Kılıcını Çekti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kılıcını Çekti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ocak 2015 Çarşamba

'' Haşim Kılıç, Kılıcını Çekti '' mi?


 '' Haşim Kılıç, Kılıcını Çekti  ''  mi?




















AKP ve Tayyip Erdoğan hukuk tarafından sınırlanmaya başladı artık. Yargılandıklarını ve hatta AKP’nin kapatıldığını da göreceğiz. 
Bunu onlar da biliyor ve o yüzden bu kadar saldırıyorlar Haşim Kılıç’a.

Beklenen final yaklaşıyor…


Anayasa Mahkemesi’nin 52. Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla düzenlenen törenin yapılacağı Yüce Divan Salonu’na giriyoruz. Tüm davetlilerin oturacağı koltuklara bir kitapçık bırakılmış: “Sorularla Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru”… AYM’nin bu konudaki hassasiyetinin bir kez daha vurgulanması olarak algılıyoruz.
Bu sırada salona Tayyip Erdoğan giriyor. Yüzündeki gergin ifade çok belirgin… Bir anons ya da “ayağa kalkın” çağrısı vs. yok. Yanında Ali Babacan, Cemil Çiçek, Bekir Bozdağ… Geçip protokoldeki yerlerini alıyorlar. Bir süre sonra Cumhurbaşkanı’nın salona girmekte olduğu anons ediliyor. Az öncekinin aksine salon ayağa kalkıyor ve Abdullah Gül, AYM Başkanı Haşim Kılıç ile sohbet ederek içeri giriyor. Onlar da oturuyorlar. Tayyip Erdoğan ile Haşim Kılıç’ın arasında Çiçek ve Gül var… Ama artık çiçek, gül sadece isimlerde. Ortamda zemheri ayazı var… Birbirlerine bakmamaya dikkat ediyorlar.

Bu gergin havayla başlayan törende esas tansiyon Haşim Kılıç’ın konuşması sırasında yükseliyor. Kılıç daha konuşmasının başında ilk mesajını veriyor: “Hukuk devletinin odağında esas itibariyle iktidar gücünün keyfi davranışlarının sınırlandırılması vardır.”

“Acaba bu kadarla mı kalacak?” diye bekliyoruz… Ama Kılıç devam ediyor: “Hukuk devletinin temel direği olan yargı, aynı zamanda devletin vicdanı olarak da tanımlanır. Bu vicdanın, siyasi ve ideolojik vesayet odaklarının işgaline uğraması nedeniyle toplum hayatına verilen zararların acı örnekleri, hafızalardan henüz silinmemiştir.”

Kılıç, Erdoğan’ın tam karşısında “kendi vesayet sistemini dayatmanın çabası”na düşenlerden bahsediyor. “Bu kez, farklı renkte bir vesayet sisteminin oluşmasına tanık olduk” diyor. Arka sıralardan protokolde oturan Tayyip Erdoğan’ın yüzünü göremiyoruz. Ama tahmin etmek hiç de zor değil…

Ardından Kılıç daha somut konuşmaya başlıyor, yargıdaki “paralel devlet”, “çete” gibi iddiaların yarattığı ortama değiniyor ve çok önemli bir cümle kuruyor: “Görevi, maddi gerçekleri ortaya çıkarmak olan yargının karşı karşıya kaldığı bu iddianın adı ‘vicdan yolsuzluğu’dur”. “Yolsuzluk” ifadesinin boş yere kullanılmadığına salondaki herkes emin görünüyor…

İşte o anda Erdoğan’ın bu salonda, yine bu heyetin karşısında Yüce Divan’da yargılandığını görür gibi olduğundan eminim…

Ve Kılıç bireysel başvurularla ilgili olarak ilave ediyor: “… belirtilen zorunluluk nedeniyle verilen kararlarımızın arkasında olduğumuzu da ifade etmek istiyorum.”

Ve son olarak twitter kararı ile ilgili olarak doğrudan sözlerini Erdoğan’a söylüyor: “Bu sonuçlara bakarak Anayasa Mahkemesi’nin siyasi amaçlarla hareket ettiğini söylemek ya da milli olmamakla suçlamak içeriği ve derinliği olmayan sığ eleştirilerdir…”

Kılıç konuşmasını daha bitirirken Erdoğan’ın kalkıp gittiğini görüyoruz. Aklından “En azından bu sefer yargılanmak için burada değildim” fikrinin geçtiğini hem biz hem de tüm salon anlıyor.
Bu sefer ama belki de son sefer…


“Cüppeni çıkar!..”
Toplantının ardından ilk şoku atlatan AKP’liler tepki vermeye başlıyorlar. Toplantıdan önceki günlerde Erdoğan’ın Kılıç için söylediklerini tekrarlıyorlar: “Cüppeni çıkar!...”
İlk konuşanlardan biri Adalet Bakanı Bekir Bozdağ… Bozdağ; “Emekliliğine az bir süre kaldığı için yeni arayışlarda sanırım. Şu anda muhalefet boşluğu var. Muhalefetin yetkilerini Kılıç üzerine almış. Toplantıya davet ettiği kıymetli konukları huzurunda mahkemenin nezaketine yakışmayacak üslupla konuştu…” diye tutuk bir açıklama yapıyor. Bir AKP’linin nezaket ve üslup kaygısı taşıması tabii ki ilginç… Ne de olsa yıllardır Türkiye’nin en nezaketsiz üslubuna sahip olan siyasetçisinin liderliğinde çalışmayı içlerine sindiren insanlar bunlar…
Cemil Çiçek de konuşuyor: “Kimse oraya azarlanmaya gitmedi. Üslup yargıya yakışmadı.” Yine aklımıza yıllardır Tayyip Erdoğan tarafından çeşitli ortamlarda ve çeşitli vesilelerle azar işiten, hakaretlere maruz kalan insanlarımız geliyor. Ve tabii AKP’lilerin samimiyetsizliği…
Fakat AKP’lilerin “emekliliği yakın” derken imalarının, “Haşim Kılıç’ın Cumhurbaşkanlığına aday olacağı” iddiası olduğunu da görüyoruz.


Aydınlıkçılar yine şaşırtmıyor…
Ve ertesi sabah Aydınlık Gazetesi yine bizi şaşırtmıyor. Sanki manşeti Bekir Bozdağ atmış gibi: “Yüce Divan’da Köşk Savaşı” ve “Cemaat kılıç çekti”. AKP’nin; Kılıç’ın çıkışını Cumhurbaşkanı adaylığı hesaplarına ve Cemaat’le ilişkili hareket etmesine bağlayan tavrını Aydınlık da aynen tekrarlıyor.
CHP ve MHP’liler açıklamalarında Haşim Kılıç’ı haklı buluyorlar. Değerlendirmeler genellikle Kılıç’ın konuşmasının hukuk çerçevesi içinde ve doğru olduğu yönünde. Kılıçdaroğlu; “Sözde bir diktatörün yüzüne hukuk devletinin ne olduğu söylendi” diyor. Fakat AKP ile anlaşarak hapisten çıkan, seçimlerde CHP oylarını bölmek için azami gayreti gösteren, Akit Gazetesine verdiği röportajda “Tayyip Erdoğan’ın yanındayız” diyen Perinçek ve gazetesi yine AKP’nin yanında yer alıyor. Kılıç’ı haklı bulan muhalifler, Atatürkçüler ve milliyetçiler “Haşim Kılıç’tan medet ummak”la suçlanıyor.
Perinçek’in Akitçilerle samimiyetinden, Büyük Doğucu Necip Fazıl’ın öğrencisi Tayyip Erdoğan’ı desteklemesinden nedense hiç rahatsız olmayan Aydınlıkçılar, tekrar tekrar Haşim Kılıç’ın İBDA-C bağlantısı iddiasını tekrarlıyorlar. Tutarlılık mı? Kırk senedir asla olmamış bir şeyi neden şimdi bekleyelim ki…


Tayyip: “AYM’yi de dinliyorlar”
Tayyip ise durumu doğrudan Cemaat’e bağlıyor Konya’da: “Bunlar beni dinliyor, Cumhurbaşkanı’nı dinliyor. Yeni bir şey söylüyorum Anayasa Mahkemesini de dinliyorlar.” Sonra şöyle sürdürüyor: …Bu örgütün yargı içindeki, emniyet içindeki ve diğer kurumlardaki uzantılarından ve diğer çevrelerdeki uzantıları tarafından direnç gösteriliyor. Biz o direnci de kıracağız, paralel devlete asla müsaade etmeyeceğiz.”

Kılıç’ın adını burada vermiyor ama onun da aynı Aydınlık gibi “Cemaat kılıç çekti” dediğini herkes rahatlıkla anlıyor. Amerikan kanalı PBS’ye daha açık konuşuyor:
“Biz Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara uyarız ama eleştirimizi de yaparız. Öyle kararlar veriyorlar ki hukuki değil, politik. Yargının kararlarıyla konuşması gerekir. Ama bugün bir konuşma yaptı, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Başbakan Yardımcısı orada. Herkese ders verdi. Bugünkü konuşma benim üzülerek dinlediğim bir konuşmaydı. Bu konuşmanın altından da Sayın Başkan ömrü boyunca kurtulamayacak.”

Kılıç’a bu açık tehdidi yaparken bir taraftan da ABD’nin Fethullah Gülen’i iade etmesini ya da en azından sınır dışı etmesini beklediğini de ekliyor. Peki, Tayyip Erdoğan’ı ve AKP’lileri bu kadar kızdıran şey ne? İktidarın yıllar boyunca defalarca nasıl da kendisini yargının yerine koyarak davrandığını hatırlıyoruz. Kılıç’ın “siyasi” denen konuşması bu mizanla çok hukukî kalıyor…


Faşizm, kendini frenleyecek herkese düşmandır
Daha twitter ile ilgili iptal kararı çıktığında tavrını belli etmişti aslında AKP. Bülent Arınç’ın o sırada yaptığı açıklamayı hatırlıyoruz. Arınç; geçmişte de durumdan vazife çıkaran kurumlar olduğunu, onların şimdi bunu yapamadığını ama onların yerini Anayasa Mahkemesi’nin aldığını söylüyordu. Tartışmalar sırasında Ömer Çelik aynı şeyleri daha açık ifade ediyor:
“…Geçmişte zaman zaman ordunun ve başka kurumların yaptığı gibi kurtarıcı misyona kendini kaptırmış. Demokrasi felsefesiyle en çelişen durum, bir kurumun kendine kurtarıcı misyonu biçmesidir.”

Türkiye’de devletin içinde bir dengenin olduğu günleri kastediyor Çelik. Yani Başbakanlık koltuğunda oturan bir diktatör heveslisinin çıkıp kimseyi takmadan her şeyi yapamadığı, “ileri demokrasi” diyerek faşizm kurmaya kalkamadığı, Cumhurbaşkanı’nın gerçekten işini doğru yaptığı, ordunun ve yargının dengeleyici bir ağırlığının olduğu o günleri hatırlatıyor bize. Ve anlıyoruz ki işte Tayyip Erdoğan ve AKP’nin Haşim Kılıç’ın tavrında tahammül edemediği merkezi nokta da bu: Hiç beklemedikleri anda ve hiç beklemedikleri bir kişi onlara hukuk devleti ve demokrasi adına sınırlarını bildiriyor.

İşte bir faşist için en dayanılmaz şey: Sınırları olduğunun hatırlatılması…
Bu Haşim Kılıç’ın kişiliğinden de, kimliğinden de, hangi amaçla, kimlerin desteğiyle bu eleştirileri yaptığından da bağımsız bir şey…

Kılıç, Asya Anayasa Mahkemeleri Kongresi’nde “Bunu korumak için devletin varlığına ihtiyaç duyan toplum, bu kez devlet gücüne karşı da özgürlüğünü teminatlı bir konuma getirmek istemiştir. Bu ihtiyaç, devletin gücünü kullanan yasama, yürütme ve yargı organlarının hukuk dışına çıkarak bu değerlerin zedelenmesine ya da ortadan kaldırılmasına engel olma düşüncesinden doğmuştur” derken tam da bu noktaya değinmiş olmuyor mu aslında?
AKP ve Tayyip Erdoğan hukuk tarafından sınırlanmaya başladı artık. Yargılandıklarını ve hatta AKP’nin kapatıldığını da göreceğiz. Bunu onlar da biliyor ve o yüzden bu kadar saldırıyorlar Haşim Kılıç’a.
Beklenen final yaklaşıyor…

http://www.turksolu.com.tr/447/kataberk447.html

..