PKK Affı Suriye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
PKK Affı Suriye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mart 2016 Çarşamba

PKK Affı Suriye'den - Habur Rezaleti ve Etkin Pişmanlık Yasası




PKK Affı Suriye'den Habur Rezaleti ve Etkin Pişmanlık Yasası




Tevfik Kaymaz






Sanırım önemli bir kısmımız her ne kadar AKP'ye oy vermiş olsa da Habur sınır kapısından giriş yapan "Abdullah Öcalan'ın tarihi çağrısıyla" gelip teslim olduklarını, 221. Madde'den yararlanmak amacıyla gelmediklerini açıkça TV ekranından ellerindeki yazılı metne bakarak okuyan "barış grubu"nu hatırlıyoruzdur. Bunların da çadır mahkemelerinde zorla etkin şekilde pişman ettirilerek salıverildiğini biliyoruz.

Buyurun bu bilgilerimize eklememiz için 5237 sayılı Türk ceza kanununun 221. Maddesi:













Mevcut koşullar altında gerekli diğer düzenlemeler, yani "etkin pişmanlık ve 221 ile doğan durumlar halkımızın ruhu bile duymadan kitabına uydurma yöntemiyle gerçekleştirilirken; Türk vatandaşı olduğu tespit edilen bazı kişilerin (Suriye üzerinden gelen PKK'lıların) Suriye'de işledikleri suçlardan dolayı Türkiye'de infazlarının sürdüğü ve Suriye'de çıkan aftan dolayı bunların serbest bırakılması zorunluluğu 

olduğu gibi bir savunma mekanizması kurulacaktır. Türkiye'deki tüm siyasiler, partiler, bir kez daha Habur rezaleti gibi bir durumun altında kalmaktan kendilerini kurtarmış olacaklar, ayrıca büyük ölçüde kamuoyu olanların farkına bile varmayacaktır. Belki de bu öngördüğümüz süreç; biz seçimle, küfürbaz ve üç kağıtçılarla meşgul iken, Suriye'deki son gelişmeler ile birlikte işlemeye başlamış hatta ve hatta atı alan da almayan da Suriye sınırını aşmış olabilir.



Etkin pişmanlık

Madde 221- 

(1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.

(2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

(4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır. (Not: Bu fıkrada geçen "örgüte üye olan"ibaresinden sonra gelmek üzere, 29/6/2005 tarihli ve 5377 sayılı Kanunun 26. maddesiyle "ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden"ibaresi eklenmiştir.)

(5) Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç yıla kadar uzatılabilir.

(6) (Ek: 6/12/2006 - 5560/8 md.)Kişi hakkında, bu maddedeki etkin pişmanlık hükümleri birden fazla uygulanmaz.

Tamam kabul edelim, çok fazla iyi niyetli bir pişmanlık yasası bu ve hatta hatta 2. kısımda belirtilen "Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını" kavunlara uygulanan kalite kontrol testleri örgüt üyelerine uygulanarak belirlendi diyelim ki. (Dikkat : Kanun maddesine bunu koymak "Dağdan Mehmetçiğe atılan her kurşunun, kim tarafından atıldığının ya da kimin Mehmetçiğe hiç kurşun atmamış olduğunun Türk devleti tarafından kesin olarak biliniyor ya da bilinebilir" olması demektir. Burada karara kaynak oluşturacak bilgiler, referanslar nereden bulunacaktır? Bu kadar güçlü istihbaratımız var ise bu halimiz nedir?)
Haydi yine kabul. Bu iş bitecek. İyi niyet ötesi bir yerdeyiz. Gerekirse 221 - (2)'ye uyanı da uymayanı da karışık affedeceğiz.

Peki o zaman bu havai fişekli kutlamalar neydi? PKK zafer mi kazanmıştı?
Aslında hayır öyle de değildi. Terör örgütü üyeleri önce pişman olacaklar, sonra teslim olacaklar ve sonra da affedilecek hatta bir ila üç yıl şartlı gezeceklerdi.
Daha sonraları bu kanun içerisinde geçen "pişmanlık"kelimesinin çıkartılması için bir takım girişimler de oldu. Kanunun bu veya başka şekilde değişikliğe uğramış hali varsa henüz bilgimiz yoktur. Daha fazla bilgiye gerek de yoktur.
Bu olayın hemen arkasından yurdun dört bir yanında tamamen kendiliğinden şekilde başlayan halk hareketlerini de sanırım unutmamışızdır. Sanırım şeref madalyonlarını, protez bacaklarını devletin resmi makamları önünde çıkartıp fırlatan gazi gençlerimizi de unutmamışızdır.
Suriye ile yapılan "Hükümlülerin Nakline Dair" anlaşma

Şimdi; aşağıdaki cümle size ne ifade ediyor.

6043 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Hükümlülerin Nakline Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun."
Bu 2010 yılında Sayın Cumhurbaşkanının onayladığı bir kanundur.

MİLLETLER ARASI ANDLAŞMA

Karar Sayısı : 2011/1793
9 Nisan 2009 tarihindeŞam'da imzalanan ve 3/11/2010 tarihli ve 6043 sayılı kanunla onaylanması uygun bulunan ekli "Türkiye Cumhuriyeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Hükümlüleri Nakline Dair Anlaşma'nın onaylanması; Dışişleri Bakanlığının 12/4/2011 tarihli ve HUMŞ/5367955 sayılı yazısı üzerine 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı kanunun 3 üncü maddesine göre Bakanlar Kurulu'nca 26/4/2011 tarihinde kararlaştırılmıştır.


Abdullah GÜL
CUMHURBAŞKANI
Recep Tayip ERDOĞAN
Başbakan


Ve bakanlar kurulu imzaları açılı..

Peki bu Milletler arası "Andlaşma" nedir?

9 Nisan 2009'da Türkiye Cumhuriyeti adına Mehmet Ali Şahin ve Suriye adına Muhammed El Gafri tarafından imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti arasında hükümlülerin nakline dair anlaşmadan söz ediyoruz. Bu anlaşma 221. madde ve Ekim 2009 Habur sınır kapısı rezaleti uygulaması için adeta bir "B planı" niteliğinde içeriğe sahiptir.
Bu son süreçte Suriye ile içlerinde "Su kaynaklarının verimli kullanımı ve kuraklıkla mücadele" vs. gibi her bir kelimesi, imlası çok önemli bazı anlaşmalar imzalandı. Bu yazının konusu ise sadece "Hükümlülerin nakline dair" konulardaki anlaşma.
Bu anlaşmanın tümünü yazımıza aktaracak durumda değiliz. Sadece ilgimizi çeken ve okurların değerlendirmelerine sunmak istediğimiz bölümlere değinmek yeterli olacak sanırım. Tam metni resmi gazetede mevcuttur.

Önemli bir nokta anlaşmanın " Madde 1 Tanımlar" da c) ve d) şıkkında bahsedilen "Hüküm devleti" ve Yerine getiren devlet" tanımıdır.

c) " Hüküm Devleti " nakledilen kişi hakkında hükmün verildiği devlet anlamındadır.
d) " Yerine Getiren Devlet " mahkûm edilen kişinin, mahkûmiyetinin infazı için nakledileceği veya nakledildiği Devlet anlamındadır.

Bu kavramların geçtiği maddelerden üçü çok önemli.

Madde 11 ) Özel Af, Genel Af, Cezanın Hafifletilmesi: Her devlet kendi kanunu veya diğer mevzuatına uygun olarak genel ve özel af çıkartabilir veya hükmedilen cezayı azaltabilir.

Madde 12 ) Hükmün yeniden incelenmesi: Yalnızca Hüküm Devleti hükmün yeniden incelenmesi için yapılacak herhangi bir başvuru hakkında karar verme yetkisine sahip olacaktır.

Madde 13 ) İnfazın Sona Erdirilmesi: Yerine getiren Devlet, hüküm Devleti tarafından hükmün uygulanır olmadığı ya da cezanın indirilmesi sonucunu doğurabilecek herhangi bir karar veya tedbiri bildirir bildirmez, hükmün infazını sona erdirecektir.

Suriye'nin affettiği PKK'lıları Türkiye de affedecek,

Bütün bunlar ne anlama gelmektedir?


Suriye kendi sınırları içinde bulunan, faaliyet gösteren veya yakaladığı tüm PKK'lı teröristlerin içinden, Türk vatandaşı olanları istem bildirilmesi ya da kendileri talep etmeleri durumunda Türkiye'ye nakledebilecek ve bunlarla ilgili hüküm hakkı Suriye için devam edecektir. Suriye bir af ilan ettiğinde ya da bir nedenle infazı sona erdirmesi halinde ise Türk hükümetine bu karar veya tedbir bildirilir bildirilmez hükmün infazını sona erdirecektir.

Bu ne demek?

Tüm PKK'lı teröristler kolaylıkla Suriye, Irak, İran, Türkiye sınırları içinde dolaşabilmekteler. Dolayısıyla Habur'da açılamayan açılım, önce Suriye'de kısmen paketlenip Türkiye'ye verilecek ve daha sonra da yine Türkiye'deki paket Suriye tarafından daha önceki Kürt açılımı paketinin yerine açılabilecektir. Bütün bu olgularla yine AKP döneminde imzalanan bir uluslararası anlaşmadan dolayı zorunlu olarak mayınlardan temizlenmeye başlanan Suriye sınırı konusunu da birleştirelim mi? Bunu birleştirmeyi okura bırakıyorum.
Mevcut koşullar altında gerekli diğer düzenlemeler, yani "etkin pişmanlık ve 221 ile doğan durumlar halkımızın ruhu bile duymadan kitabına uydurma yöntemiyle gerçekleştirilirken; Türk vatandaşı olduğu tespit edilen bazı kişilerin (Suriye üzerinden gelen PKK'lıların) Suriye'de işledikleri suçlardan dolayı Türkiye'de infazlarının sürdüğü ve Suriye'de çıkan aftan dolayı bunların serbest bırakılması zorunluluğu olduğu gibi bir savunma mekanizması kurulacaktır. Türkiye'deki tüm siyasiler, partiler, bir kez daha Habur rezaleti gibi bir durumun altında kalmaktan kendilerini kurtarmış olacaklar, ayrıca büyük ölçüde kamuoyu olanların farkına bile varmayacaktır. Belki de bu öngördüğümüz süreç; biz seçimle, küfürbaz ve üç kağıtçılarla meşgul iken, Suriye'deki son gelişmeler ile birlikte işlemeye başlamış hatta ve hatta atı alan da almayan da Suriye sınırını aşmış olabilir.

Bölücüler hayallerinden vazgeçmeden Türkiye'ye barış gelmez

Peki ya son söz;

Her kim, nasıl yöntemlere başvurursa başvursun, hangi hileleri kullanarak Türk milletini kandırırsa kandırsın;
Yer üstündekilerin % 100'ü razı olsa da yerin altında yatan şehitlerimizin rızası ve helalliği olmadan bu süreç asla tamamlanamayacaktır.
Onlar Tek Ulus, Tek bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet için, Türkiye için Şehit düştüler.
Bu demek oluyor ki barışın da demokrasinin de olmazsa olmaz koşulu şehitlerimizin can verme sebepleridir.
Ülkemizin adının, tarihinin, dilinin, sınırlarının değiştirmesini hazmedenler ve hayal edenler, bu hayallerinden vazgeçmedikçe ve devlet işlerinin başından çekilmedikçe gerçek barış da gerçek demokrasi de maalesef mümkün olamayacaktır.


..