Gerçek Milliyetçilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gerçek Milliyetçilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Şubat 2016 Çarşamba

Sahte Milliyetçiliğe Karşı Gerçek Milliyetçilik



 Sahte Milliyetçiliğe Karşı  Gerçek Milliyetçilik



Yunus Yılmaz

Meclis'in renkleri















Devlet Bahçeli ve DTP’li Hasip Kaplan, 23 Nisan’ın yıldönümünde Birinci Meclis’in toplandığı yerde Meclis’in renklerini tamamlarken.

AKP ve MHP gerginliği!

AKP’nin başlatmış olduğu Kürt açılımı nedeniyle bugünlerde muhalefet partileri ile AKP arasında bir gerginlik yaşanıyor. Kürt açılımı ile AKP Türkiye’yi bölme noktasına her gün biraz daha yaklaştırırken muhalefetin almış olduğu tutum da oldukça düşündürücüdür. Öyle ya, daha düne kadar kendi yapmış oldukları Kürtçü, bölücü adımları unutan CHP ve MHP, AKP’yi ülkeyi bölmekle suçluyor.
Basına bakacak olursak bu noktada en sert açıklamaları MHP yapıyormuş. Fakat, sert eleştirilere rağmen AKP açılıma devam ediyor. Demek ki, açıklamalar o kadar sert değilmiş! Daha açıkçası sert eleştiriler getirsen de AKP’yi bu tarz eleştirilerle durduramazsın. Bunu MHP de çok iyi biliyor, ama biz, yine haklı olalım noktasından hareket ettiği için de ülkeyi bölmeye götüren süreci durdurmaya yönelik çalışmalar yapmıyor. Ayrıca MHP’nin bu sert eleştirilerinin altında yatan en önemli neden ise, halkın milliyetçi tepkisini önlemek ve yine halkı sokağa çıkmama konusunda uyararak, halkı yapılan bölücülük konusunda duyarsızlaştırmaktır. Eğer, MHP ülkenin milli birlik ve bütünlüğünün bozulmaya çalışıldığı konusunda gerçekten samimi ise meclisten çekilir, millete döner ve millete gerçekleri anlatarak da sert eleştirilerini pekala yerine getirebilir, ama onların böyle bir niyetinin olmadığını çok iyi biliyoruz.
“Önce ülkem, sonra partim” sloganlarıyla yıllar yılı bu milleti kandıran MHP’nin, maalesef bu konuda da gayri samimi olduğunu gözlemliyoruz. Dediğimiz gibi samimiyseniz millete dönün ve bu süreci durdurun. Ülkenin birliği ve bütünlüğü mü önemli, yoksa partinizin haklı çıkması mı önemli herkese gösterin.
Aslına bakılırsa MHP’yi gayri samimi bulduğumuz konusunda geçmişe dönük elimizde çokça malzeme mevcuttur. O nedenle MHP’yi Kürt açılımına karşı olması noktasında samimi ve ciddi bulmadığımızdan, MHP’ye güvenmiyoruz.
Peki, MHP’yi gayri samimi bulmamıza neden olan olaylar nedir bir hatırlayalım:

MHP Apo’yu İpten Aldı

MHP’nin de içinde bulunduğu 57. hükümet döneminde terör örgütü PKK’nın başı Abdullah Öcalan’ın idamı konusu gündeme gelmişti. Fakat sırf AB’ye giriş süreci sekteye uğramasın diye idam dosyasını rafta beklettiğini biliyoruz. İdam konusu meclis gündemine geldiğinde ise MHP’nin Apo’nun idamı konusunda idamının onaylanması yönünde oy kullandığı doğrudur. Fakat, Apo’nun idamının onaylanıp, onaylanmayacağı süreç içinde bir süreç vardır ki, işte o süreç gözden kaçırılmaya çalışılmaktadır.

Peki nedir o süreç?

Herkes bilir ki, yasama yetkisini elinde bulunduran partiler, Meclis gündemine gelmesi istenilen konuları kendi belirlemiş olduğu alt komisyonlarda tartışır ve bu komisyonların onayıyla Meclis gündemi belirlenir. İşte böyle bir süreç Apo’nun idamı konusunda da gerçekleşmiştir. AB uyum yasaları çerçevesinde Adalet Komisyon’unda ele alınan idam cezasının kaldırılması ilgili görüşmelerde DSP’den 7, MHP’den 6, ANAP’tan 3, SP’den 4, DYP’den 3 üye olmak üzere 23 üye bulunuyordu. DSP tasarının kabulü yönünde evet derken, ANAP’ın iki üyesi evet, bir üyesi ise red oyu kullanıyor. SP ve DYP’li üyelerinde tamamı red oyu kullanıyor. MHP’liler ise evet oyu kullanıyor. Böylece tasarının Meclis’te görüşülmesi kabul ediliyor. Eğer, MHP’liler red oyu vermiş olsaydı çoğunluk red oyu olduğu için Apo’nun işi o gün bitiyordu. Ama MHP tasarının Meclis gündemine gelmesini sağlamıştır.

Türk Ocakları AKP'nin Kürt açlımını destekliyor











AKP’nin Kürt açılımını destekleyen Türk Ocağı Genel Başkanı Naci Gürgür (solda), İçişleri Bakanı Beşir Atalay’la (sağda) görüştü ve ardından da Kürt Enstitüsü açılması teklifinde bulundu.

MHP’nin bu konuyu Meclis gündemine getirmesinin nedeni basittir. Onlar da Meclis’te Apo’nun idamı yönünde bir karar çıkmayacağını biliyorlardı ama kendilerini haklı çıkarmak için adalet komisyonunda Apo’nun işini bitirmek varken konuyu Meclis gündemine taşıyarak Apo’nun idamını engellemiştirler. Yani, “önce ülkem, sonra partim” diyen MHP, adalet komisyonunda “önce partim, sonra ülkem” demiştir. Bu gerçeği ise vefat eden MHP İstanbul eski milletvekili Mehmet Gül ve MHP Trabzon eski milletvekili Orhan Bıçakçıoğlu’nun basına vermiş olduğu açıklamalardan öğrenmiş bulunuyoruz. İsteyen geçmiş gazete arşivlerini tarayarak gerçeğin bu yönde olduğunu öğrenebilir. Ayrıca, madem Apo’nun idam edilmesini istiyordunuz, aksi yönde karar çıkacağını bildiğiniz halde hükümet ortaklığından neden ayrılmadınız? Bu mudur sizin ülke sevginiz?
MHP bu gibi şark kurnazlıkları ile halkı kandırabileceğini zannetti ama olayları açık ve net gören Türk halkı seçimlerde MHP’ye itibar etmeyerek cezalandırmıştı! Şimdi ise sözde bölücülüğe karşı olan MHP’nin PKK’nın Meclis’teki uzantısı olan DTP’ye göstermiş olduğu yakınlığı gören Türk halkı MHP’nin nasıl bir parti olduğunu anlamıştır artık.

MHP’nin DTP’ye duyduğu yakınlık

Hatırlanırsa bundan yaklaşık 2 yıl önce sınır ötesi harekatın yapılması gündeme gelmişti. O zamanın Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile DTP arasında gerginlik yaşanıyor ve Genelkurmay Başkanı “PKK Meclis’te!” diyordu. Buna karşın Bahçeli ise DTP için: “Solumuzda oturuyorlar… Maalesef hâlâ yargısı devam edenler var. O süreçte biraz ihtiyatlı olmak lazım. Yargıda beraat ederlerse mesele yok. Ama yargıdan bir karar çıkarsa, PKK meclis’te demektir.”diyordu. DTP’nin PKK ile olan yakınlığı konusunda topu yargıya atacak kadar duyarsızlaşmış Bahçeli, şimdilerde ülkenin bütünlüğü için çok duyarlı hale gelmiş görüntüsü veriyor!
Meclis’te MHP’nin DTP’ye yakınlaşması sadece bununla sınırla kalmamıştı. Meclis’te MHP’lilerin DTP’lilere incir ikramı olmuş ve bu esnada “söyleyin, arkadaş yardım ve yataklıktan gider vallahi” esprisi de partililer arasında gülüşmelere neden olmuştu. Ayrıca geçen sene 23 Nisan nedeniyle TBMM’de yapılan kutlamalar sırasında protokol Birinci Meclis’e geçmiş burada DTP’li Hasip Kaplan’ın arkada kaldığını gören Bahçeli, Hasip Kaplan’ın elinden tutarak; “Hasip, Meclis’in renklerini tamamlayalım” diyordu. Yine aynı gün Meclis töreninde muhalefet liderlerinin bulunduğu grubun fotoğraf çekiminde bulunmak isteyen Ahmet Türk yapılan uyarılar ile protokolden çıkarılmak istenmiş buna Bahçeli engel olarak fotoğraf çekiminde bulunmasına izin vererek jest yapıyordu.
İki parti arasındaki yakınlaşmalar birlikte bozkurt işareti yapmaktan tutun da Doğu Türkistan’da Çin sömürüsü altında yaşayan Uygur Türkü soydaşlarımızın yaşadığı zulmü unutan MHP’liler, DTP’li bir milletvekili ile karşılıklı göbek atmaya kadar gitmişti.
Herkes bu duruma şaşırıyordu haliyle ama biz şaşırmıyorduk. İki partinin Kürt-İslamcı bir kökene sahip olduğunu bildiğimizden, eninde sonunda yakınlaşacaklarını devamlı olarak söylüyorduk. Söylediklerimizde ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkmıştır.

AKP’yi de Gül’ü de başımıza bela eden MHP’dir!

DTP’ye yakınlık duyan MHP’nin AKP’nin bölücü ve şeriatçı açılımlarına karşı olmak ise doğasında yoktur! Hatta Türkiye’yi bu sürece sürükleyen MHP’nin bizzat kendisidir. Hatırlayalım bugün Kürt açılımını AKP’den önce Abdullah Gül başlatmıştır. bildiğiniz gibi Abdullah Gül’e Cumhurbaşkanlığının yolunu açan da MHP olmuştu.
MHP’liler seçilecek olan Cumhurbaşkanı için: “Milli birlik ve ülke bütünlüğüne saygılı bir siyasi anlayışın temsilcisi olması vazgeçilmez bir şarttır” diyorlardı. Fakat ne oldu da “Türklük bizi ilkel bıraktı”, “milliyetçilik aslında ırkçılık” diyen Gül’ü Cumhurbaşkanı yaptılar.
Peki, MHP başka ne yaptı? Ne yapmadı ki? AKP gibi Türkiye için zararlı olan bir partinin kapatılması sürecinde kapatılmaması yönünde söylemleri oldu. Hatta Bahçeli bir keresinde: “AKP’nin kapatılmaması, MHP’nin koalisyon ortağı olduğu 57. Hükümet döneminde 3 Ekim 2001’de yapılan Anayasa değişikliği sayesinde oldu. Bundan büyük bir memnuniyet duyduk” dedi.
AKP’nin kapatılmamasından memnun ol, Türklükten hazzetmeyen bir AKP’liye Cumhurbaşkanlığının yolunu aç; ondan sonrada bağır, çağır: “Bu milletin başına bela mısın arkadaş?” diye. Tüm bu olumsuzluklara rağmen MHP hala ülkenin milli birlik ve bütünlüğünden yanaymış izlenimi veriyor ya işte en çok ona üzülüyoruz. Sanki birileri MHP’yi başımıza bela olsun diye sayıyla verdi arkadaş.

Eski MHP’liler de Kürtçülük, bölücülük yapıyor

Kürt açılımı ile yıllar yılı sahte milliyetçilik yaparak milliyetçi geçinenlerin, sahte milliyetçi olduklarını görmemiz için ortam da doğmuştur aslında! Buna en iyi örneklerden birini ise Türk Ocakları Başkanı Nuri Gürgür “Kürt sorunun çözümü elzemdir” diyerek AKP’ye Kürtçülük ve bölücülük konusunda vermiş oldu destekle göstermiştir.
Aslına bakılırsa TÜRKSOLU okurları Nuri Gürgür’ü yakından tanımaktadırlar. Hatırlayın canım, hani “Ulusalcılar, milli kültür ve tarihten kopuktur” diyerek milliyetçi solculara saldırma cüretini gösteren zat-ı muhterem vardı ya, işte o Nuri. Sözde milli kültür ve tarihten kopuk olmayan ama AKP’ye göbekten bağlı olan bu Nuri, bir de Kürtler için Kürt Araştırma Enstitü istemiş. Hatta, “Üniversitelerde Kürtçe seçmeli ders olarak müfredata konulabilir” demiş.
Ya, gördünüz mü yıllar yılı Türkçülük, “milliyetçilik” yapanların halini. Hepsi dökülüyor! Kürtçülük, bölücülük yapıyor. Nuri bir defasında da Fethullah’ın yurt dışındaki okullarının savunuculuğunu yapmıştı. Belki Kürtçülük ona Fethullahçılardan bulaşmıştır, kim bilir!
Tabii burada dikkat çekmek istediğimiz diğer bir husus ise Nuri Gürgür’ün eski bir MHP’li olmasıdır. MHP ve MHP’ye yakın yayın organlarında yazarlık yapan Nuri, bir yazısında: “Milli inkılâbın başarılması halinde Türk cemiyeti büyük bir medeniyet sıçraması gerçekleştirecektir”diyerek Osmanlı’dan sonra Atatürk tarafından kurulan Türkiye devletinin milliyetçilik temelindeki Milli İnkılâbını görmezden gelebiliyordu. Bu ise sözde milliyetçi geçinenlerin, Atatürk gibi en büyük Türk milliyetçisinin yapmış olduğu Türk Devrimi’ni ve milliyetçiliğini beğenmemekten kaynaklanıyordu.

Atatürk düşmanlığı yaparak Türk milliyetçiliği yapabileceğini zannedenlerin şimdilerde ise Kürtçülük ve bölücülük yapmasına şaşmamalıyız aslında. Atatürk düşmanlığı yaparak kitleleri Atatürk’ten ve milliyetçilikten soğutanlar, şimdilerde ise bu halka Kürtçülük ve bölücülük virüsünü bulaştırmak istemektedirler.

Milliyetçilik solcu olmayı gerektirir

Peki, neden Türkçüyüm, milliyetçiyim diye geçinen sağcılar, şimdilerde Kürtçülük ve bölücülük yapıyor. Evet, bu soruya doyurucu bir cevap vermemiz gerekiyor.
Milliyetçilik, milletini sevme, milletini özgür ve bağımsız yaşamasını sağlamak için her türlü sömürü ile mücadele vermenin, bir diriliş, bir var olma mücadelesinin, bir ideolojinin adıdır. O nedenle vatanseverlik, yurtseverlik gibi kavramlardan çok farklı birşeydir. Önemli olan her türlü sömürüye karşı eğilmeden, bükülmeden ezene karşı dimdik ayakta durabilmektir. O da milliyetçilik ile mümkündür.
Solcu olmak ise, insan onuruna saygı duymaktır, insanın insanı sömürüsüne karşı olmaktır, kendi halkının milletinin ezilmesine sömürülmesine karşı bağımsızlık mücadelesi vermektir. O nedenle Milliyetçilik ile solculuk ortak bir paydada buluşur. Amaç kendi halkının, milletinin her türlü sömürü vasıtasıyla sömürüsüne karşı olmak ise bunu sadece solcular yapabilir, sağcılar değil.
Ülkücülerin, milliyetçi geçinenlerin geçmiş dönem yayınlarındaki yazılarına bakın, Doğan Avcıoğlu yönetimindeki sosyalistlerin milliyetçi olmaları bile eleştirilmektedir. Yani solcuların milliyetçi, yurtsever olmasına bile tahammülleri yoktur bu gibilerin.
Ülkücü ve sağcı geçinenler her daim solcuların devletçi olmalarını eleştirmişlerdir. Oysa ki, devletçi olunmadan milliyetçi olunamayacağını anlayamayanlar; “İşçi çalışır, üretir. Sosyalist devlet onu sömürür” saçmalıklarıyla devletçiğe karşı çıkmışlardır. İşçiyi asıl sömürenin burjuva olduğu gerçeğini görmezlikten gelerek kapitalizmin savunuculuğu yapanlar, kendi emekçi halkını, milletini sermayedara sömürterek milliyetçi olabilirler mi? Tabiî ki olamaz, ama gel de bunu ülkücülere, sağcılara anlat.

Türkler ve solculuk

Sosyalist düzen, ferdin mülkiyet hakkını gasp ediyor diye karşı çıkıp birde Türkçülük yapmaya çalışanlar yok mu? İşte asıl Nuri’nin de belirttiği gibi milli kültür ve tarihten kopuk olanlar bunlardır. Yani ülkücülerdir, sağcılardır. Bilmezler mi Orta Asya’dan Osmanlı dönemine kadar Türklerde mülk sahibi olma anlayışının olmadığını?
Eğer sözde milliyetçi geçinenler milli kültür ve tarihten kopuk olmasaydılar Türklerde mülkiyet anlayışının olmadığını bileceklerdi. O nedenle, mülkiyet hakkı gasp ediliyor, diye sosyalizm düşmanlığı yapanlar aslında yıllar yılı Türk ve Türkçülük düşmanlığı yapmışlardır.
Eğer biraz Türk tarihinden haberleri olsaydı, Atatürk’ün başta Türk milliyetçiliği olmak üzere Altı Ok’unun Orta Asya Türk geleneğine bir dönüşün, öze dönüşün, bugün modernize olmuş halini görür ve Atatürk düşmanlığı yaparak Türk milliyetçiliği yapılamayacağını anlarlardı.
Yine eğer, Türk tarihinden ve Türkçülükten biraz haberleri olsaydı. Orta Asya Türk yaşamının aslında bugün bizim arzuladığımız sosyalist düzen arasında bazı benzerlikleri olduğunu görürlerdi. Eğer biraz daha dikkatli baksalardı, Atatürkçülüğün Türkçülük olduğunu; Türkçülüğün ise mülkiyetsiz, paylaşımcı, köleci olmayan ve bu nedenle sömürmeyen, eşitlikçi bir düzeni, yani sosyalist düzeni, savunmak olduğunu görürlerdi! Orta Asya Türk yaşamında, insanın insanla ilişkisinin mülk sahipliğine göre değil, yeteneğine göre kurulduğunu, mal ve mülk kavramları gelişmediği için de toplumu yönetecek kişilerin meziyetleri ve kişiliğiyle ön planı çıktığını göreceklerdi. Yani Türkler özü itibariyle solcu bir millettir. Ve o nedenle sosyalizme savaş açan MHP’nin, ülkücülerin de neden Türkçü bir parti olamayacağı şimdi daha net görülebilmektedir.
Bireyin mülkiyet hakkına sahip olduğu bir yerde toplumculuğa, halkçılığa yer yoktur. Halka yer olmayan yerde milliyetçiliğe hiç yer yoktur. Çünkü bireyin mülk sahibi olma arzu ve isteği halkın, milletin özgür ve bağımsız yaşamasının önüne geçerse; milletin bağımsızlığı bireyin arzu ve isteklerine feda edilmiş demektir. Daha açıkçası bireyin olduğu yerde millet yoktur. Bireyi esas alan sağcı zihniyetin olduğu yerde milliyetçilik yoktur. İşte o nedenle de sağcılar milliyetçi olamaz.

Türkçülük; Atatürkçü, milliyetçi ve sosyalist olmak demektir!

Daha Türkçülüğün ve Milliyetçiliğin ne olduğunu bilmeyenlerin Kürtçülüğe ve bölücülüğe gereken tavrı alamamalarına, hatta üstüne üstelik Kürtçülük ve bölücülük yapmasına niye şaşırıyoruz ki? Asıl şaşılması gereken Türkçülükten bihaber olanların peşinden gitmektir.
Bunların peşinden gidenler ise şimdi Kürtçülük konusunda nasıl bir tavır takınacaklarını bilemiyor. Bilemezsin arkadaş, Atatürk’ün Türk milliyetçiliğini beğenmezlik edip burun kıvıracağına biraz onun döneminde uygulanan Kürt politikalarına bakmış olsaydın Kürtçülük konusunda nasıl tavır takınılacağı konusunda senin de bir fikrin olacaktı. Ve böylece DTP’ye yakınlık duyanların peşinden gitmek yerine onları yargılar olacaktın arkadaş. Eğer bu bildiklerini biraz yorumlama ve biraz da yeni tezler üretebilme kabiliyetin olsaydı; Atatürkçülüğü, Milliyetçiliği ve Sosyalizmi bir potada eritip; Amerikancı, kapitalist, işbirlikçisi AKP ve DTP’ye karşı en net tavrı sen alırdın. Bugün TÜRKSOLU’nun AKP ve DTP gibi Kürtçü ve bölücü partilere karşı en net tavrı almasının altında yatan neden işte budur.

Eğer bu bilgilere biraz vakıf olsaydın “Türk-Kürt kardeşliği” saçmalığı adı altında tüm tarihi boyunca emperyalizme ve sömürüye karşı mücadele eden Türk’ü; Kuzey Irak Kürt yönetiminde olduğu gibi Amerikan emperyalizmine şükranlarını bildirmek için şükran günü düzenleyen işbirlikçi ve Amerikan emperyalizminin ajan unsuru olan Kürt zihniyetiyle kardeş yapma gafletine düşmezdin. Bu gaflete düşüp Türk-Kürt kardeşliğini savunan MHP gibi partilerinde neden DTP’ye yakınlık duyduklarını da daha iyi anlardın.
Şimdi anladın mı arkadaş, ülkücülerin ve sağcıların neden Kürtçülük ve bölücülük yaptığını. Buna karşın ise TÜRKSOLU’nun Kürtçülüğü Amerikan emperyalizminin ezilen ulusları bölmek için vasıta, ajan bir unsur olarak kullandığının bilincinde olup; ezilmeye ve sömürülmeye karşı ise Türkçülük, milliyetçilik yaparak karşı çıkılacağını ve böylece bağımsız olunabileceğini bilirdin. Solcu olmak bu gerçeği bilmeyi gerektirir.

(Sayı 252, 07/09/2009 )



...