Bu İttifak Solu Birleştirmez, Türkiye’yi Böler
Kaya Ataberk
09.02.2004/Sayı:49
Murat Karayalçın ve Fikri Sağlar’ın SHP’sinin, DEHAP’la ittifakı bir seçenek olarak solcu ve ilerici seçmenin önüne konulmaya çalışılıyor. İttifaka SHP ve
DEHAP’ın yanısıra DEHAP’ın yedek partisi olarak kurulan ÖTP ile EMEP, ÖDP ve SDP gibi hem siyasal duruş, hem de oy oranı olarak marjinal kalan “sol”
partiler de katıldı. Adı geçen altı partinin genel başkanları 29 Ocak’ta Park Otel’de ortak bir basın açıklaması yaparak seçimlere ittifakla gireceklerini,
Demokratik Güç birliğini oluşturduklarını açıkladılar.
İttifak haberleri Özgür Gündem, Evrensel gibi bu partilere yakın yayın organlarında her gün manşetlere taşınıyor. Özgürlük, barış, demokrasi kavramlarının bolca kullanıldığı bir söylemle AKP’ye karşı Türkiye’nin sol alternatifinin kurulduğu, böyle bir birlikteliğin ilk defa sağlandığı üzerinden bir propaganda yapılıyor.
Bu daha önceki benzer “sol” ittifaklarda da yaşanan bir durumdu. Ama DEHAP’ın kuyruğuna takılanlara SHP’nin de katılması işi büyütüyor.
Ancak bu kez biraz daha farklı olarak Doğan medyanın gazeteleri ve şeriatçı gazeteler de konuyu yoğun olarak sayfalarına taşıdılar. Türkiye’yi çok tanımayan bir gözlemci, yaratılan atmosfere bakarak gerçekten de içinde sosyal demokratların, sosyalistlerin yer aldığı güçlü bir sol blokun kurulduğunu, iktidara aday olduğunu ve geniş bir kitle desteği bulduğunu düşünebilir. Tabii ki böyle bir durumun gerçeklerin ne kadar uzağında olduğunu söylemek bile gereksiz.
Ama yine de bazı noktalara değinmekte fayda var. Bu ittifakta aslında bahsedildiği gibi yeni olan çok fazla bir şey yok. 1980 öncesi sol fraksiyonların
karikatürleri bir birleşip, bir yeniden bölünerek kendi aralarında oynadıkları oyuna zaten uzun bir zamandır devam ediyorlar. Herhangi bir kitleleri
olmadığından da Kürtçülüğün peşine takılarak bir şeyler yapmak dışında bir seçenekleri yok. Zaten bu tip ittifakları da her seçimde yapıyorlar.
Diğer taraftan Sağlar ve Karayalçın’ın da benzer bir duruma düştüklerini görüyoruz. Erdal İnönü SHP’sinin Kürt bölücülüğünün o dönemki siyasi temsilcisi olan HEP’i, Leyla Zana’ları TBMM’ye taşıdığı eski senaryonun bir benzerini görüyoruz. “Sol” ittifakın Türkiye açısından yaratacağı sonuçlar da bu noktadan itibaren önem kazanıyor.
29 Ocak’taki basın toplantısında İttifakın esas meselesi “Kürt sorununa demokratik çözüm getirmek” olarak açıklandı. Böylelikle ittifakın ana ekseninin
Kürtçülük olduğu parti başkanlarının kendi ağzından tescillenmiş oldu. Bir diğer saptamaları da halkın laik-şeriatçı kutuplaşmasına zorla mahkum edildiği
yönündeydi. AKP ve ABD’ye karşıtlık çok yüzeysel bir şekilde geçiştirilirken Türkiye’yi kuşatan diğer emperyalist güç AB’ye karşı tek bir eleştiri bile göze
çarpmıyordu. Aksine AB’nin Türkiye’den istedikleri ittifakın programı olarak okundu. Bu söylemlerin AB ve ABD tarafından etnik bölünmenin anahtarı olarak
kullanıldığı ise bilinen bir gerçek.
İttifak Solun ittifakı değil
TÜRKSOLU olarak ilk çıktığımızdan beri Türkiye’de sol adına hareket eden bu tip oluşumların ne Türkiye’yle ne de solla bir ilgisi olmadığını belirtmiştik.
Solun temel değerleri anti emperyalizm, özellikle ABD ve AB sömürgeciliğine, dayatmalarına karşı çıkmak, gericilikle mücadele etmek, emperyalist
müdahaleler karşısında ulus devleti savunmak ve vatan savunmasının en başında yer almaktır. Kürt bölücüleriyle beraber Türk milletine ve ulus devlete
karşı mücadele eden, ulusal yapıya karşı etnik bölünmenin peşine takılan, gericilikle mücadeleyi gereksiz hatta zararlı gören ve nihai olarak da ne ABD’ye
ne de AB’ye karşı çıkmayan bir ittifakın solun ittifakı olmadığını ilan etmek gerekli.
Peki ama bu ittifak kimindir ve kimlerin ihtiyaçları için ortaya çıkmıştır?
DEHAP’ı Meşrulaştırma planı
29 Ocak’ta yapılan basın toplantısında “sol” partilerin genel başkanlarının yanında DEHAP’ın Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da oturuyordu. Neredeyse
ittifakın en önemli unsuru konumunda Türkiye’nin ve solun geleceği üzerine söz söylemeye kendinde hak bularak konuştu. Böylelikle yıllardır terör örgütü
PKK ile yakın ilişkileri dolayısıyla kapatılıp, yeniden farklı isimlerle kurulan, HEP-DEP-HADEP çizgisinin son ürünü, Kürt ırkçısı bir partinin; içinde sol, sosyal
demokrat, sosyalist unsurların yer aldığı bir ittifakın esas unsuru olduğu bir tablo yaratılmaya çalışıldı. Bu tabloda DEHAP gayet normal bir sol partiymişçesine
piyasaya sürülüyor. Çizilmeye çalışılan görüntünün PKK’nın siyasallaşma stratejisiyle örtüştüğü ortadadır. Kürt bölücülüğü açısından benzer bir kritik durum, dönemin SHP’si tarafından HEP’in meclise taşınmasında da yaşanmıştı. SHP’nin o dönemdeki hatası Leyla Zana olayı dolayısıyla önemini hâlâ korumakta.
Yaşananlar sonucu Kürtçülük çok şey kazanırken “ PKK işbirlikçisi sol ” görüntüsünün yaratılması da solun Türk milletinin gözünde marjinalleştirilme sine hizmet etmişti. Ancak bugünkü plan meşrulaşma ve siyasallaşma kaygılarıyla sınırlı değil.
Mersin’i Kürtleştirme planı
Aslında daha da kritik olan nokta DEHAP’ın yerel yönetimler planı. DEHAP güneydoğuda elinde bulunan belediyelere ek olarak Adana, Mersin gibi güçlü
olduğu büyük merkezlerde, hatta İstanbul’un bazı bölgelerinde belediye başkanlıklarını almaya çalışacak. DEHAP genel başkan yardımcısı Veli Büyükşahin aylar öncesinden hedeflerinin 150’den fazla belediyeyi kazanmak olduğunu açıklamıştı. Bu yönelim AKP hükümetinin yerel yönetimlerle ilgili planladığı düzenlemelerle beraber ele alındığında daha da anlam kazanıyor. Bir çeşit adem-i merkeziyet, özerklik planının yapıldığı açık. Özellikle Adana ve Mersin’de uzun zamandır güneydoğudan yerleştirilenlerle bu illerin nüfus yapısının bilinçli olarak değiştirilmesi tehlikenin büyüklüğünü ortaya çıkartıyor.
Bu duruma en son olarak Genelkurmay’ın Başbakan’a verdiği brifingde de dikkat çekilmişti.
Fikri Sağlar’ın eski Mersin milletvekili olması ve Mersin’de ciddi bir etkisinin bulunması da ittifakın bu önemli noktasına açıklık getiriyor. SHP ve DEHAP’ın
Mersin’de güçbirliği sağlaması Sağlar Karayalçın ikilisine çok bir şey kazandırmayabilir ama DEHAP’ın Mersin’de kazanma şansının yükseleceği kesin.
Sol ittifakı dağıtmak için seferber olmalı
Genel duruma baktığımız zaman ÖDP, EMEP ve SDP’nin hiçbir bölgede kayda değer oy alma şansı yok. SHP’nin de daha az marjinal görünmesine rağmen
bir çıkış yapma ihtimali ufukta görünmüyor. İttifakçıların tüm bu eksileri toplayarak artıya ulaşmaları mümkün değil. Dolayısıyla bu partilerin tümü DEHAP’ın kuyruğuna takılmak durumunda. Ama içlerinde en çok kitleye sahip görünen DEHAP’ın çok oy aldığı güneydoğuda bile bir çok yerde oylarının AKP’ye kayma eğiliminde olduğu görülüyor. İttifakçıların da bu durumun farkında olduklarını kestirmek güç değil. Ama yerine getirilmesi gereken görev DEHAP’a büyük merkezlerde kazanması için koltuk çıkmak, Kürt bölücülüğünü parlatmak, siyasallaştırmak ve meşrulaştırmaksa başarı kriterlerini de ona göre belirlemiş
olmalılar. Biz de ittifakı değerlendirirken kriterlerimizi bu gerçeklere göre koymalı ve ona göre konumlanmalıyız. AKP’nin kamu yönetimi reform tasarısına
koşut olarak DEHAP’ın yerel yönetimleri alması, Kürtlük temelinde etnik bölünme planının özerkliğe giden yoldaki aşamasıdır.
Bu planı engellemek için solcular ve Atatürkçüler ittifakı dağıtmak için seferber olmalıdır.
http://www.turksolu.com.tr/49/ataberk49.htm
***