TÜRKİYE BENZERLİĞİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TÜRKİYE BENZERLİĞİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ekim 2017 Cuma

GAMBİYA'DA KURGULANAN DARBE VE TÜRKİYE BENZERLİĞİ: ÜST AKIL GAMBİYA'DAN SONRA TÜRKİYE'Yİ Mİ KUŞATACAK?

Ulusal Güvenlik ve Strateji


Posted: 15 Feb 2017 02:45 AM PST

Ülkeler ve coğrafyalar farklıda olsalar dünya sisteminin işleyiş mekanizması her yerde aynıdır. Sistemlerin istenmeyen adam ilan ettikleri kişiler benzer yöntemlerle bir şekilde tasfiye edilirler. İran ve Şili birbirlerine oldukça uzak ve farklı ülkelerdir. Fakat Musaddık ve Allende’ın tasfiyeleri aynı merkezin ürünleridir. Kongo ve Abd’de oldukça farklıdır. Fakat birinde bir komünist başkan askerlerce yönetimden devrilirken, diğerinde Katolik ve dindar bir başkan suikastle tasfiye edilmiştir.

Kongo'yu Millileştirmeye çalışan Lumumba askerler tarafından derdest ediliyor



Sovyetler ile temas kurup Vietnam savaşını sonlandırmaktan taraf Abd Başkanı Kennedy Pentagon Cia tertibi suikastla tasfiye edilmişti.

                                                

Bu örnekleri çoğaltabileceğimiz gibi birbirlerinden oldukça farklı iki ülke Gambiya ve Türkiye’deki gelişmeleri yakinen inceleyecek benzerliklerini tahlil edeceğiz. Böylelikle Türkiye’ye çizilmek istenen rota hususunda doyurucu bir çıkarım yapabileceğiz. 18. ve 19. Yüzyılda Gambiya Abd’nin arka bahçesiydi. 3 milyondan fazla siyahi köle olarak Abd’ye taşındı. Bu dönemde Sierra Leone Valisi hakimiyeti altındaki topraklara dahil edilen Gambiya, Fransa sömürgesi Senegal ile komşu vaziyette Batı sömürgesinin parçasıydı. Gambiya 1965’te bağımsızlığını kazandı fakat sömürgeleşen bu coğrafyada Batılı güçlerin tesirinde olmaya devam etti.

1994’te devlet başkanı olan Yahya Jammeh ile millileşme adımları atan Gambiya bu dönemden itibaren batının tepkisini çekmeye başladı ve Jammeh’i tasfiye operasyonu adım adım uygulamaya koyuldu. İlk operasyon 30 Aralık 2014’te Jammeh yurtdışı ziyaretindeyken gerçekleştirildi. Askerlerin arasında olan bir grup silahlı militan Başkanlık sarayını basarak darbe girişiminde bulundu. Ancak bu girişim başarısızlıkla sonuçlandı ve Jammeh ülkeye döndüğünde darbecileri teşhir ederek Abd ve İngiltere’yi işaret etti. Zaten saldırıda kullanılan silahlarda Abd ürünüydü.  Darbe girişimi atlatıldıktan sonra Aralık 2015’te Jammeh İslam Devletini ilan ederek bu tarihten sonraki uygulamalarıyla adeta batıya karşı siyasi ve ekonomik bir savaş açtı. Batı ile bütün iplerin kopartıldığı dönemde küresel odaklar düğmeye bastı ve ülkede sözde laik bir yönetimin iktidara getirilmesi için toplumsal grupları atomize etti. Medya ordu ve muhalefetin kampanyaları akabinde Avrupa Birliği de ekonomik yardımları durdurdu. Böylece bu baskı altında bir seçim dayatılmış oldu. Jammeh’in karşısına Adama Barrow adlı siyasetle ilgisi bulunmayan bir gayrimenkulcü çıkartıldı. Ülkedeki neredeyse tüm muhalif partilerin aynı ittifak içinde yer aldığı atmosferde ‘’çatı aday’’ Barrow oyların yüzde 45’ini alarak seçimi kazandı. Jammeh bunun bir kumpas olduğunu öne sürerek neticeyi kabul etmedi.  Zaten seçimlerede şaibe bulaşmıştı. Seçim komisyonu tarafından ilan edilen ilk netice oyların hatalı sayıldığı gerekçesiyle yeniden sayılmaya başlandı ve ilan edilen yeni sonuçlar öncesine göre oldukça farklıydı. Ülkedeki kaosu işaret eden muhalif cephe ise Barrow’u kurtarıcı olarak lanse etti ve bütün bunların bir dayatma olduğunu öne süren Jammeh görevi bırakmayı reddederek 90 günlük olağanüstü hal ilan etti.  Bu tablo gösteriyorduki iç muhalif cephe yetersiz kalmıştı. Bunun üzerine umulmadık bir plan hazırlandı ve buna göre Fransız sömürgesi Senegal Jammeh’in görevi bırakmaması durumunda askeri müdahalede bulunacağını duyurdu. Bu açıklamadan kısa bir süre sonra Gambiya işgal edildi. Barrow devlet başkanı ilan edildi. Zaten Barrow’da uzun yıllar Senegal’de yaşamıştı. Jammeh bu gelişmelerden sonra Gine’ye sürgün edildi. Bugüne baktığımızda ise İngiliz Uluslar Topluluğundan Jammeh zamanında ayrılan Gambiya’nın yeniden topluluğa dönme kararını aldığını görüyoruz. Buraya kadar izah edilen Gambiya yakın siyasi tarihi ile alakalı bir gelişmeydi. Her ne kadar coğrafya ve kültürler farklıda olsa siyasi tatbiklerin aslında ne kadarda benzer olduğunu görmek için Türkiye örneğini incelemek yerinde olacaktır.

Jammeh’e karşı ilk darbe girişimi o yurtdışı gezisindeyken olmuştu. Türkiye’de ise dönemin başbakanını tutuklatmaya yönelik girişim 2012’de Mit müsteşarının ifadeye çağrılmasıyla başbakanın  ameliyat gününe denk getirilmişti. Yurtdışı gezisi, hastalık, sağlık sorunları gibi evrelerde müdahale batı merkezli küresel stratejilerin bilindik uygulamalarıdır. Gambiya’daki siyasi süreçle alakalı benzer bir olayda çatı aday meselesidir. Siyasetle ilgisi bulunmayan yabancı pasaportlu Barrow Gambiya halkına kurtarıcı olarak dayatılmıştı. Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de benzer vaka yaşandı. Uzun yıllar yurtdışında yaşamış, siyasetle ilgisi bulunmayan, İngiltere’nin etki ajanı yetiştirme kampı Exeter okulu mezunu bir aday ‘’çatı aday’’ olarak gösterilmiş kurtarıcı olarak sunulmuştu. Neredeyse bütün muhalif partilerin desteklediği bu aday önceki yıllardaki demeçlerinde İran’ın nükleer programlarını savunmuş ve Türk siyasi tarihine ait bir birikimi olmadığını ispatlamıştı. Dış basınında geniş çapta yer verdiği bu aday seçimlerden mağlup olarak ayrılmış ve istenilen senaryo uygulanamamıştı. Gambiya’ya batılı lobilerce uygulanan ekonomik baskının bir örneği Türkiye’de de görülür. 8 Nisan 2016 tarihli Uluslararası Kriz Grubu’nun raporu Türkiye’de ekonomik bir tıkanma ve akabinde siyasi çözülmeyi içeren birtakım senaryoları barındırmaktaydı. Türkiye’nin son dönemde özellikle yerli paradaki ısrarıylada uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin kredi notunu düşürmek suretiyle itibar zedeleme çabalarında bulunmuşlardı. Turizm gelirleride önemli bir payı oluşturduğundan yabancı büyükelçilik ve sosyal medya gruplarının Türkiye’ye gitmeyin çağrıları güvenlik veya tedbirden ziyade ekonomik aşınmayı amaçlıyordu.  Gambiya’da görülen yabancı bir ülkenin sözde istikrar için işgal girişiminin benzeri Türkiye’de de yaşandı. Bir süredir terör sebebiyle Fetö ile ilişkili gazeteci, basın yayın organları Türkiye’ye Nato müdahalesi adlı bir projeyi gündemde oldukça sık tutuyorlardı. 15 Temmuz askeri kalkışmasının yaşandığı günde İngiltere’nin bir askeri birliği Kıbrıs’ta hazır tuttuğu ve vatandaşlarının güvenliğini koruma bahanesiyle müdahalede bulunacağı ortaya çıkmıştı. Neticede Gambiya’daki yabacı askeri müdahale Türkiye’de sadece kağıt üzerinde kalmış oldu.  Jammeh’in nasıl İngiliz Uluslar Topluluğuna sırt çevirdiyse, Türkiye’de uzun süredir Imf’ye sırt çevirmiş bir süredir ise Ab müzakerelerini tartışmaya açmıştı. Bu durumda lobilerin tepkisini çektiğinden Türkiye anti demokratikleşiyor etiketiyle anılmaya başlanmıştı.

Gambiya’nın vaziyetinden yola çıkarak Türkiye’de herhangi bir darbe (7 Şubat, 17/25 Aralık, 31 Mayıs 2013, 15 Temmuz) başarılı olsaydı ilk olarak nelerin uygulamaya koyulabileceğinin yanıtlarını sıralayabiliriz;

. Karar alıcılar sürgün durumuna düşürüleceklerdi.

. Batı tandaslı ekonomik reçeteler yeniden uygulanmaya başlayacaktı.

.Yeni bir iç çatışma başlatılacaktı.

.Kolay yönlendirilebilir bir aktör Türkiye’ye yönetici olarak biçilecekti.

Görüldüğü gibi Gambiya senaryosu ile Türkiye’de yaşanılanlar benzerdir çünkü planlar aynı odakların mamulleridir. Gambiya şunuda göstermiş oldu; Senegal’in işgali hiç beklenmedik bir girişimdi. Yani Türkiye’de beklenen olası darbelerde öncekilerden tamamen farklı olabilecektir. Ayrıca şu da diri bir senaryo olarak Türkiye’nin önünde durmaktadır. Oylanacak Başkanlık tasarısının kabul edilip uygulamaya koyulması akabinde Başkan yardımcıları Başkan yurtdışındayken ona vekalet edebilecek ve Başkan’ın bütün yetkilerine haiz olabilecektir. Hatırlanacağı gibi Jammeh yurtdışındayken bir darbe süreci başlamış ve devam ettirilmişti. Türhiye’nin başkan yardımcılarından birinin orduyla irtibatını kesmemiş emekli ve üst düzey bir general olduğunu düşünelim. Yeni Başkan yurtdışı gezisindeyken, yetkilerine sahip bir general farklı bir darbe girişimine sebebiyet verebilecek adımları atabilir mi? Türkiye coğrafyasının etkin bir gücüdür ve insiyatif alma kapasitesi arttıkça hedef haline gelmektedir. Önümüzdeki süreç tartışmalı vakaların yaşanabileceğinin işaretidir.