Savcılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Savcılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Nisan 2020 Perşembe

Referandumla Anayasa Değişikliği,

Referandumla Anayasa Değişikliği 






NEDEN Mİ, EVET..

Burhan Kuzu
AK Parti İstanbul MV
Anayasa Komisyonu Başkanı.,

Değerli EGİAD YARIN dergisi okurları,


    Anayasanın varlık sebebi, vatandaşa iyi bir özgürlük havası vermektir.
1982 Anayasası, kişi ile devlet dengesinde; devleti ön plana çıkarmış, kişiyi geri plana itmiştir. Getirilen değişiklik paketi ise devlet kişi dengesinde, kişinin ön plana çıkarılacağı bir düzenleme içeriyor.

    Değişiklikte kişinin iyiliği, özgürlüğü, mutluluğu ve güvenliği ön plana çıkıyor.

Özgürlükler genişliyor Bu paket, bireyi özgürleştiriyor. Çocuk hakları, kadın hakları, dulyetim, gazi, kişilerin kişisel bilgilerini saklama ve koruma, fişlenmişse bunları sildirme hakkını vatandaşa veriyor. Yanlış kullanımlardan, vatandaşı sorumlu tutmuyor. 

   Askeri yargı ile sivil yargının sınırlarını belirleme de bir diğer özgürlük olarak karşımıza çıkıyor.

    Kadına pozitif ayrımcılık Kadınlarımız, çalışma hayatında kısmen de olsa yer alabiliyorlar ancak siyasette, çok fazla kadının yerinin olduğunu söylemek gerçekçi olmaz. Bu duruma hukuken herhangi bir engel bulunmuyor ancak hukukun engel olmaması, yarışmada yol almayı da sağlamıyor.

    Koca Türkiye’de 18 belediye başkanı, 50 tane Kadın milletvekili bulunuyor.

Oysa Avrupa ülkelerinde ortalama yüzde 25, dünya ülkelerinde ise ortalama yüzde 16 oranında kadın, temsili parlamentolarda bulunmaktadır.
Neticede bizdeki rakam, modern Türkiye’ye yakışmıyor. Yapılan değişiklikle, kollama-koruma biçiminde kadının yolunu açmaya yönelik pozitif ayrımcılıkla, mevcut durumun daha ileri götürülmesi hedefleniyor.
    Mesela, bir işyeri sahibi yada devlet, personel alırken kadınlara belli oranda kontenjan ayırabilecek.

    Böylece daha çok kadın, iş hayatında eşit şartlarla çalışabilecek. Kadına pozitif ayrımcılık Anayasa’da güvence altına alınıyor.
    İşçi ve memurun sendika ve grev hakları genişletiliyor İşçilerin grev hakkı önündeki engeller, kaldırılıyor. Birden fazla sendikaya üye olma  hakkı getiriliyor.

   İşçi çalışmak ister, sendika kurmak ister, grev hakkı ister. Bu haklar, 1982 Anayasası’nda var ama dar ve sıkboğaz çerçevede yapıldığı için sınırlandırmalar getirdi. 

Örneğin işçinin; siyasi grev, genel grev ve dayanışma grevi yapmasına müsaade etmiyor. 82 Anayasası, işçiye iki sendikaya üye olmayı da yasaklıyor. Yapılan değişiklikle bütün bu engeller, kaldırılıyor.

Memurlara sendika kurma ve toplu sözleşme hakkı, anayasal güvenceye kavuşturuluyor. Memurlara sendika hakkı getiriliyor. 

1982 Anayasasında bu hak, sadece işçiler için verilmişti. Uygulamada, kanunla bu hak verilmeye çalışılmış ise de yine kanunla, her an kaldırılabilir.

Yapılan değişiklikle bu hak, anayasal güvenceye kavuşturuluyor. Burada en çok eleştirilen konu, memura neden grev hakkının tanınmadığı ile ilgili.

Grev hakkının sağlanması durumunda işverende de lokavt hakkının olması gerektiğini unutmamak gerekiyor.

Lokavt nedir? Çalışan memuru gerektiğinde işten atmak, demektir. İşte bu nedenlerle memur tanımının tekrardan yapılması ve grev hakkının da ilerleyen zaman içerisinde yapılması amaçlanmaktadır. 

    Bu değişiklikle memurlar, toplu sözleşme hakkına sahip olacak. Toplu sözleşmede uyuşmazlık yaşanırsa son kararı, hükümet değil; memurların da temsil edildiği Uzlaştırma Kurulu verecek. Gerek hükümet gerekse de memur kesimi, alınacak olan ortak karara uyacaklar. Çünkü Kurulun kararı kesin olacak. Öte yandan mevcut Anayasa, memurlara verilen uyarı ve kınama cezalarını, ‘hafif nitelikte ceza’ olduğu gerekçesi ile yargı yolunu kapatmıştır. Ancak uygulamada idare, memurların belli makamlara gelmelerinde bu cezaları bahane
etmektedir. Değişiklikle bu cezalar için de artık dava yolu açılmış ve de memur un yükselmesi önündeki bahane kaldırılmış olacak.

Çocukların korunması Anayasal güvenceye alınıyor.  

   Geleceğimizin teminatı çocuklarımızın, şiddet ve her türlü istismar karşında korunmasından, birinci derecede devlet sorumlu olacak. 
Mesela, kızların çocuk yaşta evlendirilmesine mani olunabilecek, çocuk istismarını önlemek için caydırıcı tedbirler alınabilecek, cezalar ona göre 
verilebilecek.
Resmi kurumların kendisini gerektiği gibi koruyamadığını düşünen çocuk ya da ailesi, mahkeme yoluyla ihmalde bulunanların cezalandırılmasını isteyebilecek. 

    Böylece çocukların korunması, bütün hükümetler tarafından uyulması gereken Anayasal güvencelere kavuşturulmuş olmaktadır.

Engellilerin korunması Anayasal planda güvenceye kavuşturuluyor

Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle engelliler için yapılan pozitif ayrımlar, çoğu zaman hukuki engellere takılıyor. Örneğin, iş koşullarında sağlanacak kolaylıklar, belediyelerin indirimli ulaşım tarifeleri, apartmanlardaki asansör uygulamaları gibi hizmetlere, ‘eşitliğe aykırı’ olduğu nedeniyle itiraz edilebiliyordu.
Şimdiye kadar inisiyatif çerçevesinde yapılan bu hizmetler, Anayasal güvenceye kavuşacak. Belediyeler ve kamu kurumları; şehircilik, eğitim ve sağlık alanında yaptığı tüm yatırımlarda engellileri göz ardı edemeyecek.


Gazi ve şehit yakınları hak ettikleri Anayasal güvenceye kavuşuyor Sayıları 50 bini aşan gazi ve şehit yakınına, iş kapısı açılacak.
Hâlihazırda, gazi ve şehit ailelerinin hayatlarını kolaylaştırmaya, onlara yardımcı olmaya yönelik destek projeleri, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı sayılabiliyor ve uygulamada, bazı güçlüklerle karşılaşılabiliniyor.

Devletin iyi niyetine rağmen ‘anayasanın eşitlik ilkesini ihlal’ gibi sayıldığından bu tür ayrıcalıklar verilmesindeki güçlükler, bu değişiklikle kaldırılmış olacak.

    İşa damlarının yurt dışına çıkışlarında yaşadıkları lüzumsuz engellemeler kaldırılıyor Yurt dışı çıkış yasağının uygulanması, hâkim kararı şartına 
bağlanacak.

Hâli hazırda, bizzat vergi daireleri tarafından talep edilen yurt dışı çıkış yasağı, hakkında kesin karar olmamasına rağmen birçok iş adamının yurt dışına çıkışını engelleyebiliyordu. İş adamları, bu yüzden uluslararası anlaşmaları, iş fırsatlarını kaçırıyordu. İş adamı ya da vatandaşın yurt dışına çıkması ancak hakkında kesin hüküm olduğunda ve hâkim uygun gördüğünde engellenebilecek. Yargılanıp
hüküm giymeyenler, haksızlığa uğramayacak. Hava alanlarından geri dönen iş adamlarının sayısı azalacak. Fakat gerçekten vergi kaçırmış olanların, yurt dışına çıkışı engellenecek.

Emeklilerin özlük hakları çalışanlarla aynı güvenceye kavuşturuluyor Emekli kesimle ilgili Türkiye’de tartışma bitmiyor. Memurun çalışanı var, işçinin çalışanı var, bunların sendikal hakları var. Toplu sözleşme görüşmelerinde, her iki taraf masaya geliyor. Hükümet, artış için bir oran belirliyor; işçi ve memur, başka bir oran belirliyor. Orada bir hakem kurulu var, o da hükümetin dediğini yapmak durumunda kalıyordu.

    Bu, yanlış bir sistemdi. Yapılan değişiklikle taraflar masada olsun, bir hakem heyeti olsun, taraflar anlaşamadıkları zaman bu hakem heyetinin vereceği karar, kesin olsun. Bu karardan doğan özlük hakları, maaş artırımları aynen emekliye de yansıtılacak.

Böylece çalışanlar ile emekliler arasındaki yıllık artış oranındaki tartışmalar da sona ermiş olacak. 

   Artık ücret artımında hükümet, tek taraflı söz sahibi olamayacak Uzun süren mahkemeler dönemine son Vatandaş mahkemelerde uzun süre uğraşmadan haklarını kısa yoldan elde etme imkânına kavuşuyor.

   Hak arama özgürlüğü noktasında mahkemeler var ama mahkemeler, çok uzun sürüyor. Dünya, bu işe bir çözüm bulmuş; nedir bu çözüm? Bir hakem kurumu oluşturmuş; dünyanın,’ ombudsmanlık’ dediği sistem.

Diyelim ki Belediye, Bağkur, Sigorta, Elektrik idaresi ya da herhangi bir devlet kurumu ile sorunu olan vatandaş dava açınca, bu çok uzun süre devam ediyor ve mağduriyeti de çözmüyor.

   Yapılan değişiklikle kamu denetçiliği, ‘baş kamu denetçisi’ adı altında Ankara’da, bir başkan bulunmakta ve Türkiye’nin değişik bölgelerinde, onun temsilci ve şubeleri yer almakta, vatandaş da buralara müracaat ederek, hakkını daha kısa yolla alma imkânına kavuşmaktadır. Elbette vatandaş, bulunan çözümden memnun kalmazsa, daha hakkı mevcuttur.

Bu yolla vatandaş, senelerce dava açıp mahkemelerde sürünmekten kurtulup, hakkını kısa bir sürede elde etmiş olacak. Bu kurumun gelmesi ile davaların arası bu yolla çözüleceğinden artık mahkemelerinize  daha az sayıda dava gelmiş olacak.

Özellikle ceza davaları bakımından mahkemelerimiz, çok daha rahat çalışma imkânına kavuşacak.

Partisi kapatılan milletvekilinin vekilliği düşmeyecek Partisi kapatılan vekilin, vekilliği de sona eriyordu. Çok ağır bir ceza ve dünyada, örneği yok. ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne giden vekiller oldu ve davaları da kazandılar.
O zaman parti kapatmalarının olmaması gerekiyor. 

   Esasen parti kapatma, seçmenin iradesine karşı gelmedir ve seçmeni cezalandırmak anlamı taşımaktadır. Yapılan değişiklikle, partisi kapatılan milletvekilinin, milletvekilliği düşmüyor. Ancak partisi kapatılan kişiler; üç yıl, başka partilerin kurucusu olamıyor.

Askeri mahkemenin alanı daraltıldı sivil mahkemenin alanı genişletildi Yapılan değişiklikle, askeri yargı ile sivil yargı arasındaki alan, daha netleştirildi. Türkiye, bu netleşmenin yapılmamasından dolayı bu tip kararlar yüzünden ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürülüp mahkûm ediliyordu. Bu değişiklikle birlikte artık askeri mahkemeler, doğrudan askeri suçlara bakabilecek.

  Çok daha dar bir alanda çalışacak, kalan geniş alanda, sivil mahkemeler söz sahibi olacak. Örneğin, bir siville bir asker, beraber suça ortak olmuşlarsa, bu suça artık sivil mahkeme bakacak. Darbe, darbeye teşebbüs, hükümet aleyhine demokratik olmayan türden teşebbüs ve oluşumlar artık askeri mahkemelerde değil, sivil mahkemelerde yargılanacaklar.

Böylece Ergenekon davası sürecindeki yetki tartışması, tamamen sona emiş olacak.
Yüksek askeri şura kararları yargı denetimine açılıyor Çok sayıda subay, ordudan atıldı.


REFERANDUM ve ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

Adam örneğin, disiplinsizlikten atılıyor ama dosyasına bakıyorsunuz hepsi takdir ve teşekkürlerle dolu. Bu kişi, atılıyor. Eğer böyle bir şey varsa bu adamın, dava açması ve mahkemenin, buna karar vermesi gerekiyor. Gerçekten böyle midir, değil midir? “Türk subayına yakışmayacak bir davranış içindeyse buna tabi ki silahlı kuvvetler karar versin ama eften püften sebeplerle atılıyorsa, buna mahkeme karar versin” diyor, değişiklik paketi. 

Peki, ne olur bu karardan sonra? Atılmış olan kesim, dava açabilir. Geri dönüp dönmemesi mahkemenin kararına bağlıdır.

Adam, 1984 yılında atılmış, arkadaşlarının hepsi orgeneral olmuş, onun geri dönüşü belki çok anlamlı olmaz. Ama özlük haklarına geri kavuşabilir, kimliğini alabilir, sosyal tesislerden yararlanabilir ve çocukları da bu haklardan faydalanabilir. 
En azından sisteme karşı küskünlüğü ortadan kalkar. Bu da bir ‘iade-i itibar’ olur.

HSYK daha demokratik ve tarafsız bir yapılanmaya kavuşturuldu Türkiye’de yargı, kendi içinde kapalı devre çalıştığı ve kast sistemi oluşturduğu için çok fazla eleştiriliyor.


Bunun önüne geçebilmenin yolu, yargıyı geniş tabana yayabilmek. HSYK’nın 7 olan üye sayısı, 22’ye çıkarılıyor. Hem Yargıtay hem Danıştay, üye seçecek hem de dahil edilmeyen 12 bin hâkim ve savcının olduğu alt mahkemeler oy kullanacak.

   Dolayısıyla bunlardan da üye seçilecek ve yargının tamamını temsil eden bir yapı ortaya çıkmış olacak.

   Hâkimler Savcılar Yüksek Kurumu, aynı zamanda siyasetten arındırılıyor.
Ayrı binası, ayrı bütçesi, ayrı sekretaryası ile özerk bir hale getiriliyor. HSYK kararları neticesinde görevden atılan yargı mensuplarına da mahkeme kapısı aralanıyor.
Bugüne kadar atılan hâkim ve savcılarımız, dava açabilecektir. Ebetteki kararı, mahkemeler verecektir.
Anayasa Mahkemesi yeni oluşumu ile özgürlüklerin güvencesi olacaktır

   Gerek Anayasa gerekse de HSYK, birer mahkeme değil; bunlar, birer kurumdur. Anayasa Mahkemesinde şu an 15 üye var ve bunun tamamı,
cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor.

  Değişiklik paketinde üye sayısı, 17’ye çıkarılıyor ve bunun 3 tanesini de meclis seçiyor. İş yoğunluğundan, daire biçiminde örgütlenecek olan
mahkemenin iş yükü hakkı hafifliyor.

   Üyelerinin, ömür boyu değil; 12 yıllığına seçilmesi öngörülüyor.
Yapılan değişiklikle, vatandaş da artık Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunabilecek. Vatandaş, Türkiye’de açtığı davalar  sonuçlandıktan sonra nereye gidiyor? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidiyor ve Türkiye’yi ciddi tazminatlara mahkûm ediyor. Artık vatandaş, AHİM’ne gideceğine Ankara’da, Anayasa Mahkemesi’ne gidecek. Böylece hakkını, Avrupa yollarında uğraşarak değil; kendi ülkesinde elde etmiş olacak. Elbette bu kararı beğenmeyen vatandaşlar, tekrar AHİM’ne gidebilecektir. Türkiye, bugüne kadar AHİM tarafından çok büyük miktarda tazminata mahkûm edilmiştir ve itibarı zedelenmiştir.

   Bu yeni Usulle, bu sıkıntılar ortadan kalkmış olacak.

Saygılarımla,


***