CHP Tasfiye Kurultayına gidiyor! Ya Atatürkçülük ya Kürtçülük
İnan Kahramanoğlu
Burada esas olan CHP içindeki Atatürkçü ve ulusalcı kesimlerin bu tehlikenin gereğine uygun bir sorumlulukta hareket etmesidir
'' O nedenle bu kurultayda Gürsel Tekin ve Mesut Değer başta olmak üzere CHP'yi köklerinden koparmaya çalışan isimlerin ortak bir akıl ve iradeyle liste dışı bırakılması atılacak en stratejik adım olacaktır. CHP içindeki Atatürkçü ve ulusalcıların bu kez hedefi doğru koyması gerekmektedir. Tasfiyeciler tasfiye edilmelidir! ''
Gürsel Tekin Ulusalcıları Tasfiye Etmek İstiyor!
CHP 18 Aralık'ta Olağanüstü Kurultaya gidiyor.
Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin ikilisi her fırsatta "kurultay yok" deseler de, CHP içindeki bölünme yeni bir kurultayı zorunlu hale getirmişti.
TÜRKSOLU'nun 29 Kasım 2010 tarihli 302. sayısında ".Gürsel Tekin'in bir sonraki hamlesi bir kurultay toplamak ve kendi denetiminde bir PM oluşturmak olacaktır. Zira CHP içindeki muhalefet devam ettikçe hem Gürsel Tekin'e yönelik tepki artmakta, hem de Gürsel Tekin'in parti üzerinde istediği denetimi kurması zorlaşmaktadır. O nedenle daha düne kadar "kurultay yok" diyen Kılıçdaroğlu, yakın bir süreçte, muhalif sesleri parti yönetiminden uzaklaştırmak için Gürsel Tekin tarafından kurultaya zorlanacaktır. CHP artık yeni bir kurultay ve tasfiye sürecinin içindedir." diyerek bu zorunluluğa vurgu yapmıştık.
Nitekim bu tespitten yalnızca iki gün sonra, 1 Aralık'ta Kılıçdaroğlu'nun olağanüstü kurultay açıklaması geldi. CHP, hem de 18 gün gibi kısa bir süre içinde olağanüstü kurultay toplayacak.
Kılıçdaroğlu her ne kadar "PM listesini ben belirleyeceğim" dese de, kurultay kararı da dahil olmak üzere, Gürsel Tekin'in yönlendirmesiyle hareket ettiğini artık herkes biliyor. Kılıçdaroğlu'nun tek başına böyle bir hesaplaşmayı kaldıracak gücü ve mahareti olmadığı açıkça ortada.
Kurultay Bölünmeyi daha da Derinleştirecek!
Peki ne oldu da böylesine bir baskın kurultay kararı alındı? Ve tabii bu kurultayda ne olacak, kim ne bekliyor?
22 Mayıs'ta Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkan seçildiği kurultaydan hemen sonra ortaya çıkan bölünme yine bir kurultayla çözülmeye çalışılacak.
Ancak CHP içindeki bölünmenin bu kurultayla sonuçlanacağını da beklememek lâzım.
Aksine, bu kurultay mevcut ayrışmanın daha da derinleşmesine yol açacak.
Baskın kurultay kararının tek bir sebebi var. Mevcut tasfiye sürecini hızlandırmak ve tamamlamak.
Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisi, her geçen gün daha da sesini yükselten parti içi muhalefete daha fazla tahammül etmek istemiyorlar.
Ayrıca Şu anda Parti Meclisi içinde de Azınlık durumdalar.
Dolayısıyla mevcut Parti Meclisi'nin tasfiyesi hem CHP içindeki Kılıçdaroğlu-Tekin iktidarının sağlamlaştırılması, hem de bu ikilinin "Yeni CHP" diye tanımladıkları ideolojik çizginin oturtulması için hayati önemde.
Hali hazırdaki çift başlı görüntü hem seçmen nezdinde olumsuz bir görüntü yaratıyor, hem de partiyi denetim altına almak isteyen Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisinin başında Demokles'in kılıcı gibi sallanıyor.
CHP'de Kürtçü Hegemonya Yıkılacak mı, Güçlenecek mi?
Kurultaya damgasına vuracak tartışmanın ne olacağı da belli.
CHP, Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisinin yönetiminde hızla Altı Ok'tan ve geleneksel çizgisinden kopmaya doğru gidiyor. Türban tartışması ve genel af söylemiyle başlayıp, BDP ile ittifak tartışmasıyla devam eden süreç CHP'nin PKK çizgisine sokulduğu gerçeğini her geçen gün biraz daha ortaya çıkarıyor.
Parti içindeki Atatürkçü ve ulusalcı güçler tasfiye edilirken eski ve yeni Kürtçü isimler bir bir partiye davet ediliyor. Habur'dan dönen PKK'lıların avukatı ve eski Diyarbakır Barosu başkanı Sezgin Tanrıkulu artık CHP'li. 2004 seçimlerinde PKK'nın o günkü yasal partisi DEHAP'ın Mersin Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan eski genel sekreter Fikri Sağlar da partiye geri dönecek isimler arasında sayılıyor.
Zaten "Yeni CHP" ile kastedilen şey de tam olarak bu. Milliyetçilikten kopup Kürtçülük, laiklikten kopup türbancılık yapacak bir "Yeni CHP" tasarlanıyor. Partiye yeni katılımlar da elbette bu yeni çizgi doğrultusunda oluyor.
Kurultay da zaten bu iki çizginin mücadelesi şeklinde geçecek. CHP'de yönetimi elinde bulunduran Kürtçü ekip, CHP içindeki son Atatürkçü ve ulusalcı kırıntıları da temizleyerek CHP'de tam anlamıyla Kürtçü bir hegemonya kurmak istiyor.
Ancak mevcut parti yönetimi ve parti örgütleri ile bu hegemonyanın ilerletilmesi mümkün görünmüyor. Dolayısıyla kurultayda ilk olarak Parti Meclisi'nde Kürtçü hegemonyanın güçlendirilmesi hedefleniyor. Bu sağlandıktan sonra bu kez parti teşkilatlarına yönelik benzer bir tasfiyeye girişilecek. Ve muhtemelen bugün Kılıçdaroğlu'na destek çıkanlar da içinde olmak üzere büyük bir tasfiye operasyonu başlayacak.
" Yeni CHP "nin bir ideolojik dönüşümün ürünü olacağını anlamak istemeyen ve meseleyi basit lider değişikliği olarak algılayarak " Baykal gitti, yaşasın Kılıçdaroğlu " diyen pek çok parti örgütü de bu tasfiyeden payını alacak.
CHP ise tümüyle Kürtlerin denetlediği bir liberal partiye dönüştürülecek.
Kılıçdaroğlu Başarısızlığa Mahkum!
22 Mayıs'ta Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkan seçildiği kurultaydan hemen sonra ortaya çıkan bölünme yine bir kurultayla çözülmeye çalışılacak.
Ancak CHP içindeki bölünmenin bu kurultayla sonuçlanacağını da beklememek lâzım. Aksine, bu kurultay mevcut ayrışmanın daha da derinleşmesine yol açacak.
Baskın kurultay kararının tek bir sebebi var. Mevcut tasfiye sürecini hızlandırmak ve tamamlamak. Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisi, her geçen gün daha da sesini yükselten parti içi muhalefete daha fazla tahammül etmek istemiyorlar. Ayrıca şu anda Parti Meclisi içinde de azınlık durumdalar. Dolayısıyla mevcut Parti Meclisi'nin tasfiyesi hem CHP içindeki Kılıçdaroğlu-Tekin iktidarının sağlamlaştırılması, hem de bu ikilinin " Yeni CHP " diye tanımladıkları ideolojik çizginin oturtulması için hayati önemde.
Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisi CHP'nin uzun yıllardır aldığı seçim başarısızlıklarını da kullanarak " CHP'yi farklı kesimlere açma, halkla buluşturma " parolasıyla belki de bu süreci istedikleri şekilde götürecekler ama esas mesele böylesi bir CHP'nin bir iktidar alternatifi olup olamayacağıdır.
Kılıçdaroğlu, "toplumun her kesimini kucaklayan bir CHP"den bahsederken 80 yıldır CHP'yi var eden ideoloji ve tabandan kopmaktadır.
Ancak bu kopuş CHP Açısından İntihardan Başka bir şey değildir.
AKP'nin karşısına çıkacak bir iktidar alternatifi, bugün itibariyle, Türkiye'nin milliyetçi ve laik kesimlerinin sözcüsü olacak ulusalcı bir siyasal parti olabilir. Bu kesimleri kısaca referandumda %42'lik " Hayır " oranını yaratan kitle olarak tanımlayabiliriz.
Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisinin "Yeni CHP"si ise ortada dayanabilecek bu kadar güçlü bir taban varken bu milliyetçi ve laik kitleden kopup Kürtçü ve gerici tabana oynamak istiyor.
Burada CHP'nin geleneksel tabanının her koşulda CHP'ye oy vereceği ön kabulüyle yola çıkıldığı görülüyor. Bu da %20'lik bir oy oranına denk düşer. Bunun üzerine Kürtlerden ve AKP tabanından alınacak oy da çabası olarak düşünülüyor ve böylelikle %30'ları aşacak bir oy oranı hesaplanıyor.
Ancak siyaset Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisinin hayalleriyle ilerlemiyor. Bir kere Kürtçü ve türbancı bir CHP bu kesimlerden alkış alsa bile bunun CHP'ye oy olarak dönmesi pek muhtemel değil.
PKK ve AKP'nin güçlendiği bir dönemde onların estirdiği rüzgâra kapılan CHP uyguladığı politikalarla ancak bu kesimlerin gücünü pekiştirir, onların hegemonyasını kabul etmiş olur.
Üstelik Kürtçüleşen bir CHP'nin dağılan merkez sağdan gelebilecek AKP karşıtı oyları toplaması da imkânsızlaşacaktır.
Kılıçdaroğlu kurultay kararını açıkladığı Bursa'da Celal Bayar'ın mezarını ziyaret ederek bir anlamda bu tabana da mesaj vermeye çalışmıştır ancak süreç içinde ulusalcılaşan bir kısım merkez sağ kitlenin "Yeni CHP"nin ideolojik çizgisini kabul etmesi mümkün değildir. Kılıçdaroğlu Kürtçü ve türbancı çıkışlarıyla bir ara CHP'ye yaklaşan bu tabanı da kaybetmiştir.
SHP döneminde PKK ile ittifak yapmanın ve HEP'li milletvekillerini Meclis'e taşımanın cezasını hâlâ çeken bir CHP'nin böylesi bir hatayı tekrarlaması durumunda geri dönüşü imkânsız bir kayıpla karşı karşıya kalacağı da aşikardır.
Böylesi bir politik çizginin CHP'nin geleneksel tabanında yaratacağı travma ise beklenenin çok üzerinde olacaktır.
Gerçi fanatizm noktasına kadar varan ve her koşulda CHP'ye oy verecek bir "gürültücü elit" tabanı vardır CHP'nin ama, BDP ile ittifak tartışması yapan, Kürtçü ve türbancı bir CHP'nin geleneksel tabanının en azından yarısını kaybedeceğine kesin gözüyle bakılmalıdır.
Belki ilk seçimde Kılıçdaroğlu alternatifinin denenmesi adına böylesine köklü bir kopuş olmayacaktır ama CHP'yi yöneten Kürtçü ekip orta vadede CHP'yi ideolojik yörüngesinden saptırırken geleneksel Atatürkçü tabanından da koparacaktır.
Kaldı ki Kürtçü bir CHP planlaması yapanlar da Atatürkçü ve ulusalcı bir tabanla uzun vadede iş tutmak istemeyeceklerdir.
Elbette kurultay öncesinde parti içindeki güç dengelerinin kimin lehine olduğunu, kurultaydan nasıl bir sonuç çıkacağını tam anlamıyla kestirmek zor.
Ancak kurultaydan çıkacak sonuca göre kurultayın hemen akabinde, ya da seçimlerden hemen sonra oluşacak bir büyük kopuşu da beklemek gerek.
CHP içindeki bölünmenin aynı zamanda ideolojik bir bölünme olması dolayısıyla CHP içindeki yıllardır süren koltuk kavgasından farklı bir boyut içerdiği ortada. İdeolojik ayrışmanın olduğu bir siyasal yapıdan uzun vadede çıkacak olan mutlak suretle yeni bir siyasal oluşumdur.
" Yeni CHP "nin önümüzdeki süreçte hiçbir kopma olmadan, mevcut CHP'yi içinde eriterek yola devam etmesi çok da mümkün görünmüyor.
Dolayısıyla kurultaydan sonra olmasa bile Haziran 2011'den sonra CHP'den en az bir yeni partinin çıkma olasılığı kimseyi şaşırtmamalıdır.
Kılıçdaroğlu Seçimi Görebilir mi?
CHP kurultayı aslında tam da bu açıdan önem arz ediyor.
Şimdilik genel başkan seçimi gibi bir gündem bulunmuyor. Ancak Kılıçdaroğlu'nun koltuğa ilk oturduğu günden bu yana kamuoyu nezdindeki popülaritesi büyük ölçüde erimiş durumda. Türbanın serbest bırakılması ile ilgili önerileri ve BDP ile ittifak tartışması Kılıçdaroğlu rüzgârını büyük ölçüde yok etti.
Buna rağmen seçimlere yalnızca altı ay kalmışken kimse kolay kolay böylesine bir sorumluluğu üzerine almak istemeyecektir. Zira "Yeni CHP"nin oy desteği açısından Baykal dönemini bile mumla aratması ihtimali açıkça görülmektedir.
O nedenle kurultayda Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığını, en azından seçime kadar, tehlikeye atacak bir sonuç çıkmayacak gibi duruyor.
Kurultaydaki hesaplaşma esas olarak Parti Meclisi ve buna bağlı olarak oluşacak MYK üzerinde ortaya çıkacak.
Nihai hesaplaşma ise Haziran 2011'deki seçimlerden sonra gerçekleşecek.
O nedenle 19 Aralık önemli bir tarih olmakla birlikte CHP içindeki bölünmenin sonucu görmek için Haziran 2011'i beklememiz gerekecek.
Olağanüstü kurultay, seçime hazırlık sürecindeki mücadelede önemli olduğu kadar Haziran 2011 seçimleri sonrasında oluşacak tablodaki güç dengeleri açısından önem taşıyor.
Her iki taraf da parti içindeki etkisini artırıp seçim sonucuna göre vurucu hamleyi yapacak gücü toplamak niyetinde.
Kılıçdaroğlu muhtemel bir seçim yenilgisinden sonra koltuğu kaptırmamak için, Baykal ve Sav cephesi ise Kılıçdaroğlu'na bayrak açacak bir örgütsel gücü elinde bulundurmak için kurultaydan iyi bir sonuçla çıkmak istiyorlar.
Kılıçdaroğlu - Tekin ikilisinin Baykal'dan koltuğu devralırken " Önseçim " ve " Çarşaf Liste "den bahsederken, kurultay öncesinde bunlardan çark etmeleri boşuna değil.
Kılıçdaroğlu'nun, " Kimseyi Ötekileştirmeyeceğiz ", " Çalışan herkesin partide yeri olacak " türünden söylemlerinin sadece ortamı yumuşatmak ve muhalefete olta atmaktan başka bir anlamı olmadığı da ortaya çıkıyor.
CHP'yi demokratikleşme söylemi altında, Kürtçü bir hizbin partiyi ele geçirme operasyonu yürütülüyor bugün.
Kılıçdaroğlu ve Tekin, tam da bu operasyonu tamamlamak ve muhalif tek bir ses bile bırakmamak için kurultaya blok liste ile girecekler.
Tasfiyecileri tasfiye etmek!
CHP'de kurultaylar ne yazık ki hiçbir dönem bir kayıkçı kavgasının ve koltuk kapma mücadelesinin dışında bir anlam ifade etmemiştir.
Ancak bu kurultayda CHP'nin böyle bir lüksü yoktur.
CHP içindeki Kürtçü ekibin ne tasarladığı, hangi amaca hizmet ettiği altı ay gibi kısa bir sürede ortaya çıkmıştır.
CHP içinde iktidarı ele geçiren Kürtçü ekip sadece CHP'yi değil Türkiye'yi tasfiye edecek bir büyük planın taşeronudur.
Ve Yaptıkları Yapacaklarının Teminatıdır!
Burada esas olan CHP içindeki Atatürkçü ve ulusalcı kesimlerin bu tehlikenin gereğine uygun bir sorumlulukta hareket etmesidir
O nedenle bu kurultayda Gürsel Tekin ve Mesut Değer başta olmak üzere CHP'yi köklerinden koparmaya çalışan isimlerin ortak bir akıl ve iradeyle liste dışı bırakılması atılacak en stratejik adım olacaktır.
CHP içindeki Atatürkçü ve ulusalcıların bu kez hedefi doğru koyması gerekmekte dir.
Tasfiyeciler Tasfiye Edilmelidir!
http://www.turksolu.com.tr/303/kahramanoglu303.htm