Mithat Işık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mithat Işık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Ocak 2021 Salı

Kapatılan Askeri kurumlar yeniden açılmalı, Suriyeli Sığınmacılar vatanlarına dönmeli

Kapatılan Askeri kurumlar yeniden açılmalı, Suriyeli Sığınmacılar vatanlarına dönmeli


Mithat Işık: "Kapatılan Askeri kurumlar yeniden açılmalı, Suriyeli Sığınmacılar vatanlarına dönmeli"

20 Aralık 2020  

Terörün en yoğun olduğu günlerde Doğu ve Güneydoğu’da Özel Kuvvetler Komutanı olarak birçok başarılı operasyona imza atan Emekli Albay Mithat Işık'ın 
Aykırı'ya verdiği röportajın ikinci bölümünde de çok önemli açıklamalar var. Işık, Suriyeli sığınmacılar için geri dönüşün artık konuşulması ve planlanması 
gerektiğini vurgularken, 15 Temmuz sonrasında kapatılan Askeri kurumların yeniden açılması gerektiğini söyledi.

ALTUĞ GÖMLEKSİZ / ANKARA

Emekli Kıdemli Albay Mithat Işık'ın Aykırı'ya yaptığı özel açıklamaların ikinci ve son bölümüyle karşınızdayız. 
Türkiye Muharip Gaziler Derneği Genel Başkanlığı görevini yerine getiren Işık, Türkiye'nin dış politikası, Suriyeli sığınmacılar ve gündeme ilişkin konularda önemli değerlendirmeler yaptı.

Barış Pınarı Harekatı’nda geçtiğimiz hafta iki askerimiz şehit oldu. Bölgeden gelen habere göre yeniden eylem hazırlıklarına geçtiklerine dair bir istihbarat var. Bu gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?

-Türkiye biliyorsunuz 2019 Haziran ayında Pençe-1 Harekatı’nı gerçekleştirdi. Bu sene de Barış Pınarı Harekatı’nı yaptık. Pençe-1 Harekatı Zap’ın doğusunda Pençe-Kaplan Harekatı da Zap’ın batısında gerçekleşti. Birliklerimiz burada Haftanin gibi bölgeleri hakimiyeti altına aldı. Bazı bölgelerde 30, 40 km kadar derinlere gittik. Irak’ın kuzeyinde kalıcı olmamız PKK’nın sınırlarımıza girmesini önlememiz bakımından doğru bir harekat tarzıdır. Irak Hükümeti gelip topraklarına sahip çıkana kadar biz Irak’ın kuzeyinde kalmalıyız. 

Biz Irak’ın petrolleri ile ilgilenmiyoruz. 

Biz terör örgütünün ortadan kaldırılması için bölgedeyiz ve bizim orada olmamız bölgede yaşayan Kürtlerin de güvenliğini sağlıyor.

Suriyeli sığınmacıların vatanlarına geri dönmeleri için sizce uygun ortam olgunlaşmaya başlamış mıdır?

-Bence sağlanmıştır. Baktığımız zaman Barış Pınarı Harekatı bölgesi, Resulay-Tel Abyad bölgesi, Fırat Kalkanı Harekatı bölgesi, Afrin Bölgesi büyük çoğunlukla güven altına alınmıştır. Her ne kadar çatışmalar olsa da bu PKK terör örgütü ve rejim milislerinin çıkarmaya çalıştığı çatışmalardır.

Suriyeli sığınmacıların kendi yaşam alanları olan kendi topraklarına dönmelerinin vakti gelmiştir ve şunu da düşünmek lazım. Biliyorsunuz ki Suriye Milli Ordusu Suriye halkı tarafından oluşturulan bir ordu. Artık yavaş yavaş onlar da Türk Ordusu’nun eğitim doktrinlerini almaya başladılar.
En azından Suriyeli gençler kendi topraklarına dönerek Suriye Milli Ordusu içerisine görev almak suretiyle topraklarının savunulmasına katkı sağlamaları lazım. Daha sonra da güvenli bölgelere çekilmeleri lazım.
Dört Milyon bir mülteci nüfusunu barındırmak gerçekten Türkiye için de insanlık görevi yapıyor olsak da artık herkes kendi topraklarına yavaş yavaş dönmeli eli silah tutan kişiler Suriye Milli Ordusu’nda kendi topraklarını kurtarmaları için savaşmalıdırlar. Yani Türk Silahlı Kuvvetleri’nin biraz önce Irak için söylediğim gibi Suriye’de bulunması bizim topraklarımızın güvenliği bakımından önemli olduğu gibi orada yaşayan Suriye halkının rejim tarafından imha edilmesine karşı koruyuculuk bakımından önemlidir. Belli bölgelerde güvenli bölge oluşturulmuştur. Özet olarak Suriyelilerin kendi topraklarına dönme vakti gelmiştir.

15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında kapatılan askeri okullar ve askeri hastaneler için düşüncelerinizi alabilir miyiz?

-Askeri okulların kapatılması benim içimde bir yaradır. Ben Kuleli Askeri Lisesi’nde okumuş, Anadolu’nun fakir bir aile çocuğuydum. İstanbul’un en güzel yerinde Kuleli Askeri Lisesi’nde okudum. 

Kuleli Askeri Lisesi Türkiye’nin tarihi ile beraberdir.

Anadolu’nun fakir, sağlıklı çocuklarının Türk Ordusu’nun içinde görev yapmaları için Hava Askeri Lisesi’nin, Deniz Askeri Lisesi’nin açılması lazım. Kuleli Askeri Lisesi açılmamış olsaydı ben subay olamazdım. Yatılı bir okulda okuması gerekirdi biz fakir aile çocuklarının. Dolayısıyla ben Kuleli Askeri Lisesi mezunuyum ve bizim safahatimizi incelesinler. Anadolu’nun sağlam, araziye dayanıklı, hayat idame şartlarına uygun çocuklarının Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapabilmeleri için Kuleli Askeri Lisesi, Heybeli’deki Deniz Askeri Lisesi ve Hava Askeri Lisesi’nin en kısa zamanda açılması Askeri hastaneye gelince ise ordu hastanesiz olmaz!
Ordunun sağlık sistemi cephedeki sağlık eri ile başlar oradaki yaralı bölük toplanma yerine getirilir orda tabur doktoru ona müdahale eder. Askerlerimizde, ailelerinde şu çok olmuştur, “Benim oğlum askeri hastaneye ulaştığı an hayatta kalacaktır” bu moral ve motivasyondur. Askerin ailesi bana, “Oğlum Gülhane Askeri Hastanesi’ne kavuştu, artık hayatta kalır” derdi. Bu bakımdan en kısa süre içinde bu ülkenin, ülkesini seven yetkilileri kimse askeri hastaneleri yarından tez hemen açmalıdır. Askeri okullar açılmalıdır. Okula iyi asker verirsin, iyi komutan verirsin FETÖ olmaz. FETÖ her yerden çıktı. Neden onlar kapanmıyor da askeri liseler kapanıyor? Askeri hastane kapanır mı?

Yıllarca terörle mücadele ettim, dünyada en çok şehit ve gazisi olan milletiz ve hala vermeye devam ediyoruz. O halde askeri hastanelerimiz açılmalı, bir subayın gelişimi ve karakteri askeri lisede başlar. Ben Kuleli Askeri Lisesi’nden mezun oldum ve arazide yetişen köy çocukları, kırsalda yetişen çocuklardan daha değerli. Dolayısıyla askeri liseleri açmak suretiyle fakir aile çocuklarının subay-astsubay olma ve ordunun direncini artırma imkan ve kabiliyeti kazandırılmalıdır. Öz olarak askeri liseler açılmalıdır.

Tüm meslek gruplarında FETÖ’cüler çıkmıştır. Askeri okullar iyi kontrol edilirse, iyi denetlenirse düzgün bir şekilde komutanlık edersen devletine, milletine hayırlı bir evlat yetiştirirsin. Aileler, “Ben çocuğumu devlete emanet ettim. Askeri lise öğrencisi ne Fetullahçı olacak? Hapishaneye atacaksın?” diyor. Mehmetçik komutana emanet edilmiştir.

Mehmetçik'te (er-erbaş) FETÖ’cü olmaz! Mehmetçiği FETÖ'cüyapan suçludur. Mehmetçiğe ne emir verirsen onu yapar. Gerek nizami savaşta gerek terörle mücadelede safhasında ömrünü birisi olarak kahraman Türk Mehmetçiğini FETÖ’cülükle suçlamak denetim eksikliğidir. Mehmetçiğe ne emir verirsen onu yapar. Mehmetçiğe parola söylersin, bu kapıdan parolayı bilmeyeni alma dersin ve parolayı sen bilmezsin seni de almaz içeri.

ASKERİ LİSE VE HASTANELER EN KISA SÜREDE AÇILMALI

Özet olarak askeri liseler açılmalı, Askeri hastaneler en kısa sürede açılmalıdır. Bugün Türk Ordusu’nun onlarca vatansever doktoru vardır. Bir emir versinler hepsi gelirler. Ayağı kopmuş bir doktora her doktor müdahale edemez. Askeri tabiplikte bunların eğitimi vardır. Ben alay komutanı olduğum dönemde taburun komutanı yüzbaşıydı. Sırt çantasını alır, ilk yardım malzemelerini koyar, mermisini alır, silahını, yiyeceğini alır o da benimle cephede bulunurdu. Yaralılara müdahale ederdi. Bu sistemin tekrar geri dönmesi gerekiyor.

  Türk Ordusu’nun eğitim ve manevra kabiliyeti sizin zamanınıza göre nasıl durumdadır?

Türk Ordusu her zaman iyi eğitilmiştir. Şu an da yavaş yavaş profesyonel orduya geçiliyor. Profesyonel ordu kolay bir şey değil. Bu orduyu yönetecek olan komutanların da profesyonel olması, üst düzey olması gerekir. Bir diğer konu ise bizim ordumuz dünyada 20 yaşındaki tek orduydu. Ancak ordumuz gelecekte profesyonelliğe geçtikçe yavaş yavaş yaşlanacaktır. O halde buna göre de hareket tarzları belirlememiz lazım. Bunu da düşünmemiz lazım. Mehmetçik en fedakar askeridir. Mehmetçiğe öğreticeğini öğretirsin görevini en iyi şekilde yapar. Mehmetçik kahramandır. Adam piyade tüfeğini kullanacaksa en iyi şekilde öğret, kafasını başka işler ile karıştırma. Hayatta kalmayı öğret. Arazide yapacağı işi, kullanacağı silahı öğrettikten sonra Mehmetçiğin yapacağı işi hiç kimse yapamaz. Mehmetçik kadar hiç kimse fedakar olamaz. Türk Ordusu’nun profesyonel kadrosunun yüzde yetmişin üzerinde olmaması lazım. Biz asker bir milletiz diyoruz ama yavaş yavaş askerliği paraya döktük. Bir milletin direnci iç barışıyla sağlanır cepheden başlan en geriye kadar, Türkiye’yi yöneten üst adama kadar gider. Bizim savaşta azim ve irademiz dünyadakilerden farklıdır. Bizde herkes savaşacak bir millettir. Bizim bu özelliğimizi kaybetmemiz lazım. Türk Milleti olarak ordumuza sahip çıkmalıyız. Bizim ordumuz milletin ordusudur dolayısıyla Türk Ordusu’nun eğitimi hiçbir zaman aşağı olmaz. Tüm mesleklerde olduğu gibi iyi komutanlar, liyakatli komutanlar atayacaksın. Komutanın hatası emrindekilerin hayatına mal olur. Biz şu an da bütün cephelerde savaşıyoruz. Irak’ta, Ege’de Suriye’de, Doğu Akdeniz’de… Biz buralarda olmalıyız. Kıbrıs’ta bir Türk Cumhuriyeti kuruldu. Onu artık Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti değil, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak ilan etmeliyiz. Kıbrıs Savaşı ile beraber Kıbrıs’ta devlet kurulmuştur. Kıbrıs uçak gemisine, savaş gemisine sahip olmuştur. Ne yakıt ister ne başka bir şey ister. Bu harekata katılan askerimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin meclisinde çıkan kararla ki o zamanki başbakanlar Erbakan ve merhum Ecevit’tir.

GAZİLERİMİZE YAPILAN EŞİTSİZLİĞE SON VERİLSİN

Ancak gazilerimizin bizden istediği şu var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu askerlere bir şeref madalyası bile vermedi. Bunu da versin devlet. 
Bu da önemli bir şey. 

Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti verdi ancak. Türkiye Cumhuriyeti’nden benim gazilerim bunu istiyor. 

Biz Devletten 985 TL şeref aylığı alıyoruz. 

Bundan birkaç sene önce çıkan yasada sosyal güvencesi olan 985 TL olmayan asgari ücret düzeyinde ücret alıyor. 

Gazilerimiz istiyor ki böyle bir ayrımcılık olmasın erden, rütbelisine kadar hepsi eşit şekilde asgari ücret düzeyinde almak. İki isteği var adamların. 
Biri biz meclis kararıyla bir savaşa katıldık ve devlet şeref madalyasını istiyoruz meclisimizin kararıyla. İki de muharip yani savaşı kazanan gaziler içindeki 
bu eşitsizlik kaldırılsın. Bu savaşı kazanmamızın sayesinde biz şu an Anadoluludayız. Bu savaşı kazanamasaydık Mersin, İskenderun güney 
sahillerimizin tamamı düşman kontrolünde olacaktı. Bugün Amerikan füzeleri karpaz burnunda olacaktı bu harekat yapılmasaydı.

https://www.aykiri.com.tr/mithat-isik-kapatilan-askeri-kurumlar-yeniden-acilmali-suriyeli-siginmacilar-vatanlarina-donmeli/8027/

***

1 Ocak 2021 Cuma

ABD, Ambargolar ve Yaptırımlar

ABD, Ambargolar ve Yaptırımlar 


ABD, Ambargolar, Yaptırımlar, Mithat Işık, Analiz, Kıbrıs Barış Harekatı, Yunanistan,ENOSİS, Johnson, mektubu,Kanlı Noel,Kardak Krizi,





Stratejik Düşünce Enstitüsü 
Analiz 
Kd. Albay (E) Mithat Işık 
30 Aralık 2020 17:19 

    Türkiye-ABD ilişkilerinde dönem dönem inişler çıkışlar olmuştur. ABD ile Türkiye ilişkileri hiçbir zaman stratejik müttefiklik düzeyinde olmamıştır. ABD Türkiye'yi kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda kullanabildiği sürece Türkiye'ye karşı dostane tutum sergilemiştir. ABD Türkiye'yi ve Türk ordusunu istediği zaman Kore Savaşı'nda olduğu gibi kendi çıkarları için kullanmak istemiştir. Ne zaman ki Türkiye kendi ulusal güvenlik ve çıkarlarını gündeme getirmiş, o zaman ABD ile ilişkilerde sıkıntılar yaşanmıştır. Aynı ittifak içerisinde olan iki müttefik ülkeden birinin diğerine yaptırımlar ve ambargo uygulaması kabul edilebilir değildir. 
Buna rağmen ABD 1963 yılından itibaren defalarca Türkiye'ye karşı yaptırım uygulamıştır. ABD'nin amacı bu yaptırımlarla Türkiye'ye bir maliyet ödetmekse, Türkiye'nin de ABD'ye ödeteceği maliyet yüksek olabilir. 

Türkiye'nin Washington ve Brüksel'e karşı uygulayacağı kozları vardır. 
Kıbrıs'ta 1963 yılında Rumlar Türkleri adadan çıkarmak ve imha etmek ENOSİS gerçekleştirmek için Türklere ve Türk köylerine karşı saldırı başlattılar. Başlangıçta 90 Türk Köyü devamında 103 Türk Köyü Rumların saldırılarına maruz kalmış, Lefkoşe’de Türkler şehit edilmiştir. Tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen 21 Aralık 1963 saldırılarında 364 Türk hayatını kaybetmiştir. Türkiye Rumların bu saldırılarını durdurmasını istemiş, saldırılar devam ederse adaya müdahale edeceğini açıklamıştır. Türkiye'nin baskı ve kararlılığı sayesinde Rumlar saldırılarını durdurmuştur ancak Rumlar 1964 yılının yaz başlangıcında tekrar Türklere saldırmaya başlamışlar; bunun üzerine 8 Ağustos 1964 günü Türkiye 30 savaş uçağı ile adaya müdahale etmiş ve Rumların saldırılarını önlemiştir. 

Türkiye'nin adaya müdahalesini önlemek için ABD Başkanı Johnson, Başbakan İnönü'ye bir mektup yaz yazmıştır. Müttefiklik ruhuna aykırı olan bu mektup tarihe Johnson mektubu olarak geçmiştir. Türkiye Başbakanı İnönü de aynı şekilde cevap vermiş ve “Yeni bir düzen kurulur ve Türkiye de orada yerini alır” demiştik. Johnson’ın yazmış olduğu bu mektup Türkiye'nin uyanışının başlangıcı olmuştur. 
Zira o zaman Türkiye adaya çıkarma yapmaya kalksa çıkarma yapacak gemisi yoktu. Çıkarmanın yolcu gemileri ile nasıl yapılacağı komutanlar arasında 
tartışılıyordu. 

Yeterli hava indirme birliğimiz yoktu. Sadece bir hava indirme taburumuz vardı. 
Komando tugayımız yoktu. 

Uçar birlik yapacak yeterli helikopterimiz yoktu. 

Amfibi Deniz Piyade Tugayımız henüz mevcut değildi. 
Johnson’ın mektubundan sonra Türkiye kendi çıkarma gemilerini yaptı hava indirme taburu sayısını 3'e çıkardı. Havadan ikmal birliğini büyüttü. 3 taburlu 
Komando Tugayı’nı kurdu. Amfibi Deniz Piyade Tugayı’nı 3 tabura çıkardı. 
Helikopter sayısını artırdı. Pilot ve teknisyen sayısını yeterli seviyeye çıkardı. 
Komando paraşüt subay, astsubay, erbaş ve er sayısını artırarak tugayların personel mevcudunu %100 seviyeye çıkardı. 

Kara, deniz, hava birliklerimiz, müşterek çıkarma, hava indirme, havadan ikmal ve uçar birlik müşterek tatbikatlarını sık sık yaparak Kıbrıs Harekâtı’na hazırlandı. 
Kıbrıs Barış Harekâtı’nda komando ve paraşüt kursu görmüş genç bir teğmen olarak Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı ile birlikte harekâta katıldım. Barış zamanında 
yaptığımız bu hazırlıklar sayesinde Kıbrıs Barış Harekâtı’nı en az zayiatla ve en kısa sürede yaptık. 
Kıbrıs Barış harekatı'ndan sonra ABD Türkiye'ye Şubat 1974'te silah ambargosu uyguladı. 



Ambargoya karşı Türkiye; 

25 Temmuz 1975'te ABD ile Türkiye arasında 1969'da imzalanan işbirliği anlaşmasını yürürlükten kaldırdı. 
Türkiye'de bulunan tüm ABD üsleri Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kontrolüne geçti. 
Neticesinde ABD 26 Eylül 1978'de ABD Başkanı Jimmy Carter tarafından ambargoyu kaldırdı. 
ABD ambargosu ile birlikte Türkiye kendi silahlarını yaptı, yeni ve daha etkili hafif ve ağır silah ve mühimmat üretti, savunma sanayinin temelleri atıldı. 

Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edildi. 

30 Ocak 1996 Kardak Krizi 

Yunanlılar Aralık’ta Kardak Adası’na asker çıkardı. 
Adaya çıkan Yunan askerleri 31 Ocak 1996 tarihinde Kardak Adası'na çıkan SAT komandoları tarafından adadan çıkarıldı. Bu olaydan sonra ABD Türkiye’ye yeni 
bir engelleme uyguladı. ABD Türkiye'ye hibe ettiği İki firkateyn ve parasını ödediği bir firkateyni almak için deniz kuvvetlerinden 480 personel ABD'ye gitti. 

ABD Kardak krizini bahane ederek firkateynlerin teslimini geciktirdi. 

Bu gecikme Türkiye'ye 50 milyon dolara mal oldu. 

ABD'nin yaptırım ve engellemeleri bugün de devam ediyor 
F-16'ların yenilenmesi 
Atak Helikopterin motorları için ihracat lisansının verilmemesi. 
Türkiye'nin F-35 Programından çıkarılması 
PKK/YPG Terör örgütüne yüzlerce tır silah mühimmat ve malzeme vermesi 
PKK/YPG Terör örgütüne tahrip, sabotaj ve yeni nesil silah eğitimi vermesi. 
FETÖ'nün Elebaşı olan FETÖ'yü Türkiye'ye teslim etmemesi 
Tarih 2020 - Savunma Sanayine karşı yaptırım kararı alması 
CAATSA Yasası 

ABD'nin hasımları ile yaptırımlar yolu ile mücadele etme yasasıdır. Hasım ülke demek diğer bir ifade ile düşman ülke demektir.S-400 hava savunma silahıdır. 
ABD Türkiye'ye patriotları satmamıştır. S-400 almasından rahatsız olmasının sebebi Türkiye'yi hasım ülke olarak görmesidir. Türkiye taviz vermeden dik 
durmalıdır. Verilecek bir taviz başka bir tavizin de habercisi olacaktır.