Erdoğan'ı Öldüreceklerdi!
29 Nisan 2009 Çarşamba,
Gizli tanıklardan şok iddialar: Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi öncesi Sedat Peker hangi iki futbolcuya 'Bu maçı kaybedeceksiniz' dedi?
Haberler
GÜNDEM
Erdoğan'ı Öldüreceklerdi!
29.04.2009
Ergenekon soruşturmasının ikinci iddianamesinin ek klasörlerinde yer alan 9 gizli tanığın ifadeleri vahim. En çarpıcılarından biri ise Poyraz kod adlı tanığın iddiaları. Poyraz, 2004 yılındaki Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi öncesinde Sedat Peker’in, Sergen ve Tümer’i yanına çağırıp “Bu maçı kaybedeceksiniz” dediğini ileri sürdü Ergenekon soruşturmasının 2’nci iddianamesinin ekleri arasında yer alan belgelerde futbol camiasını karıştıracak bilgiler de yer aldı. Savcılığa ifade veren gizli tanık Poyraz, Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında oynanan maçta şike yapıldığını ileri sürdü. Sedat Peker’e en yakın isimlerden Poyraz, maçla ilgili birçok detay da verdi. İşte “Poyraz” kod adlı gizli tanığın ifadeleri: “Sergen Yalçın İstanbulspor’a transfer ücretinden 300 milyar lirayı Cem Uzan’dan alamıyordu. Bu tahsilat konusu Sedat Peker’e geldi. Sedat Peker de Cem Uzan’a haber göndererek, parayı bir an evvel ödemesini söyledi. Bu tahsilat da gerçekleşmiş oldu. Bu olaydan sonra Sergen Yalçın, Sedat Peker’in adamı oldu. Böylece Sedat Peker bir taraftan da spor camiasına girmeye başladı.”
’Tümer hiç sahaya çıkmadı’
“Daha Sonraki süreçte Sergen Yalçın Beşiktaş’a geçti. O yıllarda, Beşiktaş ile Fenerbahçe’nin çok iddialı bir maçı vardı. Fenerbahçe veya Beşiktaş’tan hangisi yenerse şampiyon olacaktı. Bu maçtan önce Sedat Peker, Sergen Yalçın aracılığıyla Beşiktaşlı futbolcuları yanına çağırdı. Hatırladığım kadarı ile 3 ya da 4 futbolcu geldi. Benim bildiğim kadarıyla bu futbolcular Tümer ve Sergen Yalçın’dı. Diğerlerinin isimlerini hatırlamıyorum. Sedat Peker bunlara hitaben, ”Maçı kaybedin, nasıl kaybediyorsanız kaybedin, o sizin sorununuz“ dedi ve gönderdi. Ben bu olaya bizzat şahit olduğum için çok merak ettim, normalde maç izlemediğim halde, Beşiktaş-Fenerbahçe maçını özellikle seyrettim. Gerçekten de Beşiktaş kaybetti. Maçı izlediğim kadarı ile Tümer maça çıkmamak için her türlü çirkefliği yaştı. Maç başladığı sırada yedek kulübesinde oturuyordu. Yedek kulübesinden hakeme müdahale etmeye çalışıyordu. Hakem onu uyarmaya geldiğinde yüzüne tükürdü ve bunun üzerine Tümer yedek kulübesinde iken kırmızı kart gördü ve bu maçı Beşiktaş kaybetti.”
’Yıldırım Peker’e para verdi’
“Bu olaydan dolayı Sedat Peker, Aziz Yıldırım’dan yüksek miktarda para istedi. Zaten daha önceden Aziz Yıldırım ile bu konuda anlaşmışlardı. Sedat Peker vaat edilen parayı aldıktan sonra, ilerleyen dönemde yine Aziz Yıldırım’dan para istedi. Bunun üzerine Aziz Yıldırım bunaldı ve istifa etmek istediğini söyledi. Hatta bu istifa konuları o dönemde medyada da yer aldı.”
POYRAZ KİMDİR?
Sabıkası Kabarık Adi Suçlu,
Poyraz kod adlı gizli tanık, yaralama, adam kaçırma, cinayete azmettirme gibi suçlar nedeniyle cezaevinde kalmış sabıkası kabarık bir kişi.
Paşakapısı Cezaevi’nde koğuş arkadaşı olan Mecnun Odyakmaz’ın vasıtasıyla Sedat Peker’le tanışmış. Cezaevinden çıktıktan sonra uzun süre Alaattin Çakıcı ile çalışmış. Daha sonra da Peker’le hareket etmiş. Poyraz, savcılıkta verdiği ifadenin son bölümünde, “Peker ve Veli Küçük için canımı verirdim ama onların terör örgütüne bağlı olduklarını öğrenince soğudum ve bu ifadeleri vermek istedim” dedi.
SERGEN YALÇIN: ‘Yalan, ben o maçta var gücümle oynadım’
“İddİa edildiği gibi ben böyle bir görüşme yapmadım. Ne yüz yüze ne de telefonla böyle bir görüşme yapmam söz konusu değil. Bu iddiaların hiç biri doğru değil. Benim bilerek oynamamam mümkün değil. Zaten o maçı izleyenler benim ne denli çaba harcadığımı ve maçı kazanmak için elimden gelen tüm gücümü sarf ettiğimi hatırlayacaklardır. Bu iddiaların tamamı yalan!”
Veli Küçük, Zirve katliamı için 500 bin dolar önerdi
Mersİn’de işlediği bir cinayet nedeniyle tutuklu bulunan eski astsubay Metin Doğan’ın, Savcı Zekeriya Öz’e Hrant Dink Suikastı, Malatya’daki Zirve Yayınevi katliamı ve Orhan Pamuk’a suikast planlarıyla ilgili verdiği bilgiler de ek delil klasörleri arasında yer aldı: “Veli Küçük, Malatya’da Zirve Yayınevi olduğunu, bunların misyonerlik faaliyetleri yaptıklarını ve imha edilmeleri gerektiğini söyledi. Zirve Yayınevi işini bana ihale etti ve bu işin için de 500 bin dolar önerdi. Ayrıca Dink ile Orhan Pamuk’un ülke için zararlı faaliyetler yaptığını, bu şahısların da ortadan kaldırılması gerektiğini anlattı. Pamuk ile ilgili eylemin zor, ancak Hrant Dink eyleminin basit olacağını, hatta eylemi yapacak olanların da hazır olduğunu söyledi. Küçük daha sonra bunun için bir TİM kurduğunu, bunun komutanlığından birinin Osman Gürbüz olduğunu anlatı.”
‘Çatlı ölmemişti, odunla döve döve öldürdüler’
En uzun ifadeyi veren Kıskaç, Alevi - Kürt kökenli olduğunu, işlediği suçlar yüzünden hapis cezası aldığını söylüyor. Cem Ersever’den Veli Küçük’e, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’dan Fikri Karadağ’a kadar bir çok kişiyi tanıdığını, son 15 yılın tüm karanlık olay ve ilişkilerini bildiğini öne sürüyor. İşte iddiaları: “Antalya JİTEM’de Başçavuş Hakan ile tanıştık ve konu Susurluktan açıldı. Bana olayı şöyle anlattı: ” Abdullah Çatlı kendi çıkarları için çalışıyordu. Araç çarptıktan sonra sağ korulu kırılmış, yaralıydı. Araba sağ önden çarpmış Çatlı sol arkada oturuyordu. Kolunu büktük, köpek gibi yalvarıyordu. Çatlı’yı odunla öldürdük.
Sahte Hakim: 150 Milyon dolar sır oldu
Bursa Adliyesi’nde 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde sahte hakim olarak çalışırken tutuklanıp hapse konulan Adem Yıldız’ın ifadesinde ilginç itiraflarda bulundu. Tuncay Güney ile birlikte 1995’te Veli Küçük’le bağlantılı olarak çalışmaya başladığını ve birlikte Barzani ile görüşmeye gittiklerini belirten Yıldız, 2002’de Bursa Adliyesi’ne dönemin Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Nahit Hatipoğlu tarafından yerleştirildiğini öne sürdü: “Bursa MİT Sorumlusu’nun Çekirge’de merkezi binanın önünde yardımcısı tarafından vurularak öldürülmesi olayını Tuncay Güney bilmekteydi. O akşam Bursa C. Başsavcısı Emin Özler beni arayarak Nöbetçi Hakim sen olacaksın dedi. Bir saat sonra Cumhuriyet Savcısı beni aradı, MİT Bölge Sorumlu Müdürü vurulmuş dedi. Güney’in ağzından duydum, bu cinayetin 150 milyon dolar yüzünden olduğunu... Bu para hala kayıp. Ama paranın Veli Küçük’ün elinde olduğu söylendi.”
Gizli Tanıkların Kod isimleri
Ergenekon davasının ek iddinamesinde 9 gizli tanığın ifadesi yer alıyor. Gizli tanıklara verilen ’kod’ isimler ise şöyle: “Kıskaç, Aydos, Kafkasya, Boyabat, Hisar, Akdeniz, Yavuz, Poyraz ve Selçuk.” İlk iddinamede ise 13 gizli tanık vardı: “Deniz, 17, İsmet, Dilovası, 9 Nolu Gizli Tanık, Yüksel, Ahmet, Galip, C, A, B, Alman, 6”
TSK belgesi taklit edilmiş
CUMHURİYET Savcısı Zekeriya Öz, Ergenekon soruşturması kapsamında şüphelilerin ev ve iş yerlerinde ele geçirilen bazı belgelerle ilgili olarak 9 Temmuz 2008’de Genelkurmay Başkanlığı’na yazı yazarak 1 DVD, 15 CD, 3 dosya ve 6 klasörün incelenerek gizlilik derecesinin bildirilmesini, ayrıca bir ihbar mektubunda adları geçen bazı muvazzaf asker personelin soruşturma konusu eylemlerle bağlantılarının bulunup bulunmadığının araştırılmasını istedi. İncelemesini 5 günde tamamlayan Askeri Savcılık 14 Ağustos 2008 tarihli cevap yazısında tablo da hazırladı.
10 Belge hakkında uyarı
Ağırlıklı olarak emekli Org. Hurşit Tolon, emekli Org. Şener Eruygur, Albay Hasan Atilla Uğur ve gazeteci Mustafa Balbay ile ilgili dosyalardaki tüm bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucu hazırlanan tabloya göre devlet güvenliği bakımından gizli kalması gereken bilgiler içeren 10 belge hakkında uyarıda bulunuldu. Yazıda bu belgelerin şüphelilerin eline nasıl geçtiğinin tespit edilemediği belirtildi. Bazı belgelerin ’gizli’ niteliği taşımasına rağmen gizli kalmasının bugün itibarıyla zorunlu olmadığı tespit edildi. Çoğu belgenin de TSK’ya ait olmadığı, bazılarının da askeri belge teknikleri taklit edilerek oluşturulduğu bildirildi.
İşte TSK’ya ait olmadığı belirtilen belgelerden bazıları; AKP’ye ait kadrolaşma, yolsuzluklar ve raporlar, Tolon’a ait olduğu belirtilen CD’lerdeki dosyalar, irticai faliyetlerde bulunan kamu personeline ait bilgiler, Başbakan Erdoğan’a ait soykütüğü ve nüfus bilgilerini içeren belge, Korkut Eken hakkındaki belge, irtica ile mücadelede uygulanacak strateji içerikli belge, emekli Org. İsmail Karadayı’ya yazılan 3 sayfalık ihbar mektubu, hükümetin Atatürkçülük ve Cumhuriyetin temel ilkeleri konusundaki olumsuz açıklama ve faliyetleri içerikli belge.
ERDOĞANI ÖLDÜRECEKLERDİ
İkinci iddianamenin ekleri arasında Hisar kod adlı bir başka gizli tanık şu iddiayı ortaya atıyor: “Erdoğan, Pınarhisar Cezaevi’nde yattığı sırada öldürülecekti. Bu suikast için Remzi ve Fadıl adlı iki gardiyan Pınarhisar’a tayin edildi. Ancak son anda suikasttan vazgeçilmiş. Erdoğan’ı kendileri mi öldürecekti yoksa katillere yardımcı mı olacaklardı, bunu net olarak bilemiyorum...”
Adi bir suçtan hapishaneye giren Hisar’ın, tanık olduğunu iddia ettiği diyaloglar şöyle: Kırklareli Cezaevi’ndeyken Mustafa Duyar ile tanıştık. Daha sonra cezaevine Vedat Ergin getirildi. Bu kişilerin Duyar’ı öldüreceğini duydum. Konuyu hapishane yönetimine ilettim. Ama hiçbir önlem almadılar. Sonra Ergin ve adamları beni tehdit etti. Duyar bu sırada başka cezaevine naklini istedi ve Afyon’a gitti. Daha sonra Ergin’in adamları Afyon Cezaevi’nde onu öldürdü. Erdoğan, Kırklareli Pınarhisar Cezaevi’nde tutukluydu. Bizim cezaevindeki Remzi ve Fadıl isimli gardiyanların tayini bu hapishaneye çıktı. Bu kişilerin Erdoğan’ı öldüreceği konuşuldu. Hatta bunu Zafer isimli gardiyan da söylemişti. Ancak öldürmeden vazgeçildiğini yine kendisinden duydum.
CEM UZAN KOMUTANA BU SÖZÜ NİYE SÖYLEDİ?
Paşam Paletleri bir Çalıştırsanız!
Ergenekon iddianamesinin eklerinde, Ergenekon sanıklarından Levent Ersöz’ün ev aramasında ele geçirilen gizli kamera çekimleriyle ilgili medya patronlarının ifade tutanakları da yer aldı. Cem Uzan, gizli çekimlerle ilgili Ergenekon savcılarının sorularını yanıtladı. Uzan’a, “Konuşmanızda Sizin ‘Paşam şeyleri paletleri bir çalıştırsanız aslında’ dediğiniz anlaşılmıştır. Böyle bir konuşmayı hatırlıyor musunuz?“ diye soruldu. Uzan bu soruya şöyle cevap verdi: ”Görüşmesi içerisinde karşımdaki kişiler bana devamlı hükümetin düşürülmesi için bir şeyler yapmam konusunda telkinlerde bulunuyorlardı. Ben de bir taraftan bir siyasi parti lideri olarak yasal çerçevede yapabileceğim hususları anlatmaya çalışırken, diğer taraftan da benim sıradan bir vatandaş olduğumu, zaten bu konuda kendi adıma düşeni yasal çerçevede yapmaya çalıştığımı, şayet hükümet bu kadar tehlikeli ise karşımdakilerin devletin üst kademelerinde görevli bir komutan olduğunu, yapabilecek bir şey varsa kendilerinin görev ve yetkileri çerçevesinde yapmaları gerektiğini ima ettim.”
VATAN,
http://istatistikhaber.blogspot.com.tr/2009/04/erdogan-oldureceklerdi.html
***