BİREYSEL ÖZGÜRLÜKLER VE TOPLUMSAL HAKLAR
EROL MANİSALI
Eylül 2004
Birey için bireysel özgürlükler ve toplumsal haklar bir elmanın iki yarısı gibidir; bir bütünün iki parçasıdır, hem de birbirinden kesinlikle ayrılmayan parçalar.
Bireysel özgürlükler hukuki olarak mevcut iken o bireyin bulunduğu toplumda sosyal haklar yok ise bireysel özgürlükler hiçbir işe yaramaz.
Bir insanı havasız bir odaya sokup da ona Nefes almakta özgürsün demek ne kadar anlamsız ise toplumsal hakların olmadığı bir ortamda bireysel özgürlükler de o kadar anlamsızdır.
Özgürlüğün kullanılabilir hale gelmesini toplumsal haklar sağlar ve yaratır:
- Paylaşımda birey payını yeteri kadar alabiliyorsa yeterli gelir sağlayabiliyorsa yaşama özgürlüğünü kullanabilir? işi olmayan ya da yılda 150 dolar geliri olan bireye sen özgürsün demek, bireye kendini öldürme özgürlüğünü vermek anlamına gelir.
- Birey için yaşama hakkı ancak toplumsal haklar ile birlikte ortaya çıkar. Sendika kurma özgürlüğü, grev hakkı, siyasal örgütlenme hakkı,
düşünce özgürlüğü bireyin yararlandığı toplumsal haklarıdır.
- Toplumsal hakların siyasi ve iktisadi olarak kullanılmadığı bir ortamda bireysel özgürlük ancak sefalet ortamı içinde öngörülen bir özgürlük olur.
Bu da, bireysel özgürlük ile alay etmek anlamına gelir.
Gelişmiş ülke az gelişmiş ülke farkları
Batı Avrupayı ele alalım; Sosyal haklar vardır, kullanılmaktadır. Geniş bir orta sınıf içinde bireyler ekonomik ve sosyal refaha sahiptirler. 30 bin, 35 bin dolar yıllık ortalama gelir ile hem birey özgürlüğünü kullanmakta hem de özgürlüğünü kullandığı için toplumsal haklarına sahip olabilmektedir.
Bireysel özgürlükler ve toplumsal haklar yan yana büyümüşler ve olgunlaşmışlar dır.
- Batı Avrupa da toplumsal haklar ve bireysel özgürlükler tam bir bütünleşme içindedirler.
- Toplumsal haklar yani toplumsal refah, Batı Avrupanın ulusalcı politikaları üzerine kurulmuştur?. Sanayileşme, yatırım, ihracat, istihdam yani refah, bu ülkelerin ulusal ve sınıfsal çıkarlarını başarılı bir biçimde dışarıya karşı korumuşlardır. Bugün AB de, Almanya nın, Fransa nın, Danimarka nın ulusal çıkarlarını, dışarıya karşı , örneğin Türkiye ye karşı ya da Japonya ya karşı dişe diş korumaktadırlar.
- Kopenhag kriterleri de bu toplumsal felsefe üzerine kurulmuştur. Yani, içerdekilerin yani tam üyelerin toplumsal hakları, refahları ve bireysel özgürlükleri?.
Az gelişmiş ülkenin çelişkisi AB dışında bir ülke, örneğin Türkiye, toplumsal hakların kullanılmadığı bir konumdadır.
Geniş halk kitlelerinin refahı, dışarıya karşı korunamamaktadır. Dışarıdakiler dayatmaları ile bunu engelliyorlar.
- Çok uluslu Şirketler iç pazarda egemen olarak işçi, çiftçi, memur, ulusal sanayici aleyhine faaliyet göstermektedirler. İçki, tütün, gıda, tekstil, beyaz eşyalar, elektronik sanayilerini son 10 yılını inceleyen bir uzman, durumu net olarak görür.
- Türkiye de AB ile kurulan iktisadi ve ticari altyapı, ?Türkiye aleyhine, AB lehine çalışan tek yanlı bir düzenlemedir. Türkiye de toplumsal hakların çalıştırılmasını ve toplumsal refahın sağlanmasını engellemektedir. Gümrük birliği sonrası fiilen yaşandı.
Bu örnekler genişletilebilir. O zaman esas mesele dışarıdaki ülkede, örneğin Türkiye de, toplumsal haklar engellenirken, bireysel haklar öne
çıkarılıyor; terazinin sosyal haklar bölümü aşağıda tutulmak için.
- Bu aslında küreselleşme olgusunun da silahı dır. CUŞ ve Batının büyükleri , az gelişmiş ülkelerde toplumsal ve ulusal politikaları nı ve hakların önünü kesmek için bireysel hakları mikro birimler olarak toplumsal haklar yerine yerleştirmek için, sivil toplum örgütlerini öne çıkarıyorlar.
Türkiye bu tuzağın içine çekilmiş bulunuyor.
Çünkü gerçek demokrasi, bireysel özgürlükler ve toplumsal haklar arasındaki dengeye dayanır. Biri yoksa diğeri kullanılamaz; Fişek ve Tüfek gibi?
Boş tüfekle ateş edilmez.
BİREYSEL ÖZGÜRLÜKLER VE TOPLUMSAL HAKLAR
http://mudafaai-hukuk.com.tr/arsiv/eylul04_05.pdf
..