SOĞUK SAVAŞ SONRASI GÜVENLİK YAKLAŞIMLARI VE GENİŞLETİLMİŞ GÜVENLİK KAVRAMLARI
Mehlika Özlem Ultan*
* Kocaeli Üniversitesi, Avrupa Birliği Siyaseti ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Araştırma Görevlisi,
e-mail: ozlem.ultan@kocaeli.edu.tr
ULUSLARARASI GÜVENLİK KONGRESİ - 2013 KOCAELİ..
Özet
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Soğuk Savaş dönemindeki durağanlığın yerini dinamik bir yapıya bıraktığı görülmektedir. Bu dinamizm hem uluslararası sistemi hem de uluslararası ilişkilerin konusu olan aktörleri yakından etkilemekte dir. Küreselleşmenin de etkisiyle yaşanan bu dönüşüm yeni fırsatlara, ama aynı zamanda da yeni tehditlere ve risklere yol açmaktadır. Bu koşullar çerçevesinde devletler güvenliğin sağlanması konusunda belli sorulara yanıtlar aramaya başlamışlardır. Ortaya çıkan güvenlik kuramları, kimin güvenliği ya da neyin güvenliği için, kimden ya da neden korunma konuları üzerine yoğunlaşmışlardır.
Buna göre bu çalışmada, genişletilmiş güvenlik konuları da göz önünde bulundurularak; eleştirel kuramın, postmodern kuramın ve feminist kuramın güvenlik anlayışları ele alınacaktır.
Giriş
Uluslararası ilişkiler disiplininde yer alan kuramsal yaklaşımlar; uluslararası konjonktürden, uluslararası sistemdeki aktör sayısından, bunların birbirleri arasındaki ilişkiden ve uluslararası siyasal sistemin yapısından direkt olarak etkilenmektedir.1 Uluslararası ilişkilerde yaşanan en temel kaygılardan biri güvenliğin sağlanması ile ilgilidir. Güvenlik kim içindir, hangi araçlarla sağlanır, güvenlik içinde olmak adına ne yapmak gerekir sorularını yanıtlayarak, uluslararası ilişkiler teorilerinin bu konuya nasıl yaklaştığını anlayabilmek için, öncelikle güvenlik kavramının tanımını yapmak gerekmektedir. Wolfers’a göre güvenlik, objektif anlamda kazanılmış değerlere yönelik tehditlerin varlığını ölçerken, sübjektif anlamda bu değerlere saldırılacağına yönelik korkunun olmamasını ifade etmektedir.2 Buzan’a göre güvenlik, toplum ve devletin bağımsız kimliğini ve bütünlüğünü koruma konusundaki yeteneğidir.3
Terriff’e göre güvenlik, tehlike veya zarara karşı emniyette olmak ya da emniyette olduğunu hissetmektir.4
Baldwin’e göre; kimin, hangi değerleri korumak adına, hangi araçlarla, ne kadar sürede, hangi tehditlere karşı savaşarak, hangi sonuçlarla karşılaşacağını hesaplayarak, ne ölçüde güvenlik elde edeceğini belirlemesi durumunda güvenliğin net bir tanımını yapmak mümkün olmaktadır.5 Duruma göre değişim gösteren bu tanımlamalarda, Baldwin’in belirttiği tüm unsurlar ele alınmasa da, özne, değerler, tehdit ve güvenlik düzeyi konuları mutlaka değerlendirilmelidir. Emma Rothschild’in sınıflamasına göre ise güvenlik en temel düzeyde
özne, tehdit ve politika çerçevesinde incelenmelidir.6 Bundan sonra yapılan çalışmaların genelinde de güvenlik unsurlarının bu düzeylerde ele alındığını söylemek mümkündür.7
Soğuk Savaş Dönemi’nde tekdüzeliğin ve statik bir durumun hakim olduğunu söylemek mümkündür. Realizm ve neo-realizmin etkisi altında ortaya çıkan klasik güvenlik paradigması, devlet merkezli ve askeri güç odaklıdır.8 Bu dönemde devlet merkezli analize ağırlık veren güvenlik çalışmaları, 1974 OPEC petrol ambargosu ile petrol fiyatlarında yaşanan ani artış ve doların değerindeki düşüş sebebiyle ekonomik sorunların da güvenliği tehdit ettiği fikrini savunmaya başlamışlardır.9 Yumuşama dönemi ile birlikte, iki kutup arasındaki nükleer gerilimin azalması da farklı alanlara yoğunlaşılmasına yol açmıştır.
Sovyetler Birliği’nin dağılması ve iki kutuplu düzenin sona ermesi ile birlikte uluslararası ilişkilerde başlayan yeni dönem, nükleer kriz nedeniyle geri plana atılan askeri nitelik taşımayan tehditlerin de ‘Güvenlik Çalışmaları’ kapsamında incelenmesi ile sonuçlanmıştır.10
Milletler Cemiyeti’nin ilk zamanlarında idealizm ve Soğuk Savaş sürecinin önemli bir kısmında realizm, Soğuk Savaş’ın bitmesiyle yeni idealizm ve 11 Eylül ile bağlantılı olayların ardından yeniden realizmin hakim olduğu görülmektedir. Uluslararası güvenlikte mevcut yaklaşıma karşı çıkılması, getirilen eleştiriler ve öneriler sonucu, Soğuk Savaş sonrasındaki eleştirel güvenlik yaklaşımları ve yeni güvenlik anlayışı gelişmeye başlamıştır.11
1. Soğuk Savaş Sonrası Güvenlik Yaklaşımları
21. Yüzyılda Güvenliğin yeniden kavramsallaştırılması Doğu-Batı çatışmasının sona ermesinden sonra gelişmiş ve küreselleşme sürecinden de etkilenmiştir. Soğuk Savaş’ın statik yapısı sona ermiş, uluslararası sistem dinamizme kavuşmuştur.12
Küreselleşmenin de etkisiyle yaşanan bu gelişmeler yeni fırsatlara, yeni tehditlere ve yeni risklere sebep olmaktadır. Var olan kuramlar değişen sistemi açıklamakta yetersiz kalmış, düşünürler tarafından eleştirilmiş ve yeni güvenlik kuramları ortaya çıkarılmaya başlanmıştır.
Buna göre ilk aşamada, genişletilmiş güvenlik konuları da göz önünde bulundurularak eleştirel kuramın güvenlik anlayışı ele alınacaktır.
1.1. Eleştirel Kuramın Güvenlik Anlayışı
Eleştirel kuramın çerçevesini, modernitenin tek tipleştirdiği yaşam biçimi ve insan modeline getirdiği eleştiriler oluşturmaktadır. Eleştirel kuramcılara göre realizm, tekdüze ve dar bir perspektifte ele alınan kavramlar ve imajlar üzerine kurgulanmış bir teoridir. Üzerinde durduğu kavramlar ise güç dengesi, anarşi, ulusal çıkar ve güvenlik ikilemi şeklinde sıralanabilir.13 Eleştirel kuram, sadece realizm veya neo-realizm gibi geleneksel kuramları eleştirmekle kalmamış, insanları baskı altında tutmaya çalışan yerleşik toplumsal yaşam biçimlerini de eleştirmiştir.14
Realistlerin eleştirildiği bir diğer konu da, devlete merkezi bir rol vermelerinden kaynaklanmaktadır. Bireyin, güvenliğin ana öznesi olduğu fikri Eleştirel Güvenlik Çalışmaları tarafından savunulmaktadır.15 Eleştirel kuramın en önemli isimlerinden Ken Booth’a göre devlet, bireyin güvenliğini sağlayan bir araç iken, amaç, bireyin güvenliğidir.16 Eleştirel teorisyenlere göre devletler; farklı özelliklere sahip olmaları ve güvensizlik sorununun çözümünü olmaktan çok, birer parçası olmaları nedeniyle, analizin temelinde yer almamalıdır.
Eleştirel kuramın devlet yerine bireye odaklanılmasını tercih etme sebebi de, devletin kendi halkları için güvenlik sağlamanın yanı sıra, tehdit kaynağı da olabilmesinden kaynaklanmaktadır.17
Realizm ve neo-realizmin devlet merkezli yapısı, güvenliği de devlete özgü kılmakta ve tek tip bir güvenlik kavramı yaratmaktadır. Bu durum ise, güvenlik
kavramının sübjektifliğini bertaraf etmesi dolayısıyla, çatışma ve güvenlik ikilemini kalıcı hale getirmiştir. Eleştirel kurama göre güvenlik, aktörlerin faaliyetlerine, beklentilerine ve aktörler arası ilişkiye bağlı olarak algıda şekillenen, sübjektif bir olgudur.18
Eleştirel kuramcılar, toplumun uluslararası ilişkilerin temel analiz birimi olarak ele alınması fikrini savunmaktadırlar.19 Bu doğrultuda, bireyin güvenliğini, ulusal güvenlik ve ulusal çıkar söylemleriyle ulus-devlet güvenliğine indirgeyen klasik güvenlik anlayışını eleştirmektedirler. Devlet güvenliğinin ön planda tutulduğu bu yapıda, sadece politik ve askeri sorunların gündeme taşındığını, oysa devletin asıl amacının yurttaşlarının güvenliğini sağlamak olduğunu düşünmektedirler.20
Güvenlik, uluslararası ilişkiler disiplininin diğer kavramları gibi güç ve bilgi ilişkisi çerçevesinde şekillendirilmektedir. Eleştirel kuram, bilginin tarafsızlığı ve nesnelliğini reddedip, siyaset ile bilgi üretimi arasındaki bağa dikkat çekmeye çalışmaktadır. Robert Cox da bu görüşü desteklemekte ve teorinin her zaman bir amaç için kullanılması gerektiği fikrini savunmaktadır.21 Eleştirel kurama göre, uluslararası sistem hegemon aktöre göre şekillenmekte ve hegemon aktör tarafından öne sürülen söylemler, hegemonun çıkarlarına meşruiyet kazandırmaktadır. Hegemon aktörün güvenlik algısı, sistem düzeyinde tek bir güvenlik anlayışının gelişmesine ve güvenliğin korunması için de ortak rızaya dayalı politikaların benimsenmesine yol açmaktadır.22
Eleştirel teoriye göre kalıcı barışın sağlanması, insan merkezli bir düşünce hakim olduğunda mümkün olacaktır.23
Güvenliğin sağlanması, ancak birey özgürleştirilmesi ile gerçekleşebilecektir. Bunun için de, bireyin sosyal, fiziki, ekonomik veya siyasi kısıtlamalardan özgür kılınması gerekmektedir.24 Kalıcı barış, bireyin özgürleşmesi ile doğru orantılı dır. İnsan haklarının önündeki engellerin kaldırılması, kültürel hak ve kimliklerin tanınması, kültür ve kimlik farklılıklarına dayalı ayrımcılık ve dışlamanın engellenmesi kalıcı barış için gerçekleştirilmesi gereken şartlardandır. Bu barışın sürdürülmesi ise, gelir dengesinin sağlanması, ekonomik istikrarın korunması ve maddi kaygıların giderilmesi ile ilişkilidir.25 Küresel güvenliğin sağlanabilmesi için, etiksel evrenselliğin ve kozmopolitan dünya görüşünün hakim kılınması gerekmektedir.26 Dünya barışının sürdürülebilir hale gelmesi için ise uluslararası düzeyde kültür ve kimliğe bağlı ötekileştirmenin önlenmesi, ekonomik adaletin sağlanması ve toplumlar arası diyaloğun gerçekleşmesi gerekmektedir.27
Eleştirel kuramın en önemli eksikliği, olay veya fikirler ile kavramsallıklar arasındaki ilişkiyi sağlamakta başarısız olmasından kaynaklanmaktadır. Eleştirilen konunun yerine çözüm önerisi getirilmesi konusunda yetersiz kalması da, bu açığı kapatacak yeni teorilerin doğmasına yol açmıştır.28
1.2. Postmodern Kuramın Güvenlik Anlayışı
Postmodern kuram, 1980’li yılların sonu ve 1990’lı yılların başlarında ağırlığını hissettirmeye başlamıştır.29 Postmodernizm, ekonomik, siyasal, kültürel ve sosyal alanları ve bu alanlarda oluşan değişikliklerin etkilerini modernizmi eleştirerek açıklamaya çalışan yeni bir kuramdır.30
Postmodernlik bir çağ olarak ele alınmamakta, daha çok modernite olgusu içerisinde ortaya çıkmış değişiklikleri, sorunları ve değerleri tanımlamak ve eleştirmek üzere gönderme yapılan bir kavram olarak kullanılmaktadır.31
Eleştirel kuram gibi postmodern kuram da, var olan bilgiyi normatif ve politik bir konu olarak ele alıp, dünyayı başka bir bakış açısından algılamak ve açıklamak üzerine kuruludur. Batı kaynaklı idealleştirme ve evrenselleştirme olgularını eleştirmektedir. Uluslararası İlişkiler alanında önemli bir yere sahip olan, kimlik açısından “biz” ve “onlar”, “kendi” ve “öteki” gibi kavramlar, postmodernizmin bakış açısından tekrar ele alınmış ve eleştirel bir gözle incelenmiştir.32
Küreselleşme süreci ile birlikte olgularda yaşanan değişim ve dönüşüm, Postmodern kuram tarafından da ele alınmaktadır. Küreselleşmenin etkisiyle risk ve tehditler daha karmaşık hale gelmiş, belirsizliklerde artış yaşanmıştır. Böyle bir uluslararası ortamda klasik güvenlik yaklaşımlarının, günümüzdeki krizleri yorumlamada ve yeni sorunlara çözüm üretmede yetersiz kaldığı görülmektedir. Güvenliğin sağlanmasında klasik paradigmanın kullandığı temel araçlar da etkili olamamaktadır. Postmodern düşünürler de klasik güvenlik yaklaşımlarının olayları açıklamada ve çözüm üretmede yetersiz kaldığını ifade ederek eleştirilerde bulunmuştur.33
Postmodern dönemin karakteristik özelliklerini; kısmilik, belirsizlik, çoğulculuk, sadelik, görelilik, farklılık, özgürlük, parçalanmışlık, çok kültürlülük ve heterojenlik şeklinde sıralamak mümkündür. Postmodern bir siyasal kültürün, modern siyaset, bürokrasi, sadakat, disiplin ve otorite kavramlarından hoşlanmadığını söylemek mümkündür. Radikal demokrasi ve müzakereci demokrasi gibi yeni kavramlar postmodernizmin eleştirileri ve arayışları sonucunda ortaya çıkmıştır.34
Realizm ve post-modernizm arasındaki en önemli farklılığın, epistemolojileriyle ilgili olduğunu söylemek mümkündür. Post-modernizm, realizmin kesin yargılarda bulunmasını reddeder. Post-modernizme göre, kültürel, dini, tarihi ve dilsel farklılıklar olduğu kabul edildiğinde, insan davranışında görülen karmaşıklık, küresel gerçekliğin kesin ve tek bir yorumunun olamayacağını göstermektedir. Uluslararası politikanın karmaşıklığını tek bir anlayış çerçevesinde ele alması ve uluslararası güvenliğe yönelik alternatif yaklaşımları göz ardı etmesi dolayısıyla realizmi eleştirmektedir.35
Günümüz küresel sisteminde postmodern teorinin, güvenliğe ilişkin eleştirilerinden en önemlisi, klasik güvenlik anlayışının Batı merkezli olduğu ve birey güvenliğini önemsemediği düşüncesinden hareket etmektedir. Bu duruma göç örneği verilebilmektedir. Uluslararası göç sorunu gibi güvenlik gündeminde ön planda olan bir konuda toplum güvenliği ve Batılı ülkelerin güvenliği vurgulanırken, göç eden toplumların güvenliği ikinci plan atılmaktadır.
Göç eden bireylerin ya da toplulukların psikolojik ve güvenlik durumları ise hiç ele alınmamaktadır. Postmodernist düşünürler, güvenlik çalışmalarına psikolojik etkenleri de ilave ederek, güç, savaş ve çatışma gibi olguların bireyden bağımsız düşünülmemesi gerektiğini ifade etmişlerdir.36
Günümüzde ortaya çıkan dönüşümler, postmodern kuramcılar tarafından çoğunlukla postyapısalcı kuram çerçevesinde analiz edilmektedir.37 Bu dönüşümlerin yaşanmasındaki en önemli faktörlerden biri de iletişim alanında gerçekleşen gelişmelerdir. Birey güvenliği artık sadece savaş ve çatışmalarla değil, her alanda oluşabilecek sorunlarla tehdit edilmektedir.38
1.3. Feminist Kuramın Güvenlik Anlayışı
Feminist düşünürler de, eleştirel yaklaşımda ve postmodernizmde olduğu gibi uluslararası güvenlikte devlete yapılan geleneksel vurguya karşı tavır takınmışlardır.39
Feministler teorisyenlerin hemen hepsi, uluslararası güvenlik ile ilgili konuların erkeğe özgü bir bakış açısından ele alındığını düşünmektedirler. Feminist teorinin önemli isimlerinden Ann Tickner, kadınların da çatışmalardan en az erkekler kadar etkilendiklerini, buna rağmen güvenlik literatüründe kadınlara pek yer verilmediği fikrini savunmaktadır.40 Savaşların sonunda yaşanan can kayıplarının ve mültecilerin büyük bir çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturması da buna örnek olarak göstermektedir. 41 Uluslararası İlişkiler alanındaki feminist kuramlar kimlik sorununa, bireysel kimlikler açısından yaklaşırken, bireysel kimliklerin ayırt edici özelliği olarak cinsiyeti unsurunu ön
plana çıkarmaktadırlar. Feminizme göre, realizmin devletlerin bireysel güçleri tarafından belirlenen çıkarlarının kökeni, insan doğasına ve devlet adamlarının hareketlerine bağlanmaktadır. Geleneksel kuramlar, maskülen bir kimlik üzerinden ele alınmakta, ulus devletler, kahramanlık figürlerini askerlerden ve maskülen hikayelerden seçmektedirler. Feminist düşünürler, realist akım tarafından devletin bekası ve güvenliği için vazgeçilmez olarak kabul edilen ulusal çıkar, güç, egemenlik, otonomi ve rasyonalite gibi kavramların
maskülen kimlik üzerinden tasarlandığını ileri sürmektedir. Böylece realizmin, ulus-devlet yapılarının araçsal olması gereken işlevlerini amaçsal hale getirerek, güvenliğin erkek egemen yapısını meşrulaştırdığını ifade etmektedir.42 Feminist kuramların en önemli amacı da, bu erkek-egemen durumu ve dışlayıcı devlet kimliği kavramını kadınları da işin içine katarak yeniden tanımlamak üzerine kuruludur. Bu şekilde yeniden tanımlanacak güç ve güvenlik kavramları, yalnızca bireysel kimlik temelli olmakla kalmayacak, aynı zamanda yapı söküme de uğratılmış olacaklardır.43
Realizmin klasik güvenlik anlayışına karşı çıkan feminist güvenlik yaklaşımının temel değerlerini şu şekilde sıralamak mümkündür:44
Realist anlayışa karşı çıkılması, Soyut sistematik söylemin sorgulanması,
Kadınların günlük yaşamları ile güvenlik arasında güçlü bir bağ olduğunun ifade edilmesi, Devlet merkezli anlayışın sorgulanması, Dönüşüme uğrayan şiddetin yapısal olduğunun kabul edilmesi.
Postmodernizm ve feminizm arasındaki ilişkiye bakıldığında, postmodernizmin bir kimliğin varlığını reddettiği, feminizmin ise aslında bir ‘öteki’nin yerine konuştuğu görülmektedir.
Feminist kuramların geleneksel kuramlara tarafsız kılmak yerine, onları feminist bir yola sokmayı, yani yeniden inşa etmeyi amaçladıklarını söylemek mümkündür.45
Güvenlik feminist kuram tarafından fiziksel, yapısal ve ekolojik olmak üzere tüm boyutlarıyla ele alınmaya çalışılmıştır.46 Feminist kuramcılar, güvenlik çalışmalarının ağırlık merkezine şiddet olgusunu yerleştirmiş ve şiddeti “doğrudan şiddet” ve “yapısal şiddet” olmak üzere ikiye ayırmışlardır. Buna göre doğrudan şiddet devletlere ve devletlerarası çatışmalara
odaklanmakta, yapısal şiddet ise sosyal grup ve bireylerin güvensizliği ile ekolojik tehditlerin yarattığı küresel güvensizliğe yoğunlaşmaktadır. Yapısal şiddetin çıktıları, uluslararası sistemin görmezden geldiği kadınların güvenliğini tehdit etmekte ve gündelik yaşamlarının her alanına işlemektedir.47
2. Genişletilmiş Güvenlik Kavramları
Barışın sürdürülebilir hale gelmesi, ulusal ve uluslararası güvenlik yapılanmalarının niteliğine göre şekillenmektedir. Bu doğrultuda, uluslararası güvenlik çalışmalarında 1990’lı yıllardan itibaren uluslararası ilişkiler teorileri çerçevesinde daha geniş yer bulmaya başlayan, güvenliğin merkezi olarak insanı benimseyen “Yeni Güvenlik Çalışmaları”nın artarak devam etmesi gerekmektedir.48
Seksenli yılların sonu ile birlikte gelişmeye başlayan uluslararası ilişkilerdeki eleştirel yaklaşımlar, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile birlikte güvenlik alanında da kendini göstermeye başladılar. Doksanlı yıllar, güvenlik konusundaki tartışmaların en yoğun olduğu dönem olarak dikkat çekmektedir. İnşacı yaklaşımın öncülerinden Alexander Wendt, feminist kuramın temsilcilerinden Cynthia Enloe ve J. Ann Tickner, eleştirel teoriye mensup Micheal Williams ve Keith Krause, Aberystwyth Ekolü’nden Ken Booth ve Kopenhag Ekolü’nden Ole Weaver ve Barry Buzan, geleneksel güvenlik çalışmalarının, yaşanan güvensizlik ortamını yansıtmakta ve bu duruma çözüm önerileri getirmekte yetersiz kaldığını savunan düşünürler arasındadır. Güvenliğin sadece askeri tehdit olarak görülmemesi ve güvenlik politikalarının amacının da sadece savaşları önlemek olmadığı fikri ön plana çıkmaya başladı. Bu da genişletilmiş güvenlik kavramlarının artan oranda kullanılmasına yol açtı.49
Geleneksel güvenlik çalışmalarında güvenlik tehditleri hala sadece askeri unsurlar ile açıklanmaya çalışılmaktadır.50 Yeni güvenlik anlayışı ise, güvenliğe yönelik tehditlerin artması ile gelişmeye başlamıştır. Bundan sonra askeri tehditlerin yanı sıra, ekonomik eşitsizlik, doğal kaynakların yok olması, çevre kirliliği, uyuşturucu ticareti, etnik anlaşmazlıklar, uluslararası göç ve kaçakçılık gibi sorunlar da güvenlik tehdidi olarak ele alınmaktadır.51
Uluslararası örgütler (BM, FAO, UNDP, UNEP, OECD, IEA) dâhilinde, çevresel güvenlik, gıda güvenliği, küresel sağlık güvenliği, enerji güvenliği ya da geçim güvenliği gibi yeni güvenlik kavramları da yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.52
Sonuç
Uluslararası İlişkiler disiplininin temel araştırma alanlarından biri olan güvenlik konusu, hem kavramsal, hem de teorik çerçevede birçok farklı perspektiften ele alınan bir kavram olarak göze çarpmaktadır. Soğuk Savaş sonrası var olan düzeni sorgulamaya yönelik çalışmaların artmasıyla ve özellikle eleştirel teorilerin yaptığı katkılarla güvenlik kavramının içeriğinin tekrar düşünülmesi gerektiği ortaya çıkmıştır.
Soğuk Savaş sonrası dönemin ilk günlerinde daha çok dikkat çeken bu alternatif yaklaşımlar, güvenlik kavramının günümüzde kullandığı söylemin önemli bir kısmını oluşturmaya devam etmektedir. Dünya gündemini meşgul eden ve uluslararası toplumun karşı karşıya kaldığı uluslararası güvenlik sorunları, küreselleşmenin de etkisiyle değişim ve dönüşüme uğramıştır.
Artık sadece askeri alandaki güvenlik tehditlerinden değil, çevre, gıda, enerji, iletişim alanlarında da güvenlik tehditlerinden söz edildiği görülmektedir. Genişletilmiş güvenlik kavramları çerçevesinde inceleme alanı bulan güvenlik konularının, uluslararası alanda yaşanan gelişmelerle tekrar değişim göstereceği de unutulmamalıdır.
KAYNAKÇA
Kitaplar
Bostanoğlu, Burcu ve Mehmet Akif Okur. Uluslararası İlişkilerde Eleştirel Kuram,
Ankara: İmge Kitabevi, 2009.
Buzan, Barry. People, States, and Fear: An Agenda for International Security Studies in the Post-Cold War Era, Londra: Pearson Longman, 1991.
Özveri, Derya. “Eleştirel Teorinin Temelleri ve Uluslararası İlişkilere Bakışı”, Uluslararası İlişkilere Giriş: Teorik Bakış, Ed. Hasret Çomak, Kocaeli: Umuttepe Yayınları, 2009.
Sandıklı, Atilla ve Bilgehan Emeklier. “Güvenlik Yaklaşımlarında Değişim ve Dönüşüm”, Ed. Atilla Sandıklı, Güvenlik, Savaş, Barış ve Çatışma Çözümleri, İstanbul: Bilgesam yayınları, 2012.
Sheehan, Michael. International Security: An Analytical Survey, Boulder: Lynne Rienner Publishers, 2005.
Sönmezoğlu, Faruk. Uluslararası Politika ve Dış Politika Analizi, İstanbul: Filiz Kitabevi, 2000.
Terriff, Terry. Security Studies Today, Cambridge: Polity Press, 1999.
Tickner, Ann J. Gender in International Relations: Feminist Perspectives on Achieving International Security, New York: Colombia University Press, 1992.
Wolfers, Arnold. Discord and Colloboration, Baltimore: John Hopkins University Press, 1962.
Süreli Yayınlar
Açıkmeşe, Sinem Akgül. “Algı mı, Söylem mi? Kopenhag Okulu ve Yeni Klasik
Gerçekçilikte Güvenlik Tehditleri”, Uluslararası İlişkiler, Cilt.8, Sayı.30, 2011.
Asal, Uğur Yasin. “21. Yüzyılda Sürdürülebilir Barış için Küresel Stratejiler”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimleri Dergisi, Yıl.12, Sayı.23, 2013.
Ataman, Muhittin. “Feminizm: Geleneksel Uluslararası İlişkiler Teorilerine Alternatif Yaklaşımlar Demeti”, Alternatif Politika, Vol.1, No.1, 2009, s.23.
Baldwin, David. “The Concept of Security”, Review of International Studies, Vol.23, No.1, 1997.
Baylis, John. “Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kavramı”, Uluslararası İlişkiler, Cilt.5, Sayı.18, 2008, ss.69-85.
Bilgin, Pınar. “Güvenlik Çalışmalarında Yeni Açılımlar: Yeni Güvenlik Çalışmaları” Stratejik Araştırmalar, Cilt.8, Sayı.14, 2010.
Bilgin, Pınar. “Individual and Societal Dimensions of Security”, International Studies Review, Vol.5, No.2 2003.
Booth, Ken. “Security and Emancipation”, Review of International Studies, Vol.17, No.4, 1991, pp.313-326.
Brauch, Hans Günter. “Güvenliğin Yeniden Kavramsallaştırılması: Barış, Güvenlik, Kalkınma ve Çevre Kavramsal Dörtlüsü”, Uluslararası İlişkiler, Cilt.5, Sayı.18, 2008.
Çağlar, Nedret. “Post-modern Anlayışta Siyaset ve Kimlik”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt.13, Sayı.3, 2008.
Eriksson, Johan and Giampiero Giacomello. “The Information Revolution, Security, and International Relations: (IR) Relevant Theory?”, International Political Science Review, Vol.27, No.3, 2006.
Ongur, Hakan Övünç. “Kimlik, Uluslararası İlişkilerde Kuram Yapımı ve 11 Eylül 2001
Olayları”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl.9, Sayı.17, 2010.
Rothschild, Emma. “What is Security?”, Daedalus: Journal of the American Academy of Arts and Sciences, Vol.124, No.3, 1995.
Tickner, Ann J. “You Just Don't Understand: Troubled Engagements between Feminists and IR Theorists”, International Studies Quarterly, Vol.41, No.4, 1997.
Yalvaç, Faruk. “Uluslararası İlişkiler Kuramında Anarşi Söylemi”, Uluslararası İlişkiler, Cilt.8, Sayı.29, 2011.
DİPNOTLAR;
1 Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası Politika ve Dış Politika Analizi, İstanbul: Filiz Kitabevi, 2000, s.69-70.
2 Arnold Wolfers, Discord and Colloboration, Baltimore: John Hopkins University Press, 1962, p.150.
3 Barry Buzan, People, States, and Fear: An Agenda for International Security Studies in the Post-Cold War Era, Londra: Pearson Longman, 1991, p.19.
4 Terry Terriff, Security Studies Today, Cambridge: Polity Press, 1999, p.1.
5 David Baldwin, “The Concept of Security”, Review of International Studies, Vol.23, No.1, 1997, p.5.
6 Emma Rothschild, “What is Security?”, Daedalus: Journal of the American Academy of Arts and Sciences, Vol.124, No.3, 1995, p.55.
7 Terriff, A.g.e., p.1-2.
8 Atilla Sandıklı ve Bilgehan Emeklier, “21. Yüzyılda Yeni Güvenlik Anlayışları ve Yaklaşımları”, Uluslararası
Balkan Kongresi: 21. Yüzyılda Uluslararası Örgütlerin Güvenlik Yaklaşımları ve Balkanlar’ın Güvenliği, 2011, s.5.
9 Michael Sheehan, International Security: An Analytical Survey, Boulder: Lynne Rienner Publishers, 2005, s.65
10 Sinem Akgül Açıkmeşe, “Algı mı, Söylem mi? Kopenhag Okulu ve Yeni Klasik Gerçekçilikte Güvenlik Tehditleri”, Uluslararası İlişkiler, Cilt.8, Sayı.30, 2011, s.46-48.
11 John Baylis, “Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kavramı”, Uluslararası İlişkiler, Cilt.5, Sayı.18, 2008, s.84.
12 Hans Günter Brauch, “Güvenliğin Yeniden Kavramsallaştırılması: Barış, Güvenlik, Kalkınma ve Çevre
Kavramsal Dörtlüsü”, Uluslararası İlişkiler, Cilt.5, Sayı.18, 2008, s.2.
13 Sandıklı ve Emeklier, a.g.m., s.27.
14 Derya Özveri, “Eleştirel Teorinin Temelleri ve Uluslararası İlişkilere Bakışı”, Uluslararası İlişkilere Giriş:
Teorik Bakış, Ed. Hasret Çomak, Kocaeli: Umuttepe Yayınları, 2009, s.192-193.
15 Hakan Övünç Ongur, “Kimlik, Uluslararası İlişkilerde Kuram Yapımı ve 11 Eylül 2001 Olayları”, İstanbul
Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl.9, Sayı.17, 2010, s.139-140.
16 Ken Booth, “Security and Emancipation”, Review of International Studies, Vol.17, No.4, 1991, p.313-326.
17 Baylis, a.g.m., s.80-81
18 Sandıklı ve Emeklier, a.g.m., s.28.
19 Ongur, a.g.m., s.139-140.
20 Pınar Bilgin, “Individual and Societal Dimensions of Security”, International Studies Review, Vol.5, No.2
2003, p.203.
21 Ongur, a.g.m., s.139-140.
22 Burcu Bostanoğlu ve Mehmet Akif Okur, Uluslararası İlişkilerde Eleştirel Kuram, Ankara: İmge Kitabevi,
2009, s.85-86.
23 Atilla Sandıklı ve Erdem Kaya, “Barış Kavramına Teorik Yaklaşımlar ve Küresel Yönetişim”, İstanbul
Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimleri Dergisi, Yıl.12, Sayı.23, 2013, s.70.
24 Baylis, a.g.m.,, s.80-81
25 Sandıklı ve Kaya, a.g.m., s.70.
26 Sandıklı ve Emeklier, “21. Yüzyılda Yeni Güvenlik Anlayışları ve Yaklaşımları”, s.32.
27 Sandıklı ve Kaya, “Barış Kavramına Teorik Yaklaşımlar ve Küresel Yönetişim”, s.71.
28 Sönmezoğlu, A.g.e., s.138.
29 Faruk Yalvaç, “Uluslararası İlişkiler Kuramında Anarşi Söylemi”, Uluslararası İlişkiler, Cilt.8, Sayı.29, 2011, s.83.
30 Nedret Çağlar, “Post-modern Anlayışta Siyaset ve Kimlik”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt.13, Sayı.3, 2008, s.370.
31 Bülent Evre, “Geç Modern veya Post-Modern Bağlamda Değişen Siyasetin Yeni Biçimleri”, Lefke Avrupa
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt.1, Sayı.2, 2011, s.69.
32 Ongur, a.g.m., ss.137-142.
33 Atilla Sandıklı ve Bilgehan Emeklier, “Güvenlik Yaklaşımlarında Değişim ve Dönüşüm”, Ed. Atilla Sandıklı,
Güvenlik, Savaş, Barış ve Çatışma Çözümleri, İstanbul: Bilgesam yayınları, 2012, s.33-34.
34 Çağlar, a.g.m., s.379-384.
35 Baylis, a.g.m.,, s.83.
36 Sandıklı ve Emeklier, a.g.e., s.34-35.
37 Evre, a.g.m., s.72.
38 Johan Eriksson and Giampiero Giacomello, “The Information Revolution, Security, and International
Relations: (IR) Relevant Theory?”, International Political Science Review, Vol.27, No.3, 2006, p.233.
39 Baylis, a.g.m., s.81.
40 Ann J. Tickner, Gender in International Relations: Feminist Perspectives on Achieving International
Security, New York: Colombia University Press, 1992, p.3.
41 Baylis, a.g.m., s.81.
42 Sandıklı ve Emeklier, a.g.e., s.36.
43 Ongur, a.g.m., s.144.
44 Muhittin Ataman, “Feminizm: Geleneksel Uluslararası İlişkiler Teorilerine Alternatif Yaklaşımlar Demeti”,
Alternatif Politika, Vol.1, No.1, 2009, s.23.
45 Ongur, a.g.m., s.145.
46 J. Ann Tickner, “You Just Don't Understand: Troubled Engagements between Feminists and IR Theorists”,
International Studies Quarterly, Vol.41, No.4, 1997, p.624.
47 Sandıklı ve Emeklier, a.g.e., s.36-37.
48 Uğur Yasin Asal, “21. Yüzyılda Sürdürülebilir Barış için Küresel Stratejiler”, İstanbul Ticaret Üniversitesi
Sosyal Bilimleri Dergisi, Yıl.12, Sayı.23, 2013, s.11.
49 Pınar Bilgin, “Güvenlik Çalışmalarında Yeni Açılımlar: Yeni Güvenlik Çalışmaları” Stratejik Araştırmalar,
Cilt.8, Sayı.14, 2010, s.71-72.
50 Açıkmeşe, a.g.m., s.50.
51 Bilgin, a.g.m., s.79.
52 Brauch, a.g.m., s.16.
***