ORTADOĞUDA OTORİTER REJİMLER BÖLÜM 2
ORTADOĞU ARAP TOPLUMARI’NIN TARİHSEL, SOSYAL, SİYASAL VE EKONOMİK AÇIDAN ANALİZİ
Siyasal Yapı
Ortadoğu’ya siyasi yapı açısından bakıldığında modern siyasi yapılanmaların görece genç olduğu ve buna bağlı olarak bölgede sosyal ve siyasi kimlik krizlerinin yaşandığı görülmektedir. Bölgenin Arap toplumları ulusal bağımsızlıklarını geç kazanmaları sebebiyle, sömürge karşıtı hareketlerle
birlikte gözlemlenen toplumsal dönüşüm de görece geç başlamıştır.51
Suriye, Irak, Mısır, Lübnan, Ürdün, Cezayir, Libya örneklerinin hepsinde, sömürgeci güçlere karşı yapılan mücadeleler, sömürgeci devlete
“eklemlenmiş bürokrat, yerel elit ve onların sınıfsal müttefikleri tarafından örgütlenmiştir. Bağımsızlık sonrası Ortadoğu devletinin kurucu unsuru da bu
koalisyon olmuştur.”52 Dolayısıyla tüm bu yönetimlerde iktidar, seçkin bir azınlığın elinde toplanmıştır. Bu siyasi rejimlerin başlıca özelliği seçkinlerin,
siyasi süreci devlet gücüyle denetim altında tutmasıdır. Söz konusu durum seçkinler ve halk arasında keskin bir ayrım yaratmaktadır. Ortadoğu’nun
seçkinci iktidarları halk onayı ile işbaşına gelmedikleri gibi, bu iktidarlar çoğunluğun temel yönelim ve eğilimlerine uygun bir siyasi ve hatta sosyal
yapıyı oluşturmakla kendilerini bağımlı hissetmemişlerdir. Bu durumun siyasi meşruiyet sorunu yarattığına şüphe yoktur.53 Yeni devletlerin seçkinleri,
“temsil etme iddiasında bulundukları kişilerle aynı siyasi dili konuşmuyorlardı ve çıkarları, daha fazla toplumsal adalet yönünde değişimler yaratmaktan çok
mevcut toplumsal doku ile servet dağılımının muhafaza edilmesinde yatıyor du.”54
Siyasi açıdan meşru görülmeyen bu seçkinler, toplumda kendi konumlarını sarsabilecek odakların gelişmesini de engellemektedirler. Ortadoğu Arap ülkelerinde iktidar değişimine karşı dirençli olan siyasi seçkinler, muhalefetin oluşumuna izin vermemektedir.55
Bu toplum dokusu içerisinde, etkili bir sivil toplum örgütlenmesinin olmayışı rejimin otoriter bir yapı içinde gelişmesi için gereken ortamı hazırlamıştır. Sivil toplum, katılımcı siyasi sistemi desteklemesinden ötürü önemlidir.56 Oysa bölgede “(b)ireysel özgürlükler, demokratik örgütlenmelerin ve toplumsal hareketlerin gelişimini güvence altına alacak kadar kalıcı olama(mıştır)”.57 Bu koşullar altında, Ortadoğu’da biçimsel olarak sivil toplum örgütlenmelerine rastlanılsa da, bu örgütlenmeler işlevsel olarak geçerlilik kazanamamıştır.58
Aslında bu konuda çift taraflı bir ilişki söz konusudur; bir taraftan sivil toplum örgütlenmelerinin olmayışı otoriter rejimleri güçlendirirken, öte taraftan
otoriter rejim sivil toplum örgütlenmelerinin ortaya çıkışını engellemiştir. Bölgedeki sivil toplumun güçsüzlüğü, otoriteryen yapılarının bir yansımasıdır.59 Bilindiği gibi, sivil toplumun varlığı kültürel ve sosyo ekonomik koşulların, belli bir doğrultuda olgunlaşmasını gerektirmektedir.
Örneğin Avrupa’da 18. yüzyılda başlayan ekonomik yeniden yapılanma, tüm kıtada devlet otoritesini azaltmıştır. Toplumsal ve ekonomik çıkar guruplarına
karşı sorumlu olmak, yasallık ve sorumluluk sürecini hızlandırmış, böylece devlet-toplum ilişkilerinde sivil bir yaklaşımın koşullarını hazırlamıştır. Oysa
iç ve dış koşullar Ortadoğu’da Batı’daki bu koşulların üretilmesini engellemiştir. Sivil toplumun oluşumu için gerekli olan çoğulculuk, siyasi katılım, hesap sorulabilir devlet, dönüşümlü iktidar, özerk toplumsal birliklerin yokluğunda, Ortadoğu Arap Toplumları’nda, sivil toplum örgütleri gelişememiştir. Kısacası Batı’daki özel kültürel ve sosyo-ekonomik koşullar üretilemediği için, Ortadoğu’da sivil toplumun yeşerebileceği verimli bir ortam şekillenmemiştir.60
Ortadoğu’daki otoriter rejimlerin yönetimi altında, siyasi katılımın engellenmesi ve toplumsal hareketliliğin önünün kapatılması ortamında, toplumlar, kültürel ve dini değerleri temelinde filizlenen oluşumlar aracılığıyla tepkilerini göstermeye başlamışlardır. Söz konusu kültürel/dini tepkisel oluşumlar, aynı zamanda yaygınlığı sebebiyle de güçlü birer akım olarak ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, Ortadoğu’da toplumsal hareketlerin daha çok cemaatçi değerleri savunan ideolojiler çevresinde yükseldiği söylenebilir.61
II. Dünya Savaşı sonuna kadar bölgede varlığını sürdüren sömürge yönetimleri bölgedeki etkilerini İslami geleneklerden kopuk ve sömürgeci güçlerle işbirliği yapan bir seküler seçkinler gurubu ile gerçekleştirmiştir. Bu durumun yarattığı toplumsal huzursuzluk, ekonomik sorunlarla da birleşince İslam, muhalefetin gelişebileceği tek alan haline gelmiştir. Ortadoğu’da da otoriter rejimlere karşı en etkili muhalefet, İslami kimliğin ve mirasın ön plana çıkarılmasıyla ifade edilmiştir. Mevcut düzene karşı olan muhalefet iktidarı ele geçirmeye yöneldiğinde anti seküler bir nitelik kazanmıştır.62
Ortadoğu’daki radikal İslami akımların sadece devletlerin otoriter iç siyasalların dan kaynaklandığı da düşünülmemelidir. Bu radikal İslami hareketleri doğrudan kışkırtan dış unsur Arap-İsrail çatışmasıdır. Bölgede çatışmaların artması ve Filistin sorunu gibi sorunların kalıcılaşması, gösterilen tepkinin dozunu yükseltmekte, terörizme yönelen İslamcı akımlar etkilerini giderek arttırmaktadır.63
Ortadoğu’da köktendinciler dışında toplumda sadece ordunun bağımsız hareket edebilecek yapısı, olanağı ve bunun için gerekli bütünlüğü vardır. Ordu
bu bölgede siyasi değişimin diğer büyük gücüdür.64 Denilebilir ki, Ortadoğu’da ordu en iyi örgütlenmiş toplumsal güç olarak ön plana çıkmıştır.65 Ortadoğu
toplumlarında iktidarda bulunan elitlerin sosyo-ekonomik açıdan oldukça kapalı olması, ordu müdahalelerine zemin hazırlayan bir unsurdur. Bölgede, “başlıca toplumsal hareketlenme yolunu ordu sunmakta ve orta sınıflar ile halkın zayıflığı askeri darbeyi, eski toprak sahibi üst sınıfları devirmeyi başarmanın görünüşteki tek yolu haline getirmektedir.”66
Ordunun bu gücü, toplumdan bağımsız hareket edebilen güçlü bir askeri ve sivil bürokrasinin gelişimine zemin hazırlamıştır. Bu toplumsal tabakalar, ülkelerinin bağımsızlık mücadelesi içinde kendilerini göstermişlerdir. II. Dünya Savaşı sonrasında, Ortadoğu’daki sömürgeci güçlere veya onların etkisi altındaki yerel iktidarlara karşı yapılan mücadelelerde halkın etkisi ve desteği sınırlı kalmıştır. Bu mücadeleler, daha ziyade, asker ve sivil bürokrasinin önderliğinde gerçekleştirilmiştir. Bu seçkin guruplar Osmanlı egemenliği döneminden bu yana, toplumlarındaki önemli yerlerini korumuşlar ve Ortadoğu siyasi kültürünün önemli bir parçası olarak siyasi yaşamda etkinliklerini sürdürmüşlerdir.67
Ortadoğu’nun siyasi yapısının bir diğer özelliği, uluslaşma sürecinde ve buna paralel olarak vatandaşlık konusunda yaşanan sıkıntılardır. “Teritoryal
devlet ve Batı’nın anladığı ulus-devlet kavramlarının her ikisi de görünüşte başarılı bir şekilde benimsenmelerine rağmen, bölgenin tarihsel deneyimine,
siyasal kültürüne ve cemaat anlayışına yabancı kalmaktadır.”68 Ulus temeline dayalı, hem özgürlüklerinin bilincinde ve sorumluluğunda olan hem de bu
özgürlüklerin koruyucusu otorite olarak, devlet otoritesini gören bir vatandaşlık olgusunun, Ortadoğu Arap Toplumları’nda geçerli olduğunu söylemek güçtür.
Çünkü Ortadoğu’daki “ulus” kavramı, “bölgenin kendi etnik ve dinsel cemaat örgütlenme sisteminden gelen bir ‘ulus’ anlayışı üzerine kuruludur.”69
Ortadoğu’da bir söylem ve bir duygu olarak milliyetçiliğin de, uluslaşma sürecini gerçekleştirmede başarılı olamadığı görülmektedir. Arap milliyetçiliği Ortadoğu’da önce Osmanlı hâkimiyetinden, sonrasında da İngiliz-Fransız mandasından kurtulma sürecinde gelişme göstermiştir. Arap toplumlarında milliyetçilik ideolojisi “kendi toplumlarına yabancılaşmış, batılılaşmış entelektüellere yeni bir kimlik sunmuştur. Ne var ki, Arap milliyetçiliği sömürge sonrası dönemde mevcut sosyal çarpıklıkların ve yetersizliklerin üstünü örten bir mesele olma durumuna düşmüştür”.70
Anlaşılan odur ki, uluslaşma sürecinde toplumun tutunum ideolojisi olarak adlandırabileceğimiz milliyetçilik, Arap toplumlarında küçük bir seçkin
gurubun savunduğu bir düşünce olmanın ötesinde, kitlelere mâl olamamış, ortak bir kimlik sağlayamamıştır.
Ortadoğu’nun Arap ülkelerinde “yerel (milli) devlete karşı sadakat duyguları, bir yandan devletlerüstü nitelikteki Arap milliyetçiliği, öte yandan devlet içindeki çeşitli dinsel, mezhepsel ve etnik bağlarla çatışma halindedir.”71 Dolayısıyla devletin meşruluğu etrafında örülmüş bir milli birliğin sağlandığını söylemek güçtür.
Ulus devletin oluşturulmasındaki en büyük sorun, vatandaşlığın din, etnisite, mezhep veya aşiret temeline mi dayandırılması gerektiği konusundaki
tartışmalardır. “Birleştirici bir unsur olarak görülen İslam içerisindeki bölünmeler ve sömürgeci dönemde etnik kimliklerin kasıtlı olarak ön plana çıkarılmış olması gibi nedenlerle vatandaşlık meselesi daha da sorunlu bir hale gelmiştir.” Bunların yanı sıra Ortadoğu’da aşiret yapısının halen varlığını sürdürüyor olması da, “kimliklerini aşiret üyeliği üzerine kuran bireylerin siyasi çerçeve içerisinde kendilerini hangi otoriteye karşı sorumlu hissedecekleri konusunda da rahatsızlık yaratmaktadır.” Bu yapı içerisinde, zaten devleti meşru bir otorite olarak görmeyen “aşiret üyeleri devlet otoritesinden hiçbir beklentisi olmadan geleneksel yaşantılarını devam ettirebilmektedirler.”72
Dolayısıyla Ortadoğu ülkelerinin çoğu toplumsal bölünmüşlükleri bir “ulus” kimliği altında bir araya getirme hususunda yeterince etkili olamamışlardır. Vatandaşlık kimliği, “psikolojik açıdan büyük ölçüde eski cemaat kimlikleri tarafından beslenmektedir.”73 Ulus kavramının tam olarak benimsen memesinden ötürü, Orta doğu halkları güçlerini bağlı oldukları aşiret bağlarından ya da dini guruplardan almaya devam etmektedirler.
Sonuç olarak, siyasi iktidarın seçkin bir grubun elinde olması ve bu iktidar seçkinlerinin siyasi dönüşüme kapalı olmaları, Ortadoğu Arap Toplumları’nın siyasi yapılarının özelliklerinden birisidir. Bu şartlar altında, her türlü muhalif oluşum daha en başından engellenmektedir. Batı tarzı sivil toplum kuruluşlarının gelişmediği ve gelişmesinin engellendiği bu toplumlarda, siyasi iktidarın karşısına etkili bir güç olarak çıkabilen iki unsurdan biri, cemaat tipi yapılanmalar iken diğeri de örgütlü bir güç olan ordudur. Bu iki odağın da, mevcut yapılarıyla siyasal rejimi demokratikleştirme yönünde dönüştürebileceği şüphelidir. Bunun dışında, bölgede kurulan çoğu ülkenin hem devlet, hem de rejim olarak yeni kuruldukları ve homojen olmayan bir toplum yapısı üzerinde hüküm sürmek zorunda oldukları ifade edilmişti. Dolayısıyla söz konusu parçalanma ve rekabetlerin yanı sıra, yapısal sosyal-ekonomik eksiklikler ulus devlet olabilmeyi aşındıran süreçler olarak belirmektedir. Bu çatışmalar üzerinde devletin varlığı ve devlet tarafından çatışmaların bastırılması otoriter yapıları ve devletin otoriterleşmesini beraberinde getirmiştir.
Ekonomik Yapı
Ortadoğu’nun en dikkat çekici ekonomik özelliği, bölgenin bazı ülkelerinin petrol açısından zenginliği ve bu zenginliğin Ortadoğu Arap Toplumları’na ve devletlerine yansımasıdır. Aslında petrolün önemi, hem Ortadoğu ülkeleri açısından, hem de tüm dünya açısından 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında Ortadoğu ekonomisi tarımsal ürünlere dayanmaktaydı. Bu durum 20. yüzyılın ikinci yarısında değişikliğe uğramış, petrol Ortadoğu ekonomisinin en belirleyici öğesi ve ana ihraç ürünü olmuştur. Irak, Suudi Arabistan ve diğer bölgelerde bulunan petrol İngiliz, Fransız, Hollanda ve A.B.D. şirketlerince, imtiyaz hakkı alınarak çıkarılmaya başlanmıştır.
Ortadoğu’da petrolün eşitsiz dağılımı, bu coğrafyadaki ülkeler açısından “süper zengin toplumlarla acınacak derecede fakir toplumlar arasında, …. eşi bulunmayan bir ikilik yaratmıştır” Birleşik Arap Emirlikleri(B.A.E.), Kuveyt ve Suudi Arabistan gibi ülkeler, gelir düzeyi oldukça yüksek, petrol zengini ülkelerdir. Bu ülkeler nüfusları görece az, tarım sektörünün neredeyse hiç gelişmediği ve petrole bağlı sektörler dışında sanayileşmenin olmadığı ülkelerdir. Ürdün ve Irak, Mısır, Yemen gibi ülkeler ise, daha kalabalık ve ilk sayılanlara oranla refah düzeyi çok daha düşük olan ülkelerdir.”74
Genel olarak bakıldığında, Ortadoğu’nun petrol zenginliği, sadece petrol bakımından zengin ülkelere değil, tüm bölgeye belli bir refah ve istikrar
getirmiştir. Petrol gelirleri arttığı sürece, bölgesel sorunlar yumuşatılabilmiştir. Buna karşılık petrol gelirlerindeki azalma ise, bölgede eskiden var olan
sorunları daha da derinleştirerek ortaya çıkarmıştır. Bu sorunların en başında “rejimlerin meşruiyetlerinin önemli bir parçası olan dağıtım işlevlerini artık
eskisi gibi yerine getirememeleri” neticesinde “rejimlerle vatandaşlar arasındaki ‘toplumsal sözleşme’nin bozulması” gelmektedir.75
Petrol gelirlerinin azalmasıyla beraber, petrol zengini ülkelerin diğer Ortadoğu ülkelerine yaptıkları yatırımlar ve yardımlar büyük oranda azalmıştır.
Ayrıca petrol ihraç eden ülkelerde petrol fiyatlarında yaşanan düşme nedeni ile uygulamaya konulan kemer sıkma siyasaları sonucunda, ülkede çalışan göçmen
işçi sayısı önemli ölçüde azaltılmıştır. Mısırlı, Ürdünlü, Yemenli ve Filistinli milyonlarca işçinin, petrol zengini Kuveyt, Suudi Arabistan ve B.A.E. gibi
ülkelere işçi olarak çalışmaya gittiği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu durum ise işçi gönderen ülkelerdeki olumsuz ekonomik koşulları daha da kötüleştirmiştir.
Petrol zenginliğine rağmen, tarımsal üretim yapabilen ülkelerin tarımsal üretimleri gerilemiş ve bu ülkeler gıda tüketimi bakımından dışarıya
bağımlı hale gelmeye başlamışlardır. Petrol sektöründeki olumlu gelişmeler, petrol gelirlerinin sürekli artacağı yönünde bir algıya yol açmıştır. Bu şartlar
altında rasyonel olmayan prestij projeleri ya da müsrif harcamalar nedeniyle, petrol gelirlerinden yararlanarak ekonominin diğer sektörlerinin kalkındırılması
yoluna gidilmemiştir.76 Petrol gelirlerindeki artış, Ortadoğu’nun dünya ekonomisi ile daha çok eklemlenmesine yol açmış, Ortadoğu, hammadde
ihracatçısı ve lüks mallar başta olmak üzere tüketim malları ithalatçısı durumuna gelmiştir.
Ekonomik alanda petrol ihracının getirdiği zenginliğin, Ortadoğu’da rantiyeci bir devlet modelinin gelişmesi için uygun bir zemin hazırlamak suretiyle, dolaylı yoldan otoriter rejimlerin istikrarını desteklediği söylenebilir. Rantiye devletleri, petrol gelirlerinden elde ettikleri rantı halka dağıtırlar. Bu dağıtım işlevi sırasında “vatandaşlık”, “ekonomik çıkarlar”la ilişkilendirilir.77
Rantiyeci devlet, geliştirdiği bir ödül sistemi üzerinden meşruiyetini sağlama yoluna gider. “Genellikle sahip olunan doğal kaynaklar üzerideki hâkimiyet biçimi ve kaynaklardan elde edilen gelirin dağıtılma biçimi (ödül sistemi) bu rejimlerin istikrarında önemli bir noktayı oluşturur.”78 Özellikle de petrol zengini olan körfez ülkelerinde “para … ya doğrudan çıkarlar ya da sosyal refah sistemi aracılığıyla ‘vatandaş’ olarak tanımlananlara” dağıtılmıştır.79
Ortadoğu Arap Toplumları örneğinde, petrol zengini ülkelerdeki siyasi iktidarlar, rantiyeci devletin bir özelliği olarak, halktan vergi toplamaktan vazgeçtikleri ölçüde, siyasi katılımın önünü de kapamışlardır.80 Petrol gelirleri sayesinde, ekonomik olarak doğrudan vergi gelirlerine ihtiyaç duyulmaması, devletin hareket alanını genişletmiştir. “Bir çok kamusal hizmeti ücretsiz elde eden halk vergi vererek katkıda bulunmadığı bir devletten fazla bir beklenti içerisinde olmamıştır. Rantiyeci devletin dağıtmış olduğu ekonomik kaynaklar halkın devletin meşruluğunu dar bir çerçevede desteklemesine sebep olmuştur.
Halk devletin meşruluğunu siyasal katılımla desteklememektedir, çünkü devlet yüksek petrol gelirleriyle kendisine bağımsız bir alan yaratabilmiş ve halkı
siyasal karar alma mekanizmasının dışında tutabilmiştir.”81 Bu doğrultuda, içinde doğduğu tarihsel kontrol koşulları nedeniyle, rantiye ekonomileri
gelenekçi ve halk karşıtı rejimlerin gelişmesini desteklemiştir.82
Üstelik rantiyeci devlet modeli etkilerini sadece petrol zengini ülkelerde değil, petrol zengini olmayan ülkeler üzerinde de hissettirmiştir.
Rantiyeci Devletler, “müttefik satın almak ya da sorunlarla karşılaşmamak” için diğer Arap devletlerine yardımda bulunmuşlardır.83 Dolayısıyla petrol
zenginliği rantiyeci devletlerinin otoriter iktidarlarını sürdürmelerine imkân tanıdığı gibi, petrol zengini olmayan ülkelerdeki otoriter yapıların da, kısmi
olarak istikrarına yol açmıştır.
Ancak Ortadoğu’da bir tür refah devleti modeli ile eşleşen rantiye ekonomisinin uygulanmasında, 1980’lerden itibaren bir çözülme görülmüştür.
Ortadoğu 1980’lere ekonomik krizle girmiş ve bu tarihten itibaren de ekonomik reformlarla tanışmıştır. Ancak reformlar ekonomide beklenen iyileşmeyi
sağlayamamış aksine ekonomik tablo daha da kötüleşmiştir. İşsizliğin, yoksulluğun, düşük eğitim ve kötü yaşam koşullarının oluşturduğu sosyo-
ekonomik tablonun yöneticiler için bir tehdit oluşturduğu ortadadır. Halk büyük bir yoksulluk içindedir. Reform tedbirleri kapsamında kamu yatırımlarındaki düşüş özellikle şehirlerdeki işsizlik oranlarını artırmış ve düşük gelirli grupların satın alma gücünü erozyona uğratmıştır.84
Petrol fiyatlarının düşmesiyle beraber, hükümetler kemer sıkma siyasaları uygulamaya başlamış, mali krizin aşılması için devlet giderlerini kısma yoluna gitmişlerdir. Böylece, halkın siyasal katılma isteklerinin önüne geçebilmek ve muhalefet odaklarının etkisiz kılmak için uygulanan refah devleti siyasaları, mali krizle birlikte kesintiye uğramıştır. Bunun sonucu olarak da halktaki hoşnut suzluk, hükümetlerin meşruiyetini tehdit etmeye başlamış, mali krizi siyasi krize dönüşmüştür.85
Kısacası, ontolojik bir veri olan meşruiyet krizi, otoriter yönetimlerini petrol zenginliği aracılığıyla sürdürmeye çalışan hükümetlerin, mali krizi ile çakışmıştır. Ortadoğu’da halk desteğine sahip olmayan siyasi iktidarlar, kısır bir döngüye girmişlerdir. Bu tür zayıf rejimler meşruiyet krizini gidermek amacıyla reform çalışmaları başlattıklarında, bu girişimlerin kendisi meşruiyet erozyonunun artmasına yol açmakta ve böylelikle siyasi iktidarlar bir kısır döngü içinde sıkışıp kalmaktadır.86
Sonuç olarak, Ortadoğu ülkelerinin petrol zenginliğinin, bu toplumlarda otoriter rejimleri güçlendirdiği görülmektedir. Petrol zenginliğine sahip olan rejimler, çeşitli yöntemlerle iktidara alternatif olabilecek kesimlerin güçlerini azalttıkları gibi, petrolün sağlamış olduğu geniş maddi olanaklarla topluma iktidarlarını kabul ettirecek siyasalar uygulamışlar ve böylece toplumsal muhalefeti önlemeye çalışmışlardır. Yani bu ülkelerdeki siyasi seçkinler, petrol zenginliğini kullanarak baskıcı yönetimlerini pekiştirip, toplumdaki geleneksel yapıları yeniden üretmişlerdir.87
SONUÇ
Ortadoğu’daki Arap devletlerinin çoğunluğu II. Dünya Savaşı’ndan sonra sömürge yönetimlerinden kurtularak bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır.
Yeni devletlerin siyasi iktidarları geleneksel ya da anayasal monarşiler, cumhuriyetler şeklinde zuhur etmiş ancak zaman içinde bu yönetim biçimleri,
tek parti yönetimleri, askeri diktatörlükler ya da başka adlar altında ama hep otoriter rejimler yönünde bir gelişme göstermişlerdir. Bu toplumlardaki otoriter
rejimlerin hepsinin aynı derecede otoriter olduğunu söylemek mümkün değildir. Ama siyasi iktidarın el değiştirmesinin önünün kapalı olması, muhalefetin engellenmesi, siyasi katılımın sınırlı olması ya da hiç olmaması gibi parametreler bağlamında değerlendirildiğinde, Ortadoğu Arap Toplumları’nda ortaya çıkan siyasi rejimlerin, otoriter özellikler gösterdiği, hatta doğrudan otoriter rejim tipolojisi içerisinde yer aldığı açıkça söylenebilir.
Bu çalışma, Ortadoğu Arap Toplumları’nın tarihsel mirası, sosyo-ekonomik ve sosyo-politik yapısı ile bu toplumlarda şekillenen otoriter rejimler arasındaki ilişkiyi ortaya koymayı amaçlamıştır. Çalışmanın temel savı, tarihsel bağların, toplumsal, siyasal ve ekonomik yapının, otoriter rejimlerin belirmesine ve belli bir süre için kalıcılık kazanmasına yol açabileceğidir. Otoriter rejimlerin, bir toplumun sadece kendi iç dinamikleriyle değil, aynı zamanda, tarihsel, toplumsal, siyasi ve ekonomik yapı üzerindeki etkileri bakımından dış dinamiklere de bağlı bir biçimde gelişme gösterebileceği çalışmanın diğer savıdır.
Ortadoğu Arap Toplumları’nın çeşitli parametreler bağlamında yapılan analizi neticesinde, söz konusu iki sav da doğrulanmaya çalışılmıştır. Bu parametreler, Ortadoğu Arap Toplumları’nın tarihsel mirası, toplumsal, siyasi ve ekonomik yapısıdır.
Ortadoğu’nun Arap Toplumları’nın tarihinin, bu toplumlarda otoriter rejimlerin belirmesinde etkili olduğu görülmüştür. Bölgede aşağı yukarı 400 yıl kadar süren Osmanlı hâkimiyetinin yönetim gelenekleri ve pratikleri, bu toplumlarda ilerde ortaya çıkacak olan devletlerdeki iktidarı kullanma biçimini etkilemiştir. Osmanlı’nın etkisi özellikle iktidar-toprak mülkiyeti ilişkisi bağlamında geçerlidir. Pre-modern ve pre-kapitalist dönemdeki bu ilişki biçimi neticesinde, Ortadoğu Arap coğrafyasında toprakların Sultan’a ait oluşu temelinde şekillenen bu yapıda, sermaye birikimini tetikleyecek unsurlar gelişememiş ve bunun toplumsal formasyona yansıması ise, güçlü bir burjuvazi -özellikle de sanayi burjuvazisi- ve onun karşısında yer alan bir işçi sınıfının, Batı’da olduğu gibi ortaya çıkmaması biçiminde kendini göstermiştir. Bunun anlamı ise, siyasi iktidarı denetleyebilecek güçte toplumsal sınıfların var olmamasıdır. Bu bağlamda, sömürge yönetimleri sonrasında bağımsızlığını kazanan bu toplumlarda, siyasi erk karşısında, onu istekleri doğrultusunda zorlayacak, güçlü bir toplumsal yapı kurulamadığı görülmüştür.
Osmanlı hâkimiyetinin ardından bölge, sömürgeci ülkelerin hâkimiyeti altına girmiştir. Sömürge yönetimlerinin otoriter rejimlerin ortaya çıkışı üzerine
etkisi, belki Osmanlı etkisinden daha büyük olmuştur. Sömürgeci devletler, bu coğrafyadaki toplumsal yapının yanı sıra, siyasi ve ekonomik yapı üzerinde
kalıcı etkiler bırakmıştır. Yönetimlerini kolaylaştırmak adına bölgedeki mevcut heterojenliğin kışkırtılması, sömürge yönetimleri sonrasında kurulacak
olan ulus-devletlerin ulus kimliğini zedeleyecek gelişmelere yol açmıştır. Sömürgeci ülkelerce altı çizilen bu parçalanmışlık Ortadoğu’da iktidarı ele
geçiren liderlerin, etnik ve dini çatışmalar gibi iç sorunları da kullanarak giderek gücü kendi ellerinde toplamaya başlamalarına, yani giderek
otoriterleşmesine de yol açmıştır.
Çoğunluğu yapay olarak kurulan Ortadoğu Arap Devletleri’nin toplumları, dini parçalanmışlıklar ve bu parçalanmışlıkların bölgede hâkimiyet mücadelesi veren dış güçlerce kışkırtılması nedeniyle, modern anlamda ulus haline gelememektedirler.
Ortadoğu Arap Toplumları’nın modern anlamda uluslaşma sürecinde yaşadıkları sıkıntılar, sosyo-ekonomik ve sosyo-politik etkenlerle birleştiğinde çağdaş, demokratik, katılımcı bir siyasi kültür gelişememiştir. Bu toplumlarda sivil toplumun zayıflığı; sivil toplumun çekirdeği sayılabilecek bir takım örgütlenmelerin demokrasi karşıtı yapısı, otoriter rejimlere doğru kaymayı güçlendirmektedir.
Bunun dışında sömürge yönetimlerinin bu toplumlarda, kendi toplumlarına benzer bir biçimde kurmaya çalıştıkları Batı tarzı kurumlar, bölge
toplumlarınca, sömürge yönetimleriyle özdeşleştirildiğinden, kısa ömürlü olmuşlardır. Söz gelimi otoriter rejimlerin karşı kutbunu temsil eden,
çoğulculukla eşleştirilebilecek bir parlamenter gelenek, bu toplumlarda yerleşmemiştir.
Öte yandan, ekonomik açıdan değerlendirildiğinde, zengin petrol kaynaklarının varlığı da her ne kadar, rantiyeci devletin ortaya çıkmasına imkân tanıyıp, belli ölçülerde devletin halk tarafından meşru sayılmasına yol açmış olsa bile, aynı zamanda karşıt bir biçimde siyasi katılımın varlığının kısıtlılığına yol açmasıyla da, bölgedeki otoriter rejimleri desteklemektedir.
Bütün bu dış unsurlara maruz kalmış iç dinamiklerin yanı sıra, uygun gittiği sürece uluslararası konjonktürün de baskıcı liderleri desteklediği söylenebilir. Sömürgeci güçlerin Ortadoğu’dan çekilmesinden sonra oluşan güç boşluğu, yine büyük güçlerin kendi çıkarlarına zarar vermeyecek hükümetler ce
doldurulmaya çalışılmıştır. Batı çıkarlarına zarar vermediği hatta bu çıkarları koruduğu sürece, otoriter Ortadoğu rejimlerinin destek gördüğü rahatlıkla
söylenebilir.
Sonuç olarak, Ortadoğu Arap Toplumları’nın sahip oldukları tarihsel miras, sosyal yapıları ve ekonomik alt yapıları, doğrudan otoriter rejimleri destekleyen unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Heterojen yapı, sınıfsal açıdan güçsüz bir burjuvazi ve işçi sınıfından oluşan bir toplumsal formasyon ve bağımsızlığını geç kazanan bu ülkelerdeki genç siyasi yapılanmalar ve ekonomik etkenler, siyasi iktidarın otoriter bir biçimde ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu etkiler altında Ortadoğu Arap Toplumları’nda, adı ister cumhuriyet olsun, ister oligarşi ya da monarşi, hesap sorulabilir, dönüşümlü iktidarın olmadığı otoriter rejimler gelişmiştir.
Son yıllarda yaşanan ve dünya kamuoyunda “Arap Baharı” olarak adlandırılan dönüşümler, küreselleşme sürecinin etkileri ve dış destekler bir yana bırakılırsa, bu çalışmanın konusunu oluşturan Ortadoğu Arap Toplumları’nda siyasal ve ekonomik açıdan değişime duyulan ihtiyacı göz önüne sermiştir. Hiç şüphesiz dünyadaki küresel çaptaki değişimlere paralel olarak, Orta doğu Arap Toplumları’nda da, değişime yönelik ciddi toplumsal hareketler ortaya çıkmıştır. Çeşitli Arap ülkelerinde otoriter iktidarlar devrilmiş, kimisinde ise hala devrilmeye çalışılmaktadır. Ancak yıkılan otoriter iktidarların yerine geçme olanağı bulunan toplumsal güç odaklarının niteliği göz önünde bulun durulduğunda, söz konusu “Bahar”ın, demokrasiye yönelip yönelmeyeceğini zaman gösterecektir.
DİPNOTLAR;
1 Oral Sander, Siyasi Tarih, 1918-1994, İmge Kitabevi, Ankara, 1998, s.66.
2 Giovanni Sartori, Demokrasi Teorisine Geri Dönüş, Çev. Tunçer Karamustafaoğlu, Mehmet Turhan, Türk Demokrasi Vakfı Yayınları, Ankara, 1993, s.207.
3 Giovanni Sartori, a.g.e., s.204.
4 Andrew Heywood, Siyaset, Çev. Bekir Berat Özipek, Adres Yayınları, Ankara, 2010, s.63.
5 Giovanni Sartori, a.g.e., s.202.
6 Giovanni Sartori, a.g.e., s.225.
7 Juan J. Linz, Totaliter ve Otoriter Rejimler, Çev. Ergun Özbudun, Siyasi İlimler Türk Derneği Yayınları, Ankara, 1984, s.133.
8 Juan J. Linz, a.g.e., s.138.
9 Gonca Bayraktar Durgun, “Otoriter ve Totaliter Rejimler”, 21. Yüzyılda Prens, Ed. Ümit Özdağ, Kripto Yayınları, Ankara, 2012, s.182.
10 Andrew Heywood, a.g.e., s.63.
11 Gonca Bayraktar Durgun, a.g.m., ss.190-191.
12 Çiğdem Erdem, “Pratikte ve Teoride Siyasi Partiler ve Parti Sistemleri”, 21. Yüzyılda Prens, Ed. Ümit Özdağ, Kripto Yayınları, Ankara, 2012, ss.266-267.
13 Robert Dahl, Demokrasi ve Eleştirileri, Çev. Levet Köker, Türk Siyasi İlimler Derneği – Türk Demokrasi Vakfı Yayınları, Ankara, 1993, 299.
14 Juan J. Linz, a.g.e., s.212.
15 J. C. Hurewitz, Middle East Politics: The Military Dimension, Frederick A. Praeger Publishers, New York, 1969, s.viii.
16 J. C. Hurewitz, a.g.e., s.108-109.
17 Elizabeth Picard, “Arap Military in Politics: From Revolutionary Plot to Authoritarian State”, The Arap State, Ed. Giacomo Luciani, University of California Press,
California, 1990, s.190.
18 Adeed Dawishan, “Arap Regimes: Legitimacy and Foreign Policiy”, The Arap State, Ed. Giacomo Luciani, University of California Press, California, 1990, s.288.
19 Bernard Lewis, Ortadoğu, Çev. Selen Y. Kölay, Arkadaş Yayınevi, Ankara, 2005, s.181.
20 Kemal Karpat, Ortadoğu’da Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk, İmge Kitabevi, Ankara, 2001, 49.
21 Mustafa Öztürk, “Arap Ülkelerinde Osmanlı İdaresi”, History Studies, Middle East Special Issue, 2010, ss. 328-331
22 Jane Hathaway, The Arap Lands Under Otoman Rule, 1516-1800, Pearsson Longman, London, 2008, 50.
23 Mustafa Öztürk, a.g.m., s.334.
24 Kamel S. Jaber, “The Democratic Process in Syria, Lebanon and Jordan”, Democratization in Middle East: Experiences, Struggles, Chalenges, Ed. Amin Saikal,
Albrecht Schnabel, United Nation University Press, Tokyo, 2003, s.130
25 Peter Mansfield, Ortadoğu Tarihi, Çev. Ümit Hüsrev Yolsal, Say Yayınları, İstanbul, 2012, s.284
26 Ilan Pappe, Ortadoğu’yu Anlamak, Çev. Gül Atmaca, NTV Yayınları, İstanbul, 2009, 33.
27 Peter Mansfield, a.g.e., s.285.
28 Bernard Lewis, a.g.e., s.399.
29 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, C.I, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1993, s.198
30 Bernard Lewis, a.g.e., s.433.
31 Hamit Bozarslan, Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2010, ss.84-85.
32 Bernard Lewis, a.g.e., s.415-416.
33 Oral Sander, a.g.e., s.264.
34 Gonca Bayraktar Durgun, a.g.m., s.190.
35 Oral Sander, a.g.e., s.269.
36 Gamze Güngörmüş Kona (Der.), Orta Doğu, Orta Asya ve Kesişen Yollar, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2004, s.163.
37 Stefanos Yerasimos, Milliyetler ve Sınırlar, Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu, İletişim Yayınevi, İstanbul, 2002, ss.118-120.
38 Bernard Lewis, a.g.e., s.418.
39 Salih Akdemir, “Suriye’deki Etnik ve Dini Yapının Siyasi Yapının Oluşmasındaki Rolü”, Avrasya Dosyası, C.6, S.1, 2000, ss.214-215.
40 Salih Akdemir, a.g.m., s.204
41 Mehmet Atay, “Ortadoğu’da Terör Savaşı ve Barış Arayışları”, Avrasya Dosyası, C.3, S.2, 1996, s.121.
42 Göran, Therborn, “Sivil Toplumun Ötesi: Demokratik Deneyimler ve Ortadoğu’ya Uygunlukları”, Sivil Toplum, Demokrasi ve İslam Dünyası, Der.
Elisabeth Özdalga, Sune Persson, Çev. Ahmet Fethi, Tarih Vakfı, Yurt Yayınları, İstanbul, 1999, s.72.
43 M. Riad El Ghonemy, Affluence and Poverty in the Middle East, London, Newyork, Routledge, 1998, s.36.
44 Kemal Karpat, a.g.e., s.79.
45 Raymond A. Hinnebusch, “Suriye’de Devlet ve Sivil Toplum”, Avrasya Dosyası, Çev. Hakan Özdağ, C.2, S.3, 1995, s.9.
46 Iliya Harik, “The Origins of the Arap State System”, The Arap State, Ed. Giacomo Luciani, University of California Press, California, 1990, s.22.
47 Gamze Güngörmüş Kona (Der.), a.g.e., ss.289-290.
48 Bernard Lewis, a.g.e., s.405.
49 Raymond Hinnebusch, “Prospects for Democratisation in the Middle East”, Democratisation in the Middle East; Dilemmas and Perspectives,
Ed. Birgitte Rahbek, Aarhus University Press, Oakville, 2005, s.33.
50 Albert Hourani, Arap Halkları Tarihi, Çev. Yavuz Alogan, İletişim Yayınları, İstanbul, 1997, s.467.
51 Göran Therborn, a.g.m., s.71.
52 Koray Çalışkan, “Ortadoğu Siyaseti ve Toplumları Anlama Yolları”, İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No:39, (Ekim 2008), s.15.
53 Lütfullah Karaman, Bülent Aras, “Ortadoğu Demokrasinin Neresinde? Demokratikleşme Sorunsalı ve Sivil Toplum Ayracı İçinde Bazı Tespitler”, Avrasya Dosyası, C.3, S.2, 1996, s.147.
54 Albert Hourani, a.g.e., 466.
55 Lütfullah Karaman, Bülent Aras, a.g.m., s.147.
56 Augustus Richard Norton, “Introduction”, Civil Society in the Middle East, V.2, Ed. Augustus Richard Norton, Brill, Leiden, 2001, s.6.
57 Elisabeth Özdalga, Sune Persson, “Önsöz”, Sivil Toplum, Demokrasi ve İslam Dünyası, Der. Elisabeth Özdalga, Sune Persson, Çev. Ahmet Fethi, Tarih Vakfı,
Yurt Yayınları, İstanbul, 1999, s.vi.
58 Lütfullah Karaman, Bülent Aras, a.g.m., s.162.
59 Augustus Richard Norton, a.g.m., (Introduction), s.5.
60 Mahmood Sarıolghalam, “Ortadoğu’da Sivil Toplum Umutları: Kültürel Engeller Üzerine Bir Çözümleme”, Sivil Toplum, Demokrasi ve İslam Dünyası,
Der. Elisabeth Özdalga, Sune Persson, Çev. Ahmet Fethi, Tarih Vakfı, Yurt Yayınları, İstanbul, 1999, s.82.
61 Elisabeth Özdalga, Sune Persson, a.g.m., (Önsöz), s.vi.
62 Gamze Güngörmüş Kona (Der.), a.g.e., s.288.
63 Gamze Güngörmüş Kona (Der.), a.g.e., s.142.
64 Bernard Lewis, a.g.e., s.443.
65 Raymond Hinnebusch, “Prospects for Democratisation in the Middle East”, a.g.m., s.33.
66 Göran Therborn, a.g.m., s.71.
67 Gamze Güngörmüş Kona (Der.), a.g.e., s.290.
68 Kemal Karpat, a.g.e., s.49.
69 Kemal Karpat, a.g.e., s.49.
70 Bessam Tibi, Arap Milliyetçiliği, Çev. Taşkın Temiz, Yöneliş Yayınları, İstanbul, s.296.
71 Ergun Özbudun, “Ortadoğu’da Demokrasi Olasılıkları”, Avrasya Dosyası, C.2, S.1, 1995, s.139.
72 Gamze Güngörmüş Kona (Der.), a.g.e., s.291.
73 Kemal Karpat, a.g.e., s.52.
74 Paul Kennedy, Yirmi Birinci Yüzyıla Hazırlanırken, Çev. Fikret Üçcan, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1999, s.269.
75 Meliha Benli Altunışık, “Petrol Gelirlerinin Orta Doğu’da Ülkesel ve Bölgesel Etkileri”, Avrasya Dosyası, C.3, S.2, 1996, s.176.
76 Meliha Benli Altunışık, a.g.m., s.173.
77 Hazem Beblawi, “The Rentier State in Arap World”, The Arap State, Ed. Giacomo Luciani, University of California Press, California, 1990, s.89.
78 Gonca Bayraktar Durgun, a.g.m., s.190.
79 Ilan Pappe, a.g.e., s. 68.
80 Hazem Beblawi, a.g.e., s.89.
81 Gamze Güngörmüş Kona (Der.), a.g.e., s.292.
82 Göran Therborn, a.g.m., s.71.
83 Hazem Beblawi, a.g.e., s.96.
84 M. Riad, El Ghonemy, a.g.e., s.215.
85 Meliha Benli Altunışık, a.g.m., ss.175-176.
86 Lütfullah Karaman, Bülent Aras, a.g.m., s.150.
87 Meliha Benli Altunışık, a.g.m., ss.170-171.
Kaynakça:
Akdemir, Salih, “Suriye’deki Etnik ve Dini Yapının Siyasi Yapının Oluşmasındaki Rolü”, Avrasya Dosyası, C. 6, S. 1, 2000, (201-237).
Altunışık, Meliha Benli, “Petrol Gelirlerinin Orta Doğu’da Ülkesel ve Bölgesel Etkileri”, Avrasya Dosyası, C. 3, S. 2, 1996, (169-178).
Armaoğlu, Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi C.I, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1993.
Atay, Mehmet, “Ortadoğu’da Terör Savaşı ve Barış Arayışları”, Avrasya Dosyası, C. 3, S. 2, 1996, (117-142).
Bayraktar Durgun, Gonca, “Otoriter ve Totaliter Rejimler”, 21. Yüzyılda Prens, Ed. Ümit Özdağ, Kripto Yayınları, Ankara, 2012, (179-208).
Beblawi, Hazem, “The Rentier State in Arap World”, The Arap State, Ed. Giacomo Luciani, University of California Press, California, 1990, (85-99).
Bozarslan, Hamit, Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2010.
Çalışkan, Koray, “Ortadoğu Siyaseti ve Toplumları Anlama Yolları”, İ. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No:39 (Ekim 2008), (1-18).
Dahl, Robert, Demokrasi ve Eleştirileri, Çev. Levent Köker, Türk Siyasi İlimler Derneği – Türk Demokrasi Vakfı Yayınları, Ankara, 1993.
Dawishan, Adeed, “Arap Regimes: Legitimacy and Foreign Policiy”, The Arap State, Ed. Giacomo Luciani, University of California Press, California, 1990, (284-299).
El Ghonemy, M. Riad, Affluence and Poverty in the Middle East, London, Newyork, Routledge, 1998.
Erdem, Çiğdem, “Pratikte ve Teoride Siyasi Partiler ve Parti Sistemleri”, 21. Yüzyılda Prens, Ed. Ümit Özdağ, Kripto Yayınları, Ankara, 2012, (241-278).
Harik, Iliya, “The Origins of the Arap State System”, The Arap State, Ed. Giacomo Luciani, University of California Press, California, 1990, (1-28).
Hathaway, Jane, The Arap Lands Under Ottoman Rule, 1516-1800, Pearsson Longman, London, 2008.
Heywood, Andrew, Siyaset, Çev. Bekir Berat Özipek, Adres Yayınları, Ankara, 2010.
Hinnebusch, Raymond A., “Suriye’de Devlet ve Sivil Toplum”, Avrasya Dosyası, Çev. Hakan Özdağ, C. 2, S. 3, 1995, (7-22).
Hinnebusch, Raymound, “Prospects for Democratisation in the Middle East”, Democratisation in
the Middle East; Dilemmas and Perspectives, Ed. Birgitte Rahbek, Aarhus University Pres, Oakville, 2005, (31-40).
Hourani, Albert, Arap Halkları Tarihi, Çev. Yavuz Alogan, İletişim Yayınları, İstanbul, 1997.
Hurewitz, J. C., Middle East Politics: The Military Dimension, Frederick A. Praeger Publishers, New York, 1969.
Jaber, Kamel S., “The Democratic Process in Syria, Lebanon and Jordan”, Democratization in the Middle East: Experiences, Struggles, Challenges,
Ed. Amin Saikal, Albrecht Schnabel, United Nation Universty Pres, Tokyo, 2003, (127-141).
Karaman, Lütfullah, Aras, Bülent, “Ortadoğu Demokrasinin Neresinde? Demokratikleşme
Sorunsalı ve Sivil Toplum Ayracı İçinde Bazı Tesbitler”, Avrasya Dosyası, C. 3, S. 2, 1996, (143-168).
Karpat, Kemal, Ortadoğu’da Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk, İmge Kitabevi, Ankara, 2001.
Kennedy, Paul, Yirmi Birinci Yüzyıla Hazırlanırken, Çev. Fikret Üçcan, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1999.
Kona, Güngörmüş Gonca (Der.), Orta Doğu, Orta Asya ve Kesişen Yollar, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2004.
Lewis, Bernard, Ortadoğu, Çev. Selen Y. Kölay, Arkadaş Yayınevi, Ankara, 2005.
Linz, J. Juan, Totaliter ve Otoriter Rejimler, Çev. Ergun Özbudun, Siyasi İlimler Türk Derneği Yayınları, Ankara, 1984.
Mansfield, Peter, Ortadoğu Tarihi, Çev. Ümit Hüsrev Yolsal, Say Yayınları, İstanbul, 2012.
Norton, Augustus Richard, “Introduction”, Civil Society in the Middle East, V.2, Ed. Augustus Richard Norton, Brill, Leiden, 2001, (1-16).
Özbudun, Ergun, “Ortadoğu’da Demokrasi Olasılıkları”, Avrasya Dosyası, C. 2, S. 1, 1995, (136-139).
Özdalga, Elisabeth, PERSSON, Sune, “Önsöz”, Sivil Toplum, Demokrasi ve İslam Dünyası, Der.
Elisabeth Özdalga, Sune Persson, Çev. Ahmet Fethi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999, ( v-vii).
Öztürk, Mustafa, “Arap Ülkelerinde Osmanlı İdaresi”, History Studies, Middle East Special Issue, 2010, (325-351).
Picard, Elizabeth, “Arap Military in Politics: From Revolutionary Plot to Authoritarian State”,
The Arap State, Ed. Giacomo Luciani, University of California Press, California, 1990, (189-219).
Pappe, Ilan, Ortadoğu’yu Anlamak, Çev. Gül Atmaca, NTV Yayınları, İstanbul, 2009.
Sander, Oral, Siyasi Tarih, 1918-1994, İmge Kitabevi, Ankara, 1998.
Sarıolghalam, Mahmood, “Ortadoğu’da Sivil Toplum Umutları: Kültürel Engeller Üzerine Bir
Çözümleme”, Sivil Toplum, Demokrasi ve İslam Dünyası, Der. Elisabeth Özdalga, Sune Persson,
Çev. Ahmet Fethi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999, (74-82).
Sartori, Giovanni, Demokrasi Teorisine Geri Dönüş, Çev. Tunçer Karamustafaoğlu, Mehmet
Turhan, Türk Demokrasi Vakfı Yayınları, Ankara, 1993.
Therborn, Göran, “Sivil Toplumun Ötesi: Demokratik Deneyimler ve ‘Ortadoğu’ya Uygunlukları”, Sivil Toplum, Demokrasi ve İslam Dünyası, Der.
Elisabeth Özdalga, Sune Persson, Çev. Ahmet Fethi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999, (61-73).
Tibi, Bessam, Arap Milliyetçiliği, Çev. Taşkın Temiz, Yöneliş Yayınları, İstanbul, 1998.
Yerasimos Stefanos, Milliyetler ve Sınırlar, Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu, İletişim Yayınevi, İstanbul, 2002.
************************************
DERGİMİZE YAZI GÖNDERMEK İSTEYEN YAZARLARA TAVSİYELER;
Akademik ORTA DOĞU Dergisi Yayın İlkeleri
Akademik Orta Doğu dergisi, yılda iki defa yayımlanmakta olan hakemli uluslararası bir dergidir. Dergiye gönderilen Türkçe veya İngilizce makaleler, özgün eserler
ve daha önce yayımlanmamış veya herhangi bir yayının hakem sürecine girmemiş olmalıdır. Dergiye gönderilen makaleler, Hakem Kurulu’nun değerlendirmesinden
sonra yayımlanırlar. Dergide yer almış olan makalelerin bütün yayın hakları Akademik Orta Doğu Dergisi’ne aittir. Dergide yayımlanması kabul edilen edilen çalışmaların,
içerik sorumluluğu yazara aittir. Yazarların görüşleri, dergiye mâl edilemez. Dergiye gönderilen makaleler, dipnotlar dâhil en az 4000 en fazla 9000 kelime olmalıdır.
Olay incelemeleri en az 2000 en fazla 4000 kelime olmalıdır. Kitap incelemeleri en az 750 en fazla 2000 kelime olmalıdır. Makalelerde en az 150 kelimelik Türkçe özet
ile İngilizce özet ve makale başlığı bulunmalıdır. Özetler, Times New Roman yazı tipinde 10 punto yazı tipi boyutunda tek satır aralığıyla yazılmalıdır. Özetlere her iki
dilde de en fazla beş adet anahtar kelime eklenmelidir.
Makalenin üst başlığı büyük harf ve koyu; alt başlıklar ise küçük harfle yazılmalıdır. Yazar veya yazarların isimleri üst başlığın altında sağa yaslı olarak yazılmalıdır.
Yazar veya yazarların unvan ve kurum bilgileri, yıldız(*) ile dipnotta ilk sayfada belirtilmelidir. Makale içinde en fazla ikili alt başlık sistemi kullanılmalıdır.
Alt başlıklar koyu ve küçük harf; alt başlığa bağlı ara başlıklar ise küçük harf ve italik yazılmalıdır. Makaleler, Microsoft Office 2007 veya daha üst sürümde,
A4 kâğıt boyutunda, Times New Roman karakterinde, 11 punto yazı tipi boyutu ve tek satır aralığı sayfa yapısı ile yazılmalıdır. Dipnotlar ise Times New Roman
karakterinde 9 punto yazı tipi boyutu ve tek satır aralığıyla, her bölümü yeniden başlat numaralandırma ayarı ile yazılmalıdır. Sayfa yapısı A4 dikey boyutta,
kenar boşluklar üst 3cm, sol 1,8 cm, sağ 1,8 cm, alt 0,7 cm olmalıdır
Makale sonunda, yararlanılan kaynaklar, soyadı alfabetik sırasına göre, soyadlar italik olarak, 9 punto yazı tipi boyutu ve tek satır aralığıyla yazılmalıdır.
Yazarlar, çalışmalarını, adres, telefon, e-posta veya belge-geçer bilgilerini içeren bir mektup ile birlikte info@akademikortadogu.com veya
kemahan@yahoo.com
(Doç.Dr.Mehmet Şahin) adresine gönderebilirler.
Örnek Dipnot yazımı/Examples of Citations
DİPNOT;
1. Mehmet Emin Çağıran, “’ Filistin Duvarının’ Hukuki Mahiyeti Ve Sonuçları Üzerine Uluslararası Adalet Divanının İstişari Mütalaası”,
Akademik Orta Doğu Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, 2006.
2. Gökhan Çetinsaya, "Essential Friends and Natural Enemies: The Historic Roots of Turkish-Iranian Relations",
Middle East Review of International Affairs, Cilt 7, No 3, 2003, ss. 116-132.
3. Ibid.,s.119
4. Çağıran, "’ Filistin Duvarının ’ Hukuki Mahiyeti Ve…”, s. 125
5. Hüseyin Bağcı, Türk Dış Politikasında 1950’li Yıllar, 2.b., METU Press, Ankara, 2001, ss. 36-45
6. The Independent, “The photos Saudi Arabia doesn't want seen – and proof Islam's most holy relics are being demolished in Mecca”, 02 April 2013,
http://www.independent.co.uk/ “ Dışişleri Bakanı Lübnan’da ”, 20 Ağustos 2006.
7. Ceyda Karan, “Suriye ve Türkiye’nin Zor Soruları”, Habertürk,12 Haziran 2011,
http://www.haberturk.com/yazarlar/ceyda-karan/639111-suriye-ve-turkiyenin-zor-sorulari
8. DPT, İkinci Avrupa Ekonomik Topluluğu Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT:1493-OIK:199, Ankara, Ağustos 1976.
9. Bağcı, Türk Dış Politikasında…, s.99
10. UN, Mehlis Report, S/2005/662, Distr.: General, 20 October 2005, Erişim Tarihi: 13 Ağustos
2007, http://www.un.org/news/dh/docs/mehlisreport/
11. Interview, Halil İnalcık, Bilkent University, Ankara, 15 Ağustos 2009,
12. Karl W. Deutsch, “On The Concepts of Politics and Power”, James N. Rosenau (Ed.),
International Politics and Foreign Policy, New York: The Free Press, 1969, ss. 257-260
13. Türel Yılmaz, Türkiye'nin Orta Doğu'daki Sınır Komşuları ile İlişkileri (1970-1997),
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1997, s. 68
14. Deutsch, “On The Concepts of Politics and Power”, s. 265
15. Anadolu Ajansı, “İngiliz Parlamentosundan Türkiye Raporu”, 04 Nisan 2012,
http://aa.com.tr/tr/kategoriler/dunya/121371-ingiliz-parlamentosunun-turkiye-raporu
***