TURGAY YERLİKAYA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TURGAY YERLİKAYA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Kasım 2020 Cumartesi

TERÖRÜN MEDYATİKLEŞTİRİLMESİ PKK ÖRNEĞI BÖLÜM 1

 TERÖRÜN  MEDYATİKLEŞTİRİLMESİ PKK ÖRNEĞİ BÖLÜM 1 


TURGAY YERLİKAYA ,MEDYA VE TERÖR, İLİŞKİSİNİN BOYUTLARI, ÜZERİNE TEORİK BİR ÇERÇEVE,TERÖRÜN MEDYATİKLEŞTİRİLMESİ,





TURGAY YERLIKAYA,
SETA 
SETA Kitapları 61 
ISBN: 978-625-7040-42-6 
© 2020 SET Vakfı İktisadi İşletmesi 
1. Baskı: Haziran 2020, İstanbul 
Bu yayının tüm hakları SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’na aittir. SETA’nın izni olmaksızın yayının tümünün veya bir kısmının 
elektronik veya mekanik (fotokopi, kayıt ve bilgi depolama vd.) yollarla basımı, yayımı, çoğaltılması veya dağıtımı yapılamaz. Kaynak 
göstermek suretiyle alıntı yapılabilir. 
Editör: Mehmet Akif Memmi 
Düzelti: Mustafa Said İşeri 
Kapak: Erkan Söğüt 
Baskı ve Cilt: Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş., İstanbul 
SETA Kitapları 
Nenehatun Cd. No: 66 GOP Çankaya 06700 Ankara 
Tel: +90 312 551 21 00 | Faks: +90 312 551 21 90 
www.setav.org | info@setav.org 

İÇİNDEKİLER 
TAKDİM 7 
GİRİŞ 9 
MEDYA VE TERÖR İLİŞKİSİNİN BOYUTLARI ÜZERİNE TEORİK BİR ÇERÇEVE: TERÖRÜN MEDYATİKLEŞTİRİLMESİ 19 
TURGAY YERLİKAYA 
KÜLTÜR-SANAT PERDESİNİN ARKASINDA PKK’NIN MEDYA YOLUYLA EGZOTİKLEŞTİRİLMESİ 39 
SERTAÇ TİMUR DEMİR 
SURİYE İÇ SAVAŞI ÖZELİNDE PKK/YPG’NİN THE WALL STREET JOURNAL VE THE GUARDIAN GAZETELERİNİN HABERLERİNDE ÇERÇEVELENMESİ 59 
ZEYNEP BAYRAMOĞLU 
İNGİLİZ BASININDA DEAŞ VE PYD/YPG TEMSİLLERİ: BİR ÇERÇEVELEME ANALİZİ 87 
İBRAHİM EFE, OSMAN ÜLKER 

CUMHURİYET, SÖZCÜ VE BİRGÜN GAZETELERİNİN MANŞET VE KÖŞE YAZILARINDA PKK TERÖR SALDIRILARI 
METİN EROL,KEVSER HÜLYA AKDEMİR 117 
SOSYAL MEDYA VE TERÖR: PKK VE YOUTUBE ÖRNEĞİ YASEMİN GÜNEY 157 
BATI’NIN DİRENİŞÇİLERİ, PKK’NIN ÇOCUK SAVAŞÇILARI 
MERYEM İLAYDA ATLAS 177 
SONUÇ 
TURGAY YERLİKAYA 201 

TAKDİM 

Kitle iletişim araçları, terör örgütleri açısından oldukça önemli bir işlev 
görmektedir. Nitekim terör örgütleri yaptıkları saldırıların öncesi ve 
sonrasında, medya aracılığıyla örgütün ismini duyurma, propaganda 
yapma, saldırının medya aracılığıyla geniş kitlelere yayılmasını sağlama 
ve bu yolla toplumda panik, çaresizlik, ümitsizlik ve yılgınlık oluşturma 
amacındadır. Bu bakımdan medya üzerinden dolayımlanan terör 
ve terör örgütleri, kitleler üzerinde medya aracılığıyla doğrudan ve dolaylı 
biçimlerde etki yaratmaya çalışmaktadır. Bu nedenle terör örgütleri 
ve kitle iletişim araçları arasında doğrudan ve dolaylı ilişki modelleri 
söz konusudur. Ayrıca terör örgütleri konvansiyonel medya araçlarına 
sahip olmasının yanı sıra yeni medya olanaklarına da eklemlenmekte ve 
bu yolla daha sofistike iletişim modellerini tercih etmektedir. 

Terör örgütlerinin medyayı kendi stratejileri doğrultusunda kullanmalarının 
yanı sıra terörün medyada bir konu olarak varlık göstermesi, medya ve terör ilişkisi açısından incelenmesi gereken bir husustur. Bu kitap çalışması, medya-terör ilişkisinin farklı boyutlarını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda kitaptaki bölümler, medya-terör ilişkisi konusundaki sınırlı literatüre hem teorik hem de pratik katkılar sunmayı amaçlamaktadır. PKK terör örgütü ve medya üzerine oldukça sınırlı bir literatürün söz konusu olması ise bu kitabın çıkış noktasını teşkil etmektedir. 

Söz konusu literatürün özellikle güvenlik çalışmalarına yoğunlaşması, 
medyatikleştirme olgusunun gözlerden kaçırılmasına neden olmuştur. 

Bu doğrultuda bir boşluğu doldurmayı amaçlayan çalışmada, farklı tema ve tematikler üzerinden medya ve terör ilişkisi ele alınmaktadır. PKK terör örgütü uzun yıllardır Türkiye’de asimetrik yöntemlerle terör saldırıları düzenlemekte ve bu saldırıları medya aracılığıyla daha fazla görünür kılmaya çalışmaktadır. Yakın tarihe bakıldığında bile PKK’nın Türkiye Cumhuriyeti devleti ve halkına karşı terör saldırılarının söz konusu olduğu görülmektedir. 2016’da artan PKK’nın terör  eylemleri ve DEAŞ militanlarının Türkiye’de gerçekleştirdiğisaldırılar sonrasında da medyanın teröre yaklaşımı konusu yeniden gündeme geldi. Nitekim medya organları terör saldırılarını gündeme getirirken bazen doğrundan bazen de dolaylı yollarla örgütün amaçlarına hizmet etmektedirler. Medyanın terörü haberleştirmesi konusu IRA (İrlanda Cumhuriyet Ordusu) ve diğer örneklerde de görüleceği üzere birçok tartışmaya yol açmıştır. Bu sebeple terörün medyatikleştirilmesi konusu 
sadece terör örgütlerinin propagandası ile sınırlı bir husus değildir. 

Bu bağlamda medya-terör ilişkisi özelinde Türkiye’de dikkat çekilmesi gereken en önemli konuların başında medyanın teröre yaklaşım biçimi gelmektedir. İfade özgürlüğünün bir türevi olarak değerlendirilen basın özgürlüğü, zaman zaman mutlak bir özgürlük olarak kabul edilmekte ve devletlerin güvenlik öncelikleri göz ardı edilmektedir. Özgürlük-güvenlik denkleminin özgürlükler lehine genişletilmesi de bu anlamda dolaylı biçimde terör örgütlerinin işlerin kolaylaştırmakta ve 
normatif çerçeveyi aşan bir pratik durumu ortaya çıkartmaktadır. 

Bu kitap çalışması genelde terör ve medya ilişkisinin muhtelif boyutlarını ortaya koymakta, özelde ise bir örnek olarak PKK terör örgütünün hem doğrudan medya kullanımı hem de dolaylı olarak medyatikleştirilmesi meselesini incelemektedir. 

Prof. Dr. Burhanettin Duran 
SETA Genel Koordinatörü 


GİRİŞ 

TURGAY YERLİKAYA* 
* Dr. Öğretim Üyesi, İstanbul Üniversitesi ve SETA 


Medya toplumsal gerçekliğin inşası ve algılanmasında etkili bir araçtır. Ortaya çıktığı andan itibaren farklı formlarda da olsa sosyopolitik hayata etkileri itibarıyla önemli bir işlev icra etmektedir. Nitekim medyanın farklı formları, tarihsel süreç içerisinde gündelik hayata etki etmiş ve dönüştürücü bir rol oynamıştır. Medya bu anlamıyla toplumsal değişmeye etki eden bir unsur olarak ele alınmış ve modernleştirici bir araç olarak kabul edilmiştir. Bu sebeple medya, hem toplumsal alanın inşası hem de yeniden organizasyonu sürecinde araçsallaştırılmış ve farklı amaçlarla kullanılagelmiştir. Medyanın kullanılma biçimleri, onun hangi amaçlar için işlevselleştirildiği ile de yakından ilişkilidir. 

Medya, öteden bu yana bilgilendirici bir araç rolünü icra etmiştir. Bu bilgilendirme süreci, kimi zaman kamuoyu oluşturmak kimi zaman da kitleleri istenilen yönde hareket ettirmek yönünde gerçekleşmektedir. Medya araçlarının geleneksel dönemdeki tek yönlü ve “bilgilendirme” (mediation) işlevi günümüzde radikal bir dönüşüm geçirmiş ve medya kendi mantığı çerçevesinde bir enformatik akta-
rım aracı haline gelmiştir. “Medyatikleştirme” (mediatization) olarak tarif edilen bu dönüşüm, medyanın insanlar üzerinde sosyolojik ve politik etkisinin arttığı bir duruma işaret etmektedir. Bu süreç, toplumsal ve kültürel alan ile medya arasında tek yönlü bir ilişkinin ortadan kalktığı, “medya mantığı”nın (media logic) içeriği biçimlendirdiği ve dolayımlama kültürünün en üst seviyelere çıktığı bir ilişki 
biçimi anlamına gelmektedir. 

Günümüzdeki dijital çeşitlilikle birlikte düşünüldüğünde medyatikleştirme sürecinin ivme kazandığı ve toplumsal gerçekliğin farklı formlar aldığı bir çeşitlilikten söz edilebilmektedir. Hakikatin yoğun enformasyon ile örtüldüğü bu dönem kimilerine göre sanal gerçekliklerin üretildiği “hakikat sonrası” (post-truth) bir çağa işaret etmektedir. Öyle ki günümüzdeki medya kullanım alışkanlıkları konvansiyonel 
olandan bir hayli farklılaşmış ve “yeni medya” olarak tarif edilen yapısal dönüşüm, gündelik hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olmuştur. 
Dijital araç ve ortamlarla artan medya kullanımı, medya dolayımının ivmesini yükselttiği ve hemen her olayın söz konusu medya üzerinden şekillendiği bir vasatı ortaya çıkartmış ve siyasi, sosyolojik ve ekonomik olan her şey bu vasattan etkilenir olmuştur. 

Günümüz dünyasında propaganda ve manipülasyon faaliyeti açısından da önemli bir araç olan kitle iletişim araçları, sosyopolitik gündemi oluşturmada önemli bir güç olmasının yanı sıra terör örgütleri tarafından da yoğun biçimde kullanılmakta dır. Nitekim terör örgütleri yaptıkları saldırıların öncesi ve sonrasında, medya aracılığıyla örgütün ismini duyurma, propaganda yapma, saldırının medya aracılığıyla geniş kitlelere yayılmasını sağlama ve bu yolla toplumda panik, çaresizlik, ümitsizlik ve yılgınlık oluşturma amacındadır. Bu bakımdan medya 
üzerinden dolayımlanan terör ve terör örgütleri, kitleler üzerinde medya aracılığıyla doğrudan ve dolaylı biçimlerde etki yaratmaya çalışmaktadır. 

Bu açıdan bakıldığında terör örgütleri ve kitle iletişim araçları arasında doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki yönlü bir ilişki söz konusudur. 

Birincisi kitle iletişim araçlarını kullanarak militan devşirmek ve meşruiyet üretmek, ikincisi ise medyatikleşen terör üzerinden kitlelerde bıkkınlık yaratarak hedeflenen psikolojik etkiyi oluşturmaktır. 

Bu açıdan bakıldığında terör örgütlerinin medyayı kendi stratejileri doğrultusunda kullanmalarının yanı sıra terörün medyada bir konu olarak varlık göstermesi, medya ve terör ilişkisi açısından incelenmesi gereken bir husustur. Bu kitap çalışması medya-terör ilişkisinin farklı boyutlarını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda kitaptaki bölümler, medya-terör ilişkisi üzerine söz konusu olan sınırlı literatüre hem teorik hem de pratik katkılar sunmayı amaçlamaktadır. Zira söz konusu alandaki literatür oldukça sınırlı olmakla birlikte spesifik olarak belirli amaçlar doğrultusunda sınırlı bir gündemle dar bir kapsamda ele alınmıştır. Öyle ki hem dünyada hem de Türkiye’de bu kitabın konusu olan PKK terör örgütü ve medya üzerine oldukça sınırlı bir literatür söz konusudur. PKK üzerine olan söz konusu sınırlı literatürün özellikle güvenlik çalışmalarına yoğunlaşması, medyatikleştirme olgusunun gözlerden kaçmasına neden olmuştur. Bu doğrultuda bir boşluğu doldurmayı amaçlayan çalışmada, farklı tema ve tematikler üzerinden medya ve terör ilişkisi ortaya koyulmaktadır. 

Kitap, Turgay Yerlikaya’nın kaleme aldığı “Medya ve Terör İlişkisinin Boyutları Üzerine Teorik Bir Çerçeve: Terörün Medyatikleştirilmesi” başlıklı makale ile başlamaktadır. Yerlikaya bahse konu makalede medya-terör ilişkisini medyatikleştir me (mediatization) çerçevesinde inceleyerek konuya ilişkin teorik bir çerçeve ortaya koymaktadır. Her şeyin dolayımlanması yani “her şeyin artarak medya üzerinden gerçekleşmesi” olarak tarif edilen medyatikleştirme olgusu makale içerisinde farklı boyutlarıyla ortaya koyulmaktadır. Medyatikleştirme olgusunun günümüzdeki dijital dönüşümle birlikte düşünüldüğünde çok daha 
baskın bir sosyolojik olgu olduğu ele alınmış ve dijitalleşmenin, medyatikleştirme 
sürecini farklı bir evreye taşıdığı tartışılmıştır. Bu bağlamda medyanın terörle ilişkisinin boyutları ve amaçları üzerine tartışma yapılmış, sınırlı bir literatürün ortaya koyduğu kapsam ele alınmıştır. 

Terör ve terör örgütlerinin hem medyayı kullanma hem de medya üzerinden haber konusu olmaları konusu yine medyatikleştirme bağlamı üzerinden düşünülmüştür. Bu bağlamda terörün medyatikleştirilmesi olgusunun modern anlamda ilk örneklerinden sayılabilecek IRA ve İngiliz medyası örneği üzerinden dünya örneklerine ilişkin bir çerçeve çizilmiştir. Çalışmada ayrıca ayrılıkçı terörün uzun yıllardır yaşandığı Türkiye örneği PKK üzerinden incelenmiş ve PKK’nın hem kendi 
imkan ve araçları ile propaganda yapması hem de medyatikleştirilme boyutu ortaya koyulmuştur. 1978’de kurulan ve güvenlik güçlerine karşı ilk eylemini 1984’te gerçekleştiren PKK (Kürdistan İşçi Partisi) ve medya ilişkisi bu anlamda kitabın da temel odağıdır. PKK’nın medya-tikleştirilmesi olgusu bu yönüyle hem ulusal hem uluslararası hem de dijital araçların içerisinde olduğu bir çoklu bağlamı ihtiva etmektedir. 

Bu bağlamda Türkiye’nin 70’lerden bu yana mücadele ettiği etnik-ayrılıkçı 
bir terör örgütü olan PKK’nın hem ulusal hem de uluslararası medya üzerinden medyatikleştirilmesi olgusu farklı boyutları ile analiz edilmiştir. Bu katkı terörü sadece güvenlik perspektifine hapseden yaklaşımların ötesine geçmesinin yanı sıra medya-terör ilişkisine dair teorik bir perspektif ortaya koyması yönüyle de önemlidir. 

Kitabın sonraki çalışması ise Sertaç Timur Demir tarafından kaleme 
alınan “Kültür-Sanat Perdesinin Arkasında PKK’nın Medya Yoluyla  Egzotikleştirilmesi”  başlıklı makaledir. Timur söz konusu makalesinde 
terör ve medya arasındaki çoklu etkileşim üzerine yoğunlaşmış ve terör örgütlerinin medyayı nasıl ve ne amaçla kullandığı üzerinde durmuştur. Makale terör örgütlerinin medyayı kullanmasındaki amaç ve stratejileri ortaya koymakta ve münhasıran PKK üzerinden bu ilişkinin boyutlarını ortaya koymaktadır. Timur’un bu çalışmadaki iddiası, PKK terör örgütünün medya merkezli bir terör örgütü olduğu kadar, kültür-sanat faaliyetlerini eylemsel devamlılığının merkezine 
yerleştirmiş bir örgüt olduğudur. Timur’un bu iddiası örgütün medyayı sadece propaganda amaçlı kullanmadığı, bunun yanı sıra kül-tür-sanat alanının imkanlarını da seferber ettiğini içermektedir. Timur’a göre gündelik yaşamın dijitalleşmesi ve iletişim teknolojilerinin yaşadığı dönüşüme paralel olarak propaganda imkanları genişleyen terör örgütü, müzik parçaları, klipler ve sinema gibi türler üzerinden motivasyon geliştirmekte, ideolojik söylemini manipülatif bir şekilde uzak coğrafyalara da ulaştırabilmektedir. 

Timur’un makalesinde dikkat çeken bir nokta da PKK’nın konvansiyonel 
medya stratejilerinin ötesinde bir yöntem ile hareket ettiği tezidir. Bu tez örgütün, kültür ve sanat gibi çoğunlukla estetize/mistifike edilmeye müsait sahaları organize ettiği ve kültür-sanat alanının imkanlarını kullanarak kitleler üzerinde psikolojik bir etki bırakmak istediği argümanına dayanmaktadır. Bu nedenle örgütün takip ettiği bu strateji ve geliştirdiği yeni teknikler, geleneksel iletişim stratejilerinden çok daha sofistike ve tesirli olmaktadır. Örgütün söz konusu 
sofistike yöntemleri takip etmesi ise örgütün özellikle dış kamuoyu ve 
doğrudan hedef kitlesinin dışında kalan kesimlerde yaratmak istediği 
izlenim ile yakından ilişkilidir. Örgüt bu yolla özellikle dış kamuoyunda 
şiddet pratiklerini çekinmeden sergileyen bir terör örgütü olarak değil de kültür-sanat alanına sempati ile yaklaşan bir kültür üreticisi olarak kodlanmak istemektedir. 

Timur bu makalesinde medya ve PKK arasındaki ilişkinin sanılanın ötesinde bir mahiyet arz ettiği üzerinde durmaktadır. Bu nedenle medyanın hemen her sahasında etkinlik gösteren örgütün çeşitli kültür-sanat etkinlikleri üzerinden şiddet temayüllerini ve kanlı eylemlerini örtbas etmeye çalışmasının ifşası büyük önem taşımaktadır. Bu ifşa ise geleneksel ve sosyal medyayı göz ardı etmeksizin, ana eksen olarak beyaz perdeye, sahnelere, tablolara, edebiyat sayfalarına, dinletilere, konserlere, performanslara ve diğer sanatsal uygulama ve temsillere 
odaklanılarak ortaya koyulmaktadır. Söz konusu temsil türleri ile örgütün 
kurduğu ilişki Medya Haber, Yeni Özgür Politika, ANF Türkçe ve ANHA Hawar News’in internet yayınları üzerinden örgütün sözcülüğüne hizmet eden haber kaynakları üzerinden incelenmiştir. Timur’un bu makalesi, örgütün hem geleneksel hem de yeni medya ortamlarında uyguladığı bu sofistike yöntemleri deşifre etmesi ve örgütün medya stratejilerinin çoklu formlarını ortaya koyması açısından önemli bir katkı sunmaktadır. 

Devam eden bölümde ise Zeynep Bayramoğlu tarafından kaleme alınan “Suriye İç Savaşı Özelinde PKK/YPG’nin The Wall Street Journal ve The Guardian Gazetelerinin Haberlerinde Çerçevelenmesi” başlıklı makale yer almaktadır. 

Bu çalışmada, PKK/YPG terör örgütünün, Suriye İç Savaşı özelinde, Amerikan The Wall Street Journal ve İngiliz The Guardian gazetelerindeki haberlerde DEAŞ karşıtı olarak konumlandırılmasını, çerçeveleme teorisi ışığında karşılaştırmalı bir biçimde incelenmektedir. 

Çalışmada kantitatif ve kalitatif yöntemler birlikte kullanılmış ve The Wall Street Journal (WSJ) gazetesinden 30 haber, The Guardian gazetesinden 30 haber rastlantısal bir şekilde derlenerek içerik analizi ve çerçeveleme metodu ile analiz edilmiştir. Makale boyunca, WSJ ve The Guardian gazetesinin PKK/YPG’yi hangi çerçevede tanımladığı ve PKK/YPG’nin DEAŞ’la mücadele kapsamında bir karşı unsur olarak mı çerçevelenip çerçevelenmediği sorusunun cevaplarını aramaktadır. 

Makale içerisinde seçili yayın organlarının PKK’nın bir uzantısı olan YPG’nin uluslararası basında nasıl temsil edildiği sorununun cevabını vermesi açısından oldukça önem kazanmaktadır. Nitekim örgüt, özellikle Türkiye sınırları dışarısında farklı isim ve teşkilatlar altında faaliyet göstermekte ve kendisini uluslararası kamuoyuna farklı bir biçimde takdim etmektedir. Bayramoğlu bu çalışmasında 
söz konusu algının seçili basın yayın organlarında nasıl üretildiğini göstermesi bakımından önemlidir. 

Sonuç olarak incelenen bağımsız ve bağımlı değişkenler, araştırmanın başında öne sürülen WSJ ve The Guardian gazeteleri PKK/YPG terör örgütünü Suriye iç savaşı özelinde DEAŞ ile mücadele karşıtı olarak konumlandırıldı ğı ve bu yolla  meşrulaştırıldığı sonucunu ortaya koymaktadır. Bayramoğlu’nun bu çalışması, farklı şekillerde karşımıza çıkan YPG olgusunun özellikle iç savaş süreci boyunca DEAŞ karşıtı meşru bir güç olarak konumlandırılmasını somut gösterge ve rakamsal karşılıklarla ortaya koyması bakımından önemlidir. 

İbrahim Efe ve Osman Ülker tarafından yazılan “İngiliz Basınında DEAŞ ve PYD/YPG Temsilleri: 

Bir Çerçeveleme Analizi” başlıklı makale ise Suriye iç savaşı sürecinde İngiliz basınındaki DEAŞ ve PYD temsillerine ilişkin bir çözümleme sunmaktadır. Çerçeveleme analizinden hareketle söz konusu temsil biçimlerine odaklanan yazarlar, PKK’nın Suriye özelindeki kolu olan PYD/YPG’nin uluslararası 
basında nasıl algılandığını göstermektedir. Makalenin en önemli tezi, PYD/YPG’nin İngiliz basınında DEAŞ karşısında meşru bir güç olarak konumlandırılması ve YPG’li kadın savaşçı kimliğinin bu meşrulaştırmada arasçsal bir anlam kazanmasıdır. Nitekim yazarlara göre, Kürt kadın savaşçılardanoluşan YPJ’nin, PKK ile olan organik bağlarına rağmen, DEAŞ karşısındaki “zaferleri” ve özellikle Ayn el-Arab’ı (Kobani) 2015’in başında DEAŞ’tan kurtarmaları uluslararası medyada bu 
yönde bir çerçeveleme ile sunulmaktadır. 

Makale kapsamında 1 Eylül 2014-1 Mart 2015 arasında ana akım İngiliz basınında (The Daily Telegraph, The Independent, The Mirror, The Sunday Mirror, The Sunday Times, The Daily Mail, The Sun, The Sunday Telegraph, The Times, The Guardian, The Observer) Kobani olaylarının nasıl temsil edildiği, çerçeveleme yöntemi kullanılarak incelenmekte ve bu temsil biçimleri ile İngiltere’nin Suriye’deki dış politika kararları arasındaki ilişki sorgulanmaktadır. Seçili medya üzerinden PKK’nın bir kolu olan YPG’nin DEAŞ karşıtı özgürlükçü bir güç olarak yorumlandığı makalenin ana bulgularındandır. Ayrıca İngiltere ve uluslararası 
kamuoyu tarafından terör listesinde olan PKK’nın, farklı isimler adı altında kendisini medya aracılığıyla nasıl meşru bir yapı olarak gösterdiğini, devletlerin resmi tutumlarına rağmen (PKK’nın terör örgütü olarak kabul edilmesi) medya organlarının durumu nasıl araçsallaştırdıkları tüm çıplaklığıyla ortaya koyulmakta dır. YPG’nin kendi topraklarını korumak için savaştığı vurgusu ile duygusal sebepler; sivilleri korumak, etnik temizliği ve kadınların köle olmasını engellemek gibi insani sebepler ve bölgeye hızla yayılan DEAŞ yayılımını durdurmak, radikalizmi önlemek ve demokrasiyi bölgeye yaymak gibi nedenlerle YPG’nin 
varlığının meşrulaştırıldığı görülmektedir. 



***