Çanakkale’de Direniş ve 18 Mart 1915
Turhan Feyizoğlu
22.03.2004/Sayı:52
Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın, ya da bir başka deyimiyle Anadolu direnme hareketinin başarılı olmasına yol açan öncüllerden en önemlilerinden birisi “Çanakkale Savaşı”dır. Emperyalist güçler, 1. Paylaşım Savaşı sırasında, bütün dünyayı paylaşmaya çalışırken amaçlarından bir tanesi de Osmanlı devletini tamamen yoketmekti. Bu nedenle, Osmanlı Devleti’ne saldırmışlar, Türkler de kendilerini savunmuşlardır.
3 Kasım 1914’te, 28 gemilik işgalci İngiliz ve Fransız donanması, Çanakkale Boğazı’nı topa tutarak savaşı başlattı. Direnmeler sonucu boğazdan geçemeyeceğini anlayan emperyalist güçler, 18 Mart 1915’te büyük bir hücum planlamıştı. Nusret isimli Türk mayın gemisinin ekibi, 17 Mart 1915’i 18 Mart 1915’e bağlayan gece, emperyalist güçlerin savaş gemilerinin boğazdan geçmelerini engellemek için mayın döşer.
İngiltere Başbakanı Churchill, Nusret mayın gemisi için, “Sadece savaşın değil, dünyanın geleceğini de değiştirdi” demişti.
18 Mart 1915 günü, 18 büyük zırhlı, birçok muhrip ve denizaltıdan oluşan emperyalist güçlerin donanması üç filo halinde Çanakkale Boğazı’na girdi. İşgalciler, 506 top kullanarak, Türk tabyalarını aralıksız 6 saat 45 dakika top ateşine tuttu.
Savaşta, İngiliz işgalcilerin İrresistible ve Ocean zırhlılarıyla Fransız işgalcilerin Bouvet zırhlısı top ve mayın isabetiyle battı. Ayrıca, İngilizlerin İnflexible ve Fransızların Gaulois ve Suffren zırhlıları ağır yara alarak saf dışıı kaldılar. Üç savaş gemileri de aldıkları yara sonucu karaya oturdu. İşgalci güçler ağır kayıp vermişlerdi. Bu durum karşısında Marmara Denizi’ne giremeyip geri çekilmek zorunda kaldılar.
İşgalci emperyalist güçlerin denizden yaptıkları girişim başarılı olamayınca karadan da destek saldırıları yaparak boğazı geçmek istediler. İngiliz, Fransız ve Anzak birliklerinden oluşan 75 bin kişilik bir askeri kuvvet hazırlandı. İlk çıkartmalar, 25 Nisan 1915 sabahı başladı. XlX. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Paşa, çıkan işgalci birlikleri geri atmasını başardı. 34 yaşında genç bir komutan olan Yarbay Mustafa Kemal Paşa, savaşın bir anında, askerlerine, “Size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum”, diyerek, yapılması gerekeni vurgulamıştı.
İngiliz işgalci güçlerinin donanma komutanı, tuttuğu not defterine Mustafa Kemal Paşa için, “Kaderin adamı” diye yazmıştı. Çanakkale’de bir ülkenin kaderi belirleniyordu. Kurtuluş Savaşı’nın yolu burada açılmıştı. İşgalci emperyalist güçler, bütün askeri birlikleriyle saldırıyorlardı. Cephede göğüs göğüse savaşlar yapılıyordu.
Osmanlı Devleti, o dönem egemenliği altında bulunan toprakları korumak amacıyla, Balkanlar’dan Kafkaslar’a, Yemen’den Cezayir’e kadar dört ayrı cephede savaşmaktadır. Bu nedenle, eli silah tutan herkesi cepheye gitmektedir.
Örneğin, Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın yaptığı bir konuşma sonrasında, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi birinci sınıf öğrencileri de askere yazıldı. Kısa bir eğitimden geçen öğrenciler, iki tümen halinde doğruca cepheye gittiler. Cepheye giden bu öğrencilerin arasında 50 kadar da İstanbul Erkek Lisesi öğrencisi bulunmaktadır.
O dönemin coşkusunu vurgulamak açısından yaşanmış bir örnek aktarmak istiyorum. Vefa Lisesi Fransızca öğretmeni Ahmet Rıfkı Bey, 1915 yılının Mayıs ayında, okulda öğrencilerine ders vermek için sınıfa girdiğinde, sınıfta büyük bir suskunluk vardır. Öğrencilerden hiç birisi konuşmamaktadır. Merakla öğrencilerine, suskunluklarının nedenini sorar. Öğrencilerden birisi, “Öğretmenim, okulumuzda ve mahallemizde eli ayağı tutan herkes Çanakkaye’ye gönüllü gitti. Biz de gitmek istiyoruz. Fakat yaşımız tutmuyormuş. Söylermisiniz bize, vatanımız elden giderse vereceğiniz eğitim ne işe yarar?”, diye karşılık verir.
Öğretmen Ahmet Rıfkı Bey de, diğer gönüllüler gibi Çanakkale’ye emperyalistlere karşı direnmeye gider. Öğretmen, Ahmet Rıfkı Bey, vatanını savunurken şehit düşmüştür.
18 Mayıs 1915’i 19 Mayıs 1915’e bağlayan gece, işgalci güçlerin saldırılarına karşı öğrenciler taarruza giriştiler. Düşmanın topçu ateşiyle 3 saat içinde bütün öğrenciler şehit oldu. Bu nedenle, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1921 yılında mezun verememiştir.
Çanakkale Savaşı’nda Mustafa Kemal, büyük yararlılıklar göstermişti. Savaş, 8,5 ay sürdü. Emperyalist güçler büyük kayıplar verdiler. İngilizler 205.000, Fransızlar 47.000 kayıp vermiştir. Emperyalistlere karşı vatanlarını savunan Türkler, şehit, yaralı ve hasta olmak üzere 251.309 kayıp verdiler. Büyük bir kayıp verilmişti ama emperyalistleri geriletmeyi başarmıştılar. Emperyalist güçler, 8-9 Ocak 1916 günü, bütün askeri birliklerini geri çektiler.
Avusturyalı basın kralı Rupert Murdoch’un babası Sir Keith Murdoch da, Çanakkale Savaşı’nı izleyen bir savaş muhabiri idi. Keith Murdoch’un “Gelibolu Mektubu” diye adlandırılan ve dönemin Avusturya Başkanı Andrex Fisher ile İngiltere Başbakanı Herbert Asquit’e gönderdiği mektubunda, “Çanakkale geçilemeyecek” diye yazıyordu.
Dünya tarihi açısından önemi, emperyalist güçler, istedikleri paylaşımı gerçekleştirememiş, geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Rusya’da Çar yönetimi gitmiş, yerine sosyalistler iktidara gelmişlerdir.
Bu konuda yazılmış çok ciddi kitaplar bulunmaktadır. Bazılarını örnek olarak vermek istiyorum.
A) Ruşen Eşref Ünaydın “Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal’le Mülakat” B) Ruşen Eşref Ünaydın “Çanakkale’de Savaşanlar Dediler ki” C) Mehmet Niyazi “Çanakkale Mahşeri”, D) Şevket Süreyya Aydemir “Tek Adam/Mustafa Kemal”, E) Aziz Nesin “Bu Yurdu Bize Verenler”.
Mehmet Akif Ersoy, “Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker/Gökten ecdad inerek öpse o pâk alnı değer” diyerek, duygularını yansıtmıştır. Mehmet Akif Ersoy, işgalci emperyalist güçlerin bu ortak saldırısını, “Son haçlı seferi” olarak değerlendirmiştir.
Çanakkale Savaşı’nın hem Türkiye tarihi hem de dünya tarihi açısından önemini bütün tarihçiler vurgulamışlardır.
Emperyalizm, büyük bir şamar yemiştir. Bunun acısını hiç bir zaman unutamayan emperyalist güçler, Türkiye lehine yazılan hiçbir şeyden memnun olmamışlardır. Yazanı da düşman görmüşlerdir.
Emperyalist güçler, 20 yüzyılın başında yapamadıklarını 21. yüzyılda gerçekleştirmek için daha da güçlü olarak saldırmaktadırlar. Bu kez, amaçlarını çok sinsi uygulamaya koymuşlardır. 21. asrın imparatoru Amerika, hazırladığı planları birbiri ardısıra uygulamak istemekte ve ilgi alanına giren her ülkedeki gelişmeleri hiçbir zaman tesadüfe bırakmıyacak şekilde kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmenin yollarını bulmaktadır. Bunlardan bir tanesi de, “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” diye adlandırılan projedir. Bu proje uygulamaya sokulmuştur. Türkiye’nin çevresinde yaşanan sıcak gelişmeler bunun kanıtıdır.
Amerika, adım attığı her gelişmeden sonra, “Kaygılanmayın” diyerek, Türkiye’yi oyalamaktadır. Türk halkı Amerika’ya güvenmemektedir. Bunu, Amerikan Demokrat Parti üyesi Richard Holbrooke, 10 Mart 2004’te yayınlanan açıklamasında, “Bakın dostumuz Türkiye’de Clinton döneminde halkın yüzde 65’i ABD siyasetini destekliyordu. Bugün bu rakam yüzde 15’e indi”, diyerek dile getirmiştir.
Çanakkale’de emperyalist güçlere karşı verilen direniş, her yönüyle öğrenilmesi, öğretilmesi gereken önemli bir direniştir. Onları sevgiyle anıyorum.
http://www.turksolu.com.tr/52/feyizoglu52.htm
***