ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDENİN 32. YIL AÇILIŞ TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI
Hukuk devletini tüm çağdaş nitelikleriyle gerçekleştirmek konusunda Anayasa'da öngörülen yükümlülüklerini özenle ve özveriyle yerine getirmek çabasını bağımsız yapısı ve yansız tutumuyla sürdüren Anayasa Mahkemesi, 32. Kuruluş Yıl dönümünü sizlerle birlikte kutlamanın engin mutluluğunu duymaktadır. Demokrasiyi tüm ögeleriyle özetleyen "hukuk devleti" ilkesinde içtenlikle birleşen her yurttaşı, Devletimizin bu saygın kurumuna sahip olmamız nedeniyle kutluyor, hepinize "Hoş geldiniz!" diyor, törenimize katılarak gösterdiğiniz değerli ilgi için teşekkürlerimi sunuyorum.
Bağımsız yargının güvencesi altında olmadıkça asla geçerli ve gerçek sayılmayacak hukuk devleti, ulusal yaşamımızın kıvanç veren bir olgusudur.
Erklerin, ilgili organ, kurul ve kuruluşlarla bireylerin, oluşumuna katkıda bulundukları bu yüce yapıyı sonsuza değin bağımsız, egemen yaşatmak, hak ve özgürlükleri onur ve erdem bilen her yurtseverin ödevidir.
Bu bağlamdaki birliktelik en soylu ve en sağlıklı dayanağımızdır.
KURUMSAL SORUNLARIMIZ SÜRÜYOR
Yaşamın her evresinin, demokratikleşmenin her aşamasının olanaklarla birlikte yeni sorunlar getirmesi kaçınılmazdır. Yoksunluklar, güçlükler, aykırılıklar, çelişkiler, umulmadık olumsuzluklarla karşılaşmak doğaldır. Hepsi hukuk içinde, yöntemince verilecek uğraşlarla giderilip aşılacaktır. Bu nedenle önceki törenlerde ve değişik zamanlarda açıkladığım, asla kişisel olmayan, Anayasa Mahkemesinin daha başarılı ve güçlü olmasına yönelik kurumsal istek, öneri ve dileklerimi, layık olduğumuzu sandığım ilginin gösterileceğini umarak yinelemiyor ve yenilerini de gündeme getirmiyorum. Temel sorunlarla ekonomik durumun ivedilik taşıdığı bir ortamda bu tür konularla zamanlarınızı almayacağım.
Bağımsız yargının, devletin bağımsızlığının en gerçek simgesi olduğunu bir kez daha belirtmekle yetineceğim.
Karşılaşılan anlayış ve yaklaşımlar nasıl olursa olsun, işlevimizi hiç bir duygusallığa kapılmadan, en iyi biçimde başarmaya çalışacağımızdan
en küçük kuşku duyulmamalıdır.
İLKELERDEN ÖDÜN VERİLMEZ
Siyasal ve dinsel nedenlerle hukuk sistemine karşıtlıkların, anlamlı-anlamsız kimi önerilerle, kimi ulu orta sözler ve yazılarla açıklandığı
Günümüzde bin kez söylenmiş cesi ne algılanmasını isteyerek şu tümceyi bir kez daha yineliyorum:
En büyük Türk Devrimi olan Türkiye Cumhuriyetini demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olarak, giderek güçlendireceğimiz üstün nitelikleriyle canımızı adayarak koruyacak, iç ve dış hiç bir hukuk dışı güce eğilmeyecek, bölücü ve yıkıcılarla sömürücülerin, çıkarları için amaçlı kötüledikleri, Türkiye'yi Türkiye yapan, Ulusal Kurtuluş Savaşı temeline dayanan ilkelerden asla ödün vermeyeceğiz.
Etnik ve dinsel köken ayırımı gözetmeden, bu özelliklerini özgürce açıklama olanağı tanıyarak her yurttaşı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kurumunda tam eşitlikle kucaklayıp birleştiren, herkesi yurdun her yerinin sahibi kılan ulus ve Atatürk Milliyetçiliği anlayışından ayrılmayacağız.
Kimi koşullanmış, ön yargılı ve değişik bağlantılı kimseler karşı çıkıp coşkulu anlatı -yazı diye eleştirse de anayasal, yasal ve hukuksal gerçeği
vurgulayan Devlet TEK, Ülke TÜM, Ulus BİR” deyişinin tam gerekleri içeren, gereksiz leri dışlayan yapıcı anlamı üzerinde, herkesi düşünmeye
çağırıyorum. Onurların coşkuyla açıklanması, onurlular ın, onur duyanların en doğal hakkıdır.
Lâiklik, asla din düşmanlığı olmayıp inançların güvencesidir.
Demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Barış, eşitlik ve özgürlük kaynağı bir insanlık kurumudur. Gerçek dışı anlatım ve nitelemelerle, haksız eleştiri ve us dışı değerlendirmelerle ulusal birliğin harcı olan bu ilkeyi kötüleyerek ayrımlar yapılmamalı, ayrılıklar yaratılmamalıdır.
Kardeşliğin aydınlığın ve bilimin bu güzel iklimini karalamanın, ülkeyi karanlığa gömmek isteyenleri sevindirdiği unutulmamalıdır.
Çağdaş Türkiye'mizi geriye götürmeye, yapay sorunlar olmadık nedenlerle, denenmiş düzenleri ve Karanlıgı getirmeye, yaşamsal ilkeleri yıkmaya kimse kalkışmamalıdır.
Etnik ve dinsel terörü, her tür terörü, ayrım yapmadan kınıyor, hepsine karşı olduğumuzu yineliyorum.
Yanlış bir insan hakları ve demokrasi anlayışı yozlaşmaya neden olmaktadır.
Yurttaşlık ve ulus bilinci, varlığımızın Temelidir.
Ümmet yapısına dönülemez. "Herkese kendi hukuku”, Kapitülasyonu çagrı ve anarşidir.
Demokrasi, Anarşi kazanı değildir.
Din karşıtlığı Dindar düşmalıgı varmış gibi Lâikliğe saldırıp şeriat düzeni çağrılarıyla ulusu bölmenin en az % 80 ni Laik ve müslüman halkımızı aldatmaya ve kışkırtmaya çalışmanın anlamı yoktur.
Ayrı dinden olanların, kardeşce yaşadıgı ülkemizde aynı dinden olanları biribirine düşman kılacak biribirinden ayıracak söz ve eylemlerden asla olur verilmeyecek girişimlerden kaçınılmalıdır.
Kimse müslümanlığa ve ölçülü dinsel öğretime karşı çıkmamaktadır Özel yaşamın özgürlüğüyle hukukla sınırlı devlet gerekleri ayrıdır.
Dinsel bölücülük ve Dinsen terörde insanlıga aykırıdır.
Selçuklu Osmanlı yada İran örneklerini dayatma oyunları ibretle izlenmektedir. Demokratik hukuksal çagdaş ve Atatürkçü düzeni değiştirmeye ulus yerine Ümmeti geçirmeye hiçbir kişi ve kuruluşun gücü yetmeyecektir.
Uluslar arası kuruluşların kimi dost ve komşu ülkelerin Sevr düşleri boşa çıkacaktır. İkilemleri ve İnsanlık suçlarını önleyememeleri kendilerini güç duruma düşürecekken toplumsal barışı ve ulusal dayanışmayı bozarak Sivas olayları gibi, ilerde pişman olup utandıracak eylemlerden uzak kalınmalıdır. Lâik cuhmuriyet ten asla dönülemez. Allah’a inananların lâik olamayacağı, lâiklerin de Allah'a inanmayacakları görüşü yanlıştır.
Cumhuriyetin nitelikleri, özellikle lâiklik konusunda, eğitimde, yönetimde ve yargıda yapılması zorunlu çalışmalara başlamak zamanı geçmektedir.
Lâiklik giderse abartısız Cumhuriyetde gider. İçte ve dışta kötü niyetliler belli.
En azından Cumhuriyet biçimsel olur, sözde kalır, özü boşalır.
Öğrenim Birliği Yasasının savsaklanması yetmiyormuş gibi siyasal nedenlerle gereksiz Üniversite ve Fakülte açarak oy sağlamaya ağırlık verilmesi, lâikliğe bağlılık sözlerine inanmayı güçleştirmektedir.
Devlet olanaklarıyla devlet karşıtı yetiştirme ve devlet düşmanlığına destek verme anlamındaki uygulamalardan, sakıncası giderek ortaya çıkan oluşumlara göz yummaktan vazgeçip etkin düzenlemelere girişilmelidir.
Kendisine ve partisine devletten daha çok önem verme anlayışının neden olduğu durumların zararı ulusa çektirilmez.
Kadrolaşma yakınmalarıyla ilgilenilmesi ve doyurucu yanıtlar verilmesi gerekir. Şeriat düzenine hoşgörü, demokrasiye hor görüştür.
Karşılıklı sevgi, saygı, güven, hoşgörü ve anlayışla uygarlık koşumuzu hızlandırmalı, aydınlığı azaltmamalıyız.
İçeride güçlü olmayan, dışarıda güçlü olamaz. Sorunları, hukukun üstünlüğü ilkesini benimseyerek çözmek, usu ve bilimi en gerçek yol gösterici bilerek çalışmak, en uygun tutumdur. Güçlü dayanakları içeren, yasama organının bile değiştirmesi olanaksız Anayasa Mahkemesi kararının, YÖK'ün isteğiyle olduğu söylenerek kimi üniversite ve fakültelerin anayasa suçu niteliğindeki uygulamalarıyla geçersiz kılınması ve bu duruma el konulmaması ilgililerin sorumluluğundadır. Hukuk devletinin hiçbir biriminde siyasal simge gibi kullanılan başörtüsü, peçe ve çarşafla ayrım ve gösteri yapılamaz. Yargı kararlarını da kimse gözardı edemez. Yargı kararlarına uymak, demokrasinin ilk koşuludur.
ADALET- ANAYASA YARGISI
Sorunları kotarmak için hukuk sisteminin yeterli ve etkin olması gerekir. Tersine durumda, adalet gerçekleşemez. Gelişen dünyada değişen umut ve gereksinimlere doyurucu yanıtlar verilmezse kamu düzeni sarsılır.
Yasalar, bir yandan toplumun kararlılık etkenlerini yansıtıp doğrulayarak bunların yokluğunun düzensizlik ve adaletsizlik getireceğinin kanıtı, öbür yandan düzenin ve adaletin erdemini ortaya koyarak toplumsal değişimlerin uzlaştırıcı ve güçlü bir aracıdır. Süreçleriyle birlikte insan yaşamını, tüm toplumsal ilişkileri ve yönetim yapılarını kapsayan hukuk, çağın gerisinde kalamaz.
Hiç bir güç denetimsiz olamaz.
Yargı organları yalnız anayasayı yapmazlar, kararlarıyla onu yenilerler.
Anayasa Yargısı, bu konuda yetkili tek organ olarak bağlayıcı ve kesin yorumlarıyla duraksamayı önleyerek, hukuksallığı sağlayarak yasama
organına en yararlı katkıda bulunur.
Yönetime inancın sarsılması da bu yolla önlenir. Mahkememizin, "Anayasal Demokrasinin özgün kurumu olarak yargı birlikteliğine çok önem verdiğini belirtiyor, başta Yüce Divan, siyasal partilerin akçalı denetimi olmak üzere üye seçimleri konusunda olumsuz yazı, konuşma ve tutumların sakıncalar getireceğine değinmekle yetiniyorum.
30 yılda 7 kez başarılı Yüce Divan çalışmasının birikimi, güç edinilir deneyimi, bu görevin verilme gerekçesi, önceki oluşumları ile Anayasa Mahkemesi'nin siyasal parti sorunlarına bakma olgusunu gözaıdı eden konuşmaların ciddiyetle ilgisi yoktur. Adaleti hıza kıydırmadan, işleri en kısa zamanda bitimıe çabamızın beklenen dosyalar nedeniyle sonuç vermemesi bizi de üzmektedir. Yolsuzluk olaylarına el konulup gerekli işlemlerin her katta kısa zamanda yapılması ve yargılamaların hızlandırılması tüm ilgilileri rahatlatacak, devlet erklerine inan ve güveni artıracaktır. Türk yargısında dayanışmayı gölgeleyecek davranışlardan tüm ilgililerin kaçacağına inanarak yanlı ve yanlış girişimlere yanıt
vermiyorum.
Yargıtayımızın ve Danıştayımızın özellikle Mahkememize yakınlıkları bilinen yeni Başkanları döneminde daha yapıcı yaklaşımlar içinde olunacağına, dayanışmanın artacağına inanıyoruz. Kişilikli, saygın ve onurlu hukukçulara herkes güvenmelidir. Yargılamada yeniliklerle hızlı, doyurucu ve ucuz adalet gerçekleştirilerek hak arama yolları genişletilmeli, hukuk dışı yöntemler engellenmeli, adalet kolluğu kurulmalıdır.
Yargıdan yakınılmamak, yargıyla övünülmelidir. Başarıyla çalışan askerî yargının görev alanı, kuruluş amacına, hukuksal konumuna ve yapısına
uygun biçimde yeniden çizilerek gereksiz yükten kurtarılmalıdır. Yargının bir öğesi niteliğindeki Noterliğin sorunları da ivedi çözüme
kavuşturulmalıdır.
Barolar tam bağımsız olmalıdır. Yargı kuruluşlarına, yargıç, savcı ve avukatlara yönelik eylemler, hukuka yöneliktir. Kaba gücü yansıtan
bu ilkellikleri, Silâhlı Kuvvetlerimize ve kolluk güçlerimize saldırıları kınıyor, önlenmeleri için etkin yaptırımların getirileceğini, sağduyunun
egemen olacağını umuyorum.
Seçimler, hem demokrasi sınavıdır, hem demokrasinin namusudur. Yönetim ve denetiminin, hiç kimseye kuşku vermeyecek biçimde yerine getirileceği mutlaktır. Seçilmiş yargıçlar bu görevi, şimdiye kadar olduğu gibi, başarıyla yaparak yargıyı daha yüceltecek lerdir.
Bilinmektedir ki hukuk devleti niteliği, insan hak ve özgürlüklerine saygısıyla Cumhuriyet'in gerçek göstergesidir.
İçte güven, dışta inandırıcılıkta eşdeğerdir. Siyaseti her şeyin önüne geçirip yargıyla, bilimle, ahlâkla, ulusal değerlerle alay edercesine yalnız "oy"u ölçü alıp oy için ödün vermek, gereksiz hoşgörüyle kurumlan yıpratmak giderilmesi güç boşluklar yaratır.
Anayasal ve hukuksal kurum ve ilkeleri toplum yeterli ölçüde benimseyip desteklemezse, bu yöndeki savunmalar gereken sonucu sağlamaya yetmez. Anayasa ve hukuk saygısının devlet katında tam olarak sağlanamadığı ya da yitirildiği bir toplumda ilgili kurumların kendi kendini savunması çok güçtür.
Anayasaların kaynağı, ruhu ve dayanağı özgürlüktür. Anayasalar, Ulusun bağımsız ve özgür yaşama istencinin hukuksal belgesidir, toplu yaşama andıdır.
Anayasa düzeni, gerçekte özgürlükler düzenidir. Özgürlükleri güvenceye bağlamayan anayasanın içi boştur. Böyle bir anayasa kendine anlam kazandıran, değerli ve saygın kılan içerikten yoksundur.
Anayasaların asıl bekçisi toplumsal bilinçtir. Yargı kararları toplumun malıdır. Yazılı kurallara gücünü ulusun inanı, güveni, bağlılık ve özeni sağlar.
Bu özellikler gözetilerek, her tür savsaklama eğilimlerine karşı çıkılmalıdır.
Hangi nedenlerle olursa olsun, yargı kararlarının yönetsel işlemlerle geçersiz ve etkisiz kılınmasının hukuk dışına düşmek olduğu bilinmezse, yakınanlar değişse de yakınmalar kesilmez. Devlet adına davranmanın hukuksal ölçüleri çiğnenmemelidir.
Anayasa Mahkemesi, yıl içinde çok önemli bir dönemeci geçmiştir. Kimi çevrelerin eleştirdiği, "yürürlüğü durdurma" konusunu bir kararla öngörmesi, başlı başına bir aşamadır, iptalleri olasılıkları bulunduğunda, bir yasa, KHK ya da TBMM İç tüzüğünün iptali istemi karara bağlanıp yayımlanıncaya kadar, Anayasa Mahkemesi, Anayasanın özüne ve amacına uygun olarak hukukun üstünlüğünü sağlamak, kararlarının etkinliğini korumak, uygulamadan doğacak giderilmesi güç ya da olanaksız durumları ve zararları önlemek için bu metinlerin yürürlüğünün durdurulmasına karar verilebileceğini iki kez kabul etmiştir.
Bu önemli aşama, Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı yasama organının yasa çıkarmasını, yürütmenin KHK düzenlemesini ve işlem yapmasını engelleyerek hukuk devleti konusunda daha sağlıklı bir ortam yaratacaktır.
Ayrıntıya ilişkin açıklıkları ilgili kararlarda yazılı, özetle belirttiğim koşulların varlığına bağlı bu kurum, Anayasa Mahkemesince alınan iptal kararlarının sonuçsuz kalmasının sakıncalarını da karşılamış olmaktadır.
Kaldıki yürürlüğün durdurulması kararına karşın red kararı da verilebilir. Sonuç red ya da iptal olsa da yürürlüğü durdurma kararı verilmesinin bir zararı değil, tersine yararı vardır. Sonuçtaki red durumu, Anayasaya uygun bir yasaya göre geçerli işlemlerin gerçekleştirilmesini sağlamış olacaktır.
Yürürlüğün durdurulması kararı bir engelleme, geciktirme, güçlük çıkarma, bir önleme değil, bir önlemdir.
Hukuksal sağduyu özeni dir. Yasa koyucu gibi davranarak yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde karar vermekten, yasama organının siyasal takdirine karışmaktan özenle kaçınan Mahkememiz, bu kurumu Türk anayasa hukukuna kazandırmıştır.
Kararın, uygulamada ve öğretide doğrulanıp övgüyle karşılanan gerekçesi örnek düzeyde doyurucudur. Anayasaya uygunluk denetimi, etkin bir
araca kavuşmuştur.
KİMİ ANAYASAL DURUMLAR
Siyasal partilerin kapatılması davalarında Anayasanın ilgili maddeleri ile geçici 15. Maddesi gereğince, Anayasaya aykırılıkları savında bulunulamayan ve bu nedenle ihmal de edilemeyen yasa kurallarının uygulanması zorunluluğu kimi eleştirilere neden olmuşsa da belirtilen bu dayanaklar karşısında hiç birinin haklı yönü yoktur.
Siyasal partilerin hiç bir durumda kapatılamayacağı görüşü, hiç kimseye ceza verilemeyeceği görüşü gibi gerçeklere aykırıdır.
Anayasa Mahkemesi partilerin kapatılmasından mutluluk duyacak bir organ değildir. Bugüne değin verilen kapatma kararları, dosyaların içeriğine, ilgili Anayasa ve yasa kurallarına uygundur. Mahkemenin, görevini yapmaktan ötede bir amacı bulunmamaktadır.
Yeni Anayasa hazırlıklarında kimi durumlar ve yöntemsel nedenlerle kapatma yerine caydırıcı yaptırımlar getirilebilir. Kapatma, devletin varlığı gibi çok önemli konularla sınırlanırsa hukuksallık daha güçlü olur. Bu arada Anayasa ile Siyasi Partiler Yasası'nın uyumu ele alınmalı, Anayasa'ya göre dar ya da geniş olan yasa kuralları değiştirilerek çelişkiler giderilmelidir.
Siyasal partilerin akçalı denetimleri önemli durumlara bağlanmalı, güçler ayrılığı ilkesi gözetilerek yaptırımı, Anayasa Mahkemesi belirlemek üzere denetiminin ön işlemleri TBMM ve Maliye Bakanlığı dışında bağımsız kurullara verilmelidir.
Bu bağlamda, yasama dokunulmazlığı ve üyeliğin düşmesi konulan, tartışmaları gereksiz kılacak bir açıklıkla yeniden düzenlenmelidir. Anayasanın 84. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasındaki "düşme" ve sona erme nin ayrı durumlara bağlı olduğu unutulmadan maddenin özellikle birinci ve ikinci fıkraları gerçekçi ve hukuka uygun biçimde yeniden düzenlenmelidir. Milletvekili andına aykırı tutumların sorumluluk kapsamına alınmasına açıklık verilebilir.
Uluslararası kurumlara üye olmanın doğal gereği, bir anımsatma beklenmeden yerine getirilmelidir. Yargının bu konuda uygulama yapabilmesinde
duraksamaları kaldırmak için Anayasa değişikliği gerçekleştirilerek açık kurallar yürürlüğe konulmalıdır. Bu durumda, ulusal egemenlikten ödün verilmiş olunmaz.
Ulusal üstü kuralların uygulanması, uluslar arası yetkili kurulların kararlarına uyulması, kimi yakınma ve güçlükleri önleyecek, demokratikleşme
hızlanacaktır. Anayasanın 15. Maddesinin de gerektirdiği bu değişiklik yine Anayasanın 13. ve 14. maddelerinde ki birliktelik gözetilerek yapılmalıdır.
Bu arada siyasal yaşamın vazgeçilmez ögesi olan siyasal partilerimizin özenli davranışlarının toplumsal barışa büyük katkısı olacağını vurgulamayı yararlı buluyorum.
Ulusal değerlere, yaşamsal ilkelere bağlılıktan ayrılmamak yükümlülüğü tartışılamaz. İşlerine geldikçe demokrasiden yararlanan kendilerince yeterli düzey ve durum sağlanınca demokrasiyle asla bağdaşmayan baskıcı düzenleri gerçekleştireceklerini söyleyenler, demokrasinin sahipsiz olduğunu sanmamalıdırlar. Olumlu olumsuz her şeyi konuşanların İnsan haklarından hukuk devletinden hukukun üstünlüğü ilkesinden hukuka bağlılık ve saygı özeninden söz etmemeleri, Anayasa mahkemesinin karara bağladı gı bir konuda Anayasanın ve yasaların ilğili kuralları değiştirilmeden tersine uygulamanın olanaksızlığını eylemli biçimde kaldırmaya katkı sözü vermeleri düş kırıcıdır.
Ekonomik sorunların önemini yadsımak olanaksızdır. Bireylerin birbirine karşı da sorumlu oldukları demokraside toplumun çıkarları üstün tutulur. Ancak ekonomi tek sorun, tek dayanak, tek etken değildir. Bu konudaki çabalann ve özenlerin olumlu sonuç vermesini diliyor ve herkesi özveriye çağırıyoruz. Adaletli, etkin ve gerçekçi vergi yasaları ertelenmemelidir. Sosyal adalet ilkesine bağlılığı yansıtacak uygulama yöntemleriyle, ekonomik alandaki son kararlarla ücretlilerin artan yükü hafifletilmelidir. Ülke sorunlarının çözümünde yüklerin dengeli ve adaletli dağılımı, özveriyi doğallaştırır ve gerçekleştirir. Geniş kesimleri güç duruma sokacak ölçüsüzlüklerden, haksızlıklardan ve siyasal amaçlı uygulamalardan kaçınılırsa başarı sağlanmaması için neden kalmaz.
Ulusumuz, ülkesi için elinden geleni yapmayı, yoksunluk ve güçlüklere katlanıp dayanmayı, tarihsel örneklerle kanıtlamıştır.
Devletin de tutumlu olmasını, gereği yönünden, ekonomiye verilen önem kadar, Cumhuriyetin niteliklerine, adalete, eğitime, sağlığa, insanımıza sahip çıkılmasını bekliyoruz. Ekonomik güçlükler aşılır, terör bitirilir ama ilkeler yıkılırsa herkes altında kalır.
Yaşam yalnız ekonomi değil, en az onun kadar hukuktur. Ekmeksiz kalınabilir, onursuz kalınamaz.
Atatürk'e, devlete, değerlere ve kişilere karşı her tür çirkinlik ve küçüklüğü sergileyen, sayrılıkları yansıtan yayınlarla, nerelere sızıp yuvalandıkları, nasıl korundukları üzüntüyle izlenen kimi bilimsel sanlı saldırganların çokluğu, insanlık ve demokrasi düşmanı bu örgütlenmenin akçalı gücü konusunda dış desteği de içeren haklı soruları, bunlara karşı ne yapıldığı eleştirileriyle birlikte gündeme getirmektedir.
Hak ve özgürlüklere, kişilik ve onura saldırmak, yıkıcılık ve bölücülük yapmak, kıyıma hedef göstermek demokrasinin değil, çürümüşlük ve kokuşmuşluğun başlangıcı olacağından, ulusal düzeyimizi, uygar ortamımızı korumakta hukuk görevlilerini daha özenli ve daha duyarlı olmaya çağırıyorum.
Yasama organı kişi hak ve özgürlüklerine, özellikle özel yaşamın gizliliğine, onura yönelik saldırıları öncelikle önleyecek kuralları yürürlüğe koymalıdır. Karışıklık ve teknik bağlamda kirlilik yaratan yayınlara olanak veren 133. madde değişikliği gerçekleştirilirken, kimi yakınmalara neden olan ve yargı bağımsızlığı gibi devletin temelini ilgilendiren 159. maddenin bırakılması üzücü ve düşündürücüdür. Adaleti etkin olmayan devletin gücü, özlenen düzeyde olmaz. 159. maddenin çözüme bağlanması ivedilik, öncelik ve zorunluluk taşırken 133. maddenin değiştirilmesi, siyasetin hukukun önüne geçirildiğinin ilginç bir kanıtıdır. Böyle düzenlemeleri gözeterek hukuku siyasallaştırmak yerine siyaseti
hukuksallaştırmak çabamızı ödünsüz sürdüreceğiz.
Özgürlükleri kötüye kullanma ve ortadan kaldırma özgürlüğü yoktur. Değişik biçim, yol ve yöntemle daha etkin olan düşünsel eylemlerin "suç" olup olmayacağı çok iyi düşünülmelidir.
Anayasa Mahkemesi, yetersiz kurallar ve yetersiz olanaklarıyla denetimi daha yararlı duruma getirememenin sorumlusu değildir. Ayrıca,
Anayasa Mahkemesi'ne iptal ve itiraz başvuruları eleştirilip kınanmamalı, başvuranlar çelişkili görünseler bile Anayasa'ya aykırılığı giderme olasılığı ve hak arama özgürlüğünün kutsallığı nedeniyle beğeniyle karşılanmalıdır. Anayasa'ya aykırı yasa ve KHK. çıkarmakla, aykırılığı belirgin düzenlemeler için yargı yoluna başvurmamak eşdeğer tutumlardır, ikisi de hukuka saygıyla bağdaşmaz. Nasıl Anayasa'ya uygun yasa çıkarmak ve uygulamalar yapmak iktidarın görevi ise, Anayasa'ya aykırı yasa çıkartmamak ve uygulamadan önlemek de muhalefetin görevidir. Tersine tutumla muhalefet de Anayasa'ya aykırı davranmış olur. Sorun kişisel değildir ki isteğe bırakılsın.
Anayasa Mahkemesi Kuruluş Yasası değişiklik taslağının Adalet Bakanlığına iletilmesinin üç yıla yaklaşmasına karşın bir işlem yapılmaması, etkinliği, yararı ve başarıyı önlemiştir. Hiç bir gider gerektirmeyen gerçekçi düzenlemeler, sağlayacağı işlerlikle devletimizi güçlendirecek, yargıyı daha yapıcı, ulusumuzu daha mutlu kılacaktır.
Adalet Bakanlığınca sunulan tasarıları, yasama organının günümüz siyasal yapısının yarattığı umutsuzluğu, duyurduğu kuşkuları giderecek
biçimde yasalaştırması beklenmektedir. İnanç sömürüsünün oy getirdiği sanılarak bu yöne ağırlık verilip bu konuda bir yarışa girişileceği endişesi
boşa çıkarılmalıdır.
TERÖR
Terörün nice yurttaşımızı aramızdan aldığı zaman ilgisiz ve sessiz kalan, Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerdeki insanlık dışı eylemlerle etnik arındırma ve soykırımı boyutundaki iç savaşları destek sağlayacak biçimde izleyen ama ülkemize gelerek siyasal ve hukuksal kimi konularda bir tür yargıyı etkileme, sorgulama ve içişlerimize karışma görünümlü girişimlerde bulunan yabancı temsilcilere gerekli yanıtlar en etkin biçimde verilmiştir. Bağımsızlık ve egemenliğimize asla gölge düşürmez, toz kondurmayız. Zorbalık ve saldırganlığı okşayacak her davranışın karşısında olduğumuz gibi insan haklarına, demokrasi ye ve antlaşmalarla kabul ettiğimiz kurallara aykırı işlem ve oluşumlara da karşıyız. Kurallarımızın uluslararası ölçütlere koşutluğu ve uygunluğu ivedi olarak sağlanmalı, gerekli yasal düzenlemeleri sonuçlandırmalıyız. Dostluğa değer veren ülkemizin Birleşmiş Milletler üyesi olarak başarıyla yerine getirdiği görevler hepimize kıvanç vermiştir. Yurt dışına asker göndermenin değişik sakıncalarının gözetildiği, duygusal değil gerçekçi davranıldığı, sözde dostları mızın, ülkemizi Balkan, Avrupa kavgası içine çekme, dışarıdan çevirme, içeriden bölme oyunlarına gelinmeyeceği kanısındayız. Kıbrıs, Azerbaycan ve Bosna-Hersek olayları haklı kuşkuları doğurmuştur.
Silâh yerine hukuku geçiremeyen insanlık, kendine mahkûm eder. Bosna vahşeti, Sırp barbarlığı, Batının ve Birleşmiş Milletlerin yüz karasıdır.
Bu konularda uluslararası hukuk ve yargı kuruluşlarına iki kez duyuru yapıp, iki kez de açıklama yayınladık İçimizdeki yapay ayrımlarla düşmanlarımızı sevindirmeyelim. TBMM nın Anayasal görevleri kapsamındaki doğal işlemlere karşı çıkacak kadar içişlerimize el atan Avrupa Kuruluşlarının Öbür ülkeler için suskunlukları, haksız tutumlarının çarpıcı belirtisidir.
Kimi komşularımızda ve kimi İslâm devletlerindeki oluşumlar yolumuzu ve yönümüzü doğrulamaktadır. ’
Siyaseti her şey ve devleti yalnız siyasal partilerle yasama ve yürütmeden oluşan sayıp yargıyı yadsıyacak biçimde gözardı etmek ya da dışlamak
demokrasiyle çelişir. Geçerlikleri Anayasa'da kaynaklanan hukuksal değerlen birbirine eşit devlet güçlerindeki görevlileri "seçilmiş- atanmış" diye ayırarak öğrenim süresini, deneyimi, çalışma yıllarını hiçe saymak asla doğru değildir. Ulusal egemenlik ister seçilmiş, ister atanmış olsun kendi alanında yetkili organlar eliyle kullanılır.
Demokrasiden ayrılmadan, hukuku en geçerli, en sağlıklı ve en etkin ölçüt olmaktan ötede ulusal ve evrensel bir güç sayarak yaşamımızın gerçek
aydınlığı yapmalıyız.
KİMİ ÖNERİ VE DİLEKLER - KİMİ GÖRÜŞLER
Anayasa değişikliği ülkemizin gündemindedir. Siyasal nedenler buna elvermiyorsa, Anayasanın beklenmesini gerektirmeyen yasa değişiklikleri
gerçekleştirilerek antidemokratik kurallar ayıklanmalı, hukuksal yapı arındırılmalıdır.
* Ulusumuza daha yaraşır bir Anayasa bir an önce hazırlanarak insan haklarına dayanan Türkiye Cumhuriyetinin demokratik ve lâik niteliğini güçlendirici kurallar getirilmelidir. Demokratik toplum düzeninin gereklerine verilecek anlam, çağdaş hukuksal yapıyı sağlar. Anayasa yazıldığı zamanki değil, yorumlandığı zamanki gibi algılanır. Amaç ve erekler, biçimsellik ten çok, zamana uyumlu, günlük gereksinimleri karşılayan hukuksal devingenlik aranır.
Anayasa yapıcılarının yoruma yer bırakmayacak ayrıntılarla geleceği tutmaları, gelişmeleri engelleyici biçimde kendi istenç ve öngörülerim genelleştirip sürekli kılmaları uygun değildir. Anayasa, hukukun kaynağıdır, geçerlik dayanağıdır.
* Ülke gereklerine uygun, çağdaş, adaletli seçim yasalarıyla yasama organı kurulmalı, bu konu gerekirse anayasal sisteme bağlanarak sık sık değişikliğe gidilmesi önlenmelidir.
* KHK., Olağanüstü durum, yasa zorunluluğu durumları yeniden düzenlenmelidir.
* Yargı denetimine konulan sınırlamalar kaldırılmalı, doğal yargıç ilkesine dönülmelidir. Yargı denetimi, hukuksal gerçekçiliğin ve adaletin utkusudur. Yargının güçlü olduğu yerde kimse yalnız değildir, kimse güçsüz değildir. Yargıya saldıranlara karşı özellikle ve öncelikle hukukçular, herkes duyarlı olmalıdır. Güvencelerin güvencesi olan yargının etkisiz duruma düşmesi devletin yıkılmasıyla birdir. Hukuksuz ve yargısız yaşamı onursuzluk bilmedikçe kötülükler önlenemez. Kimse hukukun dışında ve üstünde değildir. Denetimsiz ve sorumsuz kişi ve kuruluş kalmamalıdır.
Anayasa Mahkemesi'yle ilgili kurallar, kuruluş ve üye seçiminden anayasa değişikliklerini öz yönünden incelemeye, kararların verildiği gün yürürlüğe girmesine ve kararlara aykırı tutumlara karşı etkin yaptırımın getirilmesine kadar yenilenmelidir.
* Hiç bir yargıç, özellikle yerel mahkemeler siyasal baskılarla karşılaşmamalıdır. Adaletin içindeki adaletsizlik en katlanılmaz durumdur.
Dinsel amaçlı sızmalar varsa önemle ele alınmalıdır. Baroların tam bağımsızlığı gerçekleşmelidir.
Anayasanın 159. maddesi bağımsızlık ve yararlılık gözetilerek yakınmaları giderecek biçimde değiştirilmeli, kurul üyeleri bir dönem için yalnız kurul işleriyle görevli olmalı, yüksek yargı organları Kurul'a ve Anayasa Mahkemesine seçimleri doğrudan yapılmalıdır.
* Cumhurbaşkanının, ilgili Anayasa maddelerindeki koşullara uygun olarak yapması öngörülen görevlerle kullanacağı yetkiler, özellikle yargı alanında yeniden düzenlenmeli, geçmişteki olumsuz örnekler anımsanarak koşullara uygunluğu ölçüsünde geçerli bu yetkilerden aşırıları parlamenter sistemin sınırlarına çekilmelidir.
* Anayasa hukukunu, ülke gerçeklerini yeterince bilmeyen, bilmezlikten gelen ya da anlamak istemeyen ama lıerşeyi herkesten iyi biliyormuş casına akıl öğretmek biçiminde önerilerde bulunan kimilerinin yanaşma ve yaranma çabası ya da gizli siyasal amaçlarla gündeme getirip savundukları ve devletin üst katlarının da katıldığını yaymaya çalıştıkları konular ve zamanlaması ilginçtir.
Bunlardan "Başkanlık Sistemi", ayrıntısı ilgili ve yetkililerce bilimsel düzeyde tartışılabilir, ülkemiz koşullarına uygun olmadığı gibi yararlı da değildir. Güçler ayrılığı ilkesinin özenle uygulanması ve yargı denetiminin etkinliği böyle bir yönteme gerek bırakmaz. Kişisel egemenliğe yol açacak bir önerinin sakıncası, yararından çoktur.
Temelde anayasal bir kavram ve kurum olan, başka türlü düşünülmesi olanaksız vatandaşlığı, aykırı örnekler vererek, devleti, ülkeyi ve ulusu dışlayarak, özgün adını anmayarak "anayasal vatandaşlık" biçiminde önermek, yanlışlıktan ötede yanılgıdır. Bireylerin oluşturdukları ulus,devletin kurucu öğesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin adını bölmeye ve paylaşmaya boylece etnik özellikleri siyasal ayrımlarla somutlaştırmaya yönelik çabalara olur verilemez. Her devletin bir ad. olur yurttaşlar da etnik kökenleri ne olursa olsun, yurttaşı oldukları devletin adıyla tanınır, onun vatandaşlığın, taşırlar. Türkiye Cumhuriyetimi kuran halk içindeki tüm değişik topluluklarla Türk Ulusu'dur. Ülkemizde uluslararası
antlaşmalar da belirtilen er dışında, özellikle müslüman azınlık herhangi biçimde azınlık sayılacak ya da çoğunluktan çıkarılıp azınlığa indirilecek bir topluluk yoktur Hiç bir uluslararası kural da böyle bir sava, kendi yazgısını belırleme hakkı vererek ayırmaya elverişli değildir.
Ülkemizde bir etnik topluluk sorunu değil, değişik ülke sorunlar, içinde değişik etnik topluluklar vardır. Yapay sorunlarla ulusal birliği bozmak isteyenlere yeni
savlar olanağı verecek, Türk Ulusu yapışma ve bilincine aykırı ödünsel tanımlara gerek yoktur. Anayasanın 66. maddesinin birinci fıkrası ayrılık ve ayrıcalık ,çın değil birlikteliği vurgulamak, kimi yersiz çekinmeler gidererek kimliği açıklama Özgürlüğünün engellenmediğini göstermek .çın düzenlenmiştir. Bu, bir ırk belirlemesi, vurgulaması ya da üstünlüğü değil, vatandaşlık adının belirtilmesi dir. Öngörülen "Türkiye Cumhuriyet. Vatandaşlığın dır. Ayrılık ve ayrıcalığı önleyen, birleştirici ve tümleyıcı tanım, vatandaşlığın adını öngörmektedir. Türk Ulusunun bireyi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşı olmaktan başka anlama gelmeyen, her zaman açıklanan etnik köken bağını kaldırmayan
anlatım biçimi yurttaşlar arasındaki eşitliği de vurgulamaktadır. Irka dayalı bir tanım söz konusu değildir. Yurttaşlık niteliği ve ulusal birlik vatandaşlıkla anlatılmış tın Türk Ulusu da ırkçılık anlayışı üzerine değil insanlık temeli üzerine kurulmuştur.
Bu konu özellikle ele alındığında aynı doğrultuda başka yazılış biçimleri, görüş ve öneriler de açıklanabilir. Dayatmalarla Cumlıuııyet in temeli olan ulusal nitelik değiştirilemez ulusal yapı bozulamaz. Tekil devlete aykırı istemler ve ayrı ulus savı dinlenemez.
Anayasa Mahkemesi nın siyasal partilerle ilgili kararlarında yinelediği gibi kimsenin etnik kimliği, soy kökekini açıklaması yasak değildir Böyle bir özgürlük bulunmadığı savı da gerçek dışıdır. Devlet dili Türkçe olup özel yaşamda anadil kullanılması yasağı da yoktur. Gizlendiği aşama aşama ortaya çıkarılacağı anlaşılan aykırı istemlere ortam ve olanak hazırlama niteliğindeki çabalarla yöntemler geçerli olamaz.
* Egemenlik bağsız-koşulsuz Türk Ulusunun olup TBMM'nin değildir. TBMM ulusal egemenliğin yasama-yürütme alanında yetkili kılındığı bir organdır Yargılama yetkisini, ulus adına, bağımsız mahkemeler kullanır. Bu yetkinin geçerliği ve saygınlığı için, ulusun egemenliğini Anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar, eliyle kullanacağı kuralı özenle korunmalıdır. Güçler ayrılığının bu doğal sonucu ulusal istençle ters düşmediği gibi olumsuzlukları da aykırılıkları önleyecek evrensel bir olgudur.
Bu bağlamda yasa çıkarma, af ve ölüm cezalarını onama dışında yargı konusun da yetkisi bulunmayan yasama organının yargı işlemlerini geciktirmesi, engellemesi düşünülemez. Anayasa Mahkemesi kararlarını geçersiz kılma ve sonuçsuz bırakma görünümündeki tutumlar, yasama organının yüceliğiyle bağdaşmaz.
Anayasa’nın geçici 15. maddesinin tümü değiştirilemiyorsa, son fıkrası ivedi değiştirilerek demokratik aydınlık sağlanabilir. Anayasanın 174. maddesindeki "devrim yasaları" teokrasiden demokrasiye geçişimiz, cumhuriyetin kuruluşu izleyen yıllardaki ayaklanma ve karşıtlıklar sonraki kalkışmalar ve girişimler, son yıllardaki acı ve utandırıcı olaylarla iç ve dış düşmanlıklar gözetilerek Anayasanın 4. maddesi kapsamına alınmalıdır.
Demokrasinin kaynağı ve koşulu olan Lâikliği, çağdaş devleti kurup bugünkü düzeye gelmemizi sağlayan Atatürk'ü kavrayamadıkları ve amaçlı biçimde yanlış tanıtıp kötüleyenlerin önerip özendirdikleri ayrılık olayları, ilkeleri güçlü tutmayı zorunlu kılmaktadır.
Demokrasiden yararlanarak, ulusal duygulan kullanarak, İstiklâl Marşı nın söylenmesini engelleyerek şeriat devleti için ayaklanma denemesi niteliğindeki yasa dışı toplantı ve yürüyüşlere dikkat edilmelidir. Polisimiz de tarafsızlığını korumalıdır.
Bağımsızlık, özgürlük ve egemenliğimizi, çağdaşlık ve aydınlanmayı sağlayan Ulusal Kurtuluş Savaşı Zaferi ni en büyük Türk Devrimi olan Cumhuriyet'le taçlandırarak seçimini demokrasi, hukuk devleti için yapan Türkiye de, din devleti oyunlarına olur verilemez. Ulusal, bölgesel ya da kentsel yeni şeyh ve dervişlere, siyasal şirket, siyasal tekke, zaviye ve dergâhlara geçerlik tanınamaz. Yasalar basit bir yargılama aracı değil, insanı, yaşamı ve devleti içeren bir kavramdır. Hukuksuz devlet, devletsiz hukuk olmayacağından, hukuk, adalet, iyilik ve güven için kullanılacağından, hukuku ve hukuk devletini, her zaman her durumda ve her koşulda savunacağız. Hukuk, bilimsel aydınlığımız dır.
Özgür, mutlu ve güven içinde yaşamak için baskı ve ateş değil, bağımsızlık ve istenç gerekir.
Çağdaşlığın ve insanlığın umudu hukuk, özsuyu adalettir. Hukuku, hukukçuyu ve hukuksal yöntemleri ulusal yaşamın her alanında başlıca öğe kılarak hukuk devletini güçlendirip yaşatabiliriz. Hukuksuz kalırsak hiç birimiz yaşayamayız. Devlet ve ülke hepimizindir. Değerlerini bildikçe, sorumluluklarımı unutmadıkça onurla yaşayacak ve yaşatacağız. Barış, dayanışma, uygar ilişkiler, çalışma, katılım ve özveri, gücümüze güç katacaktır.
Türkiye'mizin simgesi Atatürk'ü kimseyle karşılaştırmaz, kimseyle tartışmayız.
Hepinize esenlikler diliyor, saygı sunuyorum.
ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN'İN BİLİMSEL TOPLANTIYI AÇIŞ KONUŞMASI
Önce, vatan kurtarıcısı, devlet kurucusu, tüm çağdaş nitelikleriyle koruma andı içtiğimiz Cumhuriyeti emanet eden Yüce ATATÜRK'Ü ve arkadaşlarını bir kez daha şükranla anıyorum.
Kuruluş Yasamızın 58. Maddesi gereğince 25 Nisan'da düzenlenen "Kuruluş Günü" kapsamındaki bilimsel etkinlikleri her yıl artan bir ilgi ve doyuruculukla sürdürüyoruz. Anayasa Yargısı adlı 1994 etkinliğini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinin katkısıyla İstanbul'da gerçekleştirmekten büyük mutluluk duymaktayız. Bilimsel çağrıların yayılmasını sağlamak, olumlu sonuç almanın ilk koşulu olduğu gibi çalışmaları birlikte yürütmenin kazandıracağı güç, sorunların çözümü için başlıca dayanaktır. Bu bilinçle kurulan ilişki, bugün bizleri biraraya
getirmiştir.
Önerimizi anlayışla karşılayıp sıcaklıkla yaklaşan.,
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sayın Bülent BERKARDA'ya,
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sayın Pertev BİLGEN'e aynı zamanda,
Anayasa Mahkemesi Çağdaş Gelişmeleri Araştırma ve Eşgüdüm Merkezi Danışmanlığını yürüten Prof. Dr. Sayın Bakır ÇAĞLAR'a,
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sayın Ergin NOMER’e,
Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sayın Aysel ÇELİKEL'e yardımları ve konukseverlikleri için yürekten teşekkür ediyorum.
Uygulama ve öğreti işbirliği, daha gerçekçi, daha yapıcı ve daha sağlıklı çözümler getirecek değerli bir dayanışmadır.
Birkaç gün önce Kuruluş Yıl dönümü Töreninde söylediklerimi yinelediğimi belirtmekle yetiniyorum. Zaman almak istemiyorum.
"Bilgi, uzay, insan hakları çağı" olarak söz edilen yüzyılımız, kanımca "Anayasal demokrasi" çağı olarak anılacaktır. Anayasa Yargısının giderek etkinleşmesi, bağımsız yargının temelini oluşturduğu demokrasinin güçlenmesini sağlamıştır. Erkler ayrılığı ilkesinin hukuk devletinin ırası olduğu, insan haklarının evrensel bir kaynak niteliğiyle giderek bağımsızlık, özgürlük ve egemenliği hukukla dokuması gerçeği bilinçlere yerleşince, bireylerin ve ulusların özlemleri karşılanacak, barışın aydınlığı yaşanacaktır.
Ulusal bağlamda görüşlerin açıklanması olanağı saydığımız bilimsel etkinlikler, birleşilen konularda alacakları öncelikle yetkililere yardımcı olacaktır. Kesintiye uğrayan demokrasiyi bir tür güdümlü anayasalarla yenileyip sürdürmek uğraşısında karşılaşılan güçlükler, olumsuzluklar, giderilmeyen aykırılıklar ve çelişkiler, edinilmesi düşünülen yeni anayasa çalışmalarında gözetilecek olgulardır.
İyi ya da kötü örnek ayrımına gitmeden, geçmişten yararlanarak geleceği kurtarmak çabası, uygulama-öğreti dayanışmasıyla ürün verecektir.
Yargının bağımsızlığının kurumsal olarak gerçekleşmesi yanında çağdaş kurallarla demokratik hukuk devletinin tüm erdeminin yaşanması başlıca amaç olmalıdır. Yönetimin tüm işlerin ve eylemlerinin bağımsız yargının denetimine bağlı tutulmasıyla birlikte yasama organının Çalışmalarının denetimi de yararı sayısız bir gelişme olacaktır. Dokunulmazlığının sınırsız bir sorumsuzluk biçimine dönüşmesini önlemekten Anayasaya aykırı yasa ve KHK'ler çıkarmama, iptal edilmiş kuralları aynı biçimde yürürlüğe koymama, özeninin savsaklanması olanaksız anayasa ilke düzeyine gelmesini sağlayacak yollar araştırılmalıdır.
Kağıt üzerinde ve sözde kalmış insanlık hukuksallık ve demokratlık hepimizi sorumlu kılan birer ağır karanlıktır. Anayasanın bir ulusal onur oldugunu asla unutmuyoruz. Hukuku siyasallaştırmak yerine Siyaseti hukuksallaştırmak çabasının ortağı ne kadar fazla olursa o ölçüde gönenli ve görkemli oluruz.
Anayasa Yargısının önemi, Demokrasiyi gerçek ve çağdaş kılmak çabasına katkısı her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır.
Güçlüklere kimi olumsuz koşullara, kimi yoksunluk ve haksız eleştirilere karşın giderek artan bir başarıyla etkinliğimizi dokuyoruz.
Görüşlerden yararlanacak çalışmalarımıza tutulacak bilim ışıklarıyla yeni gelişmeler sağlayacağız.
Bugün başlayacak Sempozyumda dinleyip yararlanacağımız eleştirip açıklık kazanmasına çalışacağımız görüşler ulusumuzun yararına sunulmuş hizmet girişimleridir. Hepsi Anayasa Hukuku tarihinde layık olduğu yeri alacaktır.
Katkılarıyla değerlendiren tüm konuşmacılara İlgi duyarak katılan izleyicilere. Emeği geçen herkese teşekkür borcumu bu sözlerle ödemek yetersizdir.
Konuşmaları, kısa zamanda Anayasa Mahkemesi Yayınlarından birisi olarak sunacağız.
Hepinizi esenlik dilekleri, sevgi ve saygı ile selâmlıyorum.
https://www.anayasa.gov.tr/tr/baskan/eski-baskanlarin-konusmalari/yekta-gungor-ozden/
***