DÜĞÜMLER VE ÇÖZÜMLER,
“Bozulmayan ne kaldı? Silâhlı Kuvvetlerin başına neler geldiği, bağımsızlığı sözde kalan yargının ne durumlara düştüğü ortada. Eğitimde dinselleşme, demokraside hukuksuzluk, eşitsizlik, değişik baskılar, tutuklamalar, geciken adalet, ayrışma, karşıtlıklar, ekonomide, turizmde, kentleşmede, ahlâkta, siyasette bozulmalar, Atatürk heykellerine saldırılar, ilkelerini yadsımalar, tarikatçılık ve şeriatçılık kalkışmaları, toplumsal barışa ve akademisyenlerle gazetecilere yönelik kıyımlar. Yollar ve köprülerin nelere mal olduğu, neler getirip götürdüğü iyice anlaşılınca değeri biçilir. Kaldıki devlet, elbet bunları yapacaktır.
Aldatıcı, abartılı, dolambaçlı ve ikilemli söylemler, gerçekdışı savunma ve sunumlar, karşı görüşleri karalama ve suçlamayla yanıtlamaya çalışarak övülen düzenleme demokrasinin, hukuk devletinin, özgürlüğün, güvenliğin, adaletin ve lâikliğin getirdiği aydınlığın ölüm fermanı sayılsa yanlış olmaz.”
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN,
Yekta Güngör Özden’in 68. kitabı…
Türkiye’de Atatürkçülük denilince akla ilk gelen isimlerdendir Yekta Güngör Özden. Hayatı boyunca çizgisinden hiç sapmadığı, Atatürk’ten ve Atatürkçülükten hiç vazgeçmediği ve elbette Atatürk’e ve Atatürkçülüğe en yoğun saldırıların olduğu dönemlerde bile mücadeleden ayrılmadığı için…
Yekta Güngör Özden’in yeni kitabı “Düğümler ve Çözümler” İleri Yayınları’ndan çıktı. Kitap Yekta Bey’in 68. kitabı.
Yekta Güngör Özden’in kitapları için “Artık Atatürkçü bir yayınevi var” sloganıyla yayın hayatını devam ettiren İleri Yayınları kadar uygun bir yayınevi olabilir miydi? Nitekim, Düğümler ve Çözümler, Yekta Bey’in İleri Yayınları’ndan çıkan 18. kitabı.
Düğümler ve Çözümler, Yekta Güngör Özden’in düzenli yazarı olduğu gazete ve dergiler için 2017 yılı içinde kaleme aldığı yazıların derlenmesinden oluşuyor: Sözcü gazetesi yazıları ve İleri ile Maya dergileri…
Türkiye’de hemen her günlük köşe yazarı yazılarını dönem dönem derler. Bu “derleme” kitapların ancak çok küçük bir oranı başarılıdır. Bu da günlük köşe yazılarının ne kadar “ufuk açıcı” ve öngörülü olduğuyla ilgilidir. Gündemin günlük kısır döngülerinde boğulmuş köşe yazılarından yapılan derlemeler, yazarı ne kadar çok okunursa okunsun, bir kitap olarak aslında çok da değerli olmaz. Yekta Güngör Özden’in köşe yazılarından derlenen kitaplar ise, yeri gelir onlarca baskı yapar. Bunun nedeni, sadece Yekta Bey’in kendini okutan kıvrak üslubu ya da zengin Türkçesi değildir elbette. Yekta Bey’in köşe yazıları, sadece bugünü anlatmakla yetinmez, günümüzün, çağımızın sorunlarına en gerçekçi çözümü gösterir: Atatürkçülük.
Düğümler,
Düğümler ve Çözümler, aynı zamanda 2017’nin güzel bir özetidir. Hem Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı “düğüm”leri anlatır hem de onların “çözüm”lerini tartışır.
En önemli “düğüm” Yekta Güngör Özden’e göre Önsöz’de belirttiği gibi şöyledir:
“Sapkınlık durumuna gelen karalama ve suçlamalar bir yana, ulusal yapıyı yıkmaya yönelik taşkınlık ve yıkıcılıklar toplumsal barışı ve ulusal dayanışmayı gölgelemekte ve olumsuzluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Değerlerimiz, varlıklarımız her gün değişik bir girişim ve kalkışmayla, özellikle inanç sömürüsü ve çıkar tutkusuyla yara almaktadır.”
Türkiye’de çözülemez sanılan “düğüm”lerin en büyük sorumlusu aslında AKP iktidarıdır Yekta Güngör Özden’e göre. “Düğüm”leri “kördüğüm” haline getiren ise 17 Nisan Referandumu’yla getirilen Anayasa değişikliğidir. Referandumun hemen ertesinde bu durumu şöyle açıklar Yekta Güngör Özden:
“Belirgin ve büyük bir hukuksuzluk içinde yapılan halkoylamasının toplumsal yapıda yarardan çok yara açtığı kanısındayız. AKP’lilerin reisleriyle ağalarının bu süreçte ilkelerde, değerlerde, kurumlarda, ulusal yapıda, kişiliklerde neden olduğu yıkımlar (tahribatlar) kendilerinin geleceğini de etkileyecek olumsuzluklardır.”
Ve AKP’nin bir “karne”sini yayınlar:
“Her yerde, her katta, her konuda çözülme ve bozulma sürüyor. ‘Her şeyin cılkı çıktı’ denilecek bir zamanı yaşıyoruz. Panolardan, afişlerden, medya organlarından taşan yalanlarla, aldatıcı sunuşlarla gerçekler çarpıtılıp saptırılmış, devlet olanaklarıyla donanan iktidarcılar her yolu ve her yöntemi deneyerek sonuç almaya çalışmıştır. Yaraşır nitelikten yoksun olanlar yaldızlandı.”
Ve Türkiye’nin en önemli “düğüm”lerinden biri de şöyledir Yekta Güngör Özden için:
“Bir yanda yaşam güçlüğü, işsizlik, adaletsizlik, hukuksuzluk, ayrımcılık, iç ve dış tehlikeler; bir yanda sarayları, kasrı, köşkleriyle Cumhurbaşkanı!”
Kitap boyunca AKP iktidarının yarattığı “düğüm”ler bir bir sıralanır:
– Anayasa değişikliğiyle devletin üniter yapısının hasar görmesi
– Dış politikadaki yanlışlar ve tutarsızlıklar
– AKP’nin laiklik karşıtı hareketleri ve söylemleri
– Artan terör ve Kürt bölücülüğü
– AKP’nin hiç bitmeyen Atatürk ve İnönü düşmanlığı, Cumhuriyet karşıtlığı
– OHAL rejiminin sakıncaları ve demokrasi sorunu
– Hukukun zarar görmesi, mahkemelerin bağımsızlığını yitirmesi
– Türkiye’nin AKP’nin “Tek Parti” yönetimine doğru gitmesi
– Basın özgürlüğünün ortadan kalkması
– Ekonomik yıkım
– Yolsuzluk ve hırsızlıklardan hesap sorulmaması
“Ayırdında mısınız?”
Her birimiz elbette “düğüm”leri yaşıyor, görüyor ve rahatsız oluyoruz. Ancak Yekta Bey kitabında gerçekten de harika özetliyor:
“Ayırdında mısınız, olanların olmayanların? Yıkılanların, yıkımların? Yananların, sönenlerin? Bozulanların, tükenenlerin? Duyuyor musunuz çığlıklarını hastaların, kimsesizlerin, ekmek-aş bekleyenlerin, ocağını yakmakta ve tenceresini doldurup sofrasını kurmakta güçlük çeken anaların yakınmasını? İzleyip düşünüyor musunuz, birbirine eklenen sorunları, hukuksuzluk, adaletsizlik, aykırılık, görevi kötüye kullanma, yolsuzluk, hırsızlık, ayrıcalık, terör ve değişik suçları? İnanç sömürüsünü, kadınlara saldırıları, kaynağı kuşkulu gelirleri, görkemli yaşamları? İç ve dış savaş tehlikelerini?
Görüyor musunuz ilâç, defter, kalem ve giyecekle ayakkabı arayanları? Bağımlıları, dilencileri, mafyaları? Sınav yolsuzluklarını? Eğitimde, Silâhlı Kuvvetler’de, yargıda neler olduğunu? Üniversitelerin ne durumlara düştüğünü? Toplumun bölünmüşlüğünü, karşıtlıkları, ağır partizanlıkları? Doğanın kullanılışını, tarımın ve kentleşmenin dağınıklığını, yoksunluklarını?
Biliyor musunuz Anayasa’da, yasalarda yapılan değişiklikleri, atamaları, görevden almaları? Tarafsızlık andına karşın Cumhurbaşkanı’nın parti üyesi olmasını ve yenilenecek Hakimler Savcılar Kurulu’nun oluşumunu?
Yaşıyor musunuz olanaksızlıktan, yetersizlikten evine eli boş dönen babaların duygu çöküntüsünü? Genç aydınların işsizliğini? Memurun, emeklinin, işçinin yaşam güçlüğünü?
İşçilerin, çiftçilerin, çalışanların çektiklerinin ayırdında mısınız?
Sanatçıların, özellikle yansız bağımsız basın kesiminin katlandıklarını biliyor musunuz?
İlgileniyor musunuz lâik cumhuriyete, kurucularına, ulus, ülke ve devlet yapısına yönelik kötülüklerle? Yadsımayla, yalan-dolanla, olumsuz yaklaşımlarla sürdürülen kalkışma ve girişimlerin amacını kavrıyor musunuz?
Sonuçlarını kestirebiliyor musunuz?
Bağdaştırıyor musunuz, kapkaçla, parayla, güçle, çirkinlikler ve terbiyesizliklerle, utanma arlanma olmadan şımarıklık, arsızlık ve yüzsüzlükle onur, saygı ve nitelikli kişiliğin birlikteliğini?”
Çözümler
“Düğüm”ler her ne kadar kördüğüm haline gelmişse de Yekta Güngör Özden “endişeli” olmakla birlikte asla umutsuz değil. Çünkü Türk milletinin karakterine güveniyor:
“Karamsar ve kötümser olmamamıza karşın siyasal kesimin çoğunun kaynağı ve nedeni olduğu içinden çıkamadığı kötülükleri geleceğimiz yönünden endişe ve üzüntüyle izliyor, yine de ulusumuzun ırasına güveniyorum.”
Ve Türk milletini “çözüm” için göreve çağırırken “Andımız”ı hatırlatıyor:
“Başta, her yönden tam bağımsızlık, özgürlük, ulusal egemenlik ve çağdaşlık olmak üzere amaçlanan uygarlık düzeyini aşmamız için birlik ve çalışmaya gereksinim açıktır. (…)
Atatürk’ün Söylev’inde, kendini genç bilen her Türk yurttaşına emanet ettiği yapıyı koruma andımızı unutmak olanaksızdır.”
Vicdan
Yekta Güngör Özden elbette umutludur. Ancak yakınıp sızlanmayı hiçbir zaman yeterli görmez ve “üstüne düşeni yapmayanlar”ı yeri geldiğinde eleştirmekten de çekinmez:
“Her alanda boy verip günü gün etmeyi, insanlıkla, yurttaşlıkla, yurtseverlikle birleştirebiliyor musunuz? Büyük ATATÜRK’ün emanetine, ilke ve devrimlerine, kazandırdıklarına yaraşır olup olmadığınız konusunda kendinizi zaman zaman yargılıyor musunuz?
Değişik alanlarda ve ortamlarda, değişik nedenlerle bağırıp çağırıyor, başkalarını karalayıp suçluyor, övünme ve böbürlenmeyle atıp tutuyorsunuz. Peki sizler ne yapıyorsunuz? Halkın sorunlarıyla ne ölçüde ilgileniyor, çözümlenip giderilmesine nasıl katkı veriyorsunuz, görevlerinize ne kadar özen gösteriyor ve yetkilerinizi ne biçimde kullanıyorsunuz? Aklınıza geleni, kuralları gözetmeden yaparken kişisel ya da örgütsel amacınız için görevinizi kötüye kullanıp kullanmadığınızı vicdan terazisine vuruyor musunuz?”
Aslında Yekta Güngör Özden’i tek kelimede özetlemek gerekirse “vicdan” denebilir… “Vicdan”lı olduğu için Atatürkçüdür, “vicdan”lı olduğu için hep dik durmuş, Atatürkçülükten ödün vermemiştir.
Ve bu yüzden de herkesi aynı “vicdan”a davet eder. Atatürkçüler görevlerini yapmak için “vicdan”lı olmalıdır. Hukukçular doğru karar vermek istiyorsa “vicdanının sesi”ni dinlemelidir.
Düğümler ve Çözümler’i okurken pek çok soru yankılanıyor ister istemez. En temel soruyu ise Yekta Bey’den aktararak yazımızı bitirelim:
“Bunları ve daha nicelerini okuyup duydukça, karşılaştıkça sormadan edilemiyor: ‘İnsanlık, adamlık, dindarlık, yurtseverlik, namus, onur, ahlak, vicdan nerede? Neler oldu, neden böyle oldu?’ İyi düşünüp çözümler üretmeliyiz. Geleceğimizi karartan durumlardan kurtulamazsak yarınları yaşayamayız.”
http://www.turksolu.com.tr/yekta-gungor-ozdenin-yeni-kitabi-cikti-dugumler-ve-cozumler/
***