OLDUĞUMUZ GİBİ GÖRÜNELİM
YA OLDUĞUMUZ GİBİ GÖRÜNELİM YA DA GÖRÜN DÜĞÜMÜZ GİBİ OLALIM..,
E-postama gelen iletilerden okuduğum ve içeriği,Genel Kurmay Başkanı'nın
AB-Avrupa Birliği konusunda geçenlerde sarfettiği "TSK için AB’ye tam üyelik
Atatürk’ün amaçladığı çağdaş uygarlık düzeyine çıkma konusunda önemli bir
araçtır. AB’den Türkiye’ye diğer devletlere olduğu gibi eşit davranılmasını istiyoruz."
"AB bizden ulusal bütünlüğümüz ve üniter devlet aleyhinde taleplerde bulunmasın "
açıklamasındaki birinci cümle üzerine üzerine yapılmış sonuna kadar da haklı
olan bir yorum yazısına yaptığım yorum aşağıdaki gibidir;
Aynı sözü,ADD başkanı olan ve şu an "Ergenekon Tutuklusu" olan
Şener Eruygur paşa da Cevizkabuğu programında tutuklanmadan bir kaç ay
önce söylemiştir.
Bizler,yani Türkiye Cumhuriyetinin tam bağımsız ve demokratik yapıda
kalmasını isteyenler artık şu gerçeği kabul edelim.
27 Mayıs 1960'dan beri,ordu içinde oluşturulan bir kısım "sağ-sol-vatansever
yapılanma" halkın birbirine düşürülmesi için kullanılmıştır.Her ihtilalden sonra
bu kesim resmen cezalandırılmıştır.
Ülkücüler bile bundan nasiplen mişlerdir.
Bunu artık onlar da görüyorlar.
Yazıcıoğlu da bunlardan biriydi.Daha da konuşacağından mı korkuldu neyse
bitirildi.
Amerika'nın en büyük ortağı ordudur.Günümüz ordu mensupları daha çocukken,
devlet bu işbirliğine girmiştir.Onlar mevcut düzeni sürdürmektedirler.
Necip Torumtay paşa'nın 1991'de istifası ile başlayan uyanış ve ABD'nin Irak'tan
olan komşuluğu ordunun uyanışını sağlamıştır.
Ordu "İngiliz-Amerikan hayranı" İsmet İnönü'nün yapılandırdığı bir düzen
içinde çalışır ve ülkeyi zamanı önceden belirlenmiş bir anda bölüp,parçalayacak
olan bir projenin ortağıdır.
Türlü Bizans oyunları ile başa getirilen "dinci" iktidarların tümünde "ordunun "
marifetleri, izinleri,dümenleri vardır.Ordunun izni olmadan bu iktidarların
gerçekleşeceği inancında değilim.11.11.1938-25.12.1973 arasındaki "44"
yıl boyunca her şeyin İsmet paşa'ya dayandığı gerçeğine inandığım gibi.
Her ergenekon tartışmasında konu "her devlet halkına karşı gizli operasyon
yapar" şeklinde bir cümleye tanık olmaktayız.Demek bu yapılanmayı ABD her
ülkede kurmuştur. Ama,şu an, İtalya'da Gladyonun ardından Sırp kasabı
Miloseviç'in Soykırım Mahkemesine teslimi sonrası bize de sıçrayan ABD destekli
bir iptal olayı vardır.
Ordu bu yapılanmayı her ne kadar inkar etse de ABD destekli AKP davayı
sürdürmektedir. Bence artık bu ve benzeri yapılanmalara bir son verilme
zamanının gelmesi için böyle yapılanmayı kabul etmeyi gerektirir.
Ben böyle görüyorum.
Bir de bu işten "kaymak" yiyen iş,eğitim,asker,medya yapılanması vardır.
Millet,bu yapılanmanın "mağdur edip,şişirip gözüne soktuğu bu dinci ya da sahte
demokratik yapılanmayı" dini inancı ya da demokrasiye inancı güçlü olduğundan
kabullenerek oylar,bu kadroların içinde bazıları,dönen oyunu anlar da Menderes
ve Demirel gibi Batı yapılanmasına karşı gelidiklerinde "darbeler" olur, halk da
herkes çuvallar,ama onlar "kurtarıcı" olurlar ve bu kurtarıcılar da ilelebet "nü"
resimleri yaprak yattığı yerden saltanat sürerler.
"Gericilik hortluyor,şeriat geliyor,haydi darbe" artık böyle şeyler için "işbirlikçi
cunta destekleyen" Atatürkçü,solcu,devrimci,dindar bir vatandaş,vatansever
olamaz inancındayım.
Kötünün iyisine razı edilmekten bıkmadınız mı?
Cunta'ya da gericilere de aynı mesafede durmadığımız sürece,solcular ve
Atatürkçüler daima "cunta işbirlikçisi" olarak suçlanacaklardır ve de asla halkın
güvenini kazanamayacaklardır.
Devlet içinde kökten Amerikanın projelerini 1950'lerden beri uygulayan bir "
"ER GE(orge) NEO-CON(servatist )-Öğrcineokon okunur-dilimize efsanemizden
uyarlanarak "ERGENEKON" a çavrilen bu dümen,cuntaya kutsallık
kazandırmaktadır""
İşbirlikçi AKP kadar cesur olalım ve ülkenin özgür kalması için bir şeyler yapalım.
Siyasal yapılanmaların çoğu buna karşı ama çaresizdir.
"Cumhuriyet Cuntası" taraftarlığı bir son bulmalıdır.
Cesur olun,ülke "dinci-şeriatçı" olur diye korkmayın.Bizden önce bu onların
arkasında olanların işine gelmez.
Ordu içinde hakim bir grup,Amerika'nın en büyük ortağıdır.Bunu iki yıldır
yazmaya çalışıyorum.Başka bilgileri olanlar da yazsınlar.
Dinlerin de ne olduğu korkulmadan halka tartışmaya açılsın."Din" gerçeğini
işlemeden, gözler önüne sermeden iktidar olmuş bir "sol,demokratik" hareket
yoktur.
İnsanlar artık doğruyu ve yanlışı ayırt edebilirler.Kazanacağımız kesindir.
Korkmamak lazımdır. Artık dindarı da demokratı da inançlarını sorgular hale
gelmiştir.Sorgulayan bir toplum demokratik hakların korunması için daima
güvencedir.
Yeterki,sol ve demokratlar sorunları tartışıp,göz önüne getirmekten korkmasınlar.
Türkiye batının dayattığı uydurma dinlerin inanıldığı,uydurma demokrasilerin
uygulandığı, oligarşik bir gerzekler ülkesi olmayacaktır.
Bütün ilmi,eşeğinin götürdüğü yer ile sınırlı ortaçağ ulemalarının bu günün
ilkokul
öğrencisinin gerisinde kaldıklarını insanlara anlatmak bizlerin görevidir.
Ben bir ideolog olmamama rağmen bir şeyler yazmaya gayret ediyorum.
Daha aydın,daha adil,daha demokratik hakların yükseldiği,sokaklarda sahipsiz,
çocuk, yaşlı, yetişkin düşkünlerin olmadığı,herkesin hakkınca kazanarak yaşadığı
bir Türkiye için yazmaya devam edeceğiz.
Bunu işbirlikçilerin,emperyalistlerin desteği ile değil,yüreğimizi halka açarak
yapacağız.
Bu elbette yürümesi zor,engellerle dolu bir yoldur.Ama,türkülerle,"Sarı saçlı
mavi gözlü" kurtarıcı beklemekten iyidir.
Gene de hakkını yemeyelim.genelkurmay başkanımız AB için "aracı" kelimesini
kullanmış.Cümlenin devamında da "ulusal bütünlüğümüzün kutsallığı
vurgulanmıştır.Bu yine de iyi birşeydir.Necip Torumtay sonrası orduya güvenmek
uygunsuz değildir.Devlet memurunun devleti değiştirmek gibi lüksü yoktur,
unutmayalım.
50 yıldır bu milleti emperyalizmin dayatma "siyasi ve ekonomik projelerine
ülkemizi laboratuvar yapan işbirlikçi yapılanmayı da " unutmayalım.
Merak edenler için o yazı;
GENELKURMAY Başkanı Org. Başbuğ, AB konusunda şöyle dedi:
"TSK için AB’ye tam üyelik Atatürk’ün amaçladığı çağdaş uygarlık düzeyine çıkma
konusunda önemli bir araçtır. AB’den Türkiye’ye diğer devletlere olduğu gibi eşit
davranılmasını istiyoruz."
AB bizden ulusal bütünlüğümüz ve üniter devlet aleyhinde taleplerde bulunmasın"
Org. Başbuğ'un bu sözleri büyük yanılgılar içermektedir.
1 Atatürk "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkalım" dememiştir.
"Çağdaş uygarlığın üzerine çıkalım" demiştir. Yani çağdaş uygarlığı aşalım.
2 Atatürk, başka milletlerin tavsiyeleri ile ilerleme olmayacağını kesin olarak
vurgulamıştır.
Şu anda ezbere söyleyemeyeceğim, ama Atatürk'ün sözleri anlam olarak
şöyledir:*
"Hangi millet başka milletlerin tavsiyeleri ile yükselebilmiştir? Tarih böyle bir
hadiseyi kaydetmemiştir"
Yine aynı konuşmasında Atatürk, Osmanlı Devletinin başka devletlerin içişlerine
karışması yüzünden çöküntüye uğradığını söylemektedir.
Bugün de AB karışması yüzünden değil yükselmek, olduğumuz yerde bile
kalamıyoruz, dağılmaya doğru gidiyoruz.
*Keykubat-Atatürk'e ait o söz blogumun yan tarafında"Hakkımda" bölümünde
yer almaktadır.
3
Sayın Başbuğ, AB'nin bizden tüm isteklerinin üniter devlet ve ulusal bütünlük
aleyhinde olduğunu bilmemekte midir?
PKK sözcülerini, DTP sözcülerini Avrupa Parlamentosu'nda konuşturan,
komiserlerini göndererek DTP'li belediyeleri destekleme ziyaretleri yapan,
ROJ TV'yi barındıran hep AB değil mi?
Kürtlerin ve Alevilerin azınlık olduğunu iddia ederek ulusal bütünlüğümüze
darbe vuran kararları parlamentosunda alan AB değil mi?
Bütün bunları bizden daha iyi bilmesi gereken Sayın Başbuğ'un, hiçbir şeyden
haberi olmayan sokaktaki adam gibi konuşmasını yadırgadım.
4
Yoksa Org. Başbuğ "tecahül-ü arif" sanatını mı kullanmaktadır?
Eğer öyle ise, buna AB kulak asmayacağı gibi bu gibi söylemlerin sokaktaki
vatandaşın AB ninnisi ile uyumaya devam etmesine hizmet edeceği de bir
gerçektir.
Dolayısıyla, bu sanatın kullanılması bir yarar getirmeyecektir.
Eğer gerçekler söylenemeyecekse, hiçbir şey söylememek daha iyidir.
Atatürk,O yüreği "katıksız vatan aşkı ile dolu" bir insandı.Yedi düveli dize getiren
adama bakın.Ne hizmetçi,ne şezlong,ne şemsiye ne güneş yağı,ne de elinde bir
bardak meşrubat.Üstelik bacaklarına da denizden mazot yağı bulaşmış.Yokluk
içinde, sayısız savaşlardan çıkmış halkının yoksulluğunu paylaşan bir kahraman.
Nerede zırhlı araçlarla gezenler,terörden köşe olanlar,ordu malını zimmetten
yargılanan askerler o nerede?
Bir paket sigara için Pamukkale'den İzmir'e polis konvoyları gönderenler nerede,
o nerede?
Nerde pembe köşkü yeniden tadilat yaptırıp,İngiliz,Fransız stilinde yaşayanlar,
o nerede?
Bu mu diktatör ve zalim denilen o adam? Mazluma iftira ne kolay.Şu hali bile
onun fedakarlığını anlatmıyor mu? Ne çocuk yaptı ne de çocuklarına gemiler,
şirketler aldı.İftira atanları,her gün iftiraları çarpmaktadır.
Öldü gitti, Ermeni İsmet malına da el koydu. Bedavaya millet kurtar ve
günümüzde asgari ücretlinin bile deniz keyfine sahip olama!!!
Onun bu yoksulluğa katlanma çabası,onun çocukları olan bizlerin
GURUR KAYNAĞIDIR.
Oysa birileri şu andan itibaren Barzani'den haraçlarını almakta.
Saygılarımla.
AB-Avrupa Birliği konusunda geçenlerde sarfettiği "TSK için AB’ye tam üyelik
Atatürk’ün amaçladığı çağdaş uygarlık düzeyine çıkma konusunda önemli bir
araçtır. AB’den Türkiye’ye diğer devletlere olduğu gibi eşit davranılmasını istiyoruz."
"AB bizden ulusal bütünlüğümüz ve üniter devlet aleyhinde taleplerde bulunmasın "
açıklamasındaki birinci cümle üzerine üzerine yapılmış sonuna kadar da haklı
olan bir yorum yazısına yaptığım yorum aşağıdaki gibidir;
Aynı sözü,ADD başkanı olan ve şu an "Ergenekon Tutuklusu" olan
Şener Eruygur paşa da Cevizkabuğu programında tutuklanmadan bir kaç ay
önce söylemiştir.
Bizler,yani Türkiye Cumhuriyetinin tam bağımsız ve demokratik yapıda
kalmasını isteyenler artık şu gerçeği kabul edelim.
27 Mayıs 1960'dan beri,ordu içinde oluşturulan bir kısım "sağ-sol-vatansever
yapılanma" halkın birbirine düşürülmesi için kullanılmıştır.Her ihtilalden sonra
bu kesim resmen cezalandırılmıştır.
Ülkücüler bile bundan nasiplen mişlerdir.
Bunu artık onlar da görüyorlar.
Yazıcıoğlu da bunlardan biriydi.Daha da konuşacağından mı korkuldu neyse
bitirildi.
Amerika'nın en büyük ortağı ordudur.Günümüz ordu mensupları daha çocukken,
devlet bu işbirliğine girmiştir.Onlar mevcut düzeni sürdürmektedirler.
Necip Torumtay paşa'nın 1991'de istifası ile başlayan uyanış ve ABD'nin Irak'tan
olan komşuluğu ordunun uyanışını sağlamıştır.
Ordu "İngiliz-Amerikan hayranı" İsmet İnönü'nün yapılandırdığı bir düzen
içinde çalışır ve ülkeyi zamanı önceden belirlenmiş bir anda bölüp,parçalayacak
olan bir projenin ortağıdır.
Türlü Bizans oyunları ile başa getirilen "dinci" iktidarların tümünde "ordunun "
marifetleri, izinleri,dümenleri vardır.Ordunun izni olmadan bu iktidarların
gerçekleşeceği inancında değilim.11.11.1938-25.12.1973 arasındaki "44"
yıl boyunca her şeyin İsmet paşa'ya dayandığı gerçeğine inandığım gibi.
Her ergenekon tartışmasında konu "her devlet halkına karşı gizli operasyon
yapar" şeklinde bir cümleye tanık olmaktayız.Demek bu yapılanmayı ABD her
ülkede kurmuştur. Ama,şu an, İtalya'da Gladyonun ardından Sırp kasabı
Miloseviç'in Soykırım Mahkemesine teslimi sonrası bize de sıçrayan ABD destekli
bir iptal olayı vardır.
Ordu bu yapılanmayı her ne kadar inkar etse de ABD destekli AKP davayı
sürdürmektedir. Bence artık bu ve benzeri yapılanmalara bir son verilme
zamanının gelmesi için böyle yapılanmayı kabul etmeyi gerektirir.
Ben böyle görüyorum.
Bir de bu işten "kaymak" yiyen iş,eğitim,asker,medya yapılanması vardır.
Millet,bu yapılanmanın "mağdur edip,şişirip gözüne soktuğu bu dinci ya da sahte
demokratik yapılanmayı" dini inancı ya da demokrasiye inancı güçlü olduğundan
kabullenerek oylar,bu kadroların içinde bazıları,dönen oyunu anlar da Menderes
ve Demirel gibi Batı yapılanmasına karşı gelidiklerinde "darbeler" olur, halk da
herkes çuvallar,ama onlar "kurtarıcı" olurlar ve bu kurtarıcılar da ilelebet "nü"
resimleri yaprak yattığı yerden saltanat sürerler.
"Gericilik hortluyor,şeriat geliyor,haydi darbe" artık böyle şeyler için "işbirlikçi
cunta destekleyen" Atatürkçü,solcu,devrimci,dindar bir vatandaş,vatansever
olamaz inancındayım.
Kötünün iyisine razı edilmekten bıkmadınız mı?
Cunta'ya da gericilere de aynı mesafede durmadığımız sürece,solcular ve
Atatürkçüler daima "cunta işbirlikçisi" olarak suçlanacaklardır ve de asla halkın
güvenini kazanamayacaklardır.
Devlet içinde kökten Amerikanın projelerini 1950'lerden beri uygulayan bir "
"ER GE(orge) NEO-CON(servatist )-Öğrcineokon okunur-dilimize efsanemizden
uyarlanarak "ERGENEKON" a çavrilen bu dümen,cuntaya kutsallık
kazandırmaktadır""
İşbirlikçi AKP kadar cesur olalım ve ülkenin özgür kalması için bir şeyler yapalım.
Siyasal yapılanmaların çoğu buna karşı ama çaresizdir.
"Cumhuriyet Cuntası" taraftarlığı bir son bulmalıdır.
Cesur olun,ülke "dinci-şeriatçı" olur diye korkmayın.Bizden önce bu onların
arkasında olanların işine gelmez.
Ordu içinde hakim bir grup,Amerika'nın en büyük ortağıdır.Bunu iki yıldır
yazmaya çalışıyorum.Başka bilgileri olanlar da yazsınlar.
Dinlerin de ne olduğu korkulmadan halka tartışmaya açılsın."Din" gerçeğini
işlemeden, gözler önüne sermeden iktidar olmuş bir "sol,demokratik" hareket
yoktur.
İnsanlar artık doğruyu ve yanlışı ayırt edebilirler.Kazanacağımız kesindir.
Korkmamak lazımdır. Artık dindarı da demokratı da inançlarını sorgular hale
gelmiştir.Sorgulayan bir toplum demokratik hakların korunması için daima
güvencedir.
Yeterki,sol ve demokratlar sorunları tartışıp,göz önüne getirmekten korkmasınlar.
Türkiye batının dayattığı uydurma dinlerin inanıldığı,uydurma demokrasilerin
uygulandığı, oligarşik bir gerzekler ülkesi olmayacaktır.
Bütün ilmi,eşeğinin götürdüğü yer ile sınırlı ortaçağ ulemalarının bu günün
ilkokul
öğrencisinin gerisinde kaldıklarını insanlara anlatmak bizlerin görevidir.
Ben bir ideolog olmamama rağmen bir şeyler yazmaya gayret ediyorum.
Daha aydın,daha adil,daha demokratik hakların yükseldiği,sokaklarda sahipsiz,
çocuk, yaşlı, yetişkin düşkünlerin olmadığı,herkesin hakkınca kazanarak yaşadığı
bir Türkiye için yazmaya devam edeceğiz.
Bunu işbirlikçilerin,emperyalistlerin desteği ile değil,yüreğimizi halka açarak
yapacağız.
Bu elbette yürümesi zor,engellerle dolu bir yoldur.Ama,türkülerle,"Sarı saçlı
mavi gözlü" kurtarıcı beklemekten iyidir.
Gene de hakkını yemeyelim.genelkurmay başkanımız AB için "aracı" kelimesini
kullanmış.Cümlenin devamında da "ulusal bütünlüğümüzün kutsallığı
vurgulanmıştır.Bu yine de iyi birşeydir.Necip Torumtay sonrası orduya güvenmek
uygunsuz değildir.Devlet memurunun devleti değiştirmek gibi lüksü yoktur,
unutmayalım.
50 yıldır bu milleti emperyalizmin dayatma "siyasi ve ekonomik projelerine
ülkemizi laboratuvar yapan işbirlikçi yapılanmayı da " unutmayalım.
Merak edenler için o yazı;
GENELKURMAY Başkanı Org. Başbuğ, AB konusunda şöyle dedi:
"TSK için AB’ye tam üyelik Atatürk’ün amaçladığı çağdaş uygarlık düzeyine çıkma
konusunda önemli bir araçtır. AB’den Türkiye’ye diğer devletlere olduğu gibi eşit
davranılmasını istiyoruz."
AB bizden ulusal bütünlüğümüz ve üniter devlet aleyhinde taleplerde bulunmasın"
Org. Başbuğ'un bu sözleri büyük yanılgılar içermektedir.
1 Atatürk "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkalım" dememiştir.
"Çağdaş uygarlığın üzerine çıkalım" demiştir. Yani çağdaş uygarlığı aşalım.
2 Atatürk, başka milletlerin tavsiyeleri ile ilerleme olmayacağını kesin olarak
vurgulamıştır.
Şu anda ezbere söyleyemeyeceğim, ama Atatürk'ün sözleri anlam olarak
şöyledir:*
"Hangi millet başka milletlerin tavsiyeleri ile yükselebilmiştir? Tarih böyle bir
hadiseyi kaydetmemiştir"
Yine aynı konuşmasında Atatürk, Osmanlı Devletinin başka devletlerin içişlerine
karışması yüzünden çöküntüye uğradığını söylemektedir.
Bugün de AB karışması yüzünden değil yükselmek, olduğumuz yerde bile
kalamıyoruz, dağılmaya doğru gidiyoruz.
*Keykubat-Atatürk'e ait o söz blogumun yan tarafında"Hakkımda" bölümünde
yer almaktadır.
3
Sayın Başbuğ, AB'nin bizden tüm isteklerinin üniter devlet ve ulusal bütünlük
aleyhinde olduğunu bilmemekte midir?
PKK sözcülerini, DTP sözcülerini Avrupa Parlamentosu'nda konuşturan,
komiserlerini göndererek DTP'li belediyeleri destekleme ziyaretleri yapan,
ROJ TV'yi barındıran hep AB değil mi?
Kürtlerin ve Alevilerin azınlık olduğunu iddia ederek ulusal bütünlüğümüze
darbe vuran kararları parlamentosunda alan AB değil mi?
Bütün bunları bizden daha iyi bilmesi gereken Sayın Başbuğ'un, hiçbir şeyden
haberi olmayan sokaktaki adam gibi konuşmasını yadırgadım.
4
Yoksa Org. Başbuğ "tecahül-ü arif" sanatını mı kullanmaktadır?
Eğer öyle ise, buna AB kulak asmayacağı gibi bu gibi söylemlerin sokaktaki
vatandaşın AB ninnisi ile uyumaya devam etmesine hizmet edeceği de bir
gerçektir.
Dolayısıyla, bu sanatın kullanılması bir yarar getirmeyecektir.
Eğer gerçekler söylenemeyecekse, hiçbir şey söylememek daha iyidir.
Atatürk,O yüreği "katıksız vatan aşkı ile dolu" bir insandı.Yedi düveli dize getiren
adama bakın.Ne hizmetçi,ne şezlong,ne şemsiye ne güneş yağı,ne de elinde bir
bardak meşrubat.Üstelik bacaklarına da denizden mazot yağı bulaşmış.Yokluk
içinde, sayısız savaşlardan çıkmış halkının yoksulluğunu paylaşan bir kahraman.
Nerede zırhlı araçlarla gezenler,terörden köşe olanlar,ordu malını zimmetten
yargılanan askerler o nerede?
Bir paket sigara için Pamukkale'den İzmir'e polis konvoyları gönderenler nerede,
o nerede?
Nerde pembe köşkü yeniden tadilat yaptırıp,İngiliz,Fransız stilinde yaşayanlar,
o nerede?
Bu mu diktatör ve zalim denilen o adam? Mazluma iftira ne kolay.Şu hali bile
onun fedakarlığını anlatmıyor mu? Ne çocuk yaptı ne de çocuklarına gemiler,
şirketler aldı.İftira atanları,her gün iftiraları çarpmaktadır.
Öldü gitti, Ermeni İsmet malına da el koydu. Bedavaya millet kurtar ve
günümüzde asgari ücretlinin bile deniz keyfine sahip olama!!!
Onun bu yoksulluğa katlanma çabası,onun çocukları olan bizlerin
GURUR KAYNAĞIDIR.
Oysa birileri şu andan itibaren Barzani'den haraçlarını almakta.
Saygılarımla.
..