Sadettin Tantan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sadettin Tantan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Ekim 2020 Cumartesi

Türkiye'nin Suriye'de Kullanıldığını Erdoğan Bir Gün Açıklayacak

 Türkiye'nin Suriye'de Kullanıldığını Erdoğan Bir Gün Açıklayacak
_ Referandum BOP'un Bir Aşamasıdır


Sadettin Tantan,Türkiye, Suriye, Kullanıldığını, Erdoğan, Bir Gün Açıklayacak,Referandum,BOP, Bir Aşamasıdır,İçişleri Bakanı,Yurt Partisi, 
Libya, 


14 Mart, 2017 


Eski İçişleri Bakanı, Sadettin Tantan Tesnim Haber Ajansına konuştu:‘ Referandum, Büyük Ortadoğu Projesi'nin kumpaslarla yıkamadığı Türkiye'yi, bir kez daha içten ele geçirme faaliyetidir.’
Tesnim Haber Ajansı - Eski İçişleri Bakanı ve Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan Tesnim Haber Ajansına konuştu, önemli açıklamalarda bulundu.
-‘On beş yıllık AKP iktidarı döneminde, Ortadoğu projesinin birer birer uygulamaya konulduğunu görüyoruz’
-‘Referandum, Büyük Ortadoğu Projesi'nin kumpaslarla yıkamadığı Türkiye'yi, bir kez daha içten ele geçirme faaliyetidir.’
-‘Mavi Marmara olayıyla Türkiye devleti, kartondan kaplan bir devlet durumuna düşürüldü.’
-‘BOP projesinin iki kilit ülkesi vardı biri Libya diğeri Suriye’dir. BOP’un başarısı bu iki kilit ülkenin parçalanmasından ve çökertilmesinden geçiyor.’
-‘ Esat ve Erdoğan kardeş gibiydi.  Türkiye bu yanlışa neden itildi veya ittirildi bunu bir gün Erdoğan ve arkadaşları açıklayacaklardır. Türkiye burada kullanıldı. Bunu İran ve Suriye istihbaratı da biliyor.’

-‘Türkiye ve İran’ın birlikte hareket etmesinde büyük faydalar var.’
-‘Türkiye OSLO’da masaya oturtuldu. Taraf olarak oturtuldu. Bu çok acı bir şey.’
-‘AB Kıbrıs’ı kılçıksız yutmak istiyor. ABD burayı bir üs yapmak istiyor. İsrail bir yandan Kıbrıs’ı elimizden almak istiyorlar.’
Tesnim Haber Ajansı: 15 Temmuz darbesini FETÖ’cüler mi yaptı, yoksa onları kullanan siyasi irademi, sizce hangisi­?

Sadettin Tantan: 15 Temmuz bir silahlı kalkışma hareketidir. Türk silahlı kuvvetlerinin içeriden teslim alındığını, siyasi iktidarın da bu teslimatta büyük rolünün olduğu gözüküyor.  Bu darbenin neden yapıldığını veya yaptırıldığını henüz iktidar açıklamış değildir. Darbe komisyonu adı altında bir komisyonu oluşturuldu. Komisyonun bir çaba göstermediğini görüyoruz. O süreçte 4-5 saatlik kayıp bir zaman dilimi var ve bu süre zarfında nelerin verilip alındığını bilinmiyor.
Darbe mahkemesinin de emir komuta zincirinin birbirinden ayrıştırılması için de bir yerde toplanması gerekiyordu bu da yapılmadı. Bu hareket hep destek buldu, çözülemedi. Onu koruyan, kollayan yer belliydi. Birinci dünya savaşından sonra İngilizlerin bu bölgeden çekip gitmiş gibi gözükse de gitmediğini görüyoruz. İngilizler istihbarat alt yapılarıyla devşirdiği işbirlikçiler, dini, ırkı kullanan işbirlikçilerle yaşamaya devam etti. Bunlar ne entelektüel ne de akademik olarak araştırılıp ortaya çıkartılmadı. Halk bu konuda bilinçli değil. İşbirlikçiler zenginlik ve refah içerisindeler ve hangi rejim gelirse gelsin, görevlerine devam ediyorlar.
Tesnim Haber Ajansı: Siz İçişleri Bakanlığı yaptığınız dönemde bu örgütün yapısından haberdar mıydınız ve emniyet içerisindeki yapılanmadan haberdar mıydınız?

Sadettin Tantan: Benim dönemimde FETÖ yapılanması sınırlı sayıdaydı ve biliniyordu.  Yaptırdığımız çalışmayla yaklaşık 100 kişi aktif görevden alınarak pasif görevlere alındı. Ama AKP döneminde 3 Kasım seçimleriyle FETÖ örgütü AKP’le birlikte seçimi kazandılar. Personel alımlarında Kamu ve özel kurumların her yerine sızdılar.  Bütün yapılanma o dönemde gerçekleşti.  AKP döneminde bunlar eylem gücüne ulaştılar. Alınanların yanı sıra bir kısmı da sonradan bunların torpiliyle devlet içine yerleştirildiler.

Tesnim Haber Ajansı: Türkiye Cumhuriyeti Laik Sosyal bir Hukuk devleti. 
Bu devlet mevcut yapısından çıkarılıp nereye doğru evrildiğini düşünüyorsunuz?

Sadettin Tantan: On beş yıllık AKP iktidarı dönemine baktığınız zaman, Ortadoğu projesinin birer birer uygulamaya konulduğunu görüyoruz. 
Bunu yaşadık.  
Bu ülke inanç ve toplumsal değerler bakımından çok erozyona uğratıldı. 
Asırlardan beri süre gelen kimliğimizi neredeyse kaybetmiş durumdayız. 
Anayasa değişikliğiyle Türkiye Cumhuriyetinin geleceği, 15 yıllık AKP zihniyetinin geleceğiyle ilgili bir sürecin içerisine sokuldu. Bu zihniyet sanki Türkiye Cumhuriyeti milleti, halkı, silahsız işgal altında ve bu işgalden kurtulamıyor, siyasetten soğumuş, ülkenin geleceğinden karamsar, üretemeyen, tamamen tüketen, borç içinde yaşayan, heyecanı kalmamış, hafızası elinden alınmış bir topluma evriltildi. Referandumun halk nezdinde ne için yapıldığı bile belli değil. Halk neye “EVET veya HAYIR” diyeceğini bile bilmiyor.

Halka yönelik tehdit söz konusu. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bu siyasi zihniyet başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, halkı hem bugün hem de gelecek için tehdit etmektedir. Bunun nedeni bu zihniyetin 15 yıllık iktidarından ve bu iktidarın yaptığı yanlışlıklardan hesap sorma korkusundan kaynaklanmaktadır. Bunu böyle görmek lazım. Bir başka korku ise eğer bu zihniyet BOP’u neticelendirmezse uluslararası mahkemede yargılanacağını bildiği için o yetkiyi eline alarak, Türkiye’yi federal bir yapıya götürecek. Buna büyüyerek küçülme projesi diyoruz. Büyük Ortadoğu Projesi'nin kumpaslarla yıkamadığı Türkiye'yi bir kez daha içten ele geçirme faaliyetidir.

 Bölgedeki enerji savaşlarının Türkiye’ye yansımasıdır.  FETÖ örgütü nasıl işbirlikçi bir örgütse, AKP de iktidara gelirken, Amerika’dan icazet aldığını söyleyerek iktidara gelen bir hareket. Dikkat ediyorsanız birçok İslam ülkesindeki halkların yoksullaşmasının, kendilerini ifade edememesinin, özgürlüğünü kullanamamasının sebebi de işte budur. Bu iktidar ne diyor, aklınızı bize teslim edin, özgürlüğünüzü bize teslim edin “EVET” demek suretiyle ben sizi temsil edeceğim diyor.  Ama biz Allah’ın bize verdiği yetkiyi biz bir başkasına veremeyiz. Dinler arası diyalog tuzağından kurtulup, İslam dünyasıyla diyalog kurulması gerekir. İslam ülkeleri arasındaki çatışma bu işbirlikçilerin tuzağından başka bir şey değildir.
Tesnim Haber Ajansı: Yani siz bu projenin Türkiye’yi bölme projesi yani BOP projesi olduğunu mu söylüyorsunuz?

Sadettin Tantan: Bunu kendileri de söylüyor. BOP’un özü o ülkelerdeki silahlı kuvvetleri, siyaseti, mali ve ekonomik sistemle güvenliğini kontrol altına almak, Bir de zihinleri kontrol altına almak.  Dünyadaki en büyük tehdit araçlarından birisi, yüksek teknolojik imkan ve kabiliyetler, medya, internet, sosyal paylaşım ağları bunlarla insanların beyinlerini istediğiniz gibi yönlendirebilirsiniz. Böyle bir tehdit var. Bilgi ve enformasyon savaşları da var. Birçok İslam ülkesinde baskıcı, totaliter bir yapıya mahkum edilmiş geniş Müslüman kitleler var, bunlar da baskı ve zulüm altında.

Tesnim Haber Ajansı: Türkiye yabancılara bağımlı hale getirildi, yabancı ajanlar cirit atıyor, yönetilemeyen bir ülke konumunda olduğunu dillendirdiniz, bunu biraz açar mısınız?

Sadettin Tantan: Dünyadaki bütün örgütlere baktığımız zaman, bu örgütlerin hangi ülkelerde çıkarları varsa  ve o ülkelerden bu örgütler çıkarılmamışsa o ülke insanını kullanan bir takım yapılar görürsünüz. Mesela Belücistan’daki Cundullah örgütü. Bu örgüt hem İran’ı hem de Pakistan’ın parçalanması için orada faaliyetler yürütüyor. Bunların arkasında İngiliz ve Amerikan istihbaratı var. İstihbarat örgütleri arasında da çatışma ve kavgalar var. Türkiye’ye baktığınız zaman silahlı ve silahsız örgütler açısından değerlendirdiğinizde en belirgini PKK terör örgütü olarak gözüküyor. Bölgede yaşayan halklar birbirlerine sen kimsin diye sormamışlar.

11 Eylül saldırısının ardından Irak ve Pakistan işgaliyle başlayan  bu süreçte özellikle  ABD ve İngiltere açısından çok güzel bir proje. Bir bölge projesi ve çok tehlikeli bir proje. İslam ülkeleri açısından yıllar boyu devam edecek bu projede, bölge halklarını birbirlerine kırdırma ve yok etme projesi. Irak’a baktığınız zaman belli bölgelerde bir katliamlar yaşandı. ABD, Barzani Peşmergeleri  ve PKK tarafından. Türkiye’de bu proje PKK eliyle kısmen uygulamaya sokuldu. Başarılı da oldu. Türkiye hep kaybeden ülke durumunda oldu. Kaybetmeye de devam ediyor.
Tesnim Haber Ajansı: Türkiye bölge siyasetinde İran, Irak, Suriye üçlüsüyle birlikte olmak yerine  özellikle Suriye ve Irak politikasında Suudi Arabistan, Katar ve göbek bağıyla İsrail ve ABD’ye bağılı olan diğer körfez ülkeleriyle birlikte olmayı tercih etti. 
Bu politika sizce Türkiye’ye ne kazandırdı

Sadettin Tantan: Hiçbir şey kazandırmadı, kaybetti, kaybetmeye de devam ediyor. Örneğin Davos’taki “One Minute “ bir projeydi, Mavi Marmara bir projeydi hep kaybettirdi. Davos’ta Erdoğan’ın imajı yükseltildi ve neredeyse İslam ülkelerini kurtaracak bir kişi konumuna getirildi. Daha da ilerisi Erdoğan bölge ülkelerinde adaylığını koysa iktidar olur imajına büründürüldü. Mavi Marmara olayıyla gelin görün ki Türkiye devleti kartondan kaplan bir devlet durumuna düşürüldü. Uluslar arası karasularında Türk vatandaşları adrese teslim İsrail tarafından katledildi. Buna karşı Türkiye’nin bir şey yapmamasından ve İsrail’e karşı ses çıkarmaması, Türkiye’den bir takım imkan ve kabiliyetler bizimle ilgili tehditleri bize karşı sahiplenir duygusunu çökerttiler.

Dünyadaki İslam ülkeleri ve mazlum milletler bakımından sadece Türkiye değil, büyük Selçuklu devleti, Osmanlı devleti ve hatta Orta Asya’dan başlayan Türk devletlerinden gelen özgürlük ve bağımsızlık üzerine inşa edildiği için o karakterle bizi de koruyabilir düşüncesiyle duyulan heyecan da ortadan kaldırıldı. Doğu Akdeniz’deki haklarından da Türkiye dışlatıldı.
Enerji savaşları açısından düşündüğümüzde  Suriye’nin de parçalanmasını bu yaklaşımla görmemiz gerekiyor. Zaten büyük Ortadoğu projesinin iki kilit ülkesi var biri Libya diğeri Suriye’dir. BOP’un başarısı bu iki kilit ülkenin parçalanmasından ve çökertilmesinden geçiyor.

Libya Kuzey Afrika, Suriye ise Ortadoğu bakımından  kilit ülkelerdi. Türkiye’deki işbirlikçiler iktidarı nasıl yönlendiriyorsa, Suriye ve Irak’ta da aynı durum söz konusu. Suriye’de Müslüman kardeşler eliyle bu yapılıyor. Arabistan ve Katar’da öyle. Emperyalist güçlerin izni olmadan haraket etme şansları yoktur. İsrail ile yakın ilişki içerisindeler. Arşivler yalan söylemez.  Hizb-ut Tahrir, Vahabilik bir İngiliz projesi ve Osmanlı devletini parçalamak için kurulduğunu iyi değerlendirmek lazım.  Boko Haram, El Şebap, El- Kaide, Taliban, IŞID o bölge halklarına karşı kullanılan projeler. Bölge ülkeleri, ekonomik, hukuk savaşları ve emformasyon, bilgi savaşları bakımından donanımlı değiller. Bu büyük tehditlere karşı, İktidarların, kurumların ve bölge halklarının bir bütün olarak karşı durmaları gerekir. Siyasetçiler kendi çıkarları için, yanlış söylemlerde bulunsalar da, sevindirici olan bölge halkalarının onlara geçit vermemiş olmalarıdır.

Tesnim Haber Ajansı: Türkiye silahlı kuvvetleri Suriye’de ve Menbiç’e yönelik bir operasyon düşünüyor. ABD Türkiye’yi PKK, YPG ve PYD konusunda aldattığı söyleniyor. Türkiye İsrail ve ABD’nin bunca yaptıklarına rağmen ilişkisini koparmadığını aksine ilişkileri geliştirmek için elinden geleni yapıyorken, Türkiye’nin bu operasyonda Suriye devleti ve ordusuyla birlikte hareket etmesi en güvenli ve akılcı yol olarak gözükmesine rağmen, Türkiye bundan halen neden uzak duruyor?

Sadettin Tantan: Bunu da anlamış değiliz, Recep Tayip Erdoğan’la Esat yönetimi arasındaki kavganın da ne olduğunu bilmiyoruz. İkisi kardeş gibiydi. Birlikte tatile gidiyorlardı, çay kahve içiyorlardı, ilişkiler her alanda gayet güzeldi. Burada acı olan Türkiye bir yanlışın içerisine itildi, ittirildi ve kaybetti. Sadece Türkiye’de değil bölge kaybetti. Büyük risklerle karşı karşıya bırakıldı. Yaşayan tarih Halep yok edildi. Tarihi ve kültürel miras yok edildi. Irak’ta da bu yaşandı. Türkiye’nin bu yanlışa neden itildi ve ittirildi bunu bir gün Erdoğan ve arkadaşları açıklayacaklardır. Türkiye burada kullanıldı. Bunu İran ve Suriye istihbaratı da biliyor.

Tesnim Haber Ajansı: Türkiye’nin bir Kürt sorunu vardı- yoktu tartışmaları hep yaşandı. Sayın Erdoğan önce yok dedi daha sonra var dedi. Kürtlerin siyasi iradesini temsil eden HDP ile hükümet çözüm süreci başlattı. Sarayda görüşmeler yapıldı, OSLO görüşmeleri ve PKK militanları için sivil mahkemeler kuruldu. Ancak 15 Temmuzdan sonra HDP Milletvekilleri tutuklandı. Siyasi müzakereler, çözüm süreci rafa kaldırıldı ve askeri bir çözüm ve operasyonlar devreye sokuldu. Bölgede binlerce insan göç ettirildi. Bu konuda AB ve BM’nin ciddi girişimleri de var. Neden durum böyle oldu ve nasıl çözülecek bu sorun?

Sadettin Tantan: Kürt sorunu diye bir sorun yok. Sorun PKK. Kürt kimliğini kullanan, özellikle emperyalistlere hizmet eden bir suç ve terör örgütü bu açık. Bu bölge insanlarını kullanmak isteyen, bölgenin yer altı ve yerüstü zenginliklerini kullanmak isteyen batının bölgeyi istikrarsızlaştırma arzusundan başka bir şey değil. PKK’ya fırsat vermeyen halk göçe zorlandı ama Kürt halkı direndi. Türkiye OSLO’da masaya oturtuldu. Taraf olarak oturtuldu. Bu çok acı bir şey. Hiçbir zaman da tasvip edilmedi. Bu bir çözüm süreci de değildi. PKK terör örgütünün uluslararası alanda tanınması için bir projenin adıydı. Bugün YPG, PYD ve PKK’nın ABD’nin müttefiki olması bunun bir yansıması olarak görmek gerekir.  Salih Müslüm’ün  de getirilip götürülmesi bunun  bir parçası.

ABD Türkiye’yi oyuna getirmedi, ABD’den icazet alan bir siyasi yönetimin yansıması, oyuna falan gelmiş değil. Bunların hepsi planlı bir proje. Siyasetin cehaletinden, bilgisizliğinden, geçmiş arşivi iyi okuyamamasından kaynaklanıyor böyle de bakmak  gerekiyor.

 Bölge ülkeleri olarak birlikte bu tehlikeyi ortadan kaldırmak lazım. PKK konusunda Türkiye, İran ve Suriye’nin bakış açısında da farklılıklar var.
Tesnim Haber Ajansı: Türkiye’nin ABD ve İsrail’le kurduğu sıcak diyaloğu, istihbarat paylaşımını neden İran, Irak ve Suriye yönetimiyle kurmuyor ya da kuramıyor bu Türkiye ve bölgenin reel politik ve ortak miras bağlamında daha çok faydasına değil mi

Sadettin Tantan: İşte bunu yaptırmıyorlar. Yaptırtmıyorlar. Evet, hem bölge hem de Türkiye büyük tehdit altında. Türkiye açısından bu iktidarın bunu öngörmediğini görüyoruz. Yani bir ülke kendi güvenliğini Amerikalı bir generale devredebilir mi? Bunu göremedi ve Türkiye kaybetti ve kaybetmeye de devam ediyor. 
Bu örgütlerle kolluk güçlerimizi cansiperane mücadele ediyor bunu da görmemiz lazım. Halk ta bu örgütlere destek vermiyor. Beyaz adam köle devşirirken, köleleri Afrika’dan kim getirip beyaz adama teslim ediyordu yine oradaki yerli işbirlikçiler. Değişen bir şey yok kaybeden İslam dünyası.

Tesnim Haber Ajansı: Türkiye- İran ilişkilerine gelecek olursak bölgenin en güçlü iki ülkesi. İki ülke arasındaki ilişkiler sizce olması gereken yerde mi, değilse neden,olması gereken nokta neresi sizce?

Sadettin Tantan: Ben kendi bakanlığım döneminde İran’a gittim. Bu PKK konusunda görüşmelerimiz oldu. İlişkiler iyi. Halkların kendi arasında bir sorunu yok, aynı coğrafyanın insanları. Türkiye ve İran’ın birlikte hareket etmesinde büyük faydalar var. Birlikte kalkınmaları gerekiyor. Siz komşularınızla birlikte kalkınmazsanız güç oluşturmazsanız bölgenin güvenliği olmaz. Dünyada, bölgede bir savaş var. Bu coğrafyada bölge ülkeleri iç içe olması gerekir, Siyasi, ekonomik, sanayi girişimcilerinin, karşılıklı bilgi paylaşımlarının olması gerekiyor. Avrasya, Şangay beşlisi deniyor ya Atlantik’ten Pasifik’e bir kayış söz konusu. Farklı inançları zenginlik sebebi olarak görmek gerekir. Birlik, kardeşlik ruhu ve hukukuyla hareket etmek ve bunları geliştirmek gerekiyor. Dini siyaset ve ticaret aracı olarak görmemek gerekiyor. Bu bağlamda İslam dünyasında din adamlarına, ilim adamlarına büyük görevler düşüyor.

Tesnim Haber Ajansı: Türkiye’nin bölgede bir denge unsuru olması, yurtta barış, dünyada barış ilkesine yeniden dönmesi, ülke içinde ve bölge siyasetinde birlik dilini kullanan, mezhep ve ırk dilini kullanmayan bir Türkiye nasıl mümkün olur sizce?

Sadettin Tantan: 15 Temmuz’un ardından önümüze referandum konuldu. 16 Nisan bu millet için bir kurtuluş günü olacak Hayır diyerek. Bölge ve İslam dünyası ve mazlum milletler açısından bir başlangıç olacak. Bu iktidar kurumları ortadan kaldırarak şahsi bir devlet kurmak için bu yetkiyi eline almak istiyor. Bu iktidarın eliyle hem kendi yandaşları, hem PKK, KCK zenginleşti başta FETÖ cemaati olmak üzere diğer cemaatler büyük zenginliğe ulaştılar. Onların yararlanması açısından bir de BOP’un uygulanması ve bölge haritasının değişmesi açısından büyüyerek küçültülen bir Türkiye’nin olmaması için hepimizin arzu ettiği bir Türkiye’nin oluşması, yeni bir siyasi anlayışın yeniden hakim kılınacağına yüzde yüz inanıyorum. Türkiye’nin başka yolu da yok.

Tesnim Haber Ajansı: Bu süreçte Hayır cephesine karşı bir baskı var mı?
Sadettin Tantan: Bu açıkça ortada. Bütün medya ellerinde eşit şartlarda bir referandum çalışması yok. Dayatma ve baskı var her konuda bir mağduriyet edebiyatı yapılıyor. Türkiye iktidarı ve muhalefetiyle siyasi anlayışını değiştirmezse burada sadece Türkiye değil, bölge ülkeleri de planlanan savaşlarla karşı karşıya kalır.

Tesinm Haber Ajansı: Bütün bunlar yaşanırken bir yandan da Kıbrıs müzakereleri yapılıyor. Ancak gündemde yok. Neler söyleyeceksiniz?

Sadettin Tantan: Türkiye’nin Akdeniz’de 18 adasına el konması batı projesiydi. Özellikle Almanya projesi olarak bakmak lazım. Kıbrıs konusunda ise AB Kıbrıs’ı kılçıksız yutmak istiyor. ABD burayı bir üs yapmak istiyor. İsrail bir yandan Kıbrıs’ı elimizden almak istiyorlar. Neden çünkü Doğu Akdeniz havzasına, Karadeniz havzasına hakim olmak istiyorlar. Buralara hakim olmayan bir emperyalist güç, Hazar havzasına hakim olamaz. Neticede Asya ve Afrika’ya el koyamaz. Hürmüz ve Bab-ı Mendep boğazlarını ele geçirmek ve bu bölgeyi teslim almak istiyorlar. Yemen’deki savaşın da adı budur. Bütün bu planların bozulması gerekir, daha doğrusu bozmamız gerekir.
***

6 Ocak 2016 Çarşamba

Eymür'den HÜSAMETTİN ÖZKAN Raporu




Eymür'den   HÜSAMETTİN ÖZKAN  Raporu




   _ MİT Kontr terör eski Daire Başkanı Mehmet Eymür, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'la ilgili tüm iddiaları internet sitesine taşıdı. Eymür, kapsamlı bir " Özkan Raporu " hazırlığında

Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan hakkındaki yolsuzluk iddiaları ile bazı kişilerle olan yakınlığı ve özel ilişkileri internet ortamında derleniyor.
MİT Kontrterör Dairesi eski başkanı Mehmet Eymür, internetteki www.atin.org adlı sitesinde, bu kez Hüsamettin Özkan hakkında Türk ve yabancı basında çıkan ilginç haberlere ve iddialara yer verdi. Bu iddiaları yorumlayan Eymür, Özkan hakkındaki gelişmeleri derlemeye ve yorumlamaya devam edeceğini de bildirdi.
Özkan'ın, MGK'da Cumhurbaşkanı'na karşı sarfettiği sözlere dikkati çeken Eymür, Özkan hakkındaki iddiaları bir araya toplamasının gerekçesini ise "Acaba bu gücü nereden alıyor, kimdir, neyin nesidir diye merak ettik" sözleriyle ifade etti. Eymür'ün gazete, dergi ve internetten derlediği haberlerde şu iddialara yer veriliyor:


' Derin Siyaset '


"Türkiye'de nasıl ki bir 'derin devlet' varsa, bir de 'derin siyaset' vardır. Hangi partiye ait oldukları farketmez, yolları ve amaçları birdir. Türkiye'de kim zengin olacak, hangi gazete patronu batırılacak, kime yol verilecek, bu yapılanma karar verir. İşte bu 'derin siyaset' adlı gizli örgütün İcra Kurulu Başkanı Süleyman Demirel, Başkan Vekilleri Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Özkan'dır. Sadettin Tantan, asayiş, Zekeriya Temizel de mali konularına bakar. Ecevit örgütte yoktur, önem taşımaz."

" Mesut Yılmaz, Türkbank'tan sonra Körfez ihalesinde de aklandı. Yılmaz'ı aklayan komisyon raporu, 8'e 7 oyla kabul edilirken, DSP'nin fireleri son anda devreye giren Başbakan Yardımcısı Özkan tarafından engellendi. "
'' En Fakir Milletvekiliydi ''
"Hüsamettin Özkan seçilip ilk kez Ankara'ya geldiğinde, TBMM başkanlığına verdiği 'mal beyanı' itibarıyla, '' Meclis'in en fakir Milletvekili '' sayılabilirdi."
"Burada, tam iki kez, Tepe Grubu tarafından inşa edilen Beykoz Konakları adlı sitede iki konağın sahibi olduğunu yazdım Hüsamettin Özkan'ın... Bu haberi okuduğum ' Maya ' dergisi, konakların her birinin 650 bin dolar değeri olduğunu da yazdı."

"Sabah Grubu, Etibank kriziyle birlikte Özkan'ın ağzının içine bakmaya başladı... Dinç Bilgin ve Zafer Mutlu, bugüne kadar ayakta kalmalarını ona borçlu olduklarına inanıyorlar."

"Hüsamettin Özkan'ın adı şimdi de Halkbank'tan verilen usûlsüz kredi dolayısıyla gündemde. Emlakbank, Genel Müdür Erdin Arı döneminde 40 milyon dolar kredi borcu bulunmasına rağmen Sabah Grubu'na ek kredi açmış! "
Köstebek Özkan mı?
"Berlin'de yayınlanan Die Tagezeitung'un Perşembe ekinde "Egebank'ta Polis Parmağı" başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda, Nail Keçili'nin Paper Moon'daki köstebeğinin Hüsamettin Özkan olduğu ileri sürülüyor. Sır gece 21 Aralık 1999 gecesiydi... Bu gecenin, bankaya el konulmadan önceki gece olduğunu Demirel'e söyleyen ve bankadan yaklaşık 15 milyon doların bir gecede 'uçmasını' sağlayan kişi kimdi?"
"Orhan Aslıtürk, Maliye Bakanı Sümer Oral'ın kayınbiraderi; Hüsamettin Özkan'ın ağabey'i olan Bayrampaşa eski Belediye Başkanı Necdet Özkan'ın eşinin de kardeşi çıktı. Şişli eski Belediye Başkanı Gülay Aslıtürk'ün eşi Orhan Aslıtürk, naylon fatura operasyonu ile Egebank'ın boşaltılmasına yardımcı olmuş."
Kaynana skandalı

" Skandal. Hüsamettin Özkan'ın kayınvalidesine torpil. Egebank'ın Gold-Bis tarım ürünleri şirketine verdiği usulsüz krediyle ilgili olan herkes dün gece gözaltına alındı. Süper kaynana hariç. DGM'ye gönderilen suç duyurusunda onun da adı vardı. Ancak bir tek onun için yakalama emri çıkarılmadı."
" Hüsamettin Özkan ile Enerji Bakanı Ersümer Bacanak çıktı. Yani, ' Süper kaynana ' kabinede iki bakanın birden kayınvalidesi. Gözaltına alınmaması çok doğal."

"Bütün yollar Ankara'ya çıkıyor. Murakıplar dert yanıyor: Biz 100 küsur sayfalık rapor hazırladık. Etibank'a el kondu. Ama bizim raporumuzda iş Yılmaz'a, Taner'e, Özkan'a uzanıyor. Bundan sonrası siyasi irade meselesi."
Eymür'ün özeti
Eymür, Özkan hakkındaki iddiaları sıraladıktan sonra şu özeti yaptı: "Hasan Hüsamettin Özkan Kayserili. İmam Hatip Lisesi'nden sonra İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde okumuş. Ağabeyi, Bayrampaşa eski Belediye Başkanı olan Necdet Özkan. 1991 yılında politikaya atılmış. Daha önce İstanbul'da, yap-sat işleri (müteahhitlik) ile uğraşıyormuş. 1998 yılında Bakırköy dans şampiyonu olmuş. Maliye Bakanı Sümer Oral'ın kayın biraderi olan Orhan Aslıtürk, Özkan'ın yengesinin kardeşi. (Ağabeysi Necdet Özkan'ın eşinin kardeşi.) Damadı, Prof. Erdoğan Alkin'in oğlu Emre Alkin İMKB Başkanı Osman Birsen'in danışmanı. Dayısı, Saray Halıları'nın sahibi Necati Kurmel. Kurmel'in, Susurluk aktörleri ile irtibatı var. Enerji Bakanı Cumhur Ersümer bacanağı. Kayın valide si Hatice Betül Özbay, Egebank skandalına adı karıştığı için " Çete " davasına dahil edildi. İstanbul Beykoz Konakları adlı sitede her biri 650 bin dolar değerinde iki konağı var. Şimdilik bu kadar. Sizlerin de yardımıyla bu tabloyu genişleteceğiz inşallah."

' Batıkçılar ve İktidar '

Mehmet Eymür'ün, sayfalarına taşıdığı bir köşe yazısı da şöyle: "Tarih 30 Mayıs 2000. Yer: İstanbul Samandıra'daki Print City adlı Sabah tesisleri... Başbakan Yardımcısı DSP'li Hüsamettin Özkan, Maliye Bakanı ANAP'lı Sümer Oral, batık Etibank'ın ve Sabah'ın sahibi Dinç Bilgin ile batık Etibank'ın o günkü genel müdürü Zeki Ünal, oldukça neşeli bir hava içinde uzun uzun sohbet ediyorlar.
Print City, Bilgin Grubu'nun trilyonlar gömdüğü bir tesis ve 30 Mayıs 2000'de açılışı yapıldı. Özkan ve Oral, halkın birikimlerinin gömüldüğü tesisleri keyifli kahkahalar atarak gezdiler.

Bunların Etibank'ın batmakta olduğundan haberleri yok muydu?"
Dönmez'in yerini Özkan aldı Mehmet Eymür, Ecevitler'in Özkan'ı da gözden çıkarabileceği iddiasını ortaya atan şu yazıya da yer verdi: "Siz Rahşan-Bülent Ecevit çiftinin manevi oğulları Ali Dönmez'i tanır mısınız? 1980'li yıllar... Mustafa Utku emekli bir polistir. Ecevit ailesinin özel şoförlüğünü yapar. Utku'nun cin gibi akıllı kayınbiraderi vardır. Adı Ali Dönmez! Rahşan hanım ve Bülent Ecevit bu akıllı, girişken çocuğu çok severler. 1983 yılında DSP kurulurken 16 yaşına giren Ali Dönmez de hayli etkilidir. 1983/1991 yılları arasında DSP'de Ali Dönmez veliaht gibidir. Koca İstanbul İl Başkanı bile önünde ceketini düğmeler. Özetle; bugün Hüsamettin Özkan neyse, dün de Ali Dönmez odur. Özkan'ı DSP'ye getiren Ali Dönmez'dir. Ne olduysa oldu, Ali Dönmez birden bire manevi evlatlıktan by-pass edildi. Ali Dönmez bugün İstanbul Zeytinburnu'nda inşaat malzemeleri satıyor... Özkan Sadece getir götürücüdür..." 


..

14 Mart 2015 Cumartesi

Sadettin Tantan,





Sadettin Tantan,


21 Mayıs 2000 Pazar 

Sadettin TANTAN ismi Emniyet Genel Müdürlüğü'nün birbiri peşisıra sıraladığı başarılı operasyonlardan sonra çok sık duyulmaya başlandı. Başarılar devam ettikçe dahada çok duyacağımız kesin. Aslında Türk kamuoyu uzunca bir süredir görevini en iyi şekilde yerine getiren dürüst, namuslu ve devlet adamı ciddiyetine sahip bürokratların sudan bahanelerle yıpratılıp bir köşeye atılmalarına ve yaygın tabiri ile kızağa alınmalarına çok alışmıştı. Sayın TANTAN; halen bulunduğu görev ve konumu ile bu izlenimi düşüncelerden silip attı. İnşallah bu durum örnek teşkil edecek ve vatandaşlarımız köşelerinde hizmet için görev bekleyen binlerce TANTAN benzeri başarılı Türk insanını layık oldukları mevkilerde görecektir.

"SİYASET ve SİYASİ AHLAK" başlıklı yazımızda milli güç unsurlarımızı yöneten ve yönlendiren siyasi güç ve siyasetçilerimizin içine düştüğü durumu sebepleri ile ortaya koymaya çalışmıştım. Acil tedbir olarak, lügatlarda " Devlet işlerini yürütme ve yönetme sanatı " olarak geçen siyaset kavramı'nın; gerçekten bu işi yapabilecek yetenekli, dürüst, namuslu, bilgili, vatansever, ciddi, vakur, kalbi vatan ve millet aşkıyla yanan layık evlatlarımıza teslim edilmesini vurgulamıştım.

Evet siyasi kadrolarımız teker teker Sayın Tantan benzeri isimlerle dolup taşmadıkça, Sayın Tantan'ın büyük özveri ile yürüttüğü hizmetlerinin ülkemizin her alanda dev gibi büyüyen sorunlarının karşısında fazla bir önemi olmayacağı açık ve kesindir.

Sadettin TANTAN ismini Türk Kamuoyu 1980'lerde İstanbul Mali Şube Müdürü iken kendisi gibi bir avuç gözüpek polis ile yaptığı başarılı çalışmalarla duydu. Bu korkusuz , cesur ve namuslu polis müdürü; kaçakçılar, hırsızlar, yolsuzlar, kara para aklayıcılarının korkulu rüyası oldu. Vatandaşlarımız demekki böylede oluyormuş dediler. Rahatı ve huzuru kaçan, istedikleri gibi çalışamayan kanun kaçakları bu başarılı polisi safdışı kılmak için çok uğraştılar. Fakat bütün çabaları boşa çıktı. Hiçbir açığını bulamadılar ve ona bir kulp uydurup karalayamadılar. Fakat nüfuzlu siyasileri devreye sokarak aktif konumdan pasif görevlere atanması başarısını gösterdiler. Bir müddet aktif görevlerde bulunmayan Sadettin Tantan'ın bir diğer başarılı yönü de bu dönemde ortaya çıktı. Kendiside gerçek bir sporcu olan ve sporculara büyük destek verdiği bilinen Sayın Tantan'ı bu defa İstanbul Güreş Klüplerinin yönetimindeki başarıları ile tanıdık. Disiplinli,özverili çalışmaların her yerde iyi sonuçlar verebileceğini isbat etti.

Sadettin TANTAN'ı Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü görevi esnasında ayni yerde 8 nci P.Tümeni Kurmay Başkanı olarak bulunduğum sırada yakından tanımak fırsatını buldum. Emniyet camiasının sahip olduğu böyle bir değerin neden Tekirdağ gibi ülkemizdeki suç oranının en az olduğu bir şehirde görevlendirilmesine ise bir türlü akıl erdiremedim. Her başarılı insanımızın başına geldiği gibi aktif ve sorumluluğu fazla olan makamlara getirilmekten sakınılan Sayın Tantan'ı bu defa siyasetin içinde görüyoruz.

ANAVATAN Partisi kadrolarından İstanbulun en sorunlu bölgelerinden olan Fatih İlçesine Belediye Başkanı olarak seçilir. Bu görev yeri Sayın Tantan'ın belkide hiç anlamadığı bir alandı. " Burada kaybolur gider, oda düzene ayak uydurur ve bu düzen onuda kendine benzetir "diyenler bir kere daha yanıldılar. TANTAN ismi; dürüst ve namuslu insanların kendilerine ne görev verilirse verilsin en iyi şekilde yapabileceklerini isbat etti. En azından bu işi ben biliyorum diye ortaya atılan şarlatanlardan çok daha başarılı olduğunu gösterdi.

Son seçimlerde TANTAN isminin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak geçmesine rağmen kendisini bu defa İstanbul milletvekili olarak T.B.M.M.'de gördük. Bu ilk deneyiminde Sayın Mesut YILMAZ siyasi hayatında en önemli kararlarından birini vererek Sayın TANTAN'ı İÇİŞLERİ BAKANI olarak atadı. Bu atama; azmin, iradenin, doğruluğun, dürüstlüğün ve ilkeli çalışmanın bir neticesiydi.

Sonuçları hep birlikte İçişleri Bakanlığımızdan gelen başarılı haberlerle görüyoruz. Ciddi bir devlet adamının ülke yararına yaptığı çalışmaların meyvalarını hep birlikte topluyoruz. İnşallah siyasi bir komploya uğramadan bu şekilde hizmete devam etme imkanı sağlandığı takdirde Türkiye Cumhuriyeti Devleti dünyanın en huzurlu ve güvenli bölgesi olacaktır. Hukuk ve kanun hakimiyeti ülkemizin en ücra noktasında hakim kılınacaktır.

Evet, başarının tek sebebi Sadettin Tantan'dır.

Evet başarı tek maalesef tek bir ismindir.

"EFENDİM BU BİR KADRO İŞİDİR. SİSTEMLİ VE BİLİMSEL ÇALIŞMANIN İŞİDİR. BİR KİŞİ NE YAPABİLİR Kİ?" diyenleri şimdiden görüyor ve duyuyorum. Evet haklısınız ama! "bu kadrolar, bu kanunlar ve yönetmelikler, bu sistemler, bu araç ve gereçler öncedende vardı" . Bunları Sayın Tantan evinden getirmedi. Bunların hepsi vardı. Fakat bütün bunları istenilen hedefe yönlendirecek yeterli irade ve bu iradeyi temsil eden bir baş yoktu. Şimdi bu baş bulunmuştur. Sayın Tantan'ın önderliğinde ülkemiz ve insanlarımız laytık oldukları huzur ve güven dolu ortama çok kısa bir sürede ulaşacaktır. Buna inanıyorum ve İçişleri Bakanımımıza güveniyorum.

Teşekkürler Sayın Tantan .Türk Milleti başarılarınızı gözlüyor ve sizi sonuna kadar destekliyor. Bu desteğe layık olduğunuzu da biliyor.Başarılarınızın daim olmasını diliyor.

Dr. Tahir Tamer Kumkale
21 Mayıs 2000 Pazar


http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=40

.