DEMOKRASİYİ KRİZDEN KİM KURTARACAK?
Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi kavramlar artık belirli bir bölgeye, gruba değil, bütün dünyaya ait ortak değerler haline geldi. Bugün artık demokrasi başta olmak üzere tüm bu kavramlar konusunda yeni bir muhasebeye ihtiyaç duyulduğunu görüyoruz. İnsanlığın ortak değeri olan demokrasi bugün ne yazık ki Batının İslam ülkelerinde yaşanan gelişmeler karşısında sergilediği tutumlarla büyük bir kriz içindedir. Demokrasi ülkelerin çıkarlarına göre değerler ihtiva etmemektedir. Demokrasinin temel değerleri batıya göre başka doğuya göre başka oluyorsa o zaman “Demokrasinin Geleceği” üzerine oturup düşünmekte yarar var. Aynı durum bugün uluslararası bazı kurumların (BM vb) dünyada yaşanan insan hakları ihlalleri ve demokrasi karışıtı olaylara karşı aldıkları pozisyonlarda da bu çifte standardı açıkça görmekteyiz. Belkide ilk yapılması gerek şey; BM gibi uluslararası kurumlarda bir revizyona gitmek ve bu kurumların karar alma süreçlerini yeniden düzenlemek olmalıdır. Dünya artık 5 ülkenin karar verdiği bir dünyadeğildir. Dünyada katliamlar yaşanırken BM Güvenlik Konseyinin daimi 5 ülkesinden birinin karara katılmamsı durumunda uluslararası toplum müdahale edememektedir. Bakınız son 4 yıldır Suriye’de 600 binin üzerinde insan hayatını kaybetti ancak insanları öldüren rejime hala müdahale etmekte tereddüt yaşan ülkeler var. Bütün bunlar yaşandığı zaman insanlık âlemi BM’nin işlerliğine ve varlığa güven duymama noktasına gelir. Bu tür haksızlılıklar ve adaletsizlikler karşısında bugün dünya da sesini yükselten tek ülke ne yazık ki sadece Türkiye’dir. En son Mısır’da yaşanan askeri darbe karşısında demokratik dünya ne yazık ki ses çıkarmadı ve darbeyi destekledi. Bugün sınırların önemini anlamsız kılan yeni dünya düzenine, insanların demokrasiye sadece kendi sınırları içinde değil, uluslararası düzeyde de ihtiyaçları var. İşte bu süreçte dünyada gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere, büyük görevler düşüyor. Bu ülkelerin dünya ekonomisindeki artan payları, bölgesel düzeyde belirginleşen öncü konumlarına paralel şekilde küresel meselelerde de daha fazla sorumluluk almaları gerekiyor. Üzülerek ifade etmek durumundayım ki, BM insanlığın geleceğini tehdit eden, umutlarını körelten, korkuları ortadan kaldırabilecek bir liderlik sergileyemiyor. İnsanlığın küresel barışa özlemi sonucu ortaya çıkan BM’nin uluslararası meşruiyetin ve adaletin tesisinde daha etkin olması gerekiyor. Dünya 5 tane daimi üyenin iki dudağının arasına bırakılamaz. Eğer tüm dünyayı 5 daimi üyenin iki dudağı arasına bırakacak olursak, işte burada insanlık her geçen gün kan kaybeder. Sizlerle birkaç rakamı paylaşmak istiyorum, bakınız Suriye’de ölen insanların sayısı 600 bini geçti. Sadece bizim ülkemize sığınan insan sayısı 3 milyon, yüzbinlerce insan kendi ülkesinden, evlerinden ayrı yaşıyor. Bombalar ile ve son olarak da kimyasal silahlarla insanlar öldürülüyor, BM nerede? Uluslararası toplum nerde? Dün Bosna da AB’nin yanı başında aynı şeyler yaşandı bugün Suriye’de yaşanmamaktadır. Demokrasisin beşiği kabul ettiğimiz batı bugün demokrasiye sahip çıkmıyor. Yeni dünya da demokrasinin ve demokratik değerlerin savunulmaya ve korunmaya ihtiyacı var. Ülke olarak biz demokrasiye ve demokratik değerlere sahip çıkmasak ve buna öncülük etmesek ne olur? Bunu kendine dert edinen ve bu soruyu kendisine soran başka ülkeler var mıdır? Bundan şüpheliyiz. Eskiler görünen köy kılavuz istemez derlerdi. Biz de bütün bu ithamlarda ve iddialarda bulunurken elimizde deliller var. Bugün Batı dünyası, İslam coğrafyasında yaşanan insanlık dışı katliamlar ve demokrasi ihlallerini ekonomik ve siyasi çıkarlarına göre yorumlamakta ve tavır almaktadır. Burada bir diğer acı şey, bütün bu yaşananları ne yazık ki destekleyen İslam ülkeleri de var. Türkiye dünyaya barışı ve kardeşliği için bir şans ve öncü bir ülke. Umudumuz odur ki, diğer demokratik ülkelerde bir an önce demokrasinin asgari değerlerine bağlı kalarak dünyada yaşanan “Demokrasi Krizine” bir çare olurlar.
Abdülkadir AKSU