Kıbrısta Eylem Planı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kıbrısta Eylem Planı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Şubat 2017 Pazartesi

Kıbrıs’ta Eylem Planı Çekoslovakya, İlhak... AGSP?



Kıbrıs’ta Eylem Planı  Çekoslovakya, İlhak... AGSP? 


Mayıs Ayı sonunda Ankara’da Kıbrıs’la ilgili demeçlerin tonunun birden sertleşmeye başladığı görülür. 29 Mayıs 2001’de gerçekleşen Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından “ Kıbrıs’ta Eylem Planı ” adı verilen bir belge kabul edilir 250 ve bu belge, Yunanistan haricindeki on dört AB üyesine bir mektup olarak yollanır. Bu yönüyle belgenin özellikle AB’ye bir uyarı niteliği taşıdığı söylenebilir251. Belgede, Kıbrıs’ın tek taraflı üyelik başvurusunun yasadışı olduğu, bu üyeliğin gerçekleşmesinin Ada’daki bölünmeyi derinleştireceği ve bir krize yol açacağı ifade edilmektedir. 

Bu bağlamda AB’ye Kıbrıs’ın üyelik sürecini dondurması çağrısı yapılmakta, aksi taktirde Türkiye ile KKTC’nin bütünleşmeye gideceği belirtilmektedir. 
Başbakan Bülent Ecevit’in birinci bölümde ele alınan Kıbrıs’ta Çekoslovakya modeli, 29 Mayıs tarihli MGK kararları sonrasında ortaya atılmıştır252. 

Türkiye’nin 1999 yılı sonlarından itibaren terk ettiği tehditkar söylemin 29 Mayıs tarihli MGK toplantısıyla yeniden dirilmesi ve adeta askeri muhtıra niteliğinde doğrudan AB üyelerine iletilmesi zamanlaması açısından tesadüfi değildir. Hatırlanacağı üzere Kıbrıs, zaten 1998 yılından bu yana büyük bir hızla katılım müzakerelerini 
yürütmektedir. 

1999 ve 2000 yılında bu sürecin önemli bir bölümü başarıyla tamamlanmış, 10-11 Aralık 1999’daki Helsinki Zirvesi’nde Kıbrıs’ın 2002 yılında tam üye olmak için bütün kriterleri yerine getirmiş olacağı teyit edilmiştir. Mayıs 2001’de Kıbrıs ile ilgili öncekilerden farklı bir gelişme olmamasına rağmen Ankara’nın özellikle asker kaynaklı olarak sertleşen tutumu, Türkiye ile AB arasında Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası nedeniyle gergin günler yaşanmasıyla açıklanabilir253. 

Nice Zirvesi’nde Türkiye’nin AGSP dışında bırakılması nedeniyle başlayan bu gerginlik, Mayıs ayının ortalarıyla birlikte iyice tırmanmıştır. 

AB, 2003 yılında oluşturmak istediği 60 bin kişilik askeri güce Türkiye’yi dahil etmek istememektedir. 

Türkiye de buna karşılık olarak AB’nin NATO’nun askeri olanaklarından yararlanmasını veto etmektedir. 

Dışişleri Bakanı İsmail Cem, 14 Mayıs 2001’de AGSP’nin tartışılacağı NATO ve AB ülkeleri dışişleri bakanları toplantısına katılmak üzere Brüksel’e gider. 

AB’nin amacı, ay sonunda Budapeşte’de düzenlenecek NATO toplantısı öncesinde Türkiye’yi veto kartını kullanmama konusunda ikna edebilmektedir. 

Ancak Türkiye, kendisinin dışarıda bırakıldığı bir AGSP’nin NATO imkanlarını kullanmasına müsaade edemeyeceğini vurgular254. Ankara’nın buradaki en 
önemli çekincelerinden biri, içinde Türkiye’nin yer almadığı bir AGSP’nin özellikle Kıbrıs’ın üyeliğinden sonra Türkiye’yi AB toprağını işgal eden bir ülke kabul etmesi ve bu gerekçeyle Kıbrıs ve Ege’ye müdahale etmesidir. Bu nedenle Türkiye mutlaka AGSP’ye dahil olmak, ya da en azından AGSP’nin müdahale alanını kısıtlamak istemektedir255. 

MGK toplantısı ile aynı gün, 29 Mayıs’ta Budapeşte’de başlayan NATO toplantısı böyle bir hava içinde gerçekleşir. Türkiye’ye AGSP konusunda yeşil ışık yakmayan AB, aynı zamanda vetonun kaldırması konusunda Ankara’ya yoğun baskı uygulamaktadır256. Zirve sırasında Ankara’ya gizli heyetlerin gönderildiği ve ikna çalışmaları yürütüldüğü bilinmektedir257. Zirvenin son gününde Kıbrıs ve Ege’nin AGSP’nin müdahale alanından çıkarılması taahhüdünde bulunulması üzerine Türkiye yumuşama sinyalleri verir. 

Ancak resmi olarak vetosunu kaldırmaya yanaşmaz258. Böyle bir ortamda, Ankara’nın KKTC ile bütünleşeceğini tehtidini öne sürmesi, AGSP konusunda AB’yi köşeye sıkıştırma ve ikna etmeye yönelik bir hamle olarak nitelendirilmelidir. 

15-16 Haziran 2001’de gerçekleşen AB Göteborg Zirvesi’nde Türkiye’ye KOB’da altı çizilen ve “katılım öncesi stratejinin kilometre taşları olarak anılan öncelikleri” uygulama konusunda somut önlemler alma çağrısı yapılır259. Aynı zamanda zirveye katılan Başbakan Ecevit’in AGSP konusunda baskı gördüğü bilinmektedir 260. 

Genişlemenin ilk dalgasının 2002 yılında gerçekleşmesini öngören Başkanlık Bildirgesi imzalandığı sırada 

Kıbrıs tamamladığı 22 müzakere başlığıyla Macaristan ile birlikte tam üyelik yolunda en hızlı ilerleyen ülke konumundadır261. 

Türkiye ile AB arasında Kıbrıs ve AGSP konusunda gerginlik sürerken Avrupa Parlamentosu 5 Eylül 2001 tarihinde tam üyelik görüşmeleri süren 12 aday ülke ile ilgili ilerleme raporlarını kabul eder. Aynı toplantıda Kıbrıs’ın tam üye olmaya en yakın aday ülke olduğunun altını bir kez daha çizen AP, Türkiye ve KKTC’yi çözümsüzlükle itham eden Poos raporunu262 onaylar ve Kıbrıs tam üye olduğu taktirde, Türkiye, KKTC ile birleşirse, AB’yi unutması gerektiğini açıklar263. 

AB’ye üye ve aday ülkelerin dışişleri bakanları 9 Eylül 2001 tarihinde AGSP konusunu tartışmak üzere Brüksel’de bir araya gelir. Kıbrıs meselesinin en önemli gündem maddelerinden birini oluşturduğu zirvede Ankara’dan yine AGSP’nin NATO imkanlarını kullanmasını veto etmemesi istenmiş, Dışişler Bakanı İsmail Cem ise Türkiye’nin AGSP’ye katılımı sağlanmadan bunun mümkün olmayacağını vurgulamıştır264. Bütün bu gelişmelere bakıldığında, özellikle Nice Zirvesi’nin ardından Kıbrıs ve AGSP konusunun giderek birbirine bağlandığı gözden kaçmamaktadır265. 

Ekim ayının son günlerinden itibaren Ankara’nın Kıbrıs ile ilgili tutumunun iyice sertleştiği görülür. İsmail Cem 2 Kasım’da Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki konuşmasında, “Kıbrıs için bedel ödeyebiliriz” açıklamasını yapar266. Birinci bölümden de hatırlanacağı üzere, bu açıklamanın kısa bir süre öncesinde Ada’da yaptığı bir ziyarette, AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi, çözüm olmasa da Kıbrıs’ın birliğe üye olacağını bir kez daha ilan etmiştir267. Ardından Başbakan Ecevit, 3 Kasım’da yaptığı bir açıklamada, Güney Kıbrıs’ın AB ile bütünleşmesi durumunda buna Türkiye’nin de aynı şekilde cevap vereceğini, sonucun ya tam ilhak ya da kısmi ilhak olacağını duyurur 268. 

Hatırlanacağı üzere, Kıbrıs’ın sorun çözülmeden de üye olabilmesinin yolunu Türkiye’nin resmi adaylığının ilan edilmesi karşılığında onay verdiği Helsinki Zirvesi kararları açmıştı. 

1999’dan bu yana çeşitli platformlarda Kıbrıs’ın kaydettiği ilerlemenin altı çizilmiş ve 2002’de müzakereleri tamamlayarak tam üye olmaya hak kazanacağı defalarca kez ifade edilmişti. Dolayısıyla gelinen noktanın sürpriz olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak Ankara 1999’dan bu yana alınan bütün kararlar ve yapılan açıklamalar sonrasında sessizliğini korumuş, sadece Kıbrıs sorununun Türkiye’nin üyelik perspektifiyle bağlantılandırılması anlamına gelebilecek ifadeleri reddetmiştir. Dolayısıyla özellikle 2001 yılının ortalarından itibaren Kıbrıs’ın üyelik süreciyle ilgili yeniden sertleşen tavrı, Kıbrıs’ın tam üyeliğe yaklaşmış olması ile açıklamak mümkün olmayacaktır. 

Bunda AB’nin Türkiye’nin üyelik sürecine ilişkin Ankara’nın beklediği olumlu adımları atmaması kadar, AGSP konusundaki gelişmeler de etkili olmaktadır. 
Yukarıda da açıklandığı gibi 29 Mayıs 2001’de gerçekleşen MGK toplantısı, Türkiye’nin KKTC ile bütünleşme adımlarını ortaya koyan bir “Kıbrıs Eylem Planı” benimsemiş ve planı önce Bakanlar Kurulu’na daha sonra da büyükelçiler aracılığıyla Atina haricindeki AB başkentlerine iletmişti. MGK, 28 Eylül 2001 tarihinde gündem maddelerinden biri Kıbrıs olan bir toplantı daha gerçekleştirir. Toplantıda 29 Mayıs’ta ortaya konan Eylem Planı’nın ne kadar uygulandığına ilişkin olarak hazırlanan rapor görüşülür ve hükümete gerekli adımların atılması konusunda talimat verilir269. 

13 Kasım 2001’de Avrupa Komisyonu aday ülkeler için hazırladığı ilerleme raporlarını ve Strateji Belgesi’ni kamuoyuna açıklar. Kıbrıs için İlerleme Raporu’nda 270 “Kıbrıs’ta çözüm” başlığının “Siyasi Kriterler” başlığı altında değil, ayrı bir başlık olarak ele alındığı göze çarpmaktadır. Bu bölümde Denktaş’ın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin görüşme davetini geri çevirmesine duyulan tepki açıkça ortaya konmuştur. Raporda dikkati çeken bir diğer unsur, Ada’da “tercihen” Kıbrıs’ın AB’ye katılımından önce bir çözüme ulaşılması isteğinin dile getirilmiş olmasıdır. Diğer bir deyişle AB, çözüm olmasa bile Kıbrıs’ın tam üye yapılacağına ilişkin net işaretler vermeye devam etmektedir271. Aynı zamanda Kıbrıs ile iki müzakere başlığı dışındaki bütün fasıllarda müzakerelerin başladığı ve 23 başlıkta bu sürecin tamamlandığı 
ifade edilmektedir. 

Türkiye için hazırlanan İlerleme Raporu272, önceki yıllardan farklı olarak, müzakerelere başlamış ülkeler için hazırlanan formatta hazırlanmıştır. Yani her bir müzakere başlığındaki ilerleme, ayrı bir bölümde ele alınmıştır. Kabul edilen uyum reformları sayesinde Türkiye’nin önemli bir ilerleme kaydettiğinin altını çizen rapor, buna rağmen Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini karşılamaktan uzak olduğunu vurgulamaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin Helsinki Zirvesi sonuç bildirgesinin 9(a) maddesinde öngörülen somut eylemleri hayata geçirmemesinin ve “Kıbrıs Türk toplumunun lideri Bay Denktaş’ın” Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin davetini geri çevirmesine Ankara’nın verdiği desteğin hayal kırıklığına yol açtığı” ifade edilmiştir. Karma Belge olarak da anılan Strateji Belgesi’nin273 “Giriş” bölümünde, “Kıbrıs’ın AB’ye birleşmiş olarak girmesinin bütün üyelerin arzusu” olduğu ancak “katılım müzakerelerinin tamamlanmasına kadar çözüm gerçekleşmediği taktirde, Konsey’in bunu 
bir önşart olarak kabul etmeyeceği ve Helsinki kararları doğrultusunda kararını vereceği” bildirilmektedir. Bu ifadeleri takip eden paragrafta ise Türkiye’den insan hakları konusundaki reformları hayata geçirmenin yanı sıra “Kıbrıs problemini ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası konusunda ortaya çıkmış olan farkları çözmeye yönelik çabalara aktif biçimde katkıda bulunması” istenmektedir. Aynı zamanda Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmiş olan bütün adaylarla müzakerelerin başladığı ancak Türkiye’nin bu kriterleri hala karşılamadığı vurgulanmakta, Türkiye’nin reform sürecinin desteklenmesi amacıyla Topluluk Programları ve fonlarından daha fazla yararlanması için gerekli mekanizmaların oluşturulması tavsiyesinde bulunulmaktadır. Belge, aday ülkelerle müzakerelerin 2002 yılında tamamlanması ve 2004 yılı Avrupa Parlamentosu seçimlerine yeni üyelerle birlikte gidilmesi hedefini de tekrarlamıştır. “Türkiye İçin Katılım Öncesi Strateji” bölümünde Türkiye’nin Helsinki’de belirlenmiş olan “siyasi diyalog” kapsamında Kıbrıs’ta çözümü desteklemesi, AGSP’ye katılım konusunda da daha yapıcı bir yaklaşım benimsemesi gerektiği vurgulanmıştır. 

AB’nin kabul ettiği son belgelerin üzerine Kıbrıs’ta çözümün yanı sıra AGSP’nin de adeta bir önşart haline gelmeye başladığı ve tam üyeliğin iyice zorlaştığı yorumları yapılmıştır274. 

13 Kasım 2001’de önce Dışişleri Bakanlığı, daha sonra da Hükümet adına Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz bir açıklama yapar. Açıklamalarda bundan önceki yıllardan farklı olarak hem İlerleme Raporu’nun hem de Strateji Belgesi’nin değerlendirilmiş ve her iki belgenin de genelde “yapıcı” bulunduğu ifade edilmiştir. 

Dışişleri Bakanlığı, İlerleme Raporu’nda yer alan Kıbrıs bölümü ile ilgili olarak, “Türkiye, BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu çerçevesinde iki tarafça kabul edilebilir ve Ada’daki gerçeklere dayalı kapsamlı bir çözüme ulaşılması yönündeki çabaları desteklemeye devam etmektedir. Türkiye, Kıbrıs Türk tarafının bu yönde sergilediği yapıcı tutum ve katkıları da memnuniyetle karşılamaktadır” ifadelerine yer vermiş, “Kıbrıs’ta eşitlik temelinde kabul edilebilir bir çözüme ulaşılmadan GKRY’nin hukuk dışı AB üyelik sürecinin ileriye götürülmesi beraberinde olumsuz sonuçlar getireceğini, bu çerçevede uluslararası camianın Kıbrıs sorununa doğru bir teşhis koymasının beklendiğini” vurgulamıştır275. 
Mesut Yılmaz ise yayınlanan belgelerde dile getirilen eleştirileri haklı bulduğunu ifade ettikten sonra, gerek İlerleme Raporu’nda gerekse Strateji Belgesi’nde Kıbrıs ve AGSP’ye atıfta bulunulduğunu söylemiş ancak bu konularda henüz bir değerlendirme yapmak istemediğini açıklamıştır. Yılmaz, bu meselelerde atılacak adımların yalnızca Türkiye’den beklenemeyeceğini, AB’nin de teşvik edici olması gerektiğini belirtmekle yetinmiştir 276. 

Hükümetten ve Dışişlerinden gelen ihtiyatlı olmakla birlikte olumlu açıklamaların Ankara’nın bu belgeleri kabul ettiği anlamına geldiği söylenebilir. Ancak bu açıklamaların hemen ardından Ankara’nın üslubunun sertleştiği ve Kıbrıs’la ilgili tehtidkar ifadelerin birbiri ardına kullanıldığı gözlerden kaçmaz. KKTC’nin kuruluş yıldönümünde bir konuşma yapan Başbakan Bülent Ecevit, Rumların Birliğe üye olamayacağını, Türkiye’nin KKTC’den vazgeçmeyeceğini, gerekirse bunun için bedel ödeyebileceğini ifade eder 277. Bu arada Türkiye hukuki atak başlatarak 12 Eylül 2001 tarihli güncellenmiş Mendelson Raporu’nun Birleşmiş Milletler belgesi olarak yayınlanmasını sağlar 278. Türkiye’nin bu süreçte birbiriyle çelişkili tutumlar sergilediğini söylemek mümkündür. Kasım ayı başlarında Kıbrıs için bedel ödemekten ve Kıbrıs’ı ilhak etmekten söz eden Ankara, AB belgeleri yayınladıktan sonra bazı olumlu açıklamalar yapmış, ardından 1997’den bu yana rafa kaldırdığı Mendelson raporunu Kıbrıs’la müzakerelerin büyük bir çoğunluğunun tamamlandığı bir dönemde BM’ye taşıyarak Kıbrıs’ın üyeliğinin hukuka aykırı olduğunu uzun bir aradan sonra yeniden ortaya atma gereği duymuş ve tehtidkar söylemlere sarılmıştır. Türkiye’nin bu değişken tavrını anlayabilmek için söz konusu dönemde yaşanan bazı gelişmeleri yakından incelemek gerekir. Özellikle Nice Zirvesi’nden bu yana AB ile Türkiye arasında AGSP nedeniyle çok ciddi gerginliklerin yaşandığı, bu gerginliklerin MGK toplantılarına konu olduğu ve Türkiye’nin Kıbrıs politikasını zaman zaman sertleştirmesine yol açtığı yukarıda açıklanmıştı. Kasım ayının ortalarıyla birlikte AGSP tartışmalarının ve bu konudaki diplomasi trafiğinin iyice yoğunlaştığı görülmektedir. AB, 14-15 Aralık tarihlerinde gerçekleşecek olan Laeken Zirvesi’nde AGSP’yi resmi olarak ilan etmeyi planlamaktadır; ancak Türkiye’nin NATO’daki vetosu nedeniyle kriz giderilebilmiş değildir. O nedenle bu dönemde AGSP konusunda Türkiye’yi ikna edebilmek için çok ciddi diplomatik 
girişimlerin olduğu görülmektedir. Ankara ise 11 Eylül sonrasında dünya konjonktüründe meydana gelen değişikliklerinden faydalanarak hem Kıbrıs hem de AGSP konusunda Amerika’nın desteğini alabileceğini hesaplamıştır. Bu nedenle ABD’nin Afganistan’a düzenlediği operasyonlar sonrasında gönderilecek Barış Gücü’nün içinde yer almak istemektedir. 

Afganistan’a gönderilecek Barış Gücü’nün ayrıntılarının tartışıldığı Birleşmiş Milletler Zirvesi 17 Kasım’da New York’ta gerçekleşir. Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in gündem maddesini Afganistan’ın oluşturduğu bir zirve sonrasında düzenlediği basın toplantısında AGSP ve Kıbrıs ile ilgili mesajlar vermesi ve bu konularda tavize yanaşmayacaklarını ifade etmesi tesadüfi değildir279.

20 Kasım’da AB’ye üye ve aday ülkeler ile NATO ülkelerinin Savunma Bakanlarının Brüksel’de düzenledikleri toplantıda, AGSP’deki ısrarından vazgeçmediği taktirde Türkiye’nin AB üyeliğini unutması gibi çok ciddi baskılara maruz kaldığı bilinmektedir. Ankara’yı temsilen Brüksel Zirvesi’ne katılan Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu, Türkiye’nin AGSP’de anlaşma sağlanması koşuluyla, bir tugayı Avrupa Ordusunun hizmetine sunma önerisi getirmiş ancak bu öneri, AB ülkelerince kabul görmemiştir280. 

Bu toplantının bir gün sonrasında Washington’da Afganistan’ın yeniden inşası ile ilgili İslami Konferans Örgütü, G-7 ülkeleri ve Afganistan’ın katılımıyla bir Afgan Zirvesi düzenlenir. Bu toplantıda NATO ve ABD’den önceki haftalarda AGSP konusunda beklenen mesajların gelmemesi ve bir sonraki Afganistan toplantısının Türkiye yerine Almanya’da yapılması kararı nedeniyle Ankara’nın Afganistan’a yardım konusunda biraz geri adım attığı görülmektedir281. Bu arada TBMM 24 Kasım tarihinde bir kapalı oturum gerçekleştirir. Birinci bölümde ele aldığımız bu kapalı oturumun konusu Kıbrıs’tır282. Bu gelişmelerin ardından 26 Kasım tarihinde Ankara’da Türkiye, İngiltere ve ABD arasında AGSP görüşmeleri yapılır. Daha önce de açıklandığı üzere AGSP ile ilgili Türkiye’nin en büyük kaygısı, ilerde üye olacak Kıbrıs’ın Türkiye’nin yer almadığı bir 
Avrupa Ordusunda yer alması ve gerektiğinde Kuzey Kıbrıs’a düzenlenecek operasyonlarda Türkiye’ye karşı AB’nin yanında yer alabilmesidir. Türkiye bunun önüne geçmek için AGSP’nin kurulmasında rol üstlenmeye çalışmakta, AB buna yanaşmadığı için AGSP’nin NATO’nun askeri imkanlarından yararlanma önerisini veto etmektedir283. 

Ankara’nın, 26 Kasım’da AB’nin getirdiği “müdahale bölgelerini sınırlandırma” önerisine yüzde yüz onay vermediği ancak kapıları da kapatmadığı bilinmektedir. AGSP konulu bu toplantı düzenlenirken ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın 4-5 Aralık tarihlerinde Ankara’ya resmi bir ziyaret düzenlemeye karar verdiği açıklanır284. 

27 Kasım tarihinde toplanan MGK’dan bu kez Kıbrıs’ta Denktaş’ın Klerides’e yazdığı mektup üzerine yeniden başlamasına karar verilen barış görüşmelerine destek kararı çıkması son derece şaşırtıcıdır285. MGK toplantısının yapıldığı gün AB dönem Başkanı 

Belçika’nın Başbakanı Guy Verhofstadt, AGSP konusunda Ankara’yı ikna edebilmek için Türkiye’ye sürpriz bir ziyaret düzenler286. Bu ziyaretin de tam bir uzlaşma sağlayamaması nedeniyle, 30 Kasım’da Hollanda Dışişleri Bakanı Aarsten Ankara’ya gelir. Ancak Aarsten’in İsmail Cem ile görüşmesinden AB’nin istediği yönde bir karar çıkmaz 287. Kasım ayının ortalarından itibaren yaşanan yoğun diplomasi trafiği, Aralık ayının ilk haftalarında da devam edecektir. 4-5 Aralık’taki Powell ziyaretini ardından 6-7 Aralık’ta toplanacak NATO Dışişleri Bakanları zirvesi, Kıbrıs ve AGSP’nin geleceğini belirleyecek kritik tarihler olarak Ankara’nın önünde durmaktadır288. 

Kritik haftanın ilk gelişmesi, 2 Aralık’ta Başbakanlık’ta gerçekleşen AGSP zirvesidir. Zirve sonucunda Ankara, ABD ve İngiltere’nin Kıbrıs ve Ege konularında verdiği güvenceler nedeniyle AGSP’ye Türkiye’nin katılımı konusundaki ısrarından vazgeçtiğini açıklar. Sonradan “Ankara Mutabakatı” olarak adlandırılacak olan karar metnine göre Türkiye’nin ısrarını sürdürmemesi karşılığında Avrupa Ordusu, NATO müttefikleri arasında çıkabilecek çatışmalara müdahale edemeyecektir. Türkiye, AGSP’nin düzenleyeceği operasyonların güvenlik çıkarlarını ilgilendirmesi durumunda karar sürecine aktif olarak katılacaktır. Bunun karşılığında NATO’daki vetosunu kaldıracak, AGSP, stratejik olmayan müdahalelerde NATO’nun imkanlarından ayrı bir onay sürecine gerek olmaksızın yararlanabilecek tir289. 

Her ne kadar belirli güvenceler verilmiş olsa da, 2 Aralık Zirvesi’ne kadar yaşanan gelişmeler düşünüldüğünde, Ankara’nın Kıbrıs ve AGSP konuların da ABD’den beklediği desteği alamadığı, AB ve NATO müttefiklerinden gelen Kıbrıs’ın AB’ye üyelik perspektifi ile ilgili herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen AGSP ile sıkı pazarlıkların yaşandığı, neredeyse her gün AB ve NATO ülkeleriyle zirvelerin düzenlendiği bu dönemde Türk tarafının girişimleri sonucu “önkoşulsuz” olarak masaya dönülmesini, diğer bir deyişle KKTC’nin tanınması gibi önşartlardan vazgeçilmesini, AGSP pazarlıklarında bir koz elde etme çabası biçiminde yorumlamak gerekecektir. Türkiye bu tavrıyla AGSP konusunda istediklerini alabilmek için Denktaş’ı masada tutmaya çalıştığı izlenimini vermektedir. baskılar sonucu geri adım atmak zorunda kaldığı görülmektedir. Zira 11 Eylül sonrasında yeni bir küresel güvenlik anlayışı geliştirmeye çalışan ABD, AB’nin NATO’dan bağımsız bir askeri yapılanma geliştirmesinden rahatsızlık duymakta, o nedenle Türkiye’nin AGSP’ye yönelik vetosunu devam ettirmesine yeşil ışık yakmamaktadır290. 

Böyle bir ortamda ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, planlandığı gibi 4 Aralık’ta resmi bir ziyaret için Ankara’ya gelir. Çantasında Irak, Kıbrıs, Afganistan ve AGSP gibi konular bulunan Powell, Irak’a saldırı konusunda Türkiye’nin kaygılarını “şimdilik” gidermiş ancak Türkiye’nin Afganistan’da oluşturulacak barış gücünün komutasını üstlenme konusundaki taleplerine somut bir güvence vermemiştir. Daha sonra NATO Zirvesi’ne katılmak için Türkiye’den ayrılan Powell’ın Afganistan’daki barış gücü için İngiltere’ye öncelik verdiği izlenimi doğmuştur291. 

6-7 Aralık tarihlerinde NATO Dışişleri Bakanları Zirvesi, Brüksel’de toplanır. İlk gün toplantısından sonra bir açıklama yapan İsmail Cem, AGSP konusunda bir metin üzerinde anlaşmaya varıldığını, artık bundan sonrasının AB’nin meselesi olduğunu ifade eder292. AGSP konusunda attığı adımlar ve Ada’da iki lider arasında devam edeceği açıklanan barış görüşmeleri nedeniyle elini güçlendiren Türkiye, bu aşamadan sonra AB’den üyelik sürecine yönelik yeni bir strateji beklemeye başlamıştır293. Ancak Laeken Zirvesi öncesinde toplanan AB Genel İşler Konseyi’nde Türkiye’nin onay verdiği AGSP formülü, Yunanistan tarafından veto edilir294. 


DİPNOTLAR;


248 TC-KKTC Ortaklık Konseyi toplantısından birkaç gün önce, AB’nin Ocak ayı sonunda AB üye ve aday 
ülkelerin dışişleri bakanları toplantısına Türkiye’yi davet etmemiş olması ve bunun Ankara’da yarattığı hayal 
kırıklığı, toplantının bu dönemde gerçekleşmesinin diğer bir nedeni biri olarak gösterilebilir: “Türkiye davet 
edilmiyor”, Milliyet, 12 Ocak 2001. 
249 19 Mart 2001’de kabul edilen birinci Ulusal Program’ın tam metni için, 
http://belgenet.com/arsiv/ab/up_001.html; http://belgenet.com/arsiv/ab/up_002.html. 
250 29 Mayıs 2001 tarihli MGK toplantısı sonunda yayınlanan Basın Bildirisi’nin tam metni için, 
http://www.mgk.gov.tr/Turkce/basinbildiri2001/29mayis2001.htm. 
251 “AB’ye Kıbrıs Muhtırası”, Milliyet, 29 Mayıs 2001; “AB’ye uyarı”, Radikal, 29 Mayıs 2001; 
“Türkiye’den Rumlara ve AB’YE Uyarı: Bir oldubittiye göz yumulmayacak. Kıbrıs’ta ödün yok”, 
Cumhuriyet, 30 Mayıs 2001; “MGK Kıbrıs’ta noktayı koydu”, Milliyet, 30 Mayıs 2001; “Kıbrıs’ta sertleşme: 
Rumların AB üyesi yapılması durumunda Türkiye ve KKTC’nin birleşmesi seçeneğini değerlendirmeye alan 
MGK Avrupa’yı uyardı”, Radikal, 30 Mayıs 2001; “Kıbrıs’a AB Modeli!”, Radikal, 1 Haziran 2001.
252 Bkz. Birinci bölüm, s. 36. 
253 1998’de AB’nin özerk bir güvenlik politikası geliştirme yönündeki tutum değişikliği ve BAB’ı işlevsiz 
kılarak güvenlik ve savunmayla ilgili görev ve sorumlulukları AB üyesi ülkelere devreden Köln Zirvesi’nin 
ardından başta Türkiye olmak üzere AB üyesi olmayan NATO ülkeleri endişelerini dile getirmeye 
başlamışlardır. Zira böylesi bir yapılanma, söz konusu ülkelerin bu konudaki karar alma mekanizmalarının 
dışına itilmesi anlamına gelmektedir. Haziran 2000’de gerçekleşen Feira Zirvesi’nde, AB üyesi olmayan 
NATO ülkelerinin kaygılarını gidermek amacıyla NATO ile AB arasında gerekli işbirliği ve istişare 
mekanizmalarının kurulacağı, böylelikle NATO’nun AB komutasındaki operasyonlara katılımının 
sağlanabileceği ifade edilmiştir. Ancak bu işbirliği ve istişarenin karar alma süreçlerini kapsamayacağı da 
açıkça belirtilmiştir. Türkiye bu formülasyondan memnun olmadığı için gelecekte kurulması planlanan 
Avrupa Ordusu’nun NATO’nun askeri imkanlarını kullanması önerisini veto eder. Aralık 2000’de 
gerçekleştirilen Nice Zirvesi’nin Feira’da tarif edilen istişare ve işbirliği sürecine Kanada, Ukrayna ve 
Rusya’yı da dahil etmesi, Türkiye’yi iyice hoşnutsuzluğa sürükler. Çünkü bu öneri, NATO üyelerinin 
ayrıcalıklı konumunu tamamen ortadan kaldırmaktadır. Ankara’nın en büyük endişelerinden biri, Yunanistan 
ve ilerde Kıbrıs’ın üyesi olacağı bir AB’nin Türk topraklarına ya da yakın çevresine operasyon düzenlemesi 
ihtimalidir. Türkiye bunun yanı sıra hem bölgede hem de uluslararası alanda stratejik bir role sahip olmak, 
NATO içindeki askeri üstünlüğünden kaynaklanan nüfuzunu korumak gibi kaygılar nedeniyle, AB’nin 
NATO’dan, dolayısıyla Türkiye’den bağımsız bir askeri karar alma süreci yürütmesinden rahatsızlık 
duymaktadır. Ankara’nın AB’nin gelecekte düzenleyebileceği operasyonlarda NATO’nun askeri 
imkanlarından yararlanabilmesini veto etmesinin arkasındanki askeri ve siyasi gerekçeler temelde bunlardır. 
Türkiye-AGSP ilişkileri ve bu konuda Ankara’nın endişelerinin ayrıntılı bir analizi için, Esra Çayhan, 
“Towards a European Security and Defense Policy: With or without Turkey”, Turkey and the European 
Union: Domestic Politics, Economic Integration and International Dynamics, der. Ali Çarkoğlu ve Barry 
Rubin (London ve New York: Frank Cass, 2003), s. 35-55.; İlhan Uzgel, “1990-2001 Küreselleşme..., s. 314- 
318.; Lord Georger Robertson, “Turkey and the European Security and Defence Identity”, Insight Turkey, 
3:1 (Ocak-Mart 2001): 41-51.; Onur Öymen, “Turkey and Its Role in European Security and Defence”, 
Insight Turkey, 3:1 (Ocak-Mart 2001): 53-57. 
254 “AB’den AGSK markajı”, Radikal, 15 Mayıs 2001; “AGSK inatlaşması”, Hürriyet, 16 Mayıs 2001; 
“Ankara’ya AB öfkesi: Ankara’nın ‘acil müdahale gücünde ısrarı, AB ile ilişkileri gerdi”, Radikal, 16 Mayıs 2001. 
255 M. Ali Kışlalı, “Yaşamsal AGSK”, Radikal, 1 Haziran 2001. 
256 “Dışişleri Bakanı Cem, NATO toplantısında Türkiye’nin AGSP tezini savunacak: Budapeşte’de zor 
pazarlık”, Cumhuriyet, 28 Mayıs 2001; “Ankara’ya baskı”, Milliyet, 29 Mayıs 2001; “AB gücüne adım”, Radikal, 31 Mayıs 2001. 
257 “İngiltere ve ABD olumsuz yanıt aldı: Ankara’yı ikna için gizlice heyet gönderildi”, Cumhuriyet, 30 Mayıs 2001. 
258 “AGSP’de kriz sürüyor. Ecevit AGSP konusunda ilerleme olduğunu ancak yeterli bulmadıklarını 
söyledi”, Cumhuriyet, 31 Mayıs 2001; “AB’yle yumuşama”, Milliyet, 31 Mayıs 2001. 
259 15-16 Haziran 2001 tarihli AB Göteborg Zirvesi’nin Başkanlık Bildirgesi için, 
http://www.consilium.europa.eu/ueDocs/cms_Data/ docs/pressData/en/ec/00200-r1.en1.pdf. 
260 “Ecevit’e AGSP ısrarı”, Radikal, 17 Haziran 2001. 
261 “Örnek aday Rumlar, Radikal, 16 Haziran 2001; “Genişleme 2002’de başlıyor”, Sabah, 17 Haziran 2001. 
262 Poos Raporu’nu onaylayan AP kararı ve raporun tam metni için, http://eurlex.
europa.eu/LexUriServ/site/en/oj/2002/ce072/ce07220020321en01070108.pdf. 
Ayrıca, bkz. Birinci bölüm, s. 37, 84. dip notu. 
263 “Avrupa Sertleşti: Avrupa Parlamentosu, Rum Yönetimi'yle ilgili ilerleme raporunda Türkiye ve 
KKTC'ye çattı. Rumların tek eksikliği homoseksüelliğin yasal olmaması”, Radikal, 6 Eylül 2001; “Kıbrıs’ta 
hain oyun: Avrupa Parlamentosu Kıbrıs Raportörü Poos'tan KKTC ve Türkiye'ye sert yaklaşım”, Akşam, 5 
Eylül 2001; “Avrupa’dan sert Kıbrıs raporu”, Hürriyet, 6 Eylül 2001; Mehmet Ali Birand, “Kıbrıs gidiyor, 
biz seyrediyoruz”, Posta, 6 Eylül 2001. 
264 “Kıbrıs dilden düşmüyor, Radikal, 10 Eylül 2001; “Cem: Kıbrıs’a önyargı ile yaklaşılmamalı”, Hürriyet, 
10 Eylül 2001; “AB: Denktaş’a baskı yapın”, Cumhuriyet, 10 Eylül 2001; “Cem: AB Önyargılarını 
bırakmalı”, Cumhuriyet, 11 Eylül 2001. 
265 Bu gelişmelerin ardından Türkiye’nin de desteğini alan Rauf Denktaş 12 Eylül’de Birleşmiş Milletler 
Genel Sekreteri’nin New York’ta görüşmelere başlama çağrısını geri çevirir. 
266 “Türkiye Kıbrıs için bedel ödeyecek”, Cumhuriyet, 3 Kasım 2001; “Türkiye’den tarihi rest: Ya biz ya 
Rumlar”, Milliyet, 3 Kasım 2001. 
267 Bkz. Birinci bölüm, s. 37, 84. dip notu. 
268 Fikret Bila, “Başbakandan Kıbrıs’ın Geleceğine İlişkin Sert Mesaj”, Milliyet, 4 Kasım 2001; “Kıbrıs’ta 
Zorlu Dönemeç”, Radikal, 4 Kasım 2001; İsmet Berkan, “Kıbrıs Celallenmesi”, Radikal, 5 Kasım 2001; 
Mehmet Ali Birand, “Kıbrıs’ta Yol Ayrımına Gelindi”, Posta, 6 Kasım 2001. Bkz. Birinci bölüm, s. 37. 
269 28 Eylül 2001 tarihli MGK toplantısının basın bildirisi için, 
http://www.mgk.gov.tr/Turkce/basinbildiri2001/28eylul2001.htm. O günlerde Türkiye’nin 11 Eylül olayları 
sonrasında ABD’nin Afganistan’a düzenleyeceği askeri müdahaleye destek sağlamaya karar verdiği 
bilinmektedir. Nitekim 28 Eylül tarihli MGK toplantısının asıl gündem maddesini ABD’ye verilecek askeri 
desteğin koşulları oluşturmuştur“MGK’da üç gündem maddesi”, Cumhuriyet, 29 Eylül 2001. Ankara’nın 
Afganistan’daki operasyonlara asker göndermesi karşılığında ABD’den Kıbrıs ve AGSP konularında destek 
alabileceğini hesaplamış olması ihtimali son derece yüksektir. Bu dönemde Ankara’da Kıbrıs’la ilgili yapılan 
çıkışları, Türkiye’nin NATO’daki en büyük müttefiki olan ABD’den Kıbrıs ve AGSP konularında gelecek 
muhtemel desteğe ve bunun AB ülkelerinde yapacağı etkiye bağlamak yanlış olmayacaktır. 
270 13 Kasım 2001 tarihli Kıbrıs İlerleme Raporu’nun tam metni için, 
http://ec.europa.eu/enlargement/archives/pdf/key_documents/2002/cy_en.pdf 
271 Yukarıda da açıklandığı gibi bu yeni bir durum değildir. Helsinki Zirvesi sonuç bildirgesinde çözümün 
tam üyelik için bir önşart olmadığı zaten kabul edilmişti. Ankara o dönemde bu önşartın kendisi için ortadan 
kalktığı konusunda kamuoyuna açıklamalar yaparken aynı karardan Kıbrıs’ın da yararlandığını unutmuşa 
benziyordu. Bu tarihten itibaren yayınlanan pek çok belgede teyit edilen bu durum, yani “Kıbrıs’ın çözüm 
olsa da olmasa da AB’ye üye olacağı” gerçeği, 25-26 Ekim 2001 tarihlerinde AB Komisyonu Başkanı 
Romano Prodi’nin Kıbrıs’a düzenlediği ziyarette yaptığı konuşmada da açıkça ortaya konmuştu. Bkz. Birinci Bölüm. 
272 13 Kasım 2001 tarihli Türkiye İlerleme Raporu’nun tam metni için, 
http://belgenet.com/arsiv/ab/ab_rapor01.html. 
273 13 Kasım 2001 tarihli Strateji Belgesi’nin (Karma Belge) tam metni için 
http://www.deltur.cec.eu.int/EnlargementStrategy2001.pdf. 
274 “Çiller: Hükümet Kıbrıs’ı altın tepside sunuyor”, Hürriyet, 14 Kasım 2001; “AB beğenmedi”, Hürriyet, 
14 Kasım 2001; “AB: Türkiye hazır değil”, Radikal, 14 Kasım 2001; “AB Yolu uzadı”, “Bahçeli resti çekti: 
AB ve AGSP’de ikinci sınıf rolü kabul etmiyoruz”, Cumhuriyet, 14 Kasım 2001; “Kıbrıs ve AGSP baskısı 
artacak”, Cumhuriyet, 15 Kasım 2001. 
275 Dışişleri Bakanlığı’nın 13 Kasım 2001’de yaptığı açıklamanın tam metni için, 
http://www.belgenet.com/arsiv/ab/dis_131101.html. 
276 “Yılmaz raporu haklı buldu”, Milliyet, 14 Kasım 2001; “Yılmaz’dan özeleştiri: Eleştiriler ne yazık ki 
haklı”, Cumhuriyet, 14 Kasım 2001. Mesut Yılmaz’ın 13 Kasım 2001’de yaptığı konuşmanın tam metni için, 
http://www.belgenet.com/arsiv/ab/yilmaz_131101.html. 
277 “Kıbrıs için sert sözler”, Milliyet, 16 Kasım 2001. 
278 “Kıbrıs için Hukuk atağı: Rumlar üye olamaz”, Cumhuriyet, 16 Kasım 2001. Mendelson’un Türkiye’nin 
talebi üzerine güncellediği mütalaası için, M. H. Mendelson, Kıbrıs'ın Avrupa Birliği'ne Girişi Neden 
Hukuka Aykırı Olacaktır : Hukuki Mütalaa, (Londra, 2001). Rapor, Birleşmiş Milletler metni olarak 
yayınlanır. (UN A/56/451-S/2001/953). Birlemiş Milletler kararının yayınlanmasından çok kısa bir süre 
sonra Rumlar karşıu atak başlatarak daha önce üç profesor tarafından hazırlanmış olan karşı mütalaanın 
güncellenmiş biçimini 17 Kasım 2001 tarihinde açıklarlar. Daha sonra bu belge de BM belgesi olarak 
yayınlanır (UN A/56/723-S/2001/1222).
279 “İsmail Cem’den Uyarı: Kıbrıs Türkü tehlikeye atılmamalı”, Cumhuriyet, 18 Kasım 2001; “Kıbrıs’ın bir 
ucu Afganistan’a bağlı”, Radikal, 18 Kasım 2001; “Erol Manisalı, “Görenler için Satılık Turnusol kağıdı: 
Kıbrıs, Ege, AGSP...”, Cumhuriyet, 19 Kasım 2001. 
280 “AGSP karşılığı tugay önerisi”, Radikal, 21 Kasım 2001; “AB Vazgeçmiyor: AGSP Koşul oldu!”, 
Cumhuriyet, 21 Kasım 2001; “Avrupa’nın oyununu bozmalıyız”, Cumhuriyet, 25 Kasım 2001. 
281 “Afganlara yardımın şartları var”, Radikal, 22 Kasım 2001; “Türkiye acele etmiyor”, Cumhuriyet, 22 Kasım 2001. 
282 Bkz. Birinci bölüm, s. 38. 
283 “AGSP Kıbrıs’a düğümlendi”, Radikal, 27 Kasım 2001; 
284 “Powell Aralık’ta Ankara’da”, Radikal, 27 Kasım 2001; 
285 27 Kasım 2001’de gerçekleştirilen MGK toplantısının basın bildirisi için, 
http://www.mgk.gov.tr/Turkce/basinbildiri2001/27kasim2001.htm. Birinci bölümden hatırlanacağı üzere, 
Kofi Annan’ın girişimleri ile başlayan dolaylı görüşmeler, 12 Eylül 2001’de Denktaş’ın Annan’ın New York 
davetini reddetmesi üzerine kesintiye uğramıştı. Ancak 8 Kasım 2001 tarihinde Denktaş, Klerides’e bir 
mektup yazarak “önkoşulsuz” olarak yüz yüze görüşme ve sorunları kendi aralarında halletme teklifinde 
bulunmuştur. 12 Kasım tarihinde Kofi Annan’a bir mektup yazan Denktaş, tek bir uluslararası kimliğe sahip 
bir ortaklık devleti kurulması konusundaki önerisini Genel Sekreter’e iletmiştir. Türkiye ile AB ve ABD 
arasında AGSP nedeniyle çok yoğun tartışmalar yaşanırken, Ada’da barış görüşmelerinin ne zaman 
başlayacağına ilişkin planlar yapılmaktadır: “Kıbrıs’ta Çözüm arayışları: Denktaş Klerides görüşmesi 
önkoşulsuz”, Cumhuriyet, 18 Kasım 2001; “Yeşil Hatta Kritik Zirve” ; “Çok özel doruk: Yüz yüze 
konuşacaklar”, Cumhuriyet, 21 Kasım 2001; “Denktaş’tan yeni öneri”, Cumhuriyet, 22 Kasım 2001. İki 
lider arasındaki temasların sonucunda dört yıl aradan sonra ilk yüz yüze görüşmenin Powell’ın Ankara’ya 
resmi ziyaretinin ilk gününe denk gelen 4 Aralık 2001’de gerçekleşmesi kararı alınır: Yorgo Kırbaki, “Kıbrıs 
senaryoları”, Radikal, 25 Kasım 2001; “Rauf Denktaş toplantıdan umutlu: Ada’da tarihi doruk”, 
Cumhuriyet, 4 Aralık 2001; “Denktaş’la Klerides yemek yedi”, Cumhuriyet, 6 Aralık 2001. 29 Mayıs’ta 
MGK kararı ile açıklanan Kıbrıs’ta Eylem Planı, buna bağlı olarak Ecevit’in ortaya attığı Çekoslovakya 
modeli, 28 Eylül MGK toplantısında planın uygulanmasıyla ilgili görüşmeler, İsmail Cem’in “Kıbrıs’ta 
bedel ödeyebiliriz” açıklaması ve bu arada Denktaş’ın apar topar görüşmelerden çekildiği düşünüldüğünde, 
27 Kasım’daki MGK toplantısında Ada’da çözümün desteklenmesi kararının alınması dikkat çekicidir. 
286 “AGSP pazarlığı kıran kırana: Kıbrıs görüşmeleri kilitliyor”, Radikal, 28 Kasım 2001; “AGSP’de 
Kördüğüm: Türkiye ile AB, Avrupa ordusunun çerçevesini çizen AGSP’de ‘katılım sorunu”nu aşamadı”, 
Radikal, 29 Kasım 2001; Murat Yetkin, “Kıbrıs ve Avrupa Ordusu”, Radikal, 29 Kasım 2001 
287 “Cem-Aarsten Ankara’da buluştu: AGSP görüşmeleri sürecek”, Cumhuriyet, 1 Aralık 2001; “AGSP’de 
NATO onayına mecbur kalındı”, Radikal, 2 Aralık 2001. 
288 “Sorunlar çemberi” Cumhuriyet, 1 Aralık 2001; “Dış politikada zorlu hafta”, Cumhuriyet, 2 Aralık 2001. 
“Ankara terleyecek: Gelecek hafta zorlu bir dış politika maratonuna başlayacak olan Ankara, Kıbrıs’tan 
AGSP’ye, Afganistan’dan Irak’a kadar uzanan pek çok cephede kıran kırana ‘savaşacak’”, Radikal, 2 Aralık 2001. 
289 “Türkiye, Kıbrıs ve Ege konularında güvence aldı, AGSP’ye onay verdi. Avrupa Ordusu tamam”, Cumhuriyet, 3 Aralık 2001; “AGSP kilidi açıldı”, Radikal, 3 Aralık 2001; “Ecevit: İstediğimiz oldu”, Radikal, 3 Aralık 2001; “Ankara topu AB’ye attı”, Radikal, 4 Aralık 2001. 
290 Mustafa Balbay, “Avrupa Ordusunda seyyar rol! Bush: AB ile anlaşın yoksa Avrupa ordusunu sizsiz kurarlar”, Cumhuriyet, 4 Aralık 2001; “AGSP’nin kabul edilmesinde ABD’den gelen ‘Artık çözün’ mesajı etkili oldu. Çözümü Washington istedi”, Cumhuriyet, 4 Aralık 2001. Bu dönemde Türkiye’yi hayal kırıklığına uğratan gelişmeler Afganistan’a gönderilecek barış gücünün belirlenmesi aşamasında yaşanmıştır. 
Afganistan’ın geleceğinin tayin edilmesinde aktif rol oynamak isteyen Türkiye, NATO’nun Rusya’ya ortaklık önerisi getirmesi sonucu büyük bir sarsıntı geçirmiştir: “NATO’dan tarihi öneri”, Radikal, 24 Kasım 2001. Barış gücü konuşlandırması konusunda ABD’nin çekimser davranması, Türkiye’nin bir geri adım daha atmasına yol açmıştır. “Askerlere göre Barış Gücü Birlikleri ayak bağı olacak”, Cumhuriyet, 1 Aralık 2001. Bütün bu gelişmelerin sonucunda istediği desteği tam olarak alamayan Türkiye, AB ile ilişkilerin zaten çok gergin olduğu bu dönemde AGSP konusundaki tavrını yumuşatmak durumunda kalmıştır. Bu dönem aynı zamanda ABD’nin Irak’a düzenleyeceği operasyon ile ilgili tartışmaların yaşandığı bir dönemdir: “ABD, Irak’ı diline doladı”, Radikal, 28 Kasım 2001. Ankara’nın böyle bir operasyonun sonuçları nedeniyle çok 
ciddi endişeler taşıdığı ancak ABD’yi engellemeyeceği için tavrını değiştirmeye karar verdiği bilinmektedir: “Irak politikası değişiyor”, Cumhuriyet, 29 Kasım 2001; “Irak’ta işler kızışıyor”, Radikal, 30 Kasım 2001. 
Ankara Mutabakatı’nın ABD Dışişleri Bakanı Powell’ın ziyaretinin hemen öncesinde kabul edilmiş olması, Irak ve Afganistan’a operasyon gibi bölgesel konuların masada olduğu günlerde, Ankara’nın ABD karşısında elini kuvvetlendirme girişimleri olarak da görülmelidir: “Amerika ile pazarlık”, Cumhuriyet, 1 Aralık 2001. 
291 “Barış Gücünde Londra-Ankara çekişmesi”, Cumhuriyet, 7 Aralık 2001; “Türkiye’nin Afganistan’a gönderilecek güce komuta etme isteği dikkate alınmıyor. Ankara yine geride kaldı”, Cumhuriyet, 9 Aralık 
2001; “Önce İngiltere sonra Türkiye”, Cumhuriyet, 12 Aralık 2001. 
292 “Cem: AGSP’yi Türkiye’ye uygun hale getirdik” , Cumhuriyet, 7 Aralık 2001; “AGSP uzlaşması yazılı bir metin”, Cumhuriyet, 8 Aralık 2001. 

***