Öcalan'dan Demokratik İslam Açılımı
Diyarbakır'da toplanan Demokratik İslam Kongresi
11.05.2014 18:24
İmralı’da tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan Ekim ayında yaptığı ‘Diyarbakır’da Demokratik İslam Kongresi toplansın’ çağrısı gerçekleşti. Öcalan’ın Suriye’de savaşan El Kaide ve El Nusra gibi, 'İslam’a ihanet içinde olan kesimlere' karşı toplanmasını istediği kongreye 349 kişi katıldı ve Medine Sözleşmesi temelinde demokratik İslam anlayışı tartışıldı.
Öcalan: Hizbullah ve El Kaide güncel faşizmi temsil ediyor
Diyarbakır’da iki gün süren kongre Öcalan’ın mesajının okunmasıyla başladı. Mesajında İran ve Suudi Arabistan’ı eleştiren PKK lideri, ‘iki zalim merkezden kaynaklanan “Hizbullah” ve “El Kaide” bozguncuları esasında kapitalist hiçleştirmenin İslam ümmetinin başına bela ettikleri güncel faşizmi temsil etmektedirler. İdam sehpaları kelle koparmalarıyla korkunç faşizmi başta Kürdistan halkı olmak üzere tüm İslam olan ve olmayan halklara insanlara karşı uygulamaktadırlar’ dedi.
Şia, selefi ve ihvani kökenli cemaat anlayışını aşmak gerektiğini belirten Öcalan, çarenin Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı İslam’ının değil adil, demokratik ve özgür İslam olduğunu savundu.
Eliaçık, demokratik İslam anlayışı önerdi
Kongrenin en çarpıcı konuşmalardan biri Gezi Süreci’nde de ön saflarda görülen Anti-Kapitalist Müslümanlar hareketinin lideri olan İhsan Eliaçık’tan geldi.
Müslümanlığın önüne anti kapitalist kavramını eklediği için birçok din aliminin hedef tahtasına koyduğu Eliaçık, ‘Medine Sözleşmesi temelinde ortaya çıkan din anlayışına Demokratik İslam anlayışı demekteyiz. Dikkat ediniz dine değil; din anlayışına Demokratik İslam diyoruz. Dinin adı İslam, din anlayışının adı Demokratik İslam’ dedi.
Eliaçık: Suriye’deki cihatçı gruplar İslam’a zarar veriyor
Kongrenin devlet dışı ve sivil bir oluşum tarafından toplanmasını olumlu bulan Anti-Kapitalist Müslümanların lideri, bazı İslami yapıların uygulamalarını eleştirdi. Eliaçık, ‘Ortadoğu’da her yer kan gölü, insan hakları, demokrasi, hak-hukuk, adalet yerlerde sürünüyor. Özellikle Suriye’de ortaya çıkan İslami hareketler, bir takım cihatçı gruplar Alevilerin, Kürtlerin kanı, malı, ırzı, namusu helaldir diye fetvalar veriyor. Nijeryanın Talibanı Boko Haram örgütü 13-17 yaşları arasındaki 200 kızı kaçırıp köle olarak satacağını ve zorla evlendirileceklerini açıklıyor’ dedi.
‘Bölge halkları olan biz Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler, Şiiler, Süryaniler, Êzidîler, Ermeniler, Rumlar, Araplar, Farslar birbirimize egemenlik taslamadan nasıl ortaklıklar kurabiliriz?’ sorusuna yanıt aranması gerektiği belirten Eliaçık’a göre, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın önerdiği ‘Demokratik Toplum Projesi ve Ortadoğu Konfedaralizmi ile Medine Sözleşmesi’nde ortaya konan Ümmet anlayışı bu noktada aynı hedeflere vurgu yapmaktadır’.
Ali Bulaç: Bize bir kubbe altı lazım, ulus devletler bunun dışında
Diyarbakır’daki konuşmacılardan biri Zaman gazetesi yazarı ve 1992 yılında Birikim dergisine yazdığı makaleyle ‘Medine Sözleşmesi’ni yeniden gündeme getiren Prof. Ali Bulaç’tı. Ortadoğu’daki din, mezhep ve etnik grupların tarih boyunca büyük imparatorlukların içinde iç içe yaşadığı belirten Bulaç, ‘bugün bize bir kubbe lazım. Biz bir kubbe altında yaşayabiliriz. Ulus devletler bu kubbenin dışındadır. Kubbenin de içinde Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler ve alt kolları, Ermeniler, Süryaniler ve diğer halklar eşit bir şekilde yer alabileceğini düşünüyorum” dedi.
Bulaç, bölgedeki sorunları aşmak için Medine Sözleşmesi’ndeki üç anahtar kavram muarefe (çatışan ve ayrışan tarafların birbirini anlaması), müzakere ve 'muaheze ( sözleşme)’yi yeniden hatırlamak gerektiğini söyledi.
Öcalan: Hizbullah ve El Kaide güncel faşizmi temsil ediyor
Diyarbakır’da iki gün süren kongre Öcalan’ın mesajının okunmasıyla başladı. Mesajında İran ve Suudi Arabistan’ı eleştiren PKK lideri, ‘iki zalim merkezden kaynaklanan “Hizbullah” ve “El Kaide” bozguncuları esasında kapitalist hiçleştirmenin İslam ümmetinin başına bela ettikleri güncel faşizmi temsil etmektedirler. İdam sehpaları kelle koparmalarıyla korkunç faşizmi başta Kürdistan halkı olmak üzere tüm İslam olan ve olmayan halklara insanlara karşı uygulamaktadırlar’ dedi.
Şia, selefi ve ihvani kökenli cemaat anlayışını aşmak gerektiğini belirten Öcalan, çarenin Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı İslam’ının değil adil, demokratik ve özgür İslam olduğunu savundu.
Eliaçık, demokratik İslam anlayışı önerdi
Kongrenin en çarpıcı konuşmalardan biri Gezi Süreci’nde de ön saflarda görülen Anti-Kapitalist Müslümanlar hareketinin lideri olan İhsan Eliaçık’tan geldi.
Müslümanlığın önüne anti kapitalist kavramını eklediği için birçok din aliminin hedef tahtasına koyduğu Eliaçık, ‘Medine Sözleşmesi temelinde ortaya çıkan din anlayışına Demokratik İslam anlayışı demekteyiz. Dikkat ediniz dine değil; din anlayışına Demokratik İslam diyoruz. Dinin adı İslam, din anlayışının adı Demokratik İslam’ dedi.
Eliaçık: Suriye’deki cihatçı gruplar İslam’a zarar veriyor
Kongrenin devlet dışı ve sivil bir oluşum tarafından toplanmasını olumlu bulan Anti-Kapitalist Müslümanların lideri, bazı İslami yapıların uygulamalarını eleştirdi. Eliaçık, ‘Ortadoğu’da her yer kan gölü, insan hakları, demokrasi, hak-hukuk, adalet yerlerde sürünüyor. Özellikle Suriye’de ortaya çıkan İslami hareketler, bir takım cihatçı gruplar Alevilerin, Kürtlerin kanı, malı, ırzı, namusu helaldir diye fetvalar veriyor. Nijeryanın Talibanı Boko Haram örgütü 13-17 yaşları arasındaki 200 kızı kaçırıp köle olarak satacağını ve zorla evlendirileceklerini açıklıyor’ dedi.
‘Bölge halkları olan biz Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler, Şiiler, Süryaniler, Êzidîler, Ermeniler, Rumlar, Araplar, Farslar birbirimize egemenlik taslamadan nasıl ortaklıklar kurabiliriz?’ sorusuna yanıt aranması gerektiği belirten Eliaçık’a göre, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın önerdiği ‘Demokratik Toplum Projesi ve Ortadoğu Konfedaralizmi ile Medine Sözleşmesi’nde ortaya konan Ümmet anlayışı bu noktada aynı hedeflere vurgu yapmaktadır’.
Ali Bulaç: Bize bir kubbe altı lazım, ulus devletler bunun dışında
Diyarbakır’daki konuşmacılardan biri Zaman gazetesi yazarı ve 1992 yılında Birikim dergisine yazdığı makaleyle ‘Medine Sözleşmesi’ni yeniden gündeme getiren Prof. Ali Bulaç’tı. Ortadoğu’daki din, mezhep ve etnik grupların tarih boyunca büyük imparatorlukların içinde iç içe yaşadığı belirten Bulaç, ‘bugün bize bir kubbe lazım. Biz bir kubbe altında yaşayabiliriz. Ulus devletler bu kubbenin dışındadır. Kubbenin de içinde Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler ve alt kolları, Ermeniler, Süryaniler ve diğer halklar eşit bir şekilde yer alabileceğini düşünüyorum” dedi.
Bulaç, bölgedeki sorunları aşmak için Medine Sözleşmesi’ndeki üç anahtar kavram muarefe (çatışan ve ayrışan tarafların birbirini anlaması), müzakere ve 'muaheze ( sözleşme)’yi yeniden hatırlamak gerektiğini söyledi.