Bir Zamanlar Erdoğan, Erdoğan'ın 21 yıl önce hazırladığı Kürt raporu!
27 ARALIK 2007
'Erdoğan, bundan tam 21 yıl önce Refah Partisi İstanbul İl Başkanı’yken çok önemli bir rapor hazırlattı.
Adı da “Kürt Sorunu ve Çözüm Önerileri” adını taşıyordu'
Veysi Polat
Eşitliği sağlamak yerine ülkeyi şiddet sarmalına teslim etmiş görünen Başbakan, 1991’de RP İl Başkanı’yken hazırlattığı Kürt raporunda çok daha ileri bir noktadaydı.
Üç yıl önce başlattığı “Demokratik Açılım” süreciyle birçok tabuyu yıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bundan vazgeçip tekrar askerî seceneğe yönelince eski hükümetlerle aynı noktada buluştu. Erdoğan’ın bu stratejisi, 21 yıl önce henüz AKP İstanbul İl Başkanı’yken hazırlayıp Genel Başkanı Necmettin Erbakan’a sunduğu Kürt Raporu’ndaki önemli tesbit ve ifadelerle çelişiyor.
Türkiye’de son 30 yıldır aralıksız çatışma ve ölümler sürüyor, liderler değişiyor ancak Kürt sorununda kaset hep başa sarıyor. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, eski ANAP lideri Mesut Yılmaz ve son olarak Başbakan Erdoğan, yeri geldi “Kürt sorunu vardır, benim sorunumdur” dedi, kimi zaman “düşünmezsen yoktur” deyip geri adım attı. Demokratik açılımda herkes umutlandı ancak PKK’nın da şiddette ısrarı 10 yıldır iktidarda olan hükümeti de diğerlerine benzetti.
Erbakan Hoca’ya Kürt raporu
Oysa Recep Tayyip Erdoğan, bundan tam 21 yıl önce Refah Partisi İstanbul İl Başkanı’yken çok önemli bir rapor hazırlattı. Adı da “Kürt Sorunu ve Çözüm Önerileri” adını taşıyordu. Rapora göre Erdoğan, bugün KCK iddianamesinde suç delili olarak gösterilen “yerel parlamentoların oluşturulması ve anadilde eğitim” gibi talepleri savunarak, “Kemalist devletin geleneksel zora ve s ilaha başvurma yöntemi artık iflas etmiştir” gibi çarpıcı tesbitlerde bulunmuştu.
Erdoğan’ın gel-gitleri
Ülkeyi son 10 yıldır yöneten Erdoğan, 2002’de “Kürt sorunu yok dersen sorun ortadan kalkar. Bizim için öyle bir sorun yoktur” dedi. 2005’te Norveç’te yaptığı bir konuşmada sorun için “sanal” ifadesini kullandı. Aynı yıl Diyarbakır’da ise cesur ifadelerle tam tersi bir tablo sergiledi. Köy yakmalar ve hak ihlalleri nedeniyle Devlet adına özür dileyen Erdoğan, “Kürt sorunu vardır, benim sorunumdur” dedi. 2009’da umut yaratan demokratik açılım, Habur süreciyle yerini güvenlik eksenli politikaya bıraktı. Erdoğan’ın verdiği mesaj ve kullandığı ifadeler ise 1990’lı yıllardaki hükümetleri anımsatıyor.
Güneydoğu değil, Kürt sorunu
Erdoğan’ın, bugün AKP Adıyaman Milletvekili olan Mehmet Metiner’e hazırlattığı 18 Aralık 1991 tarihli raporun çarpıcı bölümleri şöyle:
» Bugün “Doğu” veya “Güneydoğu Sorunu” olarak adlandırılan sorun, aslında bir “Kürt Sorunu”dur...
» Bugün Doğu ve Güneydoğu olarak adlandırılan bölgeler, tarihin en eski devirlerinde “Kürdistan” olarak adlandırılan coğrafyanın içinde yer alan bölgelerdir...
» Kürtlerin konuştuğu dil olan Kürtçe, Türkçeyle ilgisi olmayan müstakil bir dildir...
» Türkiye’nin Güneydoğu’su bugün hâlâ geri kalmışlık sorunuyla yüzyüzedir. Bölgede “Kürt Sorunu” dolayısıyla olağanüstü yasalar uygulanmakta ve bölge geniş yetkilere sahip olan genel bir vali tarafından idare edilmektedir.
» 1985’te başlayan PKK saldırıları dolayısıyla bölge bir yanda devlet terörü, öbür yanda da PKK terörü arasında sıkışıp kalmaktadır. Bölge halkı PKK’ya bir biçimde arka çıktığı gerekçesiyle sürekli baskı ve işkence altında tutulmaktadır. Özel Tim’in bölgedeki uygulamaları adeta hesap dışıdır. Bölgede yaşayan insanların ne mal ve ne de can güvenlikleri söz konusudur. İnsanlara bölgede gerektiğinde “bok” bile yedirilmektedir.
» Demokratikleşme ve insan hakları noktasında Güneydoğu son derece geridir. Yakın bir zamana kadar anlamsız ve çağdışı Kürtçe yasağı dolayısıyla bölge insanları baskılarla yüz yüze gelmiştir.
Kemalist devlet yöntemi iflas etti
» Güneydoğu iktisadi bakımdan geri bırakılmıştır. Bölgede doğru dürüst sanayi tesisi bulunmamaktadır. İşsizlik ve yoksulluk diz boyudur. Bölge insanları bulundukları yerlerden, özellikle kırsal kesimlerden şehirlere doğru akın etmektedirler. Şehirlere doğru başlayan bu göçün iki nedeni vardır: En temeldeki neden siyasidir.
» Bugün Güneydoğu’da PKK eliyle sürdürülen Kürt silahlı mücadelesi şehre inmiştir. Devlet, kontrgerillasıyla, özel timiyle, harcadığı trilyonlarca lirasıyla, köy korucularıyla vs. bu sorunun üstesinden gelinemeyeceğini artık anlamış bulunmaktadır.
» Kemalist devletin geleneksel zora ve silaha başvurma yöntemi artık iflas etmiştir.
Yerel parlamentolar oluşturulmalı
» Yerel parlamentoların oluşturulması ve merkezî devletin küçülmesi Türkiye’de tam demokrasinin yerleşmesi için atılacak önemli adımlardır.
» Türkiye’de Kürt kimliğinin tanınması ve Kürt kültürünün geliştirilmesi için engelleyici tüm yasaların kaldırılması, Türkiye’de dileyen herkesin kendi anadilinde eğitim-öğretim yapabilmesini savunmak.
» PKK terörünü kınadığımız kadar devlet terörünü de kınamak. Devlet- PKK çatışmasında devletçi bir safta gözükmemek, devletin eleştiri üslubunu benimsememek; “Bölücü”, “Terörist”, “Ayrılıkçı” vs...
Kürtler kopmak istemiyor
» Kürtler ne mi istemektedirler? Çoklarının zannettiği gibi Kürtler, Türkiye’den kopmak istememektedirler. En azından Kürtlerin büyük çoğunluğu Türklerle birlikte eşit ve gönüllü bir birliktelik oluşturmak istiyorlar. T.C devletinden kopup bir Kürt devletini kurma düşüncesini marjinal Kürt unsurlar savunmaktadırlar. Gerçi bunlar da yakın vadede değil ancak uzun vadede bunun mümkün olabileceğini söylemektedirler.
» Kürt halkının büyük bir çoğunluğu Kürt ulusal kimliğinin tanınmasını ve Kürt kültürünün geliştirilmesini istemektedirler. Dahası ve en önemlisi, kaç zamandan beridir kendilerine yönelik baskıların son bulmasını dilemektedirler. Yaşadıkları bölgenin iktisadi ve sınai açıdan kalkındırılmasını beklemektedirler.
http://t24.com.tr/haber/erdoganin-21-yil-once-hazirladigi-kurt-raporu,211568
***