SABAH etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SABAH etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Kasım 2017 Pazartesi

Tayyip Bey Kriterleri

Tayyip Bey Kriterleri 



SABAH
Yavuz Donat

Başbakan "büyükşehir adaylarını" çoktan açıklayacaktı. Ama "bir kısmını" açıklayabildi. Diğerlerini "geciktirdi." 
Neden? 

ÖLÇÜLER 

1. Başbakan anketlere çok önem veriyor. 
2. Ancak anketler tek ölçü değil... Başbakan, parti örgütüne de çok önem veriyor. 
3. Tayyip Bey için sadece halkın ve örgütün eğilimi yetmiyor... Başbakan, milletvekillerine de çok önem veriyor. 
4. Sonuç: Tayyip Bey kazanmak istiyor... Göstereceği adayın sandıktan çıkmasına çok önem veriyor. 

SORULAR 

Ankette soruluyor: 
- Mevcut başkanı güvenilir buluyor musunuz? 
- Halkla ilişkileri nasıl? 
- Çalışmalarından memnun musun? 
- Aday olursa oy verir misin? 

BURSA 

Şimdi bir "isimli örnek" sunalım.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin'in "karnesine" bakalım: 
1. Halk onu "güvenilir" buluyor.
2. Ama "halkla ilişkiler" puanı zayıf... Yüzde 16.3.
3. Çalışmalarından memnuniyet "yüzde 50'nin üstünde." 
4. Aday olursa oy verir misiniz sorusuna yanıt "olumlu." 

DENKLEM 

Ve şimdi de "ayrıntıya" girelim: 
- Bursa'da örgüt ikiye bölünmüş durumda. 
- "Hikmet Şahin'le yola devam" diyen de var, "Osmangazi Belediye Başkanı Altepe, BursaBüyükşehir'in adayı olsun" ısrarında olan da. 
- AK Parti Bursa'da 10 milletvekili çıkardı... Şu anda onlar da tek isim üzerinde birleşmiş değil. 
- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik Bursa Milletvekili... Onun tavrı çok önemli. 

KAZIN AYAĞI 

Denilebilir ki "Tayyip Bey, halkın memnuniyetini esas alır." 
Ve "uzatmaz", hemen adayın ismini açıklar.
Ama siyasette "kazın ayağı öyle değil." 
Zira: 
1. Seçim örgütle kazanılır... Gösterilen adayı örgüt istemezse, yarın seçim kampanyasında kim çalışacak? 
2. Milletvekillerinin kırılıp dökülmemesi gücendirilmemesi lazım. 

FORMÜL 

Özetlersek...
Tayyip Bey'in "kafasındaki aday ile örgüt ya da milletvekilleri arasında" bir sorun varsa... Başbakan "acele etmez." 
İşi "zamana bırakır." 
Örgütü, milletvekillerini "yumuşatır, yoğurur, ikna eder." 

ŞANLIURFA 

İsterseniz "isimli bir örnek daha" verelim: 
- Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba'nın performansı iyi. 
- Halkla ilişkileri düzgün. 
- Şanlıurfa'da AK Parti 9 milletvekili çıkardı... Bir kısmı Fakıbaba'yı istemiyor. 
- Parti örgütü de ikiye bölünmüş durumda. 
- İl Başkanı Ökkeş Eruslu, aday olmak için İl Başkanlığı'ndan ayrıldı.
Şimdi kendinizi Başbakan'ın yerine koyun. Ve bu "çetrefilli denklemi" çözün. 

GAZİANTEP 

"İsimli örnekleri" çoğaltabiliriz. 
Gaziantep'e bir göz atalım: 
- Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Asım Güzelbey... Halkla ilişkiler tam puan. 
- Halk memnun... İcraatları saymakla bitmez. 
- Milletvekilleri ile arasında dişe dokunur sorun olduğu söylenemez. 
- Örgüt ise 2'ye bölünmüş durumda. 
- 15 yerel gazeteden 2'si ile arası çok iyi... 2'si ile çok kötü... Diğerleri ile olması gereken siyasetçimedya ilişkileri çerçevesinde. 

ANKARA 

Bir başka "isimli örnek" ise Ankara.
Ve "en zor örnek." 
İzmir, Diyarbakır, Eskişehir gibi yerlerde "seçime asılan" ve Çankaya'yı "CHP'den almak isteyen" Tayyip Bey, başkent Ankara'yı hiç "riske atar mı?" 
Eğer Melih Gökçek'ten vazgeçerse "AK Parti Ankara'da, belediyecilikte başarısızdı" imajı yayılır.
Ama Gökçek'te de "15 yılın yükü, son çekişmelerin gerginliği" olduğu açık. 

BİLMECE GİBİ 

Öyleyse Tayyip Bey "Ankara'da ne yapacak?" 
Başbakan için; 
- Göstereceği adayın halk nezdindeki itibarı çok önemli. 
- Seçmen, örgüt, milletvekili memnuniyeti çok önemli. 
- Seçimi kazanmak hepsinden önemli. 

VE SON 

Ve son söz... 
2004 seçimlerinde "AK Parti fırtına gibiydi." 
Tayyip Bey "gücünün doruğundaydı." 
"Yıpranmışlık" katsayısı "sıfırdı." 
Ve seçim "kiminle olsa" alınırdı. 
Ama bu defa durum farklı. 
1. Tayyip Bey bu nedenle "ince eliyor, sık dokuyor." 
2. Adaylara tek tek kefil olacağı için ve seçimde partisinin gerilememesi için "kırk defa düşünüyor." 


***

AK Parti'de Zor illere "Bakan Aday" Formülü


AK Parti'de Zor illere "Bakan Aday" Formülü 


SABAH
Mahmut Övür




AK Parti Genel merkezinde bugünlerde tam anlamıyla bir Melih Gökçek sendromu yaşanıyor. Resmi açıklamalarda "Kamuoyu yoklamaları bekleniyor" gibi gerekçeler söylense de, işin gerçeği AK Parti Genel Merkezi'nin gizli kulislerinde ağırlıkla bir tek şey konuşuluyor: 
"Melih Gökçek'i aday yaparsak ne olur yapmazsak ne olur?" 
Cevabı zor bir soru... Çünkü AK Partililere göre "Gökçek'in varlığı da yokluğu da problem." 
Teamül ve kamuoyu yoklamalarının Melih Gökçek 'i işaret etmesi veya etmemesi de işin zorluğunu ortadan kaldırmıyor. Bir yanda üç dönemdir başkanlık yapan, son günlerde de bir hayli agresif davranışlar sergileyerek güven yitiren bir başkan var. Öte yanda ise 15 yıllık başkanlık geçmişiyle yarattığı bir siyasi birikim ve çevre var.
Kısaca ciddi oy potansiyeli de var, ciddi tepki de alıyor.
Bu açıdan Başbakan Tayyip Erdoğan belki de en zor kararını verecek. 
Bir AK Partili şöyle diyor: 
"Eğer Başbakan kolay gözden çıkarsaydı bu kararı çoktan verirdi. Veremediğine göre ciddi bir sıkıntı yaşanıyor. Çünkü Melih Gökçek siyasi bir fenomen. AK Parti'yle derin bir geçmişi ve kendine özgü bir seçmen kitlesi var. Bu nedenle aday olmazsa nereye gideceği belli olmaz. Saadet Partisi veya Demokrat Parti'ye gitse dengeleri değiştirir." 
İşte bu noktada herkes Başbakan Erdoğan 'ın nasıl bir formül bulacağını merak ediyor.
Acaba bu kez de "kazan-kazan" formülü bulunabilir mi? 
Şu sıralarda AK Parti genel merkezinin kulislerinde fikri düzeyde de olsa bu türden formül arayışları sürüyor.
En ilgi gören formül de; oğul Osman Gökçek 'i Ankara'nın bir ilçesine aday yapıp Melih Gökçek 'i kenara çekmek veya parti yönetimine almak.
İlginç olabilir. 
Tabii sadece bu değil, bir de "Bakan adaylar" formülü var.
Gerçi Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan Ankara'ya aday olmayacağını açıkladı ama fikir düzeyinde de olsa AK Partililer işi biraz geliştirmiş.
Onlara göre en iyi çözüm, kabinede görev yapan bakanları aday yapmak.
Örneğin Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan veya Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu 'nu Ankara'dan, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay 'ı İzmir'den, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen 'i Mersin'den, Tarım Bakanı Mehdi Eker 'i Diyarbakır'dan, Bayındırlık Bakanı Faruk Özak 'ı Trabzon'dan büyükşehir belediye başkanı adayı göstermek, bütün bu tartışmalara nokta koyabilir.
Böylece hem yerel seçimlere güçlü adaylarla girilir, hem de kabinede revizyon yapılmış olur. 
İşte size AK Parti'nin yereldeki "kazan kazan" formülü...
Son not olarak, Adana adayının netleşmek üzere olduğunu da ekleyelim. İsmi netleşen siyasi; Anavatan Partisi eski milletvekili Mehmet Ali Bilici. 


***

İKİ YARGI KARARI


İKİ YARGI KARARI 

SABAH
Erdal Şafak

Yargıdan hukuken içtihat veya emsal oluşturabilecek ve hukuk fakültelerinde tez konusu olabilecek iki karar çıktı: 
* Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Meclis'in yasama yetkisine müdahale, ayrıca Anayasa Mahkemesi'nin takdirinin delinmesi anlamına gelecek bir adım attı: Kapatılmaları kesinleşen belde belediyelerine, dava açmaları koşuluyla 29 Mart seçimlerine katılma hakkı tanıdı. 
* Ankara 15'inci İdare Mahkemesi ise kimi hukukçulara göre bir "İlk"i gerçekleştirerek, Cumhurbaşkanı Gül'ün Dokuz Eylül Üniversitesi'ne yaptığı rektör atamasında yürütmeyi durdurdu. 
YSK'ya tepki Başbakan Erdoğan'dan geldi: "Bu kararı Meclis aldı, Anayasa Mahkemesi bazı düzeltmelerle onayladı. Şimdi yeni bir şey öğrendim: Demek ki ikinci bir Anayasa Mahkemesi çıktı!" 
Ankara 15'inci İdare Mahkemesi'nin kararı için Çankaya suskunluğunu korudu ama Cumhurbaşkanı Gül'ün rektör seçimleriyle ilgili tavrı biliniyor : Bu yetkiye sahip olmaktan mutlu olmadığını her fırsatta, her platformda seslendiriyor. 
Dün de "Rektör atamalarıyla ilgili yetkiyi kullanmak istemediğini" tekrarladı. Ama kullanmak zorunda; çünkü Anayasa'nın 105'inci maddesi rektörler için nihai takdir hakkını ona veriyor. 
Gül rektör seçimlerinden uzak durmak istemekte haklı. Bu konu 1982 Anayasası'nın yürürlüğe girmesinden bu yana görev yapan tüm cumhurbaşkanlarının başını ağrıttı. Örneğin selefi Ahmet Necdet Sezer rastlantıya bakınDokuz Eylül Üniversitesi'ne yaptığı rektör atamasıyla ilgili tartışmalarda epey yıprandı. Hatırlatalım: 

2000'den 2008'e ne değişti? 
Yükseköğretim Yasası'na göre üniversite öğretim üyeleri gizli oyla 6 rektör adayı seçiyor, YÖK bunlardan 3'ünü Köşk'e gönderiyor. 2000 Haziran'ında Dokuz Eylül Üniversitesi'nde yapılan seçimde 6 adaya oylar şöyle dağıldı: Emin Alıcı 449, Fethi İdiman 389, Faik Sarıoğlu 142 ve Orhan Uslu, Güzin Gökmen ile Özcan Gökçe 1'er oy. Belli ki son 3 isim yasa gereğini yerine getirmek seçime sokulmuş naylon adaylardı. YÖK listeden Sarıoğlu, Uslu ve Gökmen'i seçip Sezer'e sundu. Kararname Çankaya'dan döndü, ardından Uslu ve Gökmen adaylıktan çekildi. YÖK mecburen kalan 4 adaydan 3'ünü, Alıcı, Sarıoğlu ve Gökçe'yi seçip Köşk'e sundu. Sezer de en çok oy alan Alıcı'yı atadı.
Dokuz Eylül Üniversitesi'nin bu kez mahkemelik olan rektörlük seçiminde ise 7 aday yarıştı: Sedef Gidener 564, Mehmet Füzün 181, Halil Köse 165, Siraç Dilber 125, Atilla Akkoçlu 69, Hale Akpınar 54, Zerrin Toprak 9 oy aldılar. YÖK'ün listesi şöyle oluştu: Gidener, Füzün, Köse. Sonra Köse çekildi, yerine Dilber yazıldı. Gül de ikinci sıradaki Füzün'ü atayınca Gidener mahkemeye başvurup yürütmeyi durdurttu. 
Gül'ün "İdari" yetkileri arasına giren bu atamayı, yargı denetleyebilir mi? Hukukçuların çoğuna göre kuşkulu. Ancak gerek başvuru, gerekse 15'inci İdare Mahkemesi'nin kararı farklı bir gerekçeye dayandırıldı : Atanan rektörün "Kısmi" çalışması, bu statünün de YÖK Yasası'na göre rektör seçilmesine engel oluşturması.
Bu tablo hatanın Çankaya'dan değil, öncelikle böyle bir adayı seçime sokan üniversiteden, daha sonra da araştırmadan nihai listeye koyan YÖK'ten kaynaklandığını ortaya koyuyor. Ama ne yazık ki, sonuçta anayasal bir yetkisi mahkemelere düşen Çankaya yıpranacak, en azından üzülecek. 
Yargının görev ve yetkileri -bağımsızlığı pekiştirilerek- yeniden tanımlanmadıkça, sadece nasıra basan kararlarla kaçınılmaz olarak sık sık karşılaşılacak. Çare? Hem yargı reformu, hem de yeni bir Anayasa veya köklü Anayasa değişikliği. Ne var ki, siyasiler "Yeni bir Anayasa'yı uzun süre unutun" dediklerine göre, sonuçları kabullenmekten başka çözüm yok. 
Ancak muhalefetle uzlaşarak Anayasa'yı mini paketlerle onarma girişimlerine hazırlanan Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu bu paketlerin birine Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini daraltmayı, hiç değilse Gül'ün de, ondan önce Sezer'in de yakındıkları görevleri başka organlara devretmeyi koyabilir. Koymalı da. 
Zira, 15'inci İdare Mahkemesi kararı emsal olursa, bundan böyle Cumhurbaşkanı'nın idari yetkilerinin pek çoğu yargı denetimine götürülür. Bu da Çankaya'nın otoritesi açısından hiç de hoş olmaz. 

***