Bağımsızlık Onurdur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bağımsızlık Onurdur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Nisan 2020 Pazar

Bağımsızlık Onurdur

Bağımsızlık Onurdur 




Yekta Güngör Özden  
26.03.2003/Sayı:26 

ABD’nin kaba gücü ve sahte demokrasisi 

Sizlere ulaşmak için ivedi yazılan bu yazımı okuduğunuz zaman belki de ABD’nin Irak saldırısı başlamış olacak. BM Güvenlik Konseyi’nin kararına gerek duyma dan, NATO’daki ortaklarıyla AB’ni dışlayarak, dünya kamuoyuna aldırmayarak İngiltere’yle birlikte kalkıştığı savaşın insanlığın geleceğine olumsuz etkilerini de düşünmemektedir. Kaba güç niteliğindeki silah olanaklarına güvenerek istediğini yapacağı kanısını yaymaya çalışması, demokrasi sahteciliğiyle koşuttur. Irak liderinin diktatörlüğü, halkının yaşam biçimi ve koşulları, kitle imha silahları yapımı, geçmişte yapılanlar gözetilince insan hakları ve demokrasi yönünden duyarlıkları zorunlu kılsa da bağımsız bir ülkenin sınır ötesi hiçbir olayı saptanmadan toprak tümlüğüne yönelik eylemler uygun karşılanamaz. 

Şu sırada Saddam başka bir ülkeye saldırıya geçmemiştir. Ekonomik ve askeri kısıtlamalar içindedir. 36. enlemin üstü, ülkesinden koparılmışcasına, yasaklıdır. ABD ve İngiltere uçakları denetimleri sırasında sık sık Irak’ın güneyini bombalamaktadır. Ulaşım yolu bakımından sakıncalı bulunan füzeler imha edilmektedir. Silah denetçilerinin raporuyla Uluslararası Atom Enerjisi Komisyonu’nun raporu suç kanıtı bulamamıştır. Saddam suçüstü yakalanmış değildir. Başka ülkelerde Irak’a ilişkin suçlamaların benzerlerinden de söz edilmektedir. İsrail’in tutumu da açıktır. BM’nin Irak’ta gözlemci, kimi ülkelerin izleme kurulları bulundurması da sağlanabilir. Tüm bu önlemler ve daha niceleri itilerek uluslararası hukuk kurallarını çiğneyip çirkin kabadayılığa soyunmanın anlaşılır yanı yoktur. 

Yazılı ve görsel basında, görüşleri olumlu ya da olumsuz bularak, karşı görüşlerle eleştirmek yerine terbiye dışı anlatımlarla kişiliklere saldırılmakta, demokratlığın en doğal gereği yadsınmaktadır. Bağımlılıkları tartışılmayacak ölçüde somutlaşan kimileri yandaşlıklarını en tiksindirici biçimde sergilemektedir. Önceleri başkaları, kendileri gibi düşünmeyenleri şahinlikle suçlayanlar şimdi babaşahin kesilmişlerdir. 

Bu arada ABD’nin Türkiye tutumu da gereken karşılığı bulamamaktadır. Kuzey Irak’taki Kürt Devleti yapılanmasına seyirci kalan yönetimlerin yanlışlığı, ABD’nin saldırısı sırasında oraya girip etkili önlemlerle sakıncanın hafifletileceği sanılarak, yinelenmektedir. Türkiye, yaşamsal bir savaşı ancak kendi kararıyla ve savunma ilkesiyle yeğleyebilir. Hiçbir devletin uydusu durumuna düşmeden. Ekonomik sıkıntılarını azaltıp giderecek yardım ya da bağış pazarlığına girmeden. TBMM’nin kararını yine TBMM’ne geri aldırma oyunlarına gelmeden. Hiçbir yurttaşı utandırmadan. 

TBMM kararlarına aykırı davranmak Yüce Divanlıktır 

Devlet radyo ve televizyonları İskenderun Limanı’na çıkarılan aygıtların, otobüslere doldurulan askerlerin, araç-gereç yüklenen tırların ve Güneydoğu Anadolu’ya konvoylar oluşturarak gittiği haberlerini verirken bunların TBMM’den geçen limanların modernizasyonuyla ilgili tezkere kapsamında olduğu savunmasına inanmak güçtür. Kapalı toplantılardan sonra saklı tutulan “mutabakat” metinlerinin uygunluğu savunması da inandırıcı olmaktan uzaktır. 2. Tezkere’nin reddini “trafik kazası”na benzetmek, özür dilemek, dayatmalara, baskılara, gözdağlarına, küçük düşürmelere katlanmak ve yaraşır olmak demektir. Ülkemizin Irak’la ilgili sorunları aşması, AB’nin yanlı, ABD’yle BM Genel Sekreteri’nin (İngiltere kökenli Kıbrıs’la ilgili danışıklı planlarıyla açığa çıkan, “Kürt kartı” ve “Ermeni soykırımı tasarısı”yla sırıtan) amaçlarını geçersiz kılması, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Tam bağımsızlık” ilkesine sarılmakla olanaklıdır. 

Atatürk’ün gerçekçiliğini yansıtan, yalnız bugünler için değil, yarınlar için de geçerli olan anlamlı sözlerinden bağımsızlık içerikli kimilerini aktararak ilgilileri uyarmak, Sevr’i, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı, Lozan Barış Antlaşması’nı anımsatmak, ulusal varlığımız için yapılması gerekenler konusunda yardımcı olmak istiyoruz. Yoksa, kimi yurttaşların haklı olarak “Mardin’de liman mı var?” sorularının ortaya koyduğu çelişkinin ağırlığı hepimizi sorumlu kılar. TBMM kararlarına aykırı anlaşmalar, uygulamalar görevli Bakanlarla birlikte tüm ilgilileri Yüce Divan’a taşıtır. 

ABD gereken yanıtı almalıdır 

ABD’nin yakışıksız davranışları, yaraşır olduğu yanıtı almalıdır. Olasılıklar gözetilerek en etkin önlemler gündeme getirilmelidir. Barışı korumak için savaş son çözüm olmalıdır. ABD’nin petrol gereksinimi, dünyaya egemen olma güdüsü, güç gösterileri, savaşın getireceği yoksunluklar, yıkımlar ve yeni sorunlar insanlığı yeni karanlıklarda boğacaktır. İstediği devleti yıkma, istediğini kurma, sınırları değiştirme gibi çabalarına aracı, yardımcı, destekçi olmak, savaş kışkırtıcılığına, çığırtkanlığına soyunmak bağışlanamaz. Kendi güçlüklerimizi kendimiz yenme, kendi sorunlarımızı birlikte çözme alışkanlığını edinmezsek, ekonomik bağımlılıktan kurtulamazsak aşağılanır, dışlanır, kullanılır, sarsılır, yıkılırız. Bağımsızlıktan ödün vermezsek güçlenir, yükseliriz. 

İşte Atatürk’ün gösterdiği yön, çizdiği yol, tuttuğu ışıklar: 

“TBMM’nin tüm izlencelerinin temeli iki ilkedir: Tam bağımsızlık, koşulsuz-sınırsız ulusal egemenlik.” 

“Türk ulusu yeni bir iman ve kesin bir ulusal kararla yeni bir devlet kurmuştur. Bu devletin dayandığı ilkeler tam bağımsızlık ve koşulsuz-sınırsız ulusal egemenliktir.” 

Atatürk’ün tam bağımsızlık yolu 

“TBMM’nin ve Hükümetinin ulustan aldığı buyruk, tam bağımsızlık ve koşulsuz-sınırsız ulusal egemenlik ilkelerine dayanarak ülkeyi bayındırlaştırmak, ulusu varlıklı ve mutlu kılmaktır.” 

“Tam bağımsızlık, bugün bizim üzerimize aldığımız görevin asıl ruhudur. Biz onuruyla yaşamak isteyen bir ulusuz. Bu ulusun kişileri yalnız bir amaç çevresinde toplanmış ve kanını sonuna değin akıtmaya karar vermiştir. Bu amaç, tam bağımsızlığımızın sağlanması ve sürdürülmesidir. Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, mali, ekonomik, adli, askeri, kültürel vs. her konuda tam bağımsızlık ve tam özgürlük demektir. Bu saydıklarımızın birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamıyla tüm bağımsızlığından yoksunluğu demektir.” 

“Bir ulus, varlığı ve hakları için tüm gücüyle, tüm yapısı ve düşünce gücüyle davranmazsa, kendi gücüne dayanarak varlığını ve bağımsızlığını sağlamazsa şunun bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz.” 

“Ulusal ve ekonomik gelişme olanağını elde etmek, daha çağdaş ve düzenli bir yönetimle işleri yürütmeyi başarabilmek için her devlet gibi bizim de gelişmemizin sağlanmasında tam bir özgürlük ve bağımsızlığa kavuşmamız varlığımızın ve yaşantımızın özüdür.” 

“Türk Ulusu içte ve dışta tam anlamıyla bağımsız kalacaktır.” 

“Yabancı devletlerin güdümü ve koruması kabul edilemez.” 

Bağımsızlık tam bağımsızlıksa gerçektir 

“Gelişigüzel, bitmeyen emellerin peşinde ulusu uğraştırmaktan, zarara uğratmaktan kaçınmayı” öğütleyen Atatürk, uygar dünyadan uygarca, insanca davranış ve dostluk beklediğimizi vurgulamıştır. Ekonomik güçlenmenin bağımsızlık için koşul olduğunu belirtmiştir. Ulusumuz güvenilir yönetimlerin çağrısına özverilerle koşacak düzeydedir. Kişisel çıkarları, patron bağlılıkları, siyasal bağımlılıkları nedeniyle TBMM’nin kararını saygısızlıkla eleştiren, barış yanlılarını suçlayan, ulusal ve uluslararası ilgili hukuk kurallarını bilmeden konuşup yazan, tartışmaları kavgaya dönüştürüp devletimizin küçük ve gülünç duruma düşürülmesine ilgisiz ve tepkisiz kalanların kimler olduğu, nereden geldikleri, ne istedikleri kestirilmektedir. Ulusal onuru üstün tutanlar ona yaraşır olanlardır. Bağımsızlığın değerini ve önemini bilmeyenler, ulusal onurun kıvancını duyamaz, gönencini yaşayamaz. Ulusal onurun ödünsüz ve özenle korunduğu ve benimsendiği güveni, ulusal mutluluğun dayanağıdır. Onursuz yaşanamaz. Bağımsızlık, tam bağımsızlıksa gerçektir. Tam bağımsızlık, ulusal onurun gerçek kaynağıdır. 

Kullanılma, el koyma, boyun eğme ve işgal izlenimi veren durumlar acıdır. Hiçbir özür, zorbalığı, diktatörlüğü, terörü hoş gördüremez. Ölümlerin, yıkımların, bozulan dengelerin bedeli olamaz. İnsan olan, insanlık suçu işlemez. Saldırgana ortaklık ya da yataklık da saldırganlıktır. Barışçı olmak onuru, bağımsızlıkçı olmak onuru, kendini insan bilene yeter. 


http://www.turksolu.com.tr/26/ozden26.htm


****