Şarkıya fazla kaptırmış kendisini
Selcan Taşçı,
“Kapatma Davası”ndan başlayıp “AKP’yi hedef alan tehditler” diye nitelendirdiği bir dizi olayı sıraladıktan sonra “ama” diyor;
“Eski Türkiye ile mücadele etmek suretiyle, Yeni Türkiye’yi inşa ettik... O gün nasıl ki askeri vesayete karşı mücadele ettiysek bugün de cemaat vesayetine karşı mücadele ediyoruz... BİZİM karşı olduğumuz Ahmet’in ya da Mehmet’in vesayeti değil, doğrudan vesayetçi yapıya karşıyız... Gülen hareketi kendi hesaplaşmasını yapıp (...) hukuksuz uygulamalara imza atmış olabilirler. Bu (...) BİZİM askeri vesayet ve Ergenekon’la mücadelemizin yanlış olduğu anlamına gelmez. Peki bu BİZE bir mükellefiyet yükler mi? Yükler. (...) cemaat ele geçirmek istediği yerlere, Ergenekon bayrağını sallamak suretiyle sızdıysa bunu tasfiye etmek görevimiz olmalı. O nedenle diyorum ki, geçmişte askeri vesayete karşı mücadele verdik şimdi de cemaat vesayetine karşı mücadele edeceğiz.”
Bu satırları yazan kişi Yalçın Akdoğan olsa anlarım; nihayetinde AKP milletvekili, Başbakan’ın Başdanışmanı.
Yiğit Bulut olsa -eski yazılarını hatırlayıp çok gülerim ama- anlarım; nihayetinde Başbakan’ın danışmanı.
Ne bileyim Yıldıray Oğur olsa, Hilal Kaplan olsa, Ahmet Taşgetiren olsa -kendilerine “ödenek” tahsis edilmişti- “akil”lik kontenjanından “kadrolu” sayılabilirler; anlarım.
Ve fakat “birinci çoğul şahıs” ekiyle AKP’nin bütün eylemlerini sahiplenen, kendisini de bu siyasal yapıya dahil eden kişi iktidara yakın da olsa halihazırda bir gazetenin Ankara temsilcisi. Bir gazetecinin bir siyasi yapıdan taraf olmasını dahi aylarca-yıllarca tartışmış medyamızın, meslek örgütlerinin, şimdilerde gazetecilerin “parti sözcüsü” gibi, “biz” diye manifestolar döşenmesini garipsememesi de epey garip değil mi! Ya televizyon kanallarının “Biz” diyerek AKP’ye yakın değil; resmen dahil olduğunu beyan etmiş birine hâlâ “gazeteci” sıfatıyla “propaganda” yaptırmaya devam etmesi?!
Muhalefetteki siyasi partilerden herhangi biri, gazeteciliğini AKP’nin siyasi mücadelesine adadığını ilan eden bu zatı herhangi bir etkinliğine davet edebilir mi bundan böyle? Gazetecilik yapmaya mı geliyor, ajanlık için mi; emin olabilir mi?
***
Yazıyı yazarken fonda “Beraber yürüdük biz bu yollarda...” çalıyordu belli ki; şarkıya fazla kaptırmış kendini!
Abdülkadir Selvi’ye AKP yöneticisi, sözcüsü, milletvekili, danışmanı, personeli vs. olmadığını sadece “gazeteci” olduğunu hatırlatmalı bence biri. Hayır, her şey bir yana bu “yanılsama” sağlığı için de tehlikeli...
Aydını böyleyken, kızılır mı cahile,
Medyanın halleriyle başladık madem, devamını da öyle getirelim bugün.
Akif Beki ile Aslı Aydıntaşbaş’ın kısır/sonuçlanmamaya mahkum tartışmalarından birine denk geldim dün sabah.
Hafta içi hemen her sabah göründükleri ekran, Türkiye’nin sayılı haber kanallarından biri; CNNTürk. İkisi de gazeteci, yani “haberdar etmek” öncelikli vazifeleri.
Aydıntaşbaş, güya Başbakan’ın yılbaşı gecesi yayınlanan “Millete Hizmet Yolunda” konuşmasını yorumlayacak.
Birinin, hele ki gazeteciyse, hele ki milyonların karşısına çıkıp da fikir beyan edecekse, konuştuğu konuda asgari ölçüde -ki asgari bilgi de yetmez yoruma, derinlemesine incelemeli ki çözebilmiş olsun aslında ne anlama geldiği-nasıl anlaşılması gerektiğini- bilgi sahibi olması beklenir değil mi?
Bu hanımefendide o yok işte!
Millete Hizmet Yolunda konuşması üzerine bayağı iddialı bir tonda ahkâm kesiyor ama ilk cümle şöyle
“Galiba daha önce başka bir adı vardı... Şimdi adı başka...”
Haydaaaa; biliyorum bu esprinin de suyu çıktı ama bahçıvansın biberin yok, gazetecisin haberin yok demekten başka ne söylenir şimdi buna!
“Ulusa Sesleniş”ten “Millete Hizmet Yolunda”ya geçiş sırasında onca tartışıldı, sayısız köşe yazarı yazdı, bir dolu gürültü patırtı çıktı, ülkenin en köklü gazetelerinden birinin de yazarı olan Aslı Hanım’ın konuya alakası “galiba adı başkaydı” derecesinde! Neyse yayın sırasında biri mesajla bildiriyor da öğreniyor “ne hakkında konuştuğu”nu!
Yorumun devamı şöyle:
“Anladığım kadarıyla duaları referans gösteriyor...”
Üzerine yorum yaptığı konuşmayı izlememiş bile yani; başka gazetecilerin yorumlarından anladığı kadarıyla yorumluyor!
Dünkü çocuk değil; Cumhuriyet, Yeni Yüzyıl, NTV, Sabah, Habertürk, Akşam, Milliyet, SkyTürk’te çalışmış, Ankara ve Washington temsilcilikleri yapmış “tecrübeli” varsaydığımız gazetecinin, ülkemizde gazeteciliğin hali bu işte!
Aydını bu seviyede olan memlekette nasıl kızalım cahile, cahilin tercihlerine!