Sokağın Dilini Kesen Zalimler...
Hikmet Çetikaya
Zamanın saatinden yaşanıyor bu ölümler, acılar, gözyaşları.
Bir duygu yağmuru sabahın şafağında kördüğüm olmuş yılların getirdiği o yalnızlığını, bir ağacın dalında sarıp sarmalıyor.
Güneş yavaş yavaş yükselirken biri gökten ateşi çalıyor sanki.
Kararıyor her yer!
O çalınan ateş bir çocuğun ölümü...
Toprağa verilen 19 yaşındaki Ali İsmail, acılı bir anne ve baba...
Eskişehir’de, Ankara’da, İstanbul’da yüzlerce yaralı, gözaltı, tutuklu...
Bir fidan, üç anne...
Faili meçhul cinayetlere, yargısız infazlara alıştırılmış bir toplum birbirine düşman edilmek isteniyor.
Bunun adı demokrasi ve özgürlük!
Başbakan MÜSİAD’ın iftar yemeğinde sesleniyor:
“Siz de mi korkuyorsunuz yoksa?.. Bu Gezi Park’ı Direnişi’nin ne olduğunu turnusol kâğıdı gibi ortaya çıkaracağız...”
***
Bir Gözdağı!
Yıldırma!
Zaten televizyon ekranlarında Gezi Parkı, Tahrir Alanı, Mısır’daki darbe özleştiriliyor!
Yafta hazır!
Darbe tabanı hazırlamak için işi 27 Mayıs 1960 öncesine, Kızılay olaylarına dek götürenler bile var!
Oysa bir başbakanın dilinde 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz, Adana’da köprüden düşerek ölen polisimiz, kâğıt toplayan 13 yaşındaki çocuk olmalıydı...
Ne bileyim; Eskişehir’de biber gazından, tazyikli sudan, gaz bombasından kurtulmak için kaçarken sopalarla kıyasıya dövdüler 19 yaşındaki Ali İsmail’i...
Ailelerine başsağlığı dilemeliydi...
19 yaşındaki üniversiteli genç Ali İsmail dövüldüğü saatlerde MOBESE kameralarının neden çalışmadığının soruşturulacağını...
Oysa görüntüler ortaya çıkmıştı bile...
***
Umutla umutsuzluğun, sevgiyle sevgisizliğin o derin çukurunda nice kıyımları yaşayan toplum, kana kan intikam tohumlarıyla bugünkü yere geldi.
Ulusalcılık kavramını bile anlamayıp gözlerini açıp kapayana dek derin milliyetçiliğin batağına düştü...
AKP iktidarına karşı çıkan “derin milliyetçiler”, bir güzel ulusalcılığı kullanıp yurtseverlik kavramını tekellerine aldı.
Tehlikeli bir tırmanış solu bile etkiledi...
Sosyal demokrat partiler içinde de filizlenen bu kör düşüncenin Gezi Parkı Direnişi’yle kırılacağını düşünmüştüm.
Olmadı!
Emeğin örgütlü gücü, sendikal hak ve özgürlükler, çevre bilinci...
O derin milliyetçiliği AKP eline geçirmiş, sivil, evde zor tuttuğu seçmeniyle bir bakıma “intikam mangaları”nı harekete geçirmişti.
Bunun lamı cimi yok!
Sol kendi içinde yeni bir yapılanmayla; sosyal demokratlar, “sosyal demokrasi” kavramını içselleştirerek yurtseverliğin “derin milliyetçilik” olmadığını anlatarak, yeni bir yol haritası çizebilir seçimler öncesi.
***
Bu bilinç, demokrasi ve özgürlüklerin yolunu açar...
Sermaye-emek çelişkisi pusula olur!
AKP muhalifleri olan “sözde ulusalcı” o “derin milliyetçiler” özellikle CHP’den pılısını pırtısını toplayıp eski yuvalarına döner.
Kimse kimseyi darbecilikle suçlayamaz!
Suçlayana gençler, emekçiler, aydınlar gereken yanıtı verir!
Bugün gerçek yurtseverler, solcular, sosyalistler, devrimciler baskı altındadır.
Gerçek yurtseverler zindanlardadır...
Gezi Parkı eylemleriyle birlikte Türkiye genelinde “cadı avı” başlamıştır.
Beni Mısır’da yaşananlardan daha fazla Türkiye’de yaşadıklarımız ilgilendiriyor.
Oradaki açık darbedir.
Peki, Türkiye’de yaşadıklarımız ve yaşananlara ne diyeceğiz?
Sokağın dilinin kesen zalimleri ne yapacağız...
Eli palalı, bıçaklı, sopalı haydutları...
***
Eskişehir’de öldürülen Ali İsmail için İstanbul Kocamustafapaşa’da yapılan anma toplantısına “eli sopalı ve bıçaklı” intikam mangaları saldırıyor, “Yarın da gelirseniz öldürürüz, leşleri sayamazsınız” diye gözdağı veriyorlar.
Kimden güç alıyor intikam mangaları?
O katiller, caniler niçin yakalanmıyor?
Eli palalı saldırgan ise yurtdışına kaçmış!
Demek ki parası var!
Tutuklanacağını birileri söylemiş...
Şimdi soruyorum:
“İntikam mangaları, komandoları burada, devlet nerede?”
***