Ali Koç CHP'nin İstanbul Adayı Olur mu?
Fatma Sibel Yüksek
Açık İstihbarat
Tarih:21/07/2013
İç Politika
Gezi Parkı olaylarına Divan Oteli üzerinden damga vurmaya talip olan Koç Grubu, Tayyip Erdoğan'ın kontrolsüz öfkesini de üstüne çekerek kim ne derse desin bizce bir kart açtı...
Tayyip Bey de bu Resti gördü!
Ülkenin kaderini belirleyecek sürecin ilk basamağı olan yerel seçimlere 8 ay kala, siyasi partilerin arka odalarında, hararetli tartışmalar eşliğinde isim ve strateji arayışlarının hız kazandığı anlaşılıyor.
Biz bunu, ortaya atılıp sonra sahip çıkılmayan isimlerden, üstü kapalı tepki ölçmelerden vs. anlıyoruz. Yoksa ülkede perde arkası gazeteciliği yapan, partilerden kulis alabilen kimse kaldığı için değil...
Bir kere kural şu: Ortaya atılan ilk isimler "olmazı" göstermek için atılmış demektir. Şafak Pavey ve Egemen Bağış'ı bu anlamda aynı kapsamda değerlendirebiliriz. Unutulmasın, isminiz ne kadar erken pazara düşmüşse, şansınız o kadar az, hatta hiç yok demektir.
İlk ham verileri derleme, piyasayı yavaş yavaş ısındırma hareketleridir bunlar. Parti genel merkezlerindeki bir kısım zevat ile bir kısım medya tarafından planlanıp organize edilir. Misal, hiç bir siyasi-idari-yasama deneyimi, geniş bir kamuoyu tarafından tanınırlığı olmayan, bir takım uluslararası organizasyonlarda alt düzey mesailerde bulunduğu anlaşılan CHP milletvekili Şafak Pavey'in isminin yem olarak ortaya atılması gibi..
Muhtemelen, içinde Gürsel Tekin'in olduğu Genel Merkez odağı topu atmış, bu tür operasyonlar için biçilmiş kaftan olduğunu her fırsatta kanıtlayan Odatv, topu havada yakalamıştır.
Bir de Can Ataklı gibi erken gaza gelen ve kendisini gaza getirenler vardır ki bunların durumunu ayrı bir kategoride incelemek gerekir. Bir kaç milletvekili İstanbul'a gelmişken sana da uğrayıp çayını içti, "Aslında yakışırsın Büyükşehir'e..." muhabbetine girdi diye ortaya atılmak için insanın en hafif deyimle "saf" olması gerekir. Gerçi Can Ataklı cephesinde meselenin bu kadar basit olmadığını tahmin ediyoruz; belli ki işin içinde başka işler var. Ama netice kaçınılmazdır, Can Ataklı'nın hiç şansı yok...
Eylül ayı itibarıyla meselenin kapalı kapılar ardında daha ciddi boyutlarda ele alınmaya, kalıcı stratejilerin yavaş yavaş belirlenmeye başlayacağını tahmin edebiliriz.
Şafak Pavey-Egemen Bağış- Can Ataklı-Uğur Dündar gibi "başlangıç menülerinden" sonra "ara sıcaklar" gelecektir. Şefin sürprizini ise muhtemelen Aralık-Ocak gibi kaşıklıyor olacağız...
Gülümsemenin bir yana bırakılıp kaşların dikkatle çatıldığı ilk nokta, "CHP ile MHP üç büyük ilde ortak aday çıkaracak" haberi oldu. Bildiğim kadar iki taraf da yalanlamadı bu haberi; bu önemli. Böyle bir ittifak, AKP'nin bütün stratejisini altüst eder. Bu iddianın biraz nadasa bırakıldıktan sonra, sonbahar itibarıyla içi daha da doldurulmuş olarak karşımıza çıkacağını bir kenara not edelim.
Tabii Devlet Bahçeli yine vazifesini yapıp, böyle bir olasılığa kapılarının tamamen kapalı olduğunu açıklamazsa...
Şayet açıklamazsa bilelim ki bu da, yani CHP-MHP ittifakı da Bahçeli için bir görev demektir...
Şimdi ismi geçen, gönüllerden geçen, arkasına dip dalgası alan, üzerinde durulan vs. isimleri dağınık bir biçimde de olsa gözden geçirelim:
SIRRI SÜREYYA ÖNDER: Gezi Parkı olaylarının ilk gününde dozerlere siper olduktan sonra Sırrı Süreyya'ya bir haller oldu. Partisini eleştirmeye, Mustafa Kemal için övücü sözler söylemeye, Öcalan'ın postacılığı konumunu biraz geriye alıp çevre ve kent sorunlarını ön plana çıkarmaya başladı. Ve sonunda baklayı ağzından çıkardı; İstanbul adaylığı neden olmasındı? Düşünüyordu...
Bu hareketler BDP yönetimi ile danışıklı bir dövüş çerçevesinde mi, yoksa partisi bu 'bireysel' hareketlerden rahatsız mı onu bilemiyoruz. Ama şunu biliyoruz: Önder'in BDP'nin adayı olarak hiç şansı yok. Peki CHP'nin desteklediği bir aday sıfatıyla şansı var mı? Çok zor...Hele de MHP ile ittifak yapılacaksa imkânsız. İstediği kadar kent gönüllüsü, çevre duyarlısı, sinemacı, hoş sohbet adam vs. olsun; Öcalan'a postacılık damgası ömür boyu yakasını bırakmayacak. O nedenle "BDP-PKK cephesinin ilk bitinin kanlanışı ve İstanbul'a el altından da olsa ilk talip oluşu "şeklinde tarihe geçecek bir girişim olduğuyla kalacaktır.
ALİ KOÇ: İşte burada şakayı bir yana bırakıp ciddileşmek gerekiyor. Gezi Parkı olaylarına Divan Oteli üzerinden damga vurmaya talip olan Koç Grubu, Tayyip Erdoğan'ın kontrolsüz öfkesini de üstüne çekerek kim ne derse desin bizce bir kart açtı...
Tayyip Bey de bu resti gördü!
Tayyip Bey'in on yıldır al gülüm ver gülüm gelip de bir anda "Orman kestiler, ülkeyi soydular, faiz lobisi kurdular..." diye bağırmaya başlaması, işin ciddiyetine başlı başına delâlettir.
Ve üstelik bu kez karşımızda, karikatürlerde çizilen yaşlı, şiş göbekli, ağzı purolu kodaman tiplemesi değil; Ali Koç gibi genç, yakışıklı, eğitimli, temiz aile çocuğu bir model var.
Fenerbahçe kulübü yöneticiliği sırasında halkla temas etmiş, kendisini sevdirmeyi başarmış.. Hem zengin hem mütevazi. Yakışıklılığı ve efendi davranışları ile kadın kısmının gönlünü çelecek...Bilmem kaç kuşaktır İstanbullu, kök itibarıyla Anadolu'nun bağrından...Para desen gâni; AKP'ye mahkûm kalmış fakir kesiminin kömür-makarna parasını gerekirse cepten ödemeye devam edecek..
Uluslararası ilişkiler üst düzey; krediydi, kaynak yaratmaydı sorun olmayacak..AKP'nin başlattığı büyük projeler sekteye uğamayacak, olimpiyatları bile alacak...
Neden olmasın? CHP'nin gönlünden geçtiğini bal gibi biliyoruz; hem MHP de destekler..
Peki Ali Koç'un hiç mi eksisi yok? Tabii ki var.."Zengin çocuğu" olması hem artı, hem eksi. Necip Türk milleti, pek de sevmez aslında zengin takımını; güvenmez. Zalim bulur, şımarık bulur, satıcı bulur vs. Bundan da önemlisi, İstanbul'un büyük ve uluslararası sermeyeye peşkeş çekileceği algısı doğabilir mi?Tayyip Bey gibi sokaktan gelme bir lider, Ali Koç'u diline dolarsa, İstanbul varoşlarının duygu selini yine arkasına alabilir. Deneyimsiz Ali Koç bu arada bir-iki hata yaparsa da, değmeyin Tayyip Bey'in keyfine.
YILMAZ BÜYÜKERŞEN: İtibarlı, şaibesiz, ciddi ve çalışkan bir isim. Gerçi bir ucundan MİT, bir ucundan Mehmet Baransu çekerse, ortaya bir bavul dosya çıkar mı bilinmez. Tek sorun, ne kadar başarılı olursa olsun,İstanbul'da adam kalmamış gibi Eskişehir'den aday getirmek..Ama yine de İstanbullu, Büyükerşen'in kenti mamur edeceğine iknâ olabilir. İstanbul gibi çok renkli ve çok kültürlü bir metropole biraz "büroktrat tipli" kaçacak olması ise ayrı bir dezavantaj. Ali Koç kadar popüler bir isim değil Yılmaz Bey..Ayrıca, milletvekilliği tekliflerini yıllardır geri çevirip Eskişehir'i üs seçtiğini unutmayalım. Bu da İstanbul gibi daha büyük hedefleri var demektir. Akıllı stratejileri olan bir isim.
GÜRSEL TEKİN: Bütün bu isimler bir şekilde olmazsa, aradan sıyrılabilme şansı var. Şansı da var, isteği ve yatırımı da var. İstanbul'da sevildiği söylenebilir. Kenti tanıyor, sorunları biliyor, halkla sıcak temasları var..Siyasi deneyim yeterli, medyayla arası iyi, çalışkan..Daha ne olsun? Görünen tek handikapı, isminin fazla dillendirilmiş olması, her seçimde ön plana çıkması.
Bütün bu isimler ve pozisyonlar artık yavaş yavaş konuşulmaya başladı. Yerel seçimler muhalefet partileri ve ülke için kritik önemde. Bilhassa İstanbul...O bakımdan aday seçimi önem kazanıyor. Ankara, bürokrat kültüründen gelme bir ismi kaldırabilir, İzmir de kendi adayını nasıl olsa sorunsuz çıkarabilir; önemli olan İstanbul.
CHP'nin aday belirlerken saygın ve şaibesiz de olsalar "oturan boğa" tiplmesinden uzak durması, halkla teması önemsemesi gerekiyor.
Sanatçı takımından, Zülfü Livaneli tarzı elitsit tiplemelerden de şu kritik süreçte uzak durmak şart.
Fatma Sibel Yüksek/Açık İstihbarat
twitter.com/fasibel