Kutlama
Yekta Güngör Özden
08.04.2003/Sayı:27
Gazete, dergi, kitap çıkarmanın güzlüklerini bilenler yayın yaşamında bir yaşın mutluluğuna alkış tutarlar. Ortaokul, lise ve üniversite yıllarında duvar gazetesi, okul dergisi, yerel gazetelerin sanat sayfalarıyla uğraşan, sonraki yıllarda kimi gazete ve dergide yönetici ve yazar olarak çalışan, kitaplarıyla görüşlerini kamuoyuna sunan bir yurttaş olarak ülkemizde yayıncılığın insandan neler alıp götürdüğünü iyi bildiğimi sanıyorum. Küreselleşme-globalleşme adıyla dayatılan yeni sömürgecilik sürecinde yeryüzü medyasının ne hale geldiğini de üzüntüyle izliyoruz. Hele savaş çığırtkanlığının çıkar bağlantılarıyla sergilediği çirkin boyut, düşünenleri karamsarlığa, umutsuzluğa düşürüyor. Yalanı, yakıştırmayı, karalamayı, kötülemeyi, suçlamayı, gözdağını, tehdit ve iftirayı beceri sayarak saldırganlıklarını demokratlık savıyla sürdürenler, saygıdan ve terbiyeden uzak yazı ve sözlerini kişisel bozukluklarını yansıtan belirtilerle kirletenler, düşmanların yapamadıklarını çekinmeden ve utanmadan yapmaya kalkışanlar, çöreklenip yuvalandıkları medyanın tetikçiliğine soyunup terör aracı durumuna düşenler, Kıbrıs'ı satmak, Türkiye'yi kiralamak için onursuzluğu yeğleyenler, bilgi ve bilinç yoksunu uydu ve uşak ruhlular, Türkiye'yi Türkiye yapan Atatürk ilkeleri ve Türk Devrimi karşıtları etkin konuma gelince insanın kanı donuyor. Birbirine eklenerek büyüyen sorunların altında ezilen toplumun ilgisi ve tepkisi de yeterli olmayınca gerçeğin, aklın, onurun, erdemin, ahlâkın, adaletin, bilimin, soyluluğun, bağımsızlığın, özgürlüğün, egemenliğin sesini duymak özlemi giderek büyüyor. Bu sesleri duyurmak da kutsanacak bir görev niteliğini kazanıyor. Bir yıldır okuyucularına doğru bildiklerini anlatan gençlerin TÜRKSOLU adlı yayın organını düzenli biçimde çıkarmalarını bu nedenlerle övgüyle karşılıyorum. Umursamazlık, aldırışsızlık, adamsendecilik, ilgisizlik, tembellik ve "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" anlayışıyla uyuklayanlar, tiksindirici bir uyuşukluk içinde korkudan titreyenler, onun bunun kapısında el açıp bekleyenler, bir yer kapmak ya da ad yapmak için aşağılanmaya katlananlar bu gençlerin devingenlikleri, yılmak-yorulmak bilmeden çalışmaları karşısında kendilerini özeleştiriye bağlı tutmalıdır. Örnek alınacak çabalarıyla güçlükleri göğüsleyen gençler, öğrenimlerini de aksatmamaktadır. Türlü yavanlıkların, sahteciliklerin boy attığı günümüzde, yönetimin karakteri ve amacıyla dış ilişkilerdeki bozuklukların belirgin olduğu ortamda Mustafa Kemal Atatürk'ün tam bağımsızlık başta tüm ilkelerini içtenlikle savunanları kutlayarak yüreklendirmek en yapıcı katkıdır.
Değişik kat ve alanlarda, değişik yüz, giysi, biçim ve yöntemle rastlanılan laik Atatürk Cumhuriyeti, İnönü ve barış karşıtlarının güçbirliği ve dayanışmasına bakıp yüzlerinin kızarması gerekenler, gelişmelerin doğallığını, iyiye doğru gelişmeyi, deneyimi ve oluşumları göz ardı edip geçmiş kimi olaylara bakarak gençleri suçlamakta, haksız eleştirilerle güçlerini kırmaya ağırlık vermektedir. Yanlışta direnmek sakıncalıdır. Yanlışı düzeltmek, doğru yapmayı da aşan bir düzeylilik göstergesidir. Gençler ulusal yapımızı, ulusal çıkarlarımızı yürekli biçimde savunuyor, özveriyle çalışıyor. Herkesin yanlışı olabilir. Katılmadığımız anlatım biçimleri, kullanılmasını uygun bulmadığımız sözcükler, eleştirdiğimiz ve karşı çıktığımız davranışlar olabilir. "İyi ilaç acıdır" sözünün anımsattığı gibi uyararak, öğüt vererek değil, örnek olarak onların bizden iyi yetişmelerini sağlamalıyız. Önleyip engelleyerek, durdurup gerileterek değil. Özendirip destekleyerek.
Müdafaa-i Hukuk ruhu, Kuvayı Milliye ateşiyle başarılan Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın amaçladığı çağdaş demokrasi yepyeni, laik Cumhuriyetimiz üzerinde taçlanacaktır. Gerzek ve gevezelerin, sarsak ve sapkınların, satılmış ve döneklerin, ikiyüzlü çıkarcıların, ulusal kimliğini yadsıyan bölücü ve yıkıcıların kararttığı çevremiz yine Kemalizm/Atatürkçülük aydınlığıyla gönenecektir. Sorunlarımız ancak Atatürkçü Düşünce dizgesiyle çözümlenecektir. Solcu, ilerici, demokrat, aydın, çağdaş geçinenler anlaşıp birliktelik oluşturamadıkça yapaylıklarını açıklamaktadır. Duygusallık, bilgisizlik, yüzeysellik, içtensizlik, ilkesizlik, tutarsızlık, bencillik, özseverlik, büyüklenme, kıskançlık, yalan-dolan ancak karşıdevrimcileri sevindirir, onların gücünü oluşturur, onlara destek sayılır. Bu da bir tür yozlaşma ve yıkıcılıktır. Bu olumsuz görünüm içinde TÜRKSOLU bir umut ışığı olarak görev yapmaktadır. "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir" sözündeki anlamı, güzelliği ve gerçeği yansıtarak yapraklarını doldurmakta, içeriğiniz çekici kılmaktadır. Daha ne yapsın? Hiçbir şey yapmayanlar, kötülüklere ve yitiklere neden ve araç olanlar güçlenirken Atatürkçü gençleri yalnız bırakmak varlığımızın değerini bilememekten ötede kendimize kıymaktır.
Ulusalcı kesimde paylaşılamayan nedir? İlkede ve ülküde birliktelik varsa ayrılıkların nedeni var mıdır? Kim kimi niçin istemez ve beğenmez? Yanlışlık ve yanılgı nerededir? Konuşmak, görüşmek, tartışmak, çözümlemeye çalışmak aklın, yurtseverliğin gereği değil midir? Yaşamı özelde ve genelde etkileyen tüm koşullar kötüye giderken, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın gerektiren durumlardan söz edilirken, yeni Sevr dayatılmaya çalışılır Lozan'ın intikamını almak için oyunlar birbirini izlerken Kemalist/Atatürkçü olduğunu söyleyenlerin bir kesiminin donukluğu, tutukluğu, ilgisizliği, kopukluğu, ayrımcılığı, bozgunculuğu, dağınıklığı, saplantıları şaşırtıcı ve üzücüdür. TÜRKSOLU bu yanlışlıkları, sorumlularını gündeme getirmeli, kimi oyunları bozmalıdır. Geleceğimizin güvencesi olan gençlerimiz yansız, gerçekçi ve yapıcı tutumlarıyla yararlarını daha da arttıracaklardır. TÜRKSOLU'nun Atatürk aydınlığında esenlik ve başarı dolu nice yıllar dileğiyle birinci yaşını içtenlikle kutluyorum.
http://www.turksolu.com.tr/27/ozden27.htm
****