Vladimir Putin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Vladimir Putin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Kasım 2018 Çarşamba

Türk Akımı Projesi’nin Neresi “Türk!”

Türk Akımı Projesi’nin Neresi “Türk!”

Dr. Tuğçe Varol  
17 Ağustos 2016


Türkiye ve Rusya arasındaki 2002-2014 yılları arasındaki ekonomik ve siyasi ilişkiler, Erdoğan ve Putin ikilisinin de kişisel katkıları sayesinde giderek gelişme göstermiştir.

İki ülke arasındaki “enerji işbirliği” ise en çok bahsi geçen konulardan birisi olmuştur. Ancak zannedildiği gibi Türkiye ve Rusya arasında gerçek anlamda bir “enerji işbirliği” gerçekleşmemiştir. AKP döneminden önce imzalanan anlaşmalar neticesinde Rusya’nın Türkiye’ye doğal gaz ithalatı artmış ve AKP döneminde de Rus şirketleri Türk enerji sektörüne giriş yapma imkanı bulmuşlardır. Türkiye’nin ilk nükleer santral inşaatı ve işletmesi Rus Rosneft şirketine verilmiş, Rus Gazprom şirketinin alt şirketleri, Batı Hattı’ndan doğal gaz ithal eden şirketlere ortak olmuş ve hatta Trakya Elektrik Üretim şirketi Rus InterRAO tarafından satın alınmıştır. İki ülke arasındaki enerji işbirliğinden bahsedebilmek için iki ülke şirketlerinin ortak projeler gerçekleştirmesinden ya da karşılıklı alış-verişten bahsetmek gerekmektedir. Türkiye ve Rusya hiçbir zaman enerji alanında işbirliği yapamamıştır çünkü Türk tarafı hiç bir zaman masaya gerçekten Türkiye’nin enerji güvenliğine katkı yapmak için oturmamıştır.

Bugüne ışık tutmak için kısaca geriye dönecek olursak Rusya, 2007 yılında Ukrayna’yı by-pass edebilmek için İtalyan ENI şirketi ile birlikte Güney Akım doğal gaz boru hattı inşa edeceğini ilan etmiştir. Güney Akım projesine Avrupa Birliği’nden itirazlar gelse de İtalyan ENI, Fransız Electricité de France ve Alman Wintershall ortak olmuşlardır. Projeye göre boru hattının geçeceği Bulgaristan bölümü Bulgargaz ve Gazprom’un kuracakları ortak bir şirket ve Sırbistan bölümü ise Gazprom ve Srbjagas tarafından inşa edilecek ve işletilecekti. Türkiye’nin ise Güney Akım projesinin gerçekleşmesi için kendi münhasır ekonomik bölgesinden geçmesine ve inşaatın yapılmasına izin vermesi gerekiyordu. Türk tarafı Rusya ile görüşmelerde satın aldığı doğal gaz fiyatında indirim istemekten öteye gidememiştir. Hatta o günlerde Fransa’da kabul edilen sözde Ermeni soykırımı ile ilgili bir kanun kabul edilmiş ve Türkiye ile Fransa’nın arası açılmıştır. Türkiye’de Fransız mallarına “boykot yapalım” propagandası sürdürülürken, Türkiye, Fransız şirketinin de ortak olduğu Güney Akım boru hattının inşa edilmesine sessiz sedasız izin vermiştir. Rusya ile neredeyse üç ayda bir üst düzey görüşen Türk tarafının aklına bir türlü Güney Akım projesine bir Türk devlet şirketini de dahil etmek gelmemiştir. Oysa ki Samsun-Ceyhan petrol boru hattı projesinin gerçekleşmesi için dönemin Başbakanı Erdoğan’ın damadının CEO’su olduğu Çalık şirketi için görüşmeler gerçekleştirdiği bilinmekteydi.

Vladimir Putin’in Aralık 2014 tarihindeki Türkiye ziyaretinde aniden Güney Akım projesinin, Türk Akımı projesine dönüştürüldüğü ilan edilerek BOTAŞ ve Gazprom arasındaki ilk anlaşma imzalanmıştır. Türk Akımı projesinin aynı Güney Akım projesi gibi 63 milyar metre küp kapasite de olması ve Türkiye’nin de hattan yılda 15.75 milyar metre küp gaz alacağı ilan edilmiştir. Gazprom tarafından yayınlanan haritaya göre Türk Akımı Karadeniz’in altından geçtikten sonra Kıyıköy’e ulaşacak ve oradan Yunanistan’a geçecektir. Halbuki Türkiye, Türk Akımı projesinin Yunanistan’a değil, Bulgaristan üzerinden yeniden canlandırılacak Nabucco West projesi ile Orta Avrupa’ya gaz taşımasını beklemiştir. Zaten TANAP’ın gazı Trans-Adriyatik Boru Hattı (TAP) boru hattından Türkiye-Yunanistan sınırından Güney Avrupa’ya taşınacağına göre 47.25 milyar metre küp miktarındaki gazı kapasitesi ilk aşama da 12 milyar metre küp, daha sonra 20 milyar metre küp planlanan TAP boru hattı nasıl taşıyacaktı? Buna ilave olarak Rusya, Türk Akımı projesine ilave olarak Türkiye’nin Trakya bölgesinde kapasitesi 50 milyar metre küp olması planlanan bir de doğal gaz depolama tesisi kurmak istediğini bildirmiştir. Türkiye ise Türk Akımı ile ilgili boru hattı görüşmelerinde satın aldığı doğal gaz fiyatının düşürülmesini talep ederek, Haziran 2015 seçimlerinin ardından Meclis’te boru hattı inşaatı için gerekli izinleri geçireceğini taahhüt etmiştir.[1] Ancak AKP Haziran seçimlerinde istediği oyu alamamış ve Meclis’ten istenilen Türk Akımı izinleri geçirilememiştir. O arada ise Rus askerlerinin Eylül ayında Suriye’ye asker göndermesinin ardından Türk-Rus ilişkileri gerilmiş ve Türk Akımı projesi dondurulmuştur. Türk Akımı projesi Rus uçağının 24 Kasım 2015 tarihinde düşürülmesinin ardından değil, Eylül ayında Rus donanmasının Türk Boğazlarından geçerek Suriye’ye asker çıkarmasının ardından bozulmuştur.

Türk Akımı doğal gaz projesine gerekli izinleri alamayan Rusya, Türk Akımı projesini bir müddet daha erteleyerek başka bir projeye imza atmıştır: Kuzey Akım 2. 4 Eylül 2015 tarihinde, Rus askerlerinin Suriye’ye çıkmasından kısa süre önce, Rus Gazprom, Alman BASF, E.ON, Fransız ENGIE, Avusturyalı OMV ve İngiliz-Hollandalı Shell ile Vladivostok’ta Kuzey Akım 2 anlaşmasını imzalamıştır. Anlaşmaya göre projenin %51 hissesi Gazprom’un, geri kalan hisseler ise E.ON, Shell, OMV, BASF/Wintershall %10 ve ENGIE %9 hisse oranında paylaşılmıştır. Kuzey Akım 2’nin de aynı ilk Kuzey Akım projesine paralel olarak 55 milyar kapasite ile 2019 yılı sonuna kadar tamamlanması planlanmaktadır. Bu arada 2012 yılında iki fazı da tamamlanan ilk Kuzey Akım projesinin de %51 hissesi Rus Gazprom’a, %15.5’ar hissesi Alman Winstershall ve E.ON’a ve %9’ar hissesi de Fransız Gasuni ve ENGIE şirketlerine aittir. Avrupa Birliği içerisinde çeşitli itirazlara rağmen Kuzey Akım projesi tamamlanmış ve Kuzey Akım 2 projesi de yine alevlenen itirazlara rağmen başlatılmıştır.

Öncelikle Kuzey Akım 2 projesine 2019 yılı sonundan itibaren 55 milyar metre küp göndermek üzere anlaşma yapan Gazprom’un artık Türk Akımı projesine 2019-2020 tarihinden itibaren gönderecek aynı miktarlarda gaz üretmesi son derece zordur. Bu nedenle de Erdoğan ve Putin’in 9 Ağustos tarihinde St.Petersburg’da ilişkileri düzeltmek için yeniden bir araya geldiklerinde yaptıkları açıklama, Türk Akımı projesinin sadece Türkiye doğal gaz pazarına taşıyacak ilk faz boru hattı inşaatının tamamlanması hakkındadır. Zaten Türk Akımı projesinin kapasitesi nihai olarak da 32 milyar metre küpe düşürülmüş durumdadır. Putin ve Erdoğan’ın bir araya gelmesinin ardından Rus Enerji Bakanı Alexander Novak’ın yaptığı açıklamaya göre Türk Akımı projesinin Türkiye’ye gaz taşıyacak ilk ayağının 2019 yılının sonuna kadar tamamlanması ve ardından ikinci ayrı ayağının da inşası söz konusu olabilir.[2]  Sadece Türkiye pazarına yılda ilave olarak 14 milyar metre küp gaz sağlayabilmek için Rusya gerçekten bu kadar pahalı bir yatırımı gerçekleştirecek mi? Sadece Türkiye pazarı hedefleniyorsa Mavi Akım’ın kapasitesinin arttırılması daha az maliyetli olmaz mı? Bu soruların cevaplarını önümüzdeki günlerde göreceğiz çünkü şu anda Türk Akımı projesini sadece bir ayak olarak yapmak ne Türkiye için ne de Rusya için karlı değildir.

Türk Akımı projesi ile birlikte Rusya’nın Yunanistan ile gerçekleştirdiği projenin Yunanistan ayağı ile ilgili anlaşmaya da değinmekte yarar vardır. 2015 Haziran’ında Rusya ve Yunanistan, Türk Akımı projesinin Yunanistan ayağı için bir ön anlaşma imzalamıştır. Anlaşmaya göre Yunan ve Rus tarafı projenin %50-50 ortağı olacağı bir şirket kuracak ve Gazprom şirketi Yunanistan tarafından geçecek hatta hisse sahibi olmayacaktır. İki ülkenin kuracağı ve Rus kalkınma bankası tarafından finanse edilecek boru hattını böylece Rusya ve Yunanistan ortaklaşa yönetmeyi planlamaktadır.[3] Ekonomisi batmış Yunanistan bile Rusya ile boru hatları üzerine anlaşma yaparken şartların eşit olabilmesi için sonuna kadar pazarlık etmiş ve istediğini elde etmiştir. Oysa ki Türk Akımı projesinin tam olarak ayrıntılarının ne olduğunu, Türk ve Rus tarafları arasında neler konuşulduğunu halen bilememekteyiz. Projenin adı “Türk Akımı” ancak proje de Türk olan hiç bir şey bulunmamaktadır. Daha da önemlisi Türk kamuoyu Türk Akımı doğal gaz boru hattı projesinin ayrıntılarını hiçbir zaman öğrenemeyebilir çünkü Olağanüstü Hal, Türk hükümetinin Türk Akımı hakkındaki kararları Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirilmeden Bakanlar Kurulu’nda onaylanmasına olanak sağlamaktadır ve Rus tarafı da bunu çok iyi bilmektedir.[4]

Sonuç olarak akademisyen Özdemir’in[5] “ Koridor Olamazsın Demedik, Merkez Olamazsın Dedik” yazısına atıf yapacak olursak Türk Akımı projesi gerçekleşirse ki, halen gerçekleşme ihtimali zor, Türkiye yine sadece koridor olarak kalacaktır. Üstelik de koridorda Türkiye’nin de söz sahibi olabilmesi için Ankara’nın hiçbir politik vizyonu da politik gücü de bulunmamaktadır. Türkiye’nin Rusya ile gerçek anlamda “enerji işbirliği” yaptığından bahsetmemiz için Türk şirketlerinin Rus şirketleri ile ortak çalışmalar gerçekleştirmesi gerekmektedir. TPAO’nun kendi inisiyatifi ile Rusya’nın bir petrol sahasında çalışması bulunmaktadır ancak bu durum Türkiye ile Rusya enerji işbirliği yapıyor anlamına gelmemektedir. Türk Akımı projesine bir Türk devlet şirketinin ortak olamaması veya Rusya’nın Türkiye’de Rus şirketinin kontrolünde gaz depolama tesisi kurması Türk enerji güvenliği açısından son derece olumsuz bir gelişme olacaktır. Türkiye’nin kesinlikle Rusya ile enerji işbirliği kurması gerekmektedir. Bunun için önünde onlarca Avrupalı şirketlerin nasıl çalıştığına dair örnekler mevcuttur. Türk Akımı projesi için Ankara’nın eşit şartlar talep etmesi ve elde etmesi halinde proje Türkiye için çok büyük jeostratejik bir kazanç olabilir ancak bunu yapabilmek için Türkiye’nin Rusya’dan başka çaresi kalmamış bir imaj vermemesi gerekmektedir. Mevcut haliyle Türk Akımı projesi, “Rus Akım’ından başka bir şey değildir.

[1]Haber Türk, “Medvedev: ‘Türk Akımı’ Projesi İçin Türkiye’de Yeni Hükümeti Bekliyoruz”, 24 Temmuz 2015, http://www.haberturk.com/dunya/haber/1107117-medvedev-turk-akimi-projesi-icin-turkiyedeki-yeni-hukumeti-bekliyoruz

[2]Sputnik, “Turkish Stream Draft Deal Envisions One Leg By End of 2019”, 9 Ağustos 2016, http://sputniknews.com/business/20160809/1044101017/turkish-stream-leg-2019.html

[3]Elena Holodny, “Greece is Now Officially a Part of Russia’s Big New Gas Plan”, Business Insider, 19 Haziran 2015, http://www.businessinsider.com/greece-is-now-officially-a-part-of-russia-big-new-gas-plan-2015-6

[4]Davir O’Byrne, “Turkey’s Coup and ts Gas Supply Plans”, 21 Temmuz 2016, Natural Gas Europe, http://www.naturalgaseurope.com/turkeys-coup-and-energy-plans-30711

[5]Volkan Özdemir, “Türk Dış Enerji Politikası (TANAP Örneği): Koridor Olamazsın Demedik, Merkez Olamazsın Dedik!”, EPPEN, 26 Mart 2015, http://www.eppen.org/index.php?sayfa=Yorumlar&link=&makale=183


https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/enerji-ve-enerji-guvenligi-arastirmalari-merkezi/turk-akimi-projesinin-neresi-turk

***

7 Nisan 2018 Cumartesi

Türkiye NATO'dan çıkıp komşularına dönmelidir.,



Türkiye NATO'dan çıkıp komşularına dönmelidir.,

14.09.2007



Türkiye NATO'dan çıkıp komşularına dönmelidir, Bugünkü konjonktüre baktığınız zaman ABD ile olan ilişkilerinizde biz dost bir ülkenin ilişkileri şeklinde bir yansımayı görmüyoruz Türkiye, bulunduğu coğrafya nedeniyle Irak, İran, Suriye, Rusya ve  Kafkas Cumhuriyetleri ile de iyi ilişkiler kurmalıdır Putin, 6 Aralık 2004 tarihinde yaptığı Anıtkabir ziyaretinde 'Atatürk'ün yolundan gidiyoruz' diyerek, aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini, bazı Türk politikacılarına hatırlatmak ister gibiydi RUSYA, gerek Avrasya coğrafyasında, gerekse Asya kıtasında önemli hamlelerde bulunurken, özellikle Türkiye ile ilişkilerinde de çok dikkatli bir yol izlemeye özen gösterdi. 5-6 Aralık 2004 tarihlerinde Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulunan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 6 Aralık 2004 tarihinde yaptığı Anıtkabir ziyaretinde 'Atatürk'ün yolundan gidiyoruz' diyerek, aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini, bazı Türk politikacılarına hatırlatmak ister gibiydi. Rusya ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin 2000'li yıllardaki seyrine baktığımızda ise, karşımıza ilk olarak askeri ilişkilerdeki canlanma dikkatleri çekiyor. Özellikle 2000'li yılların başında Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüten emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun Rus Genelkurmayı ile kurduğu sıcak ilişki, daha sonra da devam etti. Genelkurmay Başkanları arasında imzalanan anlaşma barışa katkıyı amaçladı14-16 Ocak 2002'de  Türkiye'ye gelen Rusya Genelkurmay Başkanı Anatoli Kvaşnin ile imzalanan askeri işbirliği anlaşması, beklediği yankıyı bulamadı. ABD Genelkurmayı ile imzalanabilecek benzeri bir anlaşma gündeme manşetten girebilecekken, Rusya Genelkurmayı ile yapılan bu anlaşma, gazetelerde dış haberler servisinin hazırladığı küçük bir haber olarak girdi. Ancak iş öyle değildi. 'Askeri Alanda İşbirliği Çerçeve ve Askeri Personel Eğitim İşbirliği Anlaşması', iki Genelkurmay Başkanı arasında imzalandı. İmza töreninde konuşan Orgeneral Kıvrıkoğlu, iki büyük dost ülke silahlı kuvvetleri arasındaki işbirliğini hukuki bir temele oturtmak ve geliştirmek amacıyla, bu anlaşmayı imzalamak üzere bir araya gelmekten mutluluk duyduğunu söyledi. Karşılıklı çıkar ve iyi niyet esaslarına dayanan bu işbirliğinin, iki ülke arasındaki ilişkilere iyi bir ivme kazandıracağına inandığını belirten Orgeneral Kıvrıkoğlu, bu ilişkilerin iki ülke halkının kaynaşmasına ve dünya barışına da katkıda bulunacağını ifade etti. Karadeniz'deki işbirliği önemli'Rusya Federasyonu ve Türkiye arasındaki dostluk ve işbirliğinin bir göstergesi olan bu anlaşmanın, iki ülke silahlı kuvvetlerinin Karadeniz'deki ortak çabalarının, bölge ülkeleri için de güzel bir örnek teşkil edeceğini düşünüyorum. 

Bu işbirliğini imzalanacak diğer anlaşma ve protokoller takip edecektir' diyen Kıvrıkoğlu'ndan sonra söz alan Orgeneral Kvaşnin ise Türk meslektaşının söylediklerine aynen katıldığını belirtti. Türkiye ve Rusya'ya büyük sorumluluk düştüğünü vurgulayan Orgeneral Kvaşnin, 'Çünkü bizler aynı coğrafya içinde yaşıyoruz. İmzalayacağımız anlaşma, hem askeri eğitim, hem de askeri teknik işbirliğimizin geliştirilmesine katkıda bulunacak.' dedi. Söz konusu anlaşma ile iki ülke arasındaki askeri ilişkilerinin hukuki zemininin oluşturulması ve özellikle askeri ilişkilerin muhtelif alanlarda tesisinin geliştirilmesi öngörüldü. 


Bu ziyaret için o dönemlerde 'Dünya dengeleri değişiyor' yorumları dahi yapıldı. Putin ve 10. Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer, 25 Haziran 2007’deki Karadeniz  Ekonomik İşbirliği (KEİ) zirvesinde Çırağan’da biraraya gelmiş, ikili ilişkileri ele almışlardı.

Rusya ve İran'la arayış içine girmeli KIVRIKOĞLU Paşa da Rusya'ya bir ziyaret düzenledi. 3 Haziran 2002'de başlayan ziyarette askeri-teknolojik ilişkiler ve işbirliğini güçlendirmenin yolları tartışıldı. İlişkilerin arttığı dönemde, akıllara, dönemin Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç'ın açıklamaları geldi. 7 Mart 2002’de Harp Akademileri Komutanlığı'nın 'Türkiye'nin Etrafında Barış Kuşağı Nasıl Oluşturulur' konulu sempozyumda, Erol Manisalı konuşmaktadır: 'Hoşlanalım, hoşlanmayalım AB kesinlikle Hıristiyan kulübüdür. AB bizim yararımızadır ancak, pazarı ele geçirecekse, ulusal sanayiyi bitirecekse, bürokrasiyi Brüksel'den yönetecekse, Kıbrıs, Avrupa ordusu, PKK ve Ermeni konularında Türkiye'ye taban tabana zıt koşullar öne sürüp, 'Aksi halde olmaz' derse, 'Beni bölmek istiyor, içine almamak için bütün koşulları öne sürüyor' derim' Söz alan Kılınç Paşa  ayağa kalkar ve ses getiren, şu açıklamayı yapar: 'Öncelikle şahsi görüşlerimi açıkladığımı bilmenizi istiyorum. Manisalı Hoca'nın sözüne katılıyorum. Türkiye'nin yeni arayışlar içinde olması bir ihtiyaç. Bunun da en doğru yöntemi zannediyorum, Rusya ile birlikte, ABD'yi göz ardı etmeksizin mümkünse İran'ı da içerecek şekilde arayış içinde olunması. Türkiye, AB'den hiç yardım görmemiştir. 

AB, Türkiye'yi ilgilendiren sorunlara menfi bakıyor.' Amerika dostça davranmıyor TUNCER Kılınç Paşa’nın sözleri günlerce tartışılır. Kimisi, Kılınç Paşa'yı yerden yere vururken, kimisi büyük destek verir. Kılınç Paşa'nın yaptığı çalışmalar yavaş yavaş, suç gibi gösterilmeye başlanır, Paşa'nın şebekeler kurmaya çalıştığı bile neredeyse ilan edilir. Peki Paşa'nın 'şahsi görüşlerim' diyerek yansıttığı sözleri gerçekten de kişisel düşünceleri midir, yoksa Türk Silahlı Kuvvetleri içinde de o dönemden itibaren bir AB karşıtlığı söz konusu mudur? 

Tuncer Paşa, o gün 'kişisel düşüncelerini' açıkladığını her sohbette dile getiriyor. Ancak şunu da eklemeyi ihmal etmiyor: 'Görülmesi gereken gerçekleri dile getirdim.' Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın son dönemde, Kara Kuvvetleri Komutanı iken söylediği sözleri de hesaba katarsak, özellikle de Putin'in izlediği politikalar neticesinde iki ülke arasındaki yakınlaşmayı göz önüne getirirsek, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde AB'ye karşı bir duruşun oluştuğu da artık yadsınamaz bir gerçek Samimi değil Tuncer Kılınç Paşa ise bu konuda ısrarlı. İran ve Rusya, hatta buna Çin, Hindistan gibi ülkeleri de katarak Türkiye'nin önünün açılabileceğini dile getiriyor. Ancak Kılınç Paşa en çarpıcı önerisi şöyle: 'NATO'dan çıkalım' Tuncer Kılınç, önerisinin nedenini de şu sözlerle açıklıyor: 'Türkiye öncelikle, stratejik anlamda kimlerle bağı varsa, o bağları çözmesi lazım. 

Sağlam düşünüp, bugünün konjonktüründe, kendi bekası açısından ileriye dönük hangi tehditlerle karşı karşıya kalabilir, bunları yeniden iyi değerlendirebilmek için ayaklarındaki bağı çözmesi lazım. Bu bağlardan bir tanesi NATO'dur. 
Eğer NATO'dan sıyrılırsanız, ABD'nin size bakışının ne kadar doğru olup olmadığının, hayrınıza veya şerrinize olup olmadığının kararını daha kolay verirsiniz. Bugün Amerika, Türkiye'ye zaman zaman stratejik dost diye bakıyor, ama hiçbir zaman dostça davranmıyor.'Türk askerine karşılar Kılınç Paşa, ABD'nin Türkiye'ye dostça davranmadığı gerçeğini, üzerine basa basa söylüyor: 'Bugünkü konjonktüre baktığınız zaman ABD ile olan ilişkilerinizde biz dost bir ülkenin ilişkileri şeklinde bir yansımayı görmüyoruz. Gördüğümüz Irak'ta Kürtlerden yana bir ABD, Türkiye'nin Yunanistan'la olan bir takım ilişkilerinde oraya daha müzahir bir ABD, Kıbrıs'ta Türk askeri istemeyen bir ABD, Ortadoğu'nuin yeniden şekillenmesinde Türkiye'ye bir başka bakan ABD vs. Bütün bunları iyi tahlil edebilmek açısından, dediğim gibi bağlarımızı çözeceğiz.'Eşit mesafede politikalar şart NATO'dan çıktıktan sonra da Türkiye'nin atması gereken adımları  da açıklayan Kılınç Paşa, 'Kimseye bağımlı olmadan' uyarısını da yaparak şu çözüm önerisini getiriyor: 'Türkiye, bulunduğu coğrafya nedeniyle bir defa komşularıyla çok iyi ilişkiler içerisinde olmak mecburiyetindedir. 

Irak, İran, Suriye, Rusya, Kafkas Cumhuriyetleri ile iyi ilişkiler kurulmalı.Tabiî ki tarihiyle, diliyle, kültürüyle bize yakın olan Türk devletleriyle bağımızı ayrı tutuyorum. Dengeleri koruyacak,ulusal çıkarlarımızı ön planda tutacak, başkalarının çıkarlarına hizmet vermeyen bir tutum içerisinde olmak gerek. Yani NATO'dan kopup, ben Rusya'yla çok iç içe bir politika izleyeceğim mantığı da doğru değil. Ama daha bağımsız hareket edebilen, ama yeri geldiği zaman Rusya'nın olanaklarından yararlanabilen, yeri geldiği zaman diğer potansiyel imkanları olanlarla işbirliğinden hiçbir sıkıntı duymayacak bir Türkiye.' Şangay İşbirliği Örgütü'nü hatırlatan Tuncer Kılınç, Türkiye'nin Rusya, Çin ve Türk cumhuriyetlerinin bulunduğu bu yapıya, ilk aşamada gözlemci olarak katılması gerektiğinin altını çizdi. Kılınç, Putin için ise kişilikli  bir dış politika izliyor” diyor 
Kaynak Yeniçağ: Türkiye NATOdan çıkıp komşularına dönmelidir 

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/turkiye-natodan-cikip-komsularina-donmelidir-1454h.htm