TÜRKİYE SİYASETİNDE BABALAR VE OĞULLAR.,
27 KASIM 2014
Giriş
Bir önceki yazıda Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar isimli romanından esinlenilerek hazırlanmış olan “Türkiye Siyasetinde Tutunamayanlar” başlıklı derlemenin devamı olarak, bu sefer de İvan Turgenyev’in ölümsüz eseri Babalar ve Oğullar’dan esinlenilerek “Türkiye Siyasetinde Babalar ve Oğullar” yazısı kaleme alınmıştır. Bu derlemede, -her ne kadar başlangıçta farklı meslek tercihlerinde bulunsalar da- zamanla baba mesleği siyasetin yolunu tutan Erdal İnönü, Aydın Menderes, Ahmet Özal ve Fatih Erbakan’ın öyküleri bir araya getirilmiştir.
Erdal İnönü
İsmet İnönü… Türkiye’nin siyasi tarihine “ağır” damga vurmuş bir isim. Atatürk’ün karizması altında 20 yılın üzerinde Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık görevlerinde bulunan İnönü’nün çocukları, babalarının aksine siyasetle pek içli dışlı olmamışlardır. İki oğlu (Ömer ve Erdal) ve bir de kızı (Özden) bulunan İsmet İnönü’nün ortanca evladı olan Erdal İnönü, 6 Haziran 1926 tarihinde dünyaya gelmiş ve Atatürk’ün elinde büyümüş saygıdeğer bir şahsiyettir. İlk, Orta ve Lise öğrenimini Ankara’da en iyi okullarda başarıyla tamamlamıştır. 1947 yılında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik bölümünü bitirmiş ve sonrasında ABD’de California Teknoloji Enstitüsü’nde 1948’de yüksek lisans ve 1951’de doktora derecelerini almıştır. Yurtdışındaki akademik çalışmalarını tamamladıktan sonra, biraz babası İsmet İnönü’nün isteği, biraz da annesi Mevhibe İnönü’nün annelik hasretinin tutuşmasından ötürü Türkiye’ye dönmüştür. Oldukça başarılı bir akademik kariyeri olmasından ötürü, döndükten sonra lisans eğitimini tamamladığı Ankara Üniversitesi’ne asistan olarak girmiştir. Yoğun akademik çalışmaları neticesinde kısa zamanda Doçent olduktan sonra, 1957-1960 yılları arasında ABD’de “Atom Enerjisinden Yararlanma Programı” kapsamında çeşitli kurumlarda araştırmalar yaparak, bu defa ODTÜ’ye Profesör olarak dönmüştür. Daha sonra -kısa süreli de olsa- ODTÜ Rektörlüğü’ne kadar yükselmiştir. Ancak bu yükselme, babası İnönü’nün kudretinden ziyade Erdal İnönü’nün kişisel gayretleriyle gerçekleşmiştir. Erdal İnönü, yaklaşık bir yıl süren Rektörlük görevinden ayrılarak, Boğaziçi Üniversitesi’nde akademik çalışmalarına devam etmiştir.
Türkiye’nin yetiştirmiş olduğu en önemli fizikçilerden biri olan Erdal İnönü, akademideki bu yüksek profilini ne yazık ki siyasette gösterememiştir. 1980 darbesinin siyasi yasaklılar listesi bir hayli kabarık olunca, Erdal İnönü 1983 yılında Sosyal Demokrasi Partisi’nin (SODEP) Kurucu Genel Başkanlığı görevini üstlenerek fiili olarak siyasete girmiştir. Bu parti, daha sonra Halkçı Parti ile birleşince, Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ortaya çıkmış ve Erdal İnönü bu partinin Genel Başkanı olmuştur. 1986 ara seçimlerinde İzmir milletvekili olan Erdal İnönü, daha sonra 1987 ve 1991 genel seçimlerinde de aynı ilden vekillik görevine devam etmiştir.
Erdal İnönü’nün siyasi kariyerinin yükselişe geçtiği dönem olan 1990’ların başı, Türkiye’nin içinde bulunduğu en buhranlı dönemlerden birisidir. Terör, yolsuzluk, adam kaçırma, sokak eylemleri, grevler, vb. gibi karmaşık bir dönemde gerçekleşen 1991 genel seçimleri sonrasında, Süleyman Demirel liderliğindeki Doğru Yol Partisi’nin (DYP) SHP ile kurmuş olduğu koalisyon hükümetinde, Erdal İnönü, Başbakan Yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı görevlerini üstlenmiştir. Çalkantılı geçen bir süreç sonunda, Erdal İnönü bu görevden 1993’de ayrılmıştır. Bu aşamadan sonra, SHP Cumhuriyet Halk Partisi ile birleşince, İnönü 27 Mart 1995’de sadece 7 ay sürecek olan Dışişleri Bakanlığı gibi uzmanlığının çok ötesinde olan bir göreve atanmıştır. Bu görevden sonra, siyasetin gerçekten kendi işi olmadığını fark edince, 1995’de siyasetten elini eteğini çekmiştir.
Özal’ın hayatını kaybetmesi ve Demirel’in Cumhurbaşkanı olmasıyla boş kalan Başbakanlık görevini 16 Mayıs-25 Haziran 1993 arasında vekâleten yürütmüş olması, pratik anlamda Erdal İnönü’nün siyasi kariyerinde zirveye çıktığı noktadır. Siyaseti her daim bir fizik problemi gibi gören Erdal İnönü, -ara ara sertleşse de- her zaman ılımlı politikaları tercih etmiş olması ile, babası ve otoriter bir siyasetçi olan İsmet İnönü ile farklılaşır. Öyle ki, SHP’deyken parti içi hizbin liderleri olan İsmail Cem’i 1988’de ve Deniz Baykal’ı 1989, 1990 ve 1992’de ılımlı politikası sayesinde yenilgiye uğratmıştır. Ilımlı politikalarına bir başka örnek ise; 1991 erken genel seçimlerinde Halkın Emek Partisi’nden bir grup milletvekilinin SHP listesinden meclise girmelerine izin vermesidir.
Sigaradan nefret eden ve sıklıkla korumasız hareket ederek halkın içine karışan Erdal İnönü’yü, babası İsmet İnönü’den ayıran bir başka özellik ise; hiç kuşkusuz esprili kimliği olmuştur. Öyle ki, bir gün hiç sıcak bakmadığı siyasete neden girdiğini sorduklarında şu anlamlı cevabı vermiştir: “Ülkemi benden daha kötüleri yönetmesin diye!”.(1) 2005’in sonuna doğru kan kanseri teşhisi konulan Erdal İnönü, 2007 Ekim’inde ABD’de Houston’da 81 yaşında hayata veda etmiştir.
Erdal İnönü, babası İsmet İnönü gibi Türkiye siyasetinde “yoğun” bir iz bırakmamış olsa da, siyasi kariyeri boyunca her zaman beyefendiliği, alçak gönüllülüğü ve kibarlığıyla tanınmıştır. Öyle ki, devlet töreni ile uğurlanan cenaze töreninde birçok siyasi parti lideri onu pozitif kimliğiyle betimlemiştir. Bu açıdan Erdal İnönü, Türkiye siyasetinde emsallerine nazaran başarılı bir grafik çizmiştir. Hiç kuşkusuz, siyasi kimliğinin ötesinde, Fizik bilimine yapmış olduğu katkılarla Türkiye’yi yurtdışında başarıyla temsil etmesi, ülkeye yapmış olduğu en büyük hizmettir.
Aydın Menderes
Adnan Menderes… Türkiye demokrasinin postallarla ilk kez tarumar edildiği 27 Mayıs cuntasının 1961’de idama mahkûm ettiği, ama milletin yüreğinde acı hislerle yaşattığı bir lider. Kendi acı hayatı kadar, evlatlarının da acılarla boğuştuğu bir lider.
Menderes ailesinin en küçük ferdi olan Aydın Menderes, 5 Mayıs 1946’da dünyaya gelmiştir. TED Ankara Koleji’ni bitirdikten sonra, lisans eğitimini 1968’de Ankara Üniversitesi İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde tamamlamıştır. Bundan sonra siyasetin onda acı hatıralar uyandırmasından ötürü, bir süre iş hayatında yer almıştır. Uzun süre siyasete girmemeye çabaladıysa da, en sonunda 1970’de baba ocağı Aydın’da, Demokratik Parti’nin İl Başkanlığı sıfatıyla siyasete atılmıştır.
1976’da askerlik görevini tamamladıktan sonra, 1977’de Adalet Partisi’nden Konya milletvekilliği görevini yürütmüştür. 12 Eylül’ün uçsuz bucaksız siyasi yasaklılar listesinde, Aydın Menderes de yer almıştır. İlerleyen zamanda yasaklar kalkmış olsa da, siyasetten soğumuş ve geri dönmemiştir. Fakat ilerleyen dönemde yoğun ısrarlar sonucu, 1993’ün Mayıs ayında Büyük Değişim Partisi’ni(2) kurmuştur. Kısa zaman sonra yeniden kurulan Demokrat Parti’den (DP) gelen teklif üzerine de DP’nin başına geçmiştir. Ancak ulusal seçim barajı sebebiyle 1995 genel seçimlerinde milletvekili olabilmek için Refah Partisi’ne (RP) katılmış ve İstanbul milletvekili olmuştur. İlerleyen süreçte Necmettin Erbakan’ın pratik oy hamlesiyle, partinin Genel Başkan Yardımcısı da olmuştur.
RP kapatılınca Fazilet Partisi’de göreve devam eden Aydın Menderes, 1999 genel seçimlerinde İstanbul milletvekili olarak tekrar parlamentoya girmiştir. Aydın Menderes’in buradaki macerası da uzun sürmeyince, Doğru Yol Partisi’ne (DYP) geçmiştir. Oğul Menderes, 2002 genel seçimlerinde Aydın’dan milletvekili adayı olduysa da, DYP ulusal barajı geçemeyince meclise girememiştir. Mehmet Ağar’ın liderliğindeki DYP’nin gelecek vaat etmediğini anlayan Aydın Menderes, buradan da istifa etmiştir. Bu noktada Menderes’in sık sık parti değiştirmesi, seçmen nezdinde bir istikrarsızlık profili çizmiştir.
Aydın Menderes, siyasette bulunduğu süre içerisinde babası Adnan Menderes’in Türkiye siyasetinde bırakmış olduğu derin etki sayesinde her zaman özel bir konumda olmuştur. Muaviye’nin Şam’da vermiş olduğu son hutbede cemaatine söylediği gibi; “Gözlerinizde hala Ali için döktüğünüz gözyaşlarının izlerini görüyorum!” derken Aydın Menderes’i gören herkes, onda biraz da idam edilen Adnan Menderes’ten bir parça görmüştür. Hayatı boyunca babası Adnan Menderes’in onurlu çizgisinde siyasi hayatına devam eden Aydın Menderes’in siyasi yaşamını fiili olarak bitiren olay ise, 1996’daki elim trafik kazası olmuştur. Kazadan sonra yarı felçli duruma gelen Aydın Menderes, 23 Aralık 2011’de 65 yaşında babası Adnan Menderes’in yanına göçmüştür.
Siyasi kariyerindeki iniş ve çıkışlara rağmen, Aydın Menderes’in babası Adnan Menderes gibi kitlesel bir siyasi harekete önderlik edecek kadar karizmatik bir lider olduğunu söyleyemeyiz. Bunun yanı sıra, şu da şöylenebilir ki; Menderes’in, Erdal İnönü’nün bilimadamı ve Ahmet Özal’a işadamı kimliğinden ziyade siyasetçi kimliği daha ağır basmıştır.
Tevfik Ahmet Özal
Turgut Özal… 1980 cuntasının ekonomik buhrana son vermesi için göreve getirilmiş ve sivilleşme döneminde önemli görevler üstelenmiş bir isim. O dönemde imrendiği iki isim; ABD Başbakanı Ronald Reagan ve Birleşik Krallık Başbakanı Margaret Thatcher gibi dünya piyasalarını kasıp kavuran neo-liberal ekonomik politikaların Türkiye’deki simgesi olmuş olan Özal, toplum nazarında olumlu bir siyasi profil çizmesine rağmen, almış olduğu ekonomik kararlar her daim tartışma konusu olmuştur. Bu noktada Özal’ı tartışmaların odağı haline getiren bir diğer husus ise; yakın akrabalarını devlet ve hükümet kurumlarında kilit noktalara yerleştirmiş olmasıdır. Bunun toplum nezdinde yarattığı olumsuz karşılık ise, hakkında çıkan yolsuzluk iddiaları olmuştur. Kardeşleri Korkut Özal ve Yusuf Bozkurt Özal kadar, Özal’ın oğlu Ahmet Özal da bu tartışmaların odak noktasında yer almıştır.
1955’de dünyaya gelen Ahmet Özal, babasının teşvikiyle gittiği ABD’de, lisans eğitimini North Carolina State University’de tamamladıktan sonra, master eğitimini de alarak Türkiye’ye dönmüştür. Babasının vefatından sonra siyasete atılan Ahmet Özal’ın siyasi kariyerindeki tek başarısı, 21. dönem Malatya bağımsız milletvekilliği görevi olmuştur. Bunun dışında, 2009’da ütopik bir hedefle girdiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde hezimete uğrayınca, fiilen siyasetten çekilmek mecburiyetinde kalmıştır. Ahmet Özal’ı gündemde tutan asıl unsur; siyasi yaşamından ziyade iş hayatındaki başarılı profili olmuştur. 1989’da Türkiye’nin ilk özel televizyon kanalı olan Star TV’yi, Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarından birine imza attığı iddia edilen Uzan ailesi ile beraber kurmuştur. Kanalın kurulumunu Magic Box gibi çokuluslu bir şirket yapmış olsa da, firmanın Türkiye’deki ayakları Uzan ailesi ve Ahmet Özal olmuştur. O dönemde anayasanın 133. maddesine göre; radyo ve televizyon kurma hakkı devlet organı olan TRT’nin tekelinde olsa da, zamanla bu tekelleşme dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal’ın ortağı olduğu Star TV lehine kaymıştır. Bu durum, o dönemde Turgut Özal’a karşı kullanılan argümanlardan biri olmuştur.
Siyasi kariyeri çok uzun olmayan Ahmet Özal, bugün babası Turgut Özal adına kurulmuş olan vakfın yönetim kurulu başkanlığı görevini yürütmektedir.
Muhammed Ali Fatih Erbakan
Necmettin Erbakan… Birilerinin “Takunyalı Başbakan” olarak adlandırdığı ve 28 Şubat sürecinde ağır darbe alan Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocanın kendisi gibi mühendis olan oğlu Muhammed Ali Fatih Erbakan, 1 Ocak 1979’da dünyaya gelmiştir. Eğitim hayatı babası Erbakan hoca tarafından şekillendirilen Fatih Erbakan, Ortaokulu Ankara Merkez İmam Hatip Ortaokulu’nda tamamladıktan sonra, Lise eğitimini Ankara Ayrancı Lisesi’nde tamamlamıştır. Lise eğitimden sonra babasının teşvikiyle mühendislik eğitimi için girdiği Başkent Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünden dereceyle mezun olmuştur. Daha sonra her ne kadar yüksek lisans eğitimi için İngiltere’ye gitmiş olsa da, kısa süre sonra Türkiye’ye dönmek zorunda kalmıştır. Lisans eğitimini aldığı Başkent Üniversitesi’nden yüksek lisans ve doktora derecelerini de almıştır.
Fatih Erbakan, her ne kadar araştırma şirketi olan Andy-Ar’ın 2011 yılında yayınladığı bir araştırmaya göre; en beğenilen siyasi liderler sıralamasında ilk 10 içerisinde gösterilmiş(3) olsa da, şu ana kadar babası Erbakan hoca gibi Türkiye siyasetinde önemli bir konuma gelememiştir. Oğul Erbakan, bugün aktif olarak siyasete devam etmektedir ve hâlihazırda Saadet Partisi Genel Başkan Danışmanı görevini yürütmektedir. Bunun yanı sıra, 2012’den beri partinin Genel İdare Kurulu’nda da yer almaktadır.
Sonuç
İvan Turgenyev, Babalar ve Oğullar isimli eserinde, baba ve oğul karakterleri üzerinden iki Rus jenerasyonu arasındaki farkı tasavvur etmeye çalışmıştır. Bu derleme de, Türkiye siyasetinde iki farklı kuşağı yansıtan babaların ve oğulların siyasi başarılarını ve başarısızlıklarını ortaya çıkarmayı amaçlamıştır. Derlemedeki örnekler üzerinden de görüleceği gibi, farklı konjonktürlerde iktidara gelen babalarının yolundan giden oğullar, babaları kadar önemli bir başarıya imza atamamış olsalar da, bazıları hoş bir seda bırakmıştır.
Hacı Mehmet BOYRAZ
Kaynakça
- tuses.org.tr/erdal-inonu/erdal-inonunun-esprileri, (26.11.2014).
- Bu partiyle ilgili olarak bakınız: http://politikaakademisi.org/turkiye-siyasetinde-tutunamayanlar/.
- http://andy-ar.com/wp-content/uploads/2012/08/T%C3%BCrkiye-siyasi-g%C3%BCndem-agustos2012.pdf, (27.11.2014).