’ın geldiği söylenebilir. 

Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması elbette sadece Türkiye-PKK/ PYD denkleminden ibaret değildir. Diğer bir ifadeyle Türkiye FKH ve ZDH ile 
PKK/PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde bütünsel bir toprak parçasını kontrol etmesinin önüne geçmiş olabilir. Ancak gerek Fırat’ın doğusu gerekse Suriye’nin geri kalanına ilişkin diplomatik sürecin ve yeni anayasa yapımının nasıl bir Suriye ortaya çıkaracağını şimdiden kestirmek zordur. Bu durum Suriye meselesinin sadece rejim ile muhalifler arasındaki denklemden ibaret olmadığını bir kez daha hatırlatması bakımından son derece önemlidir.

Türkiye’nin oyun planının hedefinde yer alan Moskova-Ankara arasındakidiplomatik yakınlaşmayı pekiştirmek ise göreceli olarak daha kolay. Rusya için Ankara-Washington arasındaki makasın daha fazla açılması arzu edilen bir tablo. Ancak Moskova’nın Suriye krizinin çözümü konusunda Ankara’ya ihtiyacı olduğu ve bunun Afrin operasyonuna yeşil ışık yakmasındaki asıl itici motivasyonlar arasında yer aldığı biliniyor. Türkiye’nin sahada olmasının ABD-YPG/PKK ilişkisini zora soktuğunu, Washington’ın böylece daha dikkatli hareket etmek zorunda olduğunu Moskova da biliyor. Öte yandan Rusya, İran’ın sınırsız bir saha üstünlüğü ve Suriye rejimi üzerinde takdire şayan bir nüfuzunun olmasını da Türkiye aracılığıyla dengelemesinin bazı durumlarda işe yaradığını düşünüyor. Suriye dışında Türkiye-NATO ve Türkiye-Avrupa ilişkilerindeki tansiyon Moskova’nın Ankara yatırımını daha da kıymetli hale getiriyor. Dolayısıyla Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini pekiştirmesi önümüzdeki dönemde şekillenecek güvenlik siyasetinin önemli sütunlarından biri haline dönüştürmüş durumda. Ancak en kritik unsurlardan biri bu pekişme sürecinin asimetrik olmaması. 

TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİ... Sonuç 

ABD’nin PKK/PYD ile olan taktiksel ilişkisinin zayıflatılarak Türkiye-ABD ilişkilerini çatışmacı eksenden iş birliği eksenine taşınması hedefi Suriye’de iyice karmaşık 
bir hal alan bölgesel ve uluslararası ilişkiler ağının kristalize olduğu bir alana dönüşmüş durumda. PKK’yı Türkiye-ABD arasında bir sorun olmaktan çıkarmak 
için alan kontrolünün sadece Fırat’ın batısında değil doğusunda da azaltılması, silah kapasitesinin minimize edilmesi ve ABD ile kurduğu ortaklığın sona ermesi 
gerekiyor. PKK’nın Türkiye karşısında Fırat’ın batısında tutunabilmesi özellikle ZDH ile birlikte pek mümkün gözükmemekle birlikte İran ve Suriye rejiminin 
sahadaki hamleleri Türkiye’nin Afrin’in bütününü kontrol altına almasını zorlaştırabilir. 
Ama Türkiye’nin PKK’nın kendisine tehdit oluşturmayacak “güvenlikli bir bölge”yi kontrol etmesi de son derece önemli bir kazanım. 
Ancak Türkiye’nin geriye kalan iki hedefini gerçekleştirmesi için ABD ile “uzlaşma”sı ve bir “orta yol” bulması gerekiyor. Askeri müdahale yoluyla PKK/PYD’nin etkinliğini Fırat’ın doğusunda minimize etmek seçenekler arasında yer alıyor. Ancak bu seçeneğin Washington ile belirli bir uzlaşıya varmadan hayata geçirilmesi Türkiye-ABD ilişkilerindeki krizi daha da derinleştirebilir. ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’ın Ankara ziyareti sonrasında Münbiç konusunda bir ortak çözümün bulanabileceğine dair beklentiler iki taraf için de artmış durumdadır. Eğer ABD Münbiç’i Türkiye destekli ÖSO’ya teslim ederse Ankara’nın Fırat’ın doğusuyla ilgili hedefleri askeri seçeneklerin dışında yeniden düzenlenebilir. Elbette bu Ankara’nın PKK’ya Fırat’ın doğusunda razı olacağı anlamına gelmiyor. 
Seçenekler arasında ise ana omurgasını PKK/YPG’nin oluşturduğu SDG’ye Araplar ve PKK’ya muzahir olmayan Kürtlerden oluşan yeni güçleri takviye ederek PKK/PYD’nin varlığının seyreltilmesi ve DEAŞ ile mücadelenin askeri ayağının tamamen bitmesinden sonra YPG’ye verilen ağır silahların geri toplanması yer alıyor. Ancak bu seçeneklerin hayata geçirilmesi için henüz somut bir adım atılmış değil. Öte yandan eğer Washington yönetimi gerçekten DEAŞ sonrası İran’ı sınırlandırmak için Suriye’de kendine “yerel bir güç” arayışında ise bu stratejinin YPG’nin varlığı üzerine bina edilmesinin birçok başka sorunu ortaya çıkaracağını da görmesi gerekiyor. Dolayısıyla Türkiye Suriye’de hem DEAŞ’ın yeniden güçlenmesinin önüne geçilmesi hem de İran’ın nüfuzun kırılması konusunda hala en önemli aktörlerin başında geliyor. 

Türkiye’nin söz konusu karmaşık tablo karşısında geri adım atmayacağını ve en başta ABD’yi PKK/PYD’den koparmak için zorlayacağı oldukça açık. Bu noktada 
“askeri aktivizm”ini sürekli sahada tutmak zorunda olduğu çok bariz. Türkiye’nin askeri etkinliği ABD’yi daha fazla isteklerini kabul etmeye yaklaştırabilir. 
İkincisi Rusya ile İran’ın, Türkiye’nin PKK ile Suriye’deki mücadelesinde oyun bozucu bir hamle yapmasının önüne geçilecek bir stratejinin devreye sokulması 
gerektiği. Burada Rusya olmasa bile İran’ın Suriye konusunda “en sert” Türkiye karşıtı pozisyon aldığını söylemek mümkün. Moskova meseleye daha pragmatik 
bakarken Tahran daha ideolojik bir konumda duruyor. En son Şii milislerin Afrin konusunda gösterdiği performans bunu kanıtlar nitelikte. Bu noktada da askeri 
aktivizm ve caydırıcılığın İran’ı dengelemek konusunda anahtar rol oynacağını akılda tutmak gerekiyor. 

Sonuç olarak Suriye krizi Türkiye’nin “ileride olma” stratejisini devreye sokmaya başladığından beri daha çetin bir mücadeleye dönüşmüş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında Türkiye’nin gösterdiği siyasi kararlılık ile milli imkan ve kabiliyetlerin artması sonucunda ortaya çıkan askeri caydırıcılık Ankara’nın elini Suriye sahasında güçlendirmeye devam edecektir. Yakın bir vadede ise Suriye sahasında kazanılan avantajlar Irak sahasına da yansıyarak stratejik düzeyde Türkiye’nin kazanımlarını pekiştirecektir. En önemlisi ise özellikle ABD gibi uluslararası aktörlerin Türkiye ile olan ilişkilerini “yeni gerçekliğe” göre yeniden gözden geçirmelerini beraberinde getirecektir.


ARAŞTIRMACI YAZARLARIMIZ HAKKINDA BİLGİ;

NECDET ÖZÇELİK 

Halen Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nde doktora eğitimine devam eden Necdet Özçelik, terörizm ve ayaklanma konularında sahada ve akademide çalışmalar yapmaktadır. Uzun yıllar Özel Kuvvetler Komutanlığında 
çalışan Özçelik 2014 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) emekli oldu. Türkiye’de terörle mücadele kapsamındaki görevlerle birlikte Irak, Afganistan ve Kırgızistan gibi devlet dışı silahlı aktörlerin şekillendirdiği düşük yoğunluklu çatışma ortamlarında da harekat, eğitim ve danışmanlık faaliyetlerinde 
bulunan Özçelik SETA’da güvenlik ve savunma araştırmacısı olarak çalışmalarını sürdürmektedir. 

CAN ACUN 

SETA Dış Politika Direktörlüğü’nde araştırmacı olarak çalışmaktadır. Doğu Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. Yeditepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yüksek lisans yapmıştır. Kanada’da “Kültürlerarası Diyalog Eğitimi” almıştır. Mısır’da Kahire-Türkiye Araştırmaları Merkezi’nde ve SETA Kahire’de Mısır üzerine çalışmalar yürütmüştür. Halen SETA Ankara’da Ortadoğu üzerine araştırmalar yapmaktadır. İlgi alanları içerisinde çatışma bölgeleri ve devlet dışı silahlı örgütler bulunmaktadır.

NECDET ÖZÇELIK, 
CAN ACUN 
TERÖRLE MÜCADELEDE YENI SAFHA: ZEYTIN DALI HAREKATI 

Bu rapor Zeytin Dalı Harekatı’nın Türkiye’nin terörle mücadelesi, jeopolitik etkinliği ve bölgesel istikrarın teminine yaptığı katkıyı incelerken aynı zamanda sert güç kullanma kapasitesini de vurgulamaktadır. 
TSK’nın harekat etkinliğinden elde edilen kazanımların analiz edildiği rapor Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki etki alanlarında oluşturduğu mevcut ve müteakip durumların bölgede faaliyet yürüten devlet, devlet dışı silahlı aktörler ve terör örgütlerinin siyasi ve askeri politikalarındaki yarattığı etkiye dair tespit ve öngörüleri bir arada sunmaktadır. 
Rapor Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekatı’yla başlayıp Zeytin Dalı Harekatı ve İdlib harekat alanındaki faaliyetleriyle devam eden askeri güç kullanımının gerekçeleri ve serüvenini anlatmakta, bundan sonraki istikamet ve hedeflerini de işaret ederek siyasi-askeri gayret birliğinin ortaya koyduğu sonuçları paylaşmaktadır. 

DİPNOTLAR,

1. “TSK Basın Açıklaması”, TSK, 20 Ocak 2018, http://www.tsk.tr/BasinFaaliyetleri/BA_47, (Erişim tarihi: 23 Mart 2018). 
2. “Başbakanlık Açıkladı, İşte Zeytin Dalı Harekatı’nın 12 Nedeni”, CNN Türk, 22 Ocak 2018. 
3. Leonind Issaev, “Why is Russia Helping Turkey in Afrin?”, Aljazeera, 29 Ocak 2018. 
4. Oksana Antonenko, “US-Russia-Turkey Dynamics in Syria After ‘Olive Branch’: One Door Closes, Another 
Opens”, Russia Matters, 26 Ocak 2018, https://www.russiamatters.org/analysis/us-russia-turkey-dynamics-syria-
after-olive-branch-one-door-closes-another-opens, (Erişim tarihi: 23 Mart 2018). 
5. “Bozdağ: ‘Zeytin Dalı Harekatı, Meşru ve Uluslararası Hukuka Uygun Bir Harekattır’”, Hürriyet, 20 Ocak 2018. 
6. Harita SETA/STM tarafından hazırlanan Terörizm Analiz Platformu’ndan (TAP) elde edilmiştir. 
7. Veriler ve görseller SETA/STM tarafından hazırlanan Terörizm Analiz Platformu’ndan (TAP) elde edilmiştir. 
8. Harita SETA/STM tarafından hazırlanan Terörizm Analiz Platformu’ndan (TAP) elde edilmiştir. 
9. Veriler ve Görseller SETA/STM tarafından hazırlanan Terörizm Analiz Platformu’ndan (TAP) elde edilmiştir. 
10. Afrin genelinde Ocak-Şubat ayı sıcaklık ortalamaları gece -2 ile -4, gündüz 12 ile 20 derece aralığında seyretmekte, 
güneş ortalama 06.00’da doğmakta ve 16.45’te batmaktadır. Bu dönemde yağışlar düzensiz aralıklarla ve 
genellikle yağmur şeklindedir ve toprağı yağışa doyurarak zemini gevşetmektedir. Bununla birlikte kuru dere yataklarında 
yer yer sel de meydana gelebilmektedir. Ayrıca gece ve gündüz saatlerindeki sıcaklık farkına bağlı olarak 
hava olayları yoğun ve uzun süreli sis şeklinde görülebilmekte ve görüş üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır.
11. “Başbakan Yıldırım: Afrin Harekatı 4 Safhada Yapılacak”, Milliyet, 21 Ocak 2018.
12. “TSK Basın Açıklaması”, TSK, 21 Ocak 2018, http://www.tsk.tr/BasinFaaliyetleri/BA_50, (Erişim tarihi: 23 Mart 2018). 
13. “PKK/PYD’nin Zeytin Dalı Harekatı Boyunca Kullandığı ATGM’ler”, Suriye Gündemi, 5 Mart 2018, http:// 
www.suriyegundemi.com/2018/03/05/pkk-ypgnin-zeytin-dali-harekati-boyunca-kullandigi-atgmler, (Erişim tarihi: 23 Mart 2018).
14. “Köyler Tek Tek, Düşüyor”, Sabah, 24 Ocak 2018. 
15. “Barşah Dağı’nın Ele Geçirilmesi”, TSK, 28 Ocak 2018, 
http://www.tsk.tr/TSKdanHaberler/Haber_328, (Erişim tarihi: 23 Mart 2018); “Stratejik Burseya Dağı Ele Geçirildi”, Anadolu Ajansı, 28 Ocak 2018.
16. “Afrin’de Kurni Dağlarının Zirvesi Ele Geçirildi”, Anadolu Ajansı, 31 Ocak 2018. 
17. “Bülbül Belde Merkezi PYD/PKK’lılardan Arındırıldı”, Anadolu Ajansı, 1 Şubat 2018; Darmık Dağı’na Türk Bayrağı Dikildi”, Anadolu Ajansı, 2 Şubat 2018.
18. “Zeytin Dalı Harekatı”, TSK, 3 Mart 2018, 
http://www.tsk.tr/ZeytinDaliHarekati/ZDH_17, (Erişim tarihi: 23 Mart 2018). 
19. “ÖSO ve Mehmetçik Bafelyun tepesinde”, İHA, 3 Mart 2018.
20. “TSK ve ÖSO, Afrin’in Cinderes Belde Merkezini Ele Geçirdi”, Anadolu Ajansı, 8 Mart 2018. 
21. “Zeytin Dalı Harekatı”, TSK, 13 Mart 2018, 
http://www.tsk.tr/ZeytinDaliHarekati/ZDH_28, (Erişim tarihi: 23 Mart 2018).
22. “Heyet Tahrir Şam: İdlib’e Saldıran Rus Savaş Uçağını Biz Vurduk”, BBC Türkçe, 4 Şubat 2018. 
23. Bkz. Grafik 3-4.
24. “Cumhurbaşkanı Erdoğan İHA Üssünü Ziyaret Etti”, Sabah, 3 Mart 2018. 
25. “İşte TSK’nın Vurduğu Terör Konvoyu”, Sabah, 24 Şubat 2018. 
26. “Bayraktar TB2 SİHA’lar Görüntüledi, TSK Sivillerin Arasına Saklanan Teröristlerin Karargahını Havaya Uçurdu”, TRT Haber, 13 Şubat 2018. 
27. Son Dakika... Afrin’de Teröristlerin Sivilere Bombalı Tuzak Kurduğu O Anlar Görüntülendi”, Habertürk, 8 Mart 2018.
28. “Bayraktar TB2 Zeytin Dalı Harekatı’nda 4 Bin Saat Uçtu”, Anadolu Ajansı, 23 Mart 2018.
29. Murat Yeşiltaş, “Zeytin Dalı Harekatı: Kazananlar ve Kaybedenler”, Anadolu Ajansı, 20 Mart 2018. 
30. Türkiye Afrin bölgesine giren konvoyları hedef alırken bölgeye sızmayı başaran rejim yanlısı milislerin büyük 
ölçekte TSK/Milli Ordu tarafından etkisiz hale getirildiği açıklandı. Büyük kayıplar sonrası Halk Koruma 
Güçleri Afrin bölgesinden geri çekilip rejim kontrolündeki Nubl ve Zahra’ya konuşlandı. Fakat bu süreç içerisinde 
YPG Halep merkezindeki Şeyh Maksud ve Bostan Başa mahallelerini boşaltarak rejim bölgesi üzerinden 
Afrin’e geçmesi sonucu Esed rejimi Halep merkezinin tamamını kontrol altına almayı başardı.
31. 29 Ocak 2014’ten bu yana Afrin PYD tarafından ilan edilen “öz yönetim” tarafından yönetilmeye başlanmıştır. 
2015’in ortasında ise PKK/PYD bölge halkını zorunlu askerliğe tabi tutmuştur. Binlerce Afrinli genç silah 
altına alınmamak için bölgeden kaçmıştır. PKK/PYD’nin iddialarına göre örgüt Afrin kantonunu 47 konseyin 
altında toplanan ve halkı örgütleyen 898 komün (komite) oluşturarak idare etmektedir. Bu alan Fırat’ın doğusundaki 
PKK/PYD’den coğrafi olarak yalıtılmış olsa da diğer yerlerde olduğu gibi KCK Suriye yürütme konseyinin 
emir komutası altında Kandil’den emir alan Halil Tefdem, Ahmed Hudro, Mahmud Berhudan, Behcet Abdo 
ve Nocin gibi PKK’lı isimler tarafından yönetilmektedir. Terör örgütü PKK/PYD Afrin etrafında kontrol ettiği 
1.500 kilometrekarelik alanda sayıları 7-8 bin civarında olduğu değerlendirilen YPG ve onunla birlikte hareket 
eden SDG çatısında yer alan 1.500 kişilik Ceyşü’s-Suvar unsurları vardır.
32. ABD kendi istihbarat raporlarıyla, “Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi” ya da “CIA FactBook”un 
yayımladığı birçok resmi belgede PYD/YPG’yi PKK’nın Suriye kolu olarak tanımlanmaktadır. Yine PYD üzerine 
çalışmalar yapan International Crisis Group’un yayımladığı 22 Ocak 2013 tarihli “Syria’s Kurds: A Struggle Within 
a Struggle” ve 8 Mayıs 2014 tarihli “Flight of Icarus? The PYD’s Precarious Rise in Syria” isimli raporlarda 
açık bir şekilde PYD, PKK terör örgütünün Suriye kolu olarak tanımlanmaktadır. Ancak Batılı ülkeler PYD ile 
siyasi ve askeri angajmana girebilmek adına bu gerçeği görmezden gelmeyi tercih etmişlerdir. Bkz. Can Acun, 
“ABD’nin Türkiye’deki Terör Çıkmazı: PYD/YPG”, Çankaya DD, 2 Mart 2018. 
33. Haziran 2015’e kadar ABD liderliğinde DEAŞ ile mücadele için oluşturulan uluslararası koalisyonun Suriye’de 
gerçekleştirdiği 1.774 hava saldırısından 1.200’ü DEAŞ ile YPG’nin çatıştığı bölgelerde yapılmıştır. Muhaliflerin 
DEAŞ ile karşı karşıya geldiği durumlarda ise ABD’nin hava desteği vermediği görülmüştür. 
34. Can Acun ve Bünyamin Keskin, PKK’nın Kuzey Suriye Örgütlenmesi: PYD-YPG, (SETA Rapor, İstanbul: 2017). 
35. Can Acun, “Kuzey Suriye’de PYD Kuşağı”, SETA Perspektif, Sayı: 107, (Haziran 2015).
36. Kuruluşu ilan edilen SDG yapılanmasını YPG/YPJ ile birlikte Süryani Askeri Konseyi, Ceyşü’s-Suvar, Liva 
Suvar Rakka, Liva et-Tahrir ve el-Sanadid gibi gruplar oluşturmaktaydı. Ancak daha sonra CENTCOM komutanlarının 
da itiraf ettiği şekilde bu yapı aslında doğrudan ABD’nin talimatı ve YPG’nin denetiminde bir çatı yapılanma 
olarak kurgulanmıştı. ABD, SDG’nin kuruluşundan sonra Suriye’nin kuzeyinde yaptığı askeri hamleleri 
bu isim altında sürdürmeye başladı ve silah yardımlarını doğrundan YPG’ye değil SDG’ye yapıyormuş izlenimi 
verdi. Bkz. Acun, “ABD’nin Türkiye’deki Terör Çıkmazı: PYD/YPG”. 
37. Ocak 2018 itibarıyla ABD’nin Suriye’de PKK kontrol bölgelerinde toplam üs sayısı 13’ü buldu.
38. DEAŞ’ın Suriye sathında askeri varlığı kuşatma altına alınmış küçük cepler dışında bitirilmiş olmasına rağmen 
ABD’nin bilinçli bir şekilde operasyonları yavaşlattığı ve örgütün varlığını elimine etmeyerek hem Suriye’deki 
kendi varlığını hem de PKK ile olan angajmanını meşrulaştırmaya çalıştığı görülmektedir. 
39. Astana sürecinin mütemmimi olan Soçi konferansı ZDH başladıktan on gün sonra düzenlendi. İdlib çatışmazlık 
bölgesi kapsamında TSK bölgede gözlem noktaları kurmaya devam etti. Bunlardan üçü ZDH harekatı 
devam ederken İdlib ve Batı Halep bölgesinde oluşturuldu.
40. YPG liderlerinden Sipan Hemu ZDH başladıktan bir gün sonra 21 Ocak’ta Şarku’l-Avsat gazetesine verdiği röportajda 
Rusya’nın Türkiye’ye Afrin’e operasyon düzenleme “izni” vererek Suriye Kürtlerine ihanet ettiğini söyledi.
41. Kutluhan Görücü, “Tel Rıfat ve Çevresi Ne Olacak?”, Suriye Gündemi, 19 Mart 2018, 
https://www.suriyegundemi.com/2018/03/19/tel-rifat-ve-cevresi-ne-olacak, (Erişim tarihi: 23 Mart 2018).


ANKARA • İSTANBUL • WASHINGTON D.C. • KAHİRE
COPYRIGHT © 2018 

Bu yayının tüm hakları SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’na aittir. SETA’nın izni olmaksızın yayının tümünün veya bir kısmının elektronik veya mekanik (fotokopi, 
kayıt ve bilgi depolama, vd.) yollarla basımı, yayımı, çoğaltılması veya dağıtımı yapılamaz. Kaynak göstermek suretiyle alıntı yapılabilir. 

SETA Yayınları 105 
I. Baskı: 2018 
ISBN: XXX-975-2459-XX-X 
Uygulama: Erkan Söğüt 
Baskı: Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş., İstanbul 
SETA | SİYASET, EKONOMİ VE TOPLUM ARAŞTIRMALARI VAKFI 
Nenehatun Cd. No: 66 GOP Çankaya 06700 Ankara TÜRKİYE 
Tel: +90 312 551 21 00 | Faks: +90 312 551 21 90 
www.setav.org | info@setav.org | @setavakfi 
SETA | Washington D.C. 
1025 Connecticut Avenue, N.W., Suite 1106 
Washington D.C., 20036 USA 
Tel: 202-223-9885 | Faks: 202-223-6099 
www.setadc.org | info@setadc.org | @setadc 
SETA | Kahire 
21 Fahmi Street Bab al Luq Abdeen Flat No: 19 Cairo EGYPT 
Tel: 00202 279 56866 | 00202 279 56985 | @setakahire 
SETA | İstanbul 
Defterdar Mh. Savaklar Cd. Ayvansaray Kavşağı No: 41-43 
Eyüpsultan İstanbul TÜRKİYE 
Tel: +90 212 395 11 00 | Faks: +90 212 395 11 11

Yazarlar 
Necdet Özçelik, Can Acun 

***

TERÖRLE MÜCADELEDE YENİ SAFHA ZEYTİN DALI HAREKATI BÖLÜM 4

TERÖRLE MÜCADELEDE YENİ SAFHA ZEYTİN DALI HAREKATI BÖLÜM 4



ESED REJİMİ VE İRAN 

ZDH de daha önce Suriye’nin kuzeyinde icra edilen FKH’de olduğu gibi birçok 
meydan okumayla karşılaştı. Sahanın getirdiği zorlukların yanı sıra ZDH diğer 
aktörlerin hamlelerine maruz kaldı. Türkiye’nin başarısız olması adına üçüncü 
aktörler birçok siyasi ve askeri hamle gerçekleştirdi. Bu bağlamda harekatın askeri arenada olduğu kadar diplomatik ve siyasi arenada da büyük dikkat ve hassasiyetle yürütülmesi gerekti. ZDH’nin başlamasıyla birlikte Esed rejimi Türkiye’nin Afrin bölgesine askeri olarak girmesini “işgal” olarak nitelendirdiklerini ve bölgeyi Türkiye’ye karşı koruyacaklarını açıkladı. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan Rusya’da muhataplarıyla görüşme yaparken Esed rejimi Suriye hava sahasına giren Türk uçaklarını düşürmekle tehdit etti. Fakat Türkiye’nin Rusya ile ortak zeminde buluşmuş olması ve caydırıcı askeri gücü rejimin tehditlerinin havada kalmasını sağladı. 



GÖRSEL 1

Zeytin Dalı Harekatı ’nın Siyasi ve Jeopolitik Cephesi 

İran da Esed rejimiyle paralel şekilde daha ilk günlerden itibaren ZDH’yi hedef 
alan bir tavır takınmış ve birçok platformda harekatın başarısız olması için 
adımlar atmıştır. İran Dışişleri Sözcüsü Behram Kasımi harekatın hemen başında verdiği bir demeçte Türkiye’nin Afrin’de gerçekleştirdiği harekatı endişe ile takip ettiklerini ve derhal sonlandırmasını temenni ettiklerini açıklamıştır. Akabinde İranlı yetkililerden harekatın Suriye’nin egemenliğini ihlal ettiğine yönelik açıklamalar gelmiştir. İran ayrıca ZDH’ye dair büyük bir medya kampanyası da başlatmış, PKK’nın iddiaları üzerinden kara propaganda yapmıştır. Bu bağlamda İran ZDH’ye karşı Esed rejimiyle birlikte hareket etmiştir. 

ZDH’nin karşılaşabileceği en olası senaryolarından biri İran’ın arabuluculuğunda 
PKK/PYD’nin Esed rejimi ile anlaşması ve Afrin’in önemli bir kısmını, 
özellikle merkezini Esed rejimine devretmesi olarak tezahür etmiştir. Nitekim 
FKH’de bu iş birliğine Münbiç konusunda şahit olunmuştur. Ayrıca Esed rejimi 
ile YPG Haseke’de bir arada var olma deneyimi yaşamaktadır. Bu senaryoyu güçlendiren emare ise iki taraf arasında Halep’te devam eden görüşmeler neticesinde Esed rejimine bağlı milislerin Afrin bölgesine girmeye başlamasıdır.30 PKK/PYD Şeyh Maksud ve Bostan Başa gibi mahalleleri rejime devrederek buradaki güçlerini Afrin’e kaydırmıştır. 

Bu süreçte Esed rejimi YPG ile birçok müzakere gerçekleştirmiştir. Görüşmelerde Afrin’in rejime devredilmesi müzakere edilmiş fakat taraflar Türkiye’nin tehdidi, rejimin maksimalist talepleri ve Rusya’nın olumsuz tavrı sonucu anlaşamamıştır. 

Rejim ve PKK arasında tam bir mutabakat sağlanamasa da görüşmeler 
devam ederken rejime resmi bağlı ve İran tarafından desteklenen Halk Koruma 
Güçleri Afrin bölgesine girerek PKK saflarında TSK ve muhaliflere karşı savaşmaya başlamışlardır. PKK beklemediği ölçekte çok kayıp vermeye başlamasıyla birlikte rejime verdiği tavizleri artırmış, bu bağlamda bir anlaşma zemini oluşması ihtimali güçlenmiştir. 

Ancak tüm bu hamleler askeri ve siyasi açından Afrin denklemini değiştirmeyi 
başaramamıştır. Rejimle birlikte hareket eden mezkur paramiliter güçler ve 
İran Devrim Muhafızları’nın organize ettiği Şii milisler Afrin’e intikal ettiyse de 
ne PKK Afrin’i rejime bırakmış ne de rejim Afrin’de yönetimi devralmıştır. Bunun 
bir sebebi PKK ile rejim arasındaki anlaşmazlıklar, diğer bir sebebi ise rejimin Afrin’de düzenli ordusuyla gerçek manada Türk ordusu ve muhalifler ile çatışmaya girecek bir askeri mobilizasyon lüksüne sahip olmamasıdır. An itibarıyla birden fazla cephede çatışma içerisinde olan rejim her ne kadar Türkiye’nin Afrin operasyonundan rahatsızsa da buna karşı koyabilecek bir kapasiteye sahip değildir. Sonuçta TSK Afrin’e giren milis unsurları hedef almış ve ciddi zayiat verdirerek geri çekilmelerini sağlamıştır. Kaldı ki rejim Türkiye’nin PKK’yı teslim olma noktasına getirmesinin uzun vadede kendisi için de birtakım faydalar getirebileceğini de hesap etmektedir. Şu an mücadeleye girme kapasitesine sahip olmadığı bir ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit eden örgütü zayıflatmasının, ileriki aşamalarda PKK’yı rejime karşı daha tavizkar bir pozisyona sokacağını düşünmektedir. 

Nihayetinde Esed rejimi PKK’nın Afrin’i kendisine devretmesini istemektedir. 
Diğer bir deyişle 2012’de çatışmadan PKK’ya bıraktığı toprakları yine çatışmadan geri alma amacındadır. Fakat 2012’den bu yana PKK’nın geçirdiği 
dönüşüm, kazanımlarını kaybetmeme isteği ve ABD ile kurduğu ilişki örgütü 
bu yönde bir anlaşmadan alıkoymuştur.31 Ayrıca rejimin Suriye’deki tehdit algısında Suriyeli muhalifler hala birinci sıradadır. Nitekim PKK/PYD Suriye’nin 
toprak bütünlüğünü tehdit etse de rejimin kendisini doğrudan hedef almamaktadır. Özellikle DEAŞ ve El-Kaide gibi radikal unsurların bulunmadığı ve 
Suriyeli muhaliflerin kontrol ettiği bölgeler ülke içerisinde Esed rejimine bir 
alternatif oluşturmaktadır. Yıllarca ılımlı muhalefeti birincil hedef olarak gören 
rejimin penceresinden Suriyeli muhaliflerin FKH ile Kuzey Halep’in ardından 
Afrin bölgesini de kontrol altına alması büyük bir stratejik yenilgi anlamına 
gelmektedir. Rejimin Suriye toplumunu “temizleme ve arındırma” politikasına 
mukabil yurt dışında mülteci konumunda yaşayan Suriyelilerin ülkeye geri 
dönme imkanını bulması da diğer bir sorunsaldır. 

Askeri ve jeostratejik konum açısından ZDH ile beraber Cerablus-el-Bab 
Afrin-İdlib hattı oluşmaktadır. Halep merkezinin kuzeydoğusundan güneybatısına kadar olan tüm bölgeler Suriyeli muhaliflerin eline geçmiş ve İdlib ile FKH arasında bağlantı kurulmuştur. 

TERÖRLE MÜCADELEDE YENİ SAFHA: ZEYTİN DALI HAREKATI ABD-PKK/PYD ANGAJMANI 

Arap Baharı’nın etkisiyle 2011’de başlayan Suriye devriminin ilk dönemlerinde 
ABD muhalif grupları askeri-siyasi yardımlarla destekliyor, uluslararası bir koalisyon ile birlikte Esed rejiminin meşruiyetini yitirdiğini ve devrilmesi gerektiğini öne sürüyordu. Ancak söz konusu politikasını değiştirmeye başlayan ABD DEAŞ’ın Irak’ta neşet edip Suriye’nin içlerine kadar uzanmasıyla muhaliflere desteğini keserek Esed rejimini ayakta tutacak adımlar attı. Ayn el-Arab (Kobani) kuşatması sırasında PKK’nın Suriye örgütlenmesi olan PYD/YPG’yi DEAŞ’a karşı desteklemeye başladı ve söz konusu örgütü adım adım Suriye siyasetinin merkezine yerleştirdi. Mezkur strateji gereği –aksi yönde çok açık deliller olmasına rağmen– PYD/YPG’yi terör örgütü olarak tanınan PKK’dan ayrı bir yapılanma olarak sundu ve Suriye Kürtlerini temsil ettiği tezini savundu.32 ABD Suriye krizinin başından itibaren muhalif gruplara şüpheyle yaklaştı. Bazı grupları sakıncalı görerek destek vermediği gibi onları desteklemek isteyen aktörlere de aktif bir şekilde engel olmaya çalıştı. Ancak PKK’nın Suriye örgütlenmesi PYD/YPG’ye sınırsız bir destek sunmakta tereddüt göstermedi.33 
Ayn el-Arab’ın tamamen düşeceği bir noktada ABD, PYD’nin yardım çağrısına 
yanıt vererek DEAŞ hedeflerine yoğun bir hava saldırısı başlattı ardından 
silah ve mühimmat yardımı yapmaya başladı.34 ABD’nin müdahalesiyle birlikte 
sahadaki askeri durum DEAŞ aleyhine dönerken bir süre sonra örgüt Ayn el-Arab civarından tamamen çıkartıldı. “Kobani” deneyimi ABD’nin YPG güçlerini 
Suriye’de DEAŞ ile mücadelede kara gücü haline getirebileceğini gösterirken örgüt için ise Washington desteğinin önemini ortaya koydu. Bu askeri angajman 
adım adım artarak Tel Abyad ve diğer bölgelerde kendini göstermeye başladı.35 
Ancak PYD/YPG terör örgütünün DEAŞ’a benzer şekilde ele geçirdiği bölgeleri 
terörize etmesi uzun sürmedi. PYD/YPG, ABD ve Esed rejimiyle kurduğu askeri 
angajmanlarla elde ettiği üstünlüğü kullanarak Suriye’nin Haseke ve Rakka vilayetlerinde Tel Abyad dahil olmak üzere ele geçirdiği bölgelerde muhalif Arap ve Türkmenlere yönelik tehcir politikası uyguladı. Örgüt demografik mühendislik 
çabasına girişti. Köy yakma, ürün ve mallara el koyma, yargısız infaz ve toplu 
cezalandırma gibi savaş suçu olarak kabul edilecek eylemleriyle bölgenin demografik yapısını değiştiren PYD/YPG bölgeyi kendisi için yönetilebilir kılmak istedi. ABD, YPG ile kurduğu angajman üzerinden başta Türkiye olmak üzere yoğun eleştirilere muhatap olunca PKK/PYD’yi perdeleyebilmek adına 11 Ekim 2015’te “Suriye Demokratik Güçleri” (SDG) isimli bir ittifak oluşturdu.36 
Bu dönemde Başkan Obama’nın talimatıyla ABD ordusuna bağlı özel kuvvetler 
SDG/YPG’yi doğrudan eğitmeleri için sahaya gönderilmeye başlandı. Yine 
Başkan Obama’nın DEAŞ ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk birçok kez 
bölgeyi ziyaret ederek SDG/YPG’liler ile temas kurdu. ABD, PYD’nin kontrol ettiği bölgelerde bu süreçte askeri üsler inşa etmeye başladı.37 Bu dönemde SDG/YPG’ye sağlanan silahların ölçeği ve niteliği de artıyordu. Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen 31 Mayıs 2016’da Fırat Nehri’nin batı yakasındaki stratejik Münbiç bölgesi, ABD-SDG/YPG ittifakı tarafından ele geçirildi. 

Münbiç sonrasında YPG’nin askeri açından temel hedefi Cerablus-el-Bab 
bölgesini de ele geçirerek Afrin kantonu ile toprak bütünlüğünü sağlayacak 
şekilde genişletmek oldu. Ancak Türkiye’nin FKH’yi başlatması bu hamleyi 
boşa çıkartırken ABD’de Obama yerine Trump döneminin başlaması hem Türkiye-ABD hem de ABD-PKK/PYD ilişkisi açısından yeni bir dönemi beraberinde getirdi. Fakat Türkiye’nin beklentilerinin aksine Trump Suriye siyasetine ilişkin karar mekanizmasını tamamen Pentagon ve CENTCOM’a devretmiş, bu kurumların önceliği ise YPG ile inşa ettikleri askeri angajmana devam etmek olmuştu. ABD, YPG/SDG’yi doğrudan ağır silahlarla donatarak Rakka’ya yönelik büyük bir hamle başlatırken bölge hava ve karadan ağır şekilde vurulduktan sonra YPG eliyle kontrol altına alındı. ABD Rakka hamlesine eş zamanlı olarak Deyrizor’da Suriye’nin önemli petrol ve doğal gaz yataklarını el geçirecek ve ülkenin Irak sınır hattını tutacak şekilde YPG/SDG’nin Fırat’ın doğusunda ilerlemesini sağlamaya çalıştı. 

Takip eden süreçte ABD’nin Suriye stratejisinde PYD/YPG’nin konumu 
daha da tahkim edildi. Temelde bir terör örgütüne karşı diğer terör örgütünü 
kullanma stratejisi benimseyen ABD, Suriye’deki tüm yatırımlarını anılan örgüte 
yaptı. Böylece doğu-batı ekseninde Suriye-Irak sınır hattından Münbiç’e kadar 
uzanan bir hatta, güneyde ise Rakka ve Deyrizor’un Fırat’ın doğusuna uzanan 
alanlarda etkinliğini artırmaya çalıştı. ABD bu bağlamda hem Türkiye’nin ulusal 
güvenliğini hem de Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden PYD/YPG terör 
örgütüne destek vermeye devam ederken Türkiye ise önce FKH’nin ardından 
hem Astana süreci hem de ZDH ile ABD’nin attığı adımlara yanıt verdi. ABD, 
Türkiye’nin Afrin dahil PKK’nın Suriye örgütlenmesi YPG’ye hiçbir şekilde bir 
askeri harekat yapmasını arzu etmedi ve engellemek istedi. ABD özellikle DEAŞ’a karşı Rakka operasyonu devam ederken “dikkat dağıtıcı” olacağını iddia ettiği bir harekatın yapılmasına karşıydı ve bu muhalefetini söz konusu operasyon bitmesine rağmen devam ettirdi.38 

Türkiye’ye PKK’nın Münbiç’ten çıkarılacağı ve Rakka sonrasında örgüte desteğin 
kesileceği sözünü tutmayan ABD ZDH’nin arefesinde YPG’den müteşekkil 
bir sınır ordusu kuracağını açıkladı. ABD’nin CENTCOM merkezli Suriye ve PKK 
stratejisi Washington-Ankara arasında en önemli gerilim noktası olmaya devam 
etti. Türkiye’de ABD’nin PKK’ya olan desteğini kesmeyeceği, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye sınır hattı boyunca terör örgütünün kontrol ettiği bir devletçik oluşturacağı düşüncesinin kuvvetlenmesiyle ZDH hazırlıkları hızlandı. Rusya, ABD’nin aksine PKK’ya doğrudan silah yardımı yapmadıysa da Afrin’deki askeri varlığıyla terör örgütü için bir kalkan görevi gördü. 
Türkiye’nin ZDH ile coğrafi izolasyonu ve yerel angajmanları dolayısıyla doğrudan ABD’nin nüfuz alanında olmasa da PKK/PYD’nin Afrin “kantonu”nu hedef alması Washington’ın Suriye’nin kuzeyinde inşa etmeye çalıştığı kuşağa ciddi anlamda zarar verdi. Her şeyden öte PKK’nın Akdeniz’e ulaşmak için zıplama tahtası olarak gördüğü ve yıllarca yatırım yaptığı bir bölge kaybedilmiş oldu. Askeri olarak YPG üzerinden algı mühendisliği ile yaratılmış olan mit çökerken ABD’nin hava desteği olmadan YPG’nin anlamlı bir askeri güç karşısında hiçbir şansı olmadığı ortaya konuldu. Yine harekat boyunca Suriye rejimine ve İran’a bağlı Şii milisler ile Afrin PKK’sı arasında bir ittifak görüntüsünün oluşması ve milislerin Afrin’de PKK ile birlikte savaşması ABD’nin YPG’yi DEAŞ’la mücadelenin yanı sıra İran’ın Suriye’de artan nüfuzuna yönelik de kullanacağına dair iddiaları ciddi anlamda sorgulanır kıldı. 
Ayrıca Türkiye’nin kısa sürede muhaliflerle birlikte Afrin’i PKK’dan temizlemesi 
adeta bir domino etkisiyle Münbiç ve Fırat’ın doğu yakasında örgütün 
tahakküm kurduğu bölgeleri de etkilemeye başladı. ABD desteğiyle PKK’nın 
kontrolünde yaşamak zorunda kalan Arap unsurların mobilize olup PKK’ya karşı 
harekete geçtiği göründü. Münbiç, Haseki, Rakka ve Deyrizor’da terör örgütü tarafından sindirilmiş bölge halkı direnç göstermeye başladı. ZDH, ABD’nin PKK’ya yaptığı yatırım ve elde ettiği nüfuz alanının sürdürebilirliğine yönelik ciddi bir meydan okumaya dönüşürken terör örgütü sayesinde elde edilen çıkarların yeni dönemde üretmeye başladığı maliyet karşısında sorgulanacağı bir gerçeklik ortaya çıktı. ABD ise ZDH bağlamında karşı karşıya kaldığı meydan okumayla birlikte yeni gerçekliğe adapte olabilmek ve süreci yönetebilmek için Türkiye ile müzakereler başlatma kararı aldı. Türkiye’nin Münbiç ve Fırat’ın doğusuna yönelik taleplerinin karşılanmasına ilişkin daha olumlu işaretler vermeye başladı. 

ZDH VE RUSYA 

Suriye devriminin başından beri Esed’i destekleyen Rusya, Suriye rejiminin savaşı kaybetme ihtimalinin çok güçlendiği Eylül 2015’te doğrudan savaşa dahil oldu ve Suriyeli muhalifleri hedef almaya başladı. Türkiye-Rusya ilişkileri adım adım gerginleşirken Türkiye’nin sınır hattında bir Rus jetini düşürmesiyle ciddi bir kriz yaşandı. Rusya bu dönemde Afrin’deki PKK/PYD unsurlarını havadan askeri olarak desteklemeye başladı. Örgüt Rusya ve rejimden aldığı destekle muhaliflerin elindeki Tel Rıfat bölgesini ele geçirmeye başlarken Moskova ilerleyen dönemlerde Afrin’de askeri noktalar kurdu. Böylelikle Türkiye’ye PKK üzerinden yanıt verirken Tel Rıfat ve Şehba bölgesinin PKK tarafından ele geçirilmesiyle rejimin Halep’e düzenleyeceği nihai taarruz için stratejik bir derinliğin oluşmasını sağlamaya çalıştı. Afrin bölgesinin coğrafi izolasyonu, Münbiç ve Fırat’ın doğusundaki PKK bölgeleriyle toprak bütünlüğünün olmayışı bu bölgeyi ABD nüfuz alanından ziyade Rus nüfuz alanının içinde tuttu. 
Ancak Türkiye-Rusya ilişkilerinin normalleşmeye başlaması ve Suriye sathında 
ortaya çıkan yeni gerçeklikler iki ülkeyi daha fazla yakınlaştıran bir etki 
yarattı. Böylece Rusya’nın PKK/PYD ile olan ilişkisi de sarsılmaya başladı. 

Özellikle ABD-PKK angajmanının gittikçe güçlenmesi ve ABD’nin PKK eliyle Rakka ve Deyrizor’daki enerji kaynaklarını ele geçirmesi Rusya’nın da Suriye’deki çıkarlarını tehdit eder hale geldi. Bu bağlamda oluşan yeni konjonktür tarafların yürüttüğü askeri diplomasiyle birlikte FKH’de olduğu gibi ZDH’de de önemli bir rol oynadı. Afrin ve çevresindeki Rus askeri varlığı sembolik olsa da Türkiye açısından bölgeye düzenlenecek kapsamlı askeri harekat için bir engel teşkil etmekteydi. Müzakereler sonrası Rus askerlerinin bölgeden çekilmesi harekatın önünü açtı. Öte yandan ZDH’nin gerçekleşmesinde önemli bir rol oynayan Türk savaş uçaklarının Suriye hava sahasına girmeleri konusunda da Rusya belirleyici oldu. Rusya, Esed rejimi hava unsurlarının da hiçbir şekilde Türkiye’yi hedef almasına izin vermedi. Esasında Rusya ZDH başlamadan önce bölgedeki PKK unsurları ile rejimi bir araya getirmiş ve bölgenin rejime devredilmesi için terör örgütüne baskı yapmıştı. Ancak PKK ile rejimin anlaşamaması Rusya için en olumlu senaryonun hayata geçmesini engelledi ve Türkiye’nin ZDH’yi gerçekleştirmesine yeşil ışık yakmak durumunda kaldı. 
Türkiye-Rusya yakınlaşmasının sahadaki ilk somut yansıması FKH olurken 
süreç bununla sınırlı kalmayarak Suriye’nin diğer bölgelerinde de tezahür 
etti. Türkiye ve Rusya’nın beraber yürüttüğü müzakereler sonucunda 30 Aralık 
2016’da Suriye genelinde geçici ateşkes sağlandığı duyuruldu. Bunun ardından 
ise Astana süreci başladı. 2017’de Astana süreci kapsamında yapılan görüşmeler neticesinde Suriye genelinde dört deeskalasyon/çatışmazlık bölgesi ilan edildi.39 
Türkiye ile Rusya arasında Suriye’deki gelişmelere ilişkin hala çok ciddi ayrışmalar ve pozisyon farklılıkları olsa da ülkenin toprak bütünlüğü konusundaki ortak tutum üzerinden bir siyaset inşa edildi. Bu bağlamda tamamen ABD’nin nüfuz alanına girerek Suriye’nin kuzeyinde bağımsız bir kuşak oluşturma çabası içerisindeki PKK/PYD’nin görece zayıflatılması Rusya’nın da çıkarına hizmet etmekte. 

Esasında Rusya pragmatik bir ülke olarak PKK/PYD tamamen ABD’nin güdümüne girmeden önce onunla her fırsatta angajman kurma çabasında oldu. Rusya’nın PKK stratejisi örgütü tamamen ABD’ye teslim etmeme üzerine kuruluydu ancak bunda başarılı olamadı. Rusya’nın PKK ile ilişkisi kendine özgü olageldi ve ABD-PKK ilişkisinden farklılık gösterdi. Rusya örgütle doğrudan bir ittifak ilişkisine girmese de PKK kartını tamamen ABD’ye bırakmak istemedi. Rejimle anlaşması karşılığında PKK’ya siyasi bir alan açma sinyali verdi. Fakat iki gelişme Rusya’nın PKK politikasında bazı dönüşümlere sebep oldu: Birincisi PKK’nın Afrin’i rejime bırakmaması ve Rus arabuluculuğunu boşa çıkarmasıydı. Rusya’nın nüfuzunun güçlü olduğu Afrin’de bile PKK’yı rejimle uzlaşmaya ikna edememesi örgüte karşı pozisyonunu değiştirmesine sebep oldu. İkincisi ise PKK’nın ABD ile ilişkisinin derinleşmesi ve Suriye’nin geleceğine ilişkin planlarını müttefiklik üzerine kurmasıydı. Diğer bir deyişle ABD’nin PKK üzerindeki güçlü nüfuzunun zayıflamadığı aksine güçlendiğini gören Rusya, örgütün Washington’ın biçtiği rolü oynayacağına kani oldu. Daha sonra Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un da dillendirdiği gibi ABD’nin PKK yapılanması üzerinden Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozmak istediği sonucuna vardı. Ancak PYD hala Moskova’da temsilcilik bulundurmakta ve Rusya, Türkiye ile olan ilişkilerinde bu terör örgütünü adeta bir sigorta olarak görmeye devam etmektedir. Nihayetinde ABD-PKK angajmanı bozulduğunda örgüt ile ilişkisini yeniden canlandırma potansiyeline sahip olduğu da görülmektedir. Ancak ZDH ile birlikte özellikle PKK/PYD’nin çok sert şekilde Rusya’yı hedef alan açıklamalar yaptığını da değerlendirdiğimizde bu ilişkinin yeniden tesisi eskisi kadar kolay olmayacağı anlaşılmaktadır.40 

5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***