YEREL SEÇİMLERDE KENT BÜYÜKLÜĞÜ İLE OY VERMENİN YÖNÜ ARASINDAKİ İLİŞKİ,
BÖLÜM 3
7. VERİ VE ANALİZ
Bir önceki bölümde ortaya konulan yerel seçimlere yönelik yöntem sorununa ilişkin görüşler çerçevesinde makalede sınanmış olan temel argüman
yerel seçimlerde nüfus ölçütüne dayalı olarak mekansal ölçek değiştikçe, bir başka deyişle kır-kent farklılaşması arttıkça, kentsel oy verme davranışının
yönünde de farklılaşmanın ortaya çıkıp çıkmadığıdır. Yani, yerel seçimlerde sağ ve sol eğilimli partilerin ve bağımsız adayların başarısının mekansal ölçeğin
büyümesi ya da küçülmesine duyarlı olup olmadığıdır. Söz konusu sınamanın yapılabilmesi için yazının beşinci bölümünde ele alınan 1960’lı yıllardan bu
yana yerel seçim tarihi çerçevesinde yerel seçimlere katılmış ve belediye başkanlığı kazanmış siyasi partilerin siyasal yelpazedeki konumları saptanarak,
sağ ve sol şeklinde ayrımı yapılmıştır. Bu ayrım tablo biçiminde çalışmanın sonunda ek olarak da verilmiştir. 1960’lardan bu yana siyasal partilerin siyasal
yelpazede konumlandırılmasında, 1960 ve 1970’li yıllarda dünyada ve Türkiye’de sağ-sol ayrımı daha net ve belirginken, özellikle 1980’li yıllardan itibaren bu ayrımın getirdiği sorunlar üzerine tartışmaların yoğunlaşmış olduğu da göz önünde tutulmuştur. Nitekim sağ ve sol arasındaki ayrımın bulanıklaşması özellikle 1990’lı yıllarda belirginleşmiş; 1994 yerel seçim sonuçları bu açıdan oldukça çarpıcı bir örnek olmuştur. Tüm bu zorluklara rağmen, Türk siyasal hayatının 1960’lı yıllardan bugüne oldukça çalkantılı bir süreç geçirmesini ve siyasal partilerin uzun soluklu olamayışını göz önünde tutarak, rakamlara dayalı sürekliliği yakalamak ve bazı genellemelere ulaşabilmek amacıyla böyle bir ayrımın yapılması gerekli olmuştur. Böylece, mekansal düzeyde farklılaşmaların siyasal davranışlar üzerinde etkisi olup olmadığının ortaya konmasında genel eğilimlerin saptanması olanaklı hale gelebilmiştir.4
Çalışmada mekansal ölçek farklılaşmasının ortaya konulabilmesi için başvurulan temel ölçüt belediyeli nüfus olmuştur. Şimdiye değin kente yönelik
çalışmalarda kır-kent farklılaşmasının değerlendirilmesinin önemli ölçütlerinden biri nüfustur. Ekonomik etkinliklerdeki değişime dayalı olarak
nüfus birikimleri, kır ve kent arasındaki farklılaşmanın önemli ayırıcı niteliklerinden biridir. Buna göre, nüfus büyüklüklerine bağlı olarak siyasal
davranışlarda ortaya çıkan farklılaşmanın aynı zamanda mekansal ölçek farklılaşması bağlamında da anlamlı olduğu varsayılmıştır. Türkiye’de uzun
yıllar kırsal ve kentsel yerleşim birimleri arasındaki nüfus eşiği 2.000 olarak idari belgelerde yürürlükte kalmakla birlikte5, 5.000 veya 10.000 gibi ölçekler
yerli ve yabancı uzmanlar tarafından önerilmiştir. Son 20 yıl içerisinde Devlet Planlama Teşkilatı’nın hazırladığı beş yıllık kalkınma planlarında ve bu
teşkilatın öteki yayınlarında genellikle nüfusu 10.000’den fazla olan yerleşmelere kent dendiği görülmektedir (Keleş, 2002: 106; Çezik, 1982: 22).
Bu doğrultuda çalışmada başta DPT ve DİE olmak üzere kente yönelik istatistiksel çalışma yapan kurum ve kuruluşların kır ve kent farklılaşmasına
ilişkin verdiği rakamlar ölçüt olarak alınmıştır. Belediye başkanlığı seçiminde nüfusu 10.000’den küçük yerler henüz “kırsal” yerleşime dayalı belediyeler,
nüfusu 10.000 ile 50.000 arasında değişen yerlerdeki belediyeler “geçiş” belediyeleri olarak saptanmış; kentleşme dinamiği açısından nüfusu 50.000’den
büyük yerleşimlerin gerçek anlamda kentler olduğu varsayılmıştır. Bu varsayımlar ışığında mekansal ölçek ve nüfus ölçütüne dayalı olarak siyasal
davranışlarda farklılaşma olduğu tezi sınanmıştır.
Yerel seçim yazınında yerel birimin yürütme organının seçimiyle, yerel meclis seçimi arasında adayların kişisel özellikleri nedeniyle farklılık oluşacağı
yönünde savunulan görüş bulunmaktadır. Bu görüşe göre, belediye başkanlıklarının seçiminin daha “aday merkezli” bir seçim olduğu
belirtilmektedir. Bazı durumlarda belediye başkanlığı seçiminin siyasal partilerin ortaya koyduğu eğilimleri bile belirsizleştirdiği öne sürülmektedir
(Freire, 2004: 61; Altan, 2005: 176). Bu durum göz önünde tutularak çalışmada belediye başkanlığı seçimlerine göre “aday merkezliliğin” ortadan kalktığı
belediye meclisi seçimleri de, belediye başkanlığı seçimlerinin yanı sıra değerlendirilmiştir. Böylece veri analizi hem belediye başkanlığı toplu seçim
sonuçları, hem de belediye meclis üyelikleri toplu seçim sonuçlarına göre ayrı ayrı değerlendirilerek; her iki düzeyin de bir arada görülmesi olanağı söz
konusu olmuştur. Literatürde “aday merkezliliğin” en aza ineceği ileri sürülen il genel meclisi sonuçlarının çalışmada kullanılmamasının nedeni ise daha önce
de vurgulandığı üzere, il genel meclisi sonuçlarının çalışmanın hipotezinin kritik noktasını oluşturan ölçek farklılaşmasına yönelik gerekli ayrıma ilişkin
verileri sağlamıyor olmasındandır.
8. BULGULAR
Devlet İstatistik Enstitüsü’nün Türkiye’de gerçekleştirilen yerel seçimlere ilişkin yayımladığı “Mahalli İdareler Seçimi Sonuçları”ndan
yararlanarak belediye başkanlığı toplu seçim sonuçlarının tek tabloda birleştirilmesi yapılmıştır. Buna göre, nüfus ölçütü olarak 10 binden küçük, 10
bin-50 bin arası ve 50 binden büyük belediyelerdeki başkanlık seçim sonuçları ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Ölçekler arası oy verme davranışındaki farklılığı
görebilmek için her ölçek kendi içinde bir bütün olarak ele alınmış, nüfusa göre yüzdeler hesaplanmıştır. Daha somut olarak söylemek gerekirse, örneğin 1963
yılında nüfusu 10 binden az olan yerlerde belediye başkanlığı seçimlerinde belediye başkanlığını sağ-sol ya da bağımsız hangi eğilim kazandıysa, o
eğilimin hanesine kazanılan yerin belediyeli nüfusu eklenerek bütün içerisinde yüzdesi elde edilmiştir. Bu işlem doğrultusunda 1963 yılında nüfusu
10.000’den az olan belediyelerde kazanılan belediye başkanlıklarının %51’lik nüfusa sahip bölümünde sağ partiler, %34’lük nüfusa sahip bölümünde sol
partiler ve %15’lik nüfusa sahip bölümünde bağımsız adayların kazandığı ortaya çıkmıştır. Aynı işlemler diğer nüfus sütunları ve yatay düzeyde diğer
seçim dönemleri için yapıldığında farklı seçim dönemleri, siyasal eğilimler ve ölçekler için karşılaştırmalı analiz yapılabileceğini düşündüğümüz Tablo 1
ortaya çıkmıştır.
Çalışmada sınanmış temel hipotez, mekansal ölçek değişmesi ile siyasal eğilimler arasında anlamlı bir ilişki bulunup bulunmadığına yöneliktir. Belediye
yasasına göre kent olarak kabul edilmesine rağmen, kentleşme yazınında genellikle kırsal yerleşim yerleri olarak kabul edilen nüfusu 10 binden düşük
yerlerdeki belediye başkanlığı seçimlerinde sağ partilerin daha başarılı olmuş olması beklenirken, sol partiler için aksi yönde bir öngörü bulunmaktadır. Bu
öngörü doğrultusunda hipotezin geçerli olup olmadığını anlamak için Tablo 1’in değerlendirilmesinin yapılması gereklidir.
TABLO 1: Nüfus Ölçütüne Göre Belediye Başkanlığı Seçim Sonuçları, Yüzde, 1963-19996
Tablo 1’e göre 1963 yılında sağ partilerin nüfusu 10 binden küçük yerlerde kazandığı belediye başkanlıklarının 10 binden küçük belediyelerin
toplam nüfusu içinde %51,3 iken, bu oran 10 bin-50 bin arası yerlerde %69.6’ya çıkmış, nüfusu 50 binden yüksek olan yerlerde bu oran %71.4’e
ulaşmıştır. Sol eğilim açısından 1963 yılına bakıldığında 10 binden küçük yerlerde %34 olan oran, 10 bin-50 bin arasında %22’ye düşmekte, 50 binden
büyük yerlerde yaklaşık %29 olmaktadır. Bağımsız adaylar için 10 binden küçük belediyelerde yaklaşık %15’lik oran, ölçek büyüdükçe düşmekte,
sırasıyla %8 ve %0 olarak gerçekleşmektedir. 1963 yılı yerel seçimlerine ilişkin söz konusu sonuçlar değerlendirildiğinde, beklentinin aksine olarak, sağ
eğilimin nüfus ölçeği büyüdükçe düzenli olarak sol eğilim karşısında göreceli başarısı yükselmekte; sol eğilim içinse tam bir düzenlilikten bahsedilememektedir.
Bağımsız adayların, beklentiler doğrultusunda ölçek küçüldükçe başarılı olma olasılığının arttığı görülmektedir. Bu karşılaştırmalı yüzdeler 1963
yılı için yukarıda dile getirilen hipotezin siyasal eğilimler için aksinin gerçekleştiğini ortaya koymakta; sol partiler için beklenilen sonucun sağ
partiler için gerçekleştiği görülmektedir. Bağımsızların ise beklentiler yönünde özellikle küçük ölçeklerde başarılı iken, nüfus ölçeği arttıkça başarı
şanslarının çok azaldığı ortaya çıkmaktadır.
Tabloda 1968 yılı rakamlarına bakıldığında, nüfusu 10.000’den küçük yerlerde sağ partilerin kazandığı belediye başkanlıklarına ilişkin oran %57.6
iken, bu oran nüfusu 10 bin-50 bin arasında ve 50 binden büyük olan yerlerde %62.5 olarak gerçekleşmiştir. Sol için 10 binden küçük ve 10 bin-50 bin arası
belediyelerde yaklaşık %23 olan oran, 50 binden büyük yerler için %31’e çıkmıştır. Bağımsızlar içinse bu oranlar, küçük yerleşim yerlerinden büyüklere
sırasıyla yaklaşık %20, %15 ve %6 olarak gerçekleşmiştir. Bu yüzdeler 1968 yılı için çalışmada ortaya konulan hipotezi doğrular bir sonucu göstermektedir.
Nitekim ölçek küçüldükçe sağ eğilim sol karşısında daha başarılı olmaktadır. Bağımsızların da 1963 seçimlerine benzer bir düzenlilikte ölçek küçüldükçe
başarılı olma şansları artmıştır. 1963’ten farklı olarak nüfusu 50 binin üzerindeki belediyelerde de belli bir başarı göstermişlerdir. Bunun konjonktürel
olarak çeşitli nedenlerinden biri 1968 yerel seçimlerinde özellikle AP’de merkez yoklaması sonucu genel merkezle bağlarını koparan il örgütlerinin
belediye başkan adaylarını bağımsız adaylar olarak göstermeleri ve bu sorunları yaşayan yerlerde genelde seçimi bu adayların kazanmış olması gösterilebilir
(Akbulut, 2004: 48).
Ancak bu yorum nüfusu 10 binden küçük beldelerde bağımsız adayların başarılarını artırmalarının gerekçesini ortaya koymamaktadır. 1968 yerel
yönetim seçimleri genel olarak ele alındığında kazanılan belediye başkanlıkları açısından en büyük kaybı kendini “ortanın solu” olarak tanımlamış bulunan
CHP’nin yaşamış olduğu görülmektedir. Buna göre, çözülme sürecine giren CHP seçmenlerinin bir bölümünün, bir başka partiye yönelmek yerine sandık
başına gitmemeyi yeğlediği söylenebilir. Bu durum bağımsız adayların göreceli başarı şansını artırmış olmaktadır. Sonuç olarak, bağımsız adayların
başarısındaki yükselme söz konusu seçim döneminde parti bağlılıklarında bir çözülmenin varlığına da işaret etmektedir (Çitçi, 2005: 92-124).
Çalışmada sınanan hipotezin asıl geçerlilik kazandığı dönem 1973 yerel seçimleriyle birlikte başlamaktadır. 1973 yılında sağ eğilimin ölçek büyüdükçe
başarısı görece azalmıştır, oranlar ise sırasıyla yaklaşık %50, %44 ve %24 olarak gerçekleşmiştir. Sol eğilimin ise aksi yönde olarak ölçek büyüdükçe
başarı şansı artmıştır. Buna göre, 10 binden küçük belediyelerde %31 olan oran, ölçek büyüdükçe %38 ve %69 olmuştur. Bağımsızların da, 1968 yılı belediye
başkanlığı seçimlerine benzer olarak küçük, orta ve büyük ölçekli belediyelerde sırasıyla %18.4, %17.8 ve %6.4’lük oranı korumaları hipotezin geçerliliğini
ortaya koymaktadır.
1977 yılı belediye başkanlığı seçimlerinde sağ, sol ve bağımsızlar açısından oranlarda 1973 yılına benzer özellikler gözlemlenmektedir. Sağ
eğilim için küçükten büyüğe sırasıyla %50, %41 ve %21 olan yüzdeler, sol eğilim için %37, %53 ve %74 olarak gerçekleşmiştir. Bağımsızların ise yine
küçük yerleşim yerlerinden büyüklere doğru sırasıyla %13, %6 ve %5 olarak elde ettikleri oranlar sınadığımız hipotezi doğrular niteliktedir.
1984 belediye başkanlığı seçimleri ise olağanüstü koşulların etkisi nedeniyle sol ve sağ eğilimler için ortaya konulan hipotezin yanlışlandığı bir
seçimdir. Buna göre, sağ için kent ölçeği büyüdükçe oranlar sırasıyla %70, %76 ve %91 olarak gerçekleşmiştir. Sol içinse ters yönde eğilim geçerlidir, ölçek
büyüdükçe yüzdeler, sırasıyla 23, 19 ve 8’dir. Hipotezin yanlışlanması ve beklentinin tersi yönde gerçekleşmesine karşın, yine de eğilimlerdeki düzenlilik
dikkat çekicidir. Bu durum hipotezin yanlışlanmasına rağmen oy vermenin yönünün ölçeğe duyarlı oluğunu göstermektedir. Bağımsızlar içinse büyükten
küçüğe %7, %6 ve %1 olarak gerçekleşen oranlar, önceki seçimlere göre düşmüşse de, hipotezi doğrulamaya devam etmektedir.
1989 belediye başkanlığı seçimi ise solun sağ karşısında özellikle büyük kentlerde ve orta ölçekli kentlerde 1984 seçimlerinin rövanşı niteliğinde
görünmektedir. Sınanan hipotez kapsamında değerlendirilirse, sol küçük kentlerde %30, orta ölçekli kentlerde %46 ve büyük kentlerde %70’lik oranlar
sergilemiştir. Sağ, bu oranların aksine, büyük kentlerde %30, orta ölçekli kentlerde %53 ve küçük kentlerde %66’lık oranlardadır. Bu oranlar, ölçek
büyüdükçe solun başarısının istikrarlı bir biçimde artarken sağın azaldığını göstermektedir. Bağımsızların ölçeğe karşı gösterdikleri düzenlilikleri devam
ediyor olsa da, başarılı oldukları nüfus yüzdeleri 1970’li yılların çok altına gerilemiştir. Bağımsızlar küçük kentlerde %4, orta ölçeklilerde %2’ye
gerilemişler ve büyük kentlerde etkinlikleri kalmamıştır. 1989 yılındaki bu yüzdeler değerlendirildiğinde oyların yönündeki asıl kaymanın büyük kentlerde
gerçekleştiği görülmektedir.
Oyların yönündeki değişme 1994 seçimlerinde de bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. 1994 seçimleri sekiz yerel seçim sonucu içinde siyasal eğilimlerin
ölçeğe göre istikrar göstermediği bir seçim niteliğindedir. Bu yerel seçimlerde ölçek değişikliğine yönelik hipotez kapsamındaki beklentiler gerçekleşmediği
gibi, düzenlilikler de ortadan kalkmıştır. Bu durumun ortaya çıkmasında, 1989 yerel seçimlerinde büyük kentlerde tepki oylarının sol eğilime kaymasına
rağmen, 1994 seçimlerinde bu oyların büyük ölçüde yeniden sağa kayması önemli bir rol oynamıştır. Sonuç olarak, hem sağ hemde sol eğilimler için
mekansal ölçek değişikliği karşısında düzenlilik görülmemektedir.
Çalışma kapsamında ele alınan son seçim dönemi genel seçimlerle aynı tarihte yapılan 1999 yerel seçimleridir. Bu seçimlerde hem sol hem de sağ
açıdan mekansal ölçek değişikliğine karşı düzenlilikler yeniden ortaya çıkmıştır. Sağın mekansal ölçek büyüdükçe sol karşısında göreceli başarısı
azalırken, tersi yönde solun mekansal ölçek büyüdükçe sağ karşısında göreceli başarısında artış görülmüştür. Bağımsızların önceki seçim dönemlerine benzer
şekilde ölçek değişmesine karşı düzenliliği devam ederken, siyasal partiler karşısında başarılı olduğu nüfus yüzdeleri çok küçülmüştür.
Belediye Başkanlığı seçimlerinde siyasal parti yerine adaya oy verme eğiliminin daha ön plana geçtiği sıklıkla öne sürülür. Bu nedenle, bu çalışmada
yukarıda ortaya konulan görüşlerin sağlamasının yapılabilmesi için, aday yerine siyasal eğilimlere oy verme eğiliminin daha ön planda bulunduğu belediye
meclisi seçim sonuçlarına ilişkin bir tablo oluşturulmuştur. Bu tablonun en önemli özelliği bağımsız aday etkisini büyük ölçüde ortadan kaldırıyor
olmasıdır. Çünkü bağımsız adayların, belediye meclisi üyeliklerinin çoğunluğunu kazanma olasılığı çok düşüktür. Bu durum ancak olağanüstü
koşulların varlığında ortaya çıkabilmektedir. Nitekim, tabloya bakıldığında 1984 yılında bağımsız adayların başarısının 50 binden büyük belediyelerde
%2.8’lik bir yüzde orana çıktığı görülmektedir. Önceki ve sonraki seçimlerde %1’i hiç geçmemiş olan bu oranın bu seçim döneminde yaklaşık %3’e
erişmesinin temel nedenlerinden biri, bu seçimde Diyarbakır gibi bazı Güneydoğu illerinde bazı partilerin seçime katılamamasından dolayı, bağımsız
adayların belediye meclisinin çoğunluk üyeliklerini kazanmış olmalarıdır.
Belediye Meclisi seçim sonuçlarına dayalı olarak hazırlanmış Tablo 2 hipotezimizin sınanması açısından olanak vermektedir. Buna göre, sağ-sol
arasındaki ölçek değişikliğine dayalı farklılaşma belli bir eğilim ortaya koymaktadır.
TABLO 2: Nüfus Ölçütüne Göre Belediye Meclisi Seçimleri Sonuçları, Yüzde, 1963-19997
Tabloda görüldüğü üzere belediye meclisi seçimlerinde bağımsızların etkisi azalmaktadır. Bunun nedeni belediye meclisi seçimlerinde birinci gelen
partinin eğiliminin yüzde hesaba katılmış olmasındandır. Buna göre, eğer bağımsız adaylar meclis aritmetiğinde birinci sıradaysa belediye meclisi
seçimlerini bağımsızların kazandığı varsayılmıştır. Böylece bağımsızların tablo üzerindeki etkisi en aza indirilmiş; sağ ya da sol eğilimlerin ölçek farklılaşmasına göre gösterdiği eğilimler daha belirgin bir şekilde ortaya konulabilmiştir.
Bağımsızların etkisi ortadan kaldırılarak tablo ele alındığında belediye meclisi üyeliklerinin siyasal eğilimler arasında dağılımının ölçek farklılaşmasına duyarlı olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. 1968 ve 1994 yerel seçimleri bu durumun istisnalarını oluşturmaktadır. Özellikle 1994 yerel seçimlerinde sağ ya da sol arasında belediye
meclis üyeliklerinin dağılımında herhangi bir düzenlilik saptanamamaktadır.
9. SONUÇ YERİNE
Bu makale birkaç yüz kişiyle yapılan anket çalışması sonuçlarının değerlendiril mesi yerine, karşılaştırmalı düzeyde sekiz yerel yönetim seçiminin toplu sonuçlarına dayalı olarak hazırlanmıştır. Bu tercihin avantajları olduğu gibi, dezavantajları da bulunmaktadır. Sınırlı örnekleme dayalı anket
çalışmalarının en önemli avantajlarından biri seçimlere yönelik kişisel bakış açılarını yorumlayabilme şansı vermesi, sorun odaklılık ve etnik farklılık,
cinsiyet, sınıf ve benzeri farklı düzeylerde etki analizlerinin yapılabilmesini sağlamasıdır. Ancak Türkiye’de anket ve eğilim belirleme çalışmaları Batılı
ülkelerde olduğu gibi seçim öncesi ve sonrası sistematik olarak yapılmamaktadır. Bu nedenle Türkiye’de yerel seçim sonuçlarını anket çalışmasına dayalı olarak karşılaştırmalı düzeyde ele alma olanağı yoktur. Buna karşın, daha önceleri yapılmış bilimsel çalışmalarda pek başvurulmamış olsa da, yerel seçimlerin toplu sonuçlarına dayalı olarak çeşitli yönlerden karşılaştırmalı düzeyde analiz yapabilme olanağı bulunmaktadır.
Bu doğrultuda çalışmanın amacı yerel yönetim seçimleri sonuçlarını betimleyici olarak hangi partinin ne kadar oy aldığı ya da hangi il ya da
beldelerde başarı sağladığını ortaya koymak olarak belirlenmemiş, bunun yerine belli bir soru etrafında araştırma yapılmıştır. Çalışmanın temel sorusu,
Türkiye’de yerel seçimlerde kent büyüklüğünün oy verme üzerinde etkisinin olup olmadığıdır. Bu temel soru etrafında diğer ek sorular da araştırılmıştır.
Bunlar arasında en önemlisi partizanlık etkisinin mekansal ölçekle ilişkisinin bulunup bulunmadığıdır. Söz konusu hipotezler, belediye başkanlığı ve meclis
seçim sonuçlarına ilişkin DİE’nin toplu verileri kullanılarak zaman serisine dayalı hazırlanmış tablolar aracılığıyla sınanmıştır. Buna göre, sağ-sol
eğilimlerin ve bağımsızların küçük kentlerle büyük kentler arasında elde ettikleri başarıda düzenlilikler görülmekte, ancak düzenliliğin yönü seçim
dönemlerine göre değişiklikler göstermektedir. Aynı zamanda bu değişiklikler ülkenin içinde bulunduğu genel siyasal konjonktürden de etkilenmekte; önemli
siyasi kırılganlık yaratan toplumsal olaylara kent ölçeği büyüdükçe büyüyen tepkiler ortaya çıkmaktadır. Özellikle askeri darbe ve müdahalelerin ardından
gerçekleştirilen yerel seçimlerde bu durum daha da belirginleşmektedir. Askeri darbeler ve müdahalelerden sonra, büyük kentlerde tepki oylarının küçük
kentlere göre daha üst düzeye çıktığı ve bu açıdan büyük kentlerin muhalefetin ya da tepkinin daha kolay yaşama geçtiği mekanlar olduğu görülmektedir.
Çalışma kapsamında erişilen bir başka sonuç, belediye başkanlığına ilişkin yerel seçimlerde bağımsız adayların durumuna ilişkindir. Bağımsız
adaylar küçük belediyelerdeki seçim yarışında daha başarılı olurlarken, belediyenin ölçeği büyüdükçe başarılarının düştüğü ortaya çıkmıştır. Yerel
seçimlerde genel seçimlere oranla kişilerin daha ön planda bulunduğu savı çerçevesinde Türkiye’de yerel seçimlerde bağımsızların konumlarına bakarak
sorgulama yapılabilir. Bu doğrultuda, 1963 ile 1977 arasında gerçekleştirilen dört yerel seçim bağımsız adayların adeta üçüncü bir parti olduğu dönemi
temsil etmektedir. Ancak bunun konjonktürel olarak çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Bunlardan ilki 1968 yerel seçimlerinde özellikle AP’de merkez
yoklaması sonucu genel merkezle bağlarını koparan il örgütlerinin belediye başkan adaylarını bağımsız adaylar olarak göstermeleri, bu sorunları yaşayan
yerlerde genelde seçimi bu adayların kazanmış olmasıdır. Belde belediyelerinde yörenin önde gelen eşrafının seçimlere girip başarı kazanması da, böyle bir
sonucun ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Bunun yanı sıra, parti bağlılıklarındaki çözülme bağımsız adayların belediye başkanlıklarını
kazanmadaki başarılarını yükseltmekte belli bir rol oynamıştır.
Bu süreçte CHP’nin 1968 yılındaki nüfusu 10 binden küçük olan beldelerdeki oylarındaki çözülme de dikkat çekicidir. Orta’nın solu söylemi nüfusu 10.000’den küçük beldelerde CHP’nin başarısını belli düzeyde olumsuz etkilemiş görünmektedir.
Bu konudaki bir başka saptama, zaman serisine göre bakıldığında yerel seçimlerde bağımsız adayların oynadığı rolün 1960’lardan günümüze giderek
azalması, hatta ortadan kalkma eğilimine girmiş olmasıdır. Ayrıca zaman süreci içinde yerel seçimlerde partileşmenin ön plana çıkmış olduğu çok açık bir
şekilde saptanabilmektedir. Belediye başkanlığının kentsel siyasette ve rant dağıtımında öneminin giderek artıyor olması ve yerel seçimlerde artık başarı
kazanmak için daha çok profesyonelliğin ve para gücünün ön plana geçmesi partileşmenin artık bağımsız adayların önünü kapatmasına neden olmuş
görünmektedir. Bu durum yerel seçimlerde aday merkezliliğin öneminin de giderek azaldığını ortaya koymaktadır. Parti etkisinin ön plana geçmeye başlamasıyla birlikte, parti programları çerçevesinde ulusal sorunların yerel sorunların önüne daha çok geçtiği bir süreç de yaşanmaktadır.
Son söz olarak, çalışma göstermiştir ki, Türkiye’de yerel seçimler üzerinde mekansal büyüklüklerdeki değişmelerin etkisi bulunmaktadır. Hatta
bu etkinin kent büyümesi ya da küçülmesine dayalı belli bir düzenlilik gösterdiği söylenebilir. Bunun da ötesinde, büyük kentlerle daha küçük kentler
arasında oy verme davranışında belli siyasal eğilimleri tercihte ve bir siyasal eğilimden diğerine kaymada da önemli farklılıklar bulunmaktadır. Daha küçük
kentler “oyun yönü” bakımından büyük kentlere göre daha “tutucu” özellikler göstermektedir. Büyük kentlerde ise “oyun yönü”nde konjonktüre göre önemli
kaymalar görülmüştür. Ancak sağ ya da sol eğilimlerde mekansal ölçeğin büyümesi ya da küçülmesine dayalı olarak düzenlilikler saptanmasına rağmen,
ölçek değiştikçe hangi eğilimin başarılı olacağını büyük ölçüde belirleyen seçim döneminin konjonktürü olmuştur. Bu açıdan ele alındığında, büyük
kentlerin “oy yönü”nü belirlemede “sorun odaklılığın” küçük kentlere göre daha ön planda olduğu ileri sürülebilir. Yine büyük kentlerde “iletişim etkisi”
ve benzeri etkilere bağlı olarak “oyun yönü”nün manipülasyonu küçük kentlere göre daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada ele alınmamış
olsa da, genel seçimlerin yerel seçimler üzerindeki etkisi de ayrıca araştırılmayı hak eden bir nitelik göstermektedir. “Oyun yönü”nün belirlenmesindeki
konjonktürün büyük ölçüde genel seçimlerle de ilişkili olduğu düşünülebilir. Bu doğrultuda iktidardaki partilere destek vermeye devam etme ya da iktidar
partisinin politikalarına tepki, yerel seçim sonuçlarının konjonktürünü belirleyici rol oynayabilir. Ancak burada çarpıcı olan nokta, söz konusu destek
ya da tepkilerin mekansal farklılaşmaya dayalı olarak düzenlilikler gösterme eğiliminde olmasıdır. Bu çalışmanın da en önemli bulgusu budur. Bu durum,
seçim çalışmalarında mekansal etkiye en az ekonomik ve toplumsal etmenler kadar yer vermenin önemli olduğunu kanımızca göstermektedir.
DİPNOTLAR ;
1 Araştırma raporlarına www.yerelnet.org.tr adresinden ulaşılabilir.
2 1963 yerel seçimlerine 6, 1968 ve 1973 yerel seçimlerine 8 ve 1977 yerel seçimlerine 10 siyasal parti katılmıştır.
3 2004 yerel seçiminin sonuçları ayrı bir makale konusu olarak yazar tarafından hazırlanmakta olduğundan bu çalışma kapsamında değerlendirmeye alınmamıştır.
4 1963-1999 arasında yapılmış yerel seçimlerde belediye başkanlığı kazanmış partiler ve bunların sağ-sol parti olarak ayrıldığı liste ekte yer almaktadır.
5 2005 yılında kaldırılan 1580 Sayılı 1930 tarihli Belediye Kanunu’nda belediye olma ölçütü 2.000 olarak belirlenmiştir. Yeni Belediye Kanunu ile birlikte bu rakam 5.000’e çıkarılmıştır.
6 Tablo yazar tarafından DİE verilerine dayalı olarak hesaplanarak seçim dönemleri itibariyle karşılaştırabilmek amacıyla tablolaştırılmıştır.
7 Tablo yazar tarafından DİE verilerine dayalı olarak hesaplanarak seçim dönemleri itibariyle karşılaştırabilmek amacıyla tablolaştırılmıştır.
Kaynakça;
AÇIKEL, Fethi (2003), “Mapping the Turkish Political Landscape Through November 2002 Elections,” Journal of Southern Europe and the Balkans, 5/2: 185-203.
ADAMANY, David (1964), “The Size-of-Place Analysis Reconsidered,” Western Political Quarterly, 17: 477-487.
AKBULUT, Ö. Örsan (2004 “Yerel Seçimlerin Yerelliği,” Kamu Yönetimi Dünyası, 17-18: 43-48.
AKBULUT, Ö. Örsan (2001), “Ulusal Siyaset-Yerel Siyaset İlişkisi Bağlamında 1963 Yerel Seçimleri,” Çağdaş Yerel Yönetimler, 10/4: 36-60.
ALTAN, Cemal (2005), “Genel Seçimler-Yerel Seçimler İlişkisi 1983-2004,” Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 3/12: 174-190.
BONJEAN, Charles M. / LINEBERRY, Robert L. (1971), “Size-of-Place Analysis: Another Reconsideration,” Western Political Quarterly, 24/4: 713-718.
BEALEY, Frank / DYER, Michael (1971), “Size of Place and the Labour Vote in Britain, 1918-1966,” Western Political Quarterly, 24/1: 84-113.
ÇARKOĞLU, Ali (2000), “The Geography of the April 1999 Turkish Elections,” Turkish Studies, 1/1: 149-171.
ÇEZİK, Asuman (1982), Kent Eşiği Araştırması: Türkiye İçin Kent Tanımı (Ankara: DPT).
ÇİTÇİ, Oya (2005), Yerel Seçimler Coğrafyası 1963-1999 (Ankara: TODAİE, YYAEM).
ÇİTÇİ, Oya (Ed.) (2001), Yerel Seçimler Panoraması: 1963-1999 (Ankara: TODAİE, YYAEM).
ÇİTÇİ, Oya (1989) Yerel Yönetimlerde Temsil- Belediye Örneği (Ankara: TODAİE).
COX, Kevin R. (1971) “The Spatial Components of Urban Voting Response Surfaces”, Economic Geography, 47/1: 27-35.
DANIELSON, Micheal N. / KELEŞ, Ruşen (1985), The Politics of Rapid Urbanization: Government and Growth in Modern Turkey (New York and London:
Holmes and Meier Publishers).
Devlet İstatistik Enstitüsü (1965), Mahalli Seçimler Sonuçları, 17 Kasım 1963 (Ankara: Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları).
Devlet İstatistik Enstitüsü (1969), Mahalli Seçimler Sonuçları, 2 Haziran 1968 (Ankara: Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları).
Devlet İstatistik Enstitüsü (1974) Mahalli Seçimler Sonuçları, 9 Aralık 1973, İl Genel Meclisi Üyeleri, Belediye Başkanı, Belediye Meclisi Üyeleri Seçimleri
(Ankara: Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları).
Devlet İstatistik Enstitüsü (1979) Yerel Seçim Sonuçları, 11 Aralık 1977, İl Genel Meclisi Üyeleri, Belediye Başkanı, Belediye Meclisi Üyeleri,
Muhtar ve İhtiyar Heyeti Seçimleri (Ankara: Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları).
Devlet İstatistik Enstitüsü (1984), Mahalli İdareler Seçimi Sonuçları, 25 Mart 1984, İl Genel Meclisi Üyeleri, Muhtar ve İhtiyar Heyeti Seçimleri
(Ankara: Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları).
Devlet İstatistik Enstitüsü (1990), Mahalli İdareler Seçimi Sonuçları, 26 Mart 1989 (Ankara: Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları).
Devlet İstatistik Enstitüsü (1995), Mahalli İdareler Seçimi Sonuçları, 27 Mart 1994 (Ankara: Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları).
Devlet İstatistik Enstitüsü (2000), Mahalli İdareler Seçimi Sonuçları, 18 Nisan 1999 (Ankara: Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları).
EPSTEIN, Leon D. (1956), “Size of Place and the Division of the Two-Party Vote in Wisconsin,”
Western Political Quarterly, 9: 138-150.
FENTON, John (1966), Midwest Politics (New York: Holt, Rinehart and Winston).
FREIRE, André (2004), “Second-Order Elections and Electoral Cycles in Democratic Portugal,”
South European Society and Politics, 9/3: 54-79.
JEROME, Bruno / LEWIS-BECK, Michael S. (1999), “Is Local Politics Local? French Evidence”, European Journal of Political Research, 35: 181-197.
JOHNSON, M. / SHIVELY, W. Phillips / STEIN, R. M. (2002), “Contextual Data and the Study of Elections and Voting Behavior: Connecting Individuals to Environments”,
Electoral Studies, 21: 219-233.
HAZAMA, Yasushi (2003), “Social Cleavages and Electoral Support in Turkey: Toward Convergence?,” The Developing Economies, XLI-3: 362-387.
KALAYCIOĞLU, Ersin (1994), “Elections and Party Preferences in Turkey: Changes and Continuities in the 1990s,” Comparative Political Studies, 27/3: 402-424.
KELEŞ, Ruşen (2002), Kentleşme Politikası (Ankara: İmge).
LIESKE, Joel (1989), “The Political Dynamics of Urban Voting Behavior,” American Journal of Political Science, 33/1: 150-174.
LIPSET, Seymour Martin (1960), Political Man (New York: Doubleday, Gardencity).
MC ALLISTER, Ian / STUDLAR, Donley T. (1992), “Region and Voting in Britain, 1979-87: Territorial Polarization or Artifact,” American Journal of Political Science,
36/1: 168-199.
MASTERS, Nicholas / WRIGHT, Deil (1958), “Trends and Variations in the Two Party Vote: The Case of Michigan,” American Political Science Review, 52/4: 1078-1090.
OLIVER, J. Eric (2000), “City Size and Civic Involvement in Metropolitan America,” American Political Science Review, 94/2: 361-373.
ÖZBUDUN, Ergun / TACHAU, E. (1975), “Social Change and Electoral Behaviour in Turkey: Toward a Critical Realignment,” International Journal of Middle East Studies,
6: 460-480. ÖZBUDUN, Ergun (1976), Social Change and Political Participation in Turkey (Princeton and New Jersey: Princeton University Press).
ÖZBUDUN, Ergun (1980), “Turkey” LANDAU, J.M. / ÖZBUDUN, E. / TACHAU, E. (eds.), Electoral Politics in the Middle East: Issues, Votes and Elites
(London: Croom Helm): 107-143. SAYARİ, Sabri (1978), “The Turkish Party System in Transition,” Government and Opposition, 13: 617-635.
TACHAU, Frank (2000), “Turkish Political Parties and Elections: Half a Century of Multiparty Democracy,” Turkish Studies, 1/1: 128-148.
TÜRKCAN, Ergun (Ed.) (1981), Yeni Bir Belediyeciliğe Doğru (Ankara: Türk İdareciler Derneği).
Araştırma Raporları
AKBULUT, Ö. Örsan (2000a), 1963 Yerel Seçimleri, yeryön/temsil-1.4, YYAEM.
AKBULUT, Ö. Örsan (2000b), 1968 Yerel Seçimleri, yeryön/temsil-1.5, YYAEM.
BAYRAMOĞLU, Sonay (2000a), 1994 Yerel Seçimleri, yeryön / temsil-1.10, YYAEM.
BAYRAMOĞLU, Sonay (2000b), 1999 Yerel Seçimleri, yeryön / temsil-1.11, YYAEM.
ŞENER, Mustafa (2000a), 1984 Yerel Seçimleri, yeryön / temsil-1.8, YYAEM.
ŞENER, Mustafa (2000b), 1989 Yerel Seçimleri, yeryön / temsil-1.9, YYAEM.
YAYMAN, Hüseyin (2000a), 1973 Yerel Seçimleri, yeryön / temsil-1.6, YYAEM.
YAYMAN, Hüseyin (2000b), 1977 Yerel Seçimleri, yeryön / temsil-1.7, YYAEM.
EK: Siyasal Eğilimlere Göre Partilerin Ayrıştırılması ve Yerel Seçim Sonuçlarına Göre Belediye Başkanlıklarının Siyasal Partilere Dağılımı (19631999)
****