Bir Taktik Hamle etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bir Taktik Hamle etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Şubat 2016 Salı

Başbuğ'dan Tarihi Bir Teşbih Hatası ; Bir Taktik Hamle




Başbuğ'dan Tarihi Bir Teşbih Hatası ; Bir Taktik Hamle 



Açık İstihbarat
Tarih:12/07/2013 
İç Politika 


 Abdülhamid'i yeniden okumak; İslamı ahlaksızlıklarına kılıf yapanların aynı şekilde Osmanlıyı ülkeyi satışlarına kılıf yapmalarına engel olmak için şart.

...

 Abdülhamid'i yeniden okumak; Tayyip Erdoğan'ı Abdülhamid, kendini Mithad Paşa zannetmemek için şart.

Zira Türkiye'yi parçalama sürecinin baş mihmandarı Tayyip Erdoğan ile , imparatorluğu birarada tutma çabasının stratejisti  Abdülhamid'in uzaktan yakından alakası yoktur. 

Başbuğ'un bu mektupla tarihi bir teşbih hatası yaptığı tezini bir kenara bırakıp, bu mektupla bir başka taktik amacı olduğu tezine yöneldiğimizde ise karşımıza mektuptaki şu cümle çıkıyor:

İlker Başbuğ, tutsak olduğu Silivri'den bir mektup yazdı kamuoyuna açık. 

Kendisini Mithad Paşa ve yargılanmasını Mithad Paşa'nınki ile kıyaslayan bu mektup medyada yer bulsa da;  Arabesk filmindeki Şener Şen'in sürekli tekrarladığı "terkedildim" serzenişinden öte bir anlam ifade etmeyen, "haksızlığa uğradık" boyutunun ötesinde ele alınmadı.

Halbuki bu mektubun en önemsiz boyutu ; "Ergenekon"'daki hukuk katliamını tarihteki bir örneği ile karşılaştırması idi. 

Hukuk tarihimiz "Ergenekon"'daki hukuk katliamı ile boy ölçüşebilecek yüzlerce dava ile dolu. 

Bu açıdan yaklaşırsanız kendinizi İskilipli Atıf Hoca'dan , Deniz Gezmiş'e ; Malta sürgünlerinden, Adnan Menderes'e;  Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'den Nazım Hikmet'e  kadar bir çok tarihi şahsiyetle özdeşleştirebilirsiniz. 

Başbuğ'un bu kadar olası seçki içerisinde Mithad Paşa ile özdeşleştimesi aynı anda hem manidar, hem de talihsiz bir seçimdir. 

Başbuğ'un bu tercihi bilinçli ise vahimdir, bilinçli değilse daha da vahimdir. 

Tarihi, lise tarih kitaplarındaki klişelerden üzerinden okuduğunuz noktada, Abdülhamid "gerici" , Mithad Paşa "ilerici"'dir ve , Abdülhamid "istibdat" yönetimi peşindeyken, Mithad Paşa, "anayasa" peşindedir.

Halbuki; gerçek resim bu klişelerin ötesinde bir derinliğe sahip ve bir ülkenin Genelkurmay Başkanlarının da, Başbakanlarının da bu derinliğe hakim olmasını bekleme hakkımız var. 

Başbuğ'un kendisini Mithad Paşa'ya benzetmesindeki çarpıklıklara gelirsek:

1) Mithad Paşa, İngiltere-Fransa ekseninde, Batı'ya hizmet seviyesinde angaje olmuş, günümüzün Batı vesayeti altında palazlanan siyasetçi tiplemesinin birebir örneğidir.

2) Mithad Paşa; yine bu Batıcı vesayetin en vücud bulmuş şekli olan komplocu şebeke Masonluğun üyesidir.

3) Mithad Paşa; aynen bugünkü Türkiye'yi bölünme sürecine sokan zamane "AB-açılım" süreçlerinin baş hamilerindendir. 

4) Harp okullarına Rumların alınması için çabalamıştır. 

5) Yargılanacağını öğrenince sığınmak için önce İngiliz, sonra Fransız konsolosluğunun yolunu tutmuştur. 

Diyeceksiniz ki; Başbuğ değil midir, Harp Okullarında yaptığı konuşmada AB'yi savunmak adına..

" İstediğimiz zaman geri alabileceksek ; Egemenliğimizin bir kısmını devretmeyi tartışabilmeliyizcümlesini kuran. 

Bu yönü ile Başbuğ; Mithad Paşa'nın Batı'dan medet uman tarihsel miyop zihniyetinin doğal uzantısıdır. 

Ama Başbuğ, her halükarda Mithad Paşa'dan daha onurlu bir adamdır ki, tutuklanacağını bile bile hiç bir yere sığınma ihtiyacını hissetmemiştir. 

Başbuğ'un teşbihindeki bir diğer sakınca, kendisini Mithad Paşa'ya benzetirken, Tayyip Erdoğan'ı Abdülhamid ile aynı kefeye koyma hatasına düşmesidir.

Abdülhamid'i yeniden okuma gereği, onu yüceltme veya şeytanlaştırmanın ötesinde, bütün siyasi kerteriz noktaları birbirine girmiş Türk siyasi hayatının kodlarını yeniden mantıki bir çerçeveye oturtmak için şart. 

Abdülhamid'i yeniden okumak; İslamı ahlaksızlıklarına kılıf yapanların aynı şekilde Osmanlıyı ülkeyi satışlarına kılıf yapmalarına engel olmak için şart. 

Abdülhamid'i yeniden okumak; Türkiye'de siyasetin matematiğini de, ruhunu  da paçozluktan kurtarıp, tarihsel tutarlılığı ve sürekliliğe sahip bir zemine oturtmak için şart. 

Abdülhamid'i yeniden okumak; Tayyip Erdoğan'ı Abdülhamid, kendini Mithad Paşa zannetmemek için şart.

Zira Türkiye'yi parçalama sürecinin baş mihmandarı Tayyip Erdoğan ile , imparatorluğu birarada tutma çabasının stratejisti  Abdülhamid'in uzaktan yakından alakası yoktur. 

Başbuğ'un bu mektupla tarihi bir teşbih hatası yaptığı tezini bir kenara bırakıp, bu mektupla bir başka taktik amacı olduğu tezine yöneldiğimizde ise karşımıza mektuptaki şu cümle çıkıyor:

" Midhat Paşa’ya yurt dışına çıkması tavsiye edildi. II. Abdülhamid’in padişahlığa getirilmesinde başrol oynayan Paşa, Padişahın kendisine bir kötülük yapabileceğini düşünemiyordu."

Başbuğ'un Abdülhamid yerinde koyduğu Tayyip Erdoğan'a mesajı açık:

" Senin iktidarını Pekiştirmene destek verdim ama sen beni Sattın. Bana bu kötülüğü nasıl yaptın "

Halbuki aynı Başbuğ, bir kaç ay önce bir televizyondaki röportajdaki sözleri nedeni ile teşekkür etmişti.

Bu teşekkür mektubundan bugüne ne değişti de, Başbuğ tarihi bir teşbih üzerinden Erdoğan'a sitem ve hatta uyarma noktasına geldi.

Anlaşılan; Erdoğan'ın altındaki zeminin kayması ile birlikte, Erdoğan'ın verdiği sözleri yerine getirememe riskinin arttığını gören Başbuğ, Erdoğan'ı uyarma ihtiyacı hissetti.

Bu mektuptaki mesaj ; Erdoğan'ın ve Başbuğ'un ne kadar yakın çalıştığını bilenler için daha bir anlamlı. 

Fidan'ın gözaltına alınması çabasını kendisine karşı bir tehdit olarak gören Erdoğan'ın bundan önce aynı tehlikeyi Başbuğ gözaltına alındığında hissettiğini bilenler için de bu mektuptaki mesaj çok anlamlı.

Erdoğan yolun, Başbuğ sabrının sonuna geldi.

Başbuğ'un elinde Erdoğan'a karşı oynayabileceği çok fazla koz olmadığı kanaatindeyiz. Fakat Erdoğan'a karşı cephenin genişlediği bir ortamda, Başbuğ'un mektubu aynı zamanda bu odaklara Erdoğan cephesini terk etmeye hazır olduğunun bir işaret fişeği.

Belki bu bağlamda, İngiltere'nin adamı Mithad Paşa benzetmesinin bir anlamı var. 

Ağustos şurası öncesinde, Necdet Özel'in karargahtaki kuşatılmışlığını/yalnızlığını , Erdoğan'ın devletin tepesindeki kuşaltılmışlığı/yalnızlığı  ile paralel düzlemde okursak; Başbuğ'un bu mektubu tarihi teşbihte bir hata yapıyor olsa da, taktik olarak kendi açısından doğru bir hamleye denk düşüyor. 

Başbuğ Mithad Paşa'ya benzemediğinin farkında mı..

Sanmıyoruz...

Bu tarihsel resimde Mithad Paşa'ya benzeyen biri var ise o da Tayyip Erdoğan. 

Tayyip Erdoğan Abdülhamid'le uzaktan yakından olmadığının farkında mı...

Sanmıyoruz...

Devlet'in tepesini ayrıştırıp birbirine düşürenlerin Abdülhamid'in tarihte nereye , Mithad Paşa'nın nereye denk düştüğünden haberleri var mı?

Kesinlikle..

Açık İstihbarat

http://www.acikistihbarat.com/haberdetay.aspx?id=10376


.