Devleti masalcı nineler yönetiyor
Osman Pamukoğlu, Önsel Ünal’ın sorularını yanıtladı.
Bunlar boş konuşmalar
Bunlar boş konuşmalar
HEPAR Genel Başkanı, emekli Tümg. Osman Pamukoğlu, AKP iktidarını eleştirerek, “Tutturmuşlar, ’Döktükleri kanda boğulacaklar...’ Bunlar boş konuşmalar. Artık bu millet masal dinlemiyor ve dinlemekten de usandı” dedi.
Terör silahla çözülür
AKP hükümetinin artan PKK terörüyle mücadelede acz içinde kaldığını ifade eden Pamukoğlu,
çözümü de şöyle anlattı: Öncelikle dış destek ve lojistik mekanizma engellenmeli. Terörün önünü kesmek için eşdeğer hareket şart.
AKP’NİN DİLLENDİRDİĞİ PROJENİN ASIL SAHİBİ PAMUKOĞLU YENİÇAĞ’A KONUŞTU
Terör silahla çözülür
HEPAR Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, AKP hükümetinin terörle mücadelede acz içinde kaldığını ifade ederek, “Terörün önünü kesmek için ona eşdeğer hareket yapmak gerekir” dedi
Haber: Önsel ÜNAL
AKP hükümetinin açılımcı politikalarıyla son günlerde artan terör olayları ve beraberindeki şehit haberleri halkı canından bezdirdi. Ekonomik sıkıntılar ve işsizliğin her geçen artması ve bunlara terörün eklenmesiyle AKP’ye olan tepkiler de giderek artıyor. 12 Eylül tarihinde yapılacak olan referandum ise bir nevi küçük seçim niteliği taşıyor. Hak ve Eşitlik Partisi (HePar) Genel Başkanı Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu, terörle ilgili yaşanan son gelişmeleri ve çözüm önerilerini Yeniçağ’a değerlendirdi. Bir zamanlar PKK ile en etkin mücadeleyi veren Pamukoğlu, PKK’nın 1992 yıllarındaki günlerine döndüğü ve bugün Türkiye’yi masalcı ninelerin yönettiği şeklinde iddialı söylemlerde bulundu. İşte Pamukoğlu’nun terör ve ülke gündemi konusundaki tespitleri...
Başı dik, onurlu bir devlet yok
“Dış desteğin siyasi ve lojistik mekanizmasının engellenmesi gerekli. Yabancı ülkelerden ve devletlerden siyasi ve lojistik destek almadan bir ülke içerisinde uzun süre terör faaliyeti yürütmek mümkün değil. İlk yapılacak şey, devletin dik bir duruşu lazım. PKK’yı ruhsal olarak, zihinsel ve fiziksel olarak besleyen ülkelerle görüşüp bu desteğin kesilmesi şart. Ne var ki bu ülkelerin büyük bir kısmı ile biz NATO’da askeri ittifak halindeyiz. Bugüne kadar mevcut hükümetlerin hiç biri bu ittifakı NATO savunma sistemi içerisinde beraber bulunduğumuz ülkelerin PKK’ya olan siyasi ve lojistik desteğini kesemedi. İlk yapılacak iş budur. Başı dik bir devlet, onurlu olarak yürütülmesi gereken dış siyaset, bu yok. İkinci olarak topraklarımızda ve Kuzey Irak’ta olmak üzere kamplarda yaşayan eşkiyanın silahlı gücünün tesirsiz hale getirilmesi lazım. Çünkü, bu güç orada olduğu sürece ve bu gücün yerleşim alanlarındaki milis diye tabir edilen yardım, yatakçı ve destekçileri olduğu sürece maalesef bu örgütün TBMM’de temsil edilen partisi bulunduğu sürece bu işin üstesinden gelinemez.
Sağlam bir istihbarat olmalı
Daha doğrusu eşkıyanın yardım ve yatakçıları ve siyasi uzantısının mutlaka kesilmesi şart. Dağdaki eşkıyanın varlığı her şeyin kötü gitmesine ve çözüme ulaşmasına mani olan en büyük sebeptir. Neden 26 yıldır bu iş elinde silahıyla dolaşanların tesirsiz hale getirilmesini biraz stratejik ve taktik anlamında düşündüğümüzde hiçbir zaman doğru, sağlam ve hızlı bir istihbarat tesis edemediler. Eşkıyaya denk kuvvetlerle onun karşısına çıkılamadı. Bu, kuralsız gayri nizami bir harptir. Sürekli hareketlilik gerektiriyor. Sürekli saldırı halinde olmamız ve eşkıyayı bulunduğu kamplarda, üslerde rahat bırakmamanız lazım. Tatbik anlamda eksiklik bu. Örgütsel yapı eşkıyaya göre uygun değil. Hızlı ve sağlam istihbarat yapılamıyor. Mesela benim son zamanlarda söylediğim bir söz var. İnsandan insana istihbarat. Ama birileri bugün çıkıp bunu daha yeni konuşuyor.
PKK 1992 dönemine geri döndü
Bunu daha yeni öğreniyorlar. İsrail’in ya da ABD’den uydu üzerinden gelecek haber alma sistemini konuşuyorlar. Bunların hepsi devlet zafiyetidir. Bir devlet güvenliğini, haber alma sistemini ve bilgi toplama mekanizmalarını başka devletlerin keyfine bırakırsa o ülkenin vay haline! Baştan aşağıya bir garabet var. Artık zayıf siyasiler ve skolastik kafalı bürokratlarla bu işin geldiği yer bu. Bugün PKK’nın bölgede veya Batı’da uyguladığı yöntemler ve eylemler aslında 1992-1993’lere geri dönmenin ta kendisidir.
Devleti Masalcı Nineler yönetiyor
Pamukoğlu, muhabirimiz Önsel Ünal’a terörle mücedelenin nasıl yapılması gerektiğini anlatırken, AKP iktidarını eleştirip “Tutturmuşlar, ‘Döktükleri kanda boğulacaklar, son çırpınışları, terörle mücadele tek terörist kalıncaya kadar azimle sürecekmiş’. Bunlar boş konuşmalar. Artık bu millet bu tür masalları dinlemiyor ve dinlemekten de usandı. Eskiden masalları nineler anlatırdı, şimdi ise siyasiler ve bürokratlar anlatıyor halka. Masalcı ninelerin yerini aldı bunlar. Devleti nineler idare ediyor” dedi.
Kozmik oda,TSK’nın bütün karizmasını çizdi
Kozmik oda meselesi TSK’nın bütün karizmasını çizmiştir. O odadan bir şey çıkıp çıkma meselesi değil olay. Halkın algısı önemli. 1 Temmuz 2003 yılında Süleymaniye’de askerin başına geçirilen çuval milleti nasıl yaraladıysa kozmik oda meselesi de aynı şekilde milleti yaralamıştır. Kendi içinde de TSK’nın sıkıntıları var. Böyle olunca da halk şöyle düşünüyor. Bir sürü açılan davalar var. Bunlar doğrudur. Orduyu yıpratmak için yapılıyor. Diğer tarafta Güneydoğu’da meydana gelen terör olaylarına tedbir alamaması, kendini Heron’lara, ABD istihbaratına bağlaması, bunlar hep halk nezdinde olumsuz olaylar. TSK’nın içinde de sıkıntılar var. Her şey sadelik ve doğruluktan uzaklaştı. Sonuçta gelinen yer bunlarla bu iş olmaz diyorum. Hem siyasetçi hem bürokrat hem de asker için. İstediğin kadar ağzınla kuş tut. Kozmik odaya girilmesine hiçbir şekilde müsaade edilemez. Kozmik odaya girilecekse hukuk devleti diye sıradan bir hakimi oraya gönderip inceleme yapmasına müsaade edemezsiniz. Buraya girecekse Genelkurmay Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı girer. Üstelik girilip çıkıldı da ne oldu? Sen bunu yap testiyi kır, arkadan da yapıştırıcıyla bunu tamir et. Burada yapılacak şey ülkenin siyaset cambazları ve skolastik bürokrat zihniyetinden arındırılmasıdır.
Sizin yıllardır dile getirdiğiniz profesyonel askerlik sistemini hükümet şimdi gündemine aldı ve sahip çıkıyor. Buna ne diyeceksiniz?
Osmanlı eşkıyayla hapisteki kabadayıları eğiterek mücadele etti
20 yaşında genç de savaşır. Savaş genç general ve genç askerlerin işidir. Fakat, nasıl eğiteceğiniz, ne kadar sürede eğiteceğiniz önemli bu insanları. Ben önerimde 4-6 ay arasında bir eğitim şeklini öngörüyorum. Bu seçilmişlerin hepsi tek değerlendirmeden geçirilecek. Bu kişiler 4 ay sonra hazır olmayabilirler. Hazır olana kadar süre uzatılabilir. Bu eğitim asla yapay yerlerde değil, dağlarda yapılacak. Batı’da seçilmiş ormanlar, vadiler ve sarp arazide yapılacak ve bir çoğu elenecek belki de. Terörün çözümü silahın çözümünden geçiyor. Adam silahlı ve silahı bırakmıyor. Siz devletsiniz ve bu durum karşısında ne yapacaksınız? Korku ve dehşet yaratılıyor. Bunun önünü kesmek için ise ona eşdeğer hareket yapmanız gerekli. Dünyanın her tarafında bu böyle. Bunun tarihi var. Nerede nasıl yapılmış? Bunlar sıradan insanların işi değil. Bunu Balkan dağlarında Osmanlı eşkiyayla uğraşırken hapishanelerde külhanbeyleri, kabadayları eğitimden geçirerek onları öne sürdü.
Acemi Marangozun Yongası, FAZLADIR
Yani aykırı insan gerekiyor mücadelede. PKK’nın erkek ve kadınlarının hiç biri normal değil. Öyle eğitilmişler ki siyasi ve askeri olarak taşlaşmışlar adeta. Özel harekatçılar şehirlerde mücadele edebilir dağlarda değil. Dağlar genç askerin işidir. Eğitimi farklı vereceksiniz. Dağlarda helikopter yönetecek, uçak yönetecek, topçuyu, tankı yönetecek. Ne normal askerin ne özel harekatçının işi değil bunlar. Bugün konuşuluyor. Özel ordu kurulacak. Sınırları bekleyecekmiş. Karakol yapacakmışlar. Ne sınırı? Böyle bir şey olmaz. Acemi marangozun yongası fazladır. Biz sınır mınır beklemeyiz. Bu kuvvet sınırları aşacak.
Şehit haberleri toplumda bir gerilmeye neden oluyor. Bu gerilim ileride toplumsal bir çatışmaya dönüşür mü?
Bizim milletimiz buna meydan vermeyecek kadar olgun bir kültüre sahiptir. Fakat benim gördüğüm boğazına kadar da öfke dolu. Dağdaki eşkiya bizim ve yabancı ülke topraklarından kaldırılacak. Açılım diye bir şey sıktılar ortaya. Ne açılımı? Söylesinler de millet öğrensin. Kamu Güvenliği Müsteşarlığı kurdular. Toplamışlar oraya bürokratları. Bunlarla olur mu bu iş, bunların işi mi bu? Bu istihbaratla ilgili parti programımızda Yüksek İstihbarat Konseyi vardır. Özel bir örgüt vardır bizde. Bu Kamu Güvenliği Müsteşarlığı bizimkinden alakasız bir yapı. Parti programımızda yer alan şeyleri eçiş bücüş yaparak işe yaramaz hale getirerek uygulamaya çalışıyorlar.
Silahlı gücü yok etmek dediniz ama o gücün başı bugün İmralı’dan emirler yağdırıyor, PKK saldırıyor...
Şu ana kadar yapılan işlemler, söylemler ve uygulaması akıl almaz bir şey. Acizlik. Kaç kere Avrupa Konseyi’nden insan hakları heyetleri geliyor. Şartları nasılmış diye. Bunlar ne kadar meraklılarmış. Eskiden bu şahısla ilgili ’Bebek katili’, ’Eşkıya başı’ derlerken bugün ismini söyleyebiliyorlar, hatta sayıncılar da var. Böyle mücadele olmaz. Burada yapılacak tek şey çenesini kapatacaksınız. İdamı geri getireceksiniz. Bizim parti programımızda var. Bunu da inşallah yapacağız.
Yetki verilmediği için asker eşkıyanın üzerine gidemiyor
Size göre bazı çevrelerin de sıkça dillendirdiği TSK savunmada PKK taarruzda söylemleri doğru mu?
TSK terör konusunda hatalı davranıyor
Şu anda TSK hukuken devrede değil. Bu ne demek? Şu anda seferberlik var mı? Savaş anı var mı? OHAL var mı? Sıkıyönetim var mı? Yoksa TSK niye devrede? Şu an sorumlu olarak İçişleri Bakanlığı var. Jandarma, Emniyet Genel Müdürlüğü ve ona bağlı teşkilatlarla yönetiliyor bu mücadele. TSK’nın araya girmesini ben anlayamıyorum. Halkın dikkatini kendi üzerine çekiyor. Böylece halkı esas meselenin siyasi sorumluluğunu, hükümetten, İçişleri Bakanı’ndan sorma işini de bulandırıyorlar. Yanlışlık orada. Hücum, devamlı saldırı meselesine gelince, saldırılan yerler Jandarma karakolları ve İçişleri Bakanlığı’na bağlı.
Halkı ikileme sokuyorlar
Tekrar söylüyorum, burada TSK yanlış olarak işin içerisine giriyor. Onlara hukuken bir yetki verilmiş değil. Verilmediği için de olması gereken gücünü, yeteneklerini eşkıyanın üzerine tam süremiyor. Şu anda savaş hali yok, seferberlik hali yok, sıkıyönetim yok. TSK ile ne ilgisi var bunun. Bakınız burada benim en çok önemsediğim durum budur. Böylece halkı ikileme sokuyorlar. Bunun faturası hükümete çıkartılması gerekirken TSK’ya çıkartılıyor. Bu hükümetin bir taktiği. Onlar kurnaz. Niye bu işlerin hesabını medya İçişleri Bakanı’ndan sormuyor? Tutuyor cevabı Genelkurmay veriyor. Jandarma karakollarıyla Genelkurmay’ın ne ilgisi var? Siz hiç İçişleri Bakanı’nı Güneydoğu’da karakolları denetlerken, jandarmayı denetlerken gördünüz mü? Adamcağız kahvaltı yapıyor. Etrafına kırk gazeteciyi topluyor, kahvaltılar yapıyor. O nedenle TSK’nın şu safhada hukuken bu işin içerisinde kendisine yetki verilmemiş iken kendilerini varmış gibi göstermesi en büyük eksiklik ve hatadır. Israrla da bu yanlışlığı sürdürüyorlar. Asker bugün kendisini savunur hale geldi. Bu bir duruş meselesi ve tavırdır. Bu duruş ve tavır gösterilemediği için de orada burada beyanatlar, programlarla kendini savunuyor ve kendine göre gerekçeler üretiyor. Fakat ben gece gündüz halkın içinde olduğum için şunu gördüm. Halk artık bu tip şeyleri dinlemiyor, umursamıyor. Askerin bu hale düşmelerine de üzülüyorlar ve yakıştıramıyorlar.