ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN İN TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI., BÖLÜM 2
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN.,
25/04/1994
Yaşam Yalnız ekonomi değil, En az onun kadar Hukuktur.
Ekmeksiz kalınabilir, Onursuz kalınamaz.
Atatürk'e, devlete, değerlere ve kişilere karşı her tür çirkinlik ve küçüklüğü sergileyen, sayrılıkları yansıtan yayınlarla, nerelere sızıp yuvalandıkları,
nasıl korundukları üzüntüyle izlenen kimi bilimsel sanlı saldırganların çokluğu, insanlık ve demokrasi düşmanı bu örgütlenmenin akçalı gücü konusunda dış desteği de içeren haklı soruları, bunlara karşı ne yapıldığı eleştirileriyle birlikte gündeme getirmektedir. Hak ve özgürlüklere, kişilik ve onura saldırmak, yıkıcılık ve bölücülük yapmak, kıyıma hedef göstermek demokrasinin değil, çürümüşlük ve kokuşmuşluğun başlangıcı olacağından, ulusal düzeyimizi, uygar ortamımızı korumakta hukuk görevlilerini daha özenli ve daha duyarlı olmaya çağırıyorum.
Yasama organı kişi hak ve özgürlüklerine, özellikle özel yaşamın gizliliğine, onura yönelik saldırıları öncelikle önleyecek kuralları yürürlüğe koymalıdır. Karışıklık ve teknik bağlamda kirlilik yaratan yayınlara olanak veren 133. madde değişikliği gerçekleştirilirken, kimi yakınmalara neden olan ve yargı bağımsızlığı gibi devletin temelini ilgilendiren 159. maddenin bırakılması üzücü ve düşündürücüdür. Adaleti etkin olmayan devletin gücü, özlenen düzeyde olmaz. 159. maddenin çözüme bağlanması ivedilik, öncelik ve zorunluluk taşırken 133. maddenin değiştirilmesi, siyasetin hukukun önüne geçirildiğinin ilginç bir kanıtıdır. Böyle düzenlemeleri gözeterek hukuku siyasallaştırmak yerine siyaseti hukuksallaştırmak çabamızı ödünsüz sürdüreceğiz. Özgürlükleri kötüye kullanma ve ortadan kaldırma özgürlüğü yoktur. Değişik biçim, yol ve yöntemle daha etkin olan düşünsel eylemlerin "suç" olup olmayacağı çok iyi düşünülmelidir.
Anayasa Mahkemesi, Yetersiz kurallar ve Yetersiz olanaklarıyla denetimi daha yararlı duruma getirememenin sorumlusu değildir.
Ayrıca,
Anayasa Mahkemesi'ne iptal ve itiraz başvuruları eleştirilip kınanmamalı, başvuranlar çelişkili görünseler bile Anayasa'ya aykırılığı giderme olasılığı
ve hak arama özgürlüğünün kutsallığı nedeniyle beğeniyle karşılanmalıdır.
Anayasa'ya aykırı yasa ve KHK. çıkarmakla, aykırılığı belirgin düzenlemeler için yargı yoluna başvurmamak eşdeğer tutumlardır, ikisi de hukuka saygıyla bağdaşmaz. Nasıl Anayasa'ya uygun yasa çıkarmak ve uygulamalar yapmak iktidarın görevi ise, Anayasa'ya aykırı yasa çıkartmamak ve uygulamadan önlemek de muhalefetin görevidir. Tersine tutumla muhalefet de Anayasa'ya aykırı davranmış olur. Sorun kişisel değildir ki isteğe bırakılsın.
Anayasa Mahkemesi Kuruluş Yasası değişiklik taslağının Adalet Bakanlığına iletilmesinin üç yıla yaklaşmasına karşın bir işlem yapılmaması, etkinliği, yararı ve başarıyı önlemiştir. Hiç bir gider gerektirmeyen gerçekçi düzenlemeler, sağlayacağı işlerlikle devletimizi güçlendirecek, yargıyı daha yapıcı, ulusumuzu daha mutlu kılacaktır.
Adalet Bakanlığınca sunulan tasarıları, yasama organının günümüz siyasal yapısının yarattığı umutsuzluğu, duyurduğu kuşkuları giderecek biçimde yasalaştırması beklenmektedir. İnanç sömürüsünün oy getirdiği sanılarak bu yöne ağırlık verilip bu konuda bir yarışa girişileceği endişesi boşa çıkarılmalıdır.
TERÖR
Terörün nice yurttaşımızı aramızdan aldığı zaman ilgisiz ve sessiz kalan, Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerdeki insanlık dışı eylemlerle etnik arındırma ve soykırımı boyutundaki iç savaşları destek sağlayacak biçimde izleyen ama ülkemize gelerek siyasal ve hukuksal kimi konularda bir tür yargıyı etkileme, sorgulama ve içişlerimize karışma görünümlü girişimlerde bulunan yabancı temsilcilere gerekli yanıtlar en etkin biçimde verilmiştir. Bağımsızlık ve egemenliğimize asla gölge düşürmez, toz kondurmayız. Zorbalık ve saldırganlığı okşayacak her davranışın karşısında olduğumuz gibi insan haklarına, demokrasiye ve antlaşmalarla kabul ettiğimiz kurallara aykırı işlem ve oluşumlara da karşıyız.
Kurallarımızın uluslararası ölçütlere koşutluğu ve uygunluğu ivedi olarak sağlanmalı, gerekli yasal düzenlemeleri sonuçlandır malıyız.
Dostluğa değer veren ülkemizin Birleşmiş Milletler üyesi olarak başarıyla yerine getirdiği görevler hepimize kıvanç vermiştir. Yurtdışına asker göndermenin
değişik sakıncalarının gözetildiği, duygusal değil gerçekçi davranıldığı, sözde dostlarımızın, ülkemizi Balkan, Avrupa kavgası içine çekme, dışardan
çevirme, içerden bölme oyunlarına gelinmeyeceği kanısındayız.
Kıbrıs, Azerbaycan ve Bosna-Hersek olayları haklı kuşkuları doğurmuştur.
Silâh yerine hukuku geçiremeyen insanlık, kendine mahkûm eder.
Bosna vahşeti, Sırp barbarlığı, Batının ve Birleşmiş Milletlerin yüzkarasıdır.
Bu konularda uluslararası hukuk ve yargı kuruluşlarına iki kez duyuru yapıp, iki kez de açıklama yayınladık İçimizdeki yapay ayrımlarla düşmanlarımızı
sevindirmeyelim. TBMM nın Anayasal görevleri kapsamındaki dogal işlemlere karşı çıkacak kadar içişlerimize el atan Avrupa Kuruluşlarının obur ülkeler için
suskunlukları, haksız tutumlarının çarpıcı belirtisidir.
Kimi komşularımızda ve kimi İslâm devletlerindeki oluşumlar yolumuzu ve yönümüzü doğrulamaktadır. ’
Siyaseti her şey ve devleti yalnız siyasal partilerle yasama ve yürütmeden oluşan sayıp yargıyı yadsıyacak biçimde gözardı etmek ya da dışlamak
demokrasiyle çelişir. Geçerlikleri Anayasa'da kaynaklanan hukuksal değerlen birbirine eşit devlet güçlerindeki görevlileri "seçilmiş- atanmış" diye ayırarak öğrenim süresini, deneyimi, çalışma yıllarını hiçe saymak asla doğru değildir. Ulusal egemenlik ister seçilmiş, ister atanmış olsun kendi alanında yetkili organlar eliyle kullanılır.
Demokrasiden ayrılmadan, hukuku en geçerli, en sağlıklı ve en etkin ölçüt olmaktan ötede ulusal ve evrensel bir güç sayarak yaşamımızın gerçek
aydınlığı yapmalıyız.
KİMİ ÖNERİ VE DİLEKLER - KİMİ GÖRÜŞLER
Anayasa değişikliği ülkemizin gündemindedir. Siyasal nedenler buna elvermiyorsa, Anayasanın beklenmesini gerektirmeyen yasa değişiklikleri
gerçekleştirilerek antidemokratik kurallar ayıklanmalı, hukuksal yapı arındırılmalıdır.
* Ulusumuza daha yaraşır bir Anayasa bir an önce hazırlanarak insan haklarına dayanan Türkiye Cumhuriyetinin demokratik ve lâik niteliğini güçlendirici kurallar getirilmelidir. Demokratik toplum düzeninin gereklerine verilecek anlam, çağdaş hukuksal yapıyı sağlar. Anayasa yazıldığı zamanki değil, yorumlandığı zamanki gibi algılanır. Amaç ve erekler, biçimsellikten çok, zamana uyumlu, günlük gereksinimleri karşılayan hukuksal devingenlik aranır. Anayasa yapıcılarının yoruma yer bırakmayacak ayrıntılarla geleceği tutmaları, gelişmeleri engelleyici biçimde kendi istenç ve öngörülerim genelleştirip sürekli kılmaları uygun değildir. Anayasa, hukukun kaynağıdır, geçerlik dayanağıdır.
* Ülke gereklerine uygun, çağdaş, adaletli seçim yasalarıyla yasama organı kurulmalı, bu konu gerekirse anayasal sisteme bağlanarak sık sık değişikliğe gidilmesi önlenmelidir.
* KHK., Olağanüstü durum, yasa zorunluluğu durumları yeniden düzenlenmelidir.
* Yargı denetimine konulan sınırlamalar kaldırılmalı, doğal yargıç ilkesine dönülmelidir. Yargı denetimi, hukuksal gerçekçiliğin ve adaletin utkusudur. Yargının güçlü olduğu yerde kimse yalnız değildir, kimse güçsüz değildir. Yargıya saldıranlara karşı özellikle ve öncelikle hukukçular, herkes duyarlı olmalıdır. Güvencelerin güvencesi olan yargının etkisiz duruma düşmesi devletin yıkılmasıyla birdir. Hukuksuz ve yargısız yaşamı onursuzluk bilmedikçe kötülükler önlenemez. Kimse hukukun dışında ve üstünde değildir. Denetimsiz ve sorumsuz kişi ve kuruluş kalmamalıdır.
Anayasa Mahkemesi'yle ilgili kurallar, kuruluş ve üye seçiminden anayasa değişikliklerini öz yönünden incelemeye, kararların verildiği gün yürürlüğe girmesine ve kararlara aykırı tutumlara karşı etkin yaptırımın getirilmesine kadar yenilenmelidir.
* Hiç bir yargıç, özellikle yerel mahkemeler siyasal baskılarla karşılaşmamalıdır. Adaletin içindeki adaletsizlik en katlanılmaz durumdur.
Dinsel amaçlı sızmalar varsa önemle ele alınmalıdır. Baroların tam bağımsızlığı gerçekleşmelidir.
Anayasanın 159. maddesi bağımsızlık ve yararlılık gözetilerek yakınmaları giderecek biçimde değiştirilmeli, kurul üyeleri bir dönem için
yalnız kurul işleriyle görevli olmalı, yüksek yargı organları Kurul'a ve Anayasa Mahkemesine seçimleri doğrudan yapılmalıdır.
* Cumhurbaşkanının, ilgili Anayasa maddelerindeki koşullara uygun olarak yapması öngörülen görevlerle kullanacağı yetkiler, özellikle yargı alanında yeniden düzenlenmeli, geçmişteki olumsuz örnekler anımsanarak koşullara uygunluğu ölçüsünde geçerli bu yetkilerden aşırıları parlamenter sistemin sınırlarına çekilmelidir.
* Anayasa hukukunu, ülke gerçeklerini yeterince bilmeyen, bilmezlikten gelen ya da anlamak istemeyen ama her şeyi herkesten iyi biliyormuşcasına akıl öğretmek biçiminde önerilerde bulunan kimilerinin yanaşma ve yaranma çabası ya da gizli siyasal amaçlarla gündeme getirip savundukları ve devletin üst katlarının da katıldığını yaymaya çalıştıkları konular ve zamanlaması ilginçtir.
Bunlardan "Başkanlık Sistemi", ayrıntısı ilgili ve yetkililerce bilimsel düzeyde tartışılabilir, ülkemiz koşullarına uygun olmadığı gibi yararlı da değildir. Güçler ayrılığı ilkesinin özenle uygulanması ve yargı denetiminin etkinliği böyle bir yönteme gerek bırakmaz. Kişisel egemenliğe yol açacak bir önerinin sakıncası, yararından çoktur.
Temelde anayasal bir kavram ve kurum olan, başka türlü düşünülmesi olanaksız vatandaşlığı, aykırı örnekler vererek, devleti, ülkeyi ve ulusu dışlayarak, özgün adını anmayarak "anayasal vatandaşlık" biçiminde önermek, yanlışlıktan ötede yanılgıdır. Bireylerin oluşturdukları ulus,devletin kurucu öğesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin adını bölmeye ve paylaşmaya boylece etnik özellikleri siyasal ayrımlarla somutlaştirmaya yönelik çabalara olur verilemez. Her devletin bir ad. olur yurttaşlar da etnik kökenleri ne olursa olsun, yurttaşı oldukları devletin adıyla tanınır, onun vatandaşlığın, taşırlar. Türkiye Cumhuriyetimi kuran halk için- dekı tum değişik topluluklarla Türk Ulusu'dur. Ülkemizde uluslararası
andlaşmalarda belirtilen er dışında, özellikle müslüman azınlık herhangi biçimde azınlık sayılacak ya da çoğunluktan çıkarılıp azınlığa indirilecek bir topluluk yoktur Hiç bir uluslararası kural da böyle bir sava, kendi yazgısını be ırleme hakkı vererek ayırmaya elverişli değildir. Ülkemizde bir etnik topluluk sorunu değil, değişik ülke sorunlar, içinde değişik etnik topluluklar vardır. Yapay sorunlarla ulusal birliği bozmak isteyenlere yeni savlar olanağı verecek, Türk Ulusu yapışma ve bilincine aykırı ödünsel tanımlara gerek yoktur.
Anayasanın 66. maddesinin birinci fıkrası ayrılık ve ayrıcalık ,çın değil birlikteliği vurgulamak, kimi yersiz çekinmeler gidererek kimliği açıklama Özgürlüğünün engellenmediğini göstermek içın düzenlenmiştir.
Bu, bir ırk belirlemesi, vurgulaması ya da üstünlüğü değil, vatandaşlık adının belirtilmesidir.
Öngörülen "Türkiye Cumhuriyet. Vatandaşlığındır. Ayrılık ve ayrıcalığı önleyen, birleştirici ve tumleyıcı tanım, vatandaşlığın adını öngörmektedir.
Türk Ulusunun bireyi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşı olmaktan başka anlama gelmeyen, her zaman açıklanan etnik köken bağını kaldırmayan anlatım biçimi yurttaşlar arasındaki eşitliği de vurgulamaktadır. Irka dayalı bir tanım soz konusu değildir. Yurttaşlık niteliği ve ulusal birlik vatandaşlıkla
anlatılmıştın I ürk Ulusu da ırkçılık anlayışı üzerine değil insanlık temeli üzerine kurulmuştur. Bu konu özellikle ele alındığında aynı doğrultuda başka yazılış biçimleri, görüş ve öneriler de açıklanabilir. Dayatmalarla Cumlıuııyet in temeli olan ulusal nitelik değiştirilemez ulusal yapı bozulamaz. Tekil devlete aykırı istemler ve ayrı ulus savı dinlenemez.
Anayasa Mahkemesi nın siyasal partilerle ilgili kararlarında yinelediği gibi kimsenin etnik kimliği, soy kökekini açıklaması yasak değildir.
Böyle bir özgürlük bulunmadığı savı da gerçek dışıdır. Devlet dili Türkçe olup özel yaşamda anadil kullanılması yasağı da yoktur. Gizlendiği aşama
aşama ortaya çıkarılacağı anlaşılan aykırı istemlere ortam ve olanak hazırlama niteliğindeki çabalarla yöntemler geçerli olamaz.
* Egemenlik bağsız-koşulsuz Türk Ulusunun olup TBMM'nin değildir. TBMM ulusal egemenliğin yasama-yürütme alanında yetkili kılındığı bir organdır Yargılama yetkisini, ulus adına, bağımsız mahkemeler kullanır. Bu yetkinin geçerliği ve saygınlığı için, ulusun egemenliğini Anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar, eliyle kullanacağı kuralı özenle korunmalıdır. Güçler ayrılığının bu doğal sonucu ulusal istençle ters düşmediği gibi olumsuzlukları da aykırılıkları önleyecek evrensel bir olgudur.
Bu bağlamda yasa çıkarma, af ve ölüm cezalarını onama dışında yargı konusunda yetkisi bulunmayan yasama organının yargı işlemlerini geciktirmesi,
engellemesi düşünülemez. Anayasa Mahkemesi kararlarını geçersiz kılma ve sonuçsuz bırakma görünümündeki tutumlar, yasama organının yüceliğiyle bağdaşmaz.
Anayasa’nın geçici 15. maddesinin tümü değiştirilemiyorsa, son fıkrası ivedi değiştirilerek demokratik aydınlık sağlanabilir. Anayasanın 174. maddesindeki "devrim yasaları" teokrasiden demokrasiye geçişimiz, cumhuriyetin kuruluşu izleyen yıllardaki ayaklanma ve karşıtlıklar sonraki kalkışmalar ve girişimler, son yıllardaki acı ve utandırıcı olaylarla iç ve dış düşmanlıklar gözetilerek Anayasanın 4. maddesi kapsamına alınmalıdır. Demokrasinin kaynağı ve koşulu olan Lâikliği, çağdaş devleti kurup bugünkü düzeye gelmemizi sağlayan Atatürk'ü kavrayamadıkları ve amaçlı biçimde yanlış tanıtıp kötüleyenlerin önerip özendirdikleri ayrılık olayları, ilkeleri güçlü tutmayı zorunlu kılmaktadır.
Demokrasiden yararlanarak, ulusal duygulan kullanarak, İstiklâl Marşı nın söylenmesini engelleyerek şeriat devleti için ayaklanma denemesi
niteliğindeki yasa dışı toplantı ve yürüyüşlere dikkat edilmelidir.
Polisimiz de Tarafsızlığını korumalıdır.
Bağımsızlık, özgürlük ve egemenliğimizi, çağdaşlık ve aydınlanmayı sağlayan Ulusal Kurtuluş Savaşı Zaferi ni en büyük Türk Devrimi olan Cumhuriyet'le taçlandırarak seçimini demokrasi, hukuk devleti için yapan Türkiye de, din devleti oyunlarına olur verilemez. Ulusal, bölgesel ya da kentsel yeni şeyh ve dervişlere, siyasal şirket, siyasal tekke, zaviye ve dergâhlara geçerlik tanınamaz. Yasalar basit bir yargılama aracı değil, insanı, yaşamı ve devleti içeren bir kavramdır. Hukuksuz devlet, devletsiz hukuk olmayacağından, hukuk, adalet, iyilik ve güven için kullanılacağından, hukuku ve hukuk devletini, her zaman her durumda ve her koşulda savunacağız. Hukuk, bilimsel aydınlığımızdır. Özgür, mutlu ve güven içinde yaşamak için baskı ve ateş değil, bağımsızlık ve istenç gerekir. Çağdaşlığın ve insanlığın umudu hukuk, özsuyu adalettir. Hukuku, hukukçuyu ve hukuksal yöntemleri ulusal yaşamın her alanında başlıca öğe kılarak hukuk devletini güçlendirip yaşatabiliriz. Hukuksuz kalırsak hiç birimiz yaşayamayız. Devlet ve ülke hepimizindir. Değerlerini bildikçe, sorumluluklarımı unutmadıkça onurla yaşayacak ve yaşatacağız. Barış, dayanışma, uygar ilişkiler, çalışma, katılım ve özveri, gücümüze güç katacaktır. Türkiye'mizin simgesi Atatürk'ü kimseyle karşılaştırmaz, kimseyle tartışmayız. Hepinize esenlikler diliyor, saygı sunuyorum.
ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN'İN BİLİMSEL TOPLANTIYI AÇIŞ KONUŞMASI
Önce, vatan kurtarıcısı, devlet kurucusu, tüm çağdaş nitelikleriyle koruma andı içtiğimiz Cumhuriyeti emanet eden Yüce ATATÜRK'Ü ve arkadaşlarını bir kez daha şükranla anıyorum.
Kuruluş Yasamızın 58. Maddesi gereğince 25 Nisan'da düzenlenen "Kuruluş Günü" kapsamındaki bilimsel etkinlikleri her yıl artan bir ilgi ve doyuruculukla sürdürüyoruz. Anayasa Yargısı adlı 1994 etkinliğini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinin katkısıyla İstanbul'da gerçekleştirmekten büyük mutluluk duymaktayız. Bilimsel çağrıların yayılmasını sağlamak, olumlu sonuç almanın ilk koşulu olduğu gibi çalışmaları birlikte yürütmenin kazandıracağı güç, sorunların çözümü için başlıca dayanaktır. Bu bilinçle kurulan ilişki, bugün bizleri biraraya getirmiştir.
Önerimizi anlayışla karşılayıp sıcaklıkla yaklaşan İstanbul Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Sayın Bülent BERKARDA'ya, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sayın Pertev BİLGEN'e aynı zamanda Anayasa Mahkemesi Çağdaş Gelişmeleri Araştırma ve Eşgüdüm Merkezi Danışmanlığını yürüten Prof. Dr. Sayın Bakır ÇAĞLAR'a, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sayın Ergin NOMER’e, Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sayın Aysel ÇELİKEL'e yardımları ve konukseverlikleri için yürekten teşekkür ediyorum. Uygulama ve öğreti işbirliği, daha gerçekçi, daha yapıcı ve daha sağlıklı çözümler getirecek değerli bir dayanışmadır.
Birkaç gün önce Kuruluş Yıldönümü Töreninde söylediklerimi yinelediğimi belirtmekle yetiniyorum. Zaman almak istemiyorum.
"Bilgi, uzay, insan hakları çağı" olarak sözedilen yüzyılımız, kanımca "Anayasal demokrasi" çağı olarak anılacaktır. Anayasa Yargısının giderek etkinleşmesi, bağımsız yargının temelini oluşturduğu demokrasinin güçlenmesini sağlamıştır. Erkler ayrılığı ilkesinin hukuk devletinin ırası olduğu, insan haklarının evrensel bir kaynak niteliğiyle giderek bağımsızlık, özgürlük ve egemenliği hukukla dokuması gerçeği bilinçlere yerleşince, bireylerin ve ulusların özlemleri karşılanacak, barışın aydınlığı yaşanacaktır.
Ulusal bağlamda görüşlerin açıklanması olanağı saydığımız bilimsel etkinlikler, birleşilen konularda alacakları öncelikle yetkililere yardımcı olacaktır. Kesintiye uğrayan demokrasiyi bir tür güdümlü anayasalarla yenileyip sürdürmek uğraşısında karşılaşılan güçlükler, olumsuzluklar, giderilmeyen aykırılıklar ve çelişkiler, edinilmesi düşünülen yeni anayasa çalışmalarında gözetilecek olgulardır. İyi ya da kötü örnek ayrımına gitmeden, geçmişten yararlanarak geleceği kurtarmak çabası, uygulama-öğreti dayanışmasıyla ürün verecektir.
Yargının bağımsızlığının kurumsal olarak gerçekleşmesi yanında çağdaş kurallarla demokratik hukuk devletinin tüm erdeminin yaşanması başlıca amaç olmalıdır. Yönetimin tüm işlern ve eylem erinin ağımsız yargının denetimine bağlı tutulmasıyla birlikte yasama organının Çakışmalarının denetimi de yararı sayısız bir gelişme olacaktır. Dokunulmazlıgının sınırsız bir sorumsuzluk biçimine dönüşmesini önlemekten, Anayasa'ya aykırı yasa ve KHK'ler çıkarmama, iptal edilmiş kuralları aynı biçimde yürürlüğe koymama, özeninin savsaklanması olanaksız Anayasa ilke düzeyine gelmesini sağlayacak yollar araştırılmalıdır. Kagıt üzerinde ve sözde kalmış insanlık, hukuksallık ve demokratlık hepimizi sorumlu kılan birer ağır karanlıktır.
Anayasanın bir ulusal onur asla unutmuyoruz. Hukuku siyasallaştırmak yerine siyaseti hukuksallaştırmak çabasının görkemli ortağı ne kadar fazla olursa
o ölçüde gönenli ve görkemli oluruz.
Anayasa Yargısının önemi, demokrasiyi gerçek ve Çağdaş kılmak çabasına katkı her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır, Güçlüklere kimi olumsuz koşullara kimi yoksunluk ve haksız eleştirilere karşın giderek artan bir başarıyla etkinliğimizi dokuyoruz.
Görüşlerden yararlanacak çalışmalarımıza tutulacak bilim ışıklarıyla yeni gelişmeler sağlayacagız.
Bugün başlayacak Sempozyumda dinleyip yararlanacagımız eleştirip açıklık kazanmasına çalışacağımız görüşler, ulusumuzun yararına sunulmuş hizmet girişimleridir.
Hepsi Anayasa Hukuku tarihinde layık olduğu yeri alacaktır. Katkılarıyla değerlendiren tum konuşmacılara ilği duyarak katılan izleyicilere, emeği geçen herkese teşekkür borcumu bu sözlerle ödemek yetersizdir.
Konuşmaları, kısa zaman da Anayasa Mahkemesi Yayınlarından birisi olarak sunacağız.
Hepinizi Esenlik dilekleri, Sevgi ve Saygı ile Selâmlıyorum.
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN.,
25/04/1994
https://www.anayasa.gov.tr/tr/baskan/eski-baskanlarin-konusmalari/yekta-gungor-ozden/
***