ne Paranoya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ne Paranoya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Mart 2015 Pazartesi

Apo Meclis’e! Ne Şaka, ne Paranoya!




Apo Meclis’e!  Ne Şaka, ne Paranoya!




GÖKÇE FIRAT
14.06.2004/Sayı:58


21 Temmuz 2003’te, bundan yaklaşık bir yıl önce, TÜRKSOLU’nun “Türk’ün Ateşle İmtihanı” özel sayısını çıkarttığımızda orada şu tespitlerde bulunmuştuk:
“...Türkiye Cumhuriyeti, geçtiğimiz 8 ayı bu hükümetle geçirmiştir. Son 8 ayda Türk devletinin ne kadar kırmızı çizgisi varsa hepsi paspas olmuş durumdadır.
8 ayın kısa bir bilançosunu yapalım:

1- Kıbrıs hemen hemen elden çıkmıştır.
2- Kuzey Irak’ta kukla Kürt devleti kurulmuştur.
3- ABD Türkiye’ye karşı silahlı harekata başlamıştır.
4- PKK neredeyse yasallaşmıştır.
5- PKK Ortadoğu çapında hareket etmeye başlamıştır.
6- Ordu pasifize edilmiştir.
7- Devlet şeriatçı kadrolarla doldurulmuştur.
8- Türban devlet giysisi haline gelmiştir.

Bu hükümet 8 ay daha başımızda kalırsa...

Bu 8 ay az, AKP biraz daha iktidarda kalsın dersek önümüzdeki 8 ayda neler olacağını da bilelim:

1- Kıbrıs tümden kaybedilecek, Rauf Denktaş Kıbrıs’tan sürülecek.
2- ABD Türkiye’yi Kuzey Irak’tan atacak.
3- Kuzey Irak’taki Kürt devleti resmen ilan edilecek.
4- PKK’nın başı hapisten çıkıp, yasal siyasete atılacak.
5- Cumhurbaşkanlığı kaldırılıp Başkanlık sistemine geçilecek, sonra bu başkanlık hilafete dönüştürülecek.
6- MGK kaldırılacak, Genel Kurmay halifeye bağlanacak.
7- Başı açık gezmek yasaklanacak
8- Atatürkçülerin idam edilmesi için Hilafet orduları kurulacak.
...

Bu yazdığımız 8 maddeyi iyi okuyun. TÜRKSOLU’nun bundan bir yıl önce yazdıkları kimileri için kötü bir şaka, kimileri için bir paranoya, kimileri içinse en hafifinden abartmaydı.
Tehdidi algılamayan ve geleceği göremeyen kafalar Türkiye’nin bu hale getirilmesine yol açmıştır. Yine aynı kafalar, bugün de tehdidi görememektedir.”
Düşmanımız ve biz
Tespitlerimizin ne kadar doğru çıktığını ortaya koymak için yazmıyoruz bunları, okurlarımız zaten gazetemizin yaptığı tüm siyasi tespitleri tarihin doğruladığını çok iyi bilirler. Bizim anlatmak istediğimiz, Türkiye’nin göz göre göre buraya getirildiğidir.
PKK terör örgütü, bir stratejik plan uygulamaktadır. Bu planın son noktası, bağımsız büyük Kürdistan’ın kurulmasıdır. Ancak hedefe ulaşmak için, o hedefi yakınlaştıracak bazı ara hedeflerin belirlenmesi gerekmektedir. Küçük hedeflerden büyük hedefe, ara aşamalardan ana palna varılacaktır.
Karşımızdaki düşmanın niyetinin ne olduğunu biliyorsak, onun atacağı adımların sonuçlarını önceden kestirmemiz gerekir. Düşmanın attığı her adımın, kesinlikle bir sonucunun olacağını bilmemiz gerekir. Düşman, “etkinlik olsun diye” faaliyet yürütmez, yürüttüğü tüm faaliyetlerin bizi bölecek hedefleri vardır.
Fakat değil düşmanın adımlarının takip edilmesi, karşımızdaki terör örgütü düşman olarak bile kabul edilmemiştir. Türkiye’de yaratılan hava şudur: Kürtler ezilmekte ve bazı kültürel-demokratik haklar talep etmektedirler. Bu talepleri bahane eden bir terör hareketi doğmuştur ama devlet o terör örgütünü etkisizleştirmiştir. Şimdi o terör örgütü ve onun uzantısı olan siyasal parti, düzen içine çekilmiştir. Bu nedenle ortada Türkiye’nin bölünmesi geibi bir tehlike yoktur.
Oysa bizim böyle okuduğumuz tabloyu, terör örgütü ve onu besleyen Batı merkezleri şöyle okumaktadır: Türkiye’yi bölme planımız için terör yolu ile önemli bir askeri güç zaten oluşturduk. Şimdi bu askeri gücü geri çekip bazı manevralarla kendi terörümüzü meşrulaştıralım. Bunun için öncelikle kültürel ve demokratik haklar isteyelim. AB ve ABD’de bunun arkasında olunca Türk devleti boyun eğecektir. Ayrı dili, ayrı kültürü kabul edilen topluluk, artık millettir. Bu milleti yaratmak yetmez, bu milletin kendi milli liderlerinin de olduğunu kabul ettirelim. O nedenle DEHAP’ı bu milletin partisi olarak kabul ettirelim, liderlerini de lider olarak kabul ettirelim.
Kimlikten millete, milletten milli lidere,
sonra gelsin Barış Gücü
Geldiğimiz noktada PKK terör örgütünün üyeleri olduğu açıkça ispatlanmış dört bölücünün salıverilmesi çok öemli bir aşamaya geldiğimizi ortaya koymaktadır. Düşman startejisi başarı kazanmıştır. Düşman şu gerçeği Türk devleti dahil herkese kabul ettirmiştir:

-Bizim Türk milletinden ayrı bir kimliğimiz var.
-Bu kimlik milli bir kimliktir.
-Bu kimlik ayrı bir dile sahiptir.
-Bu kimlik artık kendini ifade etmektedir.
-Bu kimlik milli bir kimliktir.
-Milli kimlik milli liderine sahip çıkar!

Bu dört teröristin salıverilmesi, terör yoluyla yaratılan bir azınlığın, liderliğine sahip çıkması, hatta onu hapisten bile kurtarmasıdır. Böyle büyük bir başarıyı elde eden azınlık, kendi kimliğine daha bir inançla sarılacak, hedefe yaklaştığını bilecek, daha fazla motive olacaktır. Bir terör örgütünü ve bu örgütünün kontrolüne girmiş kitleleri, en fazla motive edecek şey, sanırız budur.
Sanırız diyoruz, çünkü birşey daha var...
Çünkü esas liderleri hâlâ içerde. O halde yeni hedef bellidir, liderliğin özgürlüğüne kavuşturulması!
Doğrusu terör örgütü bu hedefi için de önemli yol katetmiştir. Önce bu sözde liderin asılmaması için Meclis’ten yasa çıkarttılar. Sonra onun artık demokrat bir filozof olduğunun propagandasını yaptılar. Liderleri şu an öyle yazılar yazıyor ki kimse bu adamcağıza terörist demez: Varsa yoksa kadın, aşk, seks. Yani yeni bir Ahmet Altan doğuyor İmralı’da!
Şimdi Apo’nun davası AİHM’de. Orada onun bir adada hapsedilmesinin demokratik olmadığı ortaya çıkacak. Ve Türk devleti onu diğer terör mahkumlarının da olduğu bir hapishaneye nakledecek. Çünkü Türkiye’nin altına attığı o AB Kriterleri’ne göre bunu yapması gerek!
Adadan normal hapishaneye geçen Apo, böylece özgürlüğe biraz daha yaklaşacak. Sonra bir af ve tıpkı bu dört terörist gibi ver elini özgürlük...
Dört terörist çıkar çıkmaz Dışişleri Bakanı ile görüştüler. Sonra da Genel Kurmay Başkanı’na ateşkes çağrısı yaptılar. Şimdi sırada 7 ili kapsayan bir ‘yurt gezisi’ pragramları var.
Bunların yaptığını, Apo da aynen yapacaktır. Ama onu Dışişleri Bakanı değil, Başbakan karşılar! Bugün Barzani ile Talabani ile hareket edenler, Apo ile hayli hayli eder. O zaman Rum Kürt ittifakı da Meclis’e taşınmış olur. İki yıldır söylüyoruz, dilimizde tüy bitti, göreceksiniz Apo Meclis’e de girecek! Girecek çünkü düşman ortada ama devlet yok! Bu terör örgütü ile mücadele etmek benim görevim diyen bir organ hâlâ ortada yok.
Bunun nelere mal olacağını ise yine biz söyleyelim. Terör örgütünü devlet durdurmazsa, millet durdurur. O zaman ortaya bir iç boğazlaşma çıkar. Ama bu boğazlaşmayı kullanacak olan yine Batıdır. Ondan sonra Kosova’da, Ruanda’da, Somali’de görevlendirilen NATO ya da BM Barış güçleri gelip ülke yönetimine el koyarlar.
Yani Apo’ya ses çıkartmayanlar, sanmasınlar ki Meclis’te Apo ile birlikte bu ülkeyi yönetebilirler. Türkiye’ye çizilen senaryo farklıdır. Türkiye mozaik diyenler Türkiye’yi mozaik devletçiklere bölmek için buraya Barış Gücü ile gelecekler. Bugün yaşadıklarımız, o müdahaleyi meşrulaştıracak etnik boğazlaşmanın ön adımları sadece...