Mevlana Haftası.,
Agah Oktay GÜNER
agahoktayguner@hotmail.com
12 Aralık 2011
Hz. Mevlânâ’nın türbesini yılda iki milyona yakın insan ziyaret ediyor. ABD’de, Avrupa ülkelerinde Mevlânâ Enstitüleri açılıyor. Bunların sayısı 24’ü geçmiş. ABD’de Semâ öğreten 17 okul açılmış. Maddede boğulan insanlar ruhlarına yol arıyorlar. Yemek, içmek, zevk almak, sahip olmak, daha, daha çok isteyerek insanoğlu kendi nefsine tapar oldu. Aklı bu gidişe, “Tüketim toplumu”na “hayır!” dese de dinleyen yok! Ruhu, nefsin ve aklın ördüğü duvarların arkasında çaresiz bekliyor. Bu bekleyiş bizde güzel bir sesten dinlediğimiz musiki ile sevince dönüyor. Himmetleri var olsun evliya türbelerini ziyaret içimizi ısıtıyor. Gönlümüzü saadet ışıklarıyla yıkıyor. Bu gönül sultanları vatan toprağımızın dört temel direği; Hacı Bektaş Veli, Hz. Mevlânâ, Hacı Bayram Veli, Hacı Şaban Veli’nın himmetleriyle bizi güçlü, huzurlu, sorumlu insanlar kılıyor. Ve daha nicesi... İstanbul’dan, Edirne’den Erzurum’a, Diyrbakır’a, İskenderun’a, Kayseri’ye, Trabzon’a uzanan her köşe bir evliyanın şahsiyetiyle verdiği Nurla aydınlanıyor. Yunus Emre seher yeli gibi her dem ılgıt ılgıt sevgi taşıyor.“Sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz” deyişiyle gönüllere ümit taşıyor, muhabbet ekiyor. Bu ümidin, muhabbet ve hoşgörü dolu gönülün abidesi “Gel, gel yine gel, bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir...” diye seslenen Mevlânâ Hazretlerini bu hafta saygı, sevgi, dua dolu gönüllerle yad ediyoruz. Allah’ın düzeninde ümitsizlik yoktur. Af, merhamet, ebedî diriliş ve bitmeyen rahmet O’nundur. Hz. Mevlânâ bu yolda abide eserler bırakmıştır. Mesnevi 26 bin beyitle bir şaheserdir. Pek çok dile tercüme edilmiştir. Divân-ı Kebir, Fihi Mâfih, Mecâlis-i Seb’a, Mektubât milli ve islâmi kültür dünyamızın iftiharlarıdır.O, kendisini keşfedip tanıyıp kendisinde bulunan cevheri hissettikten sonra; Hak sevgisini insan sevgisi ile birleştirdi. Mevlânâ’da insan sevgisi sonsuzdur. Eski Yunan ve Lâtin şairlerinden, batının klâsik şairlerine kadar hiç birisinde O’nun çapında insan sevgisi görülmemiştir.Hz. Mevlânâ’ya göre insan kendi cevherini idrâk edince, o cevhere layık bir varlık olmaya çalışacaktır. İnsanlığını bulacaktır. Böylece Allah’a duyacağımız sevgi, bizdeki bütün kötü huyları yok edecek, bizi manen arındırıp yüceltecektir. Nereden geldiğimizi, aslımızın ne olduğunu idrâk etmemiz bizi kötülüklerden kurtaracaktır.
agahoktayguner@hotmail.com
12 Aralık 2011
Hz. Mevlânâ’nın türbesini yılda iki milyona yakın insan ziyaret ediyor. ABD’de, Avrupa ülkelerinde Mevlânâ Enstitüleri açılıyor. Bunların sayısı 24’ü geçmiş. ABD’de Semâ öğreten 17 okul açılmış. Maddede boğulan insanlar ruhlarına yol arıyorlar. Yemek, içmek, zevk almak, sahip olmak, daha, daha çok isteyerek insanoğlu kendi nefsine tapar oldu. Aklı bu gidişe, “Tüketim toplumu”na “hayır!” dese de dinleyen yok! Ruhu, nefsin ve aklın ördüğü duvarların arkasında çaresiz bekliyor. Bu bekleyiş bizde güzel bir sesten dinlediğimiz musiki ile sevince dönüyor. Himmetleri var olsun evliya türbelerini ziyaret içimizi ısıtıyor. Gönlümüzü saadet ışıklarıyla yıkıyor. Bu gönül sultanları vatan toprağımızın dört temel direği; Hacı Bektaş Veli, Hz. Mevlânâ, Hacı Bayram Veli, Hacı Şaban Veli’nın himmetleriyle bizi güçlü, huzurlu, sorumlu insanlar kılıyor. Ve daha nicesi... İstanbul’dan, Edirne’den Erzurum’a, Diyrbakır’a, İskenderun’a, Kayseri’ye, Trabzon’a uzanan her köşe bir evliyanın şahsiyetiyle verdiği Nurla aydınlanıyor. Yunus Emre seher yeli gibi her dem ılgıt ılgıt sevgi taşıyor.“Sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz” deyişiyle gönüllere ümit taşıyor, muhabbet ekiyor. Bu ümidin, muhabbet ve hoşgörü dolu gönülün abidesi “Gel, gel yine gel, bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir...” diye seslenen Mevlânâ Hazretlerini bu hafta saygı, sevgi, dua dolu gönüllerle yad ediyoruz. Allah’ın düzeninde ümitsizlik yoktur. Af, merhamet, ebedî diriliş ve bitmeyen rahmet O’nundur. Hz. Mevlânâ bu yolda abide eserler bırakmıştır. Mesnevi 26 bin beyitle bir şaheserdir. Pek çok dile tercüme edilmiştir. Divân-ı Kebir, Fihi Mâfih, Mecâlis-i Seb’a, Mektubât milli ve islâmi kültür dünyamızın iftiharlarıdır.O, kendisini keşfedip tanıyıp kendisinde bulunan cevheri hissettikten sonra; Hak sevgisini insan sevgisi ile birleştirdi. Mevlânâ’da insan sevgisi sonsuzdur. Eski Yunan ve Lâtin şairlerinden, batının klâsik şairlerine kadar hiç birisinde O’nun çapında insan sevgisi görülmemiştir.Hz. Mevlânâ’ya göre insan kendi cevherini idrâk edince, o cevhere layık bir varlık olmaya çalışacaktır. İnsanlığını bulacaktır. Böylece Allah’a duyacağımız sevgi, bizdeki bütün kötü huyları yok edecek, bizi manen arındırıp yüceltecektir. Nereden geldiğimizi, aslımızın ne olduğunu idrâk etmemiz bizi kötülüklerden kurtaracaktır.
Nerede olursak olalım Allah’ın bizimle beraber bulunduğunu hissetmek, yaşadığımız her an O’nunla birlikte olduğumuzun idrâki içinde olmak bir mümin için en büyük mutluluktur.“Sonunda biz bildik ve anladık ki, biz şu görünen tenden ibaret değiliz. Biz bu tenin ötesinde Allah’la beraber yaşıyoruz.” (Mesnevi cilt V, beyit 3340)Mevlânâ eserlerinin özünde aşkı ifade eder. O’nun bahsettiği aşk; Hakk’a karşı duyulan ilahi aşktır. Allah’a duyulan sevgidir. Mesnevi (cilt II, beyit 971) de şöyle buyuruyor; “Aşk kimseye niyâzı ve ihtiyacı olmayan Allahın sıfatlarındandır. O’ndan başkasına âşık olmak mecâzidir. Gelip geçici bir hevestir.”İnsanlar nefs, akıl, ruh ve gönül dengesiyle huzur bulur. Hem kendisine, hem çevresine saadet taşır. Toplumumuz ne yazık ki huzursuz, öfkeli ve kavgacı bir yapıdadır. Hak erenlerin bizlere anlattığı, öğrettiği yaşayış bu değil...
TBMM Genel Kurulu’ndan yansıyan kavga ve şiddet görüntüleri utandırıyor. Son yıllarda dehşet verici biçimde artan kadınlarımıza, çocuklarımıza yönelik şiddeti dile getirecek kelime bulamıyorum.
Ya Hayvanlara yapılanlar tek kelimeyle vahşet! Oysa Allah’ı sevmek önce O’nun yarattığı her şeyi sevmek ve saygı duymaktır.
Bunu asla unutmamamız gerekir. Mademki yerdeki karınca, daldaki çiçek, diken, ormandaki kurt... hepsi Allah’ın eseriyse onlara vahşice davranmak, katletmek bizim ne haddimize! Hz. Mevlânâ göçtükten sonra bir ikinci ölüm sevenleri ve aileyi gözyaşlarına boğdu.
Kedisi Hz. Mevlânâ’nın vefatından sonra bir şey yemedi, içmedi.
Ancak yedi gün yaşayabildi.
Kızı Melike Hatun o vefalı kediyi kefenledi, ağlaya ağlaya türbe civarına gömdü. Helva pişirip Mevlânâ’yı sevenlere dağıttı.
Eflaki’nin yazdığına göre; Hz.Mevlânâ’nın vefatından kısa süre önce bu kedi, Hazretin önüne gelip hazin bir şekilde miyavlamış.
Hz. Pir gülümseyerek: “Bu zavallı kedi ne dedi biliyor musunuz?
Bugünlerde siz selametle yükseklere, vatanınıza gideceksiniz. Ben zavallı ne yapacağım, dedi” buyurmuş. İnsanları, hayvanları tüm doğayı kucaklayalım.
Varlığı taş, toprak, bitki, hayvan ve insan ayırımı yapmadan kucaklayalım. Suçları kesinleşmemiş insanları yıllarca hapishane duvarlarının arkasında çürütmeyelim. İnsanları daha hızlı işleyen bir adalet sistemiyle daha kısa sürede hakim karşısına çıkaralım. Tabii hakimlerimize de hızlı çalışmalarını mümkün kılacak imkanları sağlayalım. Evet, sade bir hafta değil, her dem O’nun ve O’nların ahlakıyla ahlaklanalım.
Konya sokaklarını dev binalar işgal ederken biz idrakimizi Allah sevgisiyle dolduralım.Şemsler, Mevlânâlar göçer ama eserleri, düşünceleri, beyanları hep bâkîdir.
TBMM Genel Kurulu’ndan yansıyan kavga ve şiddet görüntüleri utandırıyor. Son yıllarda dehşet verici biçimde artan kadınlarımıza, çocuklarımıza yönelik şiddeti dile getirecek kelime bulamıyorum.
Ya Hayvanlara yapılanlar tek kelimeyle vahşet! Oysa Allah’ı sevmek önce O’nun yarattığı her şeyi sevmek ve saygı duymaktır.
Bunu asla unutmamamız gerekir. Mademki yerdeki karınca, daldaki çiçek, diken, ormandaki kurt... hepsi Allah’ın eseriyse onlara vahşice davranmak, katletmek bizim ne haddimize! Hz. Mevlânâ göçtükten sonra bir ikinci ölüm sevenleri ve aileyi gözyaşlarına boğdu.
Kedisi Hz. Mevlânâ’nın vefatından sonra bir şey yemedi, içmedi.
Ancak yedi gün yaşayabildi.
Kızı Melike Hatun o vefalı kediyi kefenledi, ağlaya ağlaya türbe civarına gömdü. Helva pişirip Mevlânâ’yı sevenlere dağıttı.
Eflaki’nin yazdığına göre; Hz.Mevlânâ’nın vefatından kısa süre önce bu kedi, Hazretin önüne gelip hazin bir şekilde miyavlamış.
Hz. Pir gülümseyerek: “Bu zavallı kedi ne dedi biliyor musunuz?
Bugünlerde siz selametle yükseklere, vatanınıza gideceksiniz. Ben zavallı ne yapacağım, dedi” buyurmuş. İnsanları, hayvanları tüm doğayı kucaklayalım.
Varlığı taş, toprak, bitki, hayvan ve insan ayırımı yapmadan kucaklayalım. Suçları kesinleşmemiş insanları yıllarca hapishane duvarlarının arkasında çürütmeyelim. İnsanları daha hızlı işleyen bir adalet sistemiyle daha kısa sürede hakim karşısına çıkaralım. Tabii hakimlerimize de hızlı çalışmalarını mümkün kılacak imkanları sağlayalım. Evet, sade bir hafta değil, her dem O’nun ve O’nların ahlakıyla ahlaklanalım.
Konya sokaklarını dev binalar işgal ederken biz idrakimizi Allah sevgisiyle dolduralım.Şemsler, Mevlânâlar göçer ama eserleri, düşünceleri, beyanları hep bâkîdir.
Kaynak Yeniçağ: Mevlana haftası - Agah Oktay GÜNER